Parti örgütümüzün bugünkü en temel sorunlarından biri, işçi kökenli kadroların azlığı, sınıf hareketiyle organik ilişkilerimizin zayıflığıdır. Kadro ve ileri sempatizanlarımız daha çok küçük-burjuva sosyal kökenden gelen devrimcilerden oluşmaktadır. Bu, sınıf çalışmasındaki 10 yıllık ısrarımıza rağmen böyledir.
Sosyalist düşüncenin işçi sınıfının ileri kesimlerinden kopuk olması devrimci hareketi güçsüzlüğe mahkum etmektedir. İşçi sınıfı hareketi, ‘60’lı ve ‘70’li yıllarda sosyalist ve sosyalizme eğilimli, daha da önemlisi militan ve mücadeleci önemli bir kuşak barındırıyordu. Aynı genişlikte ve militanlıkta olmasa bile ‘80’li yılların sonunda ve ‘90’lı yılların başında da böyle bir kuşak vardı. Oysa bugün için, istisnaları sayılmazsa, böyle bir kuşaktan sözetmek olanaksızdır. Kendiliğinden sınıf hareketi geri düzeylerde seyrediyor. Karşı-devrim işsizlik terörü ve zulümle öncü kesimleri ve kitleleri terörize etmeyi başarmış bulunuyor. Tüm bunlar komünist öncünün karşı karşıya bulunduğu temel zorlukları kendiliğinden ortaya koyuyor.
Hareketin mevcut seyrini değiştirmek, bu boğucu ve çürütücü havayı dağıtmak, kendi başına öncünün çabasıyla elbette başarılamaz. Fakat bugünkü ataleti ve tıkanıklığı besleyen temel faktörlerden birinin devrimci önderlik boşluğu olduğu da unutulmamalıdır. Siyasal performansı ve istikrarlı çabasıyla harekete güven veren, tuttuğunu ısrarla, koparmaya çalışan bir öncü kurmayın süreci hızla tersine çevirmesi son derece olanaklıdır.
İşçi sınıfı hareketinin mevcut durumu ve seyrinin devrimci çalışmanın üretkenliği açısından yolaçtığı sonuçlar ne olursa olsun, hareketin tabanında ve ileri kesimlerinde bir arayış vardır. Bu arayışları ileri çekmek, devrimcileştirmek ve yaygınlaştırmak komünist öncünün bugünkü pratik sorumluluğudur. Bu, ısrar ve yaratıcılık kadar, ustalık ve(155)soluklu davranmayı başarabilmeyi gerektirir.