Kitaba dair
(SEYFETTİN BEY İÇİN MÜSVEDDE)
Kardeş ve dost ülke İran’ı tanımanın ilk şartı, bu ülkede yaşayan Türklerin kim olduklarının bilinmesinden geçmektedir. Türklerle İranlıların birlikte yaşadığı muazzam Selçuklu coğrafyasınının yanı sıra, İran’da hüküm sürmüş olan Türk hanedanlarını zihnimizde canlandırmadan ve günümüzde bu ülkede yaşayan otuz milyonu aşkın Türkü tanımadan İran’ı keşfetmeye çalışmanın sağlıklı sonuç vermeyeceği açıktır. “Türklerin İranı” isimli kitabın hazırlık çalışmaları 1970’li yılların başlarına uzanmaktadır. Umarım kitap, engin tarihi deneyime sahip olan Türkiye ve İran’ın, şer odaklarınca manipüle edilip çekilmek istendiği “Yeni Osmanlı” ve “Yeni Safevi” tuzağına düşmesine engel olmada küçük de olsa bir katkı sağlayacaktır.
Kitabın adının isim babası oğlum Onat’tır. “İran Türkleri” adı, çok kullanılmış bir başlık olmanın yanı sıra, İran Türkleri’ni tam olarak yansıtmamaktadır. Çünkü Türkler, İran’da herhangi bir azınlık değil, nispi azınlıktır. Yani İran’da yaşayan hiçbir millî toplum Türklerin nüfusundan fazla değildir. Bu nedenle doğru olan isim “Türklerin İranı”dır.
Kitabın hazırlanması aşamasında en büyük sıkıntı orfografyada (doğru yazım kuralları) çekilmiştir. Bildiğimiz gibi İran’da Türkçe, Arap-Fars alfabesi ile yazılmaktadır. Türk dilbilimci ve aydınlarının tüm çabalarına karşın, İran coğrafyasında orfografik birlik sağlanamamıştır. Gerçi bu konuda Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan’da yaşayan yazarların kendi aralarında birlik kurduklarından söz edilemez. Yaşadıkları ülkelere bakmaksızın, Türk yazar ve araştırmacıları, hangi yabancı kaynaktan yararlandı yararlanıyor ise, o dildeki transkripsiyonu kullanmaktadır.
Özellikle Türk il/ ulus, tayfa/ aşiret, tire/ cemaat adlarının doğru yazılıp okunmasında büyük sıkıntı yaşanmıştır. Bu konuda Kaşkayı ilinin büyük tayfalarından olan “Dere-ŞoRi, Şeş-Bölükî, Keşkûlî” adlarının kitaBi yazılışlarını örnek olarak verEbiliriz. Farsça kitaplarda bu şekliyle geçen söz konusu tayfa adları, ne Kaşkayılarca, ne de diğer Türklerce kullanılmaktadır. Bunların Türkçe karşılıkları; Dere-ŞoRi→ Dere-Şörlü/ Dere-Şorlu, Şeş-Bölükî→ Şeşbeyli ve Keşkûlî→ Keşköllü/ Keşküllü’dür. Benzeri sıkıntı Afşarlar, Arasbaran Havzası İlleri, Halaclar, Halhal Havzası İlleri, Hamse İlleri, Horasan İlleri, Kacer/ Kacar Türkleri, Karapapak İli, Büyük Kaşkayı İli, Büyük Şahseven İli, Türkmenler ve diğer il, tayfa ve tire adları ve toponimlerin yazılışında da yaşanmıştır. Bunların doğru ve/veya doğruya yakın olarak okunup yazılabilmesi için sarfedilen sarf edilen mesai yılları almıştır.
Azerbaycan il, tayfa, tire adları ve toponimleri konusunda “Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası”, Güneybatı Türkmenistan da denen Gülistan Bölge Valiliği, Türkmenler ve Horasan İlleri ve yer adları konusunda “Türkmen Sovet Ensiklopediyası”, ayrıca Soltanşa Ataniyazov’un kitapları, özellikle “Şecere”den geniş şekilde yararlanılmıştır. Elde olmasına rağmen, taşıma zorluğu nedeniyle maalesef LugatName-i DehHuda’dan sağlıklı şekilde faydalanma imkânı bulunulamadı. Onun yerine Hasan Amîd’in üç cilt halindeki “Ferheng-i Amîd”i daha yararlı oldu. Çünkü her kelimeyi oluşturan harflerin ne şekilde okunması gerektiği belirtilmiş. Günümüzde Türkiye’de yazılıp basılan kitaplarda, İran’da yayımlanan kitapları temin edip, orfagrafya karşılaştırması yapma imkânı varken, hâlâ; deh ده/ köy→“dih”, dehgân دهقان/ çiftçi, köylü→ “dihgân”, bozorg بزرگ/ büyük→“büzürk”, Behbehan→“Bihbehan”... şeklinde yazılmaktadır. Eski Farsça şiirler ve divanlar ise, içinden çıkılmaz haldedir. سالور’un; Salur, Salver, دادور’in; Dâdver, Dadur, خردور/’in; Hıredver, hardver veya hardur şeklinde mi okunucağı belirsizdir. Bu problemler, ancak sağlıklı sözlüklerle çözüme kavuşturulabilir.
Türk alfabelerindeki açık “ә” ve kapalı “e”lerin, “gaf, q, ق ”ların “sağır kef گ”lerin, “x, خ” ların… , “meddi tabii, meddi lazım/ uzun vokal”lerin, “şedde ّ ”lerin, “nazal ñ, ң”lerin okunuş ve yazılışlarında Türkiye Türkçesi’ne en yakın sesler verilmeye çalışılmış, anlaşılır olanlara müdahale edilmemiştir. Kitaptaki açık “ә” ve kapalı “e”lerin, “gaf, q, ق ”ların “sağır kef گ ”lerin, “x, خ” ların, bulağ/ bulag/ bulaq/ bulak, ağ/ ag/ aq/ ak, beg/ bek/ bey, kara/ gara/ gare, Hüseyin/ Hüseyn, Hasan/ Hasan/ Hesen, Tahran/ Tehran... yazılışları anlaşılır hale getirilmeye çalışılmıştır. Noktalama işaretlerinde bazen çoğulların sonuna kesme işareti, gerektiği hallerde “l”den sonra gelen “a” harfi üzerine inceltme işareti/ şapka “ ^ ” konmuştur. Türkiye Türkçesi’nde sert ünsüze dönüşen “b” ve “d”lere genellikle müdahale edilmemiştir.
Bazı kaynaklardan birEbir çeviri suretiyle, bazılarından kısmen veya mahiyet itibariyle, kimisinden de özet olarak yararlanılmıştır. Görüleceği üzere kaynaklar paragrafların bitiminde parantez içerisinde verilmiştir. Araştırmacılar düşünülerek, az da olsa Tali tali kaynakların künyelerine de yer verilmiştir. Diğer yandan, doğrudan yararlanılmasa bile, özelliği olan konuları işlemeleri nedeniyle bazı kaynakların künyeleri bibliyografyaya özellikle kaydedilmiştir. Bu araştırmacılara kolaylık sağlayacaktır. Örnek vermek gerekirse; Gülistan ve Türkmençay Antlaşmaları konusunda, sadece “Azerbaycan Tarixi” ve “Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası” isimli kaynaklardan istifade etmek yeterlidir. Karşılaştırma imkânı sunması nedeniyle “Azerbaycan Türk Kültürü Dergisi (Dr.M.Kengerli, sayı: 319), Baltanın Sapı Bizden (Yasin Aslan), Qülüstan Müqavilәsi (Araz, no: 1), Türkmәnçay Müqavilәsi (Araz, no: 1 ‘2’), Nigahi be-Türkmençay (Hüseyn Hüseynçî Garaağaç)” isimli çalışmalar hem tetkik edilmiş, hem de bibliyografyaya alınmıştır.
Feth-Ali Şah’ın torunlarından İskender Mirza’nın eşi, Dr.Kulu Mirza’nın annesi Prenses Fatma Rızvan Hanım MüLuk’us-Sultan aynı zamanda şairdi. Aileye vefa borcu olarak Fatma Rızvan MüLuk’us-Sultan’ın bir dörtlüğünü sunalım:
Hilkat-i rûyine bilLah Zar-ı giryân olmuşam,
Men özüm Bigâneler derdine eylerdim ilâç,
Şimdi öz derdime muhTac-ı derMan olmuşam,
Hazret-i Âdem kimi şimdi peRişan olmuşam.
Xilqәt-i ruyinә billah zar-ı giryan olmuşam
Mәn özüm biganәlәr dәrdinә eylәrdim әlac
İndi öz dәrdimә möhtac-ı dәrman olmuşam
Hәzrәti Әdәm kimi indi pәrişan olmuşam.
Kitabın hazırlanması ve tashihi aşamasında değerli vakitlerini harcama fedakâlığında bulunan dostlarıma, bu cümleden Dr.Hamit Cilveger, Can Özsoy, Seyfettin Altaylı, Arif Keskin ve Abbas Aslan beylere şükranlarımı sunuyorum. Gözden kaçan hatalar için hoşgörünüze sığınıyorum.
Ankara 2012
Dostları ilə paylaş: |