EriŞ kuyusu1



Yüklə 1,21 Mb.
səhifə24/42
tarix04.01.2019
ölçüsü1,21 Mb.
#90157
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   42

ESAMMİYYE

Mu'tezile âlimlerinden Ebû Bekir el-Esamm'ın (ö. 200/816) görüşlerini benimseyenlere verilen ad.456



ESARET457




ESASÜ'L-BELÂGA

Zemahşerî'nin (ö. 538/1144) kelimelerin terkip halinde kullanımlarını esas alarak düzenlediği Arapça mecazlar sözlüğü.

Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılabilmesi için Arapça'nın fesahat, belagat, mecaz ve diğer incelikleriyle bilinmesi gerektiğini söyleyen Zemahşerî. eserini bu hususu gerçekleştirmek maksadıyla kaleme al­dığını belirtir. Tertibi ve muhtevası ba­kımından önceki sözlüklerden farklı olan Esâsü'l-belâğa'da kelimelerin birinciden başlamak üzere kök harfleri esas alın­mıştır. Buna göre her harf bir bab kabul edilerek eser yirmi sekiz bab halinde dü­zenlenmiş, bu bablardaki kelimeler kendi aralarında alfabetik olarak sıralanmıştır. Rubâî ve humâsî kelimelerin sıralanmasında ise bazı karışıklıklıklar göze çarp­maktadır. Zemahşerî, aranan kelimenin kolayca bulunabilmesi için bu tertibi ter­cih ettiğini belirtmektedir.

Eserin malzemesi âyetler, hadisler, meseller, seçili ifadeler, ünlü ediplerin sözleri ve anlam kayması sonucu yeni mânalar kazanan kelime ve özel tabir­lerden ibarettir. Zemahşerî bu malzeme­yi Arap dili üzerinde yaptığı geniş araş­tırmalardan, edebî panayırlarda şiir in-şad eden şairlerden, çeşitli toplantılar­da konuşma yapan hatiplerden, mera­larda dolaşan çobanlardan ve yağmacı­lık yapan haydutlardan, çarşı ve pazar­larda gezen Tihâmeli simsarlardan, su­cuların kuyu başlarında söyledikleri şar­kılardan, su kırbaları ve tulumları başın­da geçen seçili konuşma ve atışmalar­dan. Kays ve Temîm şairlerinin müna­zara ve müsabakalarında irat ettikleri şiirlerinden, Saklf ve Hüzeyl elçilerinin birbirlerini susturmak gayesiyle yaptık­ları siyasî konuşmalardan, kitap ve risa­lelerde rastlanan veciz ve sanat değeri yüksek sözlerden derlediğini kaydetmek­tedir. Daha önceki yazılı eserler yanında bilhassa zamanındaki şifahî kaynaklar­dan da istifade eden Zemahşerî, sözlük­çülükte ancak IV. (X.) yüzyıla kadar bel­li bölgelerde yaşayan Araplar'ın sözleriy­le ihticâca (delil olarak kullanma) cevaz verildiği halde kendisi VI. (Xlı.) yüzyılda­ki Araplar'dan da faydalanmak suretiy­le bu prensibi geçersiz kılmaya çalışmış­tır. Müellifin ele aldığı kelimelerin haki­ki mânalarını açıkladıktan sonra özellik­le mecazi mânaları üzerinde durması. Esâsü'l-belâğa 'yi muhteva bakımından diğer sözlüklerden ayıran en önemli far­kı teşkil eder.

Yazıldığı günden beri başta İbn Hal­dun olmak üzere458 birçok âlimin takdirini kazanmış olan Esâsü'l-belâğa, İbn Haçer el-Askalânî tarafından sadece mecazi mânaları alı­narak Ğırâşü'i-Esâs adıyla ihtisar edil­miş459, Abdürraûf el-Münâvî de eseri İhkâmül - Esâs adıyla eş-Şihâh tar­zında tertip etmiştir. Kendisinden sonra lügat yazanlardan sadece İbnü'l-Esîr en-Nihâye fî ğaribi'l-hadîs'te, Feyyûmî el-Mişbâhu'I-münîr'Ğe Esâsü'l-belâğa'-nın metodunu takip etmişlerdir. Bununla beraber XIX. yüzyılın ortalarından sonra yazılan Muhîtul-Muhit460, Akiebü'l-mevârid461, el-Müncidü'1-luğa462, el-Bustân463, Mu'cemü metni'l-luğa464 ve el-Mu'cemü'I- vasît gibi modern sözlüklerin hemen hepsi Esâ-sü'I-belâğa'mn tertip şeklini geliştire­rek benimsemişlerdir. Eser, Tâcü'l-Carûs gibi bazı sözlüklere bilhassa mecazi mâ­naların tesbitinde kaynaklık etmiştir.

Esâsü'l-belâğa, İslâm dünyasına mat­baanın girmesinden sonra tahkikli ve tahkiksiz olarak birçok defa basılmıştır465. Eserin Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye neşriyle yine buna dayanan, Abdür-rahîm Mahmûd tarafından hazırlanıp Emîn el-Hülî'nin takdimiyle yapılan neş­ri466 daha ilmî ve güve­nilir olup Kahire (1972, 1985) ve Beyrut'­ta (1965, 1399/1979, 1404/1984) çeşitli yayınevlerince değişik boy ve ebatta bas­kıları yapılmıştır.



Bibliyografya:

Zemahşerî. Esâsü'l-belâğa, Kahire 1341/ 1922; a.e467, Ka­hire 1953, Emîn el-HûTnin takdimi; İbn Hal­dun. Mukaddime,III, 1271; İbn Hacer el-Aska­lânî. ûırâşû't-Esâs468. Kahire 1411/1990, naşirin mukaddimesi; Keşfü'z-zunûn, 1, 74; Serkîs. Mu'cem, I, 973; Brockelmann. GAL, I, 348; Suppl., 1, 511; C. Zeydân, Adâb (Dayf), III, 49; Muhammed Ahmed Ebü'l-Ferec, el-Me'âcimü't-iuğauiyye, Bey­rut 1966. s. 43-46; Hüseyin Nassâr. el-Mu'ce-mü'l-cArabf: neş'etühû ve tetavvümh, Kahire 1968, II , 698-710; İzzet Hasan. ei-Mektebetut-'Arabiyye, Dımaşk 1390/1970, s. 178-183; Ömer ed-Dekkâk. Mesâdİrut-türâşi'l-'Arabî, Beyrut, ts.469 s. 209-214; Ahmed Muhammed el-Hûfî. ez-Zemahşerî, Ka­hire 1980, s. 245-254; Abdülhamîd Şelkânî. Me-şâdirut-luğa, Trablus 1982, s. 673-676; Ma'al-Mektebe, s. 57; Ahmed Şerkâvî İkbal, Mı/ce-mü't-rne'âcim, Beyrut 1407/1987, s. 246-247; Kays Âl-i Kays, el-îrâniyyun, Tahran 1991, 1/ 2, s. 319; Yüsrî Abdülganî Abdullah, Mu'ce-mü'l-me’âcimi'l-Arabiyye, Beyrut 1411/1991, s. 236-239; Abdülvehhâb es-Sâbûnî, 'Uyunul-mü'ellefâHnşr Mahmûd Fâhûrîi, Dımaşk 1412/ 1992, 1, 215-216; Muhammed Nebîh Haccâb, "Tevsîku'ş-şevâhidi'l-mürsele fî Esâsi'1-be-lâğa", Mecelletü'l-Bahşi'l-'ilmf ve't-türâşi'l-İslâml,III, Mekke 1400/1980, s. 109-131; IV, 149-180; Nihad M. Çetin. "Arap (Edebiyat)", DİA, IH, 285.



ESASÜ'T-TAKDİS

Fahreddin er-Râzî'nin (ö. 606/1209) Allah'ın sıfatlarıyla ilgili müteşâbih lafızlarla bunların te'vilini konu edinen eseri.

Kaynakların çoğunda Esâsü't-takdis, bazılarında ise Te'sîsü't-takdîs470 adıyla kay­dedilmektedir. Eserde, kelâm literatü­ründe "haberî sıfatlar" diye ele alınan ve naslarda sabit olmakla birlikte zahiri mâ­naları itibariyle Allah'a nisbet edilmeleri mümkün görülmeyen bazı kavramların nasıl anlaşılması gerektiği hususundaki kelâmî tartışmalar ayrıntılı bir şekilde İncelenir. Kitabın Eyyûbî Hükümdarı I. el-Melikü'1-Âdil Seyfeddin'e ithaf edildiği mukaddimede yer alan ifadelerden an­laşılmaktadır.

Düzenli bir iç sistemi bulunmayan Esâ-sü't-takdîs, "kısım" başlığını taşıyan dört ana bölümle bunların "fasıl" olarak ad­landırılan çeşitli alt başlıklarından oluş­maktadır. Birinci bölüm, Allah'ın cisim­lere ait özellikleri taşımak ve bir mekân­da bulunmak gibi Onun aşkınlığı ve yet-kinliğiyle çelişen bütün hususlardan ten­zih edilmesine ve bununla ilgili delillere ayrılmıştır. Burada tenzihle ilgili mese­lelere, "duyulara konu teşkil etmeyen varlık" hakkındaki açıklamalarla başlan­makta, önce Allah'ı duyu organlarıyla id­rak etmeye kalkışmanın yanlışlığı anla­tılmakta, daha sonra yaratanın yaratıl­mışlara benzetilmesi (teşbih) veya O'nun cisme büründürülmesi (tecsîm) fikrini insan zihninden uzaklaştıracak aklî açık­lamalara geçilmektedir. Eserde, okuyu­cuyu zihnen konuya hazırlayan bu ön bil­gilerden sonra Allah'ın yetkinlikten uzak bulunan cismiyyet, mekân ve yön (hayyiz. cihet) gibi kavramlardan münezzeh olduğunu belirten naklî deliller serde-dilmektedir. Konuyla ilgili aklî delillerin incelenmesi sırasında bu hususta ileri sürülen bütün antropomorfik yaklaşım­lar eleştirilerek şiddetle reddedilmek­tedir.

İkinci bölüm müteşâbih sıfat grubu­nun te'viline ayrılmıştır. Önce konuyla ilgili naslara genel bir bakış yapan mü­ellif âyet ve hadislerde yer alan "suret, nefis, nur. hicâb, kurb, mecî\ nüzul, vech, ayn, yed" gibi otuz civarında haberî sı­fatı alt başlıklar halinde ayrı ayrı ele alıp değerlendirmiş, bu sıfatların, İslâm aka­idinin genel prensipleriyle Arapça'nın dil ve edebiyat özellikleri göz önünde bulun­durularak taşıyabilecekleri mecazi mâ­nalarını tesbit etmiştir.

Üçüncü bölümde, akıl ile naklin çeliş­meyeceğini savunarak müteşâbihatın te'­viline karşı çıkan Selefin görüş ve delil­leri incelenmektedir. Akıl ile nakildeki zahiri mânaların bazı hallerde çelişebi-leceğini prensip olarak kabul eden, bu­nun fiilen gerçekleşmesi durumunda da naklin akıl istikametinde yoruma tâbi tutulması gerektiğini ileri süren Râzî, Selefin bu konuda takip ettiği katı "te­vakkuf" metodunu eleştirmiştir.

Dördüncü bölüm değişik bazı konula­ra ayrılmıştır. Bu bölümün birinci faslın­da, müteşâbihatın yeterince açıklanma­ması halinde bunun İslâm'ın temel akaid konuları hakkında özellikle avam üze­rinde meydana getirebileceği olumsuz tesirlere temas edilir. İkinci fasılda, mü­teşâbih naslarla ilgili olarak ileri sürülen bütün aşırı görüş ve yorumların sonuç­ta sahiplerini teşbîh ve tecsîm akîdesi-ne götüreceği, kendilerinin aslında böyle bir inancı benimsemedikleri iddiasının ise icraatları karşısında hiçbir değer taşıma­yacağı anlatılır. Son fasılda ise Allah'ı ci­sim kabul eden. O'na yön ve mekân iza­fe edenlerin tekfir edilip edilmeyeceği konusundaki görüşlere yer verilir.

İslâm akaidinin önemli konularından birini teşkil eden haberî sıfatların yoru­mu hususunda muhafazakâr âlimlerle kelâmcılara ait iki farklı görüşü itidal çerçevesinde değerlendirmeye çalışan, ancak zât-ı ilâhiyyeyi tenzih etme, dola­yısıyla te'vili benimseme görüşüne ağır­lık veren Esâsü't-takdîs'm. İbn Huzey-me'nin teşbîh ve tecsîm anlayışına ze­min hazırlayacak bir muhtevaya sahip bulunan Kitûbü't-Tevhîd'me reddiye olarak kaleme alındığı söylenebilir471. Akaid ala­nında akla başvurulmasını ve gerektiğin­de te'vile gidilmesini benimseyen kelâm metoduna yönelik sert eleştirileriyle ta­nınan ve birçok eserinde haberî sıfatlar konusunu işleyen İbn Teymiyye'nin Esâ-sut-takdîs'e, Tahlîşü't-takdis fî te'sî-si't-takdîs adıyla bir reddiye yazdığı bi­linmektedir472. Bu reddiye İbn Teymiyye'nin bazı eserlerinde NaJk-zü't-te sis olarak da anılmaktadır473. Muhammed es-Seyyid el-Celyend söz konusu eserin bir nüshasına işaret eder474. Tahlî­şü't- takdîs'm, İbn Kayyim el-Cevziyye tarafından Kitâbü Telbîsi'l-Cehmiyye fî te'sîsi bida'ihimi'l-kelâmiyye adıy­la kaydedilen475 eser olma­sı kuvvetle muhtemeldir.476

Süleymaniye477, Mil­let478, Topkapı Sarayı Müzesi479 ve Köprülü480 kü­tüphanelerinde Te'sîsü't-takdîs adıy­la kayıtlı dört nüshasının bulunduğu tes­bit edilen eser, ilk defa Esâsü't-takdis fî 'ilmi'l-kelâm adıyla ve Abdurrahman-ı Câmfnin ed-Dürretü'l-fâhire'sıy\e bir­likte yayımlanmıştır481. Eserin daha sonra Ahmed Hicâzî es-Sek­kâ tarafından dikkatsiz bir neşri de ya­pılmıştır482. Ahmed Hi­câzî bu neşrin sonuna, eser hakkındaki bazı değerlendirmelerinden başka özel­likle yahudi literatürü ile mukayeseler yaparak te'vil konusunu işleyen "Kazıyyetü'l-kitâb" adlı bir araştırmasını da eklemiştir.483

Bibliyografya:

Fahreddin er-Râzî. Esâsü't-takdis484, Kahire 1406/1986; a.mlf.. el-Mebâhişü'l-meşrikıyye485, Beyrut 1410/1990, na­şirin mukaddimesi, 1, 42, 65, 68; a.mlf., el-Me-tâlibü'!-'âliye486. Beyrut 1407/1987, naşirin mukaddimesi, I, 14; İbn Teymiyye. Der'ü te'âruz'i't-'akt oe'n-nakl487, [Riyad] ts.488, IV. 218; a.mlf., Mecmu u fetâ, V, 23; VI, 289; XVII, 450; XXXVII, 509; a.mlf, Mecma'atü'r-resâ'iti'l-kübrâ, Kahire 1323, I, 426; İbn Kayyim el-Cevziyye. Esmâ'ü mü3 elle-fâti Şeyhi'I-İslâm İbn Teymiyye489, Beyrut 1403/1983, s. 19; Keşfü'z-zunûn, I, 333; İzâhu'l-meknûn, I, 204; Serkîs. Mu'cem. I, 916; Brockelmann. GAL, I, 668; SuppL, 1, 923; Fathalla Kholeif, A Study on Fakhr al-Dîn al-Razi and His Controuersies in Transoxiana, Beyrut 1966, s. 190; Muhammed es-Seyyid el-Celyend. el-İmâm İbn Tey­miyye ue mevktfütıû min kazıyyeti't-te'utl, Ka­hire 1393/1973, s. 274-275. 284; Muhsin Ab-dülhamîd, er-Râzî müfessiren, Bağdad 1394/ 1974, s. 37, 39, 45; Ahmed Hicâzî es-Sekkâ. "Kazıyyetü'l-kitâb", Esâsü't-takdis ekinde, Ka­hire 1406/1986, s. 259-305; M. Saghlr Hasan Ma'süml, "imâm Fakhr al-Din al-Râzi and His Critics", IS, VI/4 (1967), s. 371; Moh. Ben Cheneb, "İbn Teymiye", İA, V/2, s. 828; G. C. Anavvati. "Fakhr al-Din al-Râzî", El2 (İng ), II, 753.




Yüklə 1,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin