Bunu işliyorum



Yüklə 1,42 Mb.
səhifə5/26
tarix26.07.2018
ölçüsü1,42 Mb.
#59593
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26

Konunun sadece ekonomik ve rekabet piyasasında var olabilmek için her türlü şartı kullanmanın hak olarak görülmediği ve insana değer vermenin kendine değer vermek olduğu bilincinin yerleşmediği toplumlarda insan haklarından sadece bahis olunur ve insan haysiyetine ve onuruna yaraşır uygulamaların gerçekleşmesi bir masaldan ibaret kalır.

Sonuç olarak Dünya denen planetimizde orantısız nüfus artışları ve savaşlar nedeni ile göçler ve doğa şartlarından kaynaklanan yer değişiklikleri ekonomik olarak zayıf ve eğitimsiz birey ve ailelerin insan hakları ihlalleri ile karşılaştıklarını ve bu şartların devamı halinde karşılaşmaya devam oluncağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Dünyada yaşayan insanların tümünün eşit haklara sahip olması ideali insan haklarının evrensel nitelik kazanmasını mümkün kılmıştır. İnsanlar dil, din, etnik köken, siyasi görüş, kültürel farklılıklar gibi ayırımlara muhatap olmadan dünyanın neresinde olursa olsun insan olmak nedeni ile haklara sahiptir. Bu nedenle evrenseldir. Haklardan herkes yararlanma hakkını haizdir. Bu hakların korunması asıldır. Hakları kullanmak için insan olmak yeterlidir.

Esasen demokrasinin kuralı da budur. İnsan haklarına saygılı olunabilecek en iyi sistem demokrasi olduğu için

hâlihazırda demokrasiden daha iyi bir yönetim modeli icat edilmiş değildir.

İnsan haklarının evrensel nitelik kazanması 1. ve 2. Dünya Savaşının acımasız sonuçlarından dolayı yaşanan insanlık dışı dramın bir daha gerçekleşmemesi için yapılan çalışmalar ile olmuştur. Bu niteliğin üçüncü binyıl da fiiliyatta nasıl bir görüntü arz ettiği ayrık olarak evrensel nitelikte olduğunu belirtelim. 14-25 Haziran 1993 tarihinde Birleşmiş Milletlerce Viyana’da 171 temsilcinin katılımı ile toplanmış Dünya İnsan Hakları Konferansında dünyadaki tüm insanların insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı için bireysel ve toplumsal eylemlere girişileceği ve insan hakları ile ilgili global bir görüş ile çalışmaların yapılmasına ilişkin karar alınmıştır.

bb) İnsan Hakkı Vazgeçilmez ve Şarta Bağlanamaz Bir Haktır

İnsan hakkı insanın doğuştan sahip olduğu ve insan olması sebebi ile sahip olduğu bir hak olarak bundan vazgeçilmesi ve şarta bağlanması mümkün değildir. Bu husus uluslararası belgelerde özellikle vurgulanmıştır. TC. Anayasanın 12. Maddesi vazgeçilmezliği teyit eden bir hüküm koymuştur. Esasen insanın temel haklarından vazgeçmesi söz konusu olamaz. İnsanın haysiyeti maddi ve manevi varlığı üzerinde başkalarının tasarrufu söz konusu olamaz. Mutlak ve temel hak olarak insan hakkı vazgeçilmezdir. Özel hayatın gizliliğinden vazgeçilmez. Sağlık hakkı, mülkiyet hakkı, isim hakkı, yaşam hakkı insanların vazgeçemeyeceği haklar olarak korunması gerekir. İnsanlar devredilemez vazgeçilemez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. İnsan olmak bu hakların sahibi olmak demektir.

cc) İnsan Hakkı, İnsan Olma Sebebiyle Vardır

İnsan hakkı insanın doğumu ile sahip olduğu ve kişiliğinden ayrılması mümkün olmayan haklardır. İnsan merkezli bir düşüncenin ürünü olduğu için bir takım hakların doğuştan var olduğunun kabulü gerektiği ifade olunarak insan haklarının toplumun üstünde haklar olduğu belirtilmiştir. Doğal hukuk ile ilişkisi kurularak insanın var oluşunun doğal bir sonucu olarak insan haklarının kabulü gerektiği açıklanır.

dd)İnsan Hakkı Temel Bir Haktır

İnsan Hakları anayasaların oluşum sebebidir. Bu nedenle temel haklardır. Demokratik sistem içinde bu haklar düzenlenir. Demokratik olmayan sistemlerde insan haklarından bahsetmek esasen mümkün değildir. Anayasalardaki insan hakları ile ilgili hükümlerin varlığı rejimlerin şeklini belirler. Anayasalarda insan hakları temel haklar olarak düzenlendiği takdirde demokratik sistemden bahsetmek mümkündür.

İnsan hakları, insanın kendisinde olan hak ve yetkileri Devlet dediğimiz kuruma devrederek Devleti var etmekle kendi özgürlüklerinden ancak toplum menfaati için vazgeçmektedir.

Bu bağlamda anayasalar insan haklarına ve özgürlüklerine egemenlik hakkından yararlanarak müdahale etmeyecektir. Hak ve özgürlüklerin sınırları ancak diğer bireylerin hak ve sınırlarıdır. Anayasa ile insanın temel hakları düzenlemiştir ve korumaya alınmıştır. Devlet, yönetim erki çerçevesinde bu haklara uluslararası kurallar ve yasalara aykırı biçimde sınırlama getiremez ve temel haklar çiğnenemez.

ee)İnsan Hakkı Herkese Karşı İleri Sürülebilen Haklardır.

İnsan hakları mutlak olma nitelikleri nedeni ile herkese karşı

ileri sürülebilir niteliktedir. Evrensel nitelikte olması onun herkese karşı ileri sürülmesini de mümkün kılar. Ancak sosyal ve ekonomik haklar bakımından herkese ileri sürülebilmesi anayasada düzenlenmesine bağlıdır.

Devletin uluslararası sözleşmeler ile teminat altına almış olduğu insan haklarına ilişkin hak ve yükümlülükleri yasalarına da hüküm koymak sureti ile uygulamaya geçirmek yükümlülüğü vardır.

Şayet uluslararası sözleşmeler imzalanıp kabul edilmiş ise anayasalarda düzenlenmediği bu nedenle herkese karşı dermeyan edilemeyeceği görüşü geçerli olmayacaktır. İnsan haklarının siyasi otoritelerin keyfine bırakılmaması için uluslararası sözleşmeler ile teminat altına alınmasına çalışılmaktadır. Esasen Devletlerin tüm tasarruflarında insan haklarını koruması ve insana değer veren insanı esas alan politikalar uygulaması gerekmektedir. Devletin varlık sebebi de yönetim erkini devir altığı toplumun refahını ve insan haklarını sağlamak ve korumaktır.

ff) İnsan Hakkı Hukuk Tarafından Korunmak Zorundadır.

Çağdaş Devletin, Devlet siteminin esasını teşkil eden İnsan Hakları ile ilgili kuralları korumak yükümlülüğü vardır.

Çağdaş demokratik ve eşitlikçi toplumlarda insan haklarına ilişkin kurallar yasalar ile sağlanmış ve korumaya alınmıştır. Yasalarda insan haklarına aykırılık halinde bunların müeyyidesi konulmadığı takdirde toplumlarda kaos yaşanır.

İnsan hakkı temel hak olarak Devletin müdahale edemeyeceği haklar olup, sivil, kamusal ve siyasal alanda bireylerin kendi tercihlerini ve yaşam felsefelerini düzenleme haklarına müdahaleye imkân vermez.

Ancak kamu düzeni gereği, gerekli sınırlamalar her zaman toplumda uyulması gereken ilkeler olarak yürürlüğünü sürdürür. Başka deyişle toplumun örf, adet, gelenek ve ahlaki değerlerine, etik kurallara aykırı olabilecek fiil ve davranışların bireylerin tercihi ve/veya kişisel hakkı olması gibi bir serbestiden bahsetmek imkânsızdır.

Bunun dışında insan hakları bağlamında haklara Devletin müdahalesinin olmaması gerekir. Devletin bireyin insan haklarından kaynaklanan fiil ve davranışlarına müdahale etmesini istisnai bir durum olarak mütalaa etmek gerekir. Başka deyişle Devlet bireylerin insan hakkından doğan fiil ve davranışlarına keyfi olarak veya demokrasiye aykırı olarak müdehale edemez. Etmesi demokrasiye aykırılık teşkil eder.

Devlet erkinin kullanılması burada sınırlanmalıdır. Aksi Devletin insan haklarını koruma yükümlülüğüne esasen ters düşer. Devletin insan haklarının kullanılmasına ahlaki ve siyasi ve etik nedenler ile karışması ayrık olarak karışmamasının yanında bir de Devletin temel görevi bireylerin haklarına diğer bireyler tarafından vaki engellemeleri de önlenmesi görevinin bulunmasıdır.

Devlet bireyler arasında insan haklarının kullanılmasının engellenmesine imkân vermemekle yükümlüdür. Demokratik Devlet sisteminin yürürlükte olduğu topluluklarda örneğin kimsenin inanışına dini törenlerine mezhebine diğer bireylerin engellemesi gibi bir duruma Devlet müsaade etmez. Devletin görevi koyduğu kurallar ile toplumda düzeni ve insanların birbirlerine saygılı olmalarını sağlamaktır.

Temel insan haklarının belirlenmesi Devlet ile birey arasındaki ihtilafların önlenmesi açısından önemlidir ve Devlet bu haklara müdehale edemez belirlemenin amacı esasen Devlet müdahalesinin önlenmesi amacı iledir. Devlet ile birey arasındaki insan haklarının ihlallerinin korunması dikey ilişkiyi oluşturmaktadır. Bireyler arasında insan hakları ihlallerinin korunması ise yatay ilişkiler olarak değerlendirilir.

gg) İnsan Haklarının Listelenmesi Mümkün Değildir

İnsan haklarının nelerden ibaret olduğu konusunda bir liste yapılması mümkün değildir. İnsanlık tarihinin incelenmesi ile insana yönelik hakların neler olduğu ve olabileceği zaman mekân içinde değişikliğe uğrayarak gelişmektedir. Ayrıca insan hakları ile ilgili talepler gerek ekonomik ve gerekse teknolojik gelişme sürecinin etkisinde kalan bir olaydır.

İnsan Hakları ile ilgili açıklamalar uluslararası belgelerde yer almıştır. Ancak insan haklarının neler olacağı konusunda tahdit edilmiş bir liste yapılması mümkün değildir. Her konu insan hakkının konusudur. Toplum kuralları, yaşam biçimleri, tüm ilişkiler, hepsi insan haklarının konusudur. Bu haklar da zaman ve mekân içinde tekâmül ederek gelişir, genişler ve hiçbir şekilde bir listeye bağlanması mümkün değildir. Esasen liste yapmak dogmatik bir durum sergiler ve insan haklarının dinamikliğinin dogmalar ile sınırlandırılması mümkün değildir.

Bazı insan haklarını işleyen yazarlar, insan hakkının dinamik olduğu ve uluslararası sözleşmelerle kapsamının değişeceğini belirtmekle beraber, insan hakları deyiminin yanıltıcı şekilde geniş olarak anlaşılmaması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, İnsan Hakları kavram olarak, bütün insanların belirli bir takım temel haklarından, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal düşünce, ulusal ya da toplumsal köken, gibi ayırımların gözetilmeksizin yararlanmasını öngeren bir anlayış ile oluştuğunu, insanlara tanınmış bütün hakları kapsamadığını belirtmiştir35.

Ancak insan kişi hakları sadece gerçek kişileri değil tüzel kişileri de kapsadığı ve birçokilişkinin insan haklara bağlamında değerlendirildiği gözetildiğinde insan haklarını dar olarak sadece Devlet erki karşısında düzenlenmesi gereken haklar bağlamında değerlendirmek üçüncübiinyıl dünyasında davr bir görüştür. Ayrıca geecek on yıllarda daha başka haklarında ortaya çıkacağı, Birleşmiş Milletlerin başka hakları örnek olarak Devletlerin incelemesine sunmak üzere düzenlemeler yaptığı düşünüldüğünde, insanların giderek daha başka hiçte tavsavvur edilemeyecek haklar bakımından da korunma içinde olmaları kaçınılmaz olacaktır.36

c) Dönemlere Göre Oluşmuş İnsan Hakları



Planetimizde İnsan Hakları ile ilgili taleplerin başlaması ve aşamalar kaydetmesi gruplara ayrılmıştır. 37 Birinci kuşak insan hakları, kişi hakları ve siyasi haklar olarak ortaya çıkmıştır. İkinci kuşak insan hakları ekonomik, sosyal ve kültürel haklar olarak ortaya çıkmıştır. Üçüncü kuşak insan hakları dayanışma hakları olarak ortaya çıkmıştır.

aa) Birinci Kuşak Haklar

İnsan haklarının oluşumu insanın olumsuz yaşam koşulları ve eşitsizlikten kaynaklanan insan onuruna aykırı yöntemler yönetenler ile yönetilenler arasında sürtüşmeye neden olmuş ve sınıf çatışmaları doğmuştur. Özellikle aristokratlara karşı devrimci burjuvazi, hürriyet ve eşitlik ve kardeşlik ilkesinin savunucuları olarak 17 ve 18. Asırda Amerikan ve Fransız devrimlerinin yansıması ile yarattıkları haklar, gerek tabii hukuktan ve gerekse ferdiyetçi doktrinden etkilenerek büyük mücadeleler sonucunda anayasalarda ilk kuşak haklar olarak yerleşmeye başlamıştır.

Bu dönemin İngiltere Amerika ve Fransa’da düzenlenmiş belgeleri tarihi belgelerdir.38 Bu belgeler sayesinde özgürlük eşitlik demokrasi fikirlerinin gelişmesi ile birinci kuşak haklar doğmuştur. Bu belgelerden önemli olanları:

İngiltere’de düzenlenmiş belgeler :

  • 1626 Haklar Dilekçesi (Petition of Rights) İngiltere

  • 1679 Habeas Corpus İngiltere

  • 1689 Haklar Bildirisi (Bill of Rights) İngiltere

  • 1701 Yerleşim Yasası (Act of Settlement)Kralın İngiliz Kilisesi komününden olması gerektiğine dair yasa.

Bu belgeler her ne kadar hak ve özgürlükler ve insan hakları ile ilgili temel nitelikte hükümleri ihtiva etmemekte ise de hakların başlangıcı açısından önemli belgelerdir.

Amerika’da düzenlenmiş önemli belgeler:39

  • 1776 Virgina Haklar Bildirisi

  • 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi

  • 1776 Pennsylvania Anayasası

  • 1780 Massachusetts Anayasası

  • 1787 ABD Anayasası (Bu Anayasa çeşitli Amerika’daki 32 devletçe muhtelif tarihlerde kabul edilerek 21.11.1789 tarihinde çoğunluk kararı ile yürürlüğe girmiştir. Birçok eki olan ve uluslararası hukuka gönderme yapan bir anayasadır.

  • 1971 Haklar Bildirisi


Amerikan Anayasasında haklar ile ilgili bir liste veya açıklama bulunmamaktaydı. 1791 tarihli Haklar Bildirisinde haklar ve özgürlükler yer almıştır. Buna göre; din, ibadet, ifade, basın özgürlükleri, toplanma ve dilekçe verme hakları, ülke güvenliği için ordu kurulması ve vatandaşların silah bulundurması, taşıma hakkı, askerlerin barış ve savaş zamanında herhangi meskene yerleştirilme koşulları, vatandaşların evlerinde kendi belgelerinin mallarının makul olmayan arama ve el koyma gibi olaylar karşısındaki haklarının düzenlendiği bildiridir.

Bunun gibi Avrupa’da da insan haklarının temelini teşkil eden belgeler anayasalar hazırlanmıştır.

1791 Polonya Anayasası,40

1789 Fransa’da feodal sistemin ilgasına ilişkin kararname,

1789 Fransa’da İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi Fransız ihtilalinin başarısının tescil edildiği ve özgürlükler için tüm toplumları etkileyen bu belgenin yapılması önemli bir insan hakları belgesi olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Fransa’da halk üzerinde krallığın aşarı baskısı, halkın çeşitli sınıflara ayrılmış olması ve farklı hak ve imkânlardan yararlanmaları, halktan alınan vergi oranlarını arttırılması, aydın kesimin mevcut yönetim biçimini eleştirmesi ve insan hakları fikrinin gelişmeye başlaması, Amerika’da yeni ve özgürlüklerin olduğu bir Devletin kurulması, fakir halkın soylu ve aristokrat olanlara yaşamları sebebiyle tepkide bulunmaları, halkın aç olması ve sağlık şartlarının çok kötü olması hapishanelerin suçlu suçsuz kişilerce dolu olması, Kral 16. Louis’nin Devleti yönetmesinde ve hazinenin kullanılmasındaki becerisizlikleri, halkın sosyal açıdan huzursuz ve isyankar olması, din adamları ve orta sınıfın oluşturduğu Etats Generaux adı verilmiş meclisin canlandırılarak, 1789 da toplanmasının sağlanması sonucu, bu meclisi oluşturanların krala başkaldırmalarının halk tarafından büyük destek görmesi, bir takım değişiklikler beklentisi içinde olan halk ve çalışan kesimin ihtiyaçlarının karşılanamaması ve yapılan seçimlerin meclisteki temsil edilme sonucunun beklentileri karşılamamış bulunması ve 14 Temmuz 1789 da halkın toplumsal bir hareket olarak monarşiyi yıkmak için Bastille hapishanesinin kapılarını açması ve halk tarafından yıkılması ile başlayan ihtilal aslında aydınlanmanın başlamış olduğunu göstermiştir.18 yy, Fransa’da bir çok aydının yetiştiği dönem olarak, Avrupa tarihini değiştirmiştir. Fransa’da rejimin eleştirilmesine varan çalışmalar halkın bilinçlenmesi ile yeni bir sistemi yerleştirmiştir. Ayrıca 13.yy dan itibaren İngiltere’de halk ve kral ve aristokratlar kilise arasındaki gerginlikler ve bir takım belgelerin hazırlanması Avrupa halklarını da etkilemiştir. Halka mutlak olduğu kabul ettirilmiş egemenlik hakkını kullanan kralların bu yetkiyi Tanrıdan aldığı söyleminin yanlış ve kabul edilmez olduğunun anlaşılması ve Yunan Polis Devletlerinde değişik şekli gelişmiş olan demokrasi fikrinin Amerika ve İngiltere’de benimsenmeye başlaması Avrupa’yı da etkilemiştir. Tüm bunlar halkın istibdata kralın hegemonyasına meşruti krallıklara karşı gelinmesine neden olmuştur. Bunun yanında ulus Devlet bilinci de gelişmeye başlamıştır. Bu fikirler Fransız halk hareketinin nedenleri arasında sayılabilir. Fransa’da gerçekleşen hareket zincirleme olarak Avrupa’da halk hareketlerini körüklemiş ve ulus bilincinin gelişmesi ile Devletler birbirleri ile savaşmaya başlamışlar ve bu savaşlar 1815 Viyana Kongresi 41ile sonlanmış gibi görünse de Avrupa’nın durulması 1945 lere kadar sürmüştür.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin maddelerindeki ifadeler insan haklarının birinci kuşak hakları ile ilgilidir. 10. Aralık 1948 tarihle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş42 ve Türkiye’nin 06.04.1949 tarihinde kabul etmiş olduğu evrensel bildiri ,genel olarak, insanların özgür olduğunu, onur ve haklar yönünden eşit doğduğunu, bütün insanlara akıl ve vicdan bahşedilmiş olduğunu, birbirlerine kardeşlik ruhu içinde davranmaları gerektiğini belirterek, kimseye, ırk, renk, cinsiyet, din, siyasi veya başka bir fikir, milli veya toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka statü nedeni ile ayırım gözetilemeyeceğini, herkesin yaşama hakkının olduğunu, özgürlük ve kişi güvenliği hakkının bulunduğunu, kimsenin köle veya kul olamayacağını, kölelik ticaretinin yasak olduğunu, kimseye işkence veya acımasız davranılamayacağını, insani olmayan, onur kırıcı ceza veya muameleye maruz bırakılamayacağını, herkesin yasa önünde eşit olduğunu, herkesin adil yargılanma hakkının bulunduğunu, kimsenin keyfi tutuklanamayacağını, gözetim altında tutulamayacağını, özel yaşam ve evi veya yazışmaları konularında keyfi karıştırmalara veya şerefi şöhretine karşı saldırıya maruz bırakılamayacağı, herkesin her Devletin sınırları içinde ikamet hakkı bulunduğu, zulüm karşısında herkesin başka ülkeye sığınma talebinde bulunma hakkı olduğu, hiç kimsenin keyfi olarak vatandaşlıktan çıkarılamayacağı, evlenme yaşına gelmiş herkesin evlenme hakkı olduğu, bunun milliyet din gibi sınırlamalara tabi olamayacağı, ailenin Devlet tarafından koruma altında olduğu, mal mülk edinme hakkının olduğu, herkesin düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakkı bulunduğunu, herkesin barışçı bir biçimde toplanma hakkı bulunduğu, hiç kimsenin bir örgüte girmeye zorlanamayacağı, herkesin sosyal güvenlik hakkından yararlanabileceği, herkesin çalışma hakkının olduğu, herkesin eğitim hakkının bulunduğu, belirtilmektedir.

Bu belge insanların temel haklarını düzenleyen bir belge olarak dönemin çağdaş nitelikli haklarını yapılandırmıştır. Devletin yönetim biçimine vatandaşların katıldığı siyasi hakların düzenlenmiş olduğu bu belge bireylerin toplumun işleyişinde alınan kararlara katılmalarını mümkün kılan katılma haklarını düzenleyen belge olarak, bireyin Devlete karşı temel hak ve özgürlüklerinin yapılandırıldığı, siyasal gücün bireye dokunamayacağı hakların sağlandığı bir belgedir.

Birinci kuşak haklar olarak nitelenen, bireylerin Devlete karşı ileri sürebildiği temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren haklara Devletin yasal olarak dokunamayacağı konusu önemli bir aşamadır. Kişilik hakları, siyasi haklar, vatandaşların Devlet otoritesinin kötü kullanılmasına karşı korunması birinci kuşak haklar olarak önemini halen muhafaza etmektedir.

b)İkinci Kuşak Haklar43

İnsan hakları ile ilgili olarak ikinci grupta yer alan haklar 18 ve 19 yy. da oluşan sanayi devriminin yarattığı eşitsizlikler sebebi ile ortaya çıkmıştır. 19 yy. gerek sanayinin gelişmesi ve orta sınıfın yok olmaya doğru gitmesi, sosyal eşitsizlikler ve işçi sınıfının doğumu, yeni hak ve hürriyetlerin doğmasına neden olmuştur. Böylece siyasi hakların genişletilmesine gerek duyulmuştur. Özellikle 1848 tarihindeki Fransız Devrimi işçilerin öncü olduğu devrim olarak, Avrupa Devletlerinde önemli sarsıntı yaratmıştır. Önce Fransa’da başlayan devrimci hareket dalga dalga Avrupa’ya yayılarak, sanayi ve ticareti ellerinde bulunduran burjuvanın işçi sınıfını ezmesi ve sömürgecilik faaliyeti işçilerin insan gibi yaşamalarına ve hak sahibi olmalarının engel teşkil etmekteydi. Gerek 1848 Fransız Devriminden itibaren Fransa’da ve Avrupa’da Rusya’da geçirilen Devlet deneyimleri ve halk mücadeleleri sosyal hakların anayasalarda yer almasına neden olmuştur. Bu anayasalarda sosyal, ekonomik ve kültürel hakların yer alması ikinci kuşak haklar olarak betimlenmektedir. Bu kuşakta yer alan haklardan en önemlisi ferdin isteme hakkının ortaya çıkmasıdır. Devletten isteme hakkı olarak ortaya çıkan ve Devletin pozitif yükümlülüğü bu ikinci kuşak haklar arasındadır. 1982 tarihli T.C. Anayasasında yer almış sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler başlığı altında kabul edilmiş haklar ikinci kuşak haklan olarak kabul edilmiş haklardır.

İngiltere ve Avrupa’da ikinci kuşak hakları düzenlemek için çeşitli bildiriler reform kanunları, işçi kararnamesi ve anayasalar düzenlenmiştir.44Ancak bu belgelerde insan haklarına tam anlamı ile yer verildiğini ve tüm ülke vatandaşlarını kapsadığını düşünmek yanlış olacaktır. Bu belgeler incelendiğinde, özellikle kadın erkek eşitliğine yer vermediğini, örneğin kadınlara seçme seçilme hakkının Avrupa’da verilme tarihlerine bakıldığında bu konuda eşitliğin olmadığını, ayrıca birçok hakların erkeklere ve egemen sınıflara münhasır olduğu şeklinde ifadeler de içerdiğini belirtmek gerekir. Tüm bu belgeler yıllar itibariyle II Dünya savaşının sonuna kadar çeşitli değişiklikler ile süre gelmiştir.

c) Üçüncü Kuşak Haklar

Halkların hakları olarak veya grup hakları olarak yeni yaratılmış haklardır. Çevre hakkı, kendi kaderini tayin hakkı, halkların kendi durumlarını serbestçe belirleme hakkı, barış hakkı, silahsızlandırılmış bir dünyada yaşama hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, herkesin insanlığın ortak malvarlığından yararlanma hakkı olarak sayılmaktadır.

Özellikle II Dünya Savaşından sonra üçüncü Dünya ülkeleri baskı yaparak teknolojinin ilerlemesi ve gelişmesi ile nükleer teknoloji, ve çevreyi sınırsız tahrip eden sanayi tesislerinin azgelişmiş ülkelerdeki konuşlanmaları ile yarattıkları sorunlar DAYANIŞMA HAKKI olarak ortaya çıkmıştır. Teknolojik gelişmelerin dengesiz olarak doğaya ve toplumlara verdiği zararların engellenmesi konusunda dayanışma hakkı özgürlüklerin sınırlarının olması konusunda yaratılmıştır.

Üçüncü kuşak haklar ile ilgili çeşitli eleştiriler yer almıştır. Çünkü burada bahsedilen hakların bir çoğunun ikinci kuşak haklar içinde yer aldığı belirtilmiştir. Halkların kendi kaderini tayin etme hakkının diğer bireylerin insan hakları ve egemenlik hakları ile çatışacağı ve baskıcı rejimlerin elinde olumsuz sonuçlara varabileceği belirtilmiştir. Grup haklarının birey hakkından üstün olduğu gibi düşüncelerin insan hakkı olgusu ile bağdaşmadığı görüşleri ileri sürülmüş ve üçüncü kuşak haklarının diğer grup haklar içinde esasen var olduğu belirtilmiştir.45

B )Türkiye Cumhuriyeti Devleti Yasalarında Haklar

  1. Anayasal Düzenleme

Ana Y. 12. Maddesi Temel Hak ve Ödevler başlığı altında tanımlar vermiştir.

Temel Hak ve Hürriyetlerin Niteliğini,

12. Maddede, Herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip, olduğunu açıklamıştır. Buna göre, Temel hak ve Hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.

Bu genel prensipler konulduktan sonra, Anayasanın 13. Maddesi ile Temel Hak ve Hürriyetlerin sınırları düzenlenmiştir.

Buna göre,

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. “açıklaması ile temel hak ve hürriyetlerin ancak yasa ile sınırlanabileceğini belirtmiştir.



Yüklə 1,42 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin