Eshâb-i kiRÂM



Yüklə 4,48 Mb.
səhifə29/41
tarix25.07.2018
ölçüsü4,48 Mb.
#57938
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   41

-285-

Şıpka geçidini ruslara kapdırınca, mağlûbiyyete sebeb oldu. Plevnede üç kerre zafer kazanarak gâzî ünvânını alan Osmân pâşayı kıskandı. Maçka meydân muharebelerini de gayb ederek, Edirne-ye kadar kaçdı. Böylece, Edirne de, harâb oldu. Ruslar Ayastefanosa [Yeşilköye] kadar geldi. İngilizler, bu mağlûbiyyeti fırsat bilerek, 20 Mayıs 1878 de, İstanbulda Alî Süâvî vak’asını çıkarıp, ikinci Abdülhamîd hânı devirmek, hilâfeti lağv etmek istedi ise de, muvaffak olamadı. Alî Süâvî mason idi. Karısı ingiliz idi. (Yeni Türkiye târîhi) diyor ki, (İkinci Abdülhamîd hânın diplomasisi [Aklı ve zekâsı] olmasaydı, 93 harbinin zararları dahâ büyük olacakdı). Süleymân pâşa, sefîh ve zelîl bir hayât sürerek, 1309 [m. 1891] de Bağdâdda öldü.

Abdül’azîz hânı şehîd etdiren pâşalar, başarılarının zevki içinde, Midhât pâşanın Bâyeziddeki konağında, 15 Hazîran gecesi toplanmışlardı. Odaya giren erkân-ı harb kolağası, 26 yaşındaki, Hasen beğ, Avnî pâşayı ve sonra hâriciyye nâzırı Râşid pâşayı vurup öldürüyor. Midhat pâşayı kovalıyor ise de, pâşa mutbaha kaçıp, aşçının dolabına saklanıp, ölümden kurtuluyor. Yaralı yakalanan Hasen beğ, ertesi gün Bâyezîd meydânında şehîd ediliyor. Edirnekapıdan Topkapıya giderken, sağ köşede, parmaklıklı mezârının büyük taşında (Ümerâ ve guzât-i çerâkiseden İsmâ’îl beğin oğlu olup, Harb okulunu bitirip, kolağası rütbesinde iken, genç yaşında, velîni’meti uğrunda fedây-i cân eden, Çerkes Hasen beğin kabridir) yazılıdır. Sultân Abdül’azîz hân, Çerkes Hasen beğin eniştesi idi. Halîfenin fecî’ şeklde şehîd edildiğini ve annesi Pertevniyâl sultâna çok çirkin işkenceler yapıldığını işiten sultân Murâdın üzüntüden ve bu felâket yolunun sonunu düşünmekden aklı bozuldu.

Sultân Abdül’azîz hân, onbeş senelik saltanat zemânını Dolmabağçe serâyında geçirdi. Bu serâyda iken hal’ edildi. Beşinci Murâd da üç aylık saltanatını bu serâyda geçirdi. İkinci Abdülhamîd hân, bu serâyda yedi ay oturdukdan sonra, Yıldız kasrlarına yerleşdi. Sonra Yıldız serâyını yapdı. Sultân Muhammed Reşâd da, Dolmabağçe serâyında oturdu.

Sultân Abdül’azîz hân, [1278] de yeni askerî elbiseleri kabûl etdi. [1279] da posta pulu kullanıldı. [1286] da Süveyş kanalı açıldı. [1288] de İstanbulda tramvay işletilmeğe başladı. [1292] de Galata tüneli yapıldı ve askerî rüşdiyye mektebleri açıldı. [1279] da Osmânlı bankası açıldı. [1280] de sâhillere deniz feneri konuldu ve devlet şûrâsı [Danıştay] kuruldu. [1284] de sultânî mektebleri

-286-

[liseler] açıldı. [1285] de Sanâyi mektebleri açıldı. [1286] da Fransa imperatöriçesi İstanbulu ziyâret etdi. [1287] de Avusturya imperatörü, sultân Abdül’azîzi ziyârete geldi. [1287] de şark demir yolları yapıldı. [1287] de tıbbiyye-i mülkiyye açıldı ve orman ve ma’den mektebleri açıldı ve Eski serây dış kapısı, ya’nî üniversitenin Bâyezîd meydânına açılan giriş kapısı yapıldı. [1288] de itfâiyye alayı teşkîl edildi. [1289] da seyyâr havz yapıldı ve Dârüşşefeka lisesiaçıldı. [1290] da Îrân şâhı, sultân Abdül’azîzi ziyârete geldi ve İzmit demir yolu yapıldı.

Abdül’azîz hân, kardeşi gibi, memleketin idâresini Alî ve Füâd pâşanın ve bunların yetişdirdiği masonların ellerine bırakdı. Bunlar da, İngilizin siyâsetine göre hareket etdiler. Dağıstanlı şeyh Şâmil, yirmi sene ruslarla kahramanca cihâd yaparak, ordularını perişân ederken, seyrci kaldılar. Bu mücâhidin 1283 [m. 1866] de esîr düşmesine sebeb oldular. Rusların 1290 [m. 1873] de, Semerkand, Buhâra ve Hiveyi işgâl etmelerine de sebeb oldular. Ömrlerini Avrupada geçirdiler. Memleketde kaldıkları zemân, Tanzîmât fermânındaki mason plânlarının tatbîk edilmeleri için çalışdılar. Bu hiyânetlerinin sebebi mes’ûlü elbette Halîfenin gafleti idi. Bu gafletinin netîcesinde, masonlar ve onlara aldananlar tarafından şehîd edildi.

Sultân Abdül’azîz, Çırağan ve Beğlerbeği serâylarını yapdırdı. Muhtelif yerlerde de kasrlar yapdırdı. Beykoz kasrı bunlardandır. Çırâğân yalısını ilk olarak Nevşehrli Dâmâd İbrâhîm pâşa yapdırdı. Sonra üçüncü Selîm hânın hemşîresi Beyhân sultân tarafından yeniden yapıldı. Ahşâb ve çok zînetli idi. Sultân, bunu, kardeşi sultân Selîme satdı. Sonra, ikinci Mahmûd hân, 1252 [m. 1836] de yıkdırarak ahşâb serây yapdı. Sultân Abdülmecîd hân bu serâyda oturdu. 1271 [m. 1855] de yıkdırdı. 1288 [m. 1871] de Abdül’azîz hân, son muhteşem serâyı dört milyon altın liraya yapdırdı.

Beğlerbeği serâyının yerinde, tepede birinci Ahmed hânın (Şevk-âbâd) kasrı vardı. Sâhil serâyını ikinci Mahmûd hân ahşâb yapdırdı. Moltekeyi burada kabûl eylediği zemân, çubuk içiyordu. Abdülmecîd hân, 1249 [m. 1833] de bu serâyda merâsimle hatm-i şerîf indirmişdi. Sultân Abdül’azîz hân, 1282 [m. 1865] de, bu ahşâb serâyı yıkdırıp yerine mermerden muhteşem serâyı yapdırdı. Sultân, 1865 Nisânının yirmibirinci Cum’a günü serâya yerleşdi. Yaz mevsimlerini burada geçirirdi. Balkan harbi bozgununda, Enver ve Talât pâşalar, ikinci Abdülhamîd hânı “rahime-hullahü teâlâ” Selânikden (Lorley) Alman vapuru ile İstanbula getirtip, Beğlerbeği serâyına koydular. Boğaziçi tarafında, alt katda, arka tarafda, bir odada yerleşip, yetmişaltı yaşında iken, zâtürrie hastalı-

-287-

ğından vefât etdiği, 10 Şubat 1336 [m. 1918] gününe kadar, burada yaşadı. 294, 368.

3 - ABDÜLBÂKÎ EFENDİ: Mahmûd Bâki, Osmânlı şâirlerinin büyüklerindendir. 933 de İstanbulda tevellüd, 1008 [m. 1600] de vefât etdi. Edirnekapı kabristânındadır. Süleymâniyye medresesinde müderris idi. Reîsül-ulemâ oldu. Hâlid ibni Zeydin haber verdiği hadîs-i şerîfleri bir araya toplamışdır. (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi meşhûrdur. 63, 353.

4 - ABDÜLCEBBÂR-İ HEMEDÂNÎ: Mu’tezilî idi. Kâdî idi. Üçyüzellidokuz (359) da tevellüd etdi. Dörtyüzonbeş 415 [m. 1024] de Rey şehrinde vefât etdi. Babası Ahmeddir. 91.

5 - ABDÜLGANÎ NABLÜSÎ: İsmâ’îl Nablüsînin oğludur. 1050 de Şâmda tevellüd, 1143 [m. 1730] de orada vefât etdi. Derin âlim ve kâmil bir velî idi. Fıkh, tefsîr ve hadîs âlimi idi. Yirmi yaşında ders vermeğe başladı. 1075 de İstanbula geldi. Çok kitâb yazdı. İki cild (Hadîkat-ün-nediyye) kitâbı çok kıymetlidir. Tütünün günâh olmadığını bildiren kitâbı ve tercemesi Nûr-i Osmâniyye kütübhânesinde vardır. 10, 366.

6 - ABDÜLHAK-I DEHLEVÎ: Babası Seyfeddîndir. Hind âlimlerindendir. 958 [m. 1551] de tevellüd, 1052 [m. 1642] de vefât etmişdir. Dehlîdedir. Kıymetli kitâblar yazdı. 128, 130, 147, 148, 149, 245, 246.

7 - ABDÜLHAKÎM EFENDİ: Büyük âlim idi. Hâl tercemesi 157.ci sahîfede yazılıdır. Van vilâyetinin Başkal’a kazâsında 1281 [m. 1865] de tevellüd edip, 1362 [m. 1943] de Ankarada vefât etdi. Komünistlerin, Masonların, Vehhâbîlerin, Mürtedlerin ve Şî’îlerin ve Yehûdîlerin ve Hıristiyânların, yazılarla, propagandalarla, ingiliz imperatorluğunun kuvvetleri ve servetleri ile islâmiyyeti yıkmağa saldırdıkları, müslimân yavrularını dinsiz, îmânsız bırakmağa uğraşdıkları bir zemânda, dersleri, va’zları ve yazıları ile Ehl-i sünneti yok olmakdan korumuş, gençliğe aşılanan zehrli yalanları pek mâhir yol ile temizlemişdir. Bu uğurda çetin eziyyet ve cefâlara katlanmışdır “rahime-hullahü teâlâ”. Abdülhakîm efendinin baba-sı Halîfe Mustafâ efendi, Hakkârînin Yüksekova kazâsının Sâkitan köyündendir.

Abdülhakîm Efendinin dedesinin dedesi olan seyyid Abdürrahmân, seyyid Abdüllahın oğlu idi. Seyyid Abdüllah, Arvâsda, seyyid Fehîmin baş tarafında medfûndur. Seyyid Abdüllah ölünce, Arvâsî soyunun devâm edebilmesi için, seyyid Abdürrahmânı annesi genç



-288-

iken zorla evlendirdi. Tâhir, Abdürrahîm, Lutfî, Abdülhamîd ve Muhammed isminde beş oğlu oldu. Seyyid Tâhir, Basra vâlîsi idi. Seyyid Abdürrahîm 1200 [m. 1786] de vefât etdi. Oğlu hâcı İbrâhîm ve torunu Abdül’azîz ile birlikde Doğu Bâyezîdde Ahmed Hânî türbesindedirler. Abdül’azîz efendinin üç çocuğu, Muhammed Emîn ve Ömer efendiler ve seyyidet Hadîcedir. Her birinin çocukları ve torunları din ve dünyâ bilgileri ile dolu birer hazînedirler. Muhammed Emîn efendinin dört oğlu oldu. Bunlar, Abdül’azîz, Abdülkâdir ve Abdülhakîm ve Mahmûd efendilerdir. Abdülhakîm efendinin oğlu Ahmed efendi, Türkiye gazetesinin tefrika muharriri iken 1988 senesinin son günü 1409 da İstanbulda vefât etdi.

Seyyid Abdürrahmân, zemânının mürşid-i ekmeli idi. Binlerce Hak âşığı sohbetine gelir feyz alırlardı. Nasîhat için, uzak memleketlere mektûblar gönderirdi. İrisân beğlerinden emîr Şerefeddîn Abbâsîye yazdığı fârisî mektûblar çok kıymetlidir. Bu mektûblarından birinde Muhammed Kerîm hân ve Mustafâ ve Feyzullah beğlere selâm ve düâ etmekdedir. Başka bir mektûbuna, emîr Şerefeddîn beğ, şu satırları eklemişdir: (Mevlânâ, bu mektûbu, bu fakîre 1192 [m. 1778] de göndermişdir. Musîbete sabr lâzım olduğunu ve sabrın kıymetini bildirmişdir. Birkaç ay sonra pederim Abdüllah hân beğ vefât etmişdir. Mevlânânın kerâmetini buradan anlamalıdır). Seyyid Abdürrahmân Hoşâbda medfûndur.

Seyyid Lütfî efendinin onbir oğlu vardır.

Seyyid Lütfî efendinin oğlu Abdülganînin oğlu Mîr hâc, bunun oğlu Abdürrahmân, bunun oğlu Muhammed Sa’îd efendilerdir. Lütfullah efendinin ikinci oğlu Abdülgaffâr efendi, bunun oğlu Şerîf, bunun oğlu Muhammed Şefîk efendilerdir. Lütfullah efendinin üçüncü oğlu Muhammed, Seyyid Fehîm hazretlerinin üvey babasıdır. Bunun oğlu Tâhir, bunun oğlu Resûl, bunun oğlu Abdüllah efendilerdir.

Lütfullah efendinin dördüncü oğlu, Resûl efendidir. Beşinci oğlu seyyid Sıbgatullah efendi, seyyid Tâhâ-i Hakkârînin talebesi idi. Bunun oğlu Celâleddîn, bunun oğlu Alî, bunun oğlu Selâhaddîn efendilerdir. Bunun iki oğlu Kâmüran İnan ve Zeynel’âbidîn İnan, Bitlis senatörü ve meb’ûsü olmuşlardır.

Altıncı oğlu Cemâlüddîn, bunun oğlu Abdülmecîd, bunun oğlu Sa’dullah, bunun oğlu Muhyiddîn, bunun oğlu Abdürrahmân, bunun oğlu Lütfullah, bunun oğlu Nûrullah efendilerdir.

Abdülhamîd efendinin iki oğlu olup, biri molla Safî idi. Bunun



-289-

torunu, Abdülhamîd efendidir. İkinci oğlu, seyyid Fehîm-i Arvâsî “kuddise sirruh” hazretleri idi.

Seyyid Muhammedin yedi oğlu ile Hamîde hânım isminde bir kızı vardı. Hamîde hânım, Timür oğullarından Hurrem beğin zevcesi idi. Sâlih, Memduh ve Sa’îd adında üç oğlu vardı. Sa’îd beğin iki çocuğu, Tevfîk beğ ile Emîne hânımdır. Emîne hânım Mekkî efendinin birinci zevcesidir. İkinci zevcesi Afîfe hânımdır. Seyyid Muhammedin birinci oğlu Mahmûd efendi idi. Bunun, Zübeyde, Meryem ve Esmâ adında üç kızı vardı. Esmâ hânım çok müttekî, sâliha olup; Abdülhakîm efendinin birinci zevcesi idi. İkinci zevcesi, seyyid Fehîm-i Arvâsînin “kuddise sirruh” torunu Âişe hânımidi. Ahmed Mekkî ve Münir efendilerin vâlidesidir. Üçüncü zevcesi Nine hânım denilen ikinci Âişe hânım, dördüncü zevcesi Bedriye hânım idi. Beşinci zevcesi Mâide hânım, 1396 [m. 1976] senesi mayıs ayında, İstanbulda vefât etmişdir.

Seyyid Muhammedin ikinci oğlu, Muhyiddîn efendi idi. Bunun iki oğlu ve iki kızı vardı. Kızları Beyâz hânım, Fârûk beğin, Zelîha hânım da, Abdürrahîm Zapsunun anneanneleridir. Bir oğlu Hasen efendi, ikincisi Mustafâ efendi idi. Hasen efendinin yedi oğlu ile yedi kızı olup, dört oğlu çocuk iken vefât etdi. Beşincisi Mazher efendi, Nesîbe hânımın zevci idi. Altıncı oğlu Muhyiddîn efendi Ankarada vefât etdi. Yedincisi Necmeddîn efendi temyiz mahkemesi a’zâsı idi. Na’îme hânımın zevci ve Ahmed efendinin dâmâdı idi. Kızları, Nine Âişe hânım, Abdülhakîm efendinin, Dilber hânım, Tâhâ efendinin, Fâtıma hânım, seyyid İbrâhîm efendinin, Sabîha hânım da, Abdüllah beğin zevceleri idi.

Mustafâ efendinin dokuz oğlu ile iki kızı vardı. Birincisi, seyyid Abdülhakîm Efendi idi. İkincisi İbrâhîm efendi, üçüncüsü Tâhâ efendi, dördüncüsü Abdülkâdir efendi, beşincisi Şemseddîn efendi, altıncısı Ziyâeddîn efendi, yedincisi Yûsüf efendi, sekizincisi Mahmûd efendi, dokuzuncusu Kâsım efendidir. Abdülhakîm efendi en büyükleri idi ve en sonra vefât etdi. Abdülkâdir efendinin üç torunu Zeynel’âbidîn, Bedreddîn ve Fahreddîn hayâtdadır. Şemseddîn efendinin bir oğlu ile iki kızı vardı. Bir kızı Afîfe hânım, Mekkî efendinin zevcesi idi. İkinci kızı Nazîfe hânım 1986 Mart ayında vefât etdi. Oğlu fazîletli Cemâl efendi, İstanbulda (Kirazlı mescid) imâmı ve hatîbi idi. Celâleddîn-i Rûmînin (Mesnevî)si üzerinde eşsiz, derin bilgisi vardı. 1396 [m. 1976] da İstanbulda vefât etdi. Yûsüf efendinin oğlu seyyid Fârûk Işık, eski sayıştay başkanlarından ve Van senatörlerindendir. 1972 senesinde Ankarada vefât etmişdir. Fârûk beğin iki oğlu seyyid Nevzâd ve seyyid Rüchân hayât

-290-

dadır ve oğulları yetişmekdedir. Seyyid Rüchân 1391 [m. 1971] de çalışma bakanlığı müsteşârı oldu. Mahmûd efendinin annesi Meryem hânım idi. Kardeşlerinin hepsi Hano hanımın çocuklarıdır.

Mahmûd efendinin kızı, Rukayye hânımdır. Mustafâ efendinin birinci kızı Mu’teber hânım, Timür oğullarından Sa’îd beğin zevcesi ve Ahmed Mekkî efendinin hem halası, hem kayın vâlidesidir. 1341 de vefât etdi. Edirne-kapı kabristânındadır. İkinci kızı Râbi’a hânımdır.

Seyyid Muhammedin üçüncü oğlu Nûreddîn efendidir. Bunun Mecîd efendi ve Alî efendi adında iki oğlu vardı. Mecîd efendinin oğlu İzzet beğ, Nâfiye hânımın zevci olup, 1981 de Vanda vefât et-di. Dört çocuğu vardır.

Seyyid Muhammedin dördüncü oğlu Ahmed efendidir. Bunun, Ubeyd, Şevket ve Şihâbüddîn adında üç oğlu vardı.

Seyyid Muhammedin beşinci oğlu, Hamîd pâşa idi. Bunun Ahmed, Abdüllah, Fehmî ve İbrâhîm adında dört oğlu ile Nâfiye, Nesîbe ve Âişe adında üç kızı vardı. Bunlardan seyyid İbrâhîm Arvâs, Abdülhakîm Efendinin dâmâdı ve uzun yıllar Van meb’usu idi. [m. 1965] de Ankarada vefât etdi. Bunun oğlu Seyyid Sıddîk ile kızları Gülsüm ve Hamiyyetdir. Seyyid Ahmed, Muhammed Sıddîk efendinin dâmâdı ve Na’îme hânımın babasıdır. Muhammed Sıddîk efendi, seyyid Tâhâ hazretlerinin torunu, ya’nî seyyid Ubeydüllahın oğlu ve şehîd Abdülkâdir efendinin kardeşi idi. Nâfiye hânım İzzet beğin, Nesîbe hânım Mazher efendinin, Âişe hânım da Muhammed Ma’sûm efendinin zevceleri idi.

Seyyid Muhammedin altıncı oğlu Hüseyn efendidir. Bunun Celâl, Alâ’üddîn, seyyid Gâzî ve Behâeddîn adında dört oğlu vardı. Celâl efendinin oğlu Seyfeddîn beğ, Rukayye hânımın zevci ve Ay-dın ile Celâl efendilerin ve Leylâ hânımın babasıdır. Aydın beğ 1983 de Anavatan Partisinden Van milletvekîli seçildi. Oğulları Cüneyd, Melîh Rüchân ve Fâtih ve Murâd efendiler, hayr-ül-halef olarak yetişmekdedirler.

Seyyid Muhammedin yedinci oğlu, Yûsüf efendidir.

Seyyid Abdülhakîm Efendinin üç oğlu ve iki kızı vardı. Bunlardan Enver ile Şefî’a, Esmâ hânımın çocuklarıdır. Şefî’a hânım, Sâlih beğin zevcesi iken, hicretde Mûsulde vefât etdi. Enver de, hicret ederken 1336 [m. 1918] de Eskişehrde vefât etdi. İkinci oğlu fazîletli Ahmed Mekkî Üçışık efendi, arabî, fârisî kitâblardan ve

-291-

pederinden din bilgilerini geniş olarak edinmiş olup, 1387 [m. 1967] de İstanbulda vefât etdi. Bağlum kabristânındadır. Fetvâlarına güvenilecek, yer yüzünde eşi az bulunan bir mubârek zât idi. Çok sayıda ve olgun, değerli din adamları yetişdirdi. İlm ve ma’nâ tâliblerinin derdlerine şifâ sunardı. Cenâb-ı Hak, mubârek vücûdu ile İstanbul şehrini ve bütün islâm âlemini şereflendirmiş ve fâidelendirmiş idi. Seyyid Ahmed Mekkî efendinin Behik, Behâ, Medenî ve Hikmet adında dört oğlu ile Zâhide isminde bir kızı vardır. Herbiri ahlâk ve fazîlet örneğidir. Torunları Tâhâ Üçışık, Fehîm ve Muhammed efendiler ve Şefî’a hânım ise, birer cevher olarak yetişmekdedir. Abdülhakîm Efendinin “kuddise sirruh” üçüncü oğlu, seyyid Münîr efendi, İstanbul belediyesinde satış me’mûrluğunda uzun seneler çalışmış, doğruluğu, çalışkanlığı, güzel ahlâkı ile etrâfının saygısını ve sevgisini toplamışdır. 1399 [m. 1979] da vefât etdi. Bağlum kabristânındadır.

Seyyid Abdülhakîm efendi, 1332 [m. 1914] senesinde, ermenilerin ingiliz silâhları ile müslimânlara saldırdıkları zemân, Receb ayında, Başkal’adan hicret ederek [1337] de İstanbula geldi. Eyyûb sultânda, önce yazılı medreseye, sonra Gümüşsuyu tepesindeki Murtezâ efendi mescidine yerleşdi. Çeşidli câmi’lerde va’z vererek, Vefâ lisesinde öğretmenlik, Sultân Selîm câmi-i şerîfi yanındaki Süleymâniyye medresesinde öğretmenlik yaparak, İslâmiyyeti yaymağa, din düşmanlarını susdurmağa ve sindirmeğe başladı. Medreselerin en yüksek, üniversite kısmı olan, Süleymâniyye medresesine müderris, ya’nî ordinaryüs profesör olarak ta’yîni, 8 Zilka’de 1337 ve 5 Ağustos 1335 [m. 1919] târîhli fermân ile yapılmışdır. Fermân şöyle idi:

Dâr-ül-hilâfe-til’aliyye Süleymâniyye medresesinde münhal olan hadîs-i şerîf dersi müderrisliğine Debreli Vildân Fâik efendi ve tesavvuf dersi müderrisliğine Hakkârî ulemâsından Abdülhakîm efendi ve ................ve fıkh-ı Şâfi’î dersi müderrisliğine Hakkârî meb’ûs-i esbakı seyyid Tâhâ efendi ta’yîn olunmuşdur. Bu irâde-i seniyyenin icrâsına meşîhat-i islâmiyye me’mûrdur. Muhammed Vahîdeddîn.

Bu irâde-i seniyye, Cerîde-i ilmiyye mecmû’asının 48. si sayısının, bindörtyüzseksendördüncü sahîfesinden alındı.

Mürtezâ efendi, tersâne emânetinde baş rûznâmeci iken emekli olmuş ve Mekke-i mükerremede Ahmed Yekdestden feyz almışdı. [1158] de Gümüşsuyu, İdris köşküne yakın, denize karşı mescid yapdı. [1160] da vefât edip denize bakan dıvâr içinde, defn



-292-

edildi. Oğulları da yanındadır. Bu mescidin ilk imâmı olan Abdüllah-i Kaşgarîden sonra oğlu Ubeydullah efendi on sene imâm oldu. Sonra imâm olan Îsâ efendi [1206] da vefât etdi. Selîm hân buna bir türbe yapdı. Sonra Abdüllah efendinin dâmâdı çelebî Ubeydullah efendi [1208] de vefât etdi. Nihâyet, zâhirî ve bâtınî ilmler hazînesi olan seyyid Abdülhakîm Efendi imâm, hatîb ta’yîn edilip, 1362 [m. 1943] senesinde vefât edinceye kadar burada ve birçok câmi’lerde ve mekteblerde islâmiyyeti yaydı. Memleketin her tarafından ve yabancı milletlerden uyanık, merâklı kimseler gelip, ilmden, fenden çok şeyler sorarlar ve cevâblarını alırlardı. Bu arada dünyâlık için ve hattâ düşmanlık için gelen aşağı alçaklar da bulunurdu. Keskin görüşleriyle, karşısındakilerin niyyetlerini hemen anlardı. Fekat, halîm ve şefkatli ve ileriyi görüşlü olduğu için, dos-tu düşmanı ayırmaz, hepsini tevâdu’ ve mudâra ile karşılardı. İslâm âlimlerine Allah için, temiz kalb ile gidip feyz alanlar, onların yolunda gitmekde, islâmiyyetin ahkâmına uymakdadırlar. O kapıdan feyz aldığını söyleyip de, ibâdetlerden kaçınan, harâmlara dalan kimselerin de, münâfık oldukları anlaşılmakdadır.

Adı geçen İdrîs köşkünü, İdrîs hakîm bin Hüsâmeddîn yapdırmışdır. Bâyezîd ve Yâvuz zemânında derin âlim olan bu zât, Îrân hudûdundaki yirmibeş kabîlenin Osmânlılara itâ’at etmesine sebeb olmuş, böylece Çaldıran zaferine büyük hizmetde bulunmuşdur. Bülbül deresi civârında yapdırdığı çeşmenin yanında bir sed üzerinde medfûndur. [932] de vefât etmişdir. Zevcesi Zeyneb hâtun, ken-di adı ile, İdrîs köşkü yanında bir mescid yapdırmışdır. Mescidin ya-nında (Karyağdı tekkesi) vardır. Bunun yanında bir evde niyyet kuyusu vardır. Arkasında Gümüşsuyu çeşmesi vardır. Karyağdı tekkesine (Çolak Hüseyn tekkesi) de denir. Üçüncü Mustafâ hân tarafından yapdırılmışdır. Bu tekkenin arkasında [1230] senesinde Dolan-cı dervîş Muhammed mevlevîhâne yapdırmışdır.

Seyyid Abdülhakîm efendi din bilgilerinde ve tesavvufun ince ma’rifetlerinde derin deryâ idi. (Râbıta-i şerîfe) ve (Er-riyâdut-tesavvufiyye) kitâbları basılmışdır. Va’zlarından tutulan bilgiler ve ba’zı mektûbları 1404 [m. 1983] de beş cild hâlinde toplanmışdır. Üniversite mensûbları, fen ve devlet adamları, çözülemez sandıkları güç bilgileri sormağa gelir, sohbetinde, dersinde, bir sâat kadar oturunca, cevâbını alır, sormağa lüzûm kalmadan, o bilgi ile doymuş olarak geri dönerdi. Teveccühünü, sevgisini kazananlar, sayısız kerâmetler görürdü. Çok mütevâzı’, pek alçak gönüllü idi. Ben dediği işitilmemişdi. (Bizler hesâba dâhil değiliz. O büyüklerin yazılarını anlıyamayız. Ancak bereketlenmek için okuruz) bu-



-293-

yururdu. Hâlbuki, kendisi, bu bilgilerin mütehassısı idi. Yakınlarından birine, (Burada birkaç Velî yetişiyordu) buyurmuşdu. Ya-kınlarından Karamürsel kumaş fabrikası müdîri, Yûsüf Ziyâ Akışık demişdi ki, rü’yâda, Abdülhakîm efendinin elinin ayasını öpmüşdüm. Ertesi gün, Eyyûb sultândaki evine giderek, rü’yâmı anlatmak istedim. Gitdim. Her zemân olduğu gibi, elini öpmek için eğildiğimde, mubârek elini, ayası yukarı doğru olarak uzatdı ve (Akşam rü’yâda öpdüğün gibi öp) dedi ve iltifât buyurarak çok şey anlatdı. 157. ci sahîfeye bakınız! 6, 20, 105, 154, 155, (157), 243, 262, 269, 314, 334, 347, 393, 395, 411.

8 - ABDÜLHAKÎM SİYÂLKÛTÎ: Babası Şemseddîn Muhammeddir. Hindistânın büyük hanefî âlimidir. Fakîhdir. Beydâvî tefsîrine ve Teftâzânînin Akâid-i Nesefî şerhine ve Ahmed Hayâlînin şerh-i Akâid hâşiyesine ve Devânînin Akâid-i Adûd şerhine ve Mutavvel kitâbına hâşiyeler yazmışdır. (İsbât-ül-vâcib) kitâbı da meşhûrdur. 1067 [m. 1657] de vefât etdi “rahime-hullahü teâlâ’. 144, 146, 147.

9 - ABDÜLHAMÎD HÂN II: Osmânlı pâdişâhlarının otuzdördüncüsü ve en yüksekleri idi. İslâm halîfelerinin doksandokuzuncusu idi. 1258 [m. 1842] de tevellüd etdi. 1293 [m. 1876] de halîfe oldu. 1336 [m. 1918] da vefât etdi. Çenberlitaşda, dedesi sultân Mahmûdun türbesindedir. İslâmiyyete hizmeti, saymakla bitirilemez. Abdül’azîz hân, düşmânlara âlet olanlar tarafından şehîd edilip, sonra 5. ci Murâd da hal’ edilip, kendisi kukla olarak halîfe ya-pıldı. Avrupada belirli ocakların islâmiyyeti yok etmek için hâzırladığı yıkıcı plânları, kıyasıya hortlatmağa başlarken önlerine dikildi. Aklı, zekâsı ve ilmi fevkalâde üstün olduğu için, memlekete karşı asrlar boyunca hâzırlanmış olan sinsi, alçak ve vahşî sû’ikasdı hemen sezdi. Hâzırlıyanları ve maşa olarak kullandıkları sahte kahramanları, iş başından uzaklaşdırdı. İslâm bilgilerini, ya’nî din ve fen ve ahlâk bilgilerini memleketin her yerine yaydı. Çok sayıda kültürlü din adamı yetişdirdi. Milleti otuzbir sene adâlet ile idâre etdi. Bilgili, temiz bir gençlik yetişdirdi. Haksızlığın, kötülüğün, ahlâksızlığın kökünü kazıdı. Bu yüzden ba’zı kimselerin hedefi oldu. Yıllarca kötülendi. İftirâlara uğradı. Sonra gelen gençliğe, büsbütün yanlış olarak tanıtıldı. Fekat, insâflı yazılan târîhleri okuyanlar ve onun ilme, fenne, sanâyı’a, ticârete, ahlâka, kısaca insanlığa bırakdığı eserlerini görenler, bu iftirâlara aldanmadı. Ona dil uzatan yalancılardan, ilm adamı, yazar maskesi altında çalışan düşmanlarından ve bunların söyledikleri yalanlardan nefret etdiler. Onun büyüklüğü karşısında hayrân kaldılar.



-294-

Önce, bir sene beş ay devlet idâresine karışdırılmadı. Memleketi sadr-ı a’zam Midhat pâşa ve arkadaşları idâre etdi. Bunlar, 24 Nisan 1295 [m. 1877] günü Rus harbine sebeb oldular. Mâlî 1293 senesine rastladığı için (93 harbi) denilmekdedir. 93 harbi Edirne mütârekesine kadar dokuz ay sürdü. Müşîr [Mareşal] yapdıkları Süleymân pâşa, Şıpka geçidinde büyük gaflet yaparak, en seçkin Türk birliklerinin harcanmasına sebeb oldu. Bu hezîmete kahramanlık denilerek, başkumandan yapıldı. Fekat, Filibeye ve oradan Edirneye kaçdı. Edirnede de tutunamayıp mütâreke istedi. Mütâreke Abdülhamîd hânın, kraliçe Viktoryaya çekdiği telgraf üzerine mümkin olabildi. Ruslar ve Bulgarlar, onbinlerce Türk kadın ve çocuğunu kesdiler. Bir milyondan fazla Türk, Bulgaristandan, İstanbula hicret etdi. O zemân Rusyânın nüfûsu doksan, Osmânlıların ise altmışdört milyondu. Sultân Abdülhamîd hân, fâci’aları görünce, Edirne mütârekesinden onüç gün sonra, 13 Şubat 1296 [m. 1878] da Meclis-i meb’ûsânı kapatdı. Devlet idâresini eline al-dı. Meb’ûsların ancak yüzde kırkı Türkdü. Bu parlamento devâm etseydi, Osmânlı devleti, dahâ o zemân parçalanacakdı. Sultân Abdülhamîd hânın ilk ve büyük başarısı, bu felâketi görmesi ve önlemesi oldu.

Osmânlılara imzâlatdırılan 3 Mart 1878 Ayastefanos [Yeşilköy] mu’âhedesini sultân Abdülhamîd hân bir dürlü hazm edemedi. Dâhiyâne bir kurnazlıkla 4 Hazîran 1878 de İngiltere ile gizlice anlaşdı. Kıbrıs adasının idâresini İngiltereye bırakdı. Adanın gelirleri her yıl İstanbula yollanacak, ada Osmânlı İmperatorluğunun bir parçası kalacakdı. Buna karşılık, İngiltere Ayastefanos mu’âhedesinin Türkiye lehine değişdirilmesine yardım edecekdi. Böylece, Berlin mu’âhedesi, 13 Temmuz 1878 de imzâlanarak, topraklarımızın çoğu geri alındı. Bu harbde, para tazmînâtı pek ağır oldu. Sultân Abdülhamîd, buna da pek dâhiyâne çâre buldu. [m. 1881] de Düyûn-i umûmiyye idâresi kurarak, borçları, ikiyüzelliiki milyondan, yüzaltı milyon osmânlı lirasına indirdi. Bu büyük başarısı, memlekete unutulmaz bir hizmet oldu. Büyük devletlerin bütün baskılarına rağmen, Abdülhamîd hân, Berlin mu’âhedesinin, Anadolunun şarkında Ermenilere muhtâriyyet veren maddesini hiç tatbîk etmedi. Midhat pâşa ve arkadaşları, Rusyanın harb açmasına sebeb oldu. Bütün Rumeli ve Anadolunun büyük kısmı Rusyanın eline geçdi. Dâhilî işler, masonların elinde kaldı. İslâmiyyeti yıkmak, dinde reformlar yapılmak isteniyordu. Bunun için, din adamları câhil yetişdiriliyordu. Alman târîhçisi, Hans Kramer, (Ondokuzuncu asr) adındaki büyük târîh kitâbının üçüncü cildi, yirmialtıncı sahîfesinde (dessen klugen Bruder Abdülhamîd II)


Yüklə 4,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin