Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə197/430
tarix07.01.2022
ölçüsü9,25 Mb.
#82928
1   ...   193   194   195   196   197   198   199   200   ...   430
4.ERMENİLER

Ermeniler, Ermenice konuşan, tarihen Hıristiyan olan bir kavimdir. Rivayete göre, Hayasazi halkının Frigyalılar ve daha sonra Hititlerle karışmasından oluşmuştur. Yeni oluşum, Urartu devletinin zayıflamasıyla onların topraklarına yönelmiş ve Van/ Ararat devletini yıkmıştır. O dönem Urartu’nun yerli halkı olan Haldilerle de karışmışlardır. Ermenistan’a Hayestan, halkına Hayk/ Hayer, dillerine ise Hayeren denmektedir.

XI. yüzyılda Ermenistan bağımsızlığını kaybetmiş ve tümü veya bir bölümü her zaman komşu devletlerin egemenliği altında yaşamıştır. O dönemden XIX. yüzyıla kadar ortada Ermenistan ve Ermeni toprağı diye bir şey kalmamıştır. Özellikle Arap gezginlerin ve bazı tarihçilerin kitaplarında bölgenin adı “Ermeniyye/ İrminiyye” şeklinde kayıtlıdır.

Ruslar, Gülüstan (12 Ekim 1813) Mukavelesi’nin ardından imzalanan 10 Şubat 1828 tarihli Türkmençay Antlaşması’nın 4.Maddesi gereğince, Çarlık Rusyası’na bırakılan Revan Hanlığı’na ait Batı Azerbaycan topraklarında bir Ermenistan yaratma planını hemen hayata geçirdiler. Türkmençay Antlaşması’na kadar Revan Hanlığı ve Karabağ topraklarında önemli bir Ermeni nüfusu bulunmuyordu. Bu husus, Kafkas Yıllıkları’ndan kolayca takip edilEbilir. Erivan ve çevresinde yaşayan halkın tamamına yakını Türk’tü. Ruslar yavaş yavaş Anadolu ve İran Ermenileri’ni ülkesine davet ederek, Revan ve Karabağ Hanlıkları topraklarına yerleştirmeye başladı. 21 Mart 1828’de Ermeni Oblatı (Армянская область) kurulduğunda, bölgede %8-10 olan Ermeni nüfusu alelacele %18’e çıkarılabildi. 1850’de Ermeni Guberniyası (Эриванская губерния) kurulduğunda, göçürme yoluyla Ermeni nüfusu %50’leri aşmıştı.

1917 Ekim Devrimi ile Çarlık Rusyası’nın çökmesi üzerine kurulan Transkafkasya Federasyonu, 26 Mayıs 1918’de sona erdi. Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan olmak üzere üç cumhuriyete bölündü. 28 Mayıs 1918’de Erivan’da Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ilan edildi. İkibuçuk yıl kadar süren bağımsızlığın ardından, 02 Aralık 1920’de Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla Sovyetler Birliliği’ne katıldı.

I.Dünya Savaşı yıllarında, çok sayıda Ermeni Türk topraklarından ayrılarak, Güney Azerbaycan’a geldi. Ardından 1918 yılında Kafkasya’da Azerbaycan Cumhuriyeti (28 Mayıs 1918-27 Nisan1920) kurulunca, 20 bin civarında Ermeni Bakü’yu terkedip, Gilan’ın Enzeli kentine göç etti. 1920’de Bolşeviklerin Kafkasya’ya egemen olmasının ardından 13 bin Ermeni, cumhurbaşkanı, bakanlar ve çok sayıda aydın dâhil olmak üzere Güney Azerbaycan’a geçerek, Tebriz’in Leylavâ semtine yerleşti.

1946’da Güney Azerbaycan’da kurulan Azerbaycan Millî Hükümeti’nin yıkılmasından sonra, Ermeni grupları kalabalıklar halinde Sovyet Ermenistanı’na kaçmıştır.

Ermeniler, İran’ın çeşitli bölgelerine dağılmıştır. Azerbaycan’ın Hemedan, Urumiye, Tebriz, Erak ve Kazvin şehirlerinde, Gilan’ın Enzeli ve Reşt kentlerinde, ayrıca Tahran, Isfahan, Culfa-i Isfahan (Isfahan Culfası; Isfahan kentinde Ermenilerin oturduğu yerleşim mıntıkasıdır) ve İran Arabistanı’nın Abadan kentinde yaşamaktadır. Eskiden oturdukları Şazend, Feriden ve Kale-Mamaka gibi yerlerde günümüzde Ermeni hemen hemen kalmamıştır.

406 yılında Mesrop Maştos tarafından eski Yunan-Bizans ve Kuzey ÂRamî yazısı esas alınarak, 38 harfli Ermeni alfabesi oluşturulmuştur. En eski Ermenice eserler IX-X. yüzyıllardan kalma bir İncil çevirisidir. Ermenice/ Aşharabar, Ermenintan Cumhuriyeti’nin resmi dilidir. Ermeni leksiği/ söz bilimi Azerbaycan Türkçesi’nden etkilenmiştir. Azerbaycan’ın Tebriz kentinde yaşayan Ermeniler, en arı Ermeni lehçesini kendilerinin konuştuğunu iddia ederler.

Gezenfon, Cyropedia adlı kitabında, Ermenistan Kralı’nın oğlu Tigran ve İran Hehâmeneşî Şahı Kurûş’un (Cyrus) arasındaki dostluğa değinir. İran Sasani Şahı II.Hüsrov/ Hüsrev’in Ermeni eşi Şirin/ Şira ile olan aşk hikâyeleri (Hüsrev ile Şirin) çok ünlüdür. Kendisini Hıristiyan eğilimli gösteren bu şahın o günkü İran’ın doğu sınırlarını koruma görevini Ermeni soylulara (Naharara) bıraktığı bilinmektedir. 636 yılında Sasani devleti orduları ile Araplar arasında gerçekleşen Kâdisiyye Savaşı’nda Ermeni soyluları İran ordusu saflarında Araplara karşı savaşmıştır.

Ermeniler, m Ö. VI. yüzyılda İran’a yerleşmiştir. Azerbaycan’ın Kazvin kenti kuzeyinde eski bir Ermeni Mezarlığı ve Çaldıran (Siyah Çeşme) ilçesinde kadim bir Ermeni manastırı (Kara Kilise/ Kilise-i Tatavus) bulunmaktadır.

Ermeniler, Safevi döneminde de İran’a göç etmişlerdir. Şah Abbas, XVI. yüzyılda bir grup Ermeni’yi Isfahan (Isfahan Culfa’sı) ve Gilan’a yerleştirmiştir. Şah Abbas, Sinan Paşa ile savaştığı sırada, Osmanlı ordusunu erzaktan mahrum bırakmak amacıyla ordunun yolu üzerinde bulunan Ermeni yerleşimlerini yıktırmıştır. Bu bölgeden 60 bin aileyi İran içlerine, Gilan ve Isfahan’a nakletmiştir. Ermenilerin İran’da güç kazanması, XVII. yüzyıl başlarında Şah Abbas’ın iktidarı dönemine rastlar. Türk Kızılbaş soylularının devlet ve ordudaki etki ve yetkilerini yok etmek amacıyla çoğunluğu Müslümanlaşmış Ermeni, Gürcü ve Çerkeslerden oluşan 100 bin kişilik Kullar Ordusu’nu kurmuştur. Bu projeyi aslen Gürcistan Ermenilerinden olan, 1625-1643 yılları arasında İran ordusunun kumadanlığını yapan Allahverdi Han gerçekleştirmiştir.

Şah Abbas, Azerbaycan’ın Culfa kentinden çok sayıda Ermeni’yi kendi başkenti Isfahan’a getirtmiştir. Isfahan’da Ermenilerin yerleştiği yere Culfa/ Culfa-i Isfahan (Isfahan Culfası) adı bundan ötürü verilmiştir. Bu yoksul Ermeniler arasından sonraki yıllarda zengin bir Ermeni tüccar sınıfı oluşmuştur. İran’ın dış ticareti ve bağlantılarında Hindistan’dan Polonya’ya kadar Ermeni tüccar, diplomat ve tercümanlar etkili olmuştur. Bu durum Kacar hanedanı döneminde de devam etmiştir. Nasreddin Şah döneminde İran’ın Berlin Sefiri, daha sonra Londra ve Tokyo’da görev yapan Ermeni Avanes Han Masyan idi.

Azerbaycan’ın Türkmençay Mukavelesi ile ikiye bölünmesinin üzerinden birkaç ay geçtikten sonra, Ruslar tarafından 11 Haziran 1828’de Azerbaycan’ın Tebriz, Merağa, Kazvin, Salmas (Şapur/ Dilman), Urumiye ve Hoy kentlerinden 8.249 haneden oluşan 41.245 Ermeni ve 100 Asuri/ Süryani ailesi Rusya idaresine giren Nahçıvan ve Karabağ’a göçürüldü.

Rusya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, İran’daki Hıristiyanlara özel ilgi göstermiştir. Onların eğitilmeleri için büyük gayret sarfedilmiş, yeri geldikçe önemli mevkilere tayin edilmişlerdir. Belçikalı Camil Molitor, İran Posta İdaresi’nin başına getirilince, Farsça bile bilmeyen Petros Ekber’e üst düzey görev vermiştir. Bu şahıs 16. Meclis’te Güney Ermenilerini temsilen milletvekili olmuştur. Kacar döneminin tanınmış İngiliz yanlısı Ermenilerden birisi de Melkum Han’dır. Bu şahsiyet, İran’da ilk Mason Locası (Feramuşhane)’nin kurucularındandır. Mason Locası ile irtibatlı Martiros Serkis, Mirza Yakub Ermenî, Serkis Martin Truskanyan ve Mirza Yusuf Mirzaiyân gibi Ermeniler, aynı zamanda İngiliz istihbaratına da hizmet etmekteydi.

Ermeniler, Meşrutiyet hareketine aktif olarak katılmıştır. Bu dönemin tanınmış Ermenilerinden birisi Tahran Polis Müdürü Ermeni Taşnak Yeprem/ Yefrem Han Davidyans’sır. Tahran’ın Meşrutiyetçiler tarafından ele geçirilmesinden sonra, aynı zamanda Taşnak Partisi üyesi olan bu şahıs, Tahran Emniyet Müdürlüğü’ne getirilmiştir. İran Türkleri’ne, özellikle Şahsevenlere ve Kürtlere akıl almaz zulümler yapmıştır. Yeprem Han, 1911 yılında Rusların İran’a verdiği ultimatomu desteklemiştir. Ayrca Tahran’da bulunan Türk mücahitlerinden Settar Han ve arkadaşlarını silahsızlandırmakla görevlendirilmiştir. Settar Han, sözkonusu silahsızlandırma sırasında cereyan eden çatışmada aldığı yaradan ötürü vefat etmiştir. Davidyans, Türk liderlerden HıyAbânî’yi yakalamakla da görevlendirilmiş, ancak konudan haberdar olan HıyAbânî, Tahran’dan ayrılıp, Türkistan’a geçmesi nedeniyle başarılı olamamıştır.

1907’de Ermeniler ve Asuriler, İran’ı ikiye bölen Rusya-İngiltere Anlaşması’nı desteklemişlerdir. Rusya, 1909’da Güney Azerbaycan’ı işgal altında tuttuğu dönemde, İran Hıristiyanlarından Ermeni ve Asurileri himayesi altına almıştı. I.Dünya Savaşı sırasında Ermeniler de Rusya’yı desteklediler. Tebriz’de, 1914 yılında Ermeniler tarafından Rusya yanlısı bir gösteri düzenledi.

Osmanlı-Ermeni çatışmasıdan kaçan ve Güney Azerbaycan’a sığınan “Kaçak” denen Ermeniler ile Cilo dağı bölgesinden geldikleri için kendilerine Cilo adı verilen Osmanlı Asuri/ Süryanileri, bölgede soygun ve yağma hareketine başladı. İran’ın Türkiye ve Irak topraklarına sınır bölgesinde, Asur-Ermenilerden oluşan bir Hıristiyan federasyonu kurma amacıyla Rusya, Fransa, İngiltere ve ABD tarafından silahlandırılıp eğitildiler. Ardından saldırıya geçip bölgenin büyük bölümünü ele geçirdiler. Etnik temizlik amacıyla Türklere saldırmaya başladılar. Ermeni milislerince, Güney Azerbaycan’ın Urumiye bölgesinde 100 bin civarında Azerbaycan Türkü katledilmiştir. katliamlar, Osmanlı birliklerinin bölgeye girişi ile sonlandırılabilmiştir. Bu dönemde Ermeniler tarafından Urumiye gölü kenarında, Hoy ve Salmas’ta eşleri ve çocuklarının gözü önünde çok sayıda Türk kadına yönelik anlatılması mümkün olmayan fiiller icra edilmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında Hıristiyan bir devletçiğin kurulması planlanan bu bölge, halen aynı devletlerin desteğindeki PKK ve İran versiyonu PJAK’ın oyun sahasıdır.

Mirza Bala, Azerbaycan’da yaşanan Ermeni vahşeti hakkında şöyle yazıyor: “Tebriz’in ‘Taveriz’, Gence’nin ‘Ganzah’ olduğunu ve Ermeniler tarafından tesis edildiğini iddia etmekle, Ermenilerin husuSi bir maksat güttükleri aşikârdır. Harb-i Umumî senelerinin sonlarında Maku, Hoy ve Urmi istilasından bil’istifade vücuda getirdikleri Millî Ermenî-Asuri Alayları’nın, Rus ordusunun ric’atini müteâkip tertip ettikleri katliam henüz Urmi gölünün etrafındaki Türk ahalinin hatırından çıkmamıştır. ‘Urumiye Belvâsı/ Urumiye Felaketi’ diye yâd olunan bu kanlı fâcialarda kırılan İslamların miktarı saye gelemeyecek kadar çok olduğu gibi, Ermeni guldurları tarafından ‘esir’ götürülen genc Azeri kızlarının ‘alaylar’ halinde ‘resmi geçitleri’ de unutulmamıştır.

Bu kanlı faciaları yaratan ‘kahramanların’ maruf Simko ile vâki müzakerleri, bu havalide müstakil bir Ermeni saltanatı tesis gayesini meydana koymakta idi.

Katliâm, fevkal-zikr Büyük Hayestan projesiyle alakadar bir hareketti ve Türkiye ile Kafkasya’da İslamları kırmak vasıtasıyla Ermeni ekseriyeti vücuda getirmek usulünü burada dahi tatbik ediyorlardı. Urmi-Hoy faciâlarının yalnız Harbi Umumî icAbatı bir tesadüfî hadise olmayıp da Taşnaksutyun fırkasının ananevî millî siyaseti ile alakadar olduğunu, Ermenilerin İran İhtiLalinde de aynı maksatla Urumiye, Hoy, Maku ve Tebriz taraflarında müstakil Ermeni devleti yaratmak maksadıyla iştirak ettiklerini ispat için Amerika’da intişar eden Büyük Ermenistan Projesi ile Büyük Hayestan Haritası kat’i bir delil olsa da, meselenin daha etraflı tenviri için İran İhtiLali hakkında dahi bir kadar basetmek mecburiyeti hissediyoruz”. (Mirza Bala Memmedzade, Ermeniler ve İran, s.22)

1918 yılında Gilan Sovyet Cumhuriyeti olayları sırasında Ermeniler, İngilizler tarafından silahlandırılarak, bu harekete karşı çıkmışlardır.

1921’de İngiltere’nin organizasyonu ile yapılan darbe ile İran’daki Azerbaycan-Kacar saltanatının sonu hazırlanmaya başlamıştır. Fars asıllı gazeteci Seyyid Ziyaeddin Tabatabai başvezir/ başbakanlığa (5 İsfend-8 Hordâd 1300/ 1921), yeni şöhret olmaya başlayan Rıza Han Maksim/ Savadkûhi ise, Ordu Komutanlığı’na (Serdar-ı Sipeh) getirilmiştir. İngiliz taraftarlığı ile şöhret kazanmış olan Seyyid Ziyaeedin Tabatabai, Kacar hanedanına yönelik darbeden önce İngiliz yandaşı ve Taşnak Ermenilerinin de yoğun olduğu bir komitenin başkanı idi. Danışmanları arasında Taşnak üyesi Kaspar İpekçiyan, Tabatabai tarafından Tahran Belediye Başkanlığı’na tayin edildi. Tabatabai, Rıza Han ile arasında çıkan anlaşmazlıkta Ermeni kuvvetlerinin desteğine güvenmiştir. Ancak başbakanlık koltuğunda kısa süre oturabildi. 1925’te Rıza Han, “Pehlevi” unvanı verilerek, Kacar hanedanının tahtına oturtulmuştur. 1921 yılında kısa süre başbakanlık koltuğunda oturan Seyyid Ziyaeedin Tabatabai’den itibaren Azerbaycan-Kacar hanedanının resmen sona erdirildiği 1925 yılına kadar; Kavamüs-Saltana Ahmed Kavam, Müşir’üd-Dövle Hasan PirNiya, tekrar Ahmed Kavam, Mustovfi’l-MeMalik Hasan Mustovfi ve tekrar Hasan PirNiya başbakan olmuşlardır.

Ermeniler, 1945 yılında Güney Azerbaycan’da kurulan Azerbaycan Millî Hükümeti’ni desteklerken, Türk aristokratlarından Dr.Muhammed Musaddık’ın İngilizlere karşı verdiği petrolün millileştirilmesi mücadelesinden uzak durdular. Azerbaycan Millî Hükümeti’ni Ardaşes Avanes (Tudeh Partisi kurucularından), Arsen Avanesyan, Gagik Avanesyan, Serj Stapanyan, Galost Avanes Zahariyan, Avetis Mikailyan ve Aşot Şahbaziyan gibi sol eğilimli Ermeniler desteklemiştir. Azerbaycan Millî Hükümeti kuruluncaya kadar Halk Kongresi temsilcilerinden 39 kişilik Millî Heyet oluşturuldu. Ermenileri temsilen Ermeni Kültür Cemiyeti Başkanı S.Mıgırdıçyan ile Asurileri temsilen Yusuf Babekan Millî Heyet’te yer aldılar.

Bugün İran’da, Hınçak, Taşnak, Ramgavar ve Asala gibi parti ve örgütler gayrı resmi de olsa faaliyet göstermektedir. Bunların en güçlüsü Taşnak Partisi’dir. Tahran’da Taşnak Partisi, Alik isimli bir yayın organına sahiptir. Ayrıca Araks dergisinin yanı sıra Tahran, Isfahan ve Tebriz’de yayınlanan gazeteleri vardır.

Ermeniler’in 200 civarında kiliseleri, otuz civarında ana, ilk, orta, lise gibi özel eğitim merkezleri, Tahran ve Isfahan üniversitelerinde Ermeni dili ve edebiyatı bölümleri bulunmaktadır. Radyo ve televizyon imkânlarından yaralanmaktadırlar. Ayrıca parlamentoda iki milletvekilleri bulunmaktadır.

Ermeniler, eski çağlardan beri kendi dil, millî birlik ve kiliselerini koruyabilmişlerdir. Hıristiyanlık, yan yana yaşadıkları Azerbaycan Türkleri ile aralarında ayırıcı bir unsur olarak kalmıştır. İran’da Ermeni-Türk evliliği yaygın değildir. Ermeniler kendi aralarında evlenmeye özen göstermektedir.

Hristiyanlık, ilk çağlardan beri Ermeniler arasında yayılmış ve 288’de devlet dini haline gelmiştir. 301 yılında Rum misyoneri Grigo’nun aracılığı ile Hıristiyanlığı kabul eden ilk halk oldukları söylenmektedir. Üçkilise/ Eçmiyadzin kilisesi, dünyada yapılan ilk kilise olarak kabul edilmektedir (M.330).

Ermeniler, Gregoryen mezhebindendir. İran’da üç Ermeni Patrikhanesi vardır:

1.Tahran Patrikhanesi: II.Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuştur.

2.Azerbaycan Patrikhanesi

3.Güney (Isfahan) Patrikhanesi.

“Bir de Ermenilerin Türkiye’nin doğusunu ve Azerbaycan topraklarının büyük bölümünü, Gürcistan’ın ise bazı bölgesini içine alan Büyük Ermenistan iştaha ve hayalleri vardır. ‘Kafkasya’da Türkleri ve Tiflis, Borçalı, Ahılkelek, Ahalısk/ Ahiska kazalarında Gürcüleri keserek Ermenistan vücuda getirmek isteyen Ermeniler, aynı metodla Türkiye’nin altı Şark Vilayetini, Antakya ve Halep taraflarını da benimsemek istiyorlar. Halbuki en Bitaraf istatistik bile bu Vilayetlerde dört-beş milyon Türk’e ve Müslüman’a karşı 400 bin Ermeni mevcut olduğünu kaydetmektedir. Harb-i UMumî’den evvel bütün dünyada üç milyon Ermeni’den Kafkasya’da 1.100.000, İran tarafında 100 bin, Türkiye’nin doğu bölgesinde ise 400 bin Ermeni vardı. Ermenilerin bulunduğu bu arazide 10 milyondan ziyade Türk yaşıyordu.

10 Kanûnuevvel/ Aralık 1918 senesinde şimdi Amerika CeMaHir-i Müttehidesi (ABD) Senatosu’na Senatör Lodge (bir proje) takdim etti ki, projede müstakil Büyük Ermenistan’ın içerisine zeyldeki (aşağıdaki) arazi dâhil oluyordu:

1.Altı Türkiye Vilayetinden ve Kilikya’dan ibaret Türkiye Ermenistanı

2.Kafkasya Ermenistanı

3.İran Azerbaycanı’nın şimal ve şimalgarbi kısımlarından ibaret İran Ermenistanı

Amerika’da ‘The Armenian National Union of America/ Ermeni Millî İttifakı’nın 1919 senesinde Ermenistan hakkında ‘Tehe Case of Armenia’ unvanıyla neşrettiği bir eserde, yukarıdaki projenin kararı mevcut. Büyük Ermenistan haritasında; Ermenistan, Trabzon ve Samsun’da Karadeniz’e, İskenderun Körfezinde ise Akdeniz’e çıktığı gibi, Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ne yanaşıyor ve Gence şehri yakınından başlayarak Kür nehri ile Hazar Denizi’ne kadar uzanan hattın cenubundaki Salyan, Lenkeran, Mugan-Mil, Karabağ, Zengezur, Gence kazasının dağlık hissesini, Nahçıvan’ın Ordubâd, İran Azerbaycanı’nın ise Astara, Erdebil, Karadağ, Tebriz, Hoy, Maku, Salmas ve Urmi taraflarını ihata ediyor”. (Mirza Bala Memmedzade, Ermeniler ve İran, s.22)

Ermenilerin Karadeniz’den Akdeniz’e ulaşan iki denizli Büyük Ermenistan hayalini akıllarına Fransız ve İngilizler sokmuştu. Özellikle Taşnak Partisi, “Büyük Ermenistan” hayaline dört eller sarıldı. Hayal, yüzlerce yıldır birlikte yaşayan Türk ve Ermeni halkının birbirine düşman edilmesi ile sonuçlandı

Ermenilerden çok sayıda Azerbaycan aşığı çıkmıştır. Urumiye, Hoy ve Tebrizli Ermeni âşıkları vardır. Bu Kafkasya için de geçerlidir. Ancak bu âşıkların eserlerinin büyük bölümü yazıya geçirilemedi. Son dönem Ermeni âşıklarından Kul Hartun, 1970’li yıllarda ölen Mustafa Payân, halen hatırlardadır. Bir de Zergeriyân isimli tanınmış ses sanatçısı vardı.

*

Erivan Baş-Müftüsü/ Şeyhül-İslamı’nın oğlu Rıza Yankın şöyle anlatıyor: Babam ve arkadaşları, Revan da denen Batı Azerbaycan topraklarında bir Türk hükümeti kurulması için faaliyet gösteriyordu. Kâzım Karabekir ile temas halindeydi. Babamın Ermenilerle çatışmada öldüğü haberi yayıldı. Haliyle kimsesiz kaldık. Ruslar, annemi Darül-Eytam/ Yetimler Yurdu’da işe yerleştirdi. Gel zaman git zaman evimize bir dilenci geldi. Meğer babamın adamıymış. Babam sağmış ve bizi Maku’da bekliyormuş. “Kıymetli eşyalarınızı toparlayın, haftaya sizi almaya geleceğim” dedi. İki öküzün çektiği dört tekerli bir araba ile geldi. Eşyalarımızı yükledik güneye doğru yola çıktık. İran’a yaklaştığımız sırada yolumuzu silahlı Kürt eşkiyalar kesti. Annem hemen arabadan indi, reisleri olduğu anlaşılan kişinin yanına gitti: “Ben Revan Müftüsü’nün eşiyim, Müftü bizi Maku’da bekliyor. Yolda herhalde başımıza bir şey gelmez” dedi. Bizi soymayı kafasına koymuş olan bu grup, Müftü lâfını duyunca niyetlerinden vaz geçti. Yolda başka bir gruba rastgelirsek kendi adını vermemizi söyledi. O dönemde kırsal kesimde lâmba nedir pek bilinmezdi. Annem de, kırılmaması için evin lâmbasının camına ip geçirmiş ve boynuna asmıştı. Kürtler ayrılırken, biri geri döndü, boynundaki asılanı istiyorum dedi. Annem de lâmba camını boynundan çıkardı, Kürt delikanlının boynuna asıverdi. Maku’ya geldik. Buraya yerleşmeyi düşünüyorduk. Ancak Maku Serdarıyla babamın arası açıldı. Biz de eşyalarımızı arabaya yükledik, Doğubayazıt üzerinden Iğdır’a gelip yerleştik. Bizim dışımızda kentin yerlisi olan çok sayıda Revanlı da Iğdır’a geldi. Hem şehirde, hem de köylerde arazi alarak yerleştiler. Iğdır köyleri ve beldelerinin bir bölümü Revan ilinin yerlileridir. Revan’a bugün döneceğiz, yarın döneceğiz derken, antlaşmalar yapıldı, sınırlar çizildi ve biz Revan’a yurdumuza bir daha dönemedik. Revan’daki ev, dükkân, bahçe ve diğer taşınmazlarımızın tapuları sandıklarımızda kaldı.



1916-17 yıllarında Revan’da Ermenilerin nüfusu Türklerin nüfusunu geçmeye başlamıştı. Ermeni ailelerle aramızda herhangi bir problem yaşanmıyordu. Ama çocukça şeyler olmuyor değildi. Bir gün Müslüman mezarlığında, tuvaletini yapan bir Ermeni balası yakaladık. Boynunda haç kolye asılıydı. Alıp, hecetinin üstüne attık. Ağlamaya başladı. Haçı aldı, hem üstüne silip temizlemeye çalışıyor, hem de şöyle diyordu: “Canım haç, gözüm haç, mәn sәnә sıçmaz idim, sıçırtdı bir Qızılbaş”. (R.Blaga, s.263-270; Gulam Reza Tabatabai Mecd, s.732-738; Mirza Bala Memmedzade, Ermeniler ve İran, s.22) Bkz.→ Batı Azerbaycan BV; Karapapaklar; Küresinli İli


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   193   194   195   196   197   198   199   200   ...   430




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin