Doğu ve bati – TÜRKÇe yayinlanan hirvat dergiSİ ve onun hirvat-türk iLİŞKİleriNİN İlerlemesindeki rolü



Yüklə 148,32 Kb.
səhifə1/3
tarix27.04.2018
ölçüsü148,32 Kb.
#49320
  1   2   3


DOĞU VE BATI – TÜRKÇE YAYINLANAN HIRVAT DERGİSİ VE ONUN HIRVAT-TÜRK İLİŞKİLERİNİN İLERLEMESİNDEKİ ROLÜ
Anđelko Vlašić*
Özet

Zagreb’de 1943 yılında Hırvatistan’da Türkçe yayınlanan ilk dergi Doğu ve Batı. Kültür, iktisat, sosyal ve siyası mecmuası adı altında çıkmaya başlar. Ağustos 1944’e kadar toplam sekiz sayı basılmıştır. İlk sayısında yer alan açıklamada derginin amacının Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Bağımsız Devleti arasında dostluk bağları kurmak ve bu bağları güçlendirmek olduğu bildirilmektedir. Derginin sahibi ve yayımcısı Hırvat Müslüman Yayınevi ve genel yayın yönetmeni Bosna Hersek asıllı edebiyatçı, büyük Türk dostu ve Türkiye uzmanı Abdurezak Hifzi Bjelevac idi. Yayın yönetmeninin yanında çoğunluğu Müslüman asıllı başka aydınlar, edebiyatçılar ve gazeteciler de dergiye yazılarıyla katkıda bulunmuşlardır. Dergi dönemin iktidarının desteğini almıştı ve dağıtımını Hırvatistan Bağımsız Devleti Dış İşleri Bakanlığı yapmaktaydı. Türkiye'de yaşamış olan Bosnalı göçmenlere yönelikti ve onların vesilesiyle Hırvatistan, Türkiye ile diplomatik ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Bu bildiride, derginin ve yayın kurulunun siyasi ve tarihi geçmişi, aynı zamanda yazılar ve içerikleri, derginin ideolojik arka planı, siyasi hedefleri ve algıları; özellikle de onun İkinci Dünya Savaşı boyunca Hırvat-Türk ilişkilerinin gelişmesindeki rolü analiz edilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Doğu ve Batı, Abdurezak Hifzi Bjelevac, Hırvatistan Bağımsız Devleti, İkinci Dünya Savaşı, Türkiye
DOĞU VE BATI – CROATIAN PERIODICAL PUBLISHED IN TURKISH AND ITS ROLE IN THE DEVELOPMENT OF CROATIAN-TURKISH RELATIONS
Abstract

Doğu ve Batı. Kültür, iktisat, sosyal ve siyası mecmuası (East and West. Cultural, Economic, Social and Political Review), the first periodical published in Turkish in Croatia, was published in 1943 in Zagreb. The total of eight issues was published. In the announcement in its first issue, it’s said that the aim of the review was to establish relations of friendship between Republic of Turkey and the Independent State of Croatia and to strengthen those relations. Review’s owner and publisher was the Croatian Muslim Publishing House and its chief editor Abdurezak Hifzi Bjelevac, writer from Bosnia and Herzegovina, a friend of Turkey and an expert on Turkey. Apart from the editor, mostly Muslim intellectuals, writers and reporters contributed to the review. The periodical had the support of the government and the Foreign Ministry of the Independent State of Croatia was distributing it. It was directed to the Bosnian migrants living in Turkey and with their help Croatia aimed at the establishment of ıts diplomatic ties with Turkey. The paper analyses historical and political content of the periodical and its editorship, its ideological background, political aims and perceptions; and especially its role in the development of Croatian-Turkish relations during Second World War.

Key Words: Doğu ve Batı, Abdurezak Hifzi Bjelevac, Independent State of Croatia, Second World War, Turkey
Giriş
Hırvatistan Bağımsız Devleti (Hırvatça: Nezavisna Država Hrvatska, NDH), 1941 yılında Yugoslavya Krallığı'nın Mihver Devletleri’nce işgali sonrasında kurulan devlettir. Mihver Devletleri, Bosna-Hersek'i Hırvatistan'a bağlayarak faşist Ustaşa hareketi lideri Ante Pavelić'in yönetiminde faşist bir rejim kurmuştur. Ustaşalar, 1945 yılına kadar iktidardaydılar. NDH, sadece Mihver Devletleri üyeleri ve İspanya tarafından tanınmıştır. NDH yöneticileri, ülkeyi ve dış siyasetlerini Mihver Devletleri’nin, yani Almanya ve İtalya’nın, dış siyasetlerine bağlanmış olduklarından dostluk kurabilecekleri başka devletler bulmaya çalışıyorlardı. NDH Hükümeti tarafsız ülkelere kendisini kabul ettirmek istiyordu. Hırvatistan diğer ülkelerin yanı sıra Türkiye’ye de kendisini kabul ettirmek için Kasım 1941’den Aralık 1942’e kadar Türkiye’ye dört delegasyon göndermiştir. Tüm delegasyonlar başarısız olduğundan NDH Hükümeti, taktiği değiştirip aynı amacı bir derginin kurulması vasıtasıyla gerçekleştirmek istiyordu.1

Eski Yugoslavya memleketlerinde Latin alfabesiyle Türkçe yayınlanan ikinci yayın2 olan ve Bosna-Hersek ile Hırvatistan’da ilk yayın olan Doğu ve Batı. Kültür, iktisat, sosyal ve siyasi mecmuası adındaki derginin ilk sayısı 6 Nisan 1943 yılında ve Zagreb’de (günümüzde Hırvatistan’da) ve aynı zamanda Saraybosna’da (günümüzde Bosna-Hersek’te) çıkmaya başlamıştır. Ayda bir kez yayınlanan derginin 15 Ağustos 1944’e kadar toplam sekiz sayısı basılmıştır. Derginin sahibi ve yayımcısı, Zagreb’deki Hırvat Müslüman Yayınevi idi. Dergi, ‘Tipografija’ Anonim Şirketi’nde, A4 formatında ve tamamıyla Türkçe olarak bastırılmıştır. Genellikle on iki sayfa olarak yayınlanan derginin sayfa sayısı zaman zaman değişmiştir: derginin en küçük sayısı (ikinci sayısı) sekiz sayfa, en büyük sayısı ise (yedinci sayısı) on sekiz sayfadan oluşur.

Genel yayın yönetmeni, Bosna Hersek asıllı edebiyatçı, büyük Türk dostu ve Türkiye uzmanı, İstanbul'da Galatasaray Lisesi’nde eğitim görmüş yazar, memur, gazeteci ve yayımcı Abdurezak Hifzi Bjelevac (1886-1972) idi. Bjelevac 1930 ve 1940 yıllarında o zamanki Yugoslavya Krallığı döneminde roman ve öyküler yayınlamış ve birkaç gazetede yöneticilik yapmıştır. 1931 yılında Belgrad’daki Presbiro’da Türkçe uzmanı olarak çalışmıştır.3 1930’lu yıllarda İstanbul’da ve Ankara’da Yugoslavya Krallığı’nın basın ataşesi olarak çalışırken oradaki Ulus, La République ve Cumhuriyet gazeteleriyle işbirliği yapmıştır.4 İkinci Dünya Savaşı sırasında Bosna-Hersek Müslümanlarının en çok takip ettiği yazardı. Bjelevac Zagreb’de Nisan 1942 yılında Hırvat Müslüman Yayınevi’ni kurmuştur. Yayınevinin amacı, İslam’a ait kitapların ve Hırvat yazarlarının eserlerinin Türkçe, Arapça ve Farsçaya çevirisinin yayınlanmasıydı. Yayınevinin en önemli projesi, Doğu ve Batı dergisinin yayınlanmasıydı: 1942 yılının ikinci yarısında kurucusu ve başyazarı olduğu derginin yayımlanması ve başyazarlığı görevi ona verilmiştir.5 Dergi, NDH Hükümeti’nin desteğini almıştı ve dağıtımını NDH Dış İşleri Bakanlığı yapmaktaydı. Bosna-Hersekli yazar Muris Idrizović, Bjelevac hakkında yazdığı kitabında “Bjelevac Doğu ve Batı dergisinin yayınlanmasına zorlandı” diye yazmıştır. Fakat Idrizović bu iddiasını açıklamamıştır.6 Belki Idrizović, Ustaşa rejiminin Bjelevac’ın derginin yayınlanmasına katılımına baskı yaptıklarını ima etmek istemiştir.

NDH iktidarı, Bosna-Hersek Müslümanlarının Hırvatlığını kanıtlamak için geniş propaganda yapıyordu. Hırvat halkının Müslüman kısmı olarak adlandırılan Bosna-Hersek Müslümanlarına İslam, özellikle Türk ve Arap kültürü ve uygarlığıyla bağlantı rolü atfedilmiştir. NDH kendisinin Batı Avrupa’yı İslam uygarlığıyla bağlama konusunda önemli bir uluslararası rol oynadığını ileri sürmüştür.7

Bosna-Hersekli gazeteci Munir Šahinović Ekremov (1910-1945) 1930’lu yıllardaki yayıncılık çalışmalarında Bosna-Hersek Müslümanlarının Hırvat milletine ait oldukları görüşünü savunmuştur. Turska – danas i sjutra (Türkiye – Bugün ve Yarın, 1939) kitabında İslam ve Hırvat milliyetçiliğini birbirine bağlamaya çalışmıştır. Kitabında Türkiye’ye göç etmiş Bosna-Hersek Müslümanlarının hayatı hakkında pek çok bilgi sunmuştur.8 Šahinović, kitabında 300.000’e yakın “Hırvat Müslüman”’ın9 1878-1939 yılları arasında Bosna, Hersek ve Sancak’tan Türkiye’ye göç ettiklerini iddia etmiştir: “Bu konuda Türkiye’de herhangi bir istatistik yoktur. Türkiye’deki entelektüellerimiz, Cumhuriyet’te [yani Türkiye'de] 250.000-300.000 Hırvat kökenli kişinin yaşadığını iddia ediyorlar.” Šahinović, Bosna-Hersek Müslümanlarının Hırvat olduklarını iddia edip Hırvatistan ile göçmenlerin koparılamaz bağlarının olduğunu vurguluyordu: “Bu soydaşlarımızın üçüncü kuşakları bile Hırvatça konuşuyorlar, bu ailelerinin dili Hırvatçadır, onlar bugün de Türk değiller, kendilerini ‘Boşnak’ hissediyorlar.”10 Herhalde böyle bir motivasyon Türkçe dergisi kuruluşuna neden olmuştur. Fakat sözü geçen göçmenlerin Hırvatça konuştuğu halde onlar için çıkarılan derginin neden Türkçe olarak yayınlandığını herhangi bir sebebe bağlamak kolay değil.

Šahinović'in göre Bosna-Hersekli Müslüman göçmenler, 1912’den sonra İstanbul’a, Ankara’ya ve Batı Anadolu’ya göç etmiştiler: “Boşnaklar Türkiye’de her yerde var, her bölgede, her şehirde, hatta köylerde de. (…) Soydaşlarımız büyük gururla ‘Boşnak’ olduklarını hissediyorlar, çok defa eski diyarlarını düşünüyorlar, gözyaşlarıyla akrabalarım Bosna’da ya da Sancak’ta hala yaşıyor mu diye soruyorlar, memleketimizde insanlar nasıl yaşıyor, camileri hala duruyor mu, eskiden sahip oldukları arazilerde şimdi kimler yaşıyor, diye soruyorlar!”11 Bugünkü bilgilerimiz ışığında, Türkiye’deki Boşnak göçmenler hakkında neler söyleyebiliriz? Tarihçi Srećko M. Džaja yaklaşık 60.000 Bosna-Hersekli Müslüman göçmenin Türkiye’ye göç ettiğini belirtmektedir. Bu göçmenler, genellikle çağdaşlaştırma sürecine güçlükle uyum sağlayan, muhafazakâr Müslüman grubun üyeleriydi.12 Bu nedenle sözü geçen göçmenler, Hırvat milliyetçiliği de dahil olmak üzere her türlü milliyetçiliğe karşılardı. Bu, İslam dininin prensiplerine dayanan bir dirençti. Çünkü her tür milliyetçilik din temellerinden sapmadır.13 Bu nedenle hiçbir Hırvat delegasyonu Türkiye’de yaşayan Boşnaklar arasında herhangi bir başarı elde edememiştir.


Derginin genel özellikleri
İlk sayısında yer alan açıklamada derginin amacının Türkiye Cumhuriyeti ve NDH arasında dostluk bağları kurmak ve bu bağları güçlendirmek olduğu bildirilmektedir. Derginin son sayısında ise bu amaç şöyle tarif edilmiştir: bu dergi, “Türk efkârı umumisine, Avrupa’daki Türkologlara ve bizim Türkçe bilen okuyucu halkın mahdut bir kısmına tahsis edilmiştir.” Bundan başka, derginin yayın kurulu, Türkiye ile Hırvatistan arasında “birinci derecede kültür bağlarını bundan sonra iktisadi ve bunların vasıtasiyle siyasi münasebetlerini kurmağa arzu ediyordu”.14 Dergiyi inceledikten sonra derginin başlıca amacının Türkiye’nin NDH’yi tanımasının hayata geçirilmesi ve böylelikle Hırvatistan’ın tecritten kurtulması olduğunu diyebiliriz. Çünkü NDH’nin, Mihver Devletleri’nden, yani Nazi Almanyası şemsiyesi altında bulunan devletlerden başka bir dostu yoktu. Bu yüzden İkinci Dünya Savaşı zamanında tarafsız kalmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti bu alanda çok iyi bir fırsattı. Türkiye ile işbirliği kurulması mantıklı görünüyordu çünkü o dönemde Hırvatistan’da (yani günümüzdeki Hırvatistan ile Bosna-Hersek’te) yaklaşık olarak 800.000 Müslüman vardı.15 Boşnakların, Türkiye’ye karşı duydukları yakınlıkta, bu ülkede yaşayan binlerce akraba ve soydaşlarının özel bir etkisi vardır. Bu yüzden dergi, Türkiye'de yaşayan Bosnalı göçmenlere yönelikti. Boşnakların vasıtasıyla NDH Hükümeti, Türkiye ile diplomatik ilişkiler kurmaya çalışıyordu.16

Derginin başyazarı Bjelevac’ın yanında çoğunluğu Müslüman asıllı başka entelektüeller, edebiyatçılar ve gazeteciler de dergiye yazılarıyla katkıda bulunmuşlardır. Yazıların altındaki imzalara bakıldığında makalelerin çoğunun Bjelovac’a ait olduğu görülür. Haberler, yorumlar ve diğer metinler Hakija Hadžić,17 Salih Baljić,18 Kasim Gujić,19 Latif Muftić,20 Hamdija Kreševljaković,21 Salih Alić,22 Ivan Esih23 ve başka yazarlar tarafından yazılıyordu. Bjelevac’la birlikte Adem Sokolović24 ve Şeriat hakimi Džemal Katana yazıları Türkçeye çeviriyorlardı. Sözü geçen yazarların çoğu o dönemde ve özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarından sonra tanınan bilim adamları arasında önemli bir yere sahiplerdi. Yazarlar özellikle olarak kültürel, bilimsel, popüler ve tarihi konulara vakıftı. Dergide, güncel siyasi konular çok daha az yer bulmaktaydı.

Yazı kurulu, derginin ikinci sayısında küçük bir bildiriyle dergiyi ayda iki defa çıkaracaklarını duyurmuşlardı. Bu bildirilerinde “Hey’eti Tahririye” başlığı altında şunu yazdılar: “Sayın okuyucularımızın izhar ettikleri arzuları üzerine, gazetemizin üçüncü nüshasını başka bir şekilde tertip edeceğiz, birinci sahifesi renkli ve resimli olacaktır. (…) Gazetemiz bundan sonra her ayın birinci ve on beşinci günlerinde olmak üzere ayda iki defa çıkacaktır. İleride daha çeşitli mevzularla beraber dili, üslubu düzeltmeğe, dilimin hatalarını mümkün olduğu kadar azaltmağa çalışacağız.”25 Yukarıda da Yayın Kurulunun duyurduğu gibi, derginin sonraki sayılarının içeriğinde fark edilebilen değişiklikler görülür fakat dergi ayda iki defa çıkarılamaz; güçlükle ancak ayda bir defa çıkarılır.26 Beşinci sayıdan sonra derginin baş sayfasında Saraybosna’da da değil, sadece Zagreb’de yayımlandığı yazılmaktadır. Ayrıca genellikle derginin son sayfasında yer alan ve derginin sahibi ile yayımcısından bahseden bilgide yazı kurulunun Saraybosna adresi belirtilmemektedir.

İlk sayısında, derginin yayınlanmaya başlaması hedefini anlatan bir önsöz ya da buna benzer bir bildiri yoktur. Hâlbuki ilk sayısının ikinci sayfasının dibinde çerçeve içine alınmış “Sayın karilerimize!” adı verilen ve “Heyet-i Tahririye” ibaresiyle imzalanmış (yani yazı kurulu tarafından yazılmış) metinde “Birinci defa olarak Müstakıl Hırvatistande Türk lisaninde çıkan bu bir mecmuadir. Şubhesiz kusurlar ve noksaurlar bulacaksiniz. Belki yazılarinde, dilınuzde. Bunu bize afv edeceksiniz. Bu mecmua Türk ve Hırvat milletler arasinde bir yol olmak; onların arasında daha sıkı bir dostlik kurmak samimi sâyı ve gayretle işimizi başladik.“ denmektedir. Demek ki bu metinde derginin amacının Türk ve Hırvat milletleri arasında aracılık yaparak daha iyi bir dostluk kurmak olduğu duyurulmaktadır. Ayrıca bu yazıda derginin metinlerinin yazarlarının Türkçesinin oldukça kötü olduğu göze çarpmaktadır. Derginin tüm sayılarında buna benzer hataları görmek mümkündür. Ancak takip eden örneklerde böyle hatalar, daha kolay okumak için hariç bırakılmaktadır.



Dergiyi okuduktan sonra şöyle bir sonuç çıkarılabilir ki derginin başyazarı Bjelevac, neredeyse derginin tüm yazılarını yazmış ve/veya çevirmiştir. Bjelevac 1906 yılında, yani 1928’deki Harf Devrimi’nden önce liseyi bitirmiştir. Bu nedenle derginin Türkçesi arkaik ve Türkçe yazımı kusurludur. Fakat Bjelevac 1930’lu yıllarda Yugoslavya Krallığı’nın Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerinde çalışmıştır. Ancak 1940 yıllarındaki Türkçe yazımı ve grameri bakımından Doğu ve Batı’nın Türkçesi pek kötüdür. Dergide tüm Türkçe harflerin kullanıldığı fark edilmektedir. Buna rağmen dergideki metinler hatalarla doludur: bazen harf eksiklikleri veya fazlalıkları, bazen de sözcüklerin yazımında yanlış harflerin kullanıldığı görülmektedir. Bu hatalar tertip hataları değildir ve genellikle ünlü uyumuna veya başka Türkçe kuralına uyulmamasından kaynaklanan hatalardır. Örneğin derginin ilk sayısındaki ilk makaledeki ikinci cümle şu şekildedir: “Karpatlardan gelen Hırvatlar de heman ayni tarihte Adriyatik denizinin doğu sahiline yeleşmişlardir.“ 1940 yıllarındaki Türkçe yazım kurallarına göre bu cümle şöyle görünmeli: “Karpatlardan gelen Hırvatlar da heman aynı tarihte Adriyatik Denizinin doğu sahiline yerleşmişlerdir.“27
Türkiye’ye karşı sempati gösteren yazılar
Dergide, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki güncel siyasi, iktisadi ve kültür olaylarına yer verilmektedir. Böyle bir ilginin sadece bu dergide olmadığını vurgulanmaktadır: “Hırvat basını Türkiye’nin medeni, iktisadi olduğu kadar siyasi hayatını da büyük bir ilgiyle takip etmektedir. Türkiye kaynaklarından gelen her haber, her makale ve salahiyetli kişilerin demeçleri büyük ilgi ile karşılanıyor. Aynı zamanda, realist görüş ile millet ve memleketini harptan ve harbin facialarından vikaye eden Türkiye hükümetini idare eden zatların şimdiye kadar böyle dirayet ve ferasetle yürüttükleri siyasetler için hiçbir mahfilde medih ve senalar esirgenmiyor.”28. Aynı makalede, bu ilginin, özellikle Hırvat Müslümanları arasında ilgiyle izlendiğini bildirmektedir. Bu yönde, Hrvatski narod ile Nova Hrvatska29 gazetelerinin öncülük yaptığını belirtilmektedir.30

Derginin yazarları, Türkiye ile Hırvatistan arasındaki tarihi ilişkileri aydınlatmaya çalışmaktaydı: “Türkiye’nin birçok asırlık idareleri altında, milliyet ve dinlerini koruyabilmeleri, Türk fatihlerinin ulvi cenaplık, geniş kalplilik ve tahammüllerinden kuvvetli deliller, bu fatihlerin çeşit çeşit medenî faaliyyetlerini, bu büyük İslam devletinin uzunca müddet tahti idaresinde bulunan her taraftaki eser, ispat ediyor.” Tam tersine, “Zabıt edilmiş yerlerde kendilerinden donra viraneler, harabeler ve en kara hatıralar bırakan, Şimal Doğudan gelen yıkıcı milletlerin vahşi akınlarıyla taban tabana zıttı tepki” görülebilmektedir.31 Ayrıca derginin ilk sayısında, “Memleketimizin İslam kısmı ahalisinin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ne kadar samimi bir hissiyat beslediği herkesin malumudur. Diğer ahalimizin dahi aynı his ile mütehassıs olduğu aşıkardır. Biz, Türkiye ile akrabalık ilişkilerle bağlıyız diyebiliriz; çünkü ahalimizin birçoğunun Türkiye’de akrabası vardır. Bunlar eski yurtta kalmış olan vatandaşları ile sıkı münasebette bulunuyor.”32 söylenmektedir. Dergide başka bir yerde Hırvatların Türkiye’ye karşı ilgisi şöyle tarif etmektedir: „Hırvat basını, Türkiye’nin medeni, iktisadi, olduğu kadar siyasi hayatını da büyük ilgi ile takip etmektedir. (…) Türkiye kaynaklarından gelen her haber, her makale ve salahiyyetli yerlerden verilen her demeç, burada büyük ilgi ile karşılanıyor. Aynı zamanda, realist görüşü ile millet ve memleketini harptan ve harbin facialarından vikaye eden Türkiye hükümetini idare eden zatların şimdiye kadar böyle dirayet ve ferasetle yürüttükleri siyasetçilerin hiçbir mahfilde metih ve senalardan esirgenmiyor.”33



Dergide karşılıklı dostluğun gelişmesi gereksinmesine adanmış metinlerin yanında, tarih boyunca var olan bağlardan da sıklıkla bahsedilmektedir. Derginin ikinci sayısındaki “Hırvatistan ve Türkiye” başlıklı metin, makale yazarı Salih Baljić, “Tarih dört asırdan fazla Türk ve Hırvat milletlerini birbirine bağlamıştır.” cümlesiyle yazısına başlıyor. Yazının devamında Osmanlıların, Hırvatistan’da Hırvatların milli kimliğine, diline ve adetlerine karşı hoş görülü davrandıklarının altı çizilmektedir. Hırvatların kendi haklarını koruyarak Osmanlıların, yani Türklerin bu davranışına karşı saygı gösterdikleri, verdikleri sözü sadakatle yerine getirip saygıya saygıyla karşılık verdikleri vurgulanmaktadır. Baljić, Osmanlıların Hırvatistan’da ve Bosna-Hersek’teki şehirlerin çoğunda ilk ve yüksek okulları açıp sayısız çeşmeler, şadırvanlar, imaretler, hanlar, camiler, hamamlar ve diğer yapıları inşa ettiklerini belirtmektedir.34 Osmanlıların, Hırvatların ulusal ve dini duygularına ve kurumlarına karşı son derece saygılı oldukları vurgulanmaktadır.35 Bu türden romantik bakış açısı, Doğu ve Batı’nın yazılarının çoğunda görülebilmektedir. Baljić, Türkiye’den bahsetmektedir: “Büyük kurtarıcı ve yenileştirici Kemal Atatürk ve sadık arkadaşlarının azim ve dirayetleri sayesinde şanlı Türk milleti... yeni ve modern devlet varlığı vücuduna gelmiştir. (…) Müsavat ve hürriyet haklarına malik oldukları” Müslümanlardan oluşan “yeni Hırvat devletinin, terakkiperver, asri, milli, kendi istiklalini muhafaza ve Avrupa’nın cenup doğusunda daimi sulh temin etmeye ve iyi münasebetlerini yakın ve uzak komşularla idame etmeye azimkar olduklarından yeni Türkiye’yi memnun ettiğine inanıyoruz.”36
Türk dili ve kültürü popüler hale getirmeye çalışmalar
Dergi yazarlarının amaçlarından biri, Türkleri Hırvatlara ve Hırvatları Türklere yaklaştırmaktı. Bu nedenle makalelerde Türk dili ve kültürü hakkında sıkça yazılar yazılıyordu. Başyazar Bjelevac, Türkolog Ivan Esih’in yeni basılmış kitabı hakkındaki yazısında şunları söylemiştir: “Türkler beş yüz sene bugünkü Balkan memleketlerde hâkim olmuşlar. Türkler hiç bir vakit ecnebi ırklara kendi dilini zorla vermek istememişler. Tabii şeklinde ve Türk dilinin güzel ahengi ile Bulgar, Yunan, Arnavut, Hırvat ve Sırp dilinde bazı kelimeler kalmıştır.” Bosna-Hersek Müslümanları “Türkçe bilmiyorlar, fakat o kadar çok Türk kelimeyi biliyoruz ki öteki Hırvatlar... bunları anlamıyorlar. Bu güçlüğü ortadan kaldırmak için Hırvat muharriri dr. Ivan Esih Türkçe bir kılavuzu yazıp Zagreb’de bastırmıştır. Bu kılavuz Türkçe bir lügati değil, yalnız Hırvat dilinde Türkçe kelime kullanıla küçük bir kitaptır. Bu küçük kılavuzdan öğreniyoruz ki Hırvat dilinde dört binden fazla Türkçe kelime kullanılır.”37 yazmıştır. Bunun dışında dergide, “Banja Luka’nın Hırvat Etnografya Müzesinde teşriki mesai eden, Türkçe ve Arapça tercümanı Bay Muhamed Gačević” hakkında yazısı basılmıştır. Yazıda, sözü geçen bilim adamı Gačević, Banja Luka'da „Türk dili kursunu açacaktır. Ahali arasında Türkçe için büyük bir alaka mevcuttur.”38 diye belirtilmektedir.

Dergide, Türkiye ve Türklerden bahsettiğinde Osmanlı İmparatorluğu ve Osmanlıları dile getirmemek mümkün olmamaktaydı: “Türkler Bosna-Hersek’te 415 sene hüküm sürmüşler. (1463-1878). Bu müddet içinde hemen hemen bütün Bosna-Hersek yerlerini donatan büyük sayıda cami ve köprüler yapmışlar. (...) Bugünlere kadar milletin menfaatine yarayan çeşmeler, şadırvanlar, hamamlar ve saire açıktan bize ispat ediyor ki bazılarının ister hususî maksatla olsun ister bilmiyerek olsun dedikleri gibi, Türkler bu taraflarda yıkmış değiller bilakis yapmışlar ve yaratmışlardır.”39

Türkoloji ile ilgilenmiş birkaç kişi hakkındaki ayrıntılı anma yazıları dergideki yazılarda ele alınan diğer konulardan biridir. Böylece derginin farklı sayılarında arkeolog, etnolog ve sanat tarihçisi Ćiro Truhelka'nın (1865-1942),40 gazeteci Mehmed Sulejmanpašić’in (1871-1943),41 tarihçi ve şarkiyatçı Aleksej Olesnicki’nin (1888-1943)42 ve tarihçi ve akademisyen Vladislav Skarić’in (1869-1943)43 anma yazıları bulunabilmektedir. Bundan başka derginin içeriğini Türk okuyucularına yaklaştırmak için dergide, ünlü Türk adamları hakkında yazıları yayınlanmıştır. Örneğin Koca Mimar Sinan Ağa,44 devlet adamı Ahmet Şefik Mithat Paşa45 ve yazar Tevfik Fikret hakkında.46
Bosna-Hersek Müslüman halkının durumu hakkındaki yazılar
Dergideki yazıların çoğunda, derginin gelecekteki okuyucularına, NDH’deki Müslümanların özgür yaşadıklarını ve her türlü haklara sahip olduklarını göstermek için harcadığı çabalar açıkça görülmektedir. Ayrıca birçok yazıda Hırvat Müslümanlarının temsilcileri ve ileri gelenlerinin NDH’nin siyasi görüşlerini kabul edip desteklediklerini önemle belirtmektedir. Bunu onaylamak için Hırvatistan Hükümeti ve çeşitli devlet kurumlarında yer alan Müslümanların isimleri her fırsatta değinmektedir. Örneğin, „Hırvat Müslümanları ve onların şimdiki vaziyeti“ başlığı altındaki yazıda “Müslümanlara gelince, hükümet reisi Ante Pavelić’in her vesileyle beyan ettiği gibi onlar en temiz kanlı Hırvatlar olduklarından, bütün hükümet işlerinde diğer Hırvatlarla müsavi olmaları, istidatlarına göre idari hükümete iştirak etmeleri ve bunun için memleket takviyesi için bütün maddi ve manevi kuvvetlerinin sarf edilmesi lazım olacağı bedihidir.”47 vurgulanmaktadır. NDH Müslümanları bahsederken onların durumunun gayet iyi olduğunu gösterme çalışılmaktadır: “1919 senesinde hal edilen ve bir nevi yağma addedilebilen” tarım reformundan sonra „Bosna-Hersek Müslümanları büyük iktisadi krizine düştüler. Fakat bu felaketler kafi değilmiş gibi, milliyet ve insaniyetten ari Sırp şovinist rejimi başlarına siyasi felaketleri de saçmağa başladılar. (...) Müstakil Hırvat hükümetinin teşekkülünde Hırvat Müslümanları – evvelce oluğu gibi – kendi mümessilleri ve ileri gelen adamları vasıtasıyla Hırvat hükümetinin fikrini kabul edip ona bütün samimiyetleriyle bağlı olacaklarını ilan ve beyan ettiler. İşte bunun üzerine ilk teşekkül edilen Hırvat kabinesine başvekil muavini olarak” birkaç “tanınmış Hırvat Müslüman siyasetçileri” girmişlerdir. “Bunlardan başka bir çok Müslüman mütefekkiri dahi mesleklerine göre yüksek mevkilere tayin oluyor. Kendilerine tevcih olunan vazifelerini kemali sadakatle ve muvaffakiyetle ifa etmektedirler. Birçok mektep müdürleri, büyük dairi memurlar, diplomasi memurları, Müslümanlardır. (...) Müslümanlara gelince, Hükümet reisi Doktor Ante Pavelić’in her vesilede beyan ettiği gibi, onlar en temiz kanlı Hırvatlar olduklarından bütün hükümet işlerinde diğer Hırvatlarla müsavi olmaları, istidatlarına göre idareye ve hükümete iştirak etmeleri ve bunun için memleketin takviyesi için bütün maddi ve manevi kuvvetlerin sarf etmeleri lazım olacağı bedihidir.”48

Dergide, NDH Başkanı Pavelić’in Hırvatistan Müslüman halkına yönelik bayram tebrikleri yayınlanmıştır. Bu tebrikte, “Kurban Bayramı, hac ve kurbanlar bayramı münasebetiyle bütün Müslüman kardeşlere, bilhassa bu kader taşıyan günlerde diğer Hırvat savaşçılarıyla birlikte milletin en büyük nimetini – Hırvatistan’ın istiklal ve serbestini korumak için en büyük kurbanlar veren Müslüman savaşçılarına en kalbî tebriklerimi sunarım. Bayram mübarek olsun.”49 yazılmaktadır.



Derginin yedinci sayısı, NDH genelindeki şehirler ile köylerin, Müttefik Devletler’e ait savaş uçakları tarafından bombalanması fotoğraflarıyla doldurulmuştur. Çeşitli konularla ilgili metinler arasında, Bosna ile Dalmaçya’da bulunan yıkılmış apartman binaları, köprüler ve başka yapılarının fotoğraflarının arasına yerleştirilmiştir. Bombalanan binalarının fotoğraflarının altında “Anglosaksonların izleri: Bosna’da yıkılmış Müslüman evleri”, “Dalmaçya’da düşman uçaklarından yıkılmış büyük bir ev”, “Vahşi düşman uçaklarının tesiri”, “Bosna’dan kederli bir görünüş” ve “Burada da düşmanlar geçmişler”50 yazılmaktadır.
Yüklə 148,32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin