Demokrasiye Geçiş



Yüklə 4,97 Mb.
səhifə76/80
tarix27.12.2018
ölçüsü4,97 Mb.
#87541
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   80

1859 yılına girerken Şeyh Şamil yine savunmada idi. Yevdomikov ise 19-21 Şubat 1859’da Yeni Dargi’yi kuşattı. Ertesi gün Yeni Dargi’nin yanında Yeni Vedan Kalesi’ni kurdu. Bir hafta sonra kuşatma başladı ve 12 Nisan’a kadar sürdü. Sonunda, 13 Nisan’da, Yeni Dargi’nin dışında küçük bir tabya ele geçirildi ve o gece, garnizonuyla birlikte Gazi Muhammed geri çekildi. Görüldüğü gibi bütün gelişmeler, Şeyh Şamil’in aleyhineydi. Nitekim Yevdokimov ve Wrangel tarafından eş zamanlı olarak 26 Temmuz’da, Şeyh Şamil’e karşı bir nihai saldırı başlatıldı. Wrangel, 27-28 Temmuz’da, Andi Koysu’yu geçtikten sonra 2 Ağustos’ta, Akkent Dağ’a saldırdı. O sırada Şeyh Şamil, tahkim ederek oturduğu İtşkale/İchichali’yi sağlam mevzileriyle ve 11 topla bırakarak geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Artık, Şeyh Şamil için sona yaklaşılmıştı. Zaten 19 Ağustos itibariyle daha önce Şeyh Şamil’in kontrolünde olan bütün bölgeler Ruslara boyun eğmişlerdi. Fakat ailesi ve kendisine sadık 400 müridiyle Gunib’in zirvesine yerleşen Şeyh Şamil’in sonuna kadar savaşmaya kararlıydı. Çok geçmeden, 21 Ağustos’ta, Ruslar, Gunib’e ulaştılar ve ertesi gün kuşatmayı başlattılar. Geçen iki hafta sırasında Prens Baryatinskiy, Şeyh Şamil’i sağ yakalamaya istekliydi ve onunla görüşmeye çalıştı ise de Şeyh Şamil’den red cevabını aldı. 5-6 Eylül’de dağa saldıran Ruslar, köyü de kuşattılar. Şeyh Şamil önce Gazi Muhammed gibi vuruşarak ölmeyi düşündü. Fakat beraberindeki çocukları, eşleri ve vefakâr Gunib köylüleri vardı. Kendisinin direnmesi, onların ölümü demekti. Ayrıca, teslim olunması da istenmekteydi. Sonunda Şeyh Şamil, teslim oldu (6 Eylül 1859). Önce Prens Baryatinsky’nin karargahına götürülen Şeyh Şamil, saygıyla karşılandı. Ertesi gün Temirhan-şura’ya götürüldü ve oradan da Rusya’ya yollandı. Şeyh Şamil, 1869 yılına kadar Kaluga’da kaldı. Ardından kendi isteğiyle Kiyef’e gönderildi. 1870’de, hac yapmak için Mekke’ye gitmesine izin verilen Şeyh Şamil, İstanbul üzerinden Mekke’ye gitti. 4 Şubat 1871’de ise Medine’de hakkın rahmetine kavuştu.150
Şeyh Şamil’den Sonra Kuzey

Kafkasya’da Müridizm Hareketi

Şeyh Şamil’in teslim olması, Kafkasya’da müridizm hareketinin sona ermesi anlamına gelmiyordu. Ancak, mücadelenin hızını kestiği muhakkak idi. Öyle ki Kuzey Kafkasya, özellikle 1864’ten beri Çarlık Rusyası’nın bir politikası sonucunda, trajedik bir göçle karşılaştı. Kuzey Kafkasya halkı, bir taraftan böylesine güç şartlarda Osmanlı Türkiyesi’ne doğru bir göç hareketiyle uğraşırken diğer taraftan da bağımsızlık mücadelesine devam etti. Tabiatıyla bu mücadelenin önderleri de bölgedeki etkinliklerinden dolayı Nakşibendilik ve Kadirilik gibi İslâm tarikatlarının şeyhleri idi. Bunlardan biri, Çeçenistan’ın Elişan Yurt adlı Çeçen köyünde yaşayan Kumuk asıllı bir çoban olan Kunta Hacı idi. Aynı zamanda XIX. yüzyılın ortalarına doğru Kadiriyye tarikatını Kuzey Kafkasya’ya getirmiş olan Kunta Hacı, o dönemde Şeyh Şamil’in de hışmına uğramış ve fakat, onun ölümünden sonra, 1864’ten itibaren Çeçenistan’daki nüfuzu gittikçe artmıştı. Bundan korkan Ruslar, önce Kunta Hacı’nın yakınlarından on iki kişiyi tutuklayıp sürgüne göndermişlerdi. Bunun üzerine 18 Ocak 1864’te Şali’de, Kunta Hacı’ya bağlı 4000 mürid toplanmışsa da Rusların silahlı bir saldırısıyla dağıtılmış, bunlardan 200 kadarı ölmüş, 1000 kadarı yaralanmış ve çoğu da yakalanıp sürgüne gönderilmişti. Bu arada Kunta Hacı da, bu sürgüne gönderilenler arasında yer almış ve sonunda, Mayıs 1864’te bir Rus hapishanesinde vefat etmişti.151

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na gelince, Kuzey Kafkasya’nın yeniden hareketlendiği görüyoruz. Bu konuda, Osmanlı başkenti İstanbul’da da bazı hazırlıklar yapıldı. Osmanlı Devleti, Ruslara karşı Dağıstanlıları ayaklandırmak amacıyla, Şeyh Şamil’in oğlu Mir Muhammed Şamil’e feriklik rütbesi vererek Dağıstan’a göndermişti. Aynı şekilde, Dağıstanlı Ali Efendi adlı bir kimse de, aynı amaçla kendisine bir cihad fermanı verilerek Dağıstan’a gönderilmişti.152

Ancak bu hareketler, İslâm halifesinin bir eylemi gibi görünse de gerçekte müridizmle ilgili değildi. Oysa, aynı dönemde, Nakşibendiyye ve Kadiriyye tarikatlarının öncülüğünde, Çeçenistan ve Dağıstan’da Ruslara karşı gelişen ve literatürde “ayaklanmalar” şeklinde geçen hareketler, bu cinsten eylemlerdi. Zaten Dağıstan’daki hareketin liderlerinden biri Sogratlı Şeyh Abdurrahman’ın oğlu Şeyh Muhammed idi. Nakşibendi olan Şeyh Muhammed, Ruslara karşı verilen ve ilgi çekicidir ki, çoğu Kadiri olan adamlarıyla Ruslara karşı amansız bir mücadele vermişse de sonunda öldürülmüştü.153

1880 ve 1890 yıllarında, bir Kumuk mürşid ve Sogratlı Şeyh Abdurrahman’ın talebesi olup Dağıstan’ın Hasav Yurt kazasına bağlı Aksay köyüne mensup Şeyh Beşir, yine bir Kumuk olan onun halefi Şeyh Elihan ile onun yerine geçen ve bir Çeçen olan Şeyh Deni Arsanov Nakşibendi tarikatına bağlıydılar. Özellikle Şeyh Deni, Terek Kazaklarının kolonilerine karşı çeşitli baskınlar yapmış ve 1917’de, bir savaşta bu Kazaklar tarafından müritleriyle öldürülmüştü.154


Şurası bir gerçek ki, 1917’de Rusya’da patlak veren Bolşevik İhtilâli, Dağıstan ve Çeçenistan’da Nakşibendiyye tarikatı yönetiminde bağımsızlık hareketlerine yeniden ivme kazandırdı. Bunun ilk kıvılcımı, Ağustos 1917’de, Kuzey Dağıstan’ın Andi köyünde Dağıstan’ın bütün dinî liderleri ile ulemâsının katıldığı bir kongrede ateşlenmiştir. Bu kongrede Nakşibendi Şeyhi Hötse ‘lu (Götse, Rusca Godsinski) Necmeddin, Dağıstan ve Çeçenistan’ın imamı olarak ilân edilmiştir. 1918’de, İmam Necmeddin Hötselü/Godsinski ile Dağıstan’ın Şalti köyü doğumlu olan Şeyh Uzun Hacı, Kuzey Kafkasya’da 10.000 kişilik müritlerden oluşan bir ordu kurmuş ve bu ordu, 1919 yılı yaz ve sonbahar aylarında Denikin komutasındaki Beyaz Rus birliklerini yenmiştir. Sonunda, Çeçenistan’da Kuzey Kafkasya Emirliği kurulmuş ve Temmuz 1920’de, Ruslara karşı isyan başlamıştır. Ne var ki, Mayıs 1920’de, Şeyh Uzun Hacı, 90 yaşında vefat etmiştir.

Bu isyanın resmî lideri Şeyh Şamil’in torunu Said Beg ile Çarlık ordusunun eski bir subayı olan Albay Kaitma Alihanov idi. Fakat hareketin gerçek liderleri, Nakşibendi Şeyhi Hötselu/Godsinskili İmam Necmeddin, arkadaşları Balahanili Muhammed, Endillili Derviş Muhammed, Kurşili İbrahim Hacı, Ansaltalı Seyyid Emin ve Avaristanlı Şeyh Hacı Siracuddin/Şeraceddin idi.

Sovyetler, bu mürit ayaklanmasını bastırmak için IX. Ordu (Kuban Ordusu) ile XI. Ordu’yu (Terek-Dağıstan Ordusu) görevlendirdi. Bu orduların mevcudu 35.000 ilâ 40.000 arasındaydı. 30 Ekim 1920’de, XI. Ordu’nun 32. Tümeni’ne bağlı 203. piyade taburu ve bir topçu alayı Arakan Geçidi’nde kuşatılmış ve tamamen yok edilmişti. Bundan bir ay sonra, 30 Kasım’da, Vedeno (Çeçenistan) ile Botlik (Dağıstan) arasındaki dağ yolunda “Yeni Devrim Düzeni” adını taşıyan Moskova’nın I. Piyade Alayı pusuya düşürülerek katledilmişti. En son olarak 8 Ocak’ta, Moskova kadetlerinden bir süvari taburu ile 292. Birliğin bir alayı da Çeçenistan yakınındaki bir boğazda kuşatılarak imha edilmişti. Sonunda Sovyetler, bunca kayıptan sonra topyekûn bir harekâta girişmiş ve Mayıs 1921’de isyanı bastırmıştı. En önemlisi, isyanın dinî ve askerî liderlerinin çoğu öldürülmüştü. Bunun üzerine hayatta kalmayı başaran İmam Necmeddin Godsinski, Ansaltalı Seyyid Emin ve onların adamları Yukarı Çeçenistan dağlarında savaşmaya devam etmişlerse de 1925’te yakalanarak idam edilmişlerdi.155

Sonuç


Moskova Knezliği döneminden itibaren deniz ve su yollarına ulaşmaya çalışmış olan Ruslar, XVI. yüzyılın ikinci yarısına kadar bu imkânı bulamamış; 1552 ve 1556 yıllarında Kazan ve Astrahan’ı işgal etmelerinin ardından önemli bir aşamaya gelmişlerdir. Her ne kadar Ruslar, bu tarz toprak kazanımlarına rağmen özelllikle Osmanlı Devleti’nin varlığından dolayı pek fazla ileri gidememiş ve temkinli ilerlemeyi tercih etmişlerdir. Bunun açık örneği, 1555’te, bir grup Çeçen’in Moskova’dan himaye istemesine Moskova Knezliği’nin Osmanlı Devleti’nden çekinmesinden dolayı olumlu karşılık verememesiydi.

Şurası bir gerçek ki, Kafkasya, önemli deniz ve su yollarına yakınlığı, askerî ve ticarî avantajları sebebiyle Ruslar için cazibe merkezi olmuştur. Ne var ki Ruslar, Çar I. Petro dönemine gelinceye kadar Kabartay bölgesine yaptıkları küçük akınlar dışında Kafkasya’da pek varlık gösterememişlerdir. İlk defa Çar I.

Petro, 1720’lerin başında Hazar kıyılarını kullanarak Kafkasya’ya bir askerî sefer düzenlemiş ve özellikle Doğu Kafkasya’da hakimiyet sağlamıştır ki, Nadir Şah’ın İran’da iktidara gelmesiyle bu süreç sekteye uğramıştır.

Rusya’nın Kafkaslar’da ikinci kez etkinlik kazanması II. Katerina’nın iktidarı dönemindedir. Bu dönemde, Kırım önce bağımsız kılınmış ve daha sonra da 1783’te Rusya’ya ilhak edilmiştir. Daha da önemlisi, Rusya, XVIII. yüzyılın son çeyreğinde, Osmanlı Devleti’ne karşı 1768-1774 ve 1787-1792 tarihleri arasında olmak üzere iki savaş yapmış ve üstünlük sağlamıştır ki, bu da Rusya’nın Kafkasya’daki yayılmasını hızlandırmıştır. Ayrıca, aynı tarihlerde Rusya’nın Gürcistan ile yakın ilişkiler kurmaya başlaması ve en önemlisi de bazı Gürcü ve Ermeni gençlerini Rus okullarında okumalarını sağlaması, XIX. yüzyılın ilk yarısında Rusya’nın Kafkasya’ya yayılmasında kolaylaştırıcı bir faktör olmuştur. Bu konuda, ilk Gürcistan Valisi olan Gürcü asıllı Tsitsanov ile Ermeni asıllı Yermelov ilk akla gelen örneklerdir.

XIX. yüzyılın başında, 1801’de, Rusya’nın Gürcistan’ı tamamen ilhak etmesi ve ardından Azerbaycan hanlıklarını 1810 tarihine kadar kendi topraklarına katması, Güney Kafkasya’nın Rus yönetimine girmesini sağlamıştır. Hatta, Ermeni asıllı General Yermelov’un 1818-1821 tarihleri arasındaki gaddarane faaliyetleri sayesinde Kuzey Kafkasya’nın (Mektüle, Kaytak, Akuşa, Tabasaran, Avar, Gazi Kumuk ve Kuba gibi Dağıstan hanlıkları) tek hakimi olmuştur. Daha sonra 1826-1828 yıllarında İran ve 1828-1829 yıllarında ise Osmanlı Devleti’ne karşı iki ayrı savaşa girmiş olan Rusya, Türkmençay (1828) ve Edirne (1829) Antlaşmalarıyla her iki devleti hukuken Kafkasya’dan çıkarmıştır. Rusya’nın Kafkasya’da ezici bir üstünlük kurması ve bunu sağlarken de acımasız metotlar kullanması, bağımsızlığına düşkün olan Dağıstan ve Çeçenistan halkının infialine sebep olmuş ve bu da 1785-1792 tarihleri arasındaki Şeyh Mansur’un mücadelesini istisna tutarsak, Kuzey Kafkasya’da 1829 tarihinden itibaren tarikat (Nakşibendi tarikatı) merkezli Rusya’ya karşı bir bağımsızlık savaşını başlatmıştır.

Müridizm adı verilen bu hareketin ilk iki önderi Gazi Muhammed ve Hamza/Hamzat Bey idi. Ancak, 1834’te, Şeyh Şamil’in söz konusu hareketin önderi olması, Müridizm hareketine gerçek kimliğini kazandırmıştır. Bir Nakşibendi şeyhi olan Şamil, şeriatın uygulanmasındaki tavizsiz tutumu, yılmaz mücadeleci karakteriyle temayüz etmiş ve bu özellikleri sayesinde 25 yılı aşkın bir süre Kuzey Kafkasya’da Rusların hakimiyet kurmasını engellemiştir. Bunu yaparken de Ruslara büyük kayıplar verdirmiştir. 6 Eylül 1859’da Ruslara teslim olmak zorunda kalan Şeyh Şamil, bu yönüyle Rusların bile takdirini kazanmış ve İngiliz tarihçi John Baddeley’in ifadesiyle “onurlu bir tutsak” olmuştur. Bugün Şeyh Şamil, özellikle, Kuzey Kafkasya’da ve Türkiye’de, destansı mücadelesiyle istiklâlin bir sembolüdür.

Şeyh Şamil’den sonra Kafkasya’daki Müridizm hareketi etkisini kaybetmişse de 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda olduğu gibi Dağıstan ve Çeçenistan’da

Ruslara karşı ayaklanmalar şeklinde kendini göstermiştir. Ne var ki, Müridizm hareketi, son olarak Rusya’da Bolşevik İhtilâli’nin patlak vermesinden sonra yeniden canlanmış ve bu kez Sovyetlere karşı ayaklanmalara dönüşmüştür. 1918-1921 tarihleri arasında Dağıstan ve Çeçenistan’da Necmeddin Hötsulu/Godsinski liderliğinde yürütülen bu ayaklanmalar, Sovyetleri bir hayli uğraştırmış ve Mayıs 1921’de, Sovyetler tarafından büyük oranda bastırılmışsa da Necmeddin Hötsulu/Godsinski gibi Nakşibendi şeyhleri sayesinde 1925 yılına kadar sürdürülmüştür ki, onların yakalanıp idam edilmeleriyle son bulmuştur. Ondan sonra da bu tarikat merkezli hareketler, Batılı araştırmacıların deyimiyle “paralel İslam” tarzında etkinliklerini Sovyet döneminde de devam ettirmiş ve en azından bu dönemde, Müslümanların mümkün olduğunca “imanları”nı korumalarına yardımcı olmuştur. Bilinmelidir ki, günümüzde Çeçenistan’da Ruslara karşı Çeçenlerin verdikleri bağımsızlık mücadelesinin en önemli manevî kaynaklarından biri Müridizm hareketi ve onunla özdeşleşmiş olan Şeyh Şamil’dir.

1 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, Başlangıcından 1917’ye Kadar, 2. Baskı, TTK Yayınları, Ankara 1987, s. 23-31, 62-69, 89-91.

2 A. N. Kurat, a.g.e., s. 145.

3 Halil İnalcık, “Osmanlı-Rus İlişkileri 1492-1700”, Türk-Rus İlişkilerinde 500 Yıl, 1491-1992, Ankara, 12-14 Aralık 1992, TTK Yayınları, Ankara 1999, s. 28.

4 Sergei Anisimov, Kafkas Klavuzu (Tercüme: Binbaşı Sadık), İstanbul 1926, s. 1-2; Binbaşı Nazmi, Kafkasya ve Asya-yı Vusta ve Türkistan Vilâyetleri Buhara ve Hive Hanlıkları, İstanbul 1334, s. 3; Şemşeddin Sami, Kâmusü’l-Alâm, V, İstanbul 1314, s. 3545.

5 W. E. D. Allen-Paul Muratoff, Kafkas Harekâtı, 1828-1921, Türk Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1966, s. 3-5; S. Anisimov, a.g.e., s. 2; Ş. Sami, a.g.e., V, s. 3543.

6 İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1958, s. 2.

7 Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisadî Münasebetleri I, (15801838), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1974, s. 9-11.

8 Halil İnalcık, “Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü”, Belleten, XIII/46, Ankara 1948, s. 366-367; Muzaffer Ürekli, Kırım Hanlığının Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi 1441-1569, Ankara 1989, s. 44-57;.

9 Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, 1451-1590, Ankara 1976, s. 205-308; Bekir Kütükoğlu, Osmanlı-İran Siyasî Münasebetleri, 1578-1590, İstanbul 1962, s. 78-141.

10 Sir Percy Sykes, A History of Persia, II, 2. baskı, London 1921, s. 175-176.

11 B. Kütükoğlu, Osmanlı-Safevi Siyasi Münasebetleri, 1590-1612, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Habilitasyon Tezi, İstanbul 1965, s. 103-109.

12 John F. Baddeley, Rusların Kafkasya’ya İstilası ve Şeyh Şamil (Çeviren: Sedat Özden), Kayıhan Yayınları, İstanbul 1989, s. 41.

13 Cevdet Paşa, Tezâkir, 1-12, Yayınlayan Cavid Baysun, TTK Yayını, Ankara 1986, s. 92.

14 Bu gelişmelerin tahlilî için bkz., Oral Sander, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, (Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme), İmge Kitabevi, Ankara 1993, s. 122-125; Halil İnalcık, “Türkiye ve Avrupa: Dün ve Bugün I”, Doğu ve Batı, Sayı 2, Şubat-Mart-Nisan 1998, s. 7-9.


15 Alton S. Donnely, “Peter the Great and Central Asia”, Canadian Slavonic Papers, XVII/2-3, Ottawa 1975, s. 207.

16 Yavus Almadov, Çeçen-İnguşya Halkıyla Rusya Arasındaki İlişkiler, Çeviren Tarık Cemal Kutlu, Sorun Yayınları, İstanbul 2000, s. 48-49.

17 Tarih-i mahsus fî beyân-ı ahvâl-i Rus, 1271, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar, Nr. 2249, vr. 8a-8b.

18 J. Baddeley, a.g.e., s. 53.

19 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/1, 3. baskı, TTK Yayını, Ankara 1982, s. 173.

20 Ahval-i Rus, 10a-10b.

21 Y. Ahmadov, a.g.e., s. 50-51.

22 İ. Berkok, a.g.e., s. 353.

23 Laurence Lockhart, The Fall of the Safavi Dynasty and the Afghan Occupation of Persia, Cambridge 1958, s. 217-221.

24 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi IV/1, s. 174-179.

25 Altı madde olan İstanbul Antlaşması için bkz., Nihat Erim, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, I, Ankara 1953, s. 75-80; Uzunçarşılı, a.g.e., IV/1, s. 192-194, Sykes, a.g.e., II, s. 238; A. N. Kurat, Rusya Tarihi, s. 262.

26 Y. Ahmadov, a.g.e., s. 52.

27 Ali Djafar Pour, Nadir Şah Devrinde Osmanlı-İran Münasebetleri, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Kürsüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1977, s. 104.

28 Pour, a.g.t., s. 108-114.

29 İbrahim Yüksel, “Çarlık Rusyası’nın Azerbaycan’ı İstilâsı ve Osmanlı Devleti’nin Tutumu”, Kafkas Araştırmaları I, İstanbul 1988, s. 27.

30 Ahmet Cevdet Paşa, Tezakir, (1-12), s. 92.

31 Baddeley, a.g.e., s. 59-60.

32 A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya Ankara 1970, s. 34.

33 Berkok, a.g.e., s. 364-365.

34 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/1, s. 368.

35 General Medem, Dağıstan’a kadar gitmiş ve orayı bir harebeye çevirmiştir. Bkz., Mirza Bala, “Dağıstan”, İslam Ansiklopedisi, III, s. 455.

36 Uzunçarşılı, a.g.e., IV/1, s. 376-377.

37 Baddeley, a.g.e., s. 61-62; W. E. D. Allen-Paul Muratoff, a.g.e., s. 17; A. N. Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 35.

38 Baddeley, a.g.e., s. 64-67.

39 Uzunçarşılı, a.g.e., IV/1, s. 406-409.

40 David Marshal Lang, A Modern History of Georgia, London 1962, s. 37; M. Bala, “Gürcistan”, İslam Ansiklopedisi, III, s. 843; V. Minorsky, “Tiflis”, İslâm Ansiklopedisi, XII/1, s. 275.

41 Allen-Muratoff, a.g.e., s. 17.

42 İ. Yüksel, a.g.m., s. 27-28.

43 Cemal Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, İstanbul 1979, s. 44; M. Bala, “Çerkesler”, İslam Ansiklopedisi, III, s. 381.

44 Gökçe, a.g.e., s. 51-55; Zübeyde Yağcı, Ferah Ali Paşa’nın Soğucak Muhafızlığı 1781-1785, 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı’nda Yayınlanmamış Doktora Tezi, Samsun 1998, s. 101-110.

45 Sema Işıktan, 1783-1829 Osmanlı-Dağıstan Münasebetleri, İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1987, s. 23.

46 Şeyh Mansur, Rusların Çeçen ve Kabarday bölgelerine yaptıkları saldırılarından sonra etrafına 100.000 kişi toplamış; Rusların müstahkem yerlerinden Vladikafkas’ı ve Mozdok şehrini zaptedip Kızlar kalesi’ni de muhasara ile Rusları Terek nehrinin ötesine sürmeyi başarmıştı. Ayrıca, Küçük Kabarday bölgesini de Ruslardan kurtarmıştı. Geniş bilgi için bkz., İ. Berkok, a.g.e., s. 379-381; Şerafeddin Erel, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul 1961, s. 11-12.

47 S. Işıktan, a.g.t., s. 60-64.

48 İ. Berkok, a.g.e., s. 389.

49 Baddeley, a.g.e., s. 75-76.

50 Baddeley, a.g.e., s. 76; İ. Berkok, a.g.e., s. 389-391.

51 N. Erim, Devletlerarası Hukuku., I, s. 187-190.

52 S. Işıktan, a.g.m., s. 75; İ. Yüksel, a.g.m., s. 29.


53 Tarih-i Cevdet, VI, s. 203-204.

54 Osmanlı Devleti’nin bu pragmatik politik tavrını garipsememek gerekir. Nitekim, XVI. yüzyılda İran savaşları sırasında tabii müttefiki olan Özbek hanlarını antlaşmalarda (1555 Amasya ve 1590 İstanbul Antlaşmaları) kayıtlı olmasına rağmen İran’ın saldırılarından benzer “barışçı” tutumundan dolayı korumamıştır. Geniş bilgi için bkz., Mustafa Budak, Osmanlı-Özbek Siyasi Münasebetleri 1510-1740, İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Genel Türk Tarihi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1987, s. 23-25, 40-42.

55 Hasan E. Fasa’is, History of Persia Under Qajar Rule (İngilizceye tercüme: Heribert Busse), New York 1972, s. 65-67; S. P. Sykes, a.g.e., II, s. 292-293, M. Hasan Efendi, Asar-ı Dağıstan, s. 158-159; M. Bala, “Kaçar” İslâm Ansiklopedisi, s. 35-36.

56 Baddeley, a.g.e., s. 80-82; Berkok, a.g.e., s. 400.

57 Tadeusz Swietochowski, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycanı 1905-1920 (Tercüme Nuray Mert), Bağlam yayınları, İstanbul 1988, s. 22-23.

58 Baddeley, a.g.e., s. 88-90.

59 İ. Yüksel, a.g.m., s. 31.

60 Gökçe, a.g.e., s. 200.

61 Tarih-i Cevdet, IX, s. 146-147.

62 Tarih-i Cevdet, IX, s. 172.

63 Gökçe, a.g.e., s. 203; S. Işıktan, a.g.t., s. 80-81.

64 Tarih-i Cevdet, IX, s. 220-222; Baddeley, a.g.e., s. 99-101.

65 Gökçe, a.g.e., s. 205-206.

66 Bükreş antlaşmasının ilgili altıncı maddesi için bkz., N. Erim, Devletlerarası Hukuku., I, s. 250-51.

67 Gökçe, a.g.e., s. 207.

68 S. Işiktan, a.g.e., s. 81-84.

69 Baddeley, a.g.e., s. 106-107.

70 Bu ittifakın bir sonucu olarak Osmanlı Devleti ile İran Kafkasya’ya gönderdikleri ajanlarla buradaki Müslüman halkı Rusya aleyhine kışkırttıkları gibi İran adına Abbas Mirza’nın, Osmanlılar adına da Şar Seraskeri Emin Paşa ile Çıldır Valisi Şerif Paşa’nın sürdükleri Gürcistan’a yönelik bir askerî harekat planlanmıştı. Ne var ki, böyle bir askerî harekât, Emin Paşa’nın Revan Serdarı Hüseyin Paşa ile görüşmesinden sonra düzenlenen bir suikast girişimi sonunda başlamadan sona ermişti. Bu konuda geniş bilgi için bkz., Tarih-i Cevdet, IX, s. 220-224; Ayrıca bkz., Yahya Kalantari, Feth Ali Şah Zamanında Osmanlı-İran Münasebetleri, 1797-1834, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1976, s. 81-84.

71 Ayrıca bu antlaşmada, İran’ın Hazar Denizi’nde donanma bulundurmayacağı da yazılıydı. Baddeley, a.g.e., s. 109; Sykes, a.g.e., II, s. 314.

72 Ermeni asıllı bu general, son derece acımasızdı. Bildiği tek şey, şiddet ve zulüm idi. Şu sözler onundur: “Ben istiyorum ki, adımın sebep

olacağı korku, sınırlarımızı kalelerimizden daha iyi korusun. Benim bir sözüm Dağlar için ölümden daha kaçınılmaz bir fermanı olmalıdır. Bir Dağlı’nın idamı yüzlerce Rus askerinin hayatını kurtarırken binlerce Müslümanın bize ihanet etmesini önler!”, Bundan dolayıdır ki, Kafkas savaşlarındaki pek çok kişi unutulmuş iken Yermolof’un adı Dağıstan ve Çeçenistan’da hala hafızalarda canlıdır. Geniş bilgi için bkz., Baddeley, a.g.e., s. 115-117.

73 S. Işıktan, a.g.t., s. 80-84.

74 Baddeley, a.g.e., s. 149-150.

75 Anderson, The Eastern Question 1774-1923, New York 1966, s. 59-60.

76 Sykes, a.g.e., II, s. 316-317; Baddeley, a.g.e., s. 153-155.

77 Gökçe, a.g.e., s. 221.

78 Gökçe, a.g.e., s. 222-224.

79 Ali Arslan, “Rusya’nın Kırım ve Gürcistan ilhakından sonra Osmanlı Devleti’nin Çerkes Kabileleri İle Münasebetleri (1774-1829)”, Kafkas Araştırmaları I, İstanbul 1988, s. 49-50.

80 S. Işıktan, a.g.t., s. 101 vd.

81 Baddeley, a.g.e., s. 191; Allen-Muratoff, a.g.e., s. 23.

82 Ahmed Muhtar Paşa, 1244-1245 Türkiye-Rusya Seferi ve Edirne Muahedesi I, İstanbul, s. 234-235; Celal Erkin, 1828-1829 Türk-Rus Harbi Kafkas Cephesi, İstanbul 1940, s. 30-79; Allen-Muratoff, a.g.e., 23-44; Baddeley, a.g.e., s. 190-221.

83 Baddeley, a.g.e., s. 190-221.

84 Kemal Beydilli, “1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, XIII/17, Ankara 1988, s. 383-410; Baddeley, a.g.e., s. 221-222.
85 Bu hüküm, antlaşmanın IV. maddesinde yer almıştı. Bkz., N. Erim, Devletlerarası Hukuku. I, s. 280-281.

86 Mehmet Saray, “Rusya’nın Asya’da Yayılması”, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 10-11, İstanbul 1981, s. 289.

87 Cemal Tukin, Osmanlı İmparatorluğu Devrinde Boğazlar Meselesi, İstanbul 1947, s. 134-135.

88 C. Tukin, a.g.e., s. 203 vd.

89 Allen-Muratoff, a.g.e., s. 45.

90 Dağıstanlı Ahmed Han, “Dağıstan’ın İstiklâl Mücadeleleri”, Sebilü’r-reşad, XX/514, 1 Muharrem 1340/25 Ağustos 1338, s. 237 (Birinci dipnot). Cemal Gökçe, Alda demektedir. C. Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, s. 117.

91 Şerafettin Erel, Dağıstan ve Dağıstanlılar, s. 114; Kadircan Kaflı, Şimali Kafkasya, İstanbul 1942, s. 80; C. Gökçe, a.g.e., s. 117.

92 Hayati Bice, Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1995, s. 15.

93 Sami Özdemir, “İmam Mansur”, Kuzey Kafkasya, Sayı 1, Haziran-Temmuz 1971, s. 16.

94 Genel olarak bu ad geçmektedir. Fakat, Şeyh Mansur’dan gelen 9 Haziran 1785 tarihli Arapça bir mektubun çevirisinde, isminin Hacı Osman olduğu ve din adına “kafirler”le çarpıştığı yazılıydı. Fikret Saricaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi Sultan I. Abdülhamid (1774-1789), Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul 2001, s. 225.

95 Ahmet Cevdet, Tarih-i Cevdet, III, s. 210.

96 Ahmet Akmaz, Rus Yayılmacılığı Karşısında Kafkasya Müridizm Hareketi (Doğuşu), Kayseri 1994, s. 72;.

97 Ş. Erel, a.g.e., s. 113-114.

98 Baddeley, a.g.e., s. 72-78; Tarık Cemal Kutlu, İmam Mansur, İstanbul 1977, s. 13-14.

99 C. Gökçe, a.g.e., s. 117-118; Zübeyde Yağcı, Ferah Ali Paşa’nın Soğucak Muhafızlığı (1781-1785), Ondukuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Samsun 1998, s. 121-122.


Yüklə 4,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin