Vergi Suçu Raporunda Suç Teşkil Etmeyen Bir Fiil İşleyen Müvekkillerimizin Suç İşlediği İddia Edilmektedir.
Malumunuz olduğu üzere sahte belge Vergi Usul Kanununda “gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge” olarak tarif edilmektedir. Vergi Usul Kanununa göre bir belgenin sahte olduğunun iddia edilebilmesi, o belge ile tevsik edilen muamele veya durumun gerçekte olmadığının ispat edilmesine bağlıdır. Fatura ise aynı Kanunun “Faturanın tarifi” başlıklı 229 uncu maddesinde “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” şeklinde tarif edilmiştir. Buna göre, Kanunda da açıkça hüküm altına alındığı üzere, fatura ile tevsik edilen, diğer bir tabirle belgelenen muamele satım işlemidir. Faturanın alıcısı açısından ise belgelenen alım işlemidir. Dolayısıyla, bir mükellefin sahte belge kullanması gerçekte satın almadığı bir emtianın kendisine satılmış gibi düzenlendiği bir faturayı defter kayıtlarına intikal ettirmesi ile gerçekleşecektir.
Emtianın bir mükellefe satılmasını takip eden aşamada ise emtianın fiziki olarak alıcıya teslimi gelir ki, vergi mevzuatına göre bu muamele sevk irsaliyesi veya Maliye Bakanlığınca sevk irsaliyesi yerine kullanılması uygun bulunan diğer vesikalar ile tevsik edilir. Fatura malın alıcıya fiziki olarak teslim edildiği anlamına gelmemektedir. Bundan dolayı, satış yapan bir mükellef önce bu işleme dair faturayı, bilahare fiziki olarak teslime veya göndermeye dair olarak sevk irsaliyesini ayrı ayrı düzenlemek zorundadır. Nihai tüketicilere yapılan satışlar haricinde, fatura ve irsaliye arasındaki bu mahiyet farkı ve ayrı ayrı düzenleme zorunluluğu kesin bir şekilde mevcuttur. Öyle ki bu zorunluluğun getirdiği güçlükleri kısmen bertaraf etme adına Maliye Bakanlığınca teslimin satımla eş zamanlı olduğu hallerde “irsaliyeli fatura” düzenleme imkânı getirilmiştir.
Bu itibarla, Holding’in bilerek sahte fatura kullandığı iddiası gerçekte satın almadığı emtiayı almış gibi gösterdiğini iddia etmek anlamına gelmelidir. Ancak Vergi Suçu Raporunda “Holding’in gazeteyi gerçekte almamasına ya da gazeteler Holding’e gerçekte teslim edilmemesine rağmen” denilmektedir. Bu ifade vergi müfettişinin konu ile ilgili kesin ve açık bir hükme varamadığını göstermektedir. Müfettiş bu cümlesiyle Holding’in bu gazeteleri satın almadığını mı yoksa satın aldığı gazeteleri teslim almadığını mı iddia etmektedir? “almamasına ve teslim edilmemesine rağmen” denilse ikisini birden iddia ettiği anlaşılırdı. Ama “ya da” gibi muğlak bir ifade kullanılarak kesin bir hükme varılamamıştır. Hâlbuki müvekkillerimize suç isnad edilen ve haklarında Savcılığa suç duyurusunda bulunulan bir Vergi Suçu Raporunda, işlendiği iddia edilen bir fiilin kesin olarak ortaya konulması gerekmektedir.
Bahsedilen muğlaklığın sebebi aslında bellidir. Vergi müfettişi Holding’in gazeteleri aslında satın aldığını ancak bazı durumlarda satın alınan bu gazetelerin Holding’e fiziki olarak teslim edilmediği sonucuna ulaşabilmiştir. Nitekim raporda satın alınmadığına dair bir tespite yer verememiştir. Bilakis, gazetelerin parasının Holding’in banka hesaplarından ödendiği, alımların muhasebe kayıtlarına intikal ettirilerek gider yazıldığı vergi suçu raporunda ve iddianamede açıkça yazmaktadır.
Raporda yer verilen tespitler münhasıran gazetelerin fiziki olarak teslim edilmemesine dairdir. Gerçek durum da budur. Holding raporda bahsedilen adet ve tutardaki gazetelerin tamamını satın almıştır. Ancak gazetelerin bir kısmı Holding’e teslim edilmeyip Holding’in belirlediği yerlere teslim edilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere gazetelerin büyük kısmı Ankara-İstanbul-İzmir-Adana illerinde protokole dağıtılmıştır. Dolayısıyla gazetelerin teslim edildiği yerler farklıdır.
Satın alınan malların sırf alıcının adresine teslim edilmemesi gerekçesiyle alım-satıma dair faturanın sahte olduğunun iddia edilemeyeceği ise açıktır. Hatta Maliye Bakanlığınca yayımlanan 173 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin C-d bölümünde (03.04.1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır) başka mükelleflere teslim ettirmek üzere satıcılara talimat vererek mal teslim ettirmesi hâlinde sevk irsaliyesinin nasıl düzenleneceğine dair düzenlemeler dahi yer almaktadır. Buna karşılık vergi suçu raporunda sadece gazetelerin Holding’e fiziki olarak teslim edilmediğine dair ifadelere ve e-postalara istinaden Holding’in bu gazeteleri satın almadığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmaktadır. Bu iki fiilin birbirinden farklı olduğu, vergi mevzuatına göre farklı belgelerle tevsik edildiği yukarıda ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Buna rağmen raporda bu ayrım ortadan kaldırılmış, Holding’in gazeteleri satın almadığı iddia edilmiştir. Kaldı ki iddia edilen fiil dahi açık bir şekilde belirlenmeyerek, “almamasına ya da teslim edilmemesine” denilmiştir.
Vergi suçu raporunda yer alan bu muğlaklık müvekkillerimize suç isnad etme gayretinin bir sonucudur. Zira Holding’in satın aldığı gazeteleri teslim almaması suç teşkil etmemektedir. Gerçekten satın alınan gazeteler için düzenlenen faturalar sahte olamayacağından bunların defter kayıtlarına intikal ettirilmesi de 359 uncu maddeye göre kaçakçılık suçunu doğurmayacaktır. Bu durumda müvekkillerimiz hakkında da suç duyurusunda bulunulamayacağından bu incelemeler ile amaçlanan asıl hedefe ulaşılamayacaktır.
Bununla beraber, Holding’in faaliyetleriyle mütenasip olmayacak şekilde bu kadar yüksek tutarlı gazete alması, üstelik bunları farklı yerlere göndermesi ve bedellerini gider olarak kaydetmesi normal midir sorusu akla gelebilir. Nitekim raporda da bu husus dile getirilmiştir. Ancak bir evvelki bölümde ifade edildiği üzere Grubun medyası aracılığıyla Grup şirketlerinin reklamının yapılması amaçlandığından Holdingin bir miktar gazetenin masraflarını üstlenerek bedava dağıtması ticari icaplara aykırı olmayan, üstelik çok sayıda emsali olan bir uygulamadır. Dolayısıyla, bu gazetelerin masraflarının gider kaydedilmesi vergi mevzuatına aykırı değildir.
Gazetelerin gider yazılmasının mevzuata aykırı olduğunu kabul etsek dahi bir kez daha vurgulamak gerekir ki, bu fiil vergi suçu teşkil etmemektedir. Böyle bir fiil vergi kanunlarına göre gider olarak kaydedilemeyecek masrafların gider yazılması anlamına gelir ki, bu bir vergi kabahati mahiyetinde olan vergi ziyaını teşkil etmekte olup, cezası ise Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesine göre idari para cezası niteliğindeki vergi ziyaı cezasıdır.
Sonuç olarak, müvekkillerimizin hangi fiili işlediğini dahi net olarak ortaya koyamayan, vergi suçu teşkil etmeyen bir fiile dair alınan ifadelere ve yazışmalara istinaden vergi suçu isnadında bulunan Rapora binaen yazılan İddianamedeki suç isnadını kabul etmemiz mümkün değildir.
-
Dostları ilə paylaş: |