EĞİTİM SEN ve KESK’İN YETKİ ALMASI İÇİN
Görüş ve Öneriler
2002
SB
SENDİKAL BİRLİK
SUNUŞ
Bu kitapçık, Sendikal Birlik grubunun EĞİTİM SEN ve KESK bağlamındaki programatik yaklaşımına dair görüş ve önerilerini ifade etmeyi amaçlamaktadır.
Okunması, değerlendirilmesi, yararlı olması dileğiyle, saygılar sunarız.
SENDİKAL BİRLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Sendikal Birlik, politik görüşü ne olursa, sendikal anlayışı benzeşen ve örgütsel bağımsızlığı öne alan, sendika disiplini yerine başka bir disiplin koymayan, ekonomik-demokratik haklar temelinde, tek tek üyelerin gönüllü olarak bir araya gelmesiyle oluşmuş, “çok sesli” olma özelliği gösteren bir harekettir.
Hareketimiz, hiçbir politik parti ya da yapının yan örgütü değildir, olmayacaktır, organik ilişkiye girmeyecektir. Ama hiçbirine de önyargılı davranmayacaktır. Çünkü, hareketimize omuz veren arkadaşlar –tıpkı sendikalarımızda olduğu gibi- politik anlamda “tek tip” değildir.
Sendikal Birlik, politik bazlı gruplaşmalara, bu grupların sendikayı ele geçirerek, yalnızca kendi siyasal amaçlarına yönelik çalışma yapmalarına karşı olduğu gibi, politikayı aşağılayan görüşlere de karşıdır. Kamu çalışanlarının siyasi partilere üye olmasından, sendikalara siyaset yasağı getiren hükümlerin kaldırılmasından yanadır.
Hareketimizin amacı, çalışanların ortak sorunlarını esas alarak, ülke sorunlarına duyarsız kalmayan bir anlayışla, işkollarında sendikasız çalışan bırakmamak, KESK’in doğru ve etkin bir mücadele örgütü olmasını sağlamaktır.
TEMEL AMAÇLARIMIZ -
Gerçek demokrasiyi yaşama geçirmek,
-
Temel insan hak ve özgürlüklerinden ödün vermemek,
-
Toplu sözleşme ve grev hakkımızı kullanılır kılmak,
-
Genelde kamu çalışanları, özelde eğitim işkolu çalışanlarına yeterli gelir, sosyal haklar ve daha iyi çalışma koşulları sağlamak,
-
Bilimsel, laik, demokratik, çevreyi koruyan, sanata değer veren, barıştan yana bir eğitim için mücadele etmek,
-
Kamu çalışanlarının siyaset yapma hakkını sağlamaktır.
TEMEL SENDİKAL İLKELERİMİZ -
Örgütsel bağımsızlıktan ödün verilmemelidir.
-
Çalışanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeden tümünün tek ve güçlü bir sendikada örgütlenebilmesi sağlanmalıdır.
-
Bürokratik değil, demokratik merkeziyetçiliği işletmeliyiz.
-
Hak almaya yönelik bir mücadele anlayışını egemen kılmalıyız.
-
Tüm sendikaların ulusal ve uluslar arası işbirliği ve dayanışmasını geliştirmeliyiz. Ancak yaşanan süreçle ilgili bazı çekincelerimiz var. Özellikle uluslar arası ilişkilerin sadece parasal bir temele dayanmasına karşıyız. Biz sendikalarımız ve KESK’in uluslar arası sendikalar ailesinin onurlu ve eşit birer üyesi olmasından yanayız.
-
Özlük ve mesleki sorunlarımızı temel alan, ancak ülke sorunlarına duyarsız kalmayan sendikacılık anlayışını yaygınlaştırmalıyız.
-
Özellikle mali konularda en üst düzeyde şeffaflığı ortaya koymalıyız.
-
Açık, katılımcı, saydam bir sendikacılık anlayışını benimsiyoruz.
-
Yüksek verim, hakça karşılık istiyoruz.
EYLEM ANLAYIŞIMIZ
Sendikamızın eylem anlayışında temel ilkelerimiz şunlar olmalıdır:
-
Eylem amaç değil hak alma aracıdır.
-
Her sorunun mutlak sokakta çözüleceğini savunan anlayışlara karşıyız. Mücadele-uzlaşma-mücadele çizgisini savunuyoruz.
-
Kitle eylemlerinde destek amacıyla gelen dostlarımızın bizim hukukumuza uygun davranmasını sağlamak zorundayız.
-
Hedefler doğru tesbit edilmeli, önceliklerden şaşmamalıyız. Ekonomik-özlük sorunlarla ilgili bir etkinliğe siyasal istemler karıştırılmamalıdır.
-
Eylemlerde amaç-araç ve risk uygunluğu iyi hesap edilmelidir.
-
Üyelerin katılımını gerektiren eylemlerde tabanın istem ve eğilimlerinin karar haline getirilmesine, bunun için katılım kanallarının yaratılması ve açık tutulmasına ihtiyaç vardır. Kararlar mutlaka çoğunluğun istemlerine dayandırılmalıdır.
-
İstemlerimizi çözüm önerileriyle birlikte sunan bir eylem anlayışını benimsiyoruz.
-
Eylemlerimizde “haklılık ve meşruluk” esastır.
Bu bağlamda eylemlerimiz;
-
Sendikamızın amaç ve ilkelerine uygun olmalıdır.
-
Gücümüze ve örgütlülük düzeyimize uygun olmalıdır.
-
İşkolumuzun özelliklerine uygun olmalıdır.
-
Üye olmamış çalışanların, velilerin, öğrencilerimizin, diğer örgütler ve kamuoyunun desteğini almış olmalıdır.
Şiddet ve taşkınlıktan uzak olmalı; barışçıl yöntemlerden şaşmamalıyız.
SORUNLARIMIZ
Bugün sendikal hareket dünyada ve ülkemizde ciddi bir kriz yaşamaktadır. Sürdürdüğümüz kamu çalışanları sendikal mücadelesini de olumsuz etkileyen bu krizin nedenlerini iki ana başlıkta toplamak mümkündür.
-
Sendikal hareketin dışından kaynaklanan nedenler
-
Sendikal hareketin içinden kaynaklanan nedenler
SENDİKAL HAREKETİN DIŞINDAN KAYNAKLANAN NEDENLER
Artık dünyanın tek merkezli hale gelmesinden sonraki Küreselleşme ve Yeni Dünya Düzeni (YDD) uygulamaları (özelleştirme, işsizleştirme, taşeronlaşma, geçici veya parça zamanlı çalıştırma, eve iş verme) dünyada ve doğal olarak ülkemizde sendikal mücadeleyi olumsuz yönden etkilemektedir.
Küreselleşmeciler bir yandan teknolojinin olanaklarını kullanarak tüm dünyada ideolojik bir hegemonya kurarken, öte yandan kendi ülkelerinde ve dünyanın diğer ülkelerinde gelişen sendikal hareketi ya zamanında boğmak ya da en azından kendi istedikleri yönde yürümesini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bunun için özel örgütler, özel paralar, özel görevliler ayırıp bir yolunu bularak sendikal mücadeleyi etkisizleştirmek istemektedirler.
Ülkemizi yönetenler ise, dünyadaki bu gidişe koşulsuz entegre olmaya çalışmaktadırlar. Ekonomik bağımsızlıkları nedeniyle de uluslar arası sermaye karşısında sürekli tavizlerle ayakta kalabilmektedirler. Bunun sonucu olarak tek merkezden kontrol edilen uluslar arası sermayenin ülkemizde yarattığı Şubat krizinin sorumlusudurlar. Zaten yoksullukla boğuşan ülkemiz çalışanları ve yoksul kesimlerinin, bir gecede % 40 daha yoksullaştırılmasının nedeni buralardadır. Üstelik krizi yaratanlar, yine faturayı toplumun yoksul kesimlerine kesmişler, yine yeni işsizler, yoksulluk, insan hakları ihlalleri, anti-demokratik uygulamalar, sosyal devletten vazgeçme sonuçlarını dayatmaktadırlar.
Özellikle son 20 yıldır sürdürülen ekonomi politikalarının daha da azgınlaşarak sürdürülmesini sağlayacak yasalar;
-
Özelleştirmenin anayasaya koyulması
-
Tahkim
-
Sosyal güvenlik yasaları
-
Tütün yasası
-
Son olarakta (4688) Kamu görevlileri Sendikaları Yasası olarak Meclis tarafından Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir hızla çıkarılarak ihtiyaç karşılanıyordu.
Ülkemizdeki yönetim mantığı, 12 yıllık kamu çalışanları mücadelesinin, ilk gününden beri gösterdiği anti-demokratik bir tutumla, kendi memuruna, örgütlenme hakkı tanımıyordu. Tanımak istemiyordu.
12 Eylül'den sonra gerçeklik olarak Mayıs 1990'da
EĞİTİM-İŞ'le başlayan, EĞİT-SEN ve diğerleriyle devam eden kamu çalışanları mücadelesi, tüm hukuki zeminlerde varlığını yargı kararlarıyla ortaya koymuş olmasına karşın, ülkeyi yönetenler durumu kabullenemiyor, yıllardır kapıkulu mantığıyla yönettiği memurunu muhatap almak istemiyordu. Ancak, kurulan sendikalar tüm olumsuz koşullara karşın çalışanların ilgisini çekiyor ve büyüyordu.
Öte yandan Anayasanın 90. Maddesi ve buna uygun olarak imzalanmış uluslar arası sözleşmeler ve artık bunlardan çok daha önemlisi kamu çalışanlarının, sendikaları aracılığıyla ortaya koyduğu irade karşısında sendikaların varlığını açıkça reddedemeyen işveren, Avrupa'ya karşı "bizim memurlarımızın da sendikası var" derken, ülke içinde merkezi hükümetten her türlü il, ilçe, yöneticisine kadar önümüze engeller çıkarıyor, şubelerimizi kapatarak, üyelerimizi, yöneticilerimizi sürgünlere göndererek görevden alarak mücadeleyi engellemek istiyordu. İşveren, hukukun kendisine tanımadığı hakkı, yürütme erkiyle, çalışanları yıldırarak, mücadelenin önünü kesmeye çalışıyordu.
İşte dünyadaki Yeni Dünya Düzeni (YDD) uygulamalarının ve buna bağlı olarak ülkemizi yönetenlerin anti-demokratik tutumları sendikal hareketin bu gün yaşadığı krizin dış kaynaklı nedenlerinden bazılarıdır.
Dostları ilə paylaş: |