Divan edebiyati



Yüklə 445 b.
tarix02.08.2018
ölçüsü445 b.
#66023


DİVAN EDEBİYATI

  • <<<<<<>>>>>>


<<<<<>>>>>

  • Bu şiirin üstadları kendi çağlarının gündelik icapları yanında, bütün zamanlara ait beşeri duyguların ve sevdaların sözcüsü olurlar.



<<<<>>>>

  • Divan edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra İslam medeniyetinin bilim, inanç ve kuralları etkisinde ortaya koydukları edebiyat türüdür. “İslamî Edebiyat, Yüksek Zümre Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Enderun Edebiyatı, Klasik Edebiyat, Eski Edebiyat” gibi adlarla da anılan bu edebiyat, en yaygın ama eksik bir kullanımla “Divan Edebiyatı” adıyla anılmış ve yaygınlaşmıştır. Bunun nedeni, şairlerin manzumelerini topladıkları eserlere “Divan” denilmesidir.



XVI. Yüzyıl Divan Edebiyatı

  • İnsanlar, Divan Edebiyatını halktan uzak olarak değerlendiriyorlar. Ancak XVI.yy’da küçük kasabalarda dahi herkes şiirle uğraşırken Divan edebiyatının halka inmemiş olduğunu iddia edemeyiz. Eğer problem dil ise demek ki, o toplumun insanı bu dili anlayabiliyordu.



<<<<>>>>

  • XVI.yy’dan itibaren pek çok Halk şairi, Divan şiirinin etkisi altında kalmış, bu birikimden yararlanmıştır. Buna karşılık pek çok Divan şairi de hece vezniyle şiirler yazmıştır. O halde, Osmanlı edebiyatı aynı kültür kaynaklarından beslenen tek bir edebiyattır.



<<<<>>>>

  • XVI.yy’da devlet, birkaçı çok güçlü padişahların idaresinde büyüme ve gelişmesini sürdürerek, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Bu yüzyılda Osmanlı tahtında şu padişahlar bulunuyordu: Sultan II.Bayezid (1480-1512), Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566), Sultan II.Selim (1566-1574), Sultan III.Murad (1574-1595), Sultan III.Mehmed (1595-1603). İlim, kültür ve edebiyat da bu yüzyılda devletin büyümesiyle orantılı olarak büyük bir gelişme olmuştur.



<<<<>>>>

  • Osmanlı padişahları, bir yandan art arda yaptıkları seferlerle büyük imparatorluğun kuruluşunu tamamlamaya uğraşırken, bir yandan da ilimde, kültürde, edebiyatta ve bütün sanatlarda ilerleme ve yükselmenin gerektiğini görmüşler ve bunun gerçekleşmesi için büyük çabalar göstermişlerdir. Saraylarını, yabancı ilim adamlarına ve sanatkarlara açtıkları gibi, yaptıkları seferler sonunda tanınmış kişileri toplayıp, İstanbul’a getirmişlerdir.



<<<<>>>>

  • Şiir ve edebiyatın bu yüzyıldaki gelişmelerinden biri de padişahlardan başlayarak, bütün devlet büyüklerinin edebiyata ve özellikle şiire önem vermeleri, şairleri, sanatkarları korumaları ve değerli eserleri ödüllendirmeleri olmuştur. Böylece devlet büyüklerinin çevrelerinde bir edebi çevre oluşmuştur. İstanbul’da saray çevresi, sadrazam, şeyhülislam, kazasker, vezir, nişancı, defterdar gibi devlet büyüklerinin konakları, İstanbul dışında şehzade sarayları, paşaların ve beylerin konakları, şairlerin ve sanatkarların toplandıkları ve korundukları yerler olmuştur.



<<<<>>>>

  • Aslında birkaçı dışında bütün Osmanlı padişahları, şiir ve edebiyatla ilgilenmişlerdir



<<<<>>>>

  • XVI.yy, biyografi alanında da çok değerli eserlerin yazıldığı bir devirdir. Bu eserlere “Şuara Tezkireleri” adı verilmektedir. Şuara tezkirelerinde, şairin doğum yeri, lakabı, adı, öğrenim durumu, meslek veya makamı, başlıca hocaları, hayatlarındaki önemli değişiklikler, ölümü, mezarının yeri, eserleri, ve bunlardan örnekler yer alır.



<<<<>>>>

  • XVI.yy’da büyük şairlerin elinde hatasız ve ustaca kullanılan söze ahenk katan bir şiir ölçüsü haline gelen bir Türk aruzu yaratılmıştır. XVI.yy’ın şiir dili önceki yüzyıllardan oldukça farklı, daha süslü bir dildir. Bu yüzyılda, ağırlaşan şiir dilini yabancı kelimelerden kurtarmak, sade Türkçe ile de şiir yazılabileceğini göstermek üzere bazı teşebbüsler de olmuştur.



ARUZ VEZNİ

  • Divan şiirinde ahengi oluşturan vezne denir. Aruz, hecelerin açık ya da kapalı oluşlarına göre uygulanmaktadır.



<<<<>>>>

  • Prof.Dr.İskender Pala V.Türk Kültürü Uluslararası Bilgi Şöleni’nde “Günümüzde Divan Edebiyatı Eğitimi: Tesbitler, Öneriler” adlı bildirisinde aruz vezinlerinin isimlerinin değiştirilebileceğini ve günümüze uydurulabileceğini söylemiştir. Aruz ile yazılıp da dilimizde atasözü hükmüne geçmiş, bazı dizelerin kalıp isimleriyle birlikte öğretilmesi gerekliliğini savunmaktadır.

  • Fâilâtün fâilâtün fâilün “Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem”



Yüklə 445 b.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin