Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə64/430
tarix07.01.2022
ölçüsü9,25 Mb.
#82928
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   ...   430
(Bozorgân-ı ve Suhanrevâyân-ı Azerbaycan-ı Garbi, s.281)

*Dahhak: Cemşid’ın tahtına oturmuş zalim ve marazlı hastalıklı bir hükümdardır. Hastalığı nüksedince iki gencin beyni tedavisi için kullanılırdı. Sıra Kave-i Ahenger/ Demirci Kave’nin çocuklarına gelince, Kave önlüğünü bayrak yaparak isyan etti. Dahhak iktidardan düşürüldü indirildi. Dahhak’ın zulmüne İran Şahı Feridun’un desteği ile son verildi. Feridun, ülkesini üç oğlu arasında paylaştırdı. Doğu’yu Tur’a, Batı’yı Selm’e, İran’ı ise İrec’e verdi. Tur ve Selm, kıskandıkları kardeşleri İrec’i öldürdüler. İran esatiri/ mitolojisine göre Tur, Turanlıların atasıdır. İranlılarla Turanlılar, destana göre amca çocuklarıdır.

*Darün-Neşat: Batı Azerbaycan Bölge Valiliği merkezi Urumiye’nin eski isimlerinden.

*

Aşık Mustafa’dan bir taşlama:


Qadir Allah budur sәndәn dilәyim

Atmış min gülşәni bağım olaydı

Hay-hay deyüb düşmәn üstə gedәndә

Dalımca atmış min dilim olaydı


Atmış min naxırım, atmış min mözüm

Atmış min qoyunum, atmış min quzum

Atmış min gәlinim, atmış min qızım

Atmış min incә bel yarım olaydı


Atmış min oğlanım kakülü dәstә

Atmış min gәlinim dudağı bәstә

Atmış min toyuğum yUmurta üstә

Ona görә ördәk, qazım olaydı.



*möz: Buzağı.

(Bozorgân-ı ve Suhanrevâyân-ı Azerbaycan-ı Garbi, s.187-188) Bkz.→ Afşarlar
Urumiye’de Hayır Yurdu MektEbi veya Medrese-i Salahiye
Urumiye’de Hayır Yurdu MektEbi veya Medrese-i Salahiye, Ş. 1296/ 1917 yılında Hacı Mirza Fazlullah Müctehid Urmevi’nin girişimi ile açılmıştır. Bu şahsiyet, Türk kültürünün hadimi, Modern Azerbaycan’da Türk dilinin öğretilmesi için gayret sarfetmiştir. Yirmi yıl kadar Irak’ta dini eğitim almış, müctehid derecesine yükselince, vatanı Urumiye’ye geri dönmüştür. Hacı Mirza Fazlullah Müctehid, I. Dünya Savaşı’nda Hareket-i İttihad’ı İslam vasıtasıyla işgalci Batı ve Rusya’ya karşı cihat ilan etmiştir. Müctehid 1920 yılında Urumiye’de ölmüştür.

Hacı Mirza Fazlullah Müctehid Urmevi’nin Urumiye’de kurduğu okulun adı “Medrese-i Selahiye/ Salahiye MektEbi”, diğer adıyla “Hayır Yurdu”dur. Bu okulun açılmasından amaç, Azerbaycan’daki okullarda Türkçe okutulmasıdır. Onun açtığı okul, Güney Azerbaycan ve İran genelinde açılan ilk modern okullardandır. Hayır Yurdu’ndaki ders müfredatı/ programı Türkçe’dir. Farsça, istek üzerine günde bir saat okutulan yabancı dil olarak gösterilmiştir. Okulun öğretmenleri Azerbaycanlı aydınlar, yerli Türk subayları ve bölgeyi Ermeni-Asuri katliamından kurtaran Osmanlı subaylarıdır.

Tarihî kaynaklara göre, Hayır Yurdu Okulu’nda eğitim çok kısa sürmekle beraber, Türk çocuk ve gençlerine kendi dillerini öğretmiş ve Azerbaycanlıların uyanışına önayak olmuştur.

Hacı Mirza Fazlullah Müctehid Urmevi’nin, Azerbaycan Kültür tarihinde özel bir yeri vardır. Türkçe için Arap elifbasından Latin alfabesine geçilmesi için fetva vermiştir. Bugün bile Türk kültürü için önem taşıyan, Türkçe’nin Latin alfabesi ile yazılabileceği yönündeki fetvası, yaşadığı dönem dikkate alındığında, bu din adamının ne kadar cesur olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yüksek rütbeli ve modern Azerbaycanlı din adamının verdiği fetva, “Ahter” gazetesinin (Ceride-i Ahter), Ş. 1297/ 1918 yılı, 22. sayısında yayınlanmıştır:


تغيير در خط كتب يا اختيار خطى جديدى مطلق جايز است بلا اشقال بلكه هرگاه موجب تسهيل تعليم وتعلم وتصحيح قراﺋت بشود راجع خواهد بود اگر كسى توهم بكند كه اين تغيير تشبه به اهل خارجه است وجاﺋز نيست اين توهم ضعيف است كه اينگونه تشبيهات حرام نيست والا استعمال سماور بايد جاﺋز نباشد.

.

“Təğyir dər-xətdi kütüb ya ixtiyar-i xətti cədidi mütləq caiz-əst bela işqal. Bəlkə hərgah mucib-i təshil təlim və təəllüm və təshih-i qəraət be-şəvəd. Race xahəd bud, əgər kəsi təvəhhüm be-konəd ke in təğyir təşbeh be-əhl-i xarice-əst və caiz-nist. İn təvəhhüm zəif-əst ki inqune təşbihat həram-nist vəla istemal-i səmavər bayəd caiz nə-başəd”. Metnin okunmasında deyişiklik yapıldı, kelimelerde bana da garip gelen okunuşlar vardı, burada Farsça bilen bir arkadaşa okuttum, tekrar dikkatle okuyunuz.


“Kitaplarda yazı değişikliğine gitmek veya yeni alfabe seçmek caizdir, hiçbir engel yoktur. Eğitim-öğretim ve okumayı daha rahat sağlayan metod bulunursa incelenerek, her zaman yaygınlaştırılabilir. Eğer biri şüphe ederek, değişim yabancıdır dese, bu şüphe çok zayıftır. Nasıl ki, (yabancı bir kelime olduğu halde) “Semaver” kelimesi kullanılıyor ise, bu da haram değildir”.

Bu tarihi gelişim, bugün İran’da yaşayan Türklerin ihtiyaç duyduğu Türk dilini öğrenme ihtiyacını Lâtin alfabesi ile karşılanması bakımından önemlidir. Hayır Yurdu Okulu’nda o dönem Mehmet Emin Yurdakul’un “Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur” şiiri marş olarak okunmuştur.

Urumiye Hayır Yurdu MektEbi, İttihat Terakki’nin ünlü Türkistan Seferi sırasında Güney Azerbaycan’a girdiği dönemde açılmıştır. Çerkes Ethem, bu sefer sırasında Rauf Bey/ Orbay’ın (Osmanlı dönemi Bahriye nazırı, daha sonra Ankara hükümeti başbakanı) kumandasındaki Maveray-ı Kafkas ordusunun bir bölümünün, İran üzerinden Türkistan’a inecek Turan kuvvetlerinde vazife almıştı.

Merhum Hacı Mirza Fazlullah Müctehid Urmevi’nin fetvası, bugün İran Türkleri’nin Latin alfabesine geçişi hususundaki tereddütleri gidermesi bakımından da önemlidir. İran ve Afganistan Türkleri’nin asimilasyondan kurtulmaları, Latin Alfabesi’ne geçişle mümkün olabilecektir. (http://www.guyturklar.blogfa.com, 28 Behmen 1388/ 2009; Ali Dehgân, Serzemîn-i Zerdüşt Rızaiye, s.542)

İsmail Ağa Simko/ Simitko


İran’ın son dönem Türk tarihininin unutulmaz isimlerinden Şeyh Muhammed Hıyabani, Settar Han, Bağır Han, Haydar Han Emoğlu, Kolonel Muhammed Taki Han Sultanzade Püsyan, Mir Cafer Pişeveri, Dr. Muhammed Musaddık, Ayetullahül-Uzma Muhammed Kâzım Şeriatmedari’nin yanı sıra, dönemin Kürt sergerdelerinden İsmail Ağa Simko diğer söylenişi ile Simitko’dan, dolayısıyla aşireti Şakak/ Şekaklardan da bahsetmek gerekir. İran’da yazılmış yakın dönem tarih kitapları ve hatıratlarda, İsmail Ağa Simko/ Simitko’dan, Türkçe “İsmail Ağalık” veya “İsmail Ağa Simitko gailesi” olarak bahsedilir. Emperyalistlerin bölgedeki oyunlarını görme açısından İsmail Ağa Simko konusu oldukça önemlidir. “Sərzəmin-i Zərdüşt Rızaiyyə”, “Tarix-i Rızaiyə, Nazari be-Tarix-i Azərbaycan və Asar-ı Bastani və Cəmiyyətşünasi An”, “İl-i Qarapapaq: Tarix, ədəb, Rüsum, Folklor və Monoqrafî”, “Tarix-i Hicdəh Sala-i Azərbaycan” ve benzeri kitaplarda İsmail Ağa Simko hakkında detaylı bilgiler verilmiştir. Söz konusu kitaplarda ilginç resimler de bulunmaktadır. İsmail Ağa Simko, Hakkâri’ye sınır Azebaycan topraklarında Süryani ve Ermenilerden oluşan bir Hıristiyan devletçiğin kurulmasını önlemiş olmakla hem İran’a, hem de Türkiye’ye büyük hizmette bulunmuş bir şahsiyettir.

Şakak/ Şekak شكاك aşireti, Batı İran’ın Kürt illerinden biridir. Bu il mensupları, İran-Türkiye sınır bölgesinde, Urumiye kentinin kuzeybatısındaki dağlık ve engebeli Somay ve Bıradost mıntıkasında oturmaktadır. Bu mıntıka, Somay-Bıradost adıyla tek bölge olarak değerlendirilir. Somay-Bıradost bölgesi günümüzde Esendere/ Yüksekova-Bajirge/ Sero sınır kapısının kuzeyindeki İran’a ait bir mahaldir. Somay-Bıradost’un batısı ve güneyi Türkiye topraklarıdır.

Şakak’ın aslı, “Şahkak” veya “Şehkak”tır. Şakak/ Şekak adı, iki kelimeden meydana gelmiştir. “şah/ şeh”, büyük, “kak” ise adam anlamındadır. Ayrıca Azerbaycan’da bir kalenin adıdır. (Lüğətname-i Dehxuda, “Kak” kelimesi, 39.cilt, s.231)

Şahkak; “büyük insan veya büyük kale” demektir. Zamanla Şakak/ Şekak adını almıştır. Şakak ilinin adı, büyük/ iri cüsseli kişilerden ve büyük bir kaleden kaynaklanmıştır. Emirhan Yekdest (Tek elli Emirhan) adı ile tanınan Emirhan Bıradostî, Şakak ili reislerinden İsmail Ağa Simitko’nun atalarındandır. 1587-1629 yıllarında saltanat süren Büyük Şah Abbas Safevi döneminde yaşamıştır.

Hamdullah Mustovfi, Tarih-i Güzide”de bu kaleyi yadederek şöyle der: “…Sultan Arslan ve Atabek İldeniz, savaş için oraya gittiler. Kale sınırında yapılan savaşta muzaffer oldular”.

H/K. 1014/ 1605 yılında Osmanlıların tanınmış kumandanlarından Bağdat Valisi Sinan Paşa, sipahileri ile birlikte batı sınırından İran’a girdi. Birliklerinden bir bölümü Somay ve Bıradost mıntıkasından Urumiye’ye ilerledi. Şahkak ili reisi Emir Beg, Kürt efradı ile birlikte Osmanlı güçlerinin karşısına çıktı. Osmanlı Serdarı, Emir Beg’i gösterdi. Bir kılıç darbesi ile eli kolundan ayrıldı. Emir Beg’in güçleri çok direndi. Ancak yenildiler. Bu tarihten sonra “Yekdest” adı ile tanındı.

I. Şah Abbas-ı KEbir, Darüs-Saltana Kazvin’den Tebriz’e geldi. Bir süre önce Cağaloğlu Tebriz’den Urumiye istikametine haraket etti. Şebüster’e bağlı Tasuc kasabasında Osmanlı Serdarını güçlükle yenEbildi. Ve Urumiye’ye haraket etti.

Emir Beg, Selmas’ta mecruh halde Safevi Şahı’nın huzuruna çıktı. Şah kendisine hilat giydirdi ve “Han” unvanı verdi. Şah Abbas tarafından Emir Beg-Yekdest Namı ile Urumiye’nin hâkimliğine/ yöneticiliğine getirildi.

Emir Han, H/K. 1018/ 1609 yılında Şah Abbas’ın izniyle Urumiye’ye 18 km mesafedeki Dimdim dağının üstüne muhkem bir kale dikti. Bir süre sonra istihkâmlarının ardından kalenin iç düzenlemesini tamamladı. Kaleyi çeşitli silah, mühimmat, gıda maddesi ve ihtiyaç duyacağı eşyalarla ağzına kadar doldurdu. Bir süre sonra kale bağımsızlık için isyan merkezi oldu.

I. Şah Abbas, hemen Hatem Beg İtimadüd-Dövle’yi isyanı bastırmak için gönderdi. İtimadüd-Dövle, Urumiye ovasına geldi. Muhasara için kaleye ulaştı. Herhangi bir netice alamadan kalenin muhasarasını sürdürdü. Bu arada İtimadüd-Dövle hastalanarak hayatını kaybetti. Bu nedenle kalenin teslim alınması gecikti. Ardından Şah tarafından Muhammed Beg Begdili Şamlu Serdarlığa tayin edilerek, Urumiye’ye gönderildi. Durmadan ardı ardına düzenlediği saldırılar sonucu önce birkaç burcu, ardından kaleyi ele geçirdi. Emir Han ve adamları savaş esnasında öldüler.

Dimdim kalesi, 1610 yılında ele geçirildi. Urumiye hâkimliği Gaban Han-Begdili’ye verildi. Bu sırada Emir Han’ın kardeşinin oğlu olan Mukri ili reisi Elvan Beg, etrafına topladığı adamları ile birlikte hile ile Dimdim kalesini ele geçirdi. Gaban Han’dan sonra Budak Han Purnak Urumiye hâkimi oldu. Ardından Merağa’dan Ağa Han Mukaddem seçilerek buraya gönderildi.

Bilahare Kasım Han Afşar’ın oğlu Kalbeli (Kerbelayı Ali) Sultan Urumiye hâkimi oldu. Kalbeli Han, Şakak ve Bradost ili reislerinin bertaraf edilmesi görevini üstüne aldı. Ayaklanma kanlı şekilde bastırıldı ve bu mesele kapandı.

H/K. 1260/ 1844 yılında Şakak ili reisi Mustafa Han Halkari’nin oğlu Yahya Han, kız kardeşini Muhammed Şah Kacar ile evlendirdi. Urumiye ve Hoy hâkimliklerini ele geçirdi. Bu şahıs, atalarının aksine ahlak sahibi ve adil bir kişiydi. (Ali Dehgân, Serzemîn-i Zerdüşt RıZaiye, s.393)

H/K. 1273/ 1856 yılında Şakak ili reisi Sultan Beg oldu. Bölgedeki işleri yoluna koydu. Osmanlı askerleri, İran sınırını 6 km geçerek, Sancak-Novçe’de karargâh kurdu. Osmanlı yetkilileri, Şakak ilini yeniden ayaklandırmak için İran devletine karşı tahrik ettiler.

Bu gelişmeler, Asker Han Sertîp’e ulaştı. Sultan Beg ile uzun süre devam eden müzakereler sonucu itaat altına aldı. Sultan Beg, sınır bölgesinde devlet adına görev yapacağını taahhüt etmesi üzerine, bölgeye dönüşüne izin verildi. Ancak sözünde durmadı. Tekrar ayaklandı. Sertîp, çadıra girdi. Sultan Beg namaz kılıyordu. Hançeri ile birkaç darbe vurdu. Melik Mansur Mirza ve Nimetullah Mirza bu olayı görünce dışarı çıkıp yardım istedi. Ancak Lütfullah Beg, çadıra hızla girerek, Sultan Beg’in ağzına hançerini sapladı ve öldürdü. (Tarih-i Rızaiye …, s.89-93)

İsmail Ağa Simko, kardeşi Cafer Ağa ve babası Muhammed/ Mamed Ağa, Şakak ili reisleri olup, ferman dinlemez tavırlarıyla merkezî hükümeti her zaman meşgul etmişlerdir. Cafer Ağa, Muzaffereddin Şah (1896-1907) zamanında isyan etmiş ve bölge tekrar karışmış, emniyet ortadan kalkmıştı. Azerbaycan Valisi Nizamüs-Saltana, Meşrutiyet haraketinden bir yıl önce, yani Ş. 1284/ 1905 tarihinde Cafer Ağa’ya aman verdi ve bölgede bir daha karışıklık çıkarmayacağına dair Kur’an üzerine yemin ettirdi. Vali onu huzuruna çağırdı. Tebriz’e vardığında öldürüldü. Babasının ölümü üzerine İsmail Ağa Simko aşiret reisi oldu. Bazen hükümete bağlı kaldı, bazen ferman dinlemedi, isyan etti. Bölgede emperyalist idealleri olan İngiltere, Rusya, Amerika gibi ülkeler kendisine destek verdiler. Türkiye devleti ve Bakü hükümeti İsmail Ağa’yı himaye ettiler. O da sadakatini gösterdi. Ayrıca Seyyid Taha vasıtasıyla İngilizlerle de bağlantısı vardı. Bir yere gittiğinde, Ruslar muhakkak İsmail Ağa’ya peşinden silah ve mühimmat gönderiyordu. Velhasıl İsmail Ağa oldukça haraketli idi. (Tarih-i Hicdeh Sâle-i Azerbaycan, 3. bölüm, s.725; 2.cilt 541…)

Kesrevi şöyle yazıyor: “İsmail Ağa Simko, bu sırada Kürdistan’ın bağımsızlığını istiyordu. Bu amaç uğruna elinden gelen gayreti gösteriyordu. Avrupalılar, onun kanalıyla bölgede karmaşa ve ayrılık tohumlarını ekmekte idiler. Amaç, bölgede kendi güdümlerinde, İran ve Türkiye’i konrol altında tutabilecekleri bir devletçik kurmaktı. Bu işi planlayanlar yıllarca Kürt, Ermeni, Asuri, Lor-Bahtiyari ve diğerleri arasında ayrılık ve fitne tohumu ektiler. İsmail Ağa, Türkiye, Irak ve İran’dan koparacağı parçalar üzerinde bir Kürt devleti kurma planı peşinde koşarken, Asuri ve Ermeniler de Urumiye merkezli Asuri-Ermeni ortaklığı ile bir Hıristiyan federasyonu için çalışıyordu. İsmail Ağa’nın oyun sahasının merkezi Negade’nin güneydoğusundaki Savucbulag/ Mahabad, Irak sınrındaki Serdeşt, güneydoğusundaki Bane ve Urumiye’nin batı ve güney batısındaki Türkiye ve Irak sınır bölgeleridir. Kürtlerin başında İsmail Ağa, Asuri ve Ermenilerin başında Başpiskopos Bünyamin Mar Şem’un (Biniamine Mar Chimon) bulunmakta idi. Her iki grup, ideallerini gerçekleştirmek için İngiltere, ABD, Fransa ve Rusya ile yakın temas halindeydiler. Bu olaylar cerayan ederken, bölgede temel unsuru oluşturan Türkler sahipsiz ve saldırıya açıktı. Türk tarafı, Doğu Cephesi Komutanlığı vasıtasıyla Azerbaycan Türkleri’nin zarar görmemesi için, İsmail Ağa ile temas halindeydi. İsmail Ağa, 1921 sonbaharında o zamanki adı ile Savucbulag-ı Mukri olan Mahabad kentini de ele geçirdi. (Tarih-i Hicdeh Sâle-i Azerbaycan, 4. bölüm, s.830; 2. cilt s.788…)

Şakak ili ve destekçilerinin başını ezmek amacıyla Ş. 1301/ 1922 yılının Ferverdin ayında ilk devlet birlikleri Azerbaycan’a gönderildi. Devlet bu gaileyi kesin sonuçlandırmak amacıyla Azerbaycan’a gönderdiği güçleri takviye kararı aldı. Sertip/ Tuğgeneral Emanullah Cihanbani, Simko sıkıntısını ortadan kaldırması için Azerbaycan Kuvvetleri’nin komutanlığına tayin edildi.

Simko’ya yönelik operasyon, 04 Mordad 1301 günü (H/K.10 Muharrem 1341/ 02 Eylül 1922 Cumartesi) başlatıldı. Kanlı çatışmalar sonucu 20 Mordad 1301/ 1922’de İsmail Ağa’nın oturduğu Çehrik kalesi devlet güçlerinin eline geçti ve isyan sona erdi. İsmail Ağa aile üyelerinin kararı ile kendisine destek veren aşiret hanları ile birlikte Türkiye’ye kaçtı. O, Ş. 1307/ 1928 yılında devletin talEbi üzerine İran’a geri döndü. Ancak 30 Tirmah 1309/ 1930 yılında öldürüldü. (Ali Dehgân, Serzemîn-i Zerdüşt RıZaiye, s.586, 592, 594)

Batı Azerbaycan’daki konunun uzmanlarınca; “İsmail Ağa’nın, devletin sağladığı destekle, çıkar karşılığı yakın akrabalarından biri tarafından öldürüldüğü” söylenmektedir. İsmail Ağa Simko/ Simitko öldürüldükten sonra aile üyeleri telaşa kapıldı. Şakak ili aşiretlerinden birinin reisi olan Ömer Han, Urmiye’ye saldırarak, çeşitli facialara sebep oldu. Daha sonra yakalanarak, Tahran’a sevkolundu. Uzun yıllar ünlü Kasr hapishanesinde kaldı. Ş. Şehriver 1320/ 1941 yılında, müttefiklerin İran’a girmesinin ardından tutuklu ve hükümlüler serbest bırakılırken, Ömer Han da Şakak iline, ailesinin yanına döndü. Şakak ilinin 1966 yılındaki nüfusu 4.850 hane, 25.012 kişiydi. Bkz.→Ermeniler; Karapapaklar; Küresinli İli

*

Kuşçulu Kâzım Han, “Ermeni ve Cilo Gailesi” sırasında Kuşçu-Enzel bölgesi, Urumiye il merkezi ve çevresindeki Türk köyleri Ermeni katliamına maruz kalınca direnişe geçen Azerbaycanlı kahramandır. Kuşçu (Kuşçu Gediği), Urumiye’nin yaklaşık 54 km kuzeyinde Urumiye-Tebriz yol güzergâhı üzerinde stratejik özelliği olan bir Türk köyüdür (Kuşçu-Enzel Köy Birliği). Kâzım Han, 1867 yılında bu köyde doğdu. Köyünde işiyle gücüyle meşgul olurken, bölge Rus işgaline maruz kaldı. 1909 yılından itibaren çevreden toparladığı Azerbaycanlı gençlere liderlik yaparak, Ruslarla mücadeleye başladı. Rusların, “Silahlarınızı teslim edin!” uyarısını duymazdan geldi. 1917 yılında Ruslar Azerbaycan’dan çekildikten sonra, meydan silahlı Ermeni guldurlarının eline kaldı. İngiltere, Fransa ve ABD’nin desteği ile bölgede (Yüksekova’nın karşısı) Asuri ve Ermenilerden oluşan bir Hıristiyan devletçiği kurulması çalışması başlatıldı. Devletin kurulabilmesi için Urumiye ve çevresinin Türklerden arındırılması gerekiyordu. Ermeniler, kadim Afşar Hanlığı merkezi Urumiye ile çevredeki ilçe, kasaba ve köylerde katliamlara girişti. Bu esnada Kuşçulu Kâzım Han; Kuşçu, Göverçin, Boydaş, Gala, Garabağ, Merengeli, Galgacı ve diğer köylerden topladığı 300 kişi civarındaki atlı müfrezesi ile Ermeni katliamına karşı durmaya çalıştı. Binlerce insanın hayatını kurtardı. Ermenilerin Urumiye ve çevresinde işlediği cinayetlerde onbinlerce Türk hayatını kaybetti. Ermeniler, Urumiye’nin Askerabad köyü halkının tamamını katletti.



Kâzım Han, Kacar hanedanının iktidardan uzaklaştırması döneminde Tahran merkezî hükümetine karşı da direndi. Teslim olmayı reddetti. Kırklar kalesi Kâzım Han’ın üssüydü. Kalede el bombası imal ederken, bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Orada defnedildi. Kâzım Han öldükten sonra müfrezesinde yer alan savaşçılar, direnişi bırakarak köylerine çekildiler. Cenazesi daha sonraki yıllarda aile üyeleri tarafından Göverçin-kale köyüne nakledildi. (http://www.turkislamdevletleri.com)

*

Kitapta, yeri geldikçe, güncel olaylarla ilgili çeşitli kaynaklarda yer alan bilgi ve bulgular, -var ise, tezyif ve tahkir içeriğinden arındırılarak, kaynaklarıyla birlikte verilecektir.


Urumiye Gölü’nde Yaşanan Felaket
1990 yılından beri Urumiye gölünü besleyen nehirlerin üzerinde kurulan baraj ve setler nedeniyle gölü besleyen sular kesildi. Bu nedenle gölün %60’ı kurudu. Azerbaycanlı aydınlar, Urumiye gölünün kurumasının, yönetimin stratejik planı çerçevesinde gerçekleştirildiğini, gölün kuruması ile bölgenin çölleşip yaşanmaz hale gelmesinin ardından milyonlarca Azerbaycanlının vatanlarını terk etmesinin beklendiğini iddia etmektedir.

Onbir yıl önce gölün en derin yeri 16 m iken, günümüzde 2 m olduğu belirtiliyor. Yani Urumiye gölünün suyu %75 azaldı. Böyle giderse, Urumiye gölü ve çevresi tuz çölüne dönüşecektir. Bu da Güney Azerbaycan’ın sonu demektir. Yaşanacak çevre felaketi nedeniyle yaklaşık 15 milyon Azerbaycanlı yurtlarını terk etmek mecburiyetinde kalacaktır. Dolayısıyla yönetim de Güney Azerbaycan probleminden kurtulmuş olacaktır. Azerbaycan Türkleri’nin büyük bölümünün İran’da kalmayacağı, özellikle Türkiye ve Azerbaycan’a göç edeceği öngörülmektedir.

Mecliste, 16 Ağustos 2011 tarihinde Urumiye gölünün kurtarılması için fon ayrılması hususunun görüşülmesi yönünde Azerbaycanlı milletvekillerin yaptıkları teklif, Azerbaycanlı olmayan diğer milletvekilleri tarafından reddedilmiştir. Bir milletvekilinin, “Bırakın göl kurusun ve Azerbaycanlılar o bölgeden başka yerlere gitsinler!” dediği ifade edilmektedir. Urumiye gölü için fon ayrılmasının reddi ve bazı milletvekillerinin tahrik edici çıkışları Azerbaycanlıların tepkisini çekmiştir. Göle yeterli su verilmesi için etkin önlemler alınması yönünde fikir birliği oluşmuştur. Urumiye gölünün kurumaya terk edilmesi, İran’ın da taraf olduğu 2 Şubat 1971 tarihli Ramser Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi’ne de aykırıdır.

Urumiye gölünü besleyen çaylar üzerinde yapılan hidroelektrik santrallerinin sayısı hakkında farklı rakamlar verilmektedir. Ancak 15’ten az olmadığı kesindir. Azerbaycanlı aydınlar, bu barajların hiçbirisinin Azerbaycanlıların hayrına olmadığını, aksine buralarda üretilen elektriğin karşılıksız olarak Ermenistan’a verildiğini ifade etmektedir.

Tedbir alınmazsa, Güney Azerbaycan’a atom bombası düşmüş gibi 10 milyar tonluk tuz tsunamisi beklenmektedir. 15 milyon Azerbaycanlının bölgeden göçü, Güney Azerbaycan’ın sonu olacaktır. Böylece bölgede etnik temizlik gerçekleşecektir.

Meclis’te, gölün kurtarılması için fon ayrılmasının reddinin, Azerbaycan’ın Urumiye, Tebriz, Erdebil, Negade/ Sulduz… kentlerinde protesto gösterilenin başlamasına neden olduğu, gösterilerde yaralananların yanı sıra, çok sayıda Azerbaycanlının gözaltına alındığı, Azerbaycan kentlerine çok sayıda güvenlik gücünün sevkedildiği belirtilmektedir.

Urumiye ve Azerbaycan şehirlerinde Urumiye Gölü konusundaki protestolar, 1388 yılının Ferverdin ayından itibaren (Sizdeh-i Nevruz/ Nevruz’un 13’ü) yani Nisan 2009’da başlamıştır. (http://gunaz.tv, Urumiye Gölü-10 Sentyabr-2011, Kәrim Эsgәri ‘Kerim Asghari’-Kafkassam İran Masa Başqanı; www.GunAz.Tv|10 Sentyabr-2011) Bkz.→Tahran Bölge Valiliği/ İran’da 2006 Yılı Karikatür Krizi Protestoları


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   ...   430




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin