BİRİNCİ CİLD, 230.cu MEKTÛB
Bu mektûb uzundur. Bir yerinde buyuruyor ki, eski yunan feylesofları (Ma’dûm, mevcûd olmaz. Mevcûd da yok olmaz) dediler. [Zemânımızdaki fen taklîdcileri de, böyle söyliyor. Bu söz, islâm dînine uymadığı için, böyle söyliyene ilerici diyorlar. Müslimânlar, herşey yok idi. Allahü teâlâ herşeyi yokdan var etdi dedikleri için, müslimânlara gerici diyorlar.] Bunlar, vehm ile, hayâl ile konuşuyor. Herşeyi yokdan var etmek ve var iken yok etmek, Allahü teâlânın sonsuz kudreti karşısında çok kolaydır. [1209 (m. 1794) senesinde, fransız ihtilâlcilerinin i’dâm etdiği, fransız kimyâgeri Lavoisier de kimyâ reaksiyonlarında maddenin gayb olmadığını görerek, tabî’atde hiçbirşey gayb olmaz ve hiçbirşey yokdan var olmaz dedi. Herşeyin kimyâ reaksiyonlarına tâbi’ olduğunu zan ederek, böyle söyledi. Kendilerine ilerici ve müslimânlara gerici diyen, fen taklîdcisi kâfirler, Lavoisiernin bu sözünü vesîka olarak kullanıp, hiçbirşey yokdan var edilmemişdir yaygarasını kopararak, müslimân talebeleri aldatdılar. 1955 de ölen alman fizikcisi Einstein, maddenin yok olarak enerjiye tehavvül etdiğini isbât edince, bu fen yobazları şaşkına döndü. Sesleri kesildi. Allahü teâlânın yalnız kimyâ reaksiyonlarına tâbi’ olduğunu zan eden bu ahmak ilericiler, islâmiyyete saldırmak için, şimdi başka sebebler aramakdalar.]
Bütün dinler, âlemin yokdan var edildiğini sözbirliği ile bildirmekde, buna inanmıyana kâfir demekdedir. Meryem sûresinin 67. ci âyetinde, meâlen (İnsan düşünmiyormu ki, biz onu yokdan var etdik) buyuruldu. Tefsîr âlimlerinin baştâcı olan Kâdî Abdüllah Beydâvî, (Envârüt-tenzil) ismindeki tefsîrinde (Allahü teâlâ, insanı yokdan var etdi) demekdedir. Her zemân, herşey yokdan var edilmezse, Allahü teâlânın işsiz, güçsüz olması lâzım olur. Allahü teâlâ, her maddeyi yokdan var etdikden sonra, herbirini, her ân varlıkda durdurmakdadır. Bunun için, hiçbir madde, kendiliğin-
-274-
den yok olamaz. Maddelerden cismler hâsıl olur. Sıfatları, her zemân değişiyor. Bunları yapan da, hep Allahü teâlâdır. Yalnız Allahü teâlâ ve Onun sıfatları ebedî olarak vardır. Yok iken, sonradan var edilmiş değildirler ve hiç yok olmazlar.
Âlem, ya’nî her mevcûd, yok iken, ilm-i ilâhîde var idi. İlm-i ilâhîde var olanlara, (A’yân-ı sâbite) ve bu varlığa (Sübût-i eşyâ), hâricde var olmağa (Vücûd-i eşyâ) demişlerdir.
Abdiyyet, kulluk, Allahü teâlâya inanmak ve Onu sevmekdir. Bunun alâmeti de, islâmiyyete tâbi’ olmak ve bid’atden sakınmakdır. Herşeyin yok iken muntazam olarak, hesâblı yaratıldığını görüyoruz. Meselâ, insanın bütün organları nizâmlı ve hesâblı yaratılmakdadır. Bu hâl, herşeyi, sonsuz bilgi ve kudret sâhibinin yaratdığını göstermekdedir.
İKİNCİ CİLD, 89. cu MEKTÛB
Muhtelif işlerle meşgûl olduğunuz hâlde, ihlâs elde etmek arzûnuz, bizi çok sevindirdi. (Vermek istemeselerdi, istek vermezlerdi) buyurmuşlardır. Hastanın, derdini tabîbe anlatması lâzımdır. Feyz menba’ı Resûlullahdır. Fekat, vâsıtalardan gelirken, tehavvül eder. Büyüklerimizin yolunda, feyze kavuşmak için, Mürşidin sohbetine devâm etmek şartdır. Mürşidin kalbinden, tâlibin kalbine, muhabbeti ve isti’dâdı kadar feyz gelir. Mürşid bulamaz ise, eski mürşidlerden birinin kitâblarını okuyup, onu sevdiği kadar, onun rûhundan feyz alır. Üveys karnî [ya’nî Veysel Karânî hazretleri], Resûlullahı göremeyip, uzakdan feyz alarak, büyük velî oldu ise de, Eshâb-ı kirâmın hiçbirinin derecesine erişemedi. Tâbi’înin en üstünü oldu. Tesavvuf ehline olan muhabbetiniz, büyük ni’metdir. Bu ni’metin kıymetini biliniz! (Kişi, sevdiği ile berâber olur) hadîs-i şerîfi, müjdedir. Sevdiklerimizin kalblerinden istifâde edeceğimizi müjdelemekdedir. İbâdetleri yapmağa, çok ehemmiyyet veriniz! Çalgı, oyun ve eğlence ile, kıymetli vaktlerinizi ziyân etmeyiniz! Dünyâda müsâfir olduğumuzu, kabr ve kıyâmet azâblarını çok düşününüz. Kurtuluş, islâmiyyete uymakda ve bid’atlerden sakınmakda olduğunu unutmayınız! Bid’at sâhibleri ile ve mezhebsizlerle arkadaşlık etmeyiniz! Bunlar, din hırsızlarıdır. İnsânın dînini, îmânını çalarlar. İslâmiyyete uymakda gevşek davranan şeyhlere, tarîkatçılara aldanmayınız! [Râfızîlerden, vehhâbîlerden, bunların kitâblarından, radyolarından, televizyonlarından kaçınız!].
Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime,
titrerim mücrim gibi, bakdıkca istikbâlime!
-275-
HİCRÎ KAMERÎ SENEYİ MÎLÂDÎ SENEYE ÇEVİRMEK
Hicrî kamerî sene, mîlâdî seneden 10,875 gün kısadır. Her hicrî sene başı, bir evvelki hicrî sene başının rast geldiği mîlâdî sene-den 11 gün evvel başlar. Takrîben 33 senede, bir mîlâdî sene içerisinde, iki hicrî sene başı bulunur. Ya’nî 33,58 hicrî ve 32,58 mîlâdî senede bir, birbirini ta’kîb eden iki hicrî seneden birincisinin başı, Ocak ayının ilk on gününe, ikincisinin başı ise, Aralık ayının son on gününe ve aynı mîlâdî seneye rastlar. Dahâ sonraki hicrî senelerin sene başları, mîlâdî 12. aydan birinci aya doğru giderek, mîlâdî ayların her birine tesâdüf eder. 277. sahîfedeki cedvelde, aynı mîlâdî seneye rastlayan hicrî senelerden ikincisi, ya’nî Aralık ayının son on gününe rastlayan hicrî seneler yazılıdır. Meselâ, 1330 hicrî senesi mîlâdî 1911 senesinin Aralık ayında, 1329 hicrî senesi de, yine mîlâdî 1911 senesinin Ocak ayında başlamakdadır.
Cedvelde yazılı olmayan herhangi bir hicrî senenin başı ile bunun tesâdüf etdiği mîlâdî sene, cedvelde yazılı olan hicrî ve mîlâdî senelerden aynı mikdâr sene sonra olurlar.
Mîlâdî sene
|
Hicrî sene
|
Mîlâdî sene
|
Hicrî sene
|
1323
|
724
|
607
|
-14
|
1356
|
758
|
640
|
20
|
1388
|
791
|
672
|
53
|
1421
|
825
|
705
|
87
|
1454
|
859
|
737
|
120
|
1486
|
892
|
770
|
154
|
1519
|
926
|
802
|
187
|
1551
|
959
|
835
|
221
|
1585
|
994
|
868
|
255
|
1617
|
1027
|
900
|
288
|
1650
|
1061
|
933
|
322
|
1682
|
1094
|
965
|
355
|
1715
|
1128
|
998
|
389
|
1748
|
1162
|
1030
|
422
|
1780
|
1195
|
1063
|
456
|
1813
|
1229
|
1095
|
489
|
1845
|
1262
|
1128
|
523
|
1878
|
1296
|
1160
|
556
|
1911
|
1330
|
1193
|
590
|
1943
|
1363
|
1226
|
624
|
1976
|
1397
|
1258
|
657
|
2008
|
1430
|
1291
|
691
|
Cedvelde yazılı olmıyan herhangi bir hicrî sene başının mîlâdî karşılığını bulmak için, kendinden küçük ve en yakın hicrî sene ile bunun karşısında yazılı olan mîlâdî sene cedvelden bulunur. Bu iki hicrî senenin aralarındaki fark, cedvelde bulunan mîlâdî seneye ilâve edilir. Bu hicrî sene başının, mîlâdî hangi ayda başladığını anlamak için, iki hicrî sene arasında farkın aylar cedvelinde hangi aya tesâdüf etdiğine bakılır. Meselâ, 1344 hicrî senenin başına tesâdüf eden mîlâdî sene, 1344-1330=14 olduğundan, 1911+14=1925 olur. 14 rakamı aylar cedvelinde Temmuz ayına rastlar.
Bir hicrî sene içerisinde bulunan şemsî ayın, hangi mîlâdî sene-ye rastladığı da şöyle bulunur: Bu şemsî ay, hicrî sene başının rastladığı mîlâdî aydan önceki bir ay ise, hicrî sene başının rastladığı mîlâdî seneden bir sonraki mîlâdî sene olur.
Tam İlmihâl (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbımızda dahâ fazla bilgi vardır.
Hak tecellî eyleyince, her işi âsân eder,
halk eder esbâbını, bir lahzada ihsân eder.
-276-
Hicrî sene başlarının tesâdüf etdiği mîlâdî seneleri gösterir cedveldir.
-
0 1 2 Aralık
|
3 4
Kasım
|
5 6 7
Ekim
|
8 9 10
Eylül
|
11 12 13
Ağustos
|
14 15 16 Temmuz
|
17 18 Hazîran
|
19 20 21 Mayıs
|
22 23 24 Nisan
|
25 26 27
Mart
|
28 29 30
Şubat
|
31 32 33 34 Ocak
|
-277-
NASÎHAT
(Ehl-i sünnet) i’tikâdı, nazm üzere ey civân,
oldu aşağıda sana, açık dil ile beyân:
Doğru olan i’tikâdı, ister isen kardeşim,
gece gündüz, bu kitâbı oku hem de, pek candan!
Rûhuna rahmet eylesin, Hak, Ebû Hanîfenin,
Kur’ân yolunu gösterdi, bize o yüce Nu’mân.
İnsan bir şey yaratamaz, Şî’îye aldanma!
Vehhâbîlik dahâ kötü, Ehl-i sünnete inan!
Cennet, Cehennem şimdi var, tevbe kabûl edilir,
şefâ’atle kurtulacak, çok günâhları olan.
Atomdan güneşe kadar, canlı cansız her varlık,
Yok iken yaratıldılar, hem de katkat âsümân.
Dünyâya gönül bağlama, akar ömür su gibi,
İslâmiyyete uyan kimse, her dem olur şâdümân.
Önce ilmihâli öğren, çocuğuna da öğret,
din bilgisi öğrenmezsen, olursun sonra pişmân!
Düşmanlarımız sinsice nasıl saldırıyor bak,
sen de dîni yaymak için, çalış gayb etme zemân!
Komünistler hep yalanla, gençleri aldatıyor,
İslâmı yok edecekler, artık gafletden uyan!
Müslimânlar da şaşırmış, tuzağa düşmüş çoğu,
(Ehl-i kıble) sözde hepsi, ayrılmışlar hak yoldan.
İlm-i hâli öğrenmiyen, kendini koruyamaz,
Kâfir veyâ sapık olur, (Ehl-i sünnet) olmıyan!
Doğru olan bilgileri yayanlara yardım et!
Cihâd sevâbını kazan, olsun bunda mal revân.
Resûlullah hiç durdu mu, Eshâbı uyudu mu?
dîni yaymak için hepsi, olmuşdu bir kahramân!
-278-
Çalış boş durma sen dahî, din düşmânı pek kavî,
İçden dışdan ezecekler, gidecek, dinle îmân.
Eshâba çirkin söyleme, hepsinin kadrini bil,
birbirini severlerdi, buna şâhiddir Kur’ân!
En üstün Ebû Bekrdir, Ömer, Osmân, Alî hem,
Mu’âviyeyi de çok sev, Odur Kur’ânı yazan!
Rabbimiz cism değildir, zemânı, mekânı yok,
maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân!
Mahlûka muhtâç değildir, ortağı, benzeri yok,
herşeyi Odur yaratan, hem de varlıkda tutan.
İyi, kötü, îmân, küfr, madde, kuvvet, enerji,
hepsini O var ediyor, yaratamaz hiç insan!
Herkese akl, irâde verdi, hem yol gösterdi.
Kim iyilik diler ise, yaratır hemen Rahmân.
Önce, i’tikâdı düzelt, emri, yasağı gözet,
se’âdete kavuşamaz islâmiyyetden ayrılan!
Tâ önceden âdet oldu, kim ekerse, o biçer,
pek aldandı, ziyân etdi, ekmeden buğday uman!
Yetmişüç fırkadan ancak, (Ehl-i sünnet) kurtulan,
Resûlullahın yolunu onlardır bize sunan!
Her sabâh, şu düâyı okumalıdır:
Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr. Estagfirullah, Estagfirullah, Estagfirullah.
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i seyyidinâ Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min cemî’il ehvâl-i vel-âfât ve takdî lenâ bihâ cemî’al hâcât ve tütahhirünâ bihâ min cemî’isseyyiât ve terfe’unâ bihâ a’ledderecât ve tübelligunâ bihâ aksalgâyât min cemî’il hayrât-i fil hayâti ve ba’del-memât! Hasbünallah ve ni’mel vekîl ni’mel mevlâ ve ni’mennasîr!
-279-
Dostları ilə paylaş: |