Eğilmez, Mahfi (2001), Anitta’nın Laneti, 2. Baskı, Om Yayınevi, İstanbul.
Erken Hitit Dönemi
İlk göç Kafkaslardan bugünkü Suriye’ye yapıldı. Ve ikinci göç başlıyor.
Atları ile beraber 3.000 kişilik bir grup, Hurri (Güneydoğu Anadolu ile Suriye arasındaki bölge- At yetiştiriciliğinde uzman bir toplum) ülkesinden kalkıp, Asurlulardan güzelliklerini dinledikleri Hatti’lere ait Hattuşa’ya doğru yola çıkarlar. Çünkü kendi yerleri bir kaç yıldır kuraklıkla boğuşmakta. Onlardan önce de bazı Hitit’li gruplar çeşitli yerlere yerleşip, Hattiler’le kaynaşır. Geride büyük bir çoğunluk göçe katılmayıp kalmaya devam eder (11).
Geldiklerinde Hattuşalılar bu kadar fazla sayıdaki kişiyi kabul etmez. Yaşlılar meclisi bir karar alır (bu meclis zamanla her Hitit kentinde yer alır ve yine zamanla bu meclis Hattuşa için soylular meclisi biçimini alarak Panku’ya dönüşür). Buna göre kimsenin yaşamadığı Kuşşara’ya (Kızılırmak yayının dışına orta-batıda tuz gölünün aşağısında yada Huri ülkesine yakın olan ilk yerleşim yerinin adı) yerleşme kararı alınır. Böylece Kuşşara Hititlerin ilk başkenti olur. Ama ilk Kral olan Pithana’nın (MÖ 1800) aklında sürekli Hattuşa var. Hititlerin atlı arabalarına ve at yetiştiriciliğine Hattuşa’nın dışındaki Hattiler imrenerek bakarlar. İlk yerleşen Hitit’liler de şaşkınlıkla bakarlar. Çünkü bu arabalar onlar zamanında yoktur (15).
Yıllarca Hititler yaşam sürer. Bu zaman zarfında çevrede çoğunda Hatti’lerin yaşadığı bir çok kent krallığı var. Hattuşa’dan başka Neşa, Zalpuvaş, Ankuwa, Ullama, Harkimaş ve Şalativasa en büyük Hatti kentleri. Kuzeyde Karadeniz kıyılarında Palalar ve Kaşkalar yaşar. Batıda Arzawalar, güneyde ise Tabal, Kizzuwatna Hilakku , Hattina krallıkları var. Güneydoğu’da Mısır ile geldikleri yer olan Huriler arasında Amurru toprakları var. Hurilerin sınırdaşı savaşçı bir kavim olan Asur Krallığı var. (16)
O dönemde ticarette ileri giden Asur tüccarları kurdukları Karum’larla bütün Hatti ülkesinin her tarafında cirit atıyor. Hatti ülkesinin bütün kent krallarını hediyelere boğuyorlar ve karşılığında mallarını (kap, kacak, giyim ve takılar vb.) pazarlıyorlar. Yerli halka ileride elde edecekleri ürün karşılığında yüksek faizle borç veriyorlar. Halk bu durumdan çok şikayet eder, ama Krallar hediyelerden memnundur. Hitit Kralı Pithana ise Kuşşara’da Asurluların sadece ticaretine izin verir, ancak borç ilişkisini yasaklar. Asurluların satın alamadığı Pithana zamanla borç ilişkisinden mağdur olan komşu kent halkları için de sanki bir kurtarıcı gibi algılanır. (17).
Pithana bu koşullarda, daha önce gelen Hititli yerleşimcilerin de yaşadığı Neşa (Bir görüşe göre Kayseri-Kültepe ve Kaniş te aynı yerdir.) kentini bir gecede alır (18). Bu arada Hattilerin fırtına tanrısı Hepat (Hepat, Friglerde ve diğer kültürlerde Kibele ve geç Hititlerde Kubaba adıyla yeniden ortaya çıkıyor) ve ana tanrıça Teşup, Hititlerce de benimsenir. Bu arada Pithana, tanrılara verilen kurban sayısını tartışmaya açar ama yaşlılar meclisi şiddetle karşı çıkar.
Pithana ölür ve yerine baş rahip ünvanını üstlenmiş genç olan oğlu Anitta kral olur (MÖ 1800 yıllarında hüküm sürer). Anitta ilk iş olarak yaşlılar meclisi ile beraber babasının ömründe yapamadığı Hattuşa’yı ele geçirmeye koyulur. İlk iş, krallığın devri sırasındaki dönemi fırsat bilen ve haraç ödemeyi bırakan (asker vermek de haraç şeklidir), Neşa, Ulamla, Harkivaş, Zalpuvaş ve Şalativasa krallarını dize getirmek. Anitta hepsini ele geçirir ve tekrar Kuşşara Krallığı’na bağlar. Neşa Kentini (Hititlerin ikinci başkent)i başkent yapar. Sırada Hititlerce efsaneleşmiş Hattuşa var. 15 gün kent surların dışında beklerler, sayıca düşük kent halkını açlığa mahkum ederler ve sonuçta Hattuşa’yı fazla çabalamadan ele geçirirler. Ancak Anitta, Hattuşa’nın hayallerindeki gibi büyük ve zengin bir yer olmadığını anlar. Zaten Asurlu tüccarlar kentin varlığını alacaklarına karşılık almışlar, zafer için tanrılara verilecek kurban karşılığı bile bulunamaz. Çok sinirlenir Anitta ve kenti yıkarak ateşe verir. Her tarafına yaban otu ektirir (31). Aslında bir çok kişi kentin yerleşmek için çok uygun olduğunu düşünür, ama Anitta bir kere lanet etmiştir buraya. Kuşşara’ya dönüşte sanki zafer değil de, hayal kırıklığının getirdiği bir yenilgi duygusu vardır içinde. Döndüğünde Neşa’yı bakent yaptığını açıklar. Ve şehir halkının önemli bir bölümüyle Neşa’ya taşınır.
Kuşşara krallığı, bu zaferle artık Hatti ülkesinin en büyüğü olur. Anitta da Krallar Kralı. Çünkü bir çok kral artık ona bağlıdır ve krallıkların topraklarının sahibidir. Artık Hatti egemenliği bitmiş, Hitit egemenlik dönemi başlar. Asur ticaret sömürüsü de böylece biter. Asurlu ticcarlar yine ticaret yaparlar ama borca dayalı işlemler biter.
Anitta’nın lanetine rağmen, ölümünden sonra kral olan Tuthaliya (MÖ 1740/1710) zamanında Hattuşa yeniden imar edilir ve ilk yerleşim başlar. Bu yerleşim sonraki kral Pusarruma (MÖ 1710/1680) zamanında da devam eder. Bu krallar zamanında Panku (kentlerde yaşlılar meclisi, Başkent Hattuşa’da ise Panku-soylular meclisi) güçlenir (Panku, kelime anlamıyla “hep birlikte, hepsi” demektir. Hititlerdeki yüksek hukuk düzeni Panku ile birleşince, odönem için inanması zor bir demokratik sayılabilecek bir meşruti monarşi yönetimi ortaya çıkar. Meşruti monarşinin başlangıcının, MS 1215 yılında İngiliz soyluların Kral Yurtsuz John’a imzalattırdıkları Manga Carta olarak bilinmesi adet olunmuştur. Aslında bu tarihten 3000 yıl önce ortaya çıkan Panku’yu nereye yerleştirmek gerekir acaba?160)
Sonraki kral Labarna olur. Bir anlamda Hitit devletinin gerçek kurucusu. Karısı ise Tavananna’dır (çoğu belgede ikisinin de mührü var. Sonraki baş kraliçeler Tavananna adını unvan olarak kullanır). Labarna zamanında Hattuşa’ya yerleşim artar özellikle de başkent Neşa’dan. Kale ve surlar yapılır, şehir girişine kapılar inşa edilir. Girişler sadece bu kapıdan yapılır. Şehre kil künklerle yukarıdaki dereden su getirilir ve su havuzlara boşalır. Büyük tapınak inşası biter. Kent surlarla inşa edilir ve Kral sarayı şehrin yan tarafında yükselir. Böylece Hattuşa Hatti ülkesinin en ünlü kenti olur. Anitta’nın laneti tutmaz ve Maraşantiya ( Kızılırmak’a Hitit’lerin verdiği ad) kıvrımının içindeki kent imar edilir. Taş bloklara yaslı kapılar, artık dönerek açılmaya başlar ve Hitit uygarlığı kent devletlerinde ve özellikle Hattuşa’da giderek genişler. Yapılan Hapla (Halep) seferi bir sonuç vermez ve bu savaştan dönen Labarna bir süre sonra ölür.
Labarna ölünce Kral Hattuşili (Hattuşalı anlamındadır) olur. Asıl adı bu olmasa da ,bu ismi özellikle alır. Babasının adını da önüne ekler: Labarna Hattuşili. Krallığın devrinde hiçbir kent isyan etmez. Artık giderek kalabalıklaşan şehri büyütmek için yukarıya da bir şehir yaptırmaya başlar. Artık Hattuşa’da iki şehir olmaktadır: Aşağı Şehir ve Yukarı Şehir. Surlar yukarı kenti de içine alacak şekilde uzatılır. Mittani Krallığından (Suriye civarında Hurilerin kurduğu krallık) at yetiştiriciliğinde ve binicilikte ünlü bir Hurri olan Kikkuli’yi getirtir. Bu sayede at yetiştiriciliği ve binicilikte Hititler, Hatti ülkesinde bir efsane olurlar. Hattulişi babası Labarna’nın öcünü almak ve daha da zenginleşmek için Halpa’ya savaş açar ve galip gelir. Ancak bu sefer onu hasta eder. Ölümle pençeleşirken karısı Kraliçe Haştiyar ve oğlu Labarna ona hiç bakmazlar. Anne oğul ülkeyi yönetmeye kalkarlar. Bu duruma kızan Hattuşili ölmeden önce Panku’yu toplayarak bir karar alır: Ailesinin aşağı kentte oturtulmasını emreder ve sadakatsiz oğlunu değil, torunu Murşili’yi Kral ilan eder ve ona adil ve alçakgönüllü olması öğüdünde bulunur. Gelişmeleri ve Krala saygısızlık yapıldığını bilen Panku üyeleri bu kararı onaylar.
Murşili evliliklerine karşı çıktığı ve hiç sevmediği baş içki sunucusu Hantili’ye (Murşilinin kız kardeşi Harapşili’nin kocası) çok aşağılayıcı davranışlar sergiler. Baş içki sunucusu en güvenilir kişilerden seçilmesine rağmen Murşili Hantiliye güvenmez ve içkiyi bir de başkasına içirerek içer. Bu durum Hantili ailesinin çok zoruna gider. Hantili de karısını Kraliçelikle kandırıp Murşiliyi öldürme kararı alırlar. Olaya Hantili’nin oğlu Pişşeni ve damadı Zidanta da dahildir. Hantili suikastten sonra oğlu Pişşeni için Merdiven Büyüğü (gelecek kral-veliaht prens), Zidanta için de At Uşağı (Mareşal) olacağını vaat eder. Darbe gerçekleşir ve böylece Hantili Kral, Harapşili baş kraliçe olur. Panku tepkisi cılız kalır.
Tahttaki karışık durum çevreyi harekete geçirir. Kuzeyde Kaşkalar, Hattuşa’nı kuzeydoğusundaki Nerik ve Tiliura kentini alır. Huriler ayaklanıp Hatti ülkesinin doğusunu istila eder. Hititler Hantili döneminde, Labarna, Hattuşili ve Murşili dönemlerinde aldıkları toprakların büyük bölümünü kaybeder. Hantili eceliyle ölür. Ama yerine oğlu Pişşeni geçecekken, At Uşağı Zidanta onu öldürerek Krallığını ilan eder. Tam Bir taht kavgası dönemine girilir. Zidanta’yı da kendi öz oğlu Ammuna öldürür ve Kral olur. Başarısız bir dönemin ardından da Huziyya tahta geçer. Huzziya, kız kardeşi İştapariya ve onun kocası Telipinu’yu kendisi için tehdit görerek öldürmek ister ama Telipinu (MÖ 1525/1500) baskın çıkar ve Kral o olur.
Telipinu Huzziya’yı da sürgüne gönderirler. Ya zorla yada cinayetle 5 Kralın tahttan indirilmesi, Hitit tarihinin en karışık dönemi olur. Ama Telipinu’nun tahta çıkmasıyla bu dönem sona erer. Telipinu, adını yenileme anlamına gelen bir Hatti tanrısından alır. Çünkü reform yapmayı kafasına koymuştur (56). Telipinu hemen Hitit yasalarını düzenler ve günceller. Öncelikle Taht kavgasını önleyecek şekilde, taht için bir sıralama yasası yapar. Buna göre birinci prens kral olacak, yoksa ikinci dereceden bir oğul, eğer hiç oğul yoksa birinci dereceden prensesin evleneceği kişi kral olacaktır (57). Tarihe bu, dünyanın en ilginç hukuk ve protokol düzeni olarak “Telipinu Fermanı” olarak geçer. Kısas yerine tazminata dayalı ceza hukuku getirir. Panku’nun ağırlığını arttırır.
Bu ara dönem için yetersiz bilgi vardır. Ancak Tuthaliya (MÖ 1400/1375) hüküm sürmüştür (III.Tuthaliya’nın oğlu) ve I. Şuppilulima onu tahttan indirmiştir.
Hitit İmparatorluk Dönemi
Ve Büyük Kral Şuppilulima Dönemi (MÖ 1375/1335). Şuppilulima zamanında mısırda üç kez firavun değişir. Önce Amenofis. Amenofis’e taht geçtiği için Şuppilulima komşusuna hediyeler gönderir. Ancak bu firavunun amansız bir hastalığı, bu gün mafran sendromu denen bir hastalığı vardır. Bu nedenle kemikleri uzar, vücut yapısı değişir ve giderek çirkinleşir. İnsan içine çıkamaz duruma gelir. Ayrıca Amenofis, Mısır’ın tanrılarını reddedip, Güneş Tanrısı Ra yerine, kendi güneş tanrısı Aton’a tapınmaya başlar. Hatta adını değiştirip, Aton’a tapınan anlamına gelen Akhenaton adını alır. Ülkesinin başkenti Teb’i terk eder ve kendi yaptırdığı Amarna şehrini başkent yaparak buraya taşınır (Akhenaton bu başkente Aketaton adını verirI.
Halk özellikle Amon rahipleri, geleneksel tanrılarını değiştirmesi, eski rahip otoritelerinin zayıflaması ve başkenti taşıması nedeniyle firavun Akenhaton’a kızgındır. İki karısı vardır: Kiy ve Nefertiti. Akheaton’un hastalığının iyice ilerlemesi ve kendini iyice die vermesiyle, ülke yönetimi emri altındaki üç memur tarafından idare edilir: Ay (Ai), Merira ve Pahnesi. Ay başvezir durumundadır. Mısır’ın bu zayıf ve karışık durumdan yararlanan Şuppilulima bazı Mısır kentlerini ele geçirir. Bu arada Firavun Akhenaton ölür. Yerine babası gibi kendini yeni dine adamış olan ilk karısından olan tek oğlu Smenkare firavun olur. Kısa süre sonra Smenkare de ölür. Sülalenin tek erkek çocuğu Nefertiti’den olma oğlu 10 yaşındaki Tutenkaton’dur. Ancak Tutenkaton, Firavun Akhenaton’un ikinci karısındandır, yani üvey evlat konumundadır. Tahta geçmesi için Akhenaton’un ilk karısından olma bir kızıyla elenmesi gerekir. Ankesenpaton (ölen Smenkare’nin kızkardeşi) ile evlenerek, Mısır tahtına geçer. Aslında iki üvey kardeş evlenir. Mısır’ın karmakarışık olduğu bu dönemde, halkın isteği ve aslında geriden ülkeyi yöneten Ay’ın da etkisiyle, Teb tekrar başkent olur. Bu karar Firavun’un diğer iki önemli adamı Merira ve Pahnesi’nin sonu demektir. Çünkü onlar Aton rahipleridir. Ancak başkent tekrar Teb’e geçince teni din terk edilir ve tekrar eski din gündeme gelir. Ay böylece iki etkili simi Meria ve Pahnesi’yi devre dışı bırakır. Yeni firavun ev karısı Teb’e gelince Tutenkaton’un adı Tutenkamon, Ankesenpaton’un adı ise Ankesenamon olur. Amon rahipleri de eski gücüne kavuşurlar. Bu nedenle Ay’a minettar kalırlar. Ay ve karısı Tiy, çocuk denebilecek firavun ve karısını idare ederler ve bir anlamda karı koca ülkeyi yönetirler. Ay, Mısır ordular komutanı Horemheb ile anlaşır. Buna göre Tutenkamon’u öldürecekler ve önce Ay firavun olacak, onda sonra da Horemheb. Ama bir sorun vardı. İkisi de firavun soyundan gelmiyorlardı. Bu nedenle Ay, Tutankamon’un genç karısı Akesenamon ile evlenecek (mısır yasalarına göre Ay, Ankesenamon’un desteğini almadan tahta oturamayacaktır), ancak çocuk yapmayacak (zaten 70 yaşındadır), geride veliaht kalmayacağı içinde bundan sonra Horemheb tahta oturacak. Plan uygulanır ve Firavun Tutenkamon öldürülür. Ancak Akesenamon nefret ettiği Baş vezir Ay’ın evlilik teklifini ret eder.
Bu arada Hatti ülkesin, büyük Kralı Şuppilulima zaferden zafere koşar. Önce kuzeydeki Kaşka’ları egemenliği altına alır. Ardından da Batıdaki krallıklarla barış anlaşmaları yapar. Arzawa Kralına kızını vererek dostluk ilişkisini güçlendirir. Güneyde Kizzuvatna ve Amurru krallıklarını kendine bağlar. Sonra Fırat’a doğru ordusuyla hareket eder ve önüne çıkan krallıkları yener. Onları Hatti ülkesine bağımlı kılar. Sonra Dicle’ye doğru yürür ve Hurriler’in ülkesi Mitanni krallı Atatama’yı yener, şehri yıkıp, kendisine bağlar. Aradan geçen zamanda sadece Hapla(Halep) isyan eder. Şuppilulima Halpa’ya dersini vermek ve Kargamış ile Amka’yı da alarak Mısır ve Asur ile arada bir tampon devlet kurmak ister. Bu sırada Mukis (Hatay), Nuhase ve Niya (Hatay ile Halep arasındaki bölge) Kralları da isyan edip, Hititlere bağlı kalmakta ısrar eden Ugarit Kralı Nikmandu’nun topraklarını elinden alıp yağma ederler. Nikmandu bu durumu bir mektupla bildirerek Şuppilulima’dan yardım ister. Bunun üzerine Şuppilulima, hedefin sadece Hapla olmadığını düşünerek, tek seferde bölgedeki tüm düzeni sağlayacak şekilde daha güçlü bir orduyla sefere çıkar. Büyük Kral oğulları Telipinu ve Piyassili ile beraber, daha önce almış olduğu yerlere, ikinci kez sefere başlar. Önce Mukis, Nuhase ve Niya Krallarını yener. Ugarit Kralı Nikmandu’ya bağlılığından ötürü topraklarını geri verir ve Nikmandu’dan alacağı haraç listesini de tablete kazdırır: 12 mina 20 şekel altın (1 mina= 40 şekel, 1 şekel=8,4 gram tutarında bir ağırlık ölçüsü ve ayı zamanda Hitit para birimi. 8,4 gram ağırlığında gümüş halka yada çubuklardan oluşan paraya 1 şekel deniyor. Yani bu günkü gibi yuvarlak para yok), 1 mina ağırlığında bir altın kupa, 4 keten giysi, bir büyük keten giysi, 500 şekel kırmızı ve 500 şekel mavi erguvan yün; Kraliçe’ye 30 şekel ağırlığında bir altın kupa, bir keten giysi, 100 şekel kırmızı ve 100 şekel mavi erguvan yün; Merdiven büyüğü için (Veliaht prens Telipinu) 30 şekel ağırlığında altın kupa, bir keten giysi, 100 şekel mavi ve 100 şekel kırmızı erguvan yün; Başyazıcı için (Hattuşaziti) 30 şekellik bir gümüş kupa, bir keten giysi, 100 şekel mavi ve 100 şekel kırmızı erguvan yün. Bu liste önce tahta üzerine sürülmüş balmumuna yazılır ve arkasından da kil tablete geçirilir. Metnin sonunu da Şuppilulima ve Hititin Tavanannası (Duduhepa) mühürlerler. Sonra hedef Kargamış ve Hapla. Her ikisini de ele geçirir. Adet olduğu üzere de geçici krallığa tanrı heykellerini diktirir. Hattuşa’dan oldukça uzaklaşılmış durumdadır ve işleri bitmemiştir, sırada Amka vardır. Yani bir süre buralarda kalmak zorunludur. Bu nedenle Şuppilulima Kargamış’ı geçici başkent ilan eder. Amka ‘yı da alır. Özellikle Amka zaferi, Hitit Kralı Şuppilulima’yı üç nesildir güçsüz dönem geçiren Mısır’da korkulan bir efsane haline getirir. Krallar Kralı, Hatti Kralı, Göklerin Fırtına Tanrısı Teşup’un sevgilisi, artık Firavun’un bazı kentlerini de almış olarak Mısır’a çok yaklaşır. Oğlu Telipinu’yu Halpa’ya, diğer oğlu Piyassili’yi de Kargamış’a kral olarak atar. Ancak Mısır’a saldırmayı düşünmez. Şuppilulima geri Hattuşa’ya döner ve zaferi başkent halkıyla kutlar. O artık dünyanın en büyük kralıdır ve dünyadaki iki süper güçten birisi Mısır’la beraber Hitit İmparatorluğudur. Şuppilulima, geri Kargamış’a döner ve Hititler’e bağlı Astata ülkesinin Fırat Nehri kenarındaki yeni liman kentinin inşasına başlar: Emar (Emar, Kargamış’ın 100km aşağısındaki Fırat kıyılarında bir yayla. Şehrin tamamlanması Şuppilulima’nın oğlu II. Murşili zamanındadır). Emar kenti, Asur ve Babil’e karşı sınırda bir gözdağı kenti olacaktır. Şuppilulima Hattuşa’ya dönecekken Mısır ülkesinden ilginç bir mektup alır.
Mektupta Mısır Kraliçesi Ankesenamon, (Hititler bu kişiye kralın karısı anlamında Dhamunzu derler) kocasının öldüğünü, korkmakta olduğunu, kendisinin çok oğlu olduğunu ve birini koca olarak kendisine göndermesini ister. Ankesenamon böylece Mısır Kraliçesi olmayı sürdürecek, Ay ile evlenmekten kurtulacak ve Hitit karalının da desteğini alacaktır. Hititliler çocuk firavun Tutenkamon’un öldüğünü böylece anlarlar. Bu gerçek bir teklif midir, yoksa bir tuzak mı çok düşünürler. Sonunda Şuppilulima yorgun ve karıları Duduhepa ve Henti’yi özlemiş olarak Hattuşa’ya dönüşe geçer ve mektubun aslı olup olmadığını anlamak için de Başdanışman Hatuşaziti’yi Mısır’a casus olarak gönderir. Hattuşadaki aşağı kentin batı kapısından askerler ve Şuppilulima ve muhafızları da Kral kapısından sevinç gösterileri ile içeri girerler. Kutlamalar günlerce sürer yemekler yenilir ellerinde çaplalarla (üst üste konmuş iki maden levhadan oluşan ve birbirine vurulduğunda zil benzeri ses çıkaran çalgı) kızlar dans eder.
Bu arada Hattuşaziti Mısırdan elde ettiği bilgilerle ve Ankesenamon’dan casuslar aracılığıyla aldığı mektupla döner. Mısır kuraklık yaşamakta, Nil nehri aynı Maraşantiya (Kızılırmak) gibi küçülmüştü. Mektupta Ankesenamon yine isteğini tekrarlamaktadır. Bunun üzerine Şuppilulima, Surlarla çevrili sarayından etrafa baktı, buradan Büyük Kale’nin neredeyse tamamı görülebiliyordu. Ve düşüncelere dalmayı bırakıp Panku’yu toplantıya çağırdı. Toplantıdan çıkan karar, Prens Zannanza’nın (önceleri bu ad prensin adı zannediliyordu ama bu prensin adı aslında bilinmiyor. Zannanza, Hitit dilinde “Kralın Oğlu Pres” demektir(92)) Ankesenamon’a koca ve Mısır’a Kral/firavun olarak gönderilmesidir. Böylece Hitit imparatorluğu, Hatti ülkesinden Mezopotamya’ya uzanan ve tüm dünyayı fethedebilecek bir güç olacaktır.
Duduhepa’nın (Hitilerin Tavanannası ve muhtemelen gelecekte Firavnun annesi) oğlu Zannanza 60 kişilik birlik ve 10 savaş arabasıyla ve bu arabalardan 3’ü kraliçeye için hazırlanmış hediyelerle dolu halde yola çıkar. Şuppilulima Kral dışında kimsenin girip çıkamadığı Kral kapısından bu yeni Kral/firavun adayının çıkmasına izin verdi (93). Şuppilulima’nın uzun karar verme süreci içinde Mısır’da Ay (mısır’ın Babası-Başvezir) ve Horemheb (başkomutan) bu haberi alırlar ve Genç Zannanza’yı öldürüp eşyalara el koyarlar. Haber Hattuşa’ya ulaşır ve bu suikast Hititler ile Mısır’ın, iki süper gücün Kadeş antlaşmasına kadar büyük düşmanlığını başlatır.
Bu arada Ay, Ankesanamon’un isteksizliğine rağmen Kraliçeyle evlenip, Mısır tarihinde Firavun soyundan gelmeyen ilk firavun olarak tahta oturur. Bu arada AY’ın gerçek Karısı Tiy (Nefertiti’nin hizmetkarı ve kızı olan Ankesenamon’un bebekliğiyle ilgilenmiş hizmetçi) kocasının bu küçük kızla evliliğini çekemez ve kendisi kraliçe olma ister. Bunun üzerine Kurnaz Karı koca, Ankesenamon’u, Şuppilulimaya gönderdiği mektuplar nedeniyle yargılanmasını sağlarlar ve onu hapse attırmak isterler. Bu arada soylu Ankesenamon içinde bulunduğu durumdan kurtuluş için zehir içerek intihar eder. Böylece Firavunlar temsilcisinin soyu Mısır’da tükenir.
Ay’ın ölümünden sonra tahta plan gereği Horemheb geçer. Bu arada Şuppilulima oğlunun ve Hitit imparatorluğunun öcünü almak için Panku onayıyla Mısır’la savaş kararı alır.
Hititler, intikam duygusu içinde, akıp yıkarak (ilk kez bu denli şiddet gösteriliyor) Şam’a kadar gelir. Henüz Mısır direnişi yoktur. Ordu yorulmuştur. Şuppilulima Zannanza’nın öcünün bir derece alındığına karar verir ve kurdurduğu Emar şehrine uğrayarak Hattuşa’ya geri döner.Genç firavun Tutenkamon’un öldürülüşü üzerinden 4 yıl geçmişti. Bu dört yıl Mısır için karanlıklar dönemi ve Hititler için kazançlı dönemdi. Yaşlanan Şuppilulima oğulları Arnuvanda ve Murşili’ye Zannanza’nın intikamının alınmasını tembih ederek bir kış günü ölür.
Bekar olan Arnuvanda tahta geçer (MÖ 1335/1334) ve kız kardeşi Aşmunikal de kraliçe olur. Ancak iki kardeş vebanın pençesindedir. Bu arada Kaşkalar yeniden Hitit kentlerine (Nerik, Hurşama, Kastama, Serisa, Himmuva, Hura, Dankusa, Tarugga, Ilaluha, Zihhana, Spidduva, Vashaya ve Patalliya) saldırı yapmaya başlarlar ve yakıp yıkarlar. Panku’nun önerilerine rağmen iki kardeş de savaş istemez ve pasif tutum sergilerler. Hitit zayıflamaya başlar. Bu arada iki kardeş de vebadan ölür. Tahta kardeş Murşili geçer.
Murşili (1334/1306) hemen hareket eder. 10 yıl boyunca başarılı savaşlar yapar. Önce Arzawa Kralını ve Kaşka boylarını bozguna uğratır ve sonra Ahiyyava’ları. Bunları tekrar Hitit ülkesine bağlar. Ancak bu arada, Kargamış’a Babası Şuppilulima’nın kral olarak atadığı kardeşi Piyassili (kral olduktan sonra adını Şarkuşuk olarak değiştirmiştir) güneyde güçlenir, çevresini kendine bağlar ve bağımsızlık ilan eder. Murşili buraya sefer düzenler ve tekrar Kargamışı kendine bağlar. Zamanla Murşili, hastalık nedeniyle konuşma yeteneğini kaybeder. Gücü zayıflar. Ana Kraliçe Tavananna’nın (Duduhepa) yönetimde egemendir. Murşili’nin karısı da bu durumdan şikayetçidir. Ülkesinde veba salgını vardır. Tabletlerde yer alan ve döneminin önemli bir edebiyat eseri sayılabilecek “Veba Duası” nı yazdırır. Duada tanrıya dua eder, af diler, babası Şuppilulima’nın Telipinu Fermanını çiğnediği için günah işlediğini, (III. Telipinu’yu tahttan indirerek öldürür ve Telipinu Fermanını çiğner), tanrıların buna kızdığını, uzun bir süre bedel ödediklerini ve artık kendilerini affetmelerini diler. Bu arada karısı büyük kraliçe/Tanvananna ve büyük oğlu vebadan ölür. Yerine Muvatalli geçer.
Kadeş Savaşı (kesin tarih yok, 1300 ile 1280 arasında)
Muvatalli (MÖ 1306/1282) dönemi başlar. Dünyada iki süper güç var: Hitit ve Mısır. Asur ve Babil daha geridedir. Uzun süre Mısır ile Hitit arasında devam eden barış, Şuppilulima’nın Mısır topraklarını alarak Hitit sınırlarını geliştirmesiyle sona erer ve Prens Zannanza’nın öldürülmesiyle doruğa çıkar. Mısır’da ise Ay ve yerine geçen Horemheb zamanında ve sonraki firavun Seti döneminde de topraklar geri alınamaz. II.Ramses’in babası Seti, zamanında Hitit’lerin eline geçen Amurru toprakları için mücadeleler edilse de Mısırlılar bunda başarısız olurlar. Kadeş kenti Hitit’lerin elinde kalır. Gerek II.Ramses’e babası Seti’den ve gerekse Muvatalli’ye de kuşaklar öncesinden bir intikam duygusu miras kalır.
II.Rames zamanında Mısır toparlanır. Amurru ülkesi üzerinde egemenlik kavgaları başlar. Çevredeki küçük krallıklar savaşlarla bir o tarafın bir bu tarafın himayesine girer. Güç dengesi Hititler aleyhine dönmeye başlar. Bu arada Muvatalli, kardeşi Hattuşili’yi Kaşka Ülkesi’nin Hapkiş kentine kral olarak atar. Böylece sürekli sorun çıkaran Kaşka’ları denetimi altına alır.
Bardağı taşıran damla, Amurru Prensi Benteşina’nın Hitit egemenliğini ret edip Mısır’a bağlandığını açıklamasıdır. Bu arada Muvatalli, II.Ramses’in de bir uç kalesi olan Kadeş’e karşı bir hareket başlattığını öğrenir ve Panku Meclisini toplayarak savaş kararı alır. Bu büyük hareket sırasında başkentin savunmasız kalabileceğini düşünerek, başkenti Kadeş’e daha yakın olan Tarhuntaşşa’ya taşır ve tabi ki tanrı heykellerini de yeni başkente götürür.
Hitit ordusu sadece Hititlerden oluşmaz. Federatif bir devlet yapısı taşıyan Hitit İmparatorluğu, kendisine bağlı olan bütün krallık ve beyliklerin bu savaşa girmesini sağlar. (Hititlerde toprakta mülkiyet Krala aittir . Ancak Kendine ait toprakları kişilere verebilir ve karşılığında onların ürünlerinden payını/haracını alır, savaşa giderken de onların orduya katılmalarını bekler (157). Bu nedenle Hitit ordusu sadece Hititlerden değil egemenlikleri altındaki çeşitli askerlerinden oluşur. Bu durum ordu yönetimini zorlaştırır.). Hitit ordusunda yer alan krallık ve beylikler şunlardır: Hatti, Nahrina , Arzava, Pidasa, Dardanoi, Masa, Karkisa, Lykia, Vilusa, Aravanna, Kaşka, Kizzuvatna, Kadı, Kargamış, Halpa, Nuhaşşa, Kadeş, Ugarit, Musanata, Kabsu ve İnisa (116). Muvatalli, oğlu Urhiteşup (III.Murşili) ve kardeşi Hattuşili’yi ordu komutanlıklarına getirir. Hattuşili görevli olduğu Kaşka’dan yanında Kaşka’lı askerlerle gelir. Ve Muvatalli ordunun başında olmak üzere Kadeş’e doğru sefer başlar. Ama Kadeş sadece savaşın yakın hedefidir. Asıl hedef Mısır’dır.
Ramses bu arada her biri 5.000 kişiden oluşan 4 tümenden oluşan ordusuyla Kadeş’e doğru gelmektedir. Tümenlerin adı da Mısır’ın e büyük Tanrılarının adını taşıyordu: Amon, Ra, Ptah ve Seth. Hititlerde ise 17.000 piyade, 4.500 savaş arabası var. Her bir savaş arabasında 3 asker bulunur. Yani Hititler toplam 30.000 civarında. Ramses’in krallığının 5. ve Muvatalli’nin 10. yılıdır. Ramses’in orduları uzaktan Orontes Irmağı’nın (Asi Nehri) yanındaki Kadeş kalesini görüp beklemeye başlar. Mısır’ın gözcüleri Hitit ordusunu göremediklerini iletirler. Kadeş’ten gelen iki casus bedevi de Kalede hiç Hitit askeri olmadığını söyler. Komutanlar ısrar etse de Ramses bu iki Hitit ajanı bedeviye inanıp harekete geçer.
Birbirinden uzakta bulunan 4 Mısır tümeninden önce Ra Tümeni Kadeş kalesine yaklaşır. Ama hiç tahmin etmedikleri bir biçimde birden Hitit ordusu harekete geçer. Önde savaş arabaları ve arkalarında toz bulutu içinde koşan piyadeler. Ramses komutanlarının uyarılarını dinlemeyerek hayatının hatasını yaptığını anlar, ama bu arada Amon tümeni yardıma gelemeden Ra Tümeni neredeyse tamamen yok olur. Sırada Amon Tümeni vardır. Amon tümeni ile çarpışma başlar ve Amon tümeni büyük kayıplar verir. Hatti ülkesinin topraklarının önüne açılacağı ümidiyle yola çıkan Ramses, Mısır topraklarının gidişini düşünmeye başlar. Mısır ordusu, kalan iki tümen ve Amon tümeninden arta kalanlarla daha gerideki ordugaha çekilir. Bu arada Çeşitli krallıklardan gelen Hitit ordusunun askerleri yağmaya başlar. Düzenleri ve ilgileri dağılır. Neredeyse bir çapulcu takımına dönüşür. Hattuşili, Muvatalli’yi uyararak bu yağmanın erken olduğunu söyler. Ama ne Muvatalli ne de Hattuşili orduda disiplini bir türlü sağlayamaz. Bu durumda savaşın ikinci büyük olayı başlar. Ptah tümeni, bozguna uğrayan Amon tümenini yardımına yetişir. Tekrar bir savaş başlar. Bu arada Seth tümeni de gelmiştir. Savaş bir süre daha, sonuç almaya yönelik saldırılardan çok, başıbozuk ve dağınık saldırılarla sürer. Mısır ordusu geri çekilir. Ama disiplinsizlik nedeniyle Hititler Mısır ordusunun tümünü yok edemezler.
Hitit komutanları arasında bir toplantı yapılır.Urhiteşup, bu durumun bir daha ele geçmeyecek bir fırsat olduğunu ve Mısır’a kadar Ramses’i izlemeyi önerir. Hattuşili ise, Kadeş’i aldıklarını, artık Amurru’yu da çok kolay alabileceklerini ama Mısır’a kadar gitmenin disiplini bozulmuş orduyla iyi olmayacağını önerir. Urhiteşup amcası Hattuşili’yi korkaklıkla suçlar. Ama Kral Muvatalli, kararının Hattuşili’den yana olduğu söyler ve askerleri kentlerine bıraka bıraka Hattuşa’nın yolunu tutarlar.
Kadeş Barışı
Kadeş savaşı sonrası, Hititler Amurru ülkesinin bağlılığını güvence altına alır. Amurru prensi Benteşina’yı da tutuklu olarak Hattuşa’ya getirir ve yerine Şapili’yi atar.. Bu bir anlamda galibiyet sayılır. Ama artık kimse savaş istemez. Her iki taraf da dersini alır. Barış rüzgarları esmeye başlar. Bu arda Muvatalli ölmür yerine geleneklere uygun olarak oğlu Urhiteşup kral olur (1282/1275). Kendi adını Murşili olarak değiştirir (III. Murşili). Ne Panku ne de halk bu kralı ve değiştirdiği adını hiç benimsemez. Urhiteşup yada III.Murşili saldırgan ve kaba bir kişiliktir. Halk ve Panku, Amcası III.Hattuşili’nin krallığa çok layık olduğunu düşünür. Bu arada III.Hattuşili, karısı Puduhepa ile Hapkiş kentini yönetmektedir. Başarılı asker ve yönetici III.Hattuşili, Nerik şehrini yeniden inşa ettirir ve Komşu kentler Nera ve Hastira’yı da egemenliği altına alır. Bu arada artan amca tehdidini gören Uriteşup, Hattuşili’nin elinden küçük kentleri, Nerik’i ve en sonunda da Hapkiş’i alır. Krallığını yitiren Hattuşili de Hattuşa’daki eski evine yerleşir. Bu arada halkın veüst rütbeli görevlilerin desteğiyle Hattuşili, Urhiteşup’u bir darbeyle devirir. Ama darbeden kısa süre önce haberi olan Urhiteşup Nubaşşi’ye kaçar (bu günkü Suriye sınırları içinde bir kent).
Kral artık III.Hattuşili’dir. Kendi yeğeni ve Urhiteşup’un oğlu Kurunta’yı Tarhuntaşşa kralı yapar. Kendi oğlu Tuthaliya’yı da İştar rahibi yapar. Bu arda Tutuklu eski Amurru prensi Benteşinayı da eski görevine iade eder. Bunun karşılığında da ödeyeceği vergiyi iki katına çıkarır (138). Hattuşili, karısı Puduhepa (evlenmeden önce Kizzuvatna’da Kummanili bir prensestir) ile büyük bir saygınlık içinde İmparatorluğu yönetirler.
Bu arada Asur’lular giderek güçlenir, hem Mısır hem de Hititler için tehdit olmaya başlar. Bu arada III.Hattuşili Mısır’a bir elçi göndererek, sürekli bir barışı sağlayacak bir antlaşma ypılması mesajını ister. Mesaj Mısır tarafından da olumlu karşılanır. Yazışmalar hem II.Ramses (antlaşmadaki adıyla Riamaşeşamaiamana) ile III. Hattuşili arasında, hem de karıları Neptara (Hititler Nefertari’ye böyle derler) ile Puduhepa arasında devam eder. Mısır - Hitit barışı Kadeş Savaşı’ndan sonra hiç bozulmaz. Kadeş Savaşı ve Asur ortak tehdidi, Hitit ve Mısır ülkeleri arasında sonsuz barışın kurulmasına yardım eder (147). Antlaşma yazıya dökülür. Hattuşili bunun üzerine büyük kızını Ramses’e gelin olarak yollar (Kraliçe olan kız Mısır’da Maatnefrure adını alır ve Hitit tarafının isteğiyle baş kraliçe olur).
Aslı gümüş tabletlere yazılı yazılan antlaşmanın bir kopyası Mısır’da tapınaklara yazıldı. Bir kopyası da Hattuşa’da korundu. (Bugün Anlaşmanın çivi yazılı aslı, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Antlaşmanın bir kopyası NewYork’taki Birleşmiş Milletler binasında Türkiye Cumhuriyetinin hediyesi olarak sergilenmektedir). Metin, dönemin diplomatik dili Akadca olarak yazılır. ( Hititlerin egemen olduğu bölgede pek çok dil bir arada konuşulur. Başlıcaları Hatice, Hititçe, Hurice ve Luvice. Hitit yazıtları tüm bu dilleri kapsar. Yer ve kişi adlarında çoğunlukla Huri ve Hatti kültürünün etkisi görülür(155)).
Bu dönemde kölelik, doruk noktasına ulaşır. Ama yalnızca Hatti ülkesinde değil, o zamanın bilinen tüm dünyasında. Ancak Hititlerde kölelerin sınırlı mülk edinme ve yargılanma gibi bir takım hakları bulunur. Oysa aynı dönemde Mısır’da çok zalim bir kölelik sistemi uygulanır. tüm saray, tapınak ve kentlerin inşasında köle emeği kullanır. Bu emeğin büyük ölçüde sahipleri ise kavim olarak topluca köle sayılan Yahudilerdir. II.Ramses’e İsyan eden Yahudiler Hz. Musa önderliğinde Mısır’ı terk edip kendilerine vaat edilmiş topraklara doğru giderler. Burada ileride kurulacak İbrani Medeniyetinin tohumları atılır.
Hattuşa Şehrinin En Görkemli Zamanı
Bu dönemde Puduhepa (aynını zamanda diğer Tavanannalar gibi baş rahibe olur) bugün Hattuşa’nın 2 km kuzeydoğusunda yer alan Yazılıkaya Tapınağını yaptırır. Puduhepa, evlenmeden önceki bölgesinin asıl tanrısı olan ve Hititler için de Güneş Tanrıçası yada baş tanrıça sayılan Hepat’ı da duvara kazıtır. Aşağı kentin en büyük binası olan Büyük Tapınak ta bu dönemde asıl biçimini alır (150). Bu dönemde Hattuşa kenti mimari gelişmeler gösterir. Surlar dışına da evler yapılır. Zengin ve fakirlere ait olan ev tipleri ayrılır. Üstü kapalı sofalı evler yapılmaya başlanır. Evlerin içine ocaklar ve banyo küvetleri yapılır.
Büyük tapınağın çevresinde depolar bulunur. Sayısı 200 dolayında olan bu depolarda bol miktarda yağ, su gibi sıvılar yada tahıl alacak büyük küpler vardır. Küpler doldurulunca ağızları deriyle örtülüp bağlanır. Büyük tapınağın damı da diğer ever gibi düzdür. Ahşap kolonlar üzerine yükselen çatı, toprakla kaplıdır. Tapınak girişindeki büyük taş bloklar üzerinde açılmış delikler üzerinde dönen büyük ahşap kapılar bulunur. Tapınağa giren-çıkan mallar kil yada balmumuyla kaplı tahta tabletlere yazılır ve bu tabletlere göre kontrol edilir. Hatta tahta tablet yazıcıları diye bir meslek de vardır (151). Büyük tapınağın yan tarafında Egişkinti vardır (iş evi, atölye). Burada rahipler müzisyenler ve tablet yazıcıları çalışır (152). Tüm bu özellikleriyle zamanın en büyük ve görkemli kenti olur Hattuşa.
Aşağı kent çepeçevre surlarla çevrilidir. Surlar öteden beri vardır. Ancak surları yeniden ve daha güçlü yapımı Hantili zamanındadır. Aşağı kent sonradan gelenler ve artan nüfus nedeniyle yetemez olur ve Yukarı Kent inşa edilir. Bu durumda surlar da Yukarı Kenti içine alacak şekilde uzatılır. Hattuşa’da iki kentin surları 6km’yi geçer. Surlar üzerinde eşit aralılarda gözcü kuleleri bulunur. Kente giriş ve çıkışlar için 6 kapı bulunur: Aslanlı Kapı, Sfenksli Kapı, Kral Kapısı, Yer Kapı, Aşağı Batı Kapı, Yukarı Batı Kapı.
Kral Kapı, sadece Kral’ın kente giriş ve çıkışlarında açılır, diğer zamanlar kapalı tutulur.
Yer Kapı, kentin dışına bir mağara ile açılır. 3 metre yüksekliğinde ve 70 metre uzunluğundadır. Bu kapı, rahiplerin üzerindeki güneş kursları olan asalarıyla ve özel giysileriyle törenler için kullanılır.
Aşağı ve Yukarı Batı Kapılar, kent sakinlerinin giriş-çıkış içindir. Geceleri kapanır ve arkadan bakır sürgüleri çekilir ve mühürlenir. Sabahları mühürler denetlenip açılır.
Hattuşa o zamanın koşullarında ele geçirilmesi imkansız, 30.000 kişinin yaşadığı büyük bir kale kenttir.
Dönemin hukuk düzeni çok gelişir. Hukuk düzenini ayrıntılı olarak kurmuş Babil’de başlangıçta Hatti ülkesinde de uygulanan kısas hukuku bütün sertliğiyle uygulanırken, Hititlerde tazminat sistemi gelir. Yani birinin hayvanını öldürenin hayvanı öldürülmek yerine, şuçlu aynı nitelikte bir hayvan verir. Zaman içinde suç ve ceza bireyselleşir, tüm aile cezalandırılmaz. Ancak tek istisna krala karşı işlenen suçlardır. Bu durumda tüm aile cezadan sorumlu tutulur. Suçun planlayarak mı (başıyla), yada planlamayarak mı (eliyle) yapıldığına göre ceza değişir. Zaman içinde Panku, danışma meclisi görevinden başka, yüksek yargı organı, bir çeşit temyiz mahkemesi görevini de alır.
Kral ve her Hitit Kralı gibi baş rahip olan III.Hattuşili ölür ve Bin Tanrılı Ülkenin tanrılarına bir ilave daha yapılır. Çünkü Hititlerde Kral yaşarken tanrısallaştırılmaz, ancak öldüğünde diğer krallar gibi tanrıların katına çıkar. Bu arada Hattuşanın sonu da yaklaşır.
İmparatorluğun Sonu Ve Geç Hititler Dönemi
II. Hattuşili’nin ölümüyle yerine Tuthaliya Kral olur (III. veya IV. Tuthaliya MÖ1250/1220). Annesi Puduhepa ile birlikte ülkeyi yönetirler. Yazılı Kayaya Tuthaliya, yaklaşık 3 metre uzunluğunda ve Tanrı Şarruma (Fırtına tanrısı teşup ile Güneş tanrıçası Hepat’ın oğulları) ile birlikte kendisinin de görüldüğü bir kabartma yaptırır. Puduhepa’nın ölümünün ardından büyük bir kıtlık başlar. Kral Tuthaliya stratejik ortağı Mısır Firavunu Merentpah’tan erzak yardımı ister. Merentpah da Kadeş anlamasının sınırlarını da aşan bu talebe olumlu cevap verir ve kendi ülkesinin tapınaklarına da bunu yazdırır: “Hatti ülkesini yaşatmak için, Asyalılara gemilerle tahıl gönderdim”. Bu arada sıkıntılar devam eder, toprakların bir kısmını Asurlular alır ve daha önemlisi haraç gelirlerinin bir kısmını da kaybederler. Bağlı krallıklar başına buyruk hale gelmeye başlar ve bu sıkıntılar içinde Arnuvanda tahta geçer.
Arnuvanda (MÖ 1220/1190)’nın ölümünden sonra ( Tabletlere başka yazdırdıysa da Kardeşi II. Şuppilulima öldürmüştür) oğlu olmadığı için kardeşi II. Şuppilulima tahta geçer (MÖ 1190/ bilinmiyor). Bu arada deniz kavimleri çığ gibi ve değişik silahlarla Hatti Ülkesine gelmeye başlar. Asur saldırıları, kuraklık ve kıtlık nedeniyle merkezi otoritesi neredeyse bitmiş Hitit kentleri birer birer denizden gelen barbar kavimlerin eline geçer. Halk ve saray arasında kardeşini öldürerek başa geçtiği için karmaşaya neden olan II. Şuppilulima artık sonu gelmez akınlara karşı bağlı kentleri bir araya getiremez. Zaten her kent kendi derdine düşmüş durumdadır. Artık Hattuşa da tehlike altındadır. Çevre kentlerden kaçanlar da Hattuşaya sığınmıştır ama Hattuşa bu kadar insanı besleyebilecek durumda değildir. Şuppilulima Pankuyu toplar ve karar açıklanır: Hattuşa terk edilecek. Hititlerin çocukken büyüklerinden dinlediği göçler yine yaşanacaktır. Anitta’nın yıktığı ve Hattuşinin yeniden kurduğu kent ve Krallar Kralı I.Hattuşili’nin kurduğu imparatorluğun sonu gelir. Önce taht kavgaları, sonra imparatorluk dönemi, daha sonra ise veba ve kıtlık bitirmiştir Hititleri. Hitit halkı güneye göçlerine başlar.
Sıkıntılı günler Mısır içinde başlar. III.Ramses tahttadır. Hem Asur saldırıları, Hem de deniz Kavimleri saldırıları bunaltmıştır Mısır’ı. Deniz kavimlerinin saldırıları öncekiler gibi değildir. Esir almak yotur, kim önlerine çıksa öldürülür. Bu arada Deniz kavimleri Ege’yi, Karadeniz kıyılarını ve orta Hatti ülkesini yakıp yıkar ve baştan aşağı ele geçirirler. İmparatorluk bitse de Hitit tarihi yaklaşık 500 yıl kadar daha Asurlarla zorunlu komşu olarak devam eder. Geç Hitit dönemi denen dönem başlar. Deniz kavimlerinden kaçan Hititler Kargamış, Sakçagözü ve bugünkü Malatya dolaylarındaki Hitit kent devletlerine sığınırlar. Artık bu tek tek Hitit kentlerini birleştirecek ne güç, ne hırs ve ne de lider vardır. Asurların egemenliği altında ve onlara haraç vererek yaşamlarını sürdürürler. Asurlarda çekindikleri için Kadeş antlaşmasını imzalayan Hititler sonunda yine Asurlar tarafından yok edilir. Asur Kralı II.Sargon Hititleri yeryüzünden siler. Hititler böyle bir katliamı en güçlü oldukları dönemde bile yapmaz. Tarihler MÖ 700’dür. Hatti Ülkesinde 1000 yıl varlığını sürdüren ve bunun 400 yılını dünyanın süper gücü olarak geçiren bir kavim de böylece biter.
Yakın zaman kadar Friglerin, Hitit İmparatorluğunun yıkılmasına yol açan deniz kuvvetlerinden birisi olduğu sanılıyordu. Son araştırmalar Friglerin Anadolu’ya gelişlerinin Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından birkaç yüzyıl sonra olduğunu ortaya koymuş bulunuyor (eğilmez 2001:185).
Dostları ilə paylaş: |