Günlük yaşantılarımızın büyük bir bölümü, çeşitli duygu ve heyecanların izlerini taşır.Aynı gün veya hafta içinde sevinç,korku ,heyecan gibi duyguları bir arada yaşayabiliriz.
Günlük yaşantılarımızın büyük bir bölümü, çeşitli duygu ve heyecanların izlerini taşır.Aynı gün veya hafta içinde sevinç,korku ,heyecan gibi duyguları bir arada yaşayabiliriz.
Toplum bireylerini birbirine bağlayan güdüler ve güdülerle beraber gelen heyecanlar vardır.Duygu ve heyecanı ortadan kaldırırsak,arkadaşlık,düşmanlık ya da ödüllendirme kavramlarını da kaldırmış oluruz.Yani hayatı anlamlı kılan bir şey kalmaz ve insanlar birbirlerine değer vermezler.İyi kötüden,sevilen nefret edilenden ayrılamaz ve duyguları olmayan toplum da varlığını sürdüremez.
Duygular: Objelere ,kişilere veya olaylara yönelik olan bir hazır oluş durumunu ifade eden hislerimizdir .
Duygular: Objelere ,kişilere veya olaylara yönelik olan bir hazır oluş durumunu ifade eden hislerimizdir .
Kızgınlık, korku,memnuniyet, sevgi, keder, sürpriz şeklinde kişilere ve olaylara yönelik hisleri ifade eder.
Duygular çok çeşitlidir fakat genel olarak 6’ya ayrılır:
Duygular çok çeşitlidir fakat genel olarak 6’ya ayrılır:
KIZGINLIK
KORKU
KEDER
MEMNUNİYET(HAZ)
SEVGİ
SÜRPRİZ
Bazıları hemen hiçbir şeyden asla mutlu olmazlar , bazıları ise en ufak şeylerden mutlu olurlar . Bu yaklaşım ; olumlu etkililik ve olumsuz etkililik olarak açıklanır.
Bazıları hemen hiçbir şeyden asla mutlu olmazlar , bazıları ise en ufak şeylerden mutlu olurlar . Bu yaklaşım ; olumlu etkililik ve olumsuz etkililik olarak açıklanır.
Olumlu etkililik: olumlu duygusal durumlara eğilimli olma tecrübesi ,işe iyi tarafından bakmadır . Dışa dönüklüğe benzer, kişinin sempatik ,konuşkan , sosyal ve iddiacı olmasıdır.
Olumsuz etkililik: Duygusal durumlara hep kötü tarafından bakmadır . Bu tip insanlar strese yönelirler ve hep mutsuz olurlar çünkü yaşamın olumsuz olduğu görüşüne odaklanmışlardır.
Duygularımız bizi kişi veya nesnelere yaklaştırır.Sevdiklerimize yaklaşır,sevmediklerimizden uzak dururuz.
Duygularımız bizi kişi veya nesnelere yaklaştırır.Sevdiklerimize yaklaşır,sevmediklerimizden uzak dururuz.
Duygularımız örgüt yaşantısında önemlidir ,çünkü patronunu seven iş gören işyerine severek gider ve çalışmaktan haz duyar.
Duygularımız iş performansı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir . Örneğin ; duygusal yoğunluk yaşadığımızda iyi bir performans gösteremeyiz . Endişe içinde olan çalışan yeterince dikkatli olamaz ve olumlu geri bildirimlerin farkına varamaz, bu nedenle yöneticilerin , çalışanların içinde bulunduğu duygusal durumu dikkate almaları, olumlu bir iş yaşamı yaratmada önemlidir.
Duygularımız iş performansı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir . Örneğin ; duygusal yoğunluk yaşadığımızda iyi bir performans gösteremeyiz . Endişe içinde olan çalışan yeterince dikkatli olamaz ve olumlu geri bildirimlerin farkına varamaz, bu nedenle yöneticilerin , çalışanların içinde bulunduğu duygusal durumu dikkate almaları, olumlu bir iş yaşamı yaratmada önemlidir.
Bireysel davranışları etkileyen bir diğer kavram ise tutumdur. Tutum kavramı günlük yaşantımızda çok sık kullanılan bir kavramdır, “Öğretmenin öğrencilere karşı tutumunu çok beğeniyorum” veya “Öğretmen, öğrencilere karşı çok daha yumuşak ve hoşgörülü bir tutum takınabilir” bu cümlelere örnek olarak verilebilir.
Bireysel davranışları etkileyen bir diğer kavram ise tutumdur. Tutum kavramı günlük yaşantımızda çok sık kullanılan bir kavramdır, “Öğretmenin öğrencilere karşı tutumunu çok beğeniyorum” veya “Öğretmen, öğrencilere karşı çok daha yumuşak ve hoşgörülü bir tutum takınabilir” bu cümlelere örnek olarak verilebilir.
Tutumlar, bireyin bir psikolojik nesne ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan eğilim olarak tanımlanabilirler, kişiye özgü olup oldukça karmaşıktırlar.
TUTUM : Bireyin belli bir objeye veya kimseye karşı zihinsel açıdan hazır oluş durumu veya belirli bir biçimde tavır alışıdır.
Birçok nedenden dolayı bir yöneticiyi sevmeyebiliriz.
Bir işadamının şirketini yaşatabilmesi yada bir politikacının seçim kazanması için insanların olumlu tutumuna ihtiyacı vardır.
Duygular ile tutumlar arasında belirli ilişkiler vardır.Genelde duygularımız deneyimlerimize dayalı, hissedilir ve kısa sürelidir.
Duygular ile tutumlar arasında belirli ilişkiler vardır.Genelde duygularımız deneyimlerimize dayalı, hissedilir ve kısa sürelidir.
Buna karşı tutumlar bir karar sürecidir. Düşünülür ve uzun süre değişmez ,süreklilik arz eder.
Tutumlar, bir nesne, bir durum veya bir kişiyle ilgili nasıl bir ilişki kurmamız gerektiği konusunda bize yardımcı olur, tutumlarımız sayesinde bunlarla ilişkilerimizde her sefer sıfırdan başlamayız.
Tutumlar, bir nesne, bir durum veya bir kişiyle ilgili nasıl bir ilişki kurmamız gerektiği konusunda bize yardımcı olur, tutumlarımız sayesinde bunlarla ilişkilerimizde her sefer sıfırdan başlamayız.
Tepkisizlik ve suskunluk da bir tutumdur. Toplumbilimci Elisabeth Noelle Neumann’ın“suskunluk sarmalı” kuramına göre insanlar görüşlerinin benimsenmeyeceğini ve destek görmeyeceğini düşünüyorlarsa bunları dile getirmekten kaçınmakta, tersi durumda görüşleri hakkında konuşmaktadırlar.
Davranışsal: Sahip olduğumuz duygu ve inanca bağlı olarak hareket etme veya davranışta bulunma eğilimidir.
Muzafer Şerif ile Carolyn Şerif 1950 yılında Haramiler Mağarası olarak bilinen alan araştırmasında çocukların farklı koşullarda birbirlerine karşı tutumlarını incelemişlerdir. Araştırmacılar çalışmanın ilk haftasında birbirlerini daha önceden hiç tanımayan çocukları rastgele iki gruba ayırmışlar ve çocukların yalnızca kendi grubunda olan çocuklarla etkileşimde olmalarına izin vermişlerdir. Bu aşamada, her iki grupta grup liderinin, grup-içi aidiyetin, özgün etkinliklerin ve takma adların çok kısa zamanda ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Çalışmanın ikinci haftasında, düzenlenen bir dizi takım oyunu ile gruplar arasında bir rekabet ortamı oluşturmuş ve çocuklara yarışmalarda en çok kazanan takımın hafta sonunda tüm ödülleri alacağı açıklanmıştır. Bu süreçte, rekabet eden iki grup arasında şiddetli çatışma ortaya çıkmış, çocukların diğer gruptakilere karşı sözel ve fiziksel saldırganlık içeren davranışlarında bulundukları, hatta araştırmanın sonunda kazanan grubun kazandıkları ödülü çaldıkları görülmüştür. Bu süre içinde, araştırmacıların, birbirlerine düşmanca yaklaşan bu iki grubun arasında olumlu yönde, dostane ve sıcak ilişkiler geliştirme çabaları sonuç vermemiş ve hatta ters tepmiştir. Araştırmanın üçüncü haftasında ise tüm çocuklara yönelik, kampa su getiren borunun patlaması ve kampa yiyecek taşıyan kamyonun tekerleğinin hendeğe saplanması gibi ancak herkesin işbirliği ile çözülebilecek ortak düzmece sorunlar oluşturulmuş, çocuklar bu sorunlar etrafında bir araya gelmek durumunda bırakılmışlardır. Bu hafta süresince çocuklar, ortak sorunları giderme doğrultusunda işbirliği yapmışlardır. Araştırmanın belki de en önemli bulgusu, bu işbirliği ve dayanışma sonucunda, kamptan dönüş yolunda çocukların önemli bir bölümünün diğer gruptan çocuklarla iyi arkadaşlıklar kurmaları olmuştur.
Muzafer Şerif ile Carolyn Şerif 1950 yılında Haramiler Mağarası olarak bilinen alan araştırmasında çocukların farklı koşullarda birbirlerine karşı tutumlarını incelemişlerdir. Araştırmacılar çalışmanın ilk haftasında birbirlerini daha önceden hiç tanımayan çocukları rastgele iki gruba ayırmışlar ve çocukların yalnızca kendi grubunda olan çocuklarla etkileşimde olmalarına izin vermişlerdir. Bu aşamada, her iki grupta grup liderinin, grup-içi aidiyetin, özgün etkinliklerin ve takma adların çok kısa zamanda ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Çalışmanın ikinci haftasında, düzenlenen bir dizi takım oyunu ile gruplar arasında bir rekabet ortamı oluşturmuş ve çocuklara yarışmalarda en çok kazanan takımın hafta sonunda tüm ödülleri alacağı açıklanmıştır. Bu süreçte, rekabet eden iki grup arasında şiddetli çatışma ortaya çıkmış, çocukların diğer gruptakilere karşı sözel ve fiziksel saldırganlık içeren davranışlarında bulundukları, hatta araştırmanın sonunda kazanan grubun kazandıkları ödülü çaldıkları görülmüştür. Bu süre içinde, araştırmacıların, birbirlerine düşmanca yaklaşan bu iki grubun arasında olumlu yönde, dostane ve sıcak ilişkiler geliştirme çabaları sonuç vermemiş ve hatta ters tepmiştir. Araştırmanın üçüncü haftasında ise tüm çocuklara yönelik, kampa su getiren borunun patlaması ve kampa yiyecek taşıyan kamyonun tekerleğinin hendeğe saplanması gibi ancak herkesin işbirliği ile çözülebilecek ortak düzmece sorunlar oluşturulmuş, çocuklar bu sorunlar etrafında bir araya gelmek durumunda bırakılmışlardır. Bu hafta süresince çocuklar, ortak sorunları giderme doğrultusunda işbirliği yapmışlardır. Araştırmanın belki de en önemli bulgusu, bu işbirliği ve dayanışma sonucunda, kamptan dönüş yolunda çocukların önemli bir bölümünün diğer gruptan çocuklarla iyi arkadaşlıklar kurmaları olmuştur.
Bu araştırma açık bir biçimde, koşulların tutum belirleme konusunda önemli olduğunu, çatışmanın ayrımcı tutumları, dayanışmanın ise dostça ilişkileri ve tutumları pekiştirdiğini göstermiştir.