Mülkiyet İlişkilerinin Kurulması ve Tapu-Kadastro Örgütlenmesi
Bir diğer üretim faktörü olarak arazi, rant aracı olarak arsa ve hanelerin yönetimi nüfus arttıkça önem kazanmaktadır. Gayrimenkullerin üretici ya da gelir getirici etkinliklere konusu olabilmesi, gayrimenkullerin tespit edilerek mülkiyet haklarının hukuksal olarak tanımlanmasına bağlıdır. Medeni Kanun, gayrimenkul kayıtlarına dair düzenlemeyi yapmış, Ticaret ve Borçlar Kanunu ile piyasa ilişkileri kurulmuştur.
Türkiye gibi bir tarım ülkesinde, toprakların mülkiyeti ve en etkin şekilde işletilebilmesi önem kazanmakta ve bunun için toprak üzerindeki mülkiyetin incelenmesi ve takip edilmesi gerekmektedir. Mustafa Kemal Paşa, 4. içtima açış konuşmasında bu durumu şu sözlerle dile getirir: “Memleketimizin bir zirai memleket olduğu ve vüsatı olduğu göz önüne alınırsa bizim başlıca kuvvet ve servet mesnedimizin toprak olduğu tezahür eder.”49
Belirtilen amaçlar doğrultusunda, 1926 yılında tapu ve kadastro çalışmaları hız kazanmıştır. 14 Haziran 1926 tarihli Hâkimiyet-i Milliye haberine göre, Ankara’nın kadastro çalışmalarına başlanmıştır.
1924 yılında kurulan Tapu Genel Müdürlüğü, taşınmaz mallar ve üzerindeki hakların durumlarını göstermek üzere tescil edilen tapu sicillerinin tutulması ile görevlidir. 1925 yılında Tapu Genel Müdürlüğü'ne bağlı kurulan Kadastro Birimi ise taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet haklarını tesis etmekle yükümlüdür. Meclis Encümeni'nin teklifi doğrultusunda Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinin, Maliye Bakanlığına bağlı Genel Müdürlük altında tapu ve kadastro müdürlükleri olmak suretiyle bütçeleri ve teşkilatı birleştirilmiştir.50 Tapu ve kadastro çalışmaları, Genel Müdürlük tarafından yapılacaktır.
Tapu-kadastro çalışmalarında gerekli olan konulardan biri de gayrimenkullerin değerlendirmesinin yapılmasıdır. Bu doğrultuda, 887 sayılı “Emvali Gayrimenkule Tadilât Komisyonlarının Sureti Teşkili Hakkında Kanun” ile gayrimenkullerin vergiye matrah değerlerinin tayin ve tespiti amacıyla kurulan Emvali Gayrimenkule Tadilat Komisyonlarının teşkili usulü düzenlenmektedir.51
Tapu kadastro işlemlerinin kolaylaştırılması ve halkın bu konuda teşvik edilmesi amacıyla 11 Ocak’ta 711 sayılı “Tapu Daireleri Hududu Haricindeki Emvali Gayrimenkuleye Ait Muamelâtı Tasarrufiyenin Sureti İcrasına Dair Kanun” kabul edilmiştir. Buna göre, ilgili kişinin talebi doğrultusunda kendi sınırları içerisinde olmayan gayrimenkullere ilişkin işlemler de tapu daireleri tarafından gerçekleştirilecektir.52 Aynı zamanda, 30 Ocak’ta 727 sayılı Kanunla yapılan düzenleme, tapu senetlerinde ve kayıtlarında mülk sahiplerinin fotoğraflarının bulundurulmasını zorunlu hale getirmektedir Buna dönük bir takım teşvikler verilmekte ve düzenlemeler yapılmaktadır.53
DEVRİMİN OMURGASI YÖNETİMİN İLKELERİNE DAİR DÜZENLEMELER: MERKEZİYETÇİLİK VE TEFRİKİ VEZAİF
Cumhuriyet’in genel idare ve yerel yönetimlerle ilgili düzenlemelere hayat veren yönetim politikası nedir?
1929’da Vilayet İdaresi Kanunu görüşmelerinde, İçişleri Bakanı Şükrü Bey, hükümet programında mülki teşkilat konusunda o güne kadar izlenen yöntemi şöyle tanımlamıştır:54
“Köyleri güçlendirerek komün yasası ile temeli kurmak, onun üzerinde tam teşekküllü nahiye olarak adlandırılan ilçeye benzeyen yapıları yerleştirmek, bunların üzerinde yer alacak vilayetlere de yeterli yetkiyi verdikten sonra merkezi denetimi sağlamak için ülkeyi bölgelere ayırarak umumi müfettişlikler kurmak.”
Bu süreçte 1926 yılı, yönetsel teşkilatta büyük yeniden yapılanmaların başlangıcı olarak tarihsel bir uğraktır. Bölge düzeyinde teşkilatlanan umumi müfettişlik gündemdedir, ancak yasalaşması 1927 yılını bulacaktır. Bölge yönetimi başlığı altında ele alınacak emniyet ile jandarmanın birleştirilmesi konusu ise bugün Türkiye’de hala güncelliğini korumaktadır. Diğer taraftan, mülki taksimat yeniden yapılandırılmış, illerin sayısı artırılmış, köylerin sayısı azaltılmıştır. Cumhuriyet, toprak üzerindeki örgütlenmeyi yenilemektedir. Yerel yönetimler alanında ise belediyelere ait düzenleme gündeme getirilmektedir. Belediye Kanunu 1930 yılında kabul edilecektir. Bunların dışında il genel meclisi ve il idare heyetinin yapısına dair düzenlemeler de kabul edilerek, hayata geçirilmiştir
Bölge Yönetimi: Umumi Müfettişlik
1921 Anayasası’nın 22. ve 23. maddelerinde, umumi müfettişlik düzenlenmiştir. Umumi müfettişler, ekonomik ve sosyal ilişkileri itibariyle illerin birleştirilmesi ile oluşturulacaktır (md.22). Bu bölgelerde Umumi Müfettişler genel işlerin teftişini yapacak, asayişi sağlayacak ve illerin ortak işlerinin koordinasyonunu sağlayacaktır. Ayrıca, Umumi Müfettişler, mülki ve yerel yönetimlerin görevleri ve işlemlerini sürekli teftiş etme yetkisine sahip olacaktır (md.23). Bu doğrultuda, Bakanlar Kurulu tarafından 5 Ekim 1921 tarihli Müfettişi Umumilik Kanun Tasarısı, TBMM’ye sunulmuşsa da, yasalaşma imkanına sahip olamamıştır.55 Umumi Müfettişlikler, 25 Haziran 1927 tarih ve 1164 sayılı Kanun ile kabul edilmiştir.
Cemil Koçak, 1921 yılından 1927 yılına kadar Umumi Müfettişliklerin gündeme gelmediğini, “Umumi Müfettişliklerin Cumhuriyet döneminde tek parti yönetimi tarafından yeniden gündeme ge(tiri)lmesinin 1927 yılında ol[duğunu]” belirtmektedir.56
Buna karşın, 1926 yılında 15 Şubat’ta İçişleri Bakanı Cemil Bey’in beyanatı ile Umumi Müfettişliğin kurulduğu bildirilmektedir. Cemil Bey’in beyanına göre, “Türkiye vilayetleri idare, inzibat ve müşterek ihtiyacatı ümraniye ve iktisadiye noktasından beş mıntıkaya ayrılacak, her mıntıkaya bir müfettişi umumi tayin olunacaktır. Müfettişi umumiler idari, mali, askeri, adli müşavirler ve lüzumu kadar memur terfik edecek (yanına katma) ve mülkiye, maliye, adliye, maarif müfettişlerine teftişat ve tahkikat için emir vermek salahiyeti de müfettişi umumilere haiz bulunacaktır.”57 Yine beyana göre, Umumi Müfettişlikler, bölge illerinin müşterek çıkarlarından olan yol, bayındırlık, eğitim, ziraat ve iktisat ile ilgili teşkilat ve işlerinde, il idare meclislerinin bütçe ve çalışma programları üzerinde söz sahibi olacaktır. Zabıta kuvvetleri ise doğrudan doğruya Müfettişi Umuminin emrine verilecektir. Zabıta kuvvetlerine dair tartışmalara bir sonraki alt başlıkta değinilecektir.
1924 Anayasası’nda düzenlenmemesine rağmen, umumi müfettişlikler 25 Haziran 1927 tarih ve 1164 sayılı “Umumi Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun”la kurulacaktır.
Kolluk Kuvvetlerinin Tevhidi Mercii: Jandarma ve Emniyetin Birleşmesi
1926 yılında zabıta kuvvetlerine dair bir düzenleme girişimi olduğu görülmektedir. Zabıta, güvenlik güçleri anlamında kullanılmaktadır. Tartışma, kolluk kuvvetlerinin, jandarma ve polis, tek bir merci altında birleştirilmesine dairdir.
İçişleri Bakanı Cemil Bey’in zabıta kuvvetlerine dair 28 Mayıs tarihli beyanatında önemli noktalar vardır:58
“Devlet bütçesiyle idare olunan zabıta umumiye kuvvetleri başlıca ikidir. Polis ve jandarma, bu iki kuvvetin emru kumandası şimdiye kadar vilayetlerde ve merkezde ayrı ayrı iki ricalin altında bulunmaktadır. Vilayetlerde polis müdürleri ile jandarma kumandanları, merkezde emniyet umumiye müdürü ile umum jandarma kumandanlığı, polis ve jandarmanın ayrı ayrı iki merci idaresidir.
Vilayetlerimizin yirmisinde polis teşkilatı mevcud değildir. Mevcud olan yerlerin kaffesinde (tümünde) de en büyük polis amirleri polis müdürü derecesinde değildir. Birçok kazalarımızda polis teşkilatı yoktur. Halbuki şehir hududu dahilinde polis ve müctemi kuvvetler ihtiyacı mess eden yerlerde, şehir hududu haricinde de jandarma ifayı vazife eder. Şimdi tevhid edilecek olan şey emir ve kumandadan ibarettir, tasvirimiz yalnız (tevhidi merci) esasına inhisar eder. Emniyeti umumiye ve umum jandarma kumandanlığının yerine vekâlette bir umuru zabıta müdüri umumisi vilayetlerde birer umuru zabıta müdüriyeti vücuda getirilecek, bu suretle devlet zabıtasının vilayetlerde ve merkezde merci birleşmiş olacaktır.”
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı polis ile Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı jandarma kuvvetlerinin birleştirilerek tek bir merkezden yönetilmesinin tasarlandığı anlaşılmaktadır. Öneri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir parçası olarak görülen jandarmanın polis ile birleştirilerek eritilmesi anlamına gelecektir. Jandarma kaldırılarak, kolluk kuvvetleri uzmanlaşmış, meslek haline gelmiş bir alan olarak yapılandırılacaktır. Ayrıca, kolluk kuvvetleri askeri bir kurum olma özelliğini yitirerek, doğrudan sivil otoritenin etki ve nüfuzuna girmiş olacaktır.
Konu 1926 yılında gündeme gelmiş, ancak yasalaşmamıştır. Aynı konu günümüze kadar zaman zaman gündeme gelecektir. Son dönemde de Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde aynı konu Türkiye’de tartışılagelmektedir.
Dostları ilə paylaş: |