Ekolojik sorunlar ve çÖZÜm yöntemleri İ Ç İ ndek I l e r


Hava Kirleticilerin Zararlı Etkileri Ve Ekolojik Sonuçlar



Yüklə 218,44 Kb.
səhifə2/4
tarix06.09.2018
ölçüsü218,44 Kb.
#78557
1   2   3   4

Hava Kirleticilerin Zararlı Etkileri Ve Ekolojik Sonuçlar

Hava kirliliği insan, hayvan ve bitkilerin yaşam ve sağlığını olumsuz yönde etkilemekte, yoğunluk ve etkilenme süresine göre, toplu ölümlere kadar akut etkileri bulunmaktadır. Bunun bir örneği, 1952 Kasımında Londra’ da yaşanmış ve bir günde 750 kişi, 15 günde 4000 kişi ölmüştür.

Cansız varlıklar üzerinde ise, örneğin metal, taş, ahşap gibi yapı kısımlarında, asit bileşimlerine dönüşerek zararlı etkiler meydana getirmektedir. Asit yağışlar halinde, toprağa ve üzerindeki canlılara zarar vermektedir. Bu yüzden toplu orman ölümleri meydana gelmektedir. Ayrıca asitli yağışlar, göllerdeki balıkların, kitle halinde ölmesine neden olabilmektedir.


Hava kirliliğinin zararlı etkileri tozların ve gazların yaptığı etkiler olarak ikiye ayrılabilir.


          1. Tozların yaptığı zararlar

Havadaki tozların 5 mikrondan küçük olanları, akciğerler aracılığı ile kan dolaşımına katılır, daha küçük çaplılar ise akciğerlerde kalarak sıkıntı, genel rahatsızlıklar solunum güçlükleri yaratır.




          1. Gaz halindeki kirleticilerin verdiği zararlar

Gaz halindeki başlıca kirleticiler, kükürtdioksit, benzol, karbonlu hidrojenler, klorflourkarbonlardır. Bunların zararlı etkileri aşağıda açıklanmıştır.


          1. Kükürtdioksit atmosfere karışınca, hava nemi ile birleşerek asit haline dönüşür. Solunumla doğrudan doğruya alınırsa, solunum organlarındaki nem ile birleşir ve aynı şekilde aside dönüşür.

(I)Bitkiler üzerinde ise, bazı enzimlerin bileşimini bozarak, klorofil hücrelerini ve protoplazmayı tahrip eder. Madde alışverişi süreçlerini (metabolizma) engelleyerek yaprakların sararmasına, daha sonra da bütün bitkinin ölmesine neden olabilir. Bundan 10 yıl önce Avrupa ormanlarında meydana gelen ve “Zamanımızın Yeni Tür Orman Zararları” olarak nitelenen hastalığın temel nedeni olarak, havadaki kükürtdioksidin yoğunluğu ve asit yağışları gösterilmekte, Göz mukazası da bu gazdan zarar görmektedir.

(II)Gaz halindeki kirleticilerden benzol, kan kanserini artırır, kalıtım organlarını zarara uğratır.



          1. Karbonlu hidrojen gazları, organ kanserlerine neden olur.

          2. Sera gazları denen karbondioksit, metan, ozon, klorflourkarbon gazları küresel ısınmaya neden olduğu gibi, sonuncusu ozon tabakasının incelmesine, bunun bir sonucu olarak da, mor ötesi ışınlar, yeryüzündeki katarakt ve cilt kanseri hastalıklarının artmasına neden olur.




        1. Hava Kirliliğinin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirler :

Bu konuda alınabilecek önlemler 4 grupta toplanabilir:

          1. Hava kirliliği yayan yerleşik kaynaklarda (Fabrika, Termik Santral, Konutlar vb.) alınabilecek önlemler :

            1. Yapıların bacalarına süzgeç takmak,

            2. Bacalardan çıkan kükürtdioksit gibi çok zararlı gazları, fabrikaların yanında kurulan sülfirikasit ünitelerine vermek, yani bu gazların bacalardan atmosfere geçişine engel olmak, veya bu amacı gerçekleştirecek son teknolojik uygulamaları yerine getirmek,

            3. Yakıt maddelerindeki, örneğin kömürdeki yüksek kükürt miktarını yakma işleminden önce, özel teknik muamelelerle (Örneğin kireçle) düşürmek, böylece yakma esnasında atmosfere daha az kükürtdioksitin karışmasını sağlamak,

            4. Kontrollü ve tasarruflu yakma uygulamasını kullanmak,

            5. Fosil yakıt yerine, (Kömür, akaryakıt, doğal gaz) güneş enerjisinden, rüzgar enerjisi ve hidrolojik enerji ve jeotermal enerjiden yararlanmak,

Bu önlemlerin alınmadığı kirletici kaynaklar, tüm canlılara zarar veren hava kirliliğini yaratırlar.




          1. Trafik araçlarıyla ilgili önlemler :




            1. Egzoz gazlarını tutabilecek, katalizatörlü araçların kullanımını sağlamak,

            2. Araçların motor sistemini değiştirmek, örneğin buharlı, elektrikli motorlar yapmak,

            3. Raylı sistemlerle, metro vb. toplu taşıt sistemlerinden yararlanmak, kurşunsuz benzin kullanmak,

            4. Trafiği düzenleyerek, kentlerde trafik yoğunluğunu azaltmak.


          1. Yerleşim Alanları ve Peyzaj düzenlemesiyle ilgili önlemler :




            1. Yerleşim alanlarında nüfus yoğunluğu sınırını aşmamak,

            2. Yerleşim alanlarının imarında, mevki ve iklim koşulları bakımından inversiyona (kent üzerinde durgun hava kitlelerinin oluşmasına) neden olacak yerlerden (etrafa yüksek dağlarla çevrili kapalı ve çukur havzalar ) kaçınmak,

            3. Yapılar arasında belirli aralıklar, boşluklar bırakılarak, buralara yeşil alanlar (park ve bahçe) kurmak,

            4. Kentlerde rüzgar cereyanına engel olmayacak yapı tekniğini kullanmamak,

            5. Merkezi ısıtma sistemi ve kontrollü yakmalarla, birçok konutun ısıtılmasını sağlamak.




          1. Konu ile ilgili Eğitime ilişkin önlemler:




            1. Toplu konutlarda yakma işlemini yapanların eğitilmesiyle, kontrollü ve tasarruflu yakmayı öğrenmelerini sağlamak,

            2. Hava kirliliğinin nedenleri ve zararlı sonuçları konusunda halkın bilgi sahibi olmasını ve bilinçlendirilmesini sağlayacak öğretim ve eğitimi vermek,

            3. Kamu kuruluşları tarafından, hava kirliliğini önlemek için çıkarılan yasal düzenlemelere, halkın katılımını sağlamak.




      1. Su Kirliliği :


Su Kirliliği; Suyun yararlı kullanımını etkileyecek miktarda kimyasal, fiziksel yada biyolojik maddelerin katılmasıyla kalitesinin bozulmasıdır.



        1. Suyun Önemi :

Su canlıların yaşaması için hayati öneme haiz maddelerden biridir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve insanları ayakta tutan sudur. Dünyanın % 70’i su ile kaplı olup insan vücudunun da büyük bir bölümü sudan oluşmaktadır.

Dünyada mevcut su kaynaklarının yalnızca % 0.3’e yakını kullanılabilir ve içilebilir durumdadır. Dünya nüfusunun hızla artması, buna karşılık su kaynaklarının sabit kalması sebebiyle, su ihtiyacı her geçen gün biraz daha artmaktadır. Halen, dünya nüfusunun %40’ının yaşadığı 80 ülkede şimdiden su sıkıntısı çekilmektedir.



        1. Su Kirliliği Çeşitleri:

          1. Yer altı Suları Kirliliği :

Hayvansal ve bitkisel atıklar, doğal ve suni gübreler, pestisitler ve mikro organizmalar su ile yeraltına doğru taşınarak yer altı suları kirliliğini oluşturmaktadır.

Yer altı suyu kirlenmesinin en büyük sebebi, evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan alıcı ortamlara verilmesidir. Katı, sıvı ve gaz atıklar, alıcı ortama verildikten sonra; iklim durumuna, toprağın yapısına, yeryüzü şekline, atığın cinsine ve zamana bağlı olarak yer altı sularına karışmaktadır.

Ayrıca, zirai mücadele ilaçlarının aşırı ve bilinçsiz kullanımı önemli bir kirlilik sebebidir. Kanalizasyon sisteminin bulunmadığı yerlerde, tuvalet çukurlarından ve gübrelerden sızan kirli sular yer altı suyuna karışarak, özellikle yaz aylarında ölümlere yol açan bulaşıcı hastalıklara sebep olmaktadır.


          1. Yerüstü Suları Kirliliği :

            1. Akarsu Kirliliği:

Akarsular; küçük dereler, yağmur, kar ve kaynak sularıyla beslenmektedir.

Kanalizasyon suları, fabrika suları, fabrika atıkları ile havayı kirleten etkenlerin yağmur ve yüzey akışlarıyla taşınması, tarımsal faaliyetler sonucu oluşan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar akarsuları kirliliğine sebep olmaktadır.



Akarsular ve okyanuslar belli bir seviyeye kadar olan kirliliği arıtma özelliğine sahiptir. Bu sınır aşıldığında suda aşırı kirlilik ve bozulma başlar. Akarsuların çeşitli etkenlerle kirlenmesi sonucu akarsularda mevcut olan ekolojik denge bozulmakta, bitkiler ve hayvanlar olumsuz etkilenmektedir.



            1. Göl Kirliliği :

Akarsularla taşınan çözünmüş ve askıdaki maddeler, atmosferik olaylar ve direkt deşarjlar göl kirliliğine sebep olmaktadır.

Evsel ve endüstriyel atıklar akarsulara karışmakta, erozyon ve kimyasal çözünme akarsulardaki sonucu çözünmüş ve askıdaki madde miktarı artmakta ve bunlar akarsular vasıtasıyla göllere deşarj edilmektedir.

Havadaki kirleticilerin yağışlar, asit yağmurları şeklinde ve rüzgar gibi atmosferik etkenlerle taşınması sonucunda göller kirlenmektedir.


            1. Deniz Kirliliği :

Kurallara uyulmadan yapılan taşımacılık ve turizm faaliyetleri, evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan veya kısmen arıtılarak denize verilmesi, ve deniz kazaları gibi

çeşitli etkenlerle denizler kirlenmektedir.



Akarsular vasıtasıyla denize ulaşan evsel ve endüstriyel atıklar, deniz kıyılarında bulunan kent merkezleri ve sanayi tesislerinden çıkan ve arıtılmadan denize boşaltılan evsel ve endüstriyel atıklar, tarımsal alanlarda erozyon sonucu akarsularla denize karışan toprak ve pestisit ve gübre gibi kimyasal kirleticiler, denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından oluşan sızıntılar, gemiler ve diğer deniz araçlarından oluşan kirlilik (petrol, yağ atıkları, zehirli sıvılar, pis sular, çöpler vb.), deniz kazaları (Petrol Tankeri Kazaları) neticesinde oluşan petrol döküntüleri deniz kirliliğine yol açar.

        1. Su Kirliliğinin Zararlı Etkileri Ve Ekolojik Sonuçlar :

Su kirliliği, insanlar üzerinde bazı zararlı etkiler meydana getirebildiği gibi, özellikle sularda yaşayan canlılar için potansiyel tehlike oluşturmaktadır. Bu zararlı etkiler aşağıdaki şekilde özetlenebilir.


          1. Endüstri kuruluşlarıyla termik santrallarda soğutucu olarak kullanılan sular, sıcaklık dereceleri yükselmiş olarak çevrelerine ve akarsulara verilmekte, böylece çevreye bir “Termik baskı” yapılmaktadır. Sıcaklık derecesi yüksek sularda yaşayan canlı varlıkların fizyolojik aktivitesi olumsuz yönde etkilenmekte, hatta bir kısmı ölmektedir. Böylece organizmalar tarafından suyun biyolojik olarak kendi kendini temizlemesi engellenmektedir. Bunun sonucunda da, özellikle balıklar azalmaktadır. Buna karşılık alglerin üremesi ve gelişimi çok artmaktadır.

          2. Bol miktarda fosfor içeren deterjanlı sular ile gübre çözeltilerindeki azotlu ve fosforlu besin maddeleri göllere karıştığında, buradaki bazı bitki türleri, özellikle su yosunları olağanüstü gelişerek bol miktarda biyolojik kitle (yaprak, dal, gövde) üretir. Bunlar sudaki oksijeni, kıtlık yaratacak şekilde kullanır. Bunun sonucunda göldeki balıklar oksijensiz kalır. Ayrıca, büyük miktardaki biyokitle öldükten sonra ayrışmak için yeterli oksijeni bulamaz. Bunun için bu organik kitle ayrışmadan göllerin dibine çöker, orada çürümeye başlar. Bu esnada bol miktarda bataklık gazı (metan) meydana gelir. Bu gaz, göldeki canlıları öldürür. Bu olay, organik maddelerin biyokimyasal yolla ayrışması için, suda bulunması gereken oksijen miktarının (1 litre suda 2-2.5 miligram oksijen) çok azalmasından kaynaklanmaktadır.

        1. Su Kirliliğinin Olumsuz Ekolojik Sonuçları :

          1. İnsan sağlığına zararlı sulardaki kirletici maddeler, kolera, tifo, dizanteri gibi bulaşıcı ve salgın hastalıklara, kitle halinde zehirlenmelere neden olabilir.

          2. Özellikle deterjanlı sular ve yer altı sularına karışan gübre çözeltileri, göl ve akarsuları yaşam ortamı olmaktan çıkarır.

          3. Kirli sular tarımsal sulamada, kullanılınca, toprağın niteliğini bozar ve ürün verimini azaltır.

          4. Organik madde bakımından zengin kirli sular, karıştıkları su ortamının oksijen dengesini bozar. Bu da o suda yaşayan canlıların oksijen kıtlığından ölmesine kadar varan büyük sorunlar yaratır. Akarsular da kitle halindeki balık ölümleri bunun tipik örneklerinden biridir.

(III)Su Kirlenmesine Karşı Alınabilecek Önlemler:

Bu konuda alınabilecek önlemler başlıca 2 grupta toplanabilir. Bunlardan birinci gruba girenler, su kullanımında tasarruf sağlayarak, kirli su (atık su) miktarının azaltılması, diğeri ise suların kirlenmesini önleyecek uygulamaların yaşama geçirilmesidir.


(IV)Su kullanımında tasarruf sağlayacak önlemler :

(V)Evde musluklardan boş yere su akmasının önüne geçecek önlemler almak, musluklara havalandırıcı takmak,

(VI)Araba yıkanmasında, ucuna havalandırıcı takılmış hortum kullanmak veya kova içindeki suyla ve sünger yada fırçayla yıkamak (Bir araba için bu önlemlerle 400 litre su tasarruf edilebileceği belirlenmiştir.),

(VII)Bahçe ve fidanlık sulamada “yağmurlama” veya “salma” sulama yöntemleri yerine “damla sulama” yöntemini kullanmak (Bu yolla kent, park ve bahçelerin sulanmasında milyonlarca ton su tasarrufu sağlanmaktadır.),

(VIII)Su kullanımındaki alet ve gereçlere standartlar getirmek. Örneğin tuvalet rezervuarlarının hacmini, 25 litreden 15 litreye veya daha küçük hacimlere düşürmek suretiyle, büyük bir kent için milyonlarca litre su tasarrufu sağlamak,

(IX)Bahçe sulamasında arıtılmış, atık suları kullanmak,

(X)Çok geniş bahçeleri olan evlerde, peyzaj düzenlemesi yapılarak, belirli bir bölümü yeşil alan olarak ayırıp, geri kalan bölümleri teknik objelerle donatmaktadır.

HENÜZ VAKİT GEÇİRİLMEDEN, ÇEVRE ADINA ATILACAK HER ADIM, GELECEĞİMİZİN GARANTİSİ OLACAKTIR.


        1. Su Kirliliğinin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirler :

Az fosfat içeren veya fosfatsız deterjan kullanılmalı, deterjan kullanırken en az miktarla temizlik yapılmalıdır. Atık sular arıtma tesislerinde iyice temizlendikten sonra akarsu, göl ve denizlere dökülmelidir. Tarımda zararlılarla mücadele ederken kimyasal ilaç kullanımı yerine biyolojik mücadele yöntemi uygulanmalı, aşırı dozda mineral gübre kullanılmamalıdır. Katı ve sıvı çöpler deniz, akarsu ve göllere dökülmemelidir. Toprak erozyonunu önlemek için ağaçlandırma projelerine hız verilmelidir. Arıtma tesisi olmayan ve suyu kirleten işletmelere, yasal mevzuat çerçevesinde, uygun cezalar verilmelidir. İçme suyu depolayan ve ambalajlayan kurumlar sıkı şekilde denetlenmelidir.

      1. Toprak Kirliliği :

        1. Genel :

Toprak, hava ve su gibi canlıların yaşaması için vazgeçilmez unsurlardan biridir.Toprağın üst tabakası insanların ve diğer canlıların beslenmesinde temel kaynak teşkil etmektedir. Bir gram toprağın içerisinde milyonlarca canlı bulunmakta ve ekosistemin devamı için bunların ayrı önemi bulunmaktadır.

Dünyadaki toprakların yalnızca % 10’unda üretim yapılabilmektedir. Ülkemizin arazi varlığının ise yaklaşık % 36’sı işlenmekte, %28’i çayır ve mera, %30’u orman ve fundalık, geri kalanı diğer arazileri oluşturmaktadır. Ekilen arazinin ise ancak % 11’i sulanabilmektedir.



Toprak en önemli doğal kaynaklardan birisi olup; tarım dışı amaçlarla kullanılması, ağır metallerle kirlenmesi ve erozyon sonucu toprak kaybı olmakta ve verim düşmektedir. Kaybedilen toprağın yeniden kazanılması çok

zordur. 1 cm. kalınlıkta ki toprak ancak birkaç yüzyılda oluşabilmektedir.



Toprak Kirliliği; insan etkinlikleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır.

Özellikle yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.






        1. Toprak Kirliliğine Sebep Olan Faktörler :

Yerleşim alanlarından çıkan ve düzensiz depolanan evsel ve endüstriyel atıklar / çöpler, kanalizasyon atıklarının arıtılmadan doğrudan toprağa verilmesi, egzoz gazları, ozon, karbonmonoksit, kurşun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddelerin rüzgarlar ile taşınması ve yağışlarla yere inerek toprağa karışması, tarımsal mücadele ilaçlarının bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu toprakta toksit maddelerin birikmesi, sodyum, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, bor gibi besin maddelerini içeren suni (kimyasal) gübrelerin aşırı kullanımı, endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmaksızın havaya, suya ve toprağa verilen atıklar, ormanların insanlar tarafından tahrip edilmesi, yakılarak tarla açılması, tarım topraklarının yanlış işlenmesi, mera ve çayırların bilinçsiz kullanımı, aşırı otlatma sonucu toprak kirlenmektedir.

(c)Toprak Kirliliğinin Ekolojik Değerlendirilmesi:
Toprak kirliliği diğer çevre kirlenmesi süreçleriyle özdeşleşmiş bulunmaktadır. Gerçekten, dünyadaki bütün ekolojik dengeleri bozan hava ve su kirlenmesiyle, aşırı nüfus artışı ve sanayileşme gibi süreçler, toprak kirlenmesinin başlıca nedenleridir.
Toprak tüm karasal ekosistemlerin, hatta sulara ait ekosistemlerin dengeli olarak işlevlerini yapabilmesini sağlayan en önemli ekosistem öğesi, bütün yaşam dünyalarının beynidir. Besinlerimizin % 78’ini oluşturan bitkisel besin maddelerinin doğrudan doğruya, geri kalanlarının da dolaylı yaratıcısı ve kaynağıdır. Ayrıca en önemli besin maddelerimizden biri olan suyun süzgeci ve deposudur. Bütün bu nedenlerle, toprağın kirlilikten korunması, yaşam dünyalarının ekolojik dengesinin korunması anlamına gelmektedir. Onun için toprağın kirlenmeden korunması, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Bu hususta bireylerden toplumsal sivil ve resmi kuruluşlara kadar herkese her kuruma büyük bir görev düşmektedir. Bu görevi başarıyla yerine getirebilmenin ilk koşulu, insanların “Çevre ahlakı” na sahip bireyler olarak yetiştirilmesi için gerekli eğitimin verilmesidir. Çünkü, yaşanabilir bir çevre yaratılması ve bunun devam ettirilmesi için kendisinin de sorumlu olduğunun bilincine varmış ve bu hususta kendini vicdanen görevli ve zorunlu sayan bireylerden oluşan bir toplum, yaşanabilir bir dünyanın güvencesidir.

      1. Katı Atık Kirliliği :

Yaşadığımız ortamdan uzaklaştırılması gereken her türlü malzemeye atık denmektedir. Atıklar fazlarına göre, katı, sıvı ve gaz atıklar olmak üzere 3’e ayrılmaktadır.

Akıcı olabilecek kadar sıvı içermeyen, insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek şekilde bertaraf edilmesi gereken ve işe yaramayan maddelere Katı Atık denmektedir.



        1. Katı Atık Bileşenleri :

Atıklarla ilgili problemler, insanların kabileler, köyler ve toplumlar halinde bir araya gelmesi ve hayatın bir parçası olan atıkların birikmesiyle ortaya çıkmıştır. Ortaçağda; kasabalarda yiyecek ve diğer katı atıkların oluşturduğu yığınlar, atıkların sokaklara, yollara, açık arazilere atılması ile farelerin barınmasına ve beslenmesine uygun ortam meydana getirmiştir. Farelerin insan ve hayvanları ısırması sonucunda veba hastalığı yayılmıştır.

Çöplerden hastalık taşıyan en önemli iki etken sinekler ve farelerdir. Sinekler çok çabuk ve fazla üreme kabiliyetine sahiptir. 1 dm³ çöplükte 2500 sinek üreyebilmekte ve bunlar; dizanteri, tifo, sarılık vb. birçok hastalık etkenini insanlara taşımaktadır.



Bu salgınlar, 14 yüzyılda Avrupa’da yüksek oranda ölümlere sebep olmuştur. 19 yüzyılda hastalıklara neden olan kemirgenleri ve uçucu böcekleri kontrol etmek için yiyecek atıklarının resmi makamlarca toplanıp, düzenli depolamanın başlamasıyla birlikte, halk sağlığını koruyucu tedbirler hayata geçirilmiştir.

Yapılan araştırmalarda göre, ülkemizde günde kişi başına oluşan çöp miktarının 1 kg. civarında olduğu tespit edilmiştir. Bu miktar; kentsel ve kırsal nüfusun özellikleri, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı, tüketim alışkanlıkları vb. faktörlere göre değişiklikler göstermektedir. Nüfusumuzun 70 milyon olduğu kabul edilirse, ülkemizde günde 70 bin ton çöp üretilmektedir.

Uzaklaştırılması istenen çöpün içerisinde bulunan çeşitli madde gruplarının oran olarak dağılımlarının bilinmesi; eldeki çöpe uygun biriktirme, toplama, taşıma değerlendirme ve bertaraf tekniklerinin seçilmesi bakımından önemlidir.

Ülkemizin çöp kompozisyonunun, % 68 organik atık, % 13 değerlendirilebilir katı atık ve % 19 diğer atıklardır. Görülmektedir ki, Türkiye’de çöp miktarının yaklaşık % 13’ünü geri kazanılabilir nitelikli atıklar oluşturmaktadır.


        1. Katı Atık Bileşimi ve Miktarını Değiştiren Etkenler:

Mevsimler, bölgenin bahçecilik tercihleri, bölgenin coğrafik özellikleri, yağışlar, bölgede yaşayan insanların ekonomik seviyesi, bölgenin tüketim konusundaki tercihleri, kültürel yapı,

        1. Katı Atık Çeşitleri :

  1. Evsel Katı Atıklar:

Günlük faaliyetler sonucunda, ev ortamında üretilebilecek tehlikeli ve zararlı özellik taşımayan her türlü katı atıklardır. Yiyecek atıkları, ev eşyası atıkları, ambalaj malzemeleri (cam şişeler, kağıt-karton, teneke kutular), yakacak atıkları (kül) bunlardan bazılarıdır.

Büyük yerleşim birimlerinin karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi de evsel atıklar, yani çöplerdir. Çöpler hastalık yapıcı ve taşıyıcı organizmalar için uygun bir üreme ortamı oluştururlar. Evlerden çıkmayan fakat ev çöplerine benzer özellik gösteren atıklar da evsel nitelikli olarak kabul edilmektedir. Büro, okul, pazaryeri, tarımsal faaliyetlerden çıkan atıklar, besicilik, süt üretimi, ağaç, asma ve arazi bitkilerinin ekim ve hasadı sonucu çıkan atıklar örnek olarak gösterilebilir.



  1. Yüklə 218,44 Kb.

    Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin