“Çok amaçlı okul”, programında hem genel eğitim derslerine, hem de meslek dalları ile ilgili derslere yer vererek, öğrencilerin ticaret, sanat, teknik, tarım vb. alanlara yönelmesinin sağlayan bir okuldur (Oğuzkan A. Ferhan, 1981; Akt. Cavit Binbaşıoğlu, 1990).
Çok amaçlı okullar, derslikleri yanında, çeşitli atölyeleri, toplantı salonları, uygulama bahçeleri, laboratuvarları, kitaplıkları, oyun ve spor alanları ve hatta matbaa vb. gibi öğretim alanları bulunan, adeta gerçek hayatın yaşanıldığı birer eğitim kurumlarıdır. Buralarda, işin gereği olarak uygulanan “yaparak ve yaşayarak öğrenme” ve benzeri öğretim yöntemleri de hayatta geçerli olan eğitsel davranışların kazandırılmasına yardım edecek bir niteliktedir: Yani, pratik, üretime yönelik. Bu okullarda öğrencilere, ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri doğrultusunda hem bir meslek kazandırılır; hem de onlar, bir üst öğrenime hazırlanırlar (Binbaşıoğlu, 1990).
ÇOK AMAÇLI OKULLARIN TARİHÇESİ
Türkiye’de çok amaçlı okullar, daha çok, ekonomik ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır (Binbaşıoğlu, 1990). İlk çok amaçlı okul kurma düşüncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda Mutlakiyet Döneminde ortaya çıkmıştır. 1902’de il merkezlerindeki yatılı İdadiler, temel dersler birlikte okutulmak ve öğrenim süresi Ziraat için 6’ya indirilmek, diğerleri için 8’ çıkarılmak suretiyle bir kısmına Ziraat, bir kısmına Sanayi ve Ticaret şubeleri konup çok amaçlı okullar haline getirilmiştir. 1906’da bunda vazgeçilip İdadiler tekrar 7 yıl olarak eski durumlarına dönüştürülmüştür (Akyüz, 2001).
Cumhuriyet ilan edilmeden önce Sakarya Meydan Muharebesi sırasında 15 Temmuz 1921’de Anakara’da toplanan Milli Eğitim Kurultayında Eskişehir Öğretmen Okulu öğretmeni olan A. Fuat Gündüzalp, okullarımızın memur yetiştirdiğini, oysa hayatın, elinden iş gelen üretici yurttaşlara ihtiyacı olduğunu ileri süren görüşler ortaya atmış ve orta dereceli okullarla öğretmen yetiştiren okul ve kuruluşların buna göre yeniden örgütlenmeleri gerektiğini vurgulamıştır (Gündüzalp, Fuat, 1924; Akt. Cavit Binbaşıoğlu).
26 Aralık1925-8 Ocak 1926 tarihleri arasındadaki çalışmalarında, Maarif Teşkilatı hakkında layiha’yı hazırlayan 3. Heyet-i İlmiye, Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda okulun toplum içindeki yerine ağırlık veren şu ilkeleri benimsemiştir (Kaya, Y. Kemal, 1989; Akt. Hüseyin Kıran):
-
Okul ile hayat arasındaki “Çin Seddi” kaldırılacaktır.
-
Ders konuları çevreden alınacaktır.
-
Liseler yeniden düzenlenecek. Belirli merkezlerde tek tip liseler açılarak yavaş yavaş çoğalacaktır.
-
Üretici eğitime ağırlık verilecektir.
-
Kız erkek karma eğitim göreceklerdir.
Üçüncü Heyet-i İlmiye’nin benimsemiş olduğu ilkeler ile çok amaçlı okulların ilkeleri bir paralellik göstermektedir.
1930’lardan itibaren toplumun, özellikle kırsal kesimin kalkındırılması üzerinde duruldu. Bu sırada, bir ara, küçük köylerin birleştirilerek büyük yerleşim birimleri oluşturulması ve oraya yol ve okul gibi devlet hizmetlerinin götürülmesi düşünüldü. Sonra-güçlüğü dikkate alınarak- bundan vazgeçildi. Bunun yerine, her köye, büyüklüğüne göre, eğitmen ve öğretmen gönderilmesi uygun görüldü. Bunda, o sırada, Avrupa’dan getirtilip köylülere kredi ile verilmiş olan Hollanda cinsi boğalar, rodeyland, legorn, pilimut cinsi tavuk, merinos cinsi koyunların, iklim şartlarına uyamayarak telef olup gitmeleri etkili oluyor. Yine, aynı şekilde, o zaman, köylüler, kendilerine verilmiş olan “patoz” denilen harman makinelerini, dişli demir tekerlekli traktörleri, tohum eleme makinelerini işletemiyorlar, kullanamıyorlar; bozuldukları zaman onarımlarını yapamıyorlardı. Bu ortamda eğitim yoluyla toplumun kalkınması fikri ülkemizde kök salmaya başladı. İşe önce, köye gidecek öğretmenin niteliklerini belirlemekle başlandı (Binbaşıoğlu, 1990).
Gazi Eğitim Enstitüsü öğretmenlerinden Dr. Halil Fikret Kanad, “Yarının Muallimleri Nasıl Yetiştirilmelidir?” başlıklı bir yazı dizisinde el işlerinde becerikli, kuramsal ve pratik tarımdan anlayan, marangozluk, demircilik, tenekecilik ve duvarcılık gibi zanaatlarda bir parça beceri sahibi olmalıdır diyordu (Kanad, Halil Fikret, 1981; Aktaran Cavit Binbaşıoğlu).
Köy Enstitüleri kurularak eğitim yoluyla köy ve toplum kalkınmasına yönelik somut adımlar atılmıştı. Köy Enstitüleri, köy şartlarına uygun “öğretmen ve diğer hizmet erbabı” yetiştiren “çok amaçlı mesleki bir okul” niteliğinde idi (Binbaşıoğlu, 1990).
Öğrenciler köy enstitülerinde, öğretmenlik mesleğinin yanında ilgi ve yeteneğine göre, ev idaresi ve çocuk bakımı, ziraatçilik, arıcılık, tavukçuluk, balıkçılık, demircilik, dülgerlik, yapıcılık, el sanatları, biçki-dikiş, örgü, dokumacılık gibi mesleklerden birinde kendisini yetiştirirdi. Köy enstitülerinin programları incelendiğinde bu okullar, çokamaçlı okul olarak kabul edilebilir (Kıran, 1991).
1954 yılında Muş, Nevşehir, Mustafakemalpaşa ve Balya’da 4 adet “muhtelif gayeli ortaokul” açıldı. Fakat, bu okullar-sonuçları üzerinde bir araştırma yapılmadan- 2-3 yıllık bir uygulamadan sonra kapatılmışlardır (Binbaşıoğlu, 1990).
Bununla birlikte, Türk eğitim sistemiyle ilgili tartışmalarda ve alınan kararlarda çok amaçlı okul düşüncesi yer tutmaya devam etti. 1962 yılında toplanan Yedinci Milli Eğitim Şurası, çok amaçlı okul düşüncesini ortaokul düzeyinde benimsedi. 1970 yılında toplanan Sekizinci Milli Eğitim Şurasında ortaöğretim kurumlarının yeniden düzenlenmesi görüşmelerinde çok amaçlı okul düşüncesi ortaöğretimin tümü için kabul edildi. 1973 yılında kabul edilen Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da, “nüfusu az ve dağınık olan ve Milli Eğitim Bakanlığınca gerekli görülen yerlerde, ortaöğretimin genel, mesleki ve teknik öğretim programlarını bir yönetim altında uygulayan çok programlı liseler kurulabileceği” hükmü yer aldı. 1981 yılında toplanan Onuncu Milli Eğitim Şurası ise bu konuda çok daha radikal bir görüşle ülkedeki liselerin tümünü çok amaçlı hale getirilmesini kararlaştırdı. Dikkate değer ki çok amaçlı okullarla ilgili bu kararlar, düşünce zemininde gelişti ve 1950’lerdeki deneme dışında uygulama alanına yansımadı (MEB Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi, 1983).
Onuncu Milli Eğitim Şurasında Türk eğitim sistemi yeniden oluşturulurken, gelişen Türkiye’nin ihtiyaçları göz önünde tutulmuştur. Türkiye, sanayi dönemine girmektedir. Sanayiye dönük bir eğitim sisteminde, anasınıfından üniversiteye kadar, mesleki ve teknik eğitime ağırlık vermek kaçınılmazdır (Onuncu Milli Eğitim Şurası, 1981).
Şurada, Türk eğitim sisteminin oluşturulmasında şu ilkelere uyulmuştur (Onuncu Milli Eğitim Şurası, 1981):
-
Eğitim sistemi bütünleştirilecektir.
-
Sistemin her düzeyinde mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilecektir.
-
Belli koşullar altında her düzeyde yatay, her birimde dikey geçiş sağlanacaktır.
-
Ortaöğretimde izlenen “meslek kazandıran ya da mesleğe yatkın kılan” programların,
yüksek öğretime geçişte, bu programların uzantısı niteliğinde aynı alandaki fakülte, yüksek okul veya bölümlere girmek için rehberlik, kolaylık veya güdü sağlanması ilkeleri temel alınacaktır.
Şurada yeni Türk eğitim sisteminin görevleri de şu şekilde belirlenmiştir (Onuncu Milli Eğitim Şurası, 1981):
-
Eğitim sürecine hiç girmeyen ya da bir üst öğrenime devam edemeyen bireylere eğitim olanağı sağlamak,
-
Yüksek öğretime yönelten ortaöğretim programlarının önündeki aşırı yığılmayı azaltmak,
-
Kalkınmanın gerektirdiği nitelikteki insangücünü yetiştirmek,
-
Eğitim olanaklarının daha verimli ve etkili kullanılmasını sağlamak,
-
Eğitimin bütünleştirici ve kaynaştırıcı işlevini sistemin her düzeyinde gerçekleştirmek,
-
Farklı programlarla öğrencilerde yeni ilgiler yaratmak,
-
Yaygın ve örgün eğitim arasında süregelen yapay ayırımı gidermek
Şurada, eğitim sisteminin ortaöğretim düzeyi ÇOK AMAÇLI OKUL’dan (değişik programlı tek tip liseden) ve MESLEKİ VE TEKNİK OKUL’dan oluşmaktadır. Asıl hedef, sonuçta ortaöğretimde bütünlüğü sağlamak ve çok amaçlı okulu oluşturmaktır. Çok amaçlı okulların programlarında ortak dersler bulunacak, buna ek olarak, yerel olanaklara ve ihtiyaçlara dayalı meslek kazandırıcı ve mesleklere hazırlayıcı çeşitli derslere yer verilecektir. Çok amaçlı okul, “yüksek öğrenime ve aynı zamanda bir mesleğe hazırlama” görevlerini başarmak amacıyla, Akademik programlarla birlikte, olanaklara göre bölüm Programlarından (teknik, tarım, ticaret, turizm) en az birini uygular (Onuncu Milli Eğitim Şurası, 1981).
Milli Eğitim Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu, X. Milli Eğitim Şurasında alınan kararları değerlendirerek, çok amaçlı okul uygulamasında uyulacak ilkeleri ve programları belirlemiştir. Hazırlanan raporda şu görüşlere yer verilmiştir (MEB A.P.K.K.B. X. Milli Eğitim Şurası Kararlarını Değerlendirme Çalışmaları Raporu, 1973; Akt. Hüseyin Kıran):
-
Çok amaçlı lise uygulaması üç model halinde gerçekleştirilecektir;
-
Yalnız genel lisesi bulunan yerleşim birimlerinden binaları elverişli olanlara-mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının meslek kazandıran programlarından, çevre imkan ve ihtiyaçlarına göre en az birinin aynen uygulanması
-
Mesleki ve teknik alanda temel bilgi ve beceriler kazandırmaya yönelik faaliyet kategorilerinin modül programlar halinde ve bir program bütünlüğü içerisinde genel lise programlarına ilave edilmesi
-
Mesleki ve teknik liselerden kapasitesi elverişli olanlara çok amaçlı lisenin yükseköğretime hazırlayan programları aynen uygulaması
-
Uygulamaya temel eğitim uygulamasına paralel olarak 1983-1984’de başlanacak ve kademeli olarak genişletilecektir.
-
Yeni lise açılması gereken hallerde mutlaka çok amaçlı lise modeline uygun projeler uygulanacaktır.
-
Çok amaçlı lise programlarına uygun nitelikte öğretmenler yetiştirilecektir.
-
Bu programlara uygun liseler hazırlanacak, ders araçları geliştirilecektir.
-
Model sürekli olarak yenileşmeye açık tutulacaktır.
-
Çevre olanaklarından en ileri derecede yararlanılacaktır.
Çok amaçlı okul uygulamasının ilkeleri böylece belirlendikten sonra, çok amaçlı okulun görevi öğrencileri yüksek öğretime hazırlama ve mesleki-teknik alanda temel bilgi ve beceriler kazandırma olduğu öngörülmüştür. Bu nedenle mevcut genel lise programlarının hem yüksek öğretime hazırlayıcı ders ve faaliyet kategorileri ile hem de iş veya meslek temel bilgileri verecek faaliyet kategorilerin program bütünlüğü içinde belirleneceği raporda yer almıştır. Raporda ayrıca, çok amaçlı okulun bütün sınıflarında “programın %80-82’si genel kültür ve yüksek öğretime hazırlayan derslere, %18-20’si ise mesleki ve teknik alanda temel bilgi ve beceriler kazandırmaya yönelik derslere” ayrıldığı belirtilmiştir (MEB A.P.K.K.B. X. Milli Eğitim Şurası Kararlarını Değerlendirme Çalışmaları Raporu, 1973; Akt. Hüseyin Kıran).
1983-1984 öğretim yılında 20 lisede başlayan bu uygulama, Şura kararlarına uygun olarak yapılmasına rağmen, Talim ve Terbiye Kurulu kararı ve Eğitim Yüksek Kurulu’nun onayı ile 1987 yılında sona ermiştir.
Çok amaçlı okullara ihtiyaç devam ettiğinden, 1989-1990 yılı yeni açılan 53 liseden 31’inin “çok programlı lise” olması kabul edilmiştir. Bugün bu okullar çalışma halindedir (Binbaşıoğlu, 1990).
ÇOK AMAÇLI OKULLARIN KURULMA NEDENLERİ
Bütün insanlar gerek kişilik özellikleri gerekse içinde bulundukları çevrenin etkisiyle birbirinden farklı ilgi ve yeteneklere sahiptir. Bu açıdan değerlendirildiğinde her öğrenci kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir okula gitmek ister.
Eğitim bir çevre işidir. Uygun çevre olmadan ilgi ve istidatlar ortaya çıkıp gelişemezler. Klasik ortaokul ve liseler, böyle bir çevreyi, çok sınırlı bir biçimde gerçekleştirebiliyorlardı. Bunun sonucu olarak da rastgele, çok kez de, kısa yoldan hayata atılmak için, zaruretler karşısında, orta dereceli bir mesleki ve teknik okula giren öğrenciler, hem daha az başarılı oluyorlar; hem de ilgi ve yeteneklerine uygun olmayan ortamlarda, programların yükü altında eziliyorlar. Bunun sonucu da başarısızlık ve bütün çabaların boşa gitmesi demektir (Binbaşıoğlu, 1990).
Oysa, çok amaçlı okulların en belirgin özelliği, esnek programlar yanında, öğrencinin yatay ve dikey geçişlerle kendine en uygun gelişme yerini bulabilmesidir. Bu, çocuğun psikolojik özelliklerine saygı göstermek, ona pedagojik bir yaklaşım yapmak demektir. Böyle bir okulun, çocuğa “mesleki kişilik” kazandırmaya yönelik bir niteliği vardır. Çocuk, burada, doğal çevreler içinde doğal ilgi ve ihtiyaçlarını karşılayarak, yeti ve yeteneklerini geliştirir. Bu yönüyle, çok amaçlı okullar, psikolojiden gelen bir eğitim ve öğretim anlayışlarının birer ürünüdür (Binbaşıoğlu, 1990).
Çok amaçlı okulların diğer bir kurulma nedeni ise, ülkemizin nüfusunun dağınık bir özellik göstermesidir. Nüfusu az ve dağınık olan yerleşim birimlerine öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda gidebilecekleri farklı okullar açmak mümkün değildir. Çünkü sadece okul açmak yeterli değildir. Bu okullarda çalışacak öğretmenleri, eğitici olmayan personeli ve öğretimin yapılabilmesi için yeterli araç gerece de ihtiyaç vardır. Bu yüzden, bu tür yerleşim birimlerine çok amaçlı okullar açılarak hem öğrencilere farklı programlar sunulmakta hem de eğitim ekonomisi açısından daha avantajlı bir durum ortaya çıkmaktadır.
Bir ülkede ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesinde eğitim önemli bir rol oynar. Eğitim aracılığıyla gerekli insangücü yetiştirilebilir.
Eğitimin en önemli işlevlerinden biri, toplumun ekonomik ve toplumsal kalkınmasına yardım etmektir. Bu da okuyan öğrencinin işten anlaması, bir işte bilgi ve beceri sahibi olmasıyla mümkündür. Bunun için, çeşitli Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda eğitim sektörü, kalkınmamızın bir aracı gibi kabul edilmiştir. Çok amaçlı okullar, yapısı gereği, bu amaca yönelik eğitim kurumlarının başında gelir (Binbaşıoğlu, 1990).
Dostları ilə paylaş: |