Eksen yayincilik



Yüklə 2,14 Mb.
səhifə30/110
tarix01.08.2018
ölçüsü2,14 Mb.
#64732
növüYazı
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   110

Ekonomik cephede durum

Türkiye’de geride kalan yılın en önemli iki olgusu, ekonomik krizdeki ani ağırlaşma ile sermayenin sistematik bir saldırıyla bunu işçi sınıfına ve öteki çalışan kesimlere fatura etmesi oldu. Böylece de, toplumun tekelci burjuvazinin sınıf egemenliği koşullarında son 40 yıldır defalarca yaşamak zorunda kaldığı kısır döngüye, yeni bir halka daha eklendi. Bugün kapitalist ekonominin krizi de, kapitalist sınıfın bu krizi işçi sınıfına ve emekçilere fatura etmek biçimindeki değişmez saldırı politikası da, tüm şiddetiyle sürüyor.

Çalışan sınıfın elini kolunu bağlayan faşist askeri rejimin sağladığı son derece uygun koşullarda ve yıllar boyunca engelsizce uygulanan “24 Ocak Kararları” güya ekonomide yapısal bir değişim yaratacaktı. Ekonomiyi dışa açacak ve ihracata da(37)yalı bir gelişme modeline geçişi sağlayacak, böylece de Türkiye kapitalizminin müzmin yapısal sorunlarına nihayet bir çözüm bulunmuş olacaktı. İşçi sınıfını ve emekçileri neredeyse bütün bir ‘80’li yıllar boyunca ağır yaşam koşullarına mahkum eden, Türkiye’yi sermaye için bir “ucuz emek cenneti”ne çeviren politikalara, hep bu gerici burjuva propaganda eşlik etti. Olaylar bu aldatıcı propagandanın dayanaksızlığını yıllar öncesinden gösterdi. Zira Türkiye kapitalizminin kronik sorunları, kendini her safhada şu veya bu şiddetle ortaya koydular.

Ne var ki yıllar yılı sürdürülen bu yalan propagandaya asıl darbeyi, 1994 yılı başında mali piyasalardaki çöküntüyle patlak veren kriz (daha doğrusu yapısal krizin bu yeni safhası) vurdu. Bu son krizin tüm açıklığı ile ortaya serdiği ekonomik tablonun genel görüntüsü, on yılların kısır döngüsünün en ağırlaşmış biçimiyle tekrarından başka bir şey değildi. Ekonominin dışa bakan yüzünde döviz kıtlığı, büyüyen dış ödemeler açığı, içe, bakan yüzünde büyüyen bütçe açıkları, muazzam iç borçlar, üç haneli enflasyon ve üretimde durgunluk ve daralma vardı. Dışarda 70 milyar doları bulmuş dış borca, içerde dev boyutlarda bir işsizlik, reel ücretlerde sürekli bir düşüş ve halk kitlelerinin sürekli artan yoksullaşması eşlik ediyordu.

Bu tablo geçmiştekilerin bir benzeri gibi görünse de, gerçekte durum, geçmişle kıyaslanamaz ölçüde daha vahimdir. Bunun nedeni ise, tam da 24 Ocak Kararları’nın ekonomide yarattığı “değişim’le ilgilidir. 24 Ocak Kararları ticaret ve finans sektörüne görülmemiş bir ağırlık kazandırdı ve Türkiye kapitalizmini büyük ölçüde üretimden kopuk bir rant ve faiz ekonomisine çevirdi. İhracatı teşvik adı altında, dış ticaret tam bir vurgun alanı haline getirildi. ‘80’li yılların ikinci yarısında, üretken yatırımlar hemen neredeyse durdu. Tersinden ise, ticaret, finans, emlak alım-satımı, üretken olmayan hizmet sektörlerinde aşırı borçlanmaya dayalı yapay ve şişirilmiş bir büyüme yaşandı. Spekülasyona dayalı kazanç, ekonominin ağırlık merkezi haline geldi. En büyük holdinglerin karlarının neredeyse yarısı sanayi dışı sektörlerden, demek oluyor ki üretim dışı faiz ve rant gelirlerinden sağlandı.(38)Özetle, Türkiye kapitalizmi, son 15 sene içinde, üretim ve yatırım yerine ticaret, finans, emlak spekülasyonu ve devlet ihaleleri vurgunlarına dayalı bir rant ekonomisine geçişi, bu anlamda bir “değişimi” yaşadı. Dolayısıyla son krizin etki ve sonuçları da, ekonominin bu yeni karakterine uygun olarak çok daha ağır oldu.

Sermaye’nin ‘94 yılı başında patlak veren krize tepkisi, faturanın işçi sınıfına ve halk kitlelerine çıkarılması oldu. Bu saldırı 5 Nisan Kararları’nda ifadesini buldu. 5 Nisan Kararları önden uygulanarak sonradan onaylatmak üzere İMF’ye sunulan gerçek bir İMF paketi oldu. ’94 yılı başından itibaren peşpeşe gelen devalüasyonlarla TL’nin büyük çapta değer kaybetmesi ile onu 5 Nisan’da izleyen yüksek oranlı zam furyası nedeniyle, halk kitleleri bir anda daha derin bir sefaletin içine itildiler. 5 Nisan’ı izleyen bir yılda bir milyona yakın işçi işini kaybetti. Devlet bütçesinden eğitim ve sağlık gibi zorunlu kamu hizmetlerine ayrılan fonlardan yeni kısıntılar yapıldı ve kestirme bir soygun mekanizması olan dolaylı vergiler artırıldı. Bu yolla sağlanan “tasarruflar”la ya batık bankalar ve şirketler kurtarıldı, ya da kirli savaş bütçesi takviye edildi. Devalüasyon, zam, vergi vb. yollarla halk kitleleri kriz adına soyulurken, aynı gerekçeyle başta otomotiv olmak üzere bazı tekelci şirketlere yeni vergi muafiyetleri sağlandı. Bu arada işçilerin çeşitli sosyal hakları gaspedildi ve kendilerine düşük ücret zammı ya da sıfır sözleşme dayatıldı vb.

Halk kitlelerinin soluğunu kesen tüm bu “tedbirler“le kapitalistlere nefes aldırıldığı, onların krizin yaratacağı çöküntüden kurtarıldığı bir gerçektir. Fakat aynı şekilde, bu önlemlerin krizin nedenlerine değil, etkilerine, yani faturasına yönelik olduğu; bu önlemlerle sağlanan “başarı”nın, yalnızca, faturayı kapitalistler yerine işçilere ve emekçilere ödettirmeyi başarmaktan ibaret olduğu da bir gerçektir. Yılın sonunda tüm temel ekonomik göstergeler, bu gerçeği açıklıkla teyid etmektedir.

Büyümede eksiye geçilmiş, yani fiilen bir küçülme yaşanmıştır ve bu bir Cumhuriyet dönemi rekorudur. Enflasyon üç hanelidir, % 150’yi bulmuştur; bu ise aynı dönemin bir başka rekorudur. İç borçlar ve dış borçlar her zamanki önlenemez yük(39)selişlerini sürdürüyorlar. Dolar 40 bin liranın üstündedir ve TL’nin ne değeri ne de itibarı kalmıştır. Dolar ve mark ekonomide fiilen TL'nin yerini almış bulunmaktadır. İşsizlikteki korkunç büyüme ise, zaten “istikrar tedbirlerinin temel ve zorunlu bir unsurudur; krizi hafifletmenin etkili bir çaresi olarak ele alınmaktadır. Ve hihayet, Cumhuriyet tarihinin büyük rekorlar serisine faiz oranları eklenmiştir. Hazine bonolarına %400'ü aşan yıllık faiz, devlet bütçesinin olduğu kadar Türkiye kapitalizminin de bugünkü özeti ve aynasıdır. Sonuç olarak, 5 Nisan Kararları ekonomik sorunları çözmemiş, tersine, ekonominin faize, ranta ve borsa spekülasyonlarına dayalı karakterini iyice pekiştirmiştir. Bu, tüm kriz dinamiklerinin yerli yerinde durduğu anlamına gelmektedir. Ekonominin bu rantiye karakteri rüşvetin, hırsızlığın, peşpeşe patlayan yolsuzlukların, yanısıra devletin mafyayla içiçe geçmesinin ve sermayenin mafyalaşmasının, özetle çürüme ve kokuşmanın görülmemiş boyutlara ulaşmasının da zeminidir.


Yüklə 2,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin