Eğitimde feda edilecek fert yoktur. K. AtatüRK



Yüklə 380,82 Kb.
səhifə4/17
tarix14.02.2018
ölçüsü380,82 Kb.
#42817
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

NELER YAPILABİLİR?


    • Öncelikle anne, baba ve öğretmenlerin çocuğu olduğu gibi kabul edip sevmeleri, çocukların/gençlerin yaşadıkları duygulara saygıyla yaklaşmaları çok önemlidir.




    • Gelişim dönemi korkularını (6 yaşından önce) doğal olarak algılamak ve bu korkulara odaklanmamak yaralı olacaktır.




    • Yargılayıcı olmadan, öğüt vermeden, zorlamadan öğrencinizi kaygılandıran konu hakkında, sakin bir şekilde konuşmaya çalışın. Bunun aşılmayacak bir sorun olmadığını kaygıyla baş

etmek için biraz uğraşması gerektiğini vurgulayabilirsiniz.


    • Evden ayrılıp okula gitmekten, okulda yaşayacaklarından endişeleniyorsa onun sınıf-okul ortamında güvende olduğunu gösterin. Sosyal aktivitelere katılımını sağlamak kaygılarını biraz azaltabilir.




    • Özellikle ebeveyinlerin çocukları için yüksek beklentileri olmaması gerekir. Performansı doğrultusunda beklentiler geliştirmek en doğrusudur. Biyolojiyi sevmeyen ve bu derste başarısızlık gösteren bir çocuktan doktor olmasını beklemek yanlış olacaktır.




    • Öğrencilerin yaşadığı en yaygın kaygı Sınav Kaygısı‟dır. Yukarıda da belirtildiği gibi ailelerin yüksek beklentileri, geleceği bu sınavların belirlediği düşüncesi, mükemmeliyetçilik,

yeterince sınava hazırlanmama gibi sebepler kaygıyı artırmaktadır. Motivasyon için bir

miktar kaygı gereklidir ancak fazlası öğrenmeyi ve başarılı olmayı engeller. Sınıfınızda sınav kaygısını oldukça yoğun yaşayan (karın ağrısı, titreme, terli veya soğuk eller, kıvranma, ateş basması, baş dönmesi, uykusuzluk, bulantı, tikler vb. fiziksel şikayetleri olan) öğrenciniz

varsa aileyle görüşerek mutlaka bir uzman yardımı almalarını sağlayın.


    • Öğrencinize yönelik kaygılarını artıracak söylemlerden ve tutumlardan uzak durmalısınız. Çocukların başarılarını arttırmak amacıyla onları tehdit edici ve başarı durumlarını küçümseyici yaklaşımlardan kaçının. (Elli net sana hiç yakışmıyor, böyle gidersen sınavı kazanamazsın daha çok çalışmalısın vb. )




    • Öğrencinizin başarısını, yeteneklerini, kişilik ve fiziksel özelliklerini başka öğrencilerle karşılaştırmamalısınız.




    • Anne-babaların çocuklarına verdikleri güven duygusu ve çocuklarının özgüvenini sağlayıcı onurlandırmalar, anksiyete (kaygı) bozukluğunun tedavisinde önemlidir. Aynı şekilde

çocuğun kaygısının okulda ki performansını da etkileyeceği göz önüne alındığında, tedavide aile-okul-uzman işbirliği gereklidir.


    • Çocukluk döneminde ortaya çıkan ve psikiyatrik sorunlar diyebildiğimiz korkular ya da

yaygın kaygı halleri vardır ki anne babalar bu korkuları iyi ayırt ederek, müdahale ve desteği geç kalmadan çocuklarına sunmalılardır. Kaygı ve korkular, uzun süredir devam ediyor ve

günlük yaşamı olumsuz etkiliyorsa psikiyatrik yardım alınmalıdır.



OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK (SAPLANTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU)

Söz konusu çocuklar olunca birçok sorunun onlarda görülmeyeceği düşünülmektedir. Oysa bilimsel adı obsesif-kompulsif olan bu rahatsızlık çocukluktan yetişkinliğe kadar her insanda

görülebilmektedir. kaygı bozuklukları alt kategorisinde yer alan obsesyon ve kompulsiyon semptomlarını içeren ruhsal bir bozukluktur.

Obsesyonlar tekrarlı, ısrarcı, istemsiz gelen düşünce, imge ve dürtülerdir. Kirlilik, hastalık bulaşacağı düşüncesi, kötü bir şey olacak düşüncesi, birinin öleceği veya hastalanacağı korkusu, simetri, cinsel içerikli düşünceler, anlatma, sorma onaylatma ihtiyacı buna örnek gösterilebilir. Kompulsiyonlar ise obsesyonlara tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar(Örn: El yıkama, düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler(Örn: Dua etme, sayı sayma, birtakım sözcükleri sessizce söyleyip durma). Davranışlar, zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya veya var olan sıkıntıyı azaltmaya, korku yaratan olay-durumdan korunmaya yönelik olup çok aşırı bir düzeydedir. Çocuklarda da aynı yetişkinlerde olduğu gibi kriterler aynıdır fakat çocuklar obsesyon ve kompulsiyonların aşırı ve anlamasız olduğunun farkında olmayabilirler. Yapılan araştırmalara göre çocukluk çağında OKB'nin ortalama başlangıç yaşı 7- 12‟dir.

Sınıfınızda, uzun saatler süren ve üretken olmayan bir biçimde ödev yapan, yazdıklarını sürekli silip yeniden yazan kelimelere, harflere, ayrıntılara takılmadan ödevlerini bitirmekte güçlük çeken, ellerini yıkarken bol su ve sabun tüketen, tuvalet kağıdını bol kullanan, yıkanmaktan kızarmış elleri olan, istemsiz yinelenen aşırı korku ve saplantılı düşünceler yaşayan, odalarına başkalarının girmesi ve eşyasını ellemeyi tolere edemeyen, bazı aktivitelerden kaçınmayı seçen öğrenciniz varsa hemen aileyle görüşmeniz gerekmektedir. Bazı durumlarda aile çocuğundaki bu yineleyen takıntılı davranış ve düşünceleri fark etmeyebilir. Hatta aileler çocuklarını çok titiz, ayrıntıcı, düzenli, temiz olarak nitelendirilebilir ya da bu ısrarlı ve aşırıya kaçan düşünce ve korkuları yüzünden fazla tepki gösterip paniğe kapılabilirler. Bu bozukluk aile çatışmaları, sosyal çekilme ve okul başarısızlığına yol açabilir ve tedavi edilmesi gerekir. Bu durumda çocuk hakkında yargıya varmadan önce aileyi psikiyatriste yönlendirin.

OKUL FOBİSİ

Çocukların sosyalleşmesi ailede başlar. Ailesinin yanında çocuk kendini güvende hisseder, Uzmanlar, okula başlama sürecini, çocuğun anneden, doğumdan sonraki ikinci kopması olarak nitelemektedir. Bu ayrılık bazı çocuklar için yoğun stresin yaşandığı olay haline gelebilir. 6 yaşına kadar hemen hemen tüm ihtiyaçları aile tarafından karşılanmış ve o güne kadar ailesinden ayrılmamış çocuk için tek başına bir ortama girmek kaygı verici bir durumdur. Bir miktar kaygı yaşanması öğrenmeyi ve uyumu kolaylaştırır. Ancak fazlası da tam tersi bir etki yaratır. Kaygının yoğunluğu artıp olağan dışı güçlü bir korkuya dönüşürse bu durum fobi adını alır. Okul fobisi de kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi ya da bu konuda isteksiz görünüp aşırı kaygıya kapılmasıdır. Okul fobisi, çocukların okuldan korktuğu bir tür ayrılma anksiyetesidir. Anaokuluna ve ilköğretime başlayan çocuklarda sık görülür. Yaş büyüdükçe görülme sıklığı azalsa da tedavisi güçleşir.

Diğer fobilerde olduğu gibi okula gittikten sonra oluşan korkularda kalıtımsal ve yapısal etkenlerden çok psikolojik yaşantıların daha önemli bir yeri olduğu görülür.

Okul fobisi olan çocuk görünüşte nedensiz olarak okula gitmekten korkmaktadır. Ancak bu korkuyu oluşturan bazı temel etmenler vardır. Bunların başında çocukların daha önceki yıllarında anneleri tarafından aşırı özen içinde büyütüldükleri görülür. Bu tür annelerin sürekli olarak çocuklarını memnun ederek, onların sevgisini kazanma çabası içinde oldukları, tüm gereksinimlerini karşıladıkları ve onları sürekli olarak hayal kırıklığına uğramaktan korudukları dikkatimizi çeker. Bu anneler özellikle çocukların bedensel rahatsızlığıyla yakından ilgilidirler. Bazıları çocukları gözlerinin önünde olmadığında kendilerini çok yalnız hissederler. Psikolojik ve fizyolojik olarak çocuklarıyla yakın olma gereksinimi duyarlar. (H.YAVUZER)

Okul fobisi, çocukların yaşadıkları duygu yoğunluğa göre akut ve kronik okul fobisi adını alırlar. Okul fobisinin ilk ortaya çıktığı (5 -8 yaşlar) ilköğretim döneminden liseye kadar sürer ise akut okul fobisi olarak adlandırılır. Liseye kadar şiddeti ve yoğunluğu azalır. Eğer bu sorun ortaya çıktığı yıllarda çözülememişse zamanla bir takım uyum bozuklukları ile birlikte kronik bir hal alabilir. Kronik okul fobisinde yalnızca okula duyulan isteksizlik değil birçok şeye karşı da isteksizlik, ilgisizlik duyulur. Yani bu tür çocuklar okula olan korkularını, kaygılarını tüm çevreye genelleştirirler. Bu durum da başka uyum ve davranış sorunlarını beraberinde getirir. Kronik fobi, az rastlanan bir durumdur ve de her okul fobisi bu şekilde seyretmez. Her çocuk, korku ve kaygıları farklı yoğunluklarda yaşar. Kimi çocuklar bu durumu ufak bir destekle atlatırken kimisi için de bir uzmandan yardım almak gerekebilir. Çocuğa uygun yaklaşımlarda bulunulduğu takdirde bu duruma eşlik eden başka ruhsal sıkıntılar yoksa (anksiyete bozukluğu, depresyon, sosyal fobi vb.) kolaylıkla atlatılabilir.

Okul fobisi yaşayan çocuklarda, iştahsızlık ve uykuda huzursuzluk, sık sık hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, alınganlık ve sinirlilik, enerji kaybı, okul etkinliklerine karşı ilgisiz, utangaç ve içekapanık davranması gibi belirtiler ortaya çıkar. Çoğu zaman evde rahattırlar. Evde kalması uzadıkça okula başlama da güçleşir. Bu nedenle okul fobisi olan çocukların elden geldiğince bir an önce okula dönmeleri sağlanmalıdır.



Ailenin aşırı korumacı tavrı nedeniyle başlayan okul fobisinin üstesinden gelmek için yine aileye ve öğretmene sorumluluklar düşmektedir. Çocuğa okulu sevdirmek, yaşadığı kaygıyı kronikleşmeden atlatmasına yardımcı olmak gerekmektedir. Çocuk, okul fobisini atlatamazsa bu gelecekte sosyal fobiye dönüşebilir. Önleyici olarak okula karşı negatif duygular beslememeleri için çocuklara, okul ile ilgili gerçekçi bilgiler verilmelidir. Okulun öğrenme eyleminin dışında çocuğa keyifli gelebilecek yönlerinin de anlatılması da faydalı olabilir.


Yüklə 380,82 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin