Dünyada 432 reaktör var; bunların toplam kurulu gücü 366 GW ve 65 yeni reaktör de inşa halinde.
Dünyada 432 reaktör var; bunların toplam kurulu gücü 366 GW ve 65 yeni reaktör de inşa halinde.
65 reaktörün 29’si Çin, 11’i Rusya, 6’i Hindistan, 5'i Güney Kore, 2’şer adedi Ukrayna, Slovakya, Japonya ve Bulgaristan, 1’er adet de Arjantin, Brezilya, İran, Fransa, ABD,Pakistan ve Finlandiya’da inşa ediliyor.
1974’te Atom Enerjisi Ajansı 2000 yılı için 4500 GW kurulu nükleer güç tahmininde bulunuyordu, bugün bu 366 GW.
Nükleer santrallerin toplam ticari birincil enerji kaynakları içindeki payı % 5.5, toplam elektrik enerjisi üretiminde payı ise %13'tür.
Şu andaki nükleer filonun yaş ortalaması (yaklaşık) 26.
Attucha II’ye, 1981 yılında başlandı, 745 MW’lık reaktör hala bitmedi!
Watts Bar-2 reaktörünün (ABD) inşaatına ise 1972’te başlandı.
Watts Bar-2 reaktörünün (ABD) inşaatına ise 1972’te başlandı.
Avusturya’nın tek reaktörü Zwentendorf (Siemens) 1978’de hiç çalıştırılmadan kapatılmıştır.
Çernobil sonrası İtalya 4 reaktörünü birden kapattı. İtalyanlar Haziran 2011'deki yeni bir halk oylamasında yine hayır dediler.
İsveç’te 1999’da Barseback-1, geçtiğimiz yılın Haziran’ında ise Barseback-2 kapatıldı.
İspanya’da ise Zorita 30 Nisan’da kapatıldı.
Litvanya İgnalina-I, 2004; İgnalina-2 2009 sonu (2x1300 MW) İsviçre'deki 5 nükleer reaktör 2034'te kapatılacak.
Yunanistan, İrlanda, Danimarka, Norveç, Portekiz gibi ülkelerde nükleer santral zaten yok.
2002 yılında Sosyal Demokrat ve Yeşiller Partisi koalisyonunca Almanya'daki nükleer santralların tümünü kapatma kararı alınmıştı.
2002 yılında Sosyal Demokrat ve Yeşiller Partisi koalisyonunca Almanya'daki nükleer santralların tümünü kapatma kararı alınmıştı.
11 Mayıs 2005’te, Almanya’da Obrigheim (357 MW) reaktörü kapatıldı. Bu, Stade (672 MW) reaktöründen sonra Almanya’nın kapatılan ikinci reaktörü oldu.
Angela Merkel bu kararı erteledi. Santrallara ek süre verdi.
Fukuşima sonrası göstericiler sokakları doldurunca bu defa sağ koalisyon nükleerden vazgeçme kararı aldı. 2022'ye kadar hepsini kapatmak Almanya'nın hedefi.
Brunsbuettel (771MW), Isar 1 (878 MW), Kruemmel (1346MW), Neckarwesthaim (785 MW), Philippsburg 1 (890 MW), Unterweser (1345 MW), Biblis A ve Biblis B (1167-1247 MW) 6 Ağustos 2011 tarihinde kapatıldı.
Almanya'da 9 reaktör kaldı.
Fukuşima kazasından sonra 1,2,3 ve 4 numaralı reaktörler hurdaya çıktı. Japonya'da çalışabilir reaktör sayısı şu anda 50.
Fukuşima kazasından sonra 1,2,3 ve 4 numaralı reaktörler hurdaya çıktı. Japonya'da çalışabilir reaktör sayısı şu anda 50.
Mayıs ayında 50 reaktörden sadece 17'si çalışıyordu.
İnşa halindeki iki reaktörden Shimane-3 reaktörü aslında yakıt yüklemeye hazırlanıyordu ama şimdi 2012 Mart'tan bahsediliyor. Ohma-1'de ise inşaat durdu.
Kazada santraldeki 6 reaktörden 4'ü hasar gördü. Üçünde çekirdek erimesi oldu ayrıca bir atık havuzunda yangın çıktı.
Kazadan sonra yaklaşık 100 bin kişi evinden oldu. 20 km'lik bir alan halka yasaklandı.
10 yıl içinde temizlik çalışmalarına 250 milyar dolar harcanması bekleniyor.
Saatte 400 ile 10 mSv arası sızıntı tespit edilmiş. Nükleer endüstri çalışanlarının yıllık limiti 20 mSv/yıl.
Yeni Nükleer – Ekonomi Hayır Diyor" başlıklı ve 9 Kasım 2009 tarihli “Citi Group” araştırmasında, 5 ana risk alanına dikkat çekiliyor.
Yeni Nükleer – Ekonomi Hayır Diyor" başlıklı ve 9 Kasım 2009 tarihli “Citi Group” araştırmasında, 5 ana risk alanına dikkat çekiliyor.
Planlama, inşaat, elektrik satış fiyatı, santralin işletimi ve nükleer atık sorunuyla miyadı dolan santralların söküm işlemleri.
Citi raporuna göre, Nükleer Reaktör Yapım Maliyeti kurulu kilovat güç başına 2500 ile 3500 avro (3600 – 5050 dolar) arasında değişiyor.
Raporda, bir nükleer reaktörün zarar etmemesi için üretilenelektriğin kilovatsaat’inin piyasada en az 6,5 avro (9,4 dolar/sent) fiyat ile satılması gerektiğine vurgu yapılmış.
1600 MW'lık son teknoloji Olkiluoto reaktörü, dünyanın nükleer enerji konusunda bir numarası kabul edilen Fransız Areva tarafından 3 milyar avro’ya yapılacak ve 2009'un Mayıs ayında elektrik üretmeye başlayacaktı.
1600 MW'lık son teknoloji Olkiluoto reaktörü, dünyanın nükleer enerji konusunda bir numarası kabul edilen Fransız Areva tarafından 3 milyar avro’ya yapılacak ve 2009'un Mayıs ayında elektrik üretmeye başlayacaktı.
2004'te inşasına başlanan reaktör hala bitirilemedi.
İnşaat şimdiden 3,5 yıl gecikmiş durumda ve tahmin edilen bütçeyi yüzde 90 aşmış durumda.
Toplam maliyetinin 5,7 milyar avroyu (8,2 milyar doları), kurulu güç kilovat başı maliyetinin de 3562 avroyu (4854 dolar) bulacağı tahmin ediliyor.
Fransa’da aynı tip reaktörde de benzer sorunlar yaşanıyor! (2014 yerine 2016, 3 milyar yerine 6 milyar avro)
Avusturya’nın tek reaktörü Zwentendorf (Siemens) 1978’de hiç çalıştırılmadan kapatılmıştır.
Avusturya’nın tek reaktörü Zwentendorf (Siemens) 1978’de hiç çalıştırılmadan kapatılmıştır.
Çernobil sonrası İtalya 4 reaktörünü birden kapattı.
İsveç’te 1999’da Barseback-1, geçtiğimiz yılın Haziran’ında ise Barseback-2 kapatıldı.
İspanya’da ise Zorita reaktörü 30 Nisan’da kapatıldı.
11 Mayıs 2005’te, Almanya’da Obrigheim (357 MW) reaktörü de kapatıldı. Bu, Stade(672 MW) reaktöründen sonra Almanya’nın kapatılan ikinci reaktörü oldu.
Litvanya’da İgnalina-I, 2004’te; İgnalina-2 ise 2009 sonu (2x1300 MW) kapatıldı.
Avrupa’da 1989 yılında 177 olan reaktör sayısı şu anda 143’e düştü.
Enerji güvenliği yüksektir,
Enerji güvenliği yüksektir,
Karbon salımı yoktur; iklim değişikliğine olumlu katkıları vardır,
İstikrarlı üretim sağlar,
Ucuz elektrik üretir,
Dışa bağımlılığı azaltır.
Nükleer santrallerin, özellikle ilk yatırım maliyetleri çok yüksektir. Ucuz değil, pahalı elektrik üretirler.
Nükleer santrallerin, özellikle ilk yatırım maliyetleri çok yüksektir. Ucuz değil, pahalı elektrik üretirler.
Nükleer kazalar, telafisi mümkün olmayan doğa felaketleri yaratır.
İşletme güvenlikleri tartışmalıdır.
Bu nedenle, özellikle Avrupa’nın bazı ülkelerinde nükleer santrallere karşı kuvvetli bir kamu oyu oluşmuştur.
Başlangıçta öngörülen inşaat süreleri, hiçbir zaman tutmamaktadır. Bu da maliyetlerin, çok daha yüksek olmasına neden olmaktadır.
Başlangıçta öngörülen inşaat süreleri, hiçbir zaman tutmamaktadır. Bu da maliyetlerin, çok daha yüksek olmasına neden olmaktadır.
Söküm maliyetleri ve atık yönetme maliyetleri çok yüksektir.
Nükleer yakıtlar kullanıldıktan sonra silah yapımında kullanılabilir. Bu durum dünya barışını tehdit etmektedir.
Nükleer yakıtların güvenilir bir şekilde nihai depolanması henüz mümkün değildir.
TÜRÜ kWs MALİYETİ (ABD sent)
TÜRÜ kWs MALİYETİ (ABD sent)
Büyük Hidro* 3-5
Küçük Hidro** 5-12
Rüzgar 5-9
Rüzgar Açıkdeniz 10-14
Biyokütle 5-12
Jeotermal 4-7
Güneş Çatı fotovoltaik paneli 20-50
Güneş fotovoltaik (santral tipi) 15-30
Yoğunlaştırılmış Güneş Termal 14-18
SU ISITMADA
Biyokütle 1-6
Güneş Enerjisi 2-20
Jeotermal 0,5-2
BİYOYAKITLAR BENZİN EŞDEĞERİ LİTRE FİYATI
Ethanol 30-50 sent
Biyodizel 40-80 sent
REN 21, YE Küresel Durum Raporu, 2010
“Belarus’ta, Ukrayna’da ve Rusya Federasyonu’nda en az 3 milyon çocuğun (Çernobil kazasına bağlı olarak) fiziksel tedavi görmesi gerekmektedir. Meydana gelen ciddi tıbbi durumdan etkilenenlerin tam sayısını, 2016’dan önce öğrenemeyeceğiz”.
“Belarus’ta, Ukrayna’da ve Rusya Federasyonu’nda en az 3 milyon çocuğun (Çernobil kazasına bağlı olarak) fiziksel tedavi görmesi gerekmektedir. Meydana gelen ciddi tıbbi durumdan etkilenenlerin tam sayısını, 2016’dan önce öğrenemeyeceğiz”.
Kofi Annan, BM Genel Sekreteri -Temmuz 2004
“İtalya’nın yarısı kadar bir alan (yaklaşık 150.000 km2) kirlenmiş, Danimarka’dan biraz daha büyük tarımsal alan da (yaklaşık 52.000 km2) harap olmuştur. Yaklaşık 400.000 insan yeniden yerleşime tabi tutulmuş olup toplam 6 milyon insan halen radyasyondan etkilenmiş alanlarda yaşamaya devam ediyor. Çernobil felaketinden doğrudan etkilenen üç ülke, felaketin sürüp giden etkileriyle baş edebilmek için milyonlarca dolar harcamak zorunda kaldığından bölge ekonomileri durgunluğa girdi. Kronik sağlık problemleri özellikle çocuklar arasında kol gezmektedir.”
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi
1986-2001 arasında yalnız Beyaz Rusya’da 8.358 tiroid kanseri vakası yaşandı. 1970 ve 2001 yılları arasında tiroid kanserindeki ortalama artış oranı erkekler arasında neredeyse 9’a(+%775), kadınlar daise 20’ye katlandı (+%1925).
“Radyoaktiviteyi bilmeyen halkım rakamı ne yapsın? Çernobil’le ilgili olarak benden başka kimsenin konuşmaması için emir verdim. Ben Osmanlı devlet geleneğinden geliyorum ve bu hiyerarşi anlayışını benimsiyorum.”
“Radyoaktiviteyi bilmeyen halkım rakamı ne yapsın? Çernobil’le ilgili olarak benden başka kimsenin konuşmaması için emir verdim. Ben Osmanlı devlet geleneğinden geliyorum ve bu hiyerarşi anlayışını benimsiyorum.”
Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, 6 Haziran 1986 TAEK Başkanı
“Türkiye’nin her yerinde balık ve su ürünleri yenebilir. Halkımızın heyecana kapılması için bir sebep yoktur.”
Cahit Aral, Zamanın Sanayi ve Ticaret Bakanı 13 Haziran 1986
ODTÜ Kimya Bölümü’nden İnci Gökmen, M. Algül, A. Gülemen tarafından hazırlanan "Türkiye'nin Karadeniz kıyılarında Çernobil Radyoaktivitesi“ raporu, Çernobil kazasının ardından bize göz göre göre yalan söylendiğini doğruluyor.
Rapor, 1994’te Cs-137 aktivitesi açısından yedi ayrı yerde karşılaşılan yüzey toprağı radyasyon ölçüm değerlerini, TAEK'in 1986'da vermiş olduğu değerlerden yüksek bulmuştu. Doğu Karadeniz bölgesinde alınan toplam 21 toprak örneğinde ortalama Cs-137 aktivitesi 576 Bq/kg iken diğer bölgelerin ortalaması ise 33 Bq/kg. olarak belirlenmişti.
30 ton yüksek, 300 ton orta, 450 ton düşük düzeyde radyoaktif atık üretir.
30 ton yüksek, 300 ton orta, 450 ton düşük düzeyde radyoaktif atık üretir.
UAEA’nın hesabına göre şu anda geçici atık depolama alanlarında270 bin ton civarında atık yakıt çubuğu bulunmaktadır.
(13 000 kamyon)
Japonya’da yaşanan nükleer santral faciasının ardından tüm dünya dersler çıkarır, birçok ülke kendi yurttaşlarının hamlı tepkilerine saygı gösterip ülkelerinin enerji üretim programlarını yeniden düzenler ve denetlerken ve hatta birçok ülke nükleer programını iptal ederken; ülkemizde mevcut AKP Hükümeti, yanlışında hala ısrar ediyor.
Japonya’da yaşanan nükleer santral faciasının ardından tüm dünya dersler çıkarır, birçok ülke kendi yurttaşlarının hamlı tepkilerine saygı gösterip ülkelerinin enerji üretim programlarını yeniden düzenler ve denetlerken ve hatta birçok ülke nükleer programını iptal ederken; ülkemizde mevcut AKP Hükümeti, yanlışında hala ısrar ediyor.
Güç aldığı Nükleer lobiler (dışarıda) ile yandaş şirketleri (içeride) palazlandırmak adına Mersin’de, Sinop’ta ve İğneada’da Nükleer santral kurma inadını halen sürdürüyor.
Bize yansıtılan kadarıyla Japonya'da Fukuşima Santrali'nde yaşananları (tıpkı Çernobil felaketi'nde olduğu gibi) çaresizlikle izledik. Nükleer lobiler, her zaman olduğu gibi, önce gerçekleri gizlemeye, olayı önemsizleştirmeye çalıştılar. Dünya giderek büyüyen felaketin gerçek boyutlarını günler, hatta haftalar sonra ancak yasak bölge ilan edilen yerleşim alanları, tahliye edilen insanlar ve radyasyon yayılımının ulaştığı olağanüstü boyutlar sayesinde doğru olarak algılayabildi.
Bize yansıtılan kadarıyla Japonya'da Fukuşima Santrali'nde yaşananları (tıpkı Çernobil felaketi'nde olduğu gibi) çaresizlikle izledik. Nükleer lobiler, her zaman olduğu gibi, önce gerçekleri gizlemeye, olayı önemsizleştirmeye çalıştılar. Dünya giderek büyüyen felaketin gerçek boyutlarını günler, hatta haftalar sonra ancak yasak bölge ilan edilen yerleşim alanları, tahliye edilen insanlar ve radyasyon yayılımının ulaştığı olağanüstü boyutlar sayesinde doğru olarak algılayabildi.
Fukuşima Nükleer Santrali'nde soğutma görevi gören su pompalarını besleyen jeneratörler önce devre dışı kaldı. Santralin çekirdeğinde yer alan yakıt çubukları soğutulamadı. Daha sonraki günlerde giderek büyüyen radyasyon sızıntısı havaya, suya ve toprağa karıştı. Sonuç olarak Fukuşima Nükleer Santral kazasının seviyesi 5’den 7’ye çıkarıldı.
Fukuşima Nükleer Santrali'nde soğutma görevi gören su pompalarını besleyen jeneratörler önce devre dışı kaldı. Santralin çekirdeğinde yer alan yakıt çubukları soğutulamadı. Daha sonraki günlerde giderek büyüyen radyasyon sızıntısı havaya, suya ve toprağa karıştı. Sonuç olarak Fukuşima Nükleer Santral kazasının seviyesi 5’den 7’ye çıkarıldı.
Fukuşima, dünyadaki nükleer santral kazaları içerisinde Çernobil ile eşdeğer bir kaza olarak tarihe geçti.
Fukuşima, dünyadaki nükleer santral kazaları içerisinde Çernobil ile eşdeğer bir kaza olarak tarihe geçti.
Şimdi sonuçları uzun yıllara yayılacak yeni bir trajedinin başındayız. İnsanların ve doğanın bu olaydan ne oranda etkilendiği ile ilgili istatistikler henüz yapılmadı. Kapitalizmin tüketim çılgınlığını karşılamak üzere bilim ve teknolojiyi zenginlerin dünyasına alet edenler, kaza ile ilgili “bilimsel” gerekçelerini henüz üretemedi.
AKP’nin enerji bakanları “Nükleer santral namus meselemiz oldu” dediler. “Yazı da tura da gelse, hatta para dik bile dursa nükleer santral yapacağız” dediler. Yetmedi; “Bekarlık nükleerden daha fazla yaşam riski oluşturuyor” diye dalga geçtiler. Geçmişten devraldıkları akıl hocalarının Çernobil üzerine yaptığı açıklamalara rahmet okuturcasına, cahil cesareti ile ısrarlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
AKP’nin enerji bakanları “Nükleer santral namus meselemiz oldu” dediler. “Yazı da tura da gelse, hatta para dik bile dursa nükleer santral yapacağız” dediler. Yetmedi; “Bekarlık nükleerden daha fazla yaşam riski oluşturuyor” diye dalga geçtiler. Geçmişten devraldıkları akıl hocalarının Çernobil üzerine yaptığı açıklamalara rahmet okuturcasına, cahil cesareti ile ısrarlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Nükleer santrallar, kirli, pahalı, atık sorunu çözülememiş, riskli bir enerji kaynağıdır.
Nükleer santrallar, kirli, pahalı, atık sorunu çözülememiş, riskli bir enerji kaynağıdır.
Ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynakları potansiyeli değerlendirilmeyi beklemektedir.
Rusya ülkemizin doğalgaz ve petrol açısından dış bağımlılığında büyük paya sahip bir ülke konumundadır. Akkuyu’ya kurdurulacak nükleer santral ile bu bağımlılık katlanacaktır. Çünkü yapılan anlaşma, “Rusya’dan petrol ve doğalgaz yanında elektrik de satın alacağız” anlamına gelmektedir.
Türkiye’nin nükleer teknoloji ve nükleer santral sahibi olacağı iddiaları tamamen kandırmacadır. Yapılan anlaşma ile Türkiye değil, Rusya Türkiye’de nükleer santral sahibi olacaktır.
Türkiye’nin nükleer teknoloji ve nükleer santral sahibi olacağı iddiaları tamamen kandırmacadır. Yapılan anlaşma ile Türkiye değil, Rusya Türkiye’de nükleer santral sahibi olacaktır.
Nükleer santrallardan ucuz elektrik sağlanamamaktadır. Ülkemiz için önerilen fiyat da diğer kaynaklardan elektrik üretim maliyetini katlamaktadır. TETAŞ üzerinden verilen alım garantisi ile 51 milyar dolarlık kaynağın Rusya’ya aktarılması söz konusudur.
Rusya ile iç hukuk sistemi yok sayılarak devletlerarası anlaşma yapılmıştır. İhalesiz bir sürecin işletildiği, başka pazarlıkların döndüğü şaibeli bir anlaşma önümüzde durmaktadır. Rusya’nın kurduğu şirkete yüzde 49’a kadar ortak alma hakkı bulunmaktadır. Bu ortağın kim olacağı da bugüne kadar açıklanmamıştır.
Rusya ile iç hukuk sistemi yok sayılarak devletlerarası anlaşma yapılmıştır. İhalesiz bir sürecin işletildiği, başka pazarlıkların döndüğü şaibeli bir anlaşma önümüzde durmaktadır. Rusya’nın kurduğu şirkete yüzde 49’a kadar ortak alma hakkı bulunmaktadır. Bu ortağın kim olacağı da bugüne kadar açıklanmamıştır.
Rus şirkete 35 yıllık yer lisansı üzerinden inşaat lisansı verilmeye çalışılmaktadır. Oysa Fukuşima’da yaşanan deprem, Akkuyu’nun da deprem bölgesinde olduğu dikkate alındığında, 35 yıllık yer lisansıyla nükleer santral kurulamayacağı açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki şirketin teknolojisinin de deprem riski açısından incelenmesi zaruridir. Bu haliyle Türkiye, nükleer santral macerasında doğayla Rus ruletine soyunmuştur.
Rus şirkete 35 yıllık yer lisansı üzerinden inşaat lisansı verilmeye çalışılmaktadır. Oysa Fukuşima’da yaşanan deprem, Akkuyu’nun da deprem bölgesinde olduğu dikkate alındığında, 35 yıllık yer lisansıyla nükleer santral kurulamayacağı açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki şirketin teknolojisinin de deprem riski açısından incelenmesi zaruridir. Bu haliyle Türkiye, nükleer santral macerasında doğayla Rus ruletine soyunmuştur.
Enerji Verimliliği; belirli bir hizmet (ısıtma, soğutma gibi) veya üretim için harcanan enerji miktarının, teknolojik uygulamalar veya teknik olmayan (daha iyi organizasyon ve yönetim, davranış değişiklikleri gibi) önlemlerle azaltılmasıdır.
Enerji Verimliliği; belirli bir hizmet (ısıtma, soğutma gibi) veya üretim için harcanan enerji miktarının, teknolojik uygulamalar veya teknik olmayan (daha iyi organizasyon ve yönetim, davranış değişiklikleri gibi) önlemlerle azaltılmasıdır.
Enerji Verimliliği, harcanan her birim enerjinin daha çok hizmet ve ürüne dönüşmesidir.
EİE Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan Kasım 2009 tarihli “Enerji Verimliliği, Statüsü ve Gelecek Planlaması” konulu dokümanda
EİE Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan Kasım 2009 tarihli “Enerji Verimliliği, Statüsü ve Gelecek Planlaması” konulu dokümanda
Sanayide %15
İnşaat sektöründe %35
Ulaşım sektöründe %15
asgari enerji tasarrufu potansiyelinin var olduğu belirtilmiştir.
2020 yılı için talep tahmini %20 oranında azaltılabilir (45 MTEP). Bu miktar, yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilenin ve 30 milyon yerleşim birimi için yıllık enerji talebinin 2,5 katı daha fazla enerji anlamına gelmektedir.
Kaynak: EİE
Bugünümüze ve gelecek kuşaklara kara bir miras bırakmamak için tek seçenek vardır:
Bugünümüze ve gelecek kuşaklara kara bir miras bırakmamak için tek seçenek vardır:
Hemen bu sevdadan vazgeçilmelidir. Akkuyu ve Sinop için yapılan tüm anlaşmalar ve yürütülen ikili görüşmeler iptal edilmelidir.
Gözlerimizin önünde yaşanan insanlık trajedisi karşısında hiçbir şey olmamışcasına hareket eden siyasal iktidar, nükleer santralden yayılan radyasyonu evdeki tüp gazla, televizyonla, bilgisayarla karşılaştırarak küçümsüyor.
Gözlerimizin önünde yaşanan insanlık trajedisi karşısında hiçbir şey olmamışcasına hareket eden siyasal iktidar, nükleer santralden yayılan radyasyonu evdeki tüp gazla, televizyonla, bilgisayarla karşılaştırarak küçümsüyor.
AKP Hükümeti'ni bilim insanlarının, meslek odalarının, sendikaların, çevre ve ekoloji kurumlarının uyarılarına kulak vermeye çağırıyoruz.
Nükleer santral gerekçesi olarak sunulan enerji ihtiyacı ve “Karanlıkta kalacağız” söylemleri tam bir aldatmacadır. Enerji alanında yaşanan özelleştirmeler ile Türkiye, enerji yönetim erkini ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarlarına teslim etmiştir.
Nükleer santral gerekçesi olarak sunulan enerji ihtiyacı ve “Karanlıkta kalacağız” söylemleri tam bir aldatmacadır. Enerji alanında yaşanan özelleştirmeler ile Türkiye, enerji yönetim erkini ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarlarına teslim etmiştir.
Enerji üretiminde her zaman doğru seçenekler vardır. Bütün mesele yenilenebilir enerji kaynaklarımızı öne çıkaran doğru bir planlama ve kamusal anlayışın yaratılması, mevcut kaynaklarımızın çevreye uyumlu bir şekilde değerlendirilmesidir.
Anti nükleer mücadele tarihi; 1978’lerde Akkuyu Nükleer Santral Projesi’ne karşı ilk yerel hareketi oluşturan ve önderlik yapan Arslan Eyce ve bu konuyu kamuoyuna taşıyan rahmetli gazeteciler Ömer Sami Coşar ve Örsan Öymen’le başladı.
Anti nükleer mücadele tarihi; 1978’lerde Akkuyu Nükleer Santral Projesi’ne karşı ilk yerel hareketi oluşturan ve önderlik yapan Arslan Eyce ve bu konuyu kamuoyuna taşıyan rahmetli gazeteciler Ömer Sami Coşar ve Örsan Öymen’le başladı.
Türkiye anti nükleer mücadele tarihinin miladı sayılan 16-17 Ekim 1993 tarihli 1. Nükleer Karşıtı Kongre ve yerel nükleer karşıtı platformlar ile yeniden ivme kazandı.
1999 yılı sonunda EMO öncülüğünde doruk noktasına ulaşan “Nükleer Santrallere Karşı Güçbirliği Platformu” çok geniş örgütlerden, farklı gruplardan, binlerce “birey”den oluşmuştur. Genel olarak organik, esnek, informel örgütlenme tarzını benimsemiş, esas olarak renkli ve ses getirici eylemlerle genişleyip, büyüyen ve “proje ömrünce” varolan, “proje” iptal edilince de yok olacak dinamik bir süreçtir.
1999 yılı sonunda EMO öncülüğünde doruk noktasına ulaşan “Nükleer Santrallere Karşı Güçbirliği Platformu” çok geniş örgütlerden, farklı gruplardan, binlerce “birey”den oluşmuştur. Genel olarak organik, esnek, informel örgütlenme tarzını benimsemiş, esas olarak renkli ve ses getirici eylemlerle genişleyip, büyüyen ve “proje ömrünce” varolan, “proje” iptal edilince de yok olacak dinamik bir süreçtir.
“Nükleer enerji santrallerine karşı olma” paydası dışında, hiçbir zaman bir araya gelemeyecek farklı temsiliyet, aidiyet ve ideolojik görüşteki; mesleki, sendikal, siyasal, çevreci, STK, akademik kuruluşlar, köylüler ve “bireyler” mozayiği belki de ülkemizde ilk kez NKP çatısı altında buluşmuştur.
“Nükleer enerji santrallerine karşı olma” paydası dışında, hiçbir zaman bir araya gelemeyecek farklı temsiliyet, aidiyet ve ideolojik görüşteki; mesleki, sendikal, siyasal, çevreci, STK, akademik kuruluşlar, köylüler ve “bireyler” mozayiği belki de ülkemizde ilk kez NKP çatısı altında buluşmuştur.
Bu süreç içinde 2006 yılında Çernobil’in yıl dönümünde belki de Türkiye’nin en büyük çevre mitingi Sinop’ta gerçekleştirilmiştir. Nükleer Karşıtı Platform Türkiye de ne zaman nükleer santrallar gündeme gelse hızla refleks gösteren bir yapıya ve örgütlenmeye kavuşmuştur.
Bu süreç içinde 2006 yılında Çernobil’in yıl dönümünde belki de Türkiye’nin en büyük çevre mitingi Sinop’ta gerçekleştirilmiştir. Nükleer Karşıtı Platform Türkiye de ne zaman nükleer santrallar gündeme gelse hızla refleks gösteren bir yapıya ve örgütlenmeye kavuşmuştur.
NKP bu dinamik refleksini, Çernobil felaketinin 25. yılında büyük bir anma çalışmasıyla tekrar canlandırmış, bu süreçte Japonya’da ortaya çıkan nükleer felaket nedeniyle 24 Nisan 2011 günü İstanbul’da büyük bir miting ile kararlılığını gözler önüne sermiştir.
NKP bu dinamik refleksini, Çernobil felaketinin 25. yılında büyük bir anma çalışmasıyla tekrar canlandırmış, bu süreçte Japonya’da ortaya çıkan nükleer felaket nedeniyle 24 Nisan 2011 günü İstanbul’da büyük bir miting ile kararlılığını gözler önüne sermiştir.