ESHÂB-I KİRÂM KİTÂBINDA ADI GEÇENLERİ TANITMA
Kitâbda adı geçen ikiyüzaltmışbeş ism, elifbâ sırası ile aşağıdadır. Herbirinin kitâbda bulunduğu sahîfelerin numarası, hâl tercemelerinin sonuna yazılmışdır.
1 - ABBÂS “radıyallahü anh”: Abdülmuttalibin en küçük oğlu, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” amcasıdır. Resûlullahdan üç yıl yaşlı idi. Bedr gazâsında, düşman ordusunda idi. Esîr oldu. Para verip kurtulanlardan idi. Mekkeye dönüşünde müslimân oldu. Mekkenin fethinden bir kaç ay önce Medîneye hicret etdi. Muhâcirlerin sonuncusudur. Mekkenin fethinde ve Huneyn gazâsında bulundu. Hadîs-i şerîf ile medh olundu. Ömrü sonunda göremez oldu. Otuziki yılında Medînede vefât etdi. Seksensekiz yaşında idi. Bakî’dedir. Uzun boylu, beyâz ve güzel idi. On oğlu vardı. Abbâsî halîfeleri, hazret-i Abbâsın soyundandır. Kerbelâdaki büyük türbede bulunan Abbâs, başka olup, hazret-i Hüseynin babadan kardeşidir. 70, 102, 116, 119, 129, 178, 186, 190, 191, 195, 200, 243, 302, 326, 329, 331, 359.
ABBÂSÎ HALÎFELERİ
Sıra No:
|
İsmi ve Babası
|
Tevellüd
|
Cülûs
|
Vefât
|
1
|
Abdüllah Seffâh Ebül’Abbâs bin Muham med bin Alî bin Abdüllah bin Abbâs
|
104
|
132 [m. 749]
|
136
|
2
|
Ca’fer Mensûr bin Muhammed bin Alî
|
95
|
136 [m. 754]
|
158
|
3
|
Mehdî bin Mensûr
|
127
|
158 [m. 775]
|
169
|
4
|
Mûsâ Kâdî bin Mehdî
|
145
|
169 [m. 785]
|
170
|
5
|
Hârûn-ür Reflîd bin Mehdî
|
148
|
170 [m. 786]
|
193
|
6
|
Muhammed Emîn bin Hârûn
|
171
|
193 [m. 809]
|
198
|
7
|
Me’mûn bin Hârûn
|
170
|
198 [m. 813]
|
218
|
8
|
Mu’tesem bin Hârûn
|
180
|
218 [m. 833]
|
227
|
9
|
Vâsık bin Mu’tesem
|
196
|
227 [m. 842]
|
232
|
10
|
Mütevekkil bin Mu’tesem
|
206
|
232 [m. 847]
|
247
|
11
|
Müstansır bin Mütevekkil
|
224
|
247 [m. 861]
|
248
|
12
|
Müste’în bin Mu’tesem
|
221
|
248 [m. 862]
|
252
|
13
|
Mu’tez bin Mütevekkil
|
233
|
252 [m. 865]
|
255
|
14
|
Mühtedî bin Vâsık
|
220
|
255 [m. 869]
|
256
|
15
|
Mu’temid bin Mütevekkil
|
229
|
256 [m. 870]
|
279
|
-280-
Sıra
No:
|
İsmi ve Babası
|
Tevellüd
|
Cülûs
|
Vefât
|
16
|
Mu’tedîd bin Muvaffak bin Mütevekkil
|
243
|
279 [m. 892]
|
289
|
17
|
Müktefî bin Mu’tedid
|
264
|
289 [m. 902]
|
295
|
18
|
Muktedir bin Mu’tedid
|
282
|
295 [m. 908]
|
320
|
19
|
Kâhir bin Mu’tedid
|
286
|
320 [m. 932]
|
339
|
20
|
Râdî bin Muktedir
|
297
|
322 [m. 934]
|
329
|
21
|
Müttekî bin Muktedîr
|
297
|
329 [m. 940]
|
333
|
22
|
Müstekfî bin Müktefî bin Mu’tedid
|
292
|
333 [m. 944]
|
338
|
23
|
Mutî bin Muktedîr
|
301
|
334 [m. 946]
|
364
|
24
|
Tâyı’ bin Mutî’
|
320
|
363 [m. 974]
|
393
|
25
|
Kâdir bin İshak bin Muktedîr
|
336
|
381 [m. 991]
|
422
|
26
|
Kâim bin Kâdir
|
391
|
422 [m. 1031]
|
467
|
27
|
Muktedî bin Ahmed bin Kâim
|
448
|
467 [m. 1075]
|
487
|
28
|
Müstazhir bin Muktedî
|
468
|
487 [m. 1094]
|
512
|
29
|
Müsterşîd bin Müstazhir
|
484
|
512 [m. 1118]
|
529
|
30
|
Râşid bin Müsterşîd
|
502
|
529 [m. 1135]
|
532
|
31
|
Müktefî bin Müstazhir
|
489
|
530 [m. 1136]
|
555
|
32
|
Müstencid bin Müktefî
|
518
|
555 [m. 1161]
|
566
|
33
|
Müstedî bin Müstencid
|
536
|
566 [m. 1170]
|
575
|
34
|
Nâsır bin Müstedî
|
553
|
575 [m. 1180]
|
622
|
35
|
Zâhir bin Nâsır
|
571
|
622 [m. 1225]
|
623
|
36
|
Müstensır bin Zâhir
|
588
|
623 [m. 1226]
|
640
|
37
|
Müsta’sım bin Müstensır
|
609
|
640 [m. 1242]
|
656
|
MISRDAKİ ABBÂSÎ HALÎFELERİ
Sıra No:
|
İsmi ve Babası
|
Tevellüd
|
Cülûs
|
Vefât
|
1
|
Müntesır Ahmed bin Zâhir
|
|
656 [m. 1258]
|
660
|
2
|
Hâkim Ahmed bin Hasen bin Alî
|
|
660 [m. 1261]
|
701
|
3
|
Müstekfî bin Hâkim Ahmed
|
684
|
701 [m. 1301]
|
740
|
4
|
Vâsık bin Hâkim Ahmed
|
|
740 [m. 1339]
|
749
|
5
|
Hâkim Ahmed bin Müstekfî
|
|
741 [m. 1340]
|
754
|
6
|
Mu’tedid bin Müstekfî
|
|
754 [m. 1353]
|
768
|
7
|
Mütevekkil bin Mu’tedîd
|
|
763 [m. 1361]
|
808
|
8
|
Mu’tesim bin Hâkim
|
|
779 [m. 1377]
|
|
Tekrâr
|
Mütevekkil
|
|
779 [m. 1377]
|
808
|
9
|
Vâsik bin Hâkim
|
|
785 [m. 1383]
|
786
|
Tekrâr
|
Mu’tesim
|
|
788 [m. 1386]
|
|
Tekrâr
|
Mütevekkil
|
|
791 [m. 1389]
|
808
|
10
|
Müste’în bin Mütevekkil
|
794
|
808 [m. 1405]
|
833
|
11
|
Mu’tedid bin Mütevekkil
|
782
|
815 [m. 1412]
|
845
|
12
|
Müstekfî bin Mütevekkil
|
|
845 [m. 1441]
|
854
|
13
|
Kâim bin Mütevekkil
|
|
854 [m. 1450]
|
863
|
14
|
Müstencid bin Mütevekkil
|
794
|
859 [m. 1455]
|
884
|
15
|
Mütevekkil Abdül’azîz bin Ya’kûb
|
819
|
884 [m. 1479]
|
903
|
16
|
Müstemsik Ya’kûb bin Mütevekkil
|
|
903 [m. 1497] .
|
|
17
|
Ya’kûb bin Müstemsik-billâh
|
|
923 [m. 1517] .
|
|
[Mîlâdî seneler bir fazla olabilir.]
-281-
2 - ABDÜL’AZÎZ HÂN: Osmânlı pâdişâhlarının otuzikincisi ve islâm halîfelerinin doksanyedincisidir. Sultân ikinci Mahmûdun ikinci oğludur. 1245 [m. 1830] de tevellüd edip 25 Hazîran 1277 [m. 1861] de halîfe oldu. 1293 [m. 1876] de Dolmabağçe serâyından alınıp, Topkapı serâyına habs edildi. Beş gün sonra Midhat pâşa ve serasker [savunma bakanı] Hüseyn Avnî pâşa, Süleymân pâşa ve arkadaşları tarafından, Fer’ıyye serâyında Kur’ân-ı kerîm okurken bilek damarları kesdirilerek şehîd edildiği, sultân Vahîdeddînin baş kâtibi, Alî Fuad beğin hâtıralarında yazılıdır “rahmetullahi teâlâ aleyh”. Fer’ıyye serâyı, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, Galata-serây lisesinin orta kısmı olan yalıdır. Sultân Mahmûd türbesindedir. Sultân Murâd, bu işkenceli ölümü işitince, korkudan aklı bozuldu.
(Belgelerle Türk târîhi dergisi)nin 1967 Kasım ve 2 sayılı nüshasında diyor ki: İstanbul üniversitesine bağlı kıymetli eserler arasında, İbnül-Emîn Mahmûd Kemâl beğin [3310] numaralı defterinde, sultân Abdül’azîz hânın annesi Pertevniyâl vâlide sultânın söyleyip yazdırdığı (Sergüzeşt-nâme) vardır. Yıldız evrâkı arasında görülüp, İbnül-Emîn Ahmed Tevfîk beğin, 1336 [m. 1918] de sûretini çıkardığı bu sergüzeştnâmede Pertevniyâl sultân diyor ki: 1293 [m. 1876] senesi, Cemâzil-evvelin yedinci [30 Mayıs] günü, sabâha karşı sâat sekizde, vâlide sultânı yatakdan kaldırıyorlar. Sultân, oğlu Abdül’azîz hânı uyandırıyor. Halîfe, (Anne bunu bana kim yapdı? Beni sultân Selîme mi döndürecekler? Ben kime ne etdim?) diyor. Vâlide sultân (Avnî pâşa etdi) diyor. (Yalnız Avnî etmedi. Rüşdü pâşa ile Ahmed ve Midhat pâşalar da, bu işe dâhil. Ben bu felâketi otuz kırk def’a rü’yâmda gördüm. Bundan sonra, Cebrâîl gökden inse, devlet reîsi olmam. Cenâb-ı Hakkın takdîri böyle imiş) diyor. 30 Mayıs 1876 Salı günü kayıkla Topkapı serâyına götürülüp, üçüncü Selîm hânın şehîd edildiği odada, habs olunuyor. Çorba gönderiyorlar. Kalfa (Kaşıksız, efendimizin önüne nasıl koyayım?) diyor. Bir kırık tahta kaşık veriyorlar. Halîfe, biraz içiyor. Abdest almak için, na’lın aratıyor. (İzn yok) diyerekvermiyorlar. Abdesthâneye yalın ayak giriyor. Üç gün kuru tahta üstünde aç, susuz bırakılıyor. Kayıkda yağmurdan ıslanmış olan elbisesini çıkarmak için gecelik istiyor. (İrâde yokdur) diyerek vermiyorlar. Sultân Murâda tebrîknâme ve acıklı mektûblar gönderip yalvarıyor. Dördüncü gün, (2 Hazîran sabâhı) sultân Murâdın irâdesi ile diyerek, Fer’ıyye serâyına götürüyorlar. İçeri hızlı girdiği için, bir süngülü asker, göğsünden itiyor. (Annem nerede?) diyor. Annesi koşup gelerek, yukarı çıkarıyor. Askerlerin saygısızca konuşdurulduğunu görünce, (Aman anneciğim. Bunlar beni öl-
-282-
dürecekler) diyerek ağlıyor. İki gün sonra, eski, yırtık eşyâ gönderiyorlar. Askerler, ikide bir, kılıcını isteriz diye hücûm ediyor. Vermiyor ise de, Vâlide sultân, gizlice vermek zorunda kalıyor. 4 Hazîran sabâhı Vâlide sultân içeri gelip, kapının açık olduğunu ve halîfenin kanlar içinde yatdığını görünce, feryâd ediyor. Halîfe, ellerini, annesinin göğsü üzerine koyup (Allah, Allah) diyor. Gelenler, Vâlide sultânı başka odaya götürüyor, kulağındaki küpeleri ve yüzüğünü çekip alıyorlar. Halîfeyi eski bir perdeye sarıp, Ortaköy karakoluna götürüyorlar. Cân çekişirken Rüşdü, Midhat ve Avnî pâşalar ve yardakçıları gelip, (Bizi azl et!) diyerek alay ediyorlar. Vâlide sultân, (Arslanım şehîd oldu. Beni de şehîd etsinler) diye feryâd ediyor. Asker gelip, (Sultân Murâd irâde etdi. Seni Beğlerbeği serâyına götüreceğiz) diyorlar. Vâlide sultân, (Benim yerim, Yeni-serâydır) diyor. Vâlide sultânın kollarından çekip yalın ayak, yaşmaksız ve ferâcesiz karakola götürüp, pâşalara seyr etdiriyorlar. Halîfenin zevcelerinden Tıryal hânım efendi gelip, (Cânım, Allah rızâsı için nâmûsu ile oynamayın. Hiç olmazsa araba ile götürünüz) diyor. Pâşalar, başarılarından pek keyfli kahkaha atmakdadırlar. Tıryal hânımın arabasına bindirilerek yeniserâya (Topkapı serâyına) götürülüyor. Başka araba ile Tiryal hânımı da, zorla oraya götürüyorlar. Üç gün sonra kızlar ağası Topkapı serâyına geliyor. İki sultânın ayrı odalarda baygın yatdıklarını görüyor. Altı gece sonra, odalarına birer kandil gönderiliyor. Otuzsekiz gün sonra Fer’ıyye serâyına götürülüyorlar. Kapı ve pencereleri çivileniyor. Sekiz gün Vâlide sultâna eziyyet ederek (Mallarının yerini bildir) diyorlar. Dokuzuncu gün, pencereler açılıyor. 31 Ağustos 1876 da beşinci Murâd tahtdan indirilip, Dolmabağçe serâyından Çırağân serâyına götürülüyor. Sultân Abdülhamîd hân tahta çıkınca, işkencelerden kurtulup, râhata kavuşuyorlar. Sultânlara yapılan işkencelerin, sultân Murâdın emri ile olduğunu söylerlerdi. Hâlbuki sultân Murâdın birşeyden haberi yokdu. Sultân Abdül’azîzin tebrîklerini ve yalvarmalarını pâşalar sultân Murâda göstermiyor. Sultân adına kendileri cevâb yazıp aldatdıkları, [m. 1959] târîhli askerî târîh mecmû’asında uzun yazılıdır.
[m. 1967] de İstanbulda basılmış olan T.Yılmaz Öztunanın (Türkiye târîhi)nin onikinci cildinde özetle diyor ki: (Sultân Abdül’azîzin hal’ edilmesi, birkaç ahlâksız veyâ sâfdil devlet adamının, şahsî ihtirâsları uğruna oldu. Bunların başında, eski sadr-ı a’zam Hüseyn Avnî pâşa geliyordu. Kurmaylıkdan yetişmiş, üç def’a serasker olmuşdu. Bir uşağın oğlu idi. (Kînim dînimdir) di-yen kindâr adamlardan biri idi. Mason Fuâd pâşanın yetişdirmesi
-283-
idi. Meziyyetsizliklerinden, kötülüklerinden dolayı azl olunur, sonra entrikalarla yine bir makâm kapardı. Mahmûd Nedîm pâşa tarafından azl edilip sürüldüğü ve rütbesi ve nişânları alındığı için, pâdişâha kin bağladı. Sultânı tahtından indirmeğe ve öldürmeğe karâr verdi. Londraya gidip, ingilizlerle bu işi plânlaşdırdı. Fâci’anın ikinci adamı Midhat pâşanın batı kültürü olmadığı gibi, din bilgisi de yokdu. Tuna ve Bağdâd vâlîliklerinde yapdığı işler, Avrupa basınında alkışlanmış, bilhâssa ingilizler tarafından şımartılmışdır. Hislerine kapılan, acele ve yanlış karârlar veren, bu yüzdeniyi iş görmeğe müsâid olmıyan bir adamdı. Âli pâşa gibi, ölünciye kadar sadâretde kalacağını umarken, iki ay içinde azl edilmesini, gurûruna yidirememiş, hükmdâra düşmân olmuşdur. İçki masalarında, devlete âid karârlar alırdı. İngilteredeki parlamento idâresini aynen alırsa, Türkiyenin aynen İngiltere olacağını sanırdı. Böyle bir idâreyi yürütecek tek şahsın, kendisi olacağına inanırdı. Mid-hat pâşanın, meşrûtiyyeti te’sîs edebilmek için hal’ işine karışdığını ileri sürmek, gerçeğe hiç de uymamakdadır. Avnî pâşa, hal’ projesini Midhat ve Şirvânîzâde Muhammed Rüşdü pâşalara, sonra zemânın sadr-ı a’zamı mütercim Rüşdü pâşaya açdı. Şirvânîzâdeden yüz bulamayınca, onu Tâife sürdürdü ve orada zehrletdi. Mid-hat pâşa, sadr-ı a’zam Mahmûd Nedîm pâşanın, kendisini merkezden uzaklaşdıracağını vehm ederek, hal’ işine karışmışdır denilebilir. Hal’ işine Midhat pâşanın emri ile, uydurma fetvâ veren şeyhul-islâm Hasen Hayrullah efendi de, bu makâmından, önce azl edilmiş, bu yüzden sultâna kin bağlamışdı. Sultân Abdül’azîz, bunun için, (O, serâyda iken, müfsid imâm denirdi. Rüşdü pâşanın tavsıyesi ile şeyh-ul-islâm yapdık, Allah vere de, bir halt etmese) demişdir.
Sultân Abdül’azîzin hal’inin bir vatanperverlik olacağına inanan tek adam, harb okulu nâzırı [kumandanı] Süleymân pâşa idi. Yirmibeş Mayıs gecesi, Redîf ve Süleymân pâşalar, Avnî pâşanın Kuzguncukdaki evinde toplanarak, üçyüz (300) harbiye talebesinin Dolmabağçe serâyını kuşatmasına karâr verdiler. Talebeye, Sultânı korumak için gidiyoruz denildi.
Avnî pâşa sultânı öldürmeği çokdan plânlamış ve nihâyet bu cinâyeti işlemişdir. Uzun zemân serâyda casûsu olan, ikinci mâbeynci Fahri beği bu işde kullandı. Cezâyirli Mustafâ pehlüvânı ve Yozgadlı pehlüvân Mustafâ çavuşu ve Boyabatlı hâcı Mehmed pehlüvânı Fer’iyye serâyına bağçıvan yapdılar. Fahri beğle bu pehlüvânlar, odaya girip, uzun döğüşmeden sonra bileklerini kesip pencereden bağçeye kaçdılar. Avnî pâşa, çığlık seslerini duyar
-284
duymaz, Kuzguncukdaki yalısından, kayıkla, hemen Fer’ıyyeye geldi. Ölüm raporunu imzâlamak istemiyen iki doktordan birini,Avnî pâşa hemen Trablusgarba sürdü. İkincisi olan Ömer beğin apoletlerini [formalarını] hemen orada sökmüşdür. 1293 [m. 1876] Hazîranın 4. cü günü sabâhı, sultân Abdül’azîzin Ortaköy sâhilinde Fer’ıyye serâyındaki odasından garîb sesler gelmeğe başladı. Sâat dokuz buçukda odaya girenler, eski hâkanı kanlar içinde buldular. Ertesi gün yayınlanan hükümet teblîği, şöyle diyordu: (Sultân Abdül’azîz sakalını düzeltmek üzere istediği küçük makasla her iki bileğinin damarlarını açarak intihâr etmişdir. Serasker Avnî pâşa cesedi karakola nakl etdirmişdir.) Bu teblîğ ve ekli tabîb raporu, hiç kimseyi inandıramadı. Doktorlara yalnız bilekler gösterilmişdir. Avnî pâşa, birkaç sene önce de, sultân Abdül’azîzi zehrlemeğe teşebbüs etmişdi. Midhat pâşa, ölümü işitince, (Hâkanın muhâfazası pek müşkil ve tehlükeli olduğundan, bu vech ile vefâtı pek iyi oldu) demişdir. Mâliye nâzırı Yûsüf pâşa ise, (Mel’ûn herif [Avnî pâşa] pâdişâhın başını yidi. İnşâallah yakında o kâtil de katl edilir) demişdir. Sadr-ı a’zam mütercim Rüşdü pâşa da, (Na’şı karakola çıkardıkları zemân canlı imiş. Hekimler de, canlı olduğunu tasdîk eylediler) demişdir. Üç pehlüvâna yüzer al-tın mâ’aş bağlanarak, sırrı ifşâ etmeleri önlendi. Sultân Abdül’azîzin na’şını yıkayan sekiz imâm, Yıldız muhâkemesinde, sultânın iki dişi kırılmış, sakalının sol tarafı yolunmuş, sol memesi altında büyük bir çürük vardı demişlerdir. Pehlüvânlar da, yapdıklarını sonradan i’tirâf etmişlerdir. İntihâr edecek şahsın her iki bileğinin damarlarını birlikde kesemiyeceği de tıp ilminde meydândadır. Hüseyn Avnî pâşa, sultân Abdül’azîzin hal’ edileceğini birkaç sene önce Londrada İngiliz nâzırlarına söylemek cesâret ve hiyânetinde de bulunmuşdu. Bunun için, (Encyclopaedia Britannica) intihâr tezini ileri sürmekdedir. Son çıkan, (Grand Larousse) ise, öldürüldüğünü yazmakdadır. 1940 târîhli (Larousse illustre)de, (fut assassiné en 1876= 1876 da katl edildi) yazılıdır. 5 Hazîran günü cenâzesi büyük merâsimle kaldırıldı. Topkapı serâyında yıkandı. Pederi sultân ikinci Mahmûd hânın Çenberlitaşdaki türbesine defn edildi.)
Süleymân pâşa, bu inkılâbın meşrûtiyyet için yapıldığını söyleyince, Avnî pâşa, sen sus! Asker siyâsete karışmaz demişdir. Hâlbuki, kendisi, askeri çokdan siyâsete karışdırmış. Balkanlarda felâketli hâdiselerin patlak vermesine sebeb olmuşdu. Nitekim, 2 Temmuzda Sırb ve Karadağ prenslikleri isyân etdi. Balkanlar karışdı. 24 Nisan 1296 [m. 1877] de Rusyanın arabulucu teklîfi red edilerek, 93 harbi başladı. Hemen müşîr yapılan Süleymân pâşa,
Dostları ilə paylaş: |