Bu Kaidenin Diğer Karine ve Kaynakları Kapsayışı
Bu kaidenin ismi geçen dallarda (nass, ayetlerin zahiri, tarihi haberler, sahabe ve tabiinin görüşleri, dilbilimcilerin sözleri) etkisi detaylı bir şekilde açıklandığına göre şimdi kısaca şunu söyleyebiliriz: Bu kaide ayetlere karine olacak veya tefsir için dayanak kılınacak ve ayetlerin maksadını aşikâr edecek diğer yerlerde de riayet edilmelidir. Yani bunların tümü ya kati ve yakini olmalı veya akil adamların kendi diyaloglarında itimat ettikleri zan türünden olmalıdır. Aksi halde onlar ayetlere karine kılınamaz ve tefsirde de dayanak kabul edilemez. Sadece bir zuhuru teyit etmek veya bir ihtimali güçlendirmek için ondan istifade edilebilir. Öyleyse siyak, nüzul fezası (ayetin iniş sebebi, şa’nı, kültürü, zamanı ve mekânı), konuşmacı ve muhatabın özellikleri, ayetlerin konusundaki tabii, tarihi ve coğrafi belirginlikler vb. konular ancak kesin veya en azından ilmi olmaları halinde ayetlerin karinelerinden sayılabilir, ayetlerin mefhum ve maksadının tefsirinde dikkate alınabilirler.
Altıncı Kaide:
Çeşitli Delaletleri Dikkate Almak
M
antıkçılar delaleti üç kısma ayırmışlardır:
1) Akli Delalet; Her müsebbebin kendi sebebine delaleti bu türdendir. Örneğin; dumanın ateşe delaleti bu kabildendir. Yani bu delalette akıl, müsebbebin varlığının, sebebin varlığına bağlı olduğunu derk ettiği için birinin varlığından ötekisini idrak etmektedir.
2) Tabii Delalet; Vuku bulan bir olayın doğal etkisinin söz konusu olaya delaletidir. Mesela; öksürmek soğuk algınlığına delalet etmektedir. Bu delaletin kaynağı şudur: öksürük, soğuk algınlığının tabii etkilerindendir birisidir ve bu tecrübe ile sabit olmuştur.
3) Vaz’i Delalet; Lafızların manalara olan delaleti bu delalete örnektir. Bu delaletin menşei bir şeyi başka bir şey veya konu için alamet ve simge kılmaktır. Burada dinleyicinin birinci şey hakkındaki bilgisi sayesinde kastedilen ikinci şey veya konuya intikal etmesi sağlanır.704
Aynı şekilde mantıkçılar lafızların delaletini de üç kısma ayırmışlardır:
1) Mutabık Delalet; Bir lafzın, vazedildiği mananın tümüne delalet etmesidir. Örneğin “ev” lafzının “ev” manasına olan delaleti gibi.
2) Tazammun delaleti; Lafzın, vazedildiği mananın bir bölümüne delalet etmesidir. Mesela “ev” sözcüğünün “tavana” olan delaleti gibi. Çünkü burada “ev” lafzı, “tavanı” da kendi zımnında barındırmakta ve tavan, ev manasının bir parçası sayılmaktadır.
3) İltizam Delaleti; Lafzın, vazedildiği mananın haricinde, ancak tasavvurda onun gereği olan bir manaya delalet etmesidir. Mesela “tavan” lafzının “duvar” manasına delalet etmesi, mürekkebin kaleme delaleti ve Hatem sözcüğünün cömertliğe delaleti gibi.705 Delâletleri başka bir açıdan ele aldığımızda ise delâlet-i vaz’iyyenin hakikat, delâlet-i tazammuniyyenin mecâz, delâlet-i iltizâmiyyenin ise kinâye olduğunu görürüz.
Usul âlimlerinden bazıları, kelam için başka delaletler de zikretmişlerdir ama bu delaletlerin açıklamasında onların sözleri oldukça muhteliftir.706 Onların sözlerinden yapılan alıntıya dayanarak o delaletler şöyle açıklanabilir:
Dostları ilə paylaş: |