Ekonomik, Sosyal ve Siyasî
Özgürlüklerden Mahrumiyet
Sovyet döneminde hem etnik hem de kültürel bölünmeye maruz kalan Türkler, Sovyet öncesi dönemde sahip oldukları ekonomik, sosyal ve siyasî özgürlüklerinden de çoğunu kaybettiler.
Bunların başında toprak sahipliği gelir. SSCB Merkez Komitesi’nin ilk Beş Yıllık Plan’ında (1928-1932) şahsî mülkiyet, özellikle toprak sahipliğine son verilerek, kolhoz (kolektif çiftlik) ve sovhozlar (devlet çifliği) kuruldu. Bu yeni Sovyet kolektifleştirme düzeni başka milletlerde olduğu gibi, özellikle çeşitli Türk boylarındaki oymaklar (aşiretler), geniş aile toplulukları, köyler gibi geleneksel dayanışma birimlerini ortadan kaldırarak, emek ortaklığına dayalı yeni bir sosyal oluşum meydana getirdi. Bu yeni sosyal oluşumlarda ise, Sovyet ideolojisi ve düzenini yerleştirme işi epey kolay oldu. Böylece, çeşitli ve zengin geleneksel sosyal yapılar tek tipe indirgenerek kolhozlaştırıldı. 1930 başında 10 milyona yakın bağımsız çiftlik kolhozlaştırılarak kolektif tarım düzenine sokulmuş oldu.
27 Aralık 1929’da “kulak” diye adlanan toprak sahibi çiftçiler tasfiye edildi. Ancak, Türk yurtlarının çoğunda “kulak” diye sınıflandırılacak kadar büyük çiftlik sahipleri yoktu. Bu yüzden, bazen ufak toprak parçası veya tek ineği olanlar bile “kulak” diye tutuklandı, Sibirya’ya sürüldü veya öldürüldü. “Kulak”ların tasfiyesi, kolhozlaştırma ve 1932-1933 yıllarındaki genel açlık salgını sonucunda, Sovyetler Birliği’nde 13,5 milyon insan öldü.39
Kolektifleştirme, onu izleyen sanayîleşme sonucunda Türk yurtlarına çok sayıda Rus ve başka milletlerden kimse getirilerek yerleştirildi. Çarlık döneminde işgal edilen Türk topraklarına Rus göçmen yerleştirme politikası, Sovyet döneminde de başka gerekçelerle sürdü.
Milletlerin Topyekün Sürgünü
Sovyet döneminin Türkler açısından bir başka acı olayı ise, çeşitli Türk topluluklarının İkinci Dünya Savaşı sırasında topyekün sürülmesidir. Almanlarla işbirliği yapması ihtimali gerekçesiyle, Stalin’in emriyle Ekim 1943 ile Temmuz 1944 arasında yedi millet mensupları “Vatana ihanet” suçuyla Orta Asya ve Sibirya’ya sürüldü: 1 milyon Volga Almanı, 238 bin Kırım Tatarı, 408 bin Çeçen, 134 bin Kalmuk, 92 bin İnguş, 75 bin Karaçay, 43 bin Balkar.
Azerbaycan
28 Mayıs 1918’de ilan edilen bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’ne Kızılordu tarafından 27 Nisan 1920’de son verildikten sonra, 1922 ile 1936 yılları arasında Gürcistan ve Ermenistan ile birlikte Kafkas ötesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yer alan Azerbaycan 1936’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti oldu. Azerbaycan’ın Ermenistan ile Türkiye arasında kalan parçası da Nahçivan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak Azerbaycan’a bağlı kaldı. Buna karşılık, Azerbaycan içinde Nagorno-Karabağ Muhtar bölgesi yaratıldı.
Sovyet döneminde başka cumhuriyetler gibi, Azerbaycan da kolektifleştirme ve onu izleyen sunî açlık döneminde çok sayıda kayıp verdi. Şahsî mülk olan yerlerin devletleştirilmesine karşı Azerbaycan’daki direniş ve isyanlar o kadar güçlü ve yaygındı ki, Moskova onları bastırabilmek için bölgeye uçaklarla destekli Sovyet birliklerini gönderdi. 20 binden fazla Azerbaycanlı öldürüldü ve bir o kadar kimse de İran’a kaçtı. Çok sayıda kimse ise, bir daha dönmemek üzere Sibirya’ya sürüldü. Direniş ve isyanlar ancak 1935’te tamamen bastırılabildi. Stalin’in 1937-1938 temizleme hareketi sırasında çok sayıda komünist partisi yöneticisi ve başka aydınlar tutuklandı, öldürüldü veya sürgün edildi.
Sovyet dönemi boyunca Azerbaycan kendi topraklarının önemli bir bölümünü kaybetti.40 Ermeniler “Büyük Ermenistan” ülküsüyle Dağlı Karabağ’ın (Nagorno-Karabağ) Azerbaycan’dan alınarak Ermenistan’a bağlanması konusundaki faaliyetlerinden vazgeçmeyince, önce 18 Ekim 1987’de Erivan’da Ermeni gösterileri şeklinde başlayan bu kampanya 11 Şubat 1988’de Dağlı Karabağ’ın başkenti Stepanakert’e sıçradı. 22 Şubat 1988’de ise, Dağlı Karabağ Sovyeti Ermenistan ile birleşme kararı aldı. Protesto ve grevlerle büyüyen olaylar, Gorbaçov ve başka arabucular tarafından önlenemedi ve Azerbaycanlılar ile Ermeniler arasında çatışmalar başladı.
Gorbaçov döneminin Açıklık ve Yeniden Yapılanma reformları Azerbaycan’da demokrasinin gelişmesine büyük katkıda bulundu. 16 Haziran 1989’da kurulan Azerbaycan Halk Cephesi ülkede büyük kitlesel bir demokratik harekete döndükten sonra, Azerbaycan’da 50’den fazla siyasî parti ortaya çıktı.
Kırım
18 Ekim 1921’de kurulan Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde nüfusun ancak %25’ini oluşturan Kırım Tatarları kolektifleştirme ve ardından gelen sunî açlık dönemlerinde oldukça fazla kayıp verdi. Stalin’in aydınları yok etme kampanyasında Bekir Sıtkı Çobanzade gibi Kırımlı yüzlerce yazar, şair ve komünist partisi yöneticileri tutuklandı, sürgün edildi ve öldürüldü.41
Aralık 1941 ile Nisan 1944 arasında Kırım Almanlar tarafından işgal edildi. Sovyet orduları Kırım’ı Mayıs başında yeniden ele geçirince, Stalin’in emriyle Kırım Tatarlarının hepsi 18 Mayıs 1944 gecesi yük vagonlarına doldurularak Sibirya ve Orta Asya’ya doğru sürgüne yollandı. Uzun süren yolculuk sırasında sayılarının %46’sını kaybeden Kırım Tatarlarının sağ kalanları Özbekistan ve başka Orta Asya cumhuriyetlerinde yaşadı. Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de 30 Temmuz 1945’te ortadan kaldırıldı. Önce Rusya Federasyonu’na bağlanan Kırım, 1954’te Hruşçev tarafından Ukrayna Cumhuriyeti’ne hediye edildi. 28 Nisan 1956’da Yüksek Sovyet Başkanlığı Kırım Tatarlarına anayurtları Kırım’a seyahat özgürlüğü hakkını tanıdıysa da, Kırım’a gidip yerleşmek isteyen Kırım Tatarları büyük engellenmelerle karşılaştı, Kırım’dan tekrar kovuldu. 1956 ile 1991 arasında Kırım Tatarları anayurtları Kırım’a dönmek amacıyla büyük mücadele verdiler. Bu mücadelede Mustafa Cemiloğlu (Cemilev) Kırım Tatarlarının haklı davalarının en önemli önderi olarak hem SSCB içinde, hem de dış dünyada tanındı. Büyük güçlüklere göğüs gererek Kırım’ın çeşitli şehirlerine yerleşmiş olan Kırım Tatarları Mart 1991’de başkent Akmesçit’te (Simferopol) düzenlenen II. Kırım Millî Kurultayı’nda Kırım Tatar Millî Meclisini kurarak, başkanlığına Mustafa Cemiloğlu’nu getirdiler.
İdil-Ural’ın Etnik Muhtar
Cumhuriyetlere Bölünmesi
1905 ile 1918 arasında Çarlık Rusyası’ndaki bütün Müslüman Türklerin siyasî uyanışında ve çok sayıda kongrelerle Türkler arasında bir siyasî birlik oluşturulmasında en çok uğraşmış olan İdil-Ural Türkleri arasında “Tatarlık” ve “Başkurdluk” olarak artan ayrımcılık Bolşevikler tarafından başarıyla körüklenerek, İdil-Ural bölgesinde coğrafî ve tarihî birlik oluşturacak herhangi bir siyasî yapılanma önlendi. Sovyet döneminde Tatar ve Başkurd cumhuriyetleri Rusya Federasyonu içerisinde Tataristan ve Başkurdistan olarak iki ayrı muhtar Sovyet sosyalist cumhuriyeti olarak kaldılar. Tatarların 1552 ile 1917 arasında Çarlık Rusyası içerisindeki konumu, özellikle Rusya’nın çeşitli Türk ülkelerine olan yayılmacılığında oynadıkları arabulucuk rolü ve en sonunda 1905’ten sonra Rusya’daki Türkler üzerindeki siyasî etki ve yönlendirmeleri, Tataristan ve Başkurdistan muhtar cumhuriyetleri ile sınırlandırılmaya çalışıldı. Tatarların çoğunluğu Tataristan sınırı dışında yaşamasına rağmen, Sovyet yönetimi Tatarların başka Türk boyları arasında herhangi bir şekilde “Türklük” ülküsüyle yeniden birleştirici bir harekette bulunmamalarını sağladı. İdil-Ural gibi Türkistan’da da oradaki Türkleri birleştirici “Türkistan” siyasî devlet girişimlerine izin verilmedi. Böylece, Kokand’daki “Türkistan Muhtariyeti” gibi, Sultan Galiyev’in “Turan” ve Turar Rıskulov’un da “Türkistan” komünist devlet projelerine de Sovyet egemenliğinde yer verilmedi.
Türkistan’ın Etnik
Cumhuriyetlere Parçalanması
Ocak 1924’te Türkistan’daki bulunan üç devlet (Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Buhara ve Harezm Halk Cumhuriyetleri) ortadan kaldırılarak, Türkistan toprakları 5 ayrı etnik cumhuriyete bölündü.
Kolektifleştirmenin faturası Türkistan halkı için çok ağır oldu. Daha 1930 yılı başlarında Kazakistan ve Kırgızistan’dan 95 bin aile, Türkmenistan’dan 2 bin aile Sibirya veya başka yerlere sürüldü, Özbekistan’dan da 40 bin ailenin çiftliklerine el konuldu ve Sibirya’ya sürülmeyen ailelerin fertleri ellerinden alınarak kolhozlaştırılan kendi çiftliklerinde işçi olarak çalışmak zorunda kaldılar.
Sığır ve koyunları ellerinden alınan Kazak ve Kırgızlar kolhozlarda çalışma yerine büyük gruplar halinde Çin’deki Doğu Türkistan’a kaçtı. Türkmenlerden çok kimse İran ve Afganistan’a, çok sayıda Özbek de Afganistan’a ve Doğu Türkistan’a kaçtı. Kolektifleştirme sırasında Sovyetlere karşı Basmacılar gerilla hareketi daha da şiddetlendi.
Kolektifleştirmeyi izleyen sanayileşme döneminde Orta Asya cumhuriyetlerinin başkent ve başka büyük şehirlerinde kurulan fabrikalarda çalışan işçi gücü de büyük çoğunlukla Ruslardan sağlanıyordu ve bu durum ise, Rusya’nın çeşitli bölgelerinden Orta Asya’ya insan göçünü artırarak, Türk cumhuriyetlerinde Türkler ile Ruslar arasındaki dengenin Ruslar lehine bozularak artmasına sebep oldu. Kazakistan’a ise, Rus çiftçileri gönderildi:
Tablo: Orta Asya’daki Rus nüfusu artışı: 1959-1989 (1.000 üzerinden)42
1959 1970 Fark % 1979 1989 Fark %
Kazakistan 3,972 5,522 +39 5,991 6,226 +3.9
Özbekistan 1,092 1,473 +35 1,665 1,652 -0.8
Kırgızistan 624 856 +37 911 916 +0.5
Tacikistan 263 344 +31 395 386 -2.3
Türkmenistan 263 313 +19 349 334 -4.3
Sovyet döneminin kolektifleştirme, Rus göçmenleri gönderme, bebek ölümlerinde artış gibi bütün olumsuz şartlarına rağmen, Türkistan bölgesindeki Türkler ve Tacikler arasında nüfusta artışlar görülmüştür.43
Kazakistan
1925’te kurulan Kazak Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti 5 Aralık 1936’da tam “Sovyet Cumhuriyeti” konumuna yükseltilerek SSCB’nin 15 cumhuriyetinden biri oldu.
Kazakistan’ın Sovyet dönemindeki en belirgin özelliği, bir yandan bu cumhuriyete olan Rus ve başka millet mensupları (Ukrayna, Belorus, Alman) sayısındaki artış ve kollektivleştirme (1929-1937) ve bunun sonucu ortaya çıkan suni açlık (1932-1933) sırasında milyonlarca ölüm ve Doğu Türkistan’a göçlerle,
Kazakların kendi cumhuriyetlerinde sayıca azınlığa düşürülmesidir. 1950’lerde Kruşçev’in Kazakistan’daki buğday üretimini artırmak için başlattığı “Bâkir Topraklar Planı” çerçevesinde on binlerce Rus çiftçisi Kazakistan’ın kuzeyindeki verimli topraklara yerleştirildi. Kazakistan’a Rus göçleri daha sonraki yıllarda da artarak 1989’a kadar sürdü. 1937-1938 yıllarında Stalin’in aydınları ortadan kaldırma operasyonunda komünist parti yöneticileriyle birlikte çok sayıda Kazak aydını da nasibini aldı (Turar Rıskulov, Ahmet Baytursunov, Mircakıb Devletov gibi). Bu dönemde Kazakistan toprakları (özellikle Semey ve çevresi) Rusların atom ve nukleer deneme alanına çevrildi. Kazakistan’da en uzun süre (1956-1986) Komünist Parti Birinci Sekreterliği yapmış olan Dinmuhammmed Kunayev’in 16 Aralık 1986’da görevinden uzaklaştırılarak, yerine Gennadi Kolbin’in getirilmesi üzerine 17-18 Aralık günleri Kazakistan başkenti Almatı’da Kazak öğrencilerin önayak olduğu şiddetli protesto gösterileri düzenlendi.
Gösteriler ancak ordu birlikleri tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı ve daha sonra birkaç öğrencinin idamı ile sonuçlandı.44 Bu olayın Kazaklar arasında yarattığı büyük memnuniyetsizliği biraz olsun gidermek için Gorbaçov başkanlığındaki Sovyet yönetimi Kolbin’i görevinden aldı. Önce, Saidullah Kubaşev Kazakistan Komünist Partisi 2. Sekreterliğine getirildi (10 Ocak 1987) ve daha sonra Nursultan Nazarbayev (doğ. 1940) Kazakistan Komünist Partisi 1. Sekreteri olarak 1989’da atanarak Kazakistan’daki huzursuzluklar azaltılmaya çalışıldı. 17-18 Aralık 1986 Almatı olaylarının bir yandan Gorbaçov’un “Açıklık” ve “Yeniden Yapılanma” reform hareketlerinin Orta Asya cumhuriyetlerine de gelmesini hızlandırdığı gibi, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecini de başlattığı kabul edilir. Nazarbayev Nisan 1990’da cumhurbaşkanı olarak seçildi ve Kazakistan 1 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan etti. SSCB’nin son yıllarından bu yana Nazarbayev’in en büyük çekincesi, Kazakistan’ın ağırlıklı olarak Rusların yaşadığı kuzey bölgelerinin bir gün Rusya tarafından kendi topraklarına ilhak edilmesi konusudur. Bu yüzden, Kazakistan kendi ülke bütünlüğünü koruma kaygısıyla Rusya ile sıkı işbirliğini Bağımsız Devletler Topluluğu veya “Avrasya Topluluğu” diye önerilen birlik içinde sürdürmeyi başka Orta Asya cumhuriyetlerine nazaran çok daha fazla istemektedir.
Kırgızistan
Önceleri Kokand Hanlığı’nın bir parçası olan Kırgızistan’ın bugünkü toprakları Çarlık Rusyası döneminde Türkistan Genel Valiliği daha sonra Türkistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yer aldıktan sonra, 1925’te Kırgızistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yaratıldı. Kırgızistan’ın ayrı bir cumhuriyet olması için yoğun olarak Özbeklerin yaşadığı Oş vilayeti bu cumhuriyet sınırlarına katılmıştı. 5 Aralık 1936’da Kırgızistan tam “Sovyet cumhuriyeti” konumuna yükseltilerek SSCB’nin 15 cumhuriyetinden biri oldu.
1918 ile 1934 yılları arasında bütün Türkistan’ı saran Sovyet karşıtı Bacmacı silahlı mücadelesinde Kırgız çeteleri de aktif olarak katıldı. Kırgız Basmacı önderlerinden en ünlüsü Parpi Korbaşı idi. Kırgızistan da Sovyet döneminde Kollektivleştirme ve sunî açlık döneminde ağır kayıplar verdi. Sovyet döneminde çok sayıda Kırgız Komünist Partisi yöneticisi ve Kasım Tınıstanov gibi yüzlerce aydın tutuklandı, öldürüldü ve Sibirya’ya sürgün edildi. Bunlar arasında 1925’te
sürgün edilen Kırgızistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Abdülkerim Sıddıkoğlu, daha sonra 1937-1938 yıllarında öldürülen Kasım Tınıstanoğlu gibi yüzlerce aydın vardı. Çar döneminde başlayan Rus ve başka millet göçmenlerini yerleştirme politikası Sovyet döneminde de sürdü. Bu politika sonucu, Ruslar Kırgızistan nüfusunun %30’unu elde ettiler. Kırgızistan’da ağırlıklı olan hayvancılık ve zıraat, özellikle pamuk üretimine ağırlık verildi ve sanayi sektörü geliştirilmeden bırakıldı. Uzun süre Kırgızistan Komünist Partisi birinci sekreterliğini yürüten Turdakun Usubaliyev ve Absamat Masaliyev’lerden sonra, ilk kez parti üyesi olmayan bir bilgin olan Askar Akayev 27 Ekim 1990’da Kırgızistan başkanlığına seçildi. Kırgızistan 12 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan etti.
Türkmenistan
Türkmenistan’ın bugünkü toprakları 1920-1924 yılları arasında Buhara ve Harezm Cumhuriyetleri ile Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti arasında kalıyordu. 27 Kasım 1924’te Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyet olabilmesi için ağırlıkla Özbeklerin yaşadığı Çarcu vilayeti Türkmenistan’a katıldı. Türkmenistan da Sovyet döneminde Kollektivleştirme ve sunî açlık döneminde ağır kayıplar verdi. 1937-1938 yıllarındaki temizlik hareketlerinde çok sayıda Türkmen Komünist Partisi yöneticisi ve aydın tutuklandı, öldürüldü ve Sibirya’ya sürgün edildi. Onlar arasında Türkmenistan Yüksek Sovyeti Başkanı Nadirbay Aytakov ile başbakan Gaygısız Atabayev, şair ve bilgin Abdülhakim Kulmuhammedov vardı. Saparmurat Niyazov (doğ. 1940) 1985’te Türkmenistan Kommunist Partisi birinci sekreterliğine getirildi ve 1990’da cumhurbaşkanı seçildi. Türkmenistan’da 1989 sonunda başlayan demokratik hareketler Saparmurad Niyazov tarafından bastırıldı. Ağzıbirlik adlı halk hareketi yasaklandı ve bağımsız gazete ve bültenler kapatıldı. Türkmenistan 26 Ekim 1991’de yapılan halk oylamasıyla bağımsızlığını ilan etti.
Özbekistan
27 Ekim 1924’te Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Yüzyıllardan beri devam eden pamuk üretiminde özellikle 1960’lardan sonra büyük artışlar oldu. 1980’lerde pamuk üretimi Özbekistan ekonomisinin %65’ini oluşturuyordu. Özbekistan’daki kaynakların %60’ı pamuk üretimine aktarılıyor ve işçi gücünün de %40’ı burada istihdam ediliyordu. SSCB’de yetişen pamuğun %70’i Özbekistan’da üretildiği halde, tekstil üretiminin yalnız %5’i burada yapılıyordu. Bu pamuğa dayalı tek ürünlü ekonomi (monokültür) Orta Asya’nın Özbekistan içinden geçen Seyhun (Amuderya) ve Ceyhun (Sırderya) ırmakları suyunun geniş pamuk tarlaları ve çöllük yerleri pamuk tarlalarına döndürme projesinde büyük ölçeklerde harcanmasını gerektiriyordu.
1939 ile 1941 yılları arasında “Büyük Fargana Kanalı” adlı projeyle on binlerce insan emeğiyle 172 kilometrelik kanal kazıldı. Bunun sonucunda ise, bu ır
makların suları Aral denizine dökülmeden tükendiği için, Aral Denizi 1960 ile 1990 yılları arasında hacminin beşte üçünü kaybetti.45
Sovyet döneminde Basmacılar adlı direniş hareketlerinin en yoğun yeri dağlık Fargana vadisi oldu. Kollektifleştirme ve sunî açlık yıllarında (1925-1933) çok sayıda Özbek öldü ve önemli sayıda kimse Afganistan ve Çin’deki Doğu Türkistan bölgelerine göçtü. Fayzullah Hoca ve Ekmel İkramov gibi parti yöneticileri Abdurrauf Fıtrat, Abdülhamit Süleyman Çolpan gibi yüzlerce yazar ve aydın 1937-1938 yıllarında tutuklandı, sonra kurşuna dizildi veya Sibirya’ya sürgüne yollandı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet fabrikalarının büyük bir bölümü Özbekistan ve başka Orta Asya cumhuriyetlerine göçürüldü. Bu sanayi kuruluşları ile birlikte çok sayıda Rus ve başka millet işçi ve yöneticileri de Orta Asya cumhuriyetlerine akın etti. Özbekistan’da Komünist Partisi birinci sekreteri olarak 1959 ile 1983 yılları arasında görev yapan Şeref Reşidov’un ölümünden sonra, hile yaparak pamuk üretimini olduğundan fazla gösterme suçlamasıyla her kademedeki Özbek yöneticilerine karşı büyük bir kampanya başlatıldı. İnamcan Osmanhocayev (1983-1988 arası) ve Refik Nişanov’lardan (1988-1989) sonra İslam Kerimov Haziran 1989’da Komünist Partisi Birinci Sekreterliği’ne getirildi. Gorbaçov’un açıklık ve Yeniden Yapılanma reformları başka Orta Asya cumhuriyetleri gibi Özbekistan’a da geç geldi. Kasım 1989 yılında başta Birlik Halk Hareketi olmak üzere çok sayıda demokratik hareket kuruldu. Özbekistan’daki demokratik gelişmeyi durdurmak amacıyla KGB tarafından 1989’da Meshet (Ahıska) Türkleri ile Özbekler arasında etnik çatışma tezgahlandı. 1989 ile 1990 yılları arasında demokratik hareketler ve siyasî partilerin halk arasında gittikçe fazla güç ve taraftar kazandığı, özgür basının filizlendiği altın bir dönem yaşadı. İçinde Erk Demokratik Partisi milletvekillerinin de bulunduğu Özbekistan parlamentosu 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan etti.
Karakalpakistan Muhtar bölgesi 1925-1930 arasında Kazakistan’a, 1930-1932 arasında Rusya’ya bağlı kaldıktan sonra 20 Mart 1932’de Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti düzeyine yükseltildi ve Aralık 1936’da Özbekistan’a bağlandı.
Tacikistan
27 Ekim 1924’te kurulan Tacikistan Muhtar Sovet Sosyalist Cumhuriyeti bir süre Özbekistan’a bağlı olarak kaldıktan sonra, 1929’da sovyet cumhuriyeti düzeyine yükseltildi. Tacikistan’ı tam cumhuriyet yapabilmek için ağırlıklı olarak Özbeklerin yaşadığı Hocend vilayeti Özbekistan’dan koparılarak buraya katıldı. Sovyet dönemi boyunca Tacikistan nüfusunun %30’unu Özbekler teşkil etti. 1920-1924 yılları arasında Buhara Cumhuriyeti içinde Tacikler ile Özbekler birlikte “Buhara milleti”ni oluşturdular. Sovyetlerin böl ve parçala politikaları çerçevesinde çeşitli Türk boylarından ayrı ayrı millî kimlikler ve nihayet ayrı milletler yaratıldığı gibi, Taciklere de ayrı bir kimlik kazandırıldı ve ayrı bir millet yaratıldı. Ancak, yaratılan bu Tacik milleti sağlam temellere oturmadığı için Sovyet döneminin sonunda bu cumhuriyet iç savaşa sürüklendi ve Tacikistan içindeki dört ayrı bölgenin kimliği (Leninabad, Kulab, Garm, Pamir) ön plana çıktı. 1985-1991 yılları arasında Tacikistan Komünist Partisi birinci sekreteri olan Kahhar Mahkamov’dan sonra başlayan iç savaşta çok kan döküldü. Bölgeler arası çatışma İslamî unsurların da karışmasıyla alevlendi.
Müslüman Olmayan Türkler
Çarlık Rusyası’nda büyük çoğunluktaki Müslüman Türklerin dışında kalan çeşitli dinlere (Ortodoks Hıristiyanlığı, Budizm, Şamanizm) inanan Türklerden Çuvaşlar, Altaylılar, Tuvalılar, Hakaslar, Şorlar, Yakutlar ve Karayların (karaim) Sovyet dönemindeki kaderleri oldukça farklılıklar gösterir.
Çuvaşlar, Yakutlar ve Sibirya’daki Türkler Rusya’daki Şubat ve Ekim 1917 ihtilâlleri ve özellikle Bolşevikler ile Beyaz Ruslar arasındaki kıyasıya savaşlardan oldukça fazla etkilendiler. Bu yerlerin toprakları birkaç kez Kızıl ve Beyaz ordular arasında el değiştirdi. Özellikle, Sibirya’da çok geniş bir araziyi kaplayan Yakut ülkesinde Sovyet rejimine karşı direniş 1928 yılına kadar sürdü.46 16 Şubat 1922’de Yakutistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Aynı dilin değişik ağzını konuşan Dolganlar da Yakutlarla birlikte kader birliği yaptılar.
Tuva ülkesi 1914’te Çarlık Rusyası himayesi altına girdi. Buradaki Ruslar Bolşevik hakimiyetini destekleyerek 16 Mart 1918’de Tuva’da Sovyet hakimiyetini ilan ettiler. 1918 ile 1920 arasında Beyaz Rus orduları işgali altında kalan Tuva, 1921 başında tekrar Kızılordu tarafından ele geçirildi. Tuvalılar 13 Ağustos 1921’de bağımsız Tannu-Tuva Halk Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Tuva cumhuriyeti ancak 11 Ekim 1944’te Rusya Federasyonunun bir muhtar bölgesi (oblast) olarak Sovyetler Birliği’ne katıldı. Tuva 1961’de Rusya içinde muhtar cumhuriyet düzeyine yükseltildi.
24 Haziran 1920’de Rusya Federasyonu’na bağlı bir bölge (oblast) olan Çuvaşistan 21 Nisan 1925’te yine Rusya içinde muhtar cumhuriyet düzeyine yükseltildi. Sovyetler Birliği döneminde Gagauzlar daha çok Moldaviye Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Karaylar (Karaim) ise Kırım ve Litvanya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yaşadılar.
Rusya’daki Çeşitli Türk Boyları
Göçmenlerinin SSCB Dışındaki
Siyasî Mücadeleleri
Sovyetler Birliği dışında siyasî mücadele yürüten çeşitli Türk boylarından göçmenler iki değişik göçmen dalgası olarak yabancı ülkelere çıktılar. Onlardan birincisini 1918 ile 1939 arasındaki olaylarda SSCB dışına çıkmış siyaset adamları ve göçmenler oluşturur. Türkistan’dan Mustafa Çokayoğlu ve Osman Hoca (Kocaoğlu), İdil-Ural’dan Ayaz İshakî, Sadri Maksudî ve Ahmet Zeki Velidi (Togan), Azerbaycan’dan Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resülzâde, Kırım’dan Cafer Seyitahmet Kırımer gibi siyasî önderler Türkiye ve Avrupa’da ülkelerinin bağımsızlığı için Sovyetlere karşı dergi çıkardılar, eserler yazdılar, dernekler kurdular. Dergiler arasında özellikle Yeni Türkistan (İstanbul), Yaş Türkistan (Paris), Bildiriş (İstanbul), Azerbaycan Yurt Bilgisi (İstanbul), Odlu Yurt (İstanbul), Emel (Dobruca, Ankara, İstanbul) oldukça etkili oldu.
İkinci göçmen dalgasını İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet ordusundaki Türk askerlerinden Nazi Almanlara tutsak olanlar oluşturdu. Bunların tutsak
kamplarında çeşitli hastalıklar ve kötü şartlardan sağ kalanlarından Nazi yönetimi Azerbaycan, İdil-Ural ve Türkistan lejyonları kurarak Sovyetlere karşı savaşa yolladı.47 İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bunların bir bölümü Almanya’daki Amerikalı askeri yönetim tarafından Sovyetlere geri verilince, Stalin’in emriyle öldürüldü. Almanya ve başka Avrupa ülkelerinde sağ kalmayı başaranlar daha sonraki yıllarda Yaş Türkistan, Türkeli, Azerbaycan gibi dergiler çıkardılar.48
1 Sovyetler Birliği’nin kuruluşu ve genişlemesi konusundaki çok sayıdaki yayın arasında özellikle şu eser önemlidir: Pipes (1968). Dipnotlarında yalnız yazar soyadı ve basım yılı olarak kısaltılmış olan eser hakkındaki tam bilgi bölüm sonundaki “Kaynaklar”da yer alıyor.
2 Allworth (1971); Henze (1988), s. 29-77; Roy (2000), s. 101.
3 Sovyet dönemini bütünüyle ele alan son çalışmalardan başlıcaları şunlardır: McCauley (1993), Sakwa (1999).
4 Sovyetler Birliği’nin çökeceği konusunda 1970 ortalarından beri çeşitli çalışmalar yayınlanmıştır: d’Encausse (1981); Amalrik (1981), Nahaylo-Swohboda (1990).
5 Bennigsen-Quelquejay (1967), Rywkin (1982), Bennigsen-Broxup (1983).
6 Pipes (1968), s. 75-76.
7 “La presse d’Azerbaiğan”, Bennigsen-Quelquejay (1964), s. 104-132; Zenkovsky (2000), s. 92-93.
8 Gömeç (1996), s. 33.
9 Hablemitoğlu (1997), s. 43.
10 Bu konuda Pierce’in (1960) eserinde “The Revolution of 1905” adlı bölümde çok ayrıntılı bilgi verilmiştir (s. 234-248).
11 Bu ilk ve daha sonraki kongreler hakkında toplu ve ayrıntılı bilgi şu eserlerde var: Rorlich (1986), s. 104-122; Hablemitoğlu (1997), s. 43-111.
Dostları ilə paylaş: |