4- Rivayetler ve Sahabe ile Tabiin’in Görüşleri
Sahabe, “Sahabi”nin çoğuludur. Sahabinin tanımı konusunda görüş farklılığı vardır.672 Şehid-i Sani’ye göre sahabi; “İman ederek Peygamberi (s.a.a) görmüş ve Müslüman olarak dünyadan göçmüş kimsedir; her ne kadar bunlar arasında mürtet olmuş olsa da sahabidir.”673
Sahabeden gelen söz ve konular iki kısımdır:
a) Sahabenin Peygamber Efendimizden (s.a.a) naklettiği ve hadis ilminde “merfu hadis” olarak adlandırılan o Hazrete (s.a.a) isnat ettikleri sözler, ameller ve takrir.674
b) İslam Peygamberine (s.a.a) atfedilmeyen ve ıstılahta “mevkuf hadis” ismi verilmiş olan sahabenin kendisinden nakledilen söz ve görüşler.675
Yukarıdaki başlıkta geçen “sahabenin rivayetlerinden” maksat onlardan birinci grupla ilgili nakledilen sözler ve konulardır. “Sahabenin görüşleri” ifadesinden kastedilen şey ise onlardan ikinci grupla ilgili nakledilen sözler ve konulardır.
Sahabenin tümünü adil sayan Ehl-i Sünnet açısından676 sahih kanalla sahabeden nakledilmiş tüm rivayetler tefsir ve diğer konularda muteberdir, onlara itimat etmek gerekir. Sahabenin adaleti ve güvenilirliğini araştırmaya gerek yoktur. Fakat Şia’nın bakış açısına göre Sahabe diğer insanlar gibi adil ve güvenilir olabileceği gibi fasık ve güvenilmez de olabilir. Onların hepsinin adil olduklarına dair muteber bir delil olmadığı gibi sahabeden bazılarının işlediği günahların aşikâr olduğu gerçeği, “Sahabenin tümü adildir” görüşünü çürütecek en bariz delildir. Onlar açısından Sahabenin rivayetleriyle başkalarının rivayetleri arasında nass ve rivayetlerin zahirleri konusunda beyan edildiği gibi fark yoktur. Sahabenin rivayetleri de rivayet olduğu için üç kısma ayrılır ve bunlardan ikisi tefsirde muteberdir. Bir kısmı ise tefsir için bir dayanak olamaz, yalnızca teyit makamında ondan faydalanılabilir.
Fakat Sahabenin içtihatlarına dayanan görüşlerinin, onların içtihat ve istinbatlarının ürünü olduğundan (adalet ve güvenilirliklerinin ihraz olması halinde dahi) mutlak itibarı yoktur. Çünkü onların istinbatında hata ihtimali mevcuttur. Gerçi onların vahyin indiği asırda yaşamış olmaları ve Kurân ayetlerinin indiği zamanın ahval ve şartlarından haberdar oluşları hata oranını eksiltmede etkilidir. Fakat bu onları hatadan tamamen korumaz.
Şunu da hatırlatmakta yarar var, bu sözde içtihat ve istinbat için ilmi yeterliliği ispat olmuş sahabe kastedilmektedir. Fakat içtihat ve istinbat için ilmi salahiyeti ispatlanmamış olan sahabenin görüşlerinin tahkik ehli ve araştırmacılar yanında ilmi değeri olmadığından onların itibar ve hücciyetinden söz edilemez. Gerçi Ehl-i Sünnet, sahabenin tümünü müçtehit olarak kabul ettiği için onların hatalarına karşılık bile sevap verildiği görüşünü savunmaktadır. Bu yüzden ihtilaf durumunda bile onların görüşlerini kabul etmişlerdir. Şunu da dikkate almak gerekir ki sahabenin “mevkuf hadisi” her yerde onların içtihada dayanan görüşleri değildir. Ayetlerin iniş atmosferinden (nüzul ve şa’n-i nüzul sebebi, kültür, zaman ve mekânı), ayetlerin indiği zamandaki tarihi ve coğrafi özelliklerden haber verdiklerinde onların mevkuf hadisi, merfu hadis hükmündeki tarihi haberlerden sayılır. Sonuç olarak da bu haberlerin adil veya güvenilir sahabeden tevatürle veya kati karinelerle geldiği veyahut ravilerinin güvenilir olduğu anlaşılırsa tefsirde onlara istinat edilebilir.
Aynı şekilde eğer sahabenin Kurân müfredatı için zikrettiği manaların, onların içtihatlarına değil de örfi anlayışlarına dayandığı muteber yollardan ispatlanırsa, kelimelerin nüzul zamanındaki örfe dayalı mefhumlarının keşfinde ondan istifade edilebilir ve bu şekilde tefsirde ondan yararlanılabilir.
Buna dayanarak Sahabenin merfu hadisleri ve Kurân ayetlerinin indiği zamana ait tarihi-coğrafi özelliklerden haber veren veya onların Kurân müfredatı hakkındaki örfi anlayışlarını beyan eden mevkuf hadisleri, güvenilirlikleri ve bu rivayetlerin onlardan sadır olduğunun ispatlanması halinde tefsirde referans alınabilir. Ama onların diğer görüş ve rivayetleri tefsirde dayanak olamaz. Yalnızca müfessirin ayetlerden anladığı şeyi teyit etme sadedinde ve ayetlerin manasındaki ihtimalleri güçlendirmede onlardan istifade edilebilir.
Elbette Sahabenin adaleti konusunda zikri geçen görüş farkı Tabiini kapsamaz ve Ehl-i Sünnet uleması arasında onların tümünün adil ve sözlerinin de mutlak şekilde muteber olduğuna inanan biri görülmemiştir. Fakat Tabiinin görüşlerinin çoğunun tefsirde muteber sayılmasına, onların Sahabe ile olan direkt irtibatı ve öğrenimlerine istidlal edilebilir. Fakat Sahabenin görüşlerinin itibar ölçüsünün değerlendirildiği açıklama aynı şekilde Tabiinin de görüşlerinde geçerlidir. Ama bir farkla, Tabiine ait mevkuf hadisler677 hatta ayetlerin nüzul atmosferi ve indiği zamandaki tarihi-coğrafi özelliklere nispet bile tarihi mürsel haberlerin mısdaklarından olup, söz konusu yerde Sahabenin mevkuf hadislerinin sahip olduğu itibardan bile yoksundurlar.
Dostları ilə paylaş: |