Alfred Adler, 7 Şubat 1870’ de Viyana’da dünyada geldi. 28 Mayıs 1937’de İskoçya’da konferans verirken öldü. Ticaretle uğraşan bir ailenin ikinci oğlu idi. Adler çocukluğunda zayıftı. Raşitizm hastalığına tutulmasına rağmen canlı ve uysaldı. Daha küçük yaşında ’’ölümle savaşmak’’için doktor olmaya karar vermişti. Ölüm zaman zaman onun üzerinde büyük etkiler yapmıştı.
Adler lisede iken pek iyi bir öğrenci olarak tanınmıyordu. Matematikte başarısızdı. Matematik öğretmeni ondan memnun değildi. Ailesine, Adler’in bir kunduracının yanına çırak verilmesini tavsiye etmişti. Adler’in babası bu tavsiye’yi dinlememiş, tersine oğlunu daha çok çalışmaya teşvik etmişti. Adler bu olayı anlatırken şöyle diyordu: ’’ Eğer babam öğretmenimin tavsiyesine göre hareket etmiş olsaydı, belki de iyi bir kunduracı olurdum. Fakat yaşadığım sürece ancak bazı kimselerin gerçekten iyi matematikçi olabileceklerine inanırdım.’’
Adler lisede iken pek iyi bir öğrenci olarak tanınmıyordu. Matematikte başarısızdı. Matematik öğretmeni ondan memnun değildi. Ailesine, Adler’in bir kunduracının yanına çırak verilmesini tavsiye etmişti. Adler’in babası bu tavsiye’yi dinlememiş, tersine oğlunu daha çok çalışmaya teşvik etmişti. Adler bu olayı anlatırken şöyle diyordu: ’’ Eğer babam öğretmenimin tavsiyesine göre hareket etmiş olsaydı, belki de iyi bir kunduracı olurdum. Fakat yaşadığım sürece ancak bazı kimselerin gerçekten iyi matematikçi olabileceklerine inanırdım.’’
Politik ekonomi ve sosyoloji onu spekülatif felsefeden daha çok ilgilendiriyordu. Bununla beraber, doktorluk onun için her şeyden daha çekiciydi. Bunun için lise öğreniminden sonra girdiği Tıp Fakültesi ile Adler’in yıllardan beri beklediği gün geldi. Adler, tıp fakültesini bitirdi. 1895 yılında Viyana üniversitesi’nde doçent oldu. Göz hastalıkları ve iç hastalıkları mütehassısı oldu. Fakat göz hastalıkları ile uğraşmak onu pek tatmin etmiyordu. Adler daha ziyade sinir hastalıkları üzerine çalışmak istiyordu. Bu isteğini gerçekleştirdi ve sinir hastalıkları doktoru oldu. 1898’de Terziler Derneği için hazırladığı ‘’’ Sağlık Kuralları’’ eseri onun sosyal sağlığa ne kadar önem verdiğini gösterdi. Adler bu eserinde şunları söylemektedir: ’’ Bu küçük eserde ekonomik durumla bir mesleğin hastalıkları arasındaki sıkı münasebetleri ve düşük hayat seviyesinden gelen halk sağlığı tehlikelerini göstermeye uğraştım…’’
Politik ekonomi ve sosyoloji onu spekülatif felsefeden daha çok ilgilendiriyordu. Bununla beraber, doktorluk onun için her şeyden daha çekiciydi. Bunun için lise öğreniminden sonra girdiği Tıp Fakültesi ile Adler’in yıllardan beri beklediği gün geldi. Adler, tıp fakültesini bitirdi. 1895 yılında Viyana üniversitesi’nde doçent oldu. Göz hastalıkları ve iç hastalıkları mütehassısı oldu. Fakat göz hastalıkları ile uğraşmak onu pek tatmin etmiyordu. Adler daha ziyade sinir hastalıkları üzerine çalışmak istiyordu. Bu isteğini gerçekleştirdi ve sinir hastalıkları doktoru oldu. 1898’de Terziler Derneği için hazırladığı ‘’’ Sağlık Kuralları’’ eseri onun sosyal sağlığa ne kadar önem verdiğini gösterdi. Adler bu eserinde şunları söylemektedir: ’’ Bu küçük eserde ekonomik durumla bir mesleğin hastalıkları arasındaki sıkı münasebetleri ve düşük hayat seviyesinden gelen halk sağlığı tehlikelerini göstermeye uğraştım…’’
19 ncu yüzyılın sonunda Adler , Freud ile tanıştı . Freud’un düşmanlarına karşı açıkça savunmasına rağmen, dehasına inandığı Freud’la bazı noktalarda anlaşamıyordu. Sinir hastalıklarının cinsellikten meydana geldiğini kabul etmiyordu. Bu yüzden Freud ile Adler arasında çatışmalar oldu. Psikoloji ve genel olarak , bu iki büyük bilginin anlaşamamalarında birbirlerine yakınlık duymamaları da önemli rol oynamıştır. 1904 den itibaren Adler, Freud’dan ayrılmak istedi. Fakat Freud bunu önledi. Böylece iki bilgin bir süre daha işbirliği yaptılar .
19 ncu yüzyılın sonunda Adler , Freud ile tanıştı . Freud’un düşmanlarına karşı açıkça savunmasına rağmen, dehasına inandığı Freud’la bazı noktalarda anlaşamıyordu. Sinir hastalıklarının cinsellikten meydana geldiğini kabul etmiyordu. Bu yüzden Freud ile Adler arasında çatışmalar oldu. Psikoloji ve genel olarak , bu iki büyük bilginin anlaşamamalarında birbirlerine yakınlık duymamaları da önemli rol oynamıştır. 1904 den itibaren Adler, Freud’dan ayrılmak istedi. Fakat Freud bunu önledi. Böylece iki bilgin bir süre daha işbirliği yaptılar .
1907 yılında Adler ‘’’ Organik Yetersizlikler’’ adlı kitabını yayımladı. Gerek Freud, gerekse Freud’un görüşlerini paylaşanlar tarafından hiç de iyi karşılanmayan eser, Adler’in hazırladığı, ‘’insanın bilimsel tanınması’’ nın biyolojik ve fizyolojik temellerini oluşturuyordu.
1907 yılında Adler ‘’’ Organik Yetersizlikler’’ adlı kitabını yayımladı. Gerek Freud, gerekse Freud’un görüşlerini paylaşanlar tarafından hiç de iyi karşılanmayan eser, Adler’in hazırladığı, ‘’insanın bilimsel tanınması’’ nın biyolojik ve fizyolojik temellerini oluşturuyordu.
Adler klasik kalıplaşmış ‘ hastalık’’ kavramını bir yana bıraktı. Hastalığın organik bir yetersizlikten ve dıştan gelen bir etkiden meydana geldiği görüşünü ortaya attı.
Adler’e göre bir kısmın veya tamamının, gerektiği gibi gelişmeyen organ yetersizdir. Organik yetersizlikler ırsidirler. Organik yetersizlikler ruh dünyasında aşağılık duygusu oluştururlar. Bu duygu bireyi üstünlüğe doğru iter. Bireyi korunmaya, ödünleyici bir güvenliğe zorlar.
1908’de Salzburg’da yapılan psikanaliz kongresinde Adler ve Freud arasındaki prensip anlaşmaları açık bir şekil aldı. 1911 Nurenberg kongresinde Adler ‘‘ Freud’un ruh hayatının cinsel nazariyesinde tenkidi’’ adlı bir konuşma yaptı. Freud bu konuşmaya cevap vermedi. Adler de Viyana psikanaliz derneğinden tamamıyla çekildi.
1908’de Salzburg’da yapılan psikanaliz kongresinde Adler ve Freud arasındaki prensip anlaşmaları açık bir şekil aldı. 1911 Nurenberg kongresinde Adler ‘‘ Freud’un ruh hayatının cinsel nazariyesinde tenkidi’’ adlı bir konuşma yaptı. Freud bu konuşmaya cevap vermedi. Adler de Viyana psikanaliz derneğinden tamamıyla çekildi.
Freud’a göre insan içgüdülerinin, arzularının, isteklerinin ve eğilimlerinin bir oyuncağıdır. İnsan, kendisine etki eden içgüdüsel güçlerle yönetilmelidir.
Freud’a göre insan içgüdülerinin, arzularının, isteklerinin ve eğilimlerinin bir oyuncağıdır. İnsan, kendisine etki eden içgüdüsel güçlerle yönetilmelidir.
Adler’e göre ise insanı değerli kılan şey bir amaçtır. Bu amaç insanın düşünceleri, duyguları ve davranışları üzerinde etki yapar. Daha doğrusu, insanın düşünceleri, duyguları, davranışları bu amaca göre şekillenerek, içerik kazanır.
Freud ile Adler’ in anlaşamamalarında rol oynayan en önemli sebep, Freud’un insan hayatında haz prensibinin en önemli rol oynadığını, Adler’in ise bu işin ereklik arzusu tarafından yapıldığını kabul etmiş olmasıdır.
‘‘ Bireysel Psikoloji Derneği’’ nin kurulduğu 1912’den itibaren Adler okulu gelişmeye devam etti. Freud’un görüşlerini anlattığı Viyana Üniversitesi Adler’e görüşlerini açıklama imkanı vermedi. Kolay yılmayan Adler, evinde görüşlerini yaymaya çalışarak, görüşlerinin herkes tarafından anlaşılmasına uğraştı. Adlerciliğin fazla ilgi toplamasının nedenlerinden biri de, eğitime kolaylıkla uygulanabilmesiydi.
‘‘ Bireysel Psikoloji Derneği’’ nin kurulduğu 1912’den itibaren Adler okulu gelişmeye devam etti. Freud’un görüşlerini anlattığı Viyana Üniversitesi Adler’e görüşlerini açıklama imkanı vermedi. Kolay yılmayan Adler, evinde görüşlerini yaymaya çalışarak, görüşlerinin herkes tarafından anlaşılmasına uğraştı. Adlerciliğin fazla ilgi toplamasının nedenlerinden biri de, eğitime kolaylıkla uygulanabilmesiydi.
Adler’in en önemli eserleri : Organik Yetersizlikler, Sinirli Mizaç, Tedavi Etmek veya Aydınlatmak, Pratik ve Nazari Bireysel Psikoloji, İnsanın Tanınması, Bireysel Psikoloji Tekniği, Hayatın Manası
Adler’in en önemli eserleri : Organik Yetersizlikler, Sinirli Mizaç, Tedavi Etmek veya Aydınlatmak, Pratik ve Nazari Bireysel Psikoloji, İnsanın Tanınması, Bireysel Psikoloji Tekniği, Hayatın Manası
’’Organik Yetersizlikler’’ adlı eser, bütün Adler yaklaşımının ana konularını işlemektedir. Adler burada çeşitli organların anatomik ve fonksiyonel değerinin bağıntılığı üzerinde durmaktadır. Organlardaki yetersizliklerin ödünleme yollarını aradıklarını belirtmektedir.
‘‘Sinirli Mizaç’’ aşağılık duygusunun kaynağını, gelişmesini ve sosyal ödünlemesini incelemektedir.
‘‘ İnsanın Tanınması’’ Adler psikolojisinin temellerinin yansıtmaktadır. İnsanlar arasındaki ilişkileri iyileştirme yollarını göstermekte insan hayatının nasıl düzenlenmesi gerektiğini anlatmaktadır.
‘‘ Hayatın Manası’’ organik maddenin esnekliği, uygunluğu ve savunma mekanizmaları hakkındaki düşünceleri özetlemektedir. İnsanda bu imkanlar arasında organik maddenin en yüce fonksiyonu olan, ruhsal fonksiyonun yer aldığını açıklamaktadır.
FREUD ve JUNG la beraber psikodinamik yaklaşımın geliştirilmesinde öncüdür.
FREUD ve JUNG la beraber psikodinamik yaklaşımın geliştirilmesinde öncüdür.
Psikodinamik yaklaşım çocuğun doğuştan getirdiği içgüdülere göre hareket ettiğini ve bu süreçte yaşadığı anksiyeteyi savunma mekanizmalarıyla karşıladığını varsayar.
Bireysel psikolojiye göre, insan kişiliğinde bütünlük ve devamlılık esastır ve birey sorunlarını çözebilmek için başarıya ulaşma çabası içindedir.
Bireysel psikolojiye göre, insan kişiliğinde bütünlük ve devamlılık esastır ve birey sorunlarını çözebilmek için başarıya ulaşma çabası içindedir.
Her birey aşağılık duygusuyla doğar ve yaşamı boyunca bu duyguyu gidermek için çabalar.
Adler, psikolojik analizde 3 unsur üzerinde durur: Bireyin eski anıları, ailenin kaçıncı çocuğu olduğu ve rüyalarını nasıl yorumladığı
İnsan toplumsal bir varlıktır ve diğerleriyle ilişki kurarak yaşar. Freud ve Jung’un üzerinde pek durmadığı toplumsal belirleyicilere önem verir.
İnsan toplumsal bir varlıktır ve diğerleriyle ilişki kurarak yaşar. Freud ve Jung’un üzerinde pek durmadığı toplumsal belirleyicilere önem verir.
Freud un iç güdülere hizmet eden ancak gerçekte bir arabulucu olan ego kavramına karşılık benlik kavramını ortaya atmıştır. Benlik, karar verme yeteneğine sahip ve bireyi amaçlı yaşamaya iten sistemdir.
İnsan,
İnsan,
Bilinçlidir,
Toplumsaldır.
Geçmiş önemlidir ancak önemli olan geleceğe yönelik güdü ve amaçlardır. Bilinçli amaçlar hedef yönelimli davranışlara neden olur.
Birey üstünlük çabası içindedir.insan davranışını anlamak için aşağılık duygusunu ve bunu telafi çabalarını irdelemek gerekir.
Erkeksi protesto,
Adlerin geliştirdiği önemli kavramlardan biri.
Kadında doğuştan gelen eksiklik duyguları yönünden (yani toplumun erkeksi değerlere öncelik ve önem vermesi yüzünden) erkeksi sayılan değerleri (evlenmek, ev işleri yapmak, erkeğe hükmetme isteği vs) reddetmesi, kendine güvenmemesi ve aşırı durumlarda kendi cinsiyetini reddederek erkeksi tavırlar göstermesi eğilimidir.
Toplumsal ilgi gelişirken aşağılık duyguları ve yabancılaşma azalır.
Toplumsal ilgi, paylaşımcılık, karşılıklı saygı, gelecek için bir şeyler yapmak,bağlılık duygularıyla harekete geçer.
Doğum düzeni
Adler, ailedeki diğer çocukların varlığına ve bunun çocuğun gelişimi üzerindeki etkisine değinen ilk kuramcıdır. Ona göre, çocuğun diğer kardeşler arasındaki durumu yani dünyaya geliş sırası kendine özgü bazı sorunları da beraberinde getirir. Bunlar kesin değil olabilirlik özelliği olan değerlendirmelerdir.
En büyük çocuk
Tacını yitirmiş kraldır (Munroe, 1955) ilgi merkezi iken kardeşin gelmesiyle arka plana itilmiştir. Kardeşlerin doğal lideridir ancak ana-babanın en çok eleştirisini de alan odur. Kendinden ve kardeşlerinden sorumlu olması beklenir. Sorumlulukları taşıyamayacağından ağırdır. Yetişkin yaşamında en büyük çocuk otoriteden ve sahip olduklarını başkalarına kaptırmaktan korkabilir.
Genel olarak ilgiden en büyük payı alır ve bir süre tek çocuk olduğu için, ilgi odağı olması sebebiyle şımartılır. Bağımlı olmaya, çok fazla çalışmaya ve hep önde olmak için çaba göstermeye eğilimlidir.Sahneye bir kardeş çıktığında, kendini ilgi odağının dışında bulur. Artık tek veya örnek değildir. Yeni gelenin, adeta davetsiz misafir olarak, alışık olduğu sevgiyi elinden aldığına inanmaya hazırdır (Corey,2008)
Genel olarak ilgiden en büyük payı alır ve bir süre tek çocuk olduğu için, ilgi odağı olması sebebiyle şımartılır. Bağımlı olmaya, çok fazla çalışmaya ve hep önde olmak için çaba göstermeye eğilimlidir.Sahneye bir kardeş çıktığında, kendini ilgi odağının dışında bulur. Artık tek veya örnek değildir. Yeni gelenin, adeta davetsiz misafir olarak, alışık olduğu sevgiyi elinden aldığına inanmaya hazırdır (Corey,2008)
İkinci çocuk
Daha güçlü ve yetenekli büyük kardeş ile kendisinden sonra gelen küçük kardeş arasında kalmıştır ve ikisiyle de mücadele etmek zorundadır. Ana baba kendisine daha ılımlı davranır. Diğerleri kadar yetenekli olmadığı inancı, ikinci çocuğun yetişkin yaşamında, tepkici, asi,başarma çabasına rağmen yenilgiyi kabul eden, ezik karamsar bir kişilik geliştirmesine neden olabilir.
Doğduğu günden beri ilgiyi başka bir çocukla paylaşmaktadır. İkinci çocuk tipik olarak bir yarıştaymış gibi davranır ve genel olarak her zaman tetiktedir. Bu nedenle ikinci çocuk ablası veya ağabeyine baskın çıkmak için sürekli kendini eğitir. İlk iki çocuk arasındaki bu rekabetçi mücadele, yaşamlarının sonraki dönemlerini etkilemektedir. İkinci çocuk genellikle ilk çocuğun tam tersi özelliklere sahip olur (Corey, 2008)
Doğduğu günden beri ilgiyi başka bir çocukla paylaşmaktadır. İkinci çocuk tipik olarak bir yarıştaymış gibi davranır ve genel olarak her zaman tetiktedir. Bu nedenle ikinci çocuk ablası veya ağabeyine baskın çıkmak için sürekli kendini eğitir. İlk iki çocuk arasındaki bu rekabetçi mücadele, yaşamlarının sonraki dönemlerini etkilemektedir. İkinci çocuk genellikle ilk çocuğun tam tersi özelliklere sahip olur (Corey, 2008)
Ortanca çocuk
Genellikle kendini arada ezilmiş gibi hisseder. Yaşamın haksız olduğuna ve aldatıldığına inanabilir. Bu birey ’’ zavallı ben’’ şeklinde bir ruh haline girebilir ve problemli bir çocuk olabilir. Bununla birlikte, özellikle karmaşık olarak nitelendirilebilecek ailelerde, ortanca çocuk her şeyi bir arada tutan bir iletişim aracı ve arabulucu rolü üstlenebilir (Corey,2008)
En küçük çocuk
Kendisinden sonra gelen kardeş olmadığı için yarışmak ve ilgi paylaşmak zorunda kalmaz. Çoğu kez şımartılır ve ilgi merkezi olur. “sevimli küçük çocuk” imajı hiç büyümeyen yetişkine dönüşebilir.Ben-merkezci tutumlar geliştirebilir.Kendisinden güçlü kardeşler varlığında ise, yetersizlik duygusu yaşamasına neden olabilir.
Tek çocuk
Toplumsal davranışların gelişmesi için gerekli olan alışveriş ortamından yoksundur.Kendine ait sorunları vardır. Aşırı korunma ve şımartılma yetişkin yaşamda da bu beklentilerle ilişki kurmasına ve aradığı ilgiyi bulamayınca da hayal kırıklığı yaşamasına neden olur.
Terapötik Süreç
Adler Terapisi, danışan ve terapist arasında kurulan karşılıklı bir antlaşma ve işbirliğine dayalıdır. Genel olarak terapötik süreç, karşılıklı saygıya, bireyin yaşam tarzı içindeki ’’ yanlış hedeflerin ve yanlış varsayımların’’ belirlenmesine, araştırılmasına ve açıklanmasına dayanmaktadır. Terapi süreci daha çok, bilgilendirme ve kendini yalnız hissedenlere yardım etme amacını taşımaktadır.
1.Aşama:İlişki Kurulması
Adler yaklaşımını benimsemiş psikolojik danışman, danışanların yaşantılarındaki sorumluluk duygusunun farkına varmalarını sağlamaktadır. Danışanla işbirliği içerisinde çalışmakta ve bu ilişki derin, ilgi ve yakınlığa dayanmaktadır. Terapist ve danışanın birlikte, açıkça belirttiği hedeflerin bir düzenlemesi yapılmadığı takdirde terapinin ilerlemesi mümkün değildir. Etkili olabilecek bir psikolojik danışma süreci, danışanın önemli olarak gördüğü, tartışmak ve değiştirmek istediği kişisel sorunların üzerinde durmalıdır.
Danışma oturumuna ’’sorundan’’ başlamak yerine, danışanla kişisel bağlantı kurmanın yollarını araştırırlar.
Danışma oturumuna ’’sorundan’’ başlamak yerine, danışanla kişisel bağlantı kurmanın yollarını araştırırlar.
Psikolojik danışmanlar, terapinin ilk birkaç dakikasında beş duyuyu da kullanarak, mümkün olduğunca çok bilgi toplamak üzere kendilerini eğitirler.
Danışana odaklanmak ve onu dinlemek, danışanın, ses tonundan, duruş biçiminden, jest ve mimiklerinden hatta konuşmasındaki duraksamalardan açığa çıkan mesajlara çok fazla dikkat edilmesi gerekmektedir.
Danışanların yetersizlikleri ve sorumluluklarıyla ilgilenmek yerine, sahip oldukları değerli özelliklerin ve güçlerin farkına varmalarını sağlamak.
Danışanların yetersizlikleri ve sorumluluklarıyla ilgilenmek yerine, sahip oldukları değerli özelliklerin ve güçlerin farkına varmalarını sağlamak.
Terapistler, danışanlarda bulunabilecek umutsuzluğun ve cesaretsizliğin panzehiri olan desteği ve güveni sağlarlar.
Terapistler, tekniklerin kullanılmasından çok, danışanın sübjektif deneyimlerine daha çok önem verirler. Tekniklerini, her bir danışanın gereksinimlerine uygun hale getirirler.
Psikolojik danışmanın başlangıç aşamasında kullandıkları başlıca teknik, empati kurarak danışanla ilgilenmek, dinlemek, danışanın sübjektif deneyimini mümkün olduğunca yakından izlemek, danışanın hedeflerini saptamak, açığa kavuşturmak, danışanın semptomları, eylemleri ve etkileşimlerindeki amaçları konusundaki düşüncelerini belirtmektir
Psikolojik danışmanın başlangıç aşamasında kullandıkları başlıca teknik, empati kurarak danışanla ilgilenmek, dinlemek, danışanın sübjektif deneyimini mümkün olduğunca yakından izlemek, danışanın hedeflerini saptamak, açığa kavuşturmak, danışanın semptomları, eylemleri ve etkileşimlerindeki amaçları konusundaki düşüncelerini belirtmektir
Terapist, danışanın hem sözlü , hem de sözsüz mesajlarını kavramak için çaba gösterir.
Danışanı yönlendiren psikolojik dinamiklerin ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır.
Adler Yaklaşımına göre Terapistler, psikolojik danışmanın ikinci aşamasını, iki görüşme şeklinde gerçekleştirmektedir. Bunlar;Subjektif görüşme ve objektif görüşmedir.
Subjektif Görüşme
Subjektij görüşmede danışman, hikayesini mümkün olduğunca tam anlatması için, danışana yardımcı olmaktadır.
Bu aşamada sadece aktif dinleme yeterli değildir. Bu aşamada, merak, odaklanma, ilgilendiğini gösterme , danışana hissettirilmeli ve uygulanmalıdır.
Danışmanlar, danışanın yaşama karşı verdiği mücadele ve yaşama olan yaklaşımının amaca yönelik yanları ile ilgili ipuçları yakalamak için dinlerler.
Subjektif görüşmede, kişinin yaşamındaki davranış kalıpları ortaya çıkarılmalı, kişi için nelerin işleyeceği konusunda hipotezler geliştirilmeli ve danışanın yaşamındaki çeşitli sorunlarla ilgili neyin daha önemli olduğunu saptanmalıdır (Bitter ve ark, 1998,s.98).
Subjektif görüşmede, kişinin yaşamındaki davranış kalıpları ortaya çıkarılmalı, kişi için nelerin işleyeceği konusunda hipotezler geliştirilmeli ve danışanın yaşamındaki çeşitli sorunlarla ilgili neyin daha önemli olduğunu saptanmalıdır (Bitter ve ark, 1998,s.98).
Kısa terapi kullanan danışman, danışana: ‘‘Seni ve senin sahip olduğun güçleri daha iyi anlamam için paylaşmak istediğin başka şeyler var mı’’?, sorusunu sorabilir.
Adler yaklaşımını benimseyenler subjektif görüşmeyi genellikle: ‘‘Yaşamınız nasıl farklı olabilir ve bu semptoma yada soruna sahip olmasaydınız bundan başka ne yapardınız’’? sorusuyla sona erdirmektedirler.
Adler yaklaşımını benimseyenler subjektif görüşmeyi genellikle: ‘‘Yaşamınız nasıl farklı olabilir ve bu semptoma yada soruna sahip olmasaydınız bundan başka ne yapardınız’’? sorusuyla sona erdirmektedirler.
Danışmanlar bu soruyu ayırıcı tanı koymak için kullanırlar. Özellikle fiziksel semptomlar konusunda, bu ayırıcı tanı diğerinden farklı değilse, sorunun organik olabileceğinden ve tıbbi müdahale gerektirebileceğinden kuşkulanırlar.
Objektif Görüşme
Danışanın yaşamındaki sorunların nasıl başladığı
Bu sorunları hızlandırıcı herhangi bir olayın olup olmadığı
Şimdiki ve geçmişte aldığı ilaçlar da dahil olmak üzere tıbbi geçmişi
Sosyal geçmişi
Şimdiki durumda danışanın terapiyi tercih etmesinin nedenleri
Kişinin yaşam görevlerine karşı verdiği mücadele
Yaşam biçimiyle ilgili bir değerlendirme, gibi bilgilerin elde edilmesi yolları araştırılmaktadır
Adler ve Dreikurs tarafından geliştirilen görüşme yaklaşımına dayalı olarak yaşam biçiminin değerlendirilmesi, bireyin aile bütünlüğünün ve ilk çocukluk yaşantılarının araştırılmasıyla başlamaktadır.
Adler ve Dreikurs tarafından geliştirilen görüşme yaklaşımına dayalı olarak yaşam biçiminin değerlendirilmesi, bireyin aile bütünlüğünün ve ilk çocukluk yaşantılarının araştırılmasıyla başlamaktadır.
Psikolojik danışmanlar aynı zamanda, bireyin ilk anılarını yorumlamakta, bireyi sosyal çevrede büyümüş bir bütün olarak anlamaya çalışmaktadırlar.
Yaşam biçimi değerlendirilmesi, kişinin yaşam görevlerine karşı verdiği mücadelesini anlamak ve bu mücadeleyle ilgili özel yorumlarını ve mantığını anlamak için, bütüncül bir hikaye oluşturmanın yollarını araştırmaktır.
Aile Bütünlüğü
Adler yaklaşımına göre değerlendirme, kişi daha küçük bir çocukken aile bireylerinin üstünlük durumunun, doğum sırasının, anne-baba ilişkilerinin, ailenin sahip olduğu değerlerin, geniş aile ve kültürün değerlendirilmesi de dahil olmak üzere, büyük ölçüde danışanın aile bütünlüğüne ve aile sistemine dayanmaktadır. Değerlendirme sürecinde, danışanın çocukluluk döneminde ki aile atmosferi de dahil olmak üzere, doğum sırası, ebeveyn ilişkileri, aile değerleri, akrabalık ilişkileri ve aile kültürü beraber ele alınır.
Psikolojik Danışma Sürecinde Yanıt Aranan Sorular
En sevilen çocuk kimdi?
Babanızın çocuklarla ilişkisi nasıldı? Annenizin ilişkisi nasıldı?
Babasını en çok seven çocuk hangisiydi? Annesini en çok seven kimdi? Hangi yönlerden
Kardeşleriniz arasında sizden en çok farklı olan hangisiydi? Hangi yönden?
Kardeşleriniz arasında sizi en çok seven hangisiydi? Neden?
Bir çocuk olarak ailedeki konumunuz nasıldı?
Bir çocuk olarak ailedeki konumunuz nasıldı?
Anne babanız nasıl geçinirdi? Anlaştıkları konular nelerdi? Anlaşmazlıkları nasıl çözerlerdi? Çocuklarına nasıl bir disiplin uyguladılar?
İlk Anılar
Adler yaklaşımını benimseyen danışmanların diğer bir değerlendirme işlemi de olayları, duyguları veya anılarla ilgili tepkilerini hatırlayabileceği danışanın ilk anılarını sormaktır.
İlk anılar, danışan tarafından açık ayrıntılarıyla bir defada görüntülenecek olgulardır.
Adler, milyonlarca anı arasından, asıl inançlarımızı ve hatta yaşamımızdaki temel hataları yansıtan özel anıları seçebileceğimizi ileri sürmüştür.
Bu anıların anlatılmasını sağlamak için psikolojik danışman: ‘‘ ilk anılarınızı dinlemek istiyorum. Lütfen hatırlayabileceğiniz en erken yaşınıza giderek geçmişi düşünün ve bana bir kez olan bir şeyden söz edin’’ diyerek kendine özgü bir yol izleyebilir.
Bu anıların anlatılmasını sağlamak için psikolojik danışman: ‘‘ ilk anılarınızı dinlemek istiyorum. Lütfen hatırlayabileceğiniz en erken yaşınıza giderek geçmişi düşünün ve bana bir kez olan bir şeyden söz edin’’ diyerek kendine özgü bir yol izleyebilir.
Tüm anıları öğrendikten sonra, psikolojik danışman ayrıca ‘‘ Hangi bölüm sizin kontrolünüzün dışındaydı? Tüm anılarınızı bir film gibi gözünüzün önünden geçirebilseydiniz ve bir karede dondurabilseydiniz ne olurdu? Kendinizi o anı yaşıyormuş gibi düşünün, ne hissederdiniz? Tepkiniz ne olurdu’’ gibi sorular sorabilir.
Adler yaklaşımını benimsemiş terapistler, ilk anıları çok sayıda farklı amaç için kullanabilirler. Bunlar:
Adler yaklaşımını benimsemiş terapistler, ilk anıları çok sayıda farklı amaç için kullanabilirler. Bunlar:
Bireyin kendisi, diğerleri, yaşam ve etik ile ilgili inançların değerlendirilmesi,
Danışanın psikolojik oturumu ve psikolojik danışma ilişkisiyle ilgili düşüncelerinin değerlendirilmesi,
Mücadele kalıplarının saptanması,
Bireyin gücünün, değerli niteliklerinin ve konuyla ilgili fikirlerinin değerlendirilmesi,
İlk anıların yorumunda, şu sorulara yanıt aranır:
İlk anıların yorumunda, şu sorulara yanıt aranır:
Birey anılarında en çok hangi bölümün üzerinde duruyor? Danışan gözlemci durumunda mı, yoksa katılımcı mı?
Anılarında başka kimler var? Bireyle ilgili diğerleri hangi konumda yer almakta?
Anıların egemen olduğu konular ve tüm kalıpları hangileri?
Anılarla hangi duygular ifade edilmekte?
Birey neden bu olayı hatırlamayı tercih etti? Bununla birey neyi ifade etmeye çalışmakta?
Adler yaklaşımın benimsemiş İsrailli psikolog Nira Kefir, temel olarak dört öncelik belirlemiştir:
Üstünlük çabası
Kontrol
Rahatlık
Hoşnutluk
Üstünlük çabasına odaklanmış bir kişi, zorluklarla karşılaştıkça, savunucu bir iletişime girerek, stres veya zorlamalı duruma karşı hızlı tepkide bulunur.
Üstünlük çabasına odaklanmış bir kişi, zorluklarla karşılaştıkça, savunucu bir iletişime girerek, stres veya zorlamalı duruma karşı hızlı tepkide bulunur.
Her öncelik, bireyin mücadelesinde kullandığı destekleyici inançlarla birlikte egemen bir davranış kalıbı içermektedir.
Öncelikler, diğerleriyle ilgilenmek ve belirgin olma düzeyine ulaşmak için izlenecek yollar haline gelmektedir.
Öncelikleri Yansıtan Dört Davranış Kalıbı
Üstünlüğü kullanan kişiler, liderlik veya başarı olma için çabalarlar. Genellikle çok çalıştıklarından ya da aşırı yüklenildiklerinden şikayet ederek, yaşamın anlamını kaybetmesini önlemeye çalışırlar.
Kontrollü kişiler, alay konusu olmamak için garantiler arayan kişilerdir. Güvenliğe kavuşmak için toplumdan uzaklaşma bedelini ödemeye hazırdırlar.
Rahatlık arayan kişiler, bedeli ne olursa olsun, stres veya acıyı önlemek isterler. Sorunlarıyla başa ve bu konuda karar vermek eylemlerini erteleme eğilimlerindedirler.
Rahatlık arayan kişiler, bedeli ne olursa olsun, stres veya acıyı önlemek isterler. Sorunlarıyla başa ve bu konuda karar vermek eylemlerini erteleme eğilimlerindedirler.
Hoşnut olmayı amaçlayan kişiler, sürekli onaylanma ve kabul görme yollarını araştırarak reddedilmeyi önlemek isterler. Sevilmeme korkularının yanı sıra, onay almak için aşırı kabul edici davranışlar içine girebilirler.
Bütünleştirme ve Özetleme
Danışanla yapılan, hem subjektif hem de objektif görüşmelerden alınan danışanla ilgili materyal bir araya getirildiğinde, elde edilen verilerin bütünleştirilmiş bir özeti yapılır.
Yaygın özetler, bireyin subjektif deneyimleri ve yaşam hikayesinin öyküsel bir özeti; aile bütünlüğünün ve gelişimsel verilerin bir özeti; ilk anıların, kişisel güçlerin ve değerli niteliklerin bir özeti ve mücadele stratejilerinin bir özetidir.
Mosak’ın 5 Temel Hatası
Aşırı genelleme’’dünyada adalet yok’’
Yanlış veya imkansız hedefler ’’Sevilmek istiyorsam herkesi mutlu etmeliyim’’
Yaşamın ve yaşam taleplerinin yanlış algılanması ’’ hayat benim için çok zor’’
Bireyin kendi değerlerini yadsıması’’Ben çok aptalım, neden insanlar benimle bir şey yapmak istesinler ki’’
Hatalı değerler’’Kim zarar görürse görsün, zirveye yerleşmeliyim’’
3.Aşama:Kendini Anlamayı ve İç Görü Kazanmayı Cesaretlendirme
Adler yaklaşımını benimsemiş terapistler, insan yaşamında neredeyse her şeyin bir amacı olduğuna inanmaktadırlar. Kişisel farkındalık ve kendini anlama, ancak davranışın gizli amaçlarının ve hedeflerinin bilinç düzeyine çıkarılmasıyla mümkündür. İç görü, terapötik ilişki içerisinde değişimin temelini oluşturan, kişisel farkındalığın özel bir formudur. İç görü, sonuca ulaşmanın bir aracıdır. Sadece iç görü kazanılması sağlamak amaçlanan bir sonuç değildir.
Kendini açma ve iyi zamanlanmış yorumlarda bulunma, iç görü kazanma sürecini kolaylaştıran tekniklerdir.
Kendini açma ve iyi zamanlanmış yorumlarda bulunma, iç görü kazanma sürecini kolaylaştıran tekniklerdir.
Adler yaklaşımına göre yorumlar, psikolojik danışma sürecinde de incelemeye açık olacak şekilde birer olasılık olarak sunulan açık uçlu sorulardır: ‘‘bana öyle geliyor ki….’’ ‘‘bu şöyle olabilir mi…’’ veya ‘‘ bu durum bana böyle görünüyor….’’ gibi ifadelerdir. Bu süreç boyunca danışanlar, sorunlarının sürmesine katkıda bulunan güdüleri ve bu durumu düzeltmek için ne yapabileceklerini anlamaktadırlar.
4.Aşama:Yeniden Oryantasyonla Yardımcı Olmak
Terapötik sürecin son aşaması, yeniden oryantasyon ve yeniden eğitim olarak bilinen ve iç görünün uygulamaya geçildiği, uygulamaya geçirildiği süreçtir.
Adler yaklaşımını benimsemiş terapistler, kendini küçümsemeye, tecrit etmeye ve inzivaya çekilmeye karşı koymakta ve danışanların cesaret kazanmalarına ve içlerindeki güçle, diğerleriyle ve yaşamla bağlantı kurmalarına yardımcı olmanın yollarını araştırmaktadırlar. Bu aşama süresince, cesaretlendirmekten başka hiçbir müdahale önemli değildir.
Cesaretlendirme Süreci
Cesaretlendirme psikolojik danışmanlığın tüm aşamalarında odaklanılan ve Adler yaklaşımının en ayırt edici özelliğidir. Kişilerin yaşamlarında değişiklik yapmayı dikkate almalarını sağladığı için özellikle çok önemlidir.
Adlerian terapistler, danışanın cesaret göstermesini ve cesaretinin güçlenmesinin güçlenmesini sağlayacak tüm fırsatları değerlendirirler.
Terapistler, cesaretsizliğin insanların işlevselliğini engelleyen temel olgu olduğuna inanmaktadırlar ve cesareti bir panzehir olarak görmektedirler.
Değişim ve Yeni Olasılıkların Araştırılması
Sorumluluk üstlenme, yeniden oryantasyonun en önemli bölümüdür. Danışan değişmek istiyorsa, kendileri için görevler oluşturmaya ve sorunları için belirli eylemlerde bulunmaya istekli olmalıdır.
Psikolojik danışman ve danışan, olası alternatifler ve bunların olası sonuçları üzerinde dururlar, bu alternatiflerin danışa ait hedefleri nasıl karşılayacağını değerlendirir ve belirli eylem biçimi konusunda karar verirler.
Bir Fark Oluşturmak
Farklılık, davranışlarda veya düşüncelerde veya algılamada yapılan değişikliklerle ortaya çıkabilir. Değişimin gerçekleşmesi için kullanılan tekniklerden bazıları, ilişkinin şimdi ve buradalığı, öneride bulunma, mizahtan yararlanma, paradoksal müdahaleler, eğer öyleyse türü sorular, kendi kendini yakalama alıştırması, düğmeye basma tekniği, dışsallaştırma, yeniden yazma, tuzaklardan kaçınma, yüzleştirme, hikayeler kullanma, ilk yaşam anılarının analizi, sorumluluk üstlenme, ev ödevi vermedir
Uygulama Alanları
Adler psikolojik yardım mesleklerinde çalışacak bireylerin özellikle koruyucu ve iyileştirici boyutu vurgulayarak sosyal değişimi kolaylaştırıcı kişiler olmaları gerektiğini ileri sürmektedir.
Adlerin özellikle koruyucu ruh sağlığı konusundaki öncü çalışmaları, bireysel psikolojinin okullarda yaygınlaşmasına ve aileler ile çalışmada yararlı sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır.
Bireysel psikoloji, tıbbi bir model olmayı, gelişimsel bir modeli benimsemesinden dolayı, birçok yardım alanında başarıyla uygulanmaktadır.
Bireysel psikoloji, tıbbi bir model olmayı, gelişimsel bir modeli benimsemesinden dolayı, birçok yardım alanında başarıyla uygulanmaktadır.
Bireysel Psikoloji Uygulama Alanları
Eğitim kurumlarında
Anne-Baba eğitiminde
Evlilik danışmanlığında
Aile danışmanlığında
Grup çalışmasında
Rehabilitasyon danışmanlığı
Kültürel çatışma giderilmesi
Adler Yaklaşımının Katkıları
Adler yaklaşımı esnek ve diğer yaklaşımlarla ilişkilendirilmeye uygun bir yapısı vardır.
Adler yaklaşımını benimseyen bir terapist kurumsal olarak bütünleştirici ve teknik olarak da eklektik olabilir.
Adler yaklaşımı, danışanlarla çalışırken uygulayıcılara çok büyük özgürlük tanımaktadır.
Bu terapotik yaklaşım çeşitli bilişsel, davranışsal ve deneysel tekniğin kullanımına olanak sağlar
Psikolojik danışmanlar, belirli bir prosedürü izlemeye bağımlı değildir.Bunun yerine, danışan için en iyi olduğunu düşündüğü geniş seçenekleri bulunan teknikleri kullanmak için kendi yargılarını kullanır.
Psikolojik danışmanlar, belirli bir prosedürü izlemeye bağımlı değildir.Bunun yerine, danışan için en iyi olduğunu düşündüğü geniş seçenekleri bulunan teknikleri kullanmak için kendi yargılarını kullanır.
Adler kısa terapinin ilk kullanıcılarından biri olmuştur. Çağdaş kısa terapi uygulamalarının birçok yönü, bu kuramla benzerlik gösterir.
Adler yaklaşımı, psikoeğitsel bir nitelik taşır, içinde bulunulan zaman ve gelecek yönelimlidir kısa süreli, bilişsel ve sistematik yaklaşımları bütünleştirerek kullanılmaktadır.
Adler yaklaşımında kısa terapi için bir temel oluşturabilecek beş özellik :
Adler yaklaşımında kısa terapi için bir temel oluşturabilecek beş özellik :
Zaman sınırı
Odaklanma
Psikolojik danışmanın yönlendirici olmaması
Çözüm olarak belirtiler
Davranışsal ödevler verme
Adler Kuramına Ait Görüşlerden En Çok Başvurulanlar
Bireyin yaşam amaçlarını saptamaya verilen önem
Bireyin aile içinde sahip olduğu ilk yaşantılar ve bu yaşantıların halihazır davranışlarını nasıl etkilediğinin vurgulanması
İlk yaşam anılarının psikolojik danışma oturumlarında kullanılması
Temel yaşam hatalarını anlama ve onlarla yüzleşme
Duyguların ve davranışların büyük ölçüde bireyin inançlarından ve düşünce tarzından etkilendiğini ileri süren bilişsel görüşe önem verilmesi
Duyguların ve davranışların büyük ölçüde bireyin inançlarından ve düşünce tarzından etkilendiğini ileri süren bilişsel görüşe önem verilmesi
Danışanların kendi yaşamları üzerinde değişiklik yapmasına yardımcı olmak için tasarlanmış bir eylem planı üzerinde çalışma fikrinin oluşması
Danışan ve terapistin amaçları üzerinde uzlaştığı, işbirliğine dayalı bir ilişki
Tüm psikolojik danışma sürecinde danışanın cesaretlendirilmesine önem verilmesi
Adler Kuramının Diğer Kuramlar Üzerinde ki Etkisi
Adler’in temel fikirlerinden birçoğu aile sistemleri yaklaşımı, Gestalt terapi, öğrenme kuramı, gerçeklik terapisi, akılcı duygusal davranış terapisi, bilişsel terapi, danışandan hız alan terapi ve varoluşçuluk ve post modern terapilerin şimdiki gelişmelerine giden yolu açmıştır. Bu yaklaşımların tümü de bireyin amaçlı, kendi kendine şekillendirme gücü olan ve gelişim için çabalayan kişiler olduğu görüşüne dayanmaktadır.Adler birçok bakımdan, bilişsel ve ve post modern terapilerin şimdiki gelişmelerine giden bir yol açmıştır.
Adler Yaklaşımının Sınırlılıkları ve Eleştiriler
Adler, tüm zamanını kuramına şekil vermek için harcama veya Bireysel Psikolojinin temel kavramlarını öğretmek arasında tercih yapmak zorunda kalmıştır. İyi tanımlanmış ve sistematik bir kurum ortaya koymadan önce kendi görüşlerini uygulamaya ve eğitim vermeye odaklanmıştır. Birçok kişi Adler’in kuramının çok dağınık ve basit olduğunu ileri sürmektedir
Adler kuramının büyük bölümü halen test edilmeyi ve araştırma altında kapsamlı analizleri gerektirmektedir.
Adler kuramının büyük bölümü halen test edilmeyi ve araştırma altında kapsamlı analizleri gerektirmektedir.
Bu yaklaşım, sorunlarına kısa sürede çözümler bulmak isteyen ve çocukluk yaşantıları, ilk anılarını araştırmaya az düşük ilgisi olan danışanlar ile çalışmada sınırlı kalmaktadır.
Aynı zamanda, hali hazır günlük sorunlarının (ekonomik sorunlar, evlilik…) üstesinden gelmeye çalışan ve yaşam stili analizinin, günlük sorunlar ile ilişki kurmada güçlük çeken danışanlar ile çalışmada sınırlı bir etkiye sahiptir.
Faydalanılan kaynaklar
Alfred Adler.”Kişilik Bozukluları ve Toplumsal Bütünleşme”
Gerald Corey. ’’ Psikolojik Danışma, Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları’’