Ekolojik sorunlar ve çÖZÜm yöntemleri İ Ç İ ndek I l e r



Yüklə 218,44 Kb.
səhifə1/4
tarix06.09.2018
ölçüsü218,44 Kb.
#78557
  1   2   3   4

EKOLOJİK SORUNLAR VE ÇÖZÜM

YÖNTEMLERİ
İ Ç İ N D E K İ L E R
ÖNSÖZ 1
1. TANIMLAR 2
2. EKOSİSTEM 8
3. EKOLOJİK DENGE (DOĞAL DENGE) 9
4. ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE EKOLOJİK

SONUÇLARI 13


a. Genel 13

b. Çevre Kirliliği 15

c. Başlıca Çevre Sorunları ve Alınması

Gereken Tedbirler 16


5. EROZYON VE ÇÖLLEŞME 54
a. Erozyon 54

b. Erozyon Çeşitleri 54

c. Çölleşme 57

d. Erozyon ve Çölleşmenin önlenmesi için

Alınması gereken Tedbirler 58

e. Anız Yangınları 58


6. ORMANLARIN TAHRİP OLMASI 60
a. Ormanların Önemi 60

b. Ormanların Tahrip Olması 61


7. TÜRKİYE’ NİN BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ 62
8. TEMEL EKOLOJİK SORUNLARA İLİŞKİN

ÇÖZÜM YOLLARI VE ALINACAK ÖNLEMLER 74



ÇEVRE BİLİNCİYLE YETİŞEN VE DAİMA ÇEVRELERİNİ KORUYAN VE GÖZETEN TOPLUMLAR GELECEK NESİLLERE IŞIK TUTACAK VE ONLARA EN DEĞERLİ MİRASLARINI BIRAKACAKLARDIR.

ÖNSÖZ


Sanayi ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla artması sonucu dünyada çevre kirliliği büyük bir sorun olmaya başlamıştır. Nüfusun da hızla artması bu sürece eklenince çevre konusu dünyanın gündeminde ilk sıralara yerleşmiştir. Çevre kirliliği sonucu ekolojik denge (Doğal denge) büyük bir hızla bozulmaktadır. Bu dengenin bozulması, insan sağlığını, hayvan ve bitki türlerini aşırı derecede etkilemektedir.
Çevrenin ve ekolojik dengenin korunması konusunda önemli adımlar atan Jandarma Genel Komutanlığınca, Ekolojik dengenin bozulmasında önemli rol oynayan problemlere dikkat çekmek ve halkımızı bilinçlendirmek maksadıyla bu broşür hazırlanmıştır.
Broşürün hazırlanmasında;

- JGY: 433-1 Çevre ve Doğal Hayatın korunmasında Jandarmanın Görev Yetki ve Sorumlulukları Yönergesi

- Ekolojik sorunlar ve Çözümleri (Prof.Dr.Necmettin ÇEPEL)

- Çevre Bakanlığı Çevre El Kitabı

- http:// www.izmirçevre.gov.tr.

kaynaklarından yararlanılmıştır.



ÇEVREYİ KORUMANIN YOLU SEVGİDEN GEÇER.

  1. TANIMLAR :

Alıcı Ortam : Atıkların bırakıldığı yakın veya uzak çevredir.

Anız : Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla ve tarlada kalan köklü saptır.

Atık : Herhangi bir faaliyet sonucunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddelerdir.

Biyolojik Çeşitlilik : Genler, türler, ekosistemler ve bunlar arasındaki ekolojik olayların bütünüdür.

Çayır : Taban suyunun yüksek bulunduğu veya sulanabilen yerlerde biçilmeye elverişli, yem üreten veya kuru ot üretimi için kullanılan ve çiftçilik faaliyetlerinin yapıldığı yerlerdir. Bu alanlar, yıllık yağış ortalaması 250-750 mm. arasında olan, nispeten nemli yörelerdir.

Çevre : İnsanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Bir başka ifade ile çevre, bir organizmanın var olduğu ortam yada şartlardır.

Çevre Kirliliği : İnsanların her türlü faaliyetleri sonucu hava, su ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve aynı faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevrede meydana getirdiği arzu edilmeyen sonuçlardır.

Çevrenin Korunması : Ekolojik dengenin korunması, havada, suda, toprakta kirlilik ve bozulmaların önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan çalışmaların bütünüdür.

Çevre Sağlığı : Ekolojik dengenin bozulmaması, hava, su ve toprakta insan sağlığını tehlikeye sokacak kirlilik ve bozulmaların olmaması halidir.

Çölleşme : Kurak, yarı kurak ve az yağışlı alanlarda, iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dahil olmak üzere, çeşitli nedenlerle meydana gelen toprak bozulmasıdır.

Ecza Atıkları : Kullanılma tarihleri geçmiş veya kullanılmayan ilaç, aşı ve serumlardır.

Ekolojik Denge : İnsan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerini sürdürebilmeleri için gerekli olan şartların bütünüdür.

Ekosistem : Birbirleri ile ve cansız ortamla ilişki içinde olan, kendi içinde yeterli bitki ve hayvan topluluğudur.

Ekoişlev Çeşitliliği : Bir ekosistemdeki etkileşimlerin çok yönlü olmasına bağlı olarak işlevlerinin de çeşitlilik arz etmesi durumudur.

Ekosistem Çeşitliliği : Her ekosistemin bulunduğu yere göre farklı iklimsel, topoğrafik ve biyolojik faktörler nedeniyle farklılıklar göstermesi sonucunda oluşan çeşitlilik türüdür.

Endemik : Yalnızca belli bir bölgede yetişen, bir bölgenin yerli türüdür.

Endüstriyel Atık : Endüstriyel işlemler sonucunda ortaya çıkan, çevre ve insan sağlığını tehdit eden atıklardır.

Erozyon : Toprağın bulunduğu yerden; yağışlar, sel suları, rüzgar, çığ vb. etkenlerle taşınması olayıdır.

Evsel Katı Atık : Ev ve iş yerlerinden atılan enfekte olmamış mutfak atığı, bahçe atığı, büro atığı, ambalaj malzemeleri, şişe ve benzeri maddelerden oluşan atıklardır.

Fitocoğrafik Bölge : Benzer yapısal özelliklere sahip bitkilerin ve bitki topluluklarının bulunduğu bölgedir.

Fiziki Çevre : İnsanların içinde yaşadığı, varlığını, özelliğini ve niteliğini fiziksel olarak algıladığı, ihtiyaçlarını temin ettiği, toprak, hava ve su unsurlarından oluşan ortamdır.

Fauna : Bir ülkeye veya bir bölgeye özgü doğal hayvan topluluğudur.

Flora : Bir ülkeye veya bir bölgeye özgü doğal bitki topluluğudur.

Genetik Çeşitlilik : Tür içindeki genetik farklılaşmadır.

Gürültü Denetimi : Gürültü kaynaklarının insan ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla kaynaklar üzerinde yapılan denetimdir.

Gürültü Kirliliği (Akustik Kirlilik) : İnsanlar üzerinde olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen seslerin meydana getirdiği kirlilik türüdür.

Gürültü Standartları : Gürültü denetimine temel olacak sınır değerleridir.

Hava Kirliliği : Canlıların sağlılığını olumsuz yönde etkileyen ve/veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin (katı, sıvı ve gaz şeklinde), insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek normalin üzerinde miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır.

Katı Atık : Üretim veya hizmette kullandıktan sonra, üreticisi tarafından üretim faaliyetlerinde ortaya çıkan faydasız atıklar ve hizmet esnasında tüketici (kullanıcı) tarafından üretilen ve çevrenin sağlığı ve korunması için düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeler ve arıtma çamurlarını ifade eder.

Kompostlama : Uygun yöntem ve ekipmanlar kullanılarak, katı atık içinde bulunan organik maddelerin, kontrolü bir şekilde mikroorganizmalar tarafından dekompoze (çürüme) edilmesi ve toprak için çok önemli olan gübreye dönüştürülmesidir.

Mera : Bir ya da birkaç köye veya beldeye, hayvanlarını otlatmaları ve otundan faydalanmaları için tahsis edilen yahut da eskiden beri bu amaç için kullanılan yerlerdir.

Milli Park : Bilimsel ve estetik bakımdan milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçalarıdır.

Özel Çevre Koruma Bölgeleri : Tarihi, doğal, kültürel vb. değerler açısından bütünlük gösteren ve gerek ülke gerekse dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan alanlardır.

Patolojik Atıklar : Doku, organ, vücut parçaları, kan ve vücut sıvılarından oluşan atıklardır.

Radyoaktif Atıklar : Nükleer reaktör işlemleri, tıp araştırmaları, askeri ve sınai etkinlikler gibi kaynaklardan üretilen atıklardır.

Sit Alanları : Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari vb. özelliklerini yansıtan kent kalıntıları, önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tesbiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır.

Sosyal Çevre : İnsanların birbirleriyle ilişkilerinden kaynaklanan moral çevre denebilecek davranışlardır.

Su Kirliliği : Suyun yararlı kullanımını etkileyecek miktarda kimyasal, fiziksel yada biyolojik maddelerin katılmasıyla kalitesinin bozulmasıdır.

Sulak Alanlar : Sazlık, bataklık, turbalıklar ile doğal ve yapay, sürekli veya geçici durgun veya akar, tatlı, acı ve tuzlu karasularını ve gelgit bölgelerinde, suların çekildiği dönemlerde derinliği 6 m. yi geçmeyen deniz sularıdır.

Tehlikeli Atıklar : Endüstriyel atıkların tehlikeli ve zararlı özellik taşıyanlarıdır. Rafineriler, enerji santralleri, yiyecek endüstrisi, oyuncak endüstrisi, ilaç fabrikaları atıkları tehlikeli atıklardan bazılarıdır.

Tıbbi Atıklar : Hastane ve benzeri sağlık kuruluşlarından kaynaklanan ve pek çok hastalığa sebep olabilen atıklardır.

Toprak Kirliliği : İnsan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır.

Tür Çeşitliliği : Bir bölgedeki mevcut türlerin çeşit ve sayısıdır.

  1. EKOSİSTEM:

Dünya varolduğundan bu yana, üzerinde çok çeşitli yaşam ortamları oluşmuştur. Bu ortamlar, küçük bir su birikintisindeki mikroorganizmadan, okyanus ve tropik ormanlara kadar değişen çok geniş biyolojik sistemleri kapsar. Bu yaşam mekanlarında hava, su, kaya gibi cansız varlıklarla insan, hayvan, bitki ve mikroorganizma gibi canlı varlıklar bulunur. Canlı ve cansız varlıklar sistemin yapısını oluşturur. Varlıklar arasındaki çeşitli ilişki ve etkileşimler sistemin işlevi olarak adlandırılır. Dünya üzerindeki çeşitli canlıların, çevrelerindeki diğer canlı ve cansız varlıklarla karşılıklı ilişki kurdukları sistem, “Ekosistem” olarak adlandırılmaktadır. Ekosistem dünya üzerindeki sayısız yaşam ortamlarından sadece birini kapsar. (çayır ekosistemi, orman ekosistemi vb.)

Orman ekosistemi göz önüne alındığında; ağaçlar, diğer bitkiler, toprak organizmaları vb. bu sistemin parçalarıdır. Toprak, ağaçlara su ve besin vermek zorundadır. Hava, ağaçlara gerekli karbondioksiti sağlayarak

fotosentez olayının gerçekleşmesini sağlamaktadır. Oluşan yaprak, dal ve kabuk gibi maddeler de toprağa düşerek toprağa gübre, mikroorganizmalara ise besin olmaktadır.




  1. EKOLOJİK DENGE ( DOĞAL DENGE )

Bilindiği gibi; canlı ve cansız varlıklar arasında karşılıklı ilişki ve etkileşimler vardır. Bunlar, beslenme, tür sayısı, üreme ve fiziksel mekan olanakları gibi faktörlerdir. Bu faktörler ve bütün ilişkiler sorun yaratmayacak şekilde devam ettiği sürece ekosistemde problem yoktur. Bu olay ekolojik veya doğal dengedir.

Ekolojik veya doğal dengenin birçok örneğine rastlanmaktadır. Hayvan türlerinin yaşadıkları bölgeye göre morfolojik olarak değişim göstermesi, hayvanların kışın besin bulamayacakları için ve genetik şifreleri gereği kış uykusuna yatmaları ekolojik dengenin göstergeleridir.


İNSANLAR OLMADAN DİĞER CANLILAR VE ÇEVRE VARLIĞINI SÜRDÜREBİLİR, ANCAK ÇEVRE OLMADAN İNSANLAR VARLIKLARINI ASLA SÜRDÜREMEZLER.

Tilkiler kutuplardan çöllere kadar iklim bakımından çok farklı bölgelerde yaşayabilmektedirler. Tilkiler yaşadıkları bölgelere göre yapısal özellikler gösterebilmektedir.

Çölde yaşayan tilkiler aşırı sıcağa dayanabilmek için zayıf, vücut sıcaklığını kolayca dağıtabilmek için sivri kulak, çene ve kuyruğa sahiptirler. Kutup bölgesindeki tilkiler ise vücutlarındaki yağları yakarak bol enerji kazanmakta ve küt çene, kulak ve kuyruk gibi organları sayesinde bu enerjinin kaybı önlenmektedir.

Orta Avrupa koşullarında yaşayan karacaların çiftleşme zamanı Temmuz / Ağustos aylarıdır. Çünkü, yetişme ortamlarında optimum güneş enerjisi ve beslenme koşulları da bu aylardadır.

Karacalar çiftleştikten sonra , 5 ay içinde yavruyu dünyaya getirecek duruma gelmektedir. Bu duruma göre yavru, normal olarak Aralık veya Ocak ayında doğacak demektir. Bu aylar ise, yavrunun doğar doğmaz kendisini beslemesi ve gerekli enerjiyi sağlayabilmesi için son derece elverişsizdir. Yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, bu dengesizliği önlemek için karacalarda embriyonun gelişimi (döllenmiş yumurta hücresi) bir hormon tarafından hemen durdurulur ve bu hormonun etkisi 5 ay sürer. O nedenle döllenmiş yumurta (embriyo), bu 5 aylık süreyi (ocak ayına kadar) istirahat ederek geçirir, bu aydan sonra gelişmeye başlar. Bu gelişim 5 ayda tamamlanır ve yavru Haziran ayında doğar. Bu mevsimde doğa bol otlarla yeşillenmiş ve güneş enerjisi de en iyi seviyeye ulaşmıştır. Yavru doğar doğmaz hem besin hem de enerjiyi yeterli derecede bularak, sorunsuz gelişime devam eder. Bu örnek de, doğanın fizyolojik önlemlerle neslin sürdürülmesi için nasıl bir ekolojik denge sağladığını göstermesi bakımından ilginçtir.



Bilim adamları, ayıların kırsal alanındaki yaşamlarını incelemiş ve bazı gözlemler yapmıştır. Elde ettikleri sonuçlara göre ayılar kışa doğru kış uykusuna yatmakta, bu dönemden biraz önce de

yağ biriktirmekte, böylece kış uykusu esnasında solunum ve kalp atışları için gerekli enerji vücutlarında depolamaktadırlar. Kış uykusuna yatma nedeninin elverişsiz dış çevre koşullarından mı, yoksa başka etkenlerden mi kaynaklandığını belirlemek için denemeler yapılmıştır. Deney esnasında, ayı yavrularının, laboratuardaki bu tekdüze yaşam koşulları karşısında şaşırmadıklarını, düzenli olarak kış uykusuna yattıklarını, hatta aynen doğal koşullarda yaptıkları gibi kış uykusuna yatmadan önceki devrede daha çok yağ bağladıklarını ve şişmanladıkları gözlemlemiştir.




Kirpilerin de kış koşulların-dan zarar görmemek ve besin kıtlığı yaşamamak için “Kış uykusu” na yatmaları ekolojik dengenin örneğidir.


Bitkilerin yaşam dünyasında da fizyolojik, anatomik ve karakteristiklerle gerçekleştirilen akıl almaz ekolojik denge örneklerine rastlanmaktadır. Bilindiği üzere sonbaharda bazı geniş yapraklı ağaçlar yapraklarını dökmektedir. Bu biyolojik olay, “Fizyolojik Önlemlerle Ekolojik Dengenin Sağlanması” olarak nitelendirilebilir.

Günümüzde insan faktöründen kaynaklanan, ekolojik dengeye aşırı zarar veren ve önüne geçilemeyecek bir hal almasına neden olan önemli problemler bulunmaktadır. Bundan sonraki bölümlerde bu problemler ile alınması gereken tedbirlere yer verilecektir.



  1. ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE EKOLOJİK SONUÇLARI

    1. Genel

Çevre; insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdır. Bir başka ifade ile çevre, bir organizmanın var olduğu ortam yada şartlardır ve yer yüzünde ilk canlı ile birlikte var olmuştur. Sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi ancak sağlıklı bir çevre ile mümkündür.


İnsan yaşamı çeşitli dengeler üzerine kurulmuştur. İnsanın çevresiyle oluşturduğu doğal dengeyi meydana getiren zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar, zincirin tümünü etkileyip, bu dengenin bozulmasına sebep olmakta ve çevre sorunlarını oluşturmaktadır.

Baş döndürücü bir hızla artan sanayi ve teknolojideki gelişmelerin meydana getirdiği çevre kirliliği, nüfusun hızla artması ve buna paralel olarak bitmez gibi görünen doğal kaynakların hızla tükenmesi çevre konusunu ülkemiz ve dünya gündeminin ilk sıralarına yerleştirmiştir.

Toplumun tüm kesimlerini çevre konusunda bilgilendirmek, bilinçlendirmek, olumlu ve kalıcı davranış değişiklikleri kazandırmak ve sorunların çözümünde fertlerin aktif katılımlarını sağlamak maksadıyla Dünyada ve Türkiye’de eğitim çalışmalarına başlanılmıştır. Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda yapılan tüm bu çalışmaların amacı insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarının sağlanmasıdır. Bunu sağlayacak olan da insanın kendisidir. Çünkü çevreye zarar veren de, çevreyi koruyan ve geliştiren de insandır.

Sağlıklı bir çevrede yaşamak temel, insan haklarında biridir. Anayasamızın 56. Maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,

çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir” denilmektedir. Bu doğrultuda çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda devlete ve vatandaşlara çeşitli görevler düşmektedir.


    1. Çevre Kirliliği :

İnsanların her türlü faaliyetleri sonucu hava, su ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve aynı faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevrede meydana getirdiği arzu edilmeyen sonuçlardır.
Başka bir anlatımla; “Çevre kirliliği konusunda ekosistemlerde doğal dengeyi bozan ve insandan kaynaklanan ekolojik zararlardır."

Son yıllarda teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur. Artan nüfusla birlikte devreye giren alt yapılar faaliyete geçtikleri günde bile yetersiz kalmaktadır. Bu plansız endüstrileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla tarımda kimyasal maddelerin bilinçsizce kullanılmasıyla birlikte, gerekli çevresel önlemler alınmadan ve arıtma tesisleri kurulmadan yoğun üretime geçen sanayi tesisleri, çevre kirliliğini tehlikeli boyutlara çıkarmıştır.




Hızlı nüfus artışı, çevre sorunlarının en önemli kaynağıdır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış oranına sahip ülkedir. Birleşmiş Milletlerin yaptığı nüfus tahminlerine göre, Türkiye nüfusunun 2025 yılında 92 milyona yükselmesi beklenmektedir. Bu durum ülkemizin bu gün olduğu kadar, gelecekte de önemli çevre sorunları ile karşılaşacağının bir göstergesidir.



    1. Başlıca Çevre Sorunları ve alınması gereken tedbirler :




      1. Hava Kirliliği :

Hava kirliliği; canlıların sağlılığını olumsuz yönde etkileyen ve/veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin (katı, sıvı ve gaz şeklinde), insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik

dengeye zarar verecek normalin üzerinde miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır.



        1. Hava Kirliliği Çeşitleri :

Isınmadan kaynaklanan, motorlu taşıtlardan kaynaklanan, sanayiden kaynaklanan hava kirliliği olmak üzere (3)’ e ayrılır.





        1. Hava Kirliğinin Etkileri:

Kirli hava, insanlarda solunum yolu hastalıklarının artmasına sebep olmaktadır. Kurşun kan hücrelerinin gelişmesini ve olgunlaşmasını engellemekte, kanda ve idrarda birikerek sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Karbonmonoksit (CO) kandaki hemoglobin ile birleşerek oksijen taşınmasını aksatmaktadır. Kükürtdioksit (SO₂) üst solunum yollarında keskin, boğucu ve tahriş edici etki yaratmaktadır. Duman, akciğerlerden alveollere kadar girerek olumsuz etki yapmaktadır. Kükürtdioksit ve ozon bitkilere zarar vermekte, ürün kayıplarına ve ormanların zarar görmesine sebep olmaktadır.
TEMİZLİĞİN ESASI, KİRLETİP TEMİZLEMEK DEĞİL KİRLETMEMEKTİR.

        1. Sera Etkisi ve Küresel Isınma :

Dünya atmosferi çeşitli gazlardan ve küçük miktarda asal gazlardan oluşmaktadır. Atmosferin ışığı geçirme ve ısıyı tutma özelliği vardır. Atmosferdeki gazlar yeryüzündeki ısının bir

kısmını tutarak ısı kaybına engel olmaktadır. Atmosferin bu özelliği sayesinde suların sıcaklığı dengede kalmakta, akarsuların ve okyanusların donması engellenmektedir. Atmosferin bu şekildeki ısıtma ve yalıtma etkisine sera etkisi denmektedir.

Son yıllarda atmosferdeki en fazla ısı tutma özelliğine sahip karbondioksit (CO₂) gazının miktarı hava kirliliğine bağlı olarak hızla artmaktadır. Buna ilave olarak metan, ozon ve kloroflororbon ( CFC) gibi ısı tutma özelliği olan diğer gazların atmosferdeki miktarı da enerji kullanımı, endüstrileşme, ormanların tahribi ve tarım gibi çeşitli insan aktiviteleri sonucunda artmaktadır.

Karbondioksit (CO₂) ve ısıyı tutan diğer gazların miktarındaki artış, küresel ısınma olarak ifade edilen atmosferin ısısının artmasına sebep olmaktadır. Küresel ısınmanın, buzulların erimesi ve okyanusların yükselmesi gibi ciddi sonuçlar doğuracak iklim değişmelerine sebep olmasından endişe edilmektedir.



        1. Asit Yağmurları :

Endüstriyel faaliyetler, konutlarda ısınma amaçlı olarak kullanılan yakıtlar, fosil yakıtlara dayalı olarak enerji üreten termik santraller ile egzoz gazları havayı kirletmekte ve kükürtdioksit (SO₂), azotoksit (NO), hidrokarbon ve partikül madde yaymaktadır. Atmosferde 2 ile 7 gün arasında asılı kalabilen bu kirleticiler, su partikülleri ile tepkimeye girerek asit meydana getirmekte ve yağmurla asit yağmurları olarak yeryüzüne inmektedir.

Asit yağmurları; göl ve akarsularda asit dengesini bozarak, tüm canlıları etkilemekte, bazı türlerin ölümüne yol açmakta, ağaçların yapraklarındaki büyüme ve gelişmeyi engelleyerek ormanlara büyük zarar vermekte, yeryüzünde suya ve toprağa geçmekte ve bunların yapılarını değiştirerek toprak ve suyla ilişkide olan tüm canlıların zarar görmesine neden olmaktadır.



        1. Ozon Tabakasının Delinmesi :

Çeşitli amaçlar için üretilen kloroflorokarbonlar (CFC) ozon tabakasını inceltmekte, bunun sonucunda çevre ve insan sağlığı olumsuz etkilenmektedir.

Ozon molekülleri atmosferde bulundukları yere göre farklı karakteristik özellikler gösterirler. Stratosfer tabasındaki ozonun canlılar için yararlı olmasına karşılık dünya yüzeyine yakın atmosfer tabakasındaki (troposfer) bulunan % 10 oranındaki ozonun yıkıcı etkisi bulunmaktadır.

Atmosferdeki diğer moleküllerle reaksiyona giren ozonun, bitki ve hayvanların canlı dokularına çeşitli zararları bulunmaktadır. Atmosferdeki ozonun yaklaşık % 90’ı yeryüzünden itibaren 10-40 km. arası yükseklikte ve stratosfer tabakasında bulunur. Bu bölgedeki ozonun özelliği; tüm canlı varlıkları, doğal kaynakları ve tarımsal ürünleri olumsuz yönde etkileyen ultraviole (UV) ışınlarını absorbe etmesidir. Ozon yoğunluğunun ultraviole ışınlarını tutma görevini yapamayacak kadar azalması, “Ozon Tabakasının Delinmesi” olarak adlandırılmaktadır. Ozon tabakasının incelmesi sonucunda; UV-b radyasyonu artmakta ve insanların bağışıklık sistemleri zarar görmekte, görme bozukluğuna ve deri kanserine yol açmaktadır.

Ozon tabakasının incelmesine sebep olan ve kloroflorokarbon ihtiva eden maddelerin başında klor türevleri, plastik köpükler (strafor) spreyler, aerasoller ve yangın söndürücüler gelmektedir.




        1. Yüklə 218,44 Kb.

          Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin