Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹


Be€ko Pafla'n›n fiuran kal‘as›na serdârl›€›n bildirir



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə38/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   72

Be€ko Pafla'n›n fiuran kal‘as›na serdârl›€›n bildirir

Cümle guzât dahi meterise girmeden Uyvar'›n cânib i flimâlinde 3 sâ‘at karîb nehr i Nitre kenâ­r›nda fiuran nâm palanka kâfirleri asâkir i ‹slâm'›n ota otlu€a giden huddâmlara rahne etmeden hâlî olmad›klar›(n) Âsaf › dilîrin mesmû‘u olup ol ân Rûmeli eyâleti askeriyle Be€ko Pafla'y› ta‘yîn edüp pafla y› mezbûr zeyl i kal‘aya varmazdan mukad­dem niçe yüz küffâr da€lara firâr edüp talî‘a i as­ker yetiflüp kal‘ay› muhâsara ederler.

Be€ko Pafla dahi gelüp derûn › hisârda olan küffâr "El-amân, ey asâkir i Âl i Osmân" deyüp kal‘a­y› Be€ko Pafla'ya verdiklerinde derûn › hisâr­dan ol kadar mâl › ganâ’im ve cebehâne ve zahâ’ir makû­lesi ç›kd› kim asâkir i ‹slâm ordusun ganîmet etdi.

Ve cümle cebehâne cebecibafl›ya ve cümle top­lar› topçubafl›ya teslîm edüp kal‘a içinde ancak iki yüz yigirmi yedi aded küffâr bulunup cümlesin der-zincîr edüp derûn › kal‘aya Ohri be€ini aske­riyle muhâfazac› koyup bin aded araba ile zahîre ve cebehâneler ile Be€ko Pafla bir alay › azîm ile flâ­dumânlar ederek ordu y› ‹slâma gelüp dâhil ol­dukda,

"Fâl i mübârekdir, inflâallâh kal‘a i U€va[r] dahi feth olur" deyü cümle guzât mesrûr [u] han­dân oldu­lar.

Be€ko Pafla Sadr›a‘zam›n hâk i pâyine yüz sür­dükde hidmeti mukâbelesinde bir tu€ dahi ol gün ihsân olunup cemî‘i mâl › hazâ’in ve cebehâne ve zahâ’irleri yerli yerine verdiler.

Ba‘dehu cümle esîr olan küffârlar› Defterdâr Ahmed Pafla Üstürgon kal‘as›na gönderelim derken cümle küffâr eyitdiler:

"Devletli vezîr, bizi cümle âzâd edüp yine fiuran kal‘am›zda kalup evvelki gibi yine Üstürgon kuluna öflür ve harâc verelim. ‹nflâallâh size Uyvar'› feth etmenin yolun gösterelim" dediklerinde.

"Nice feth edersiz?" deyü su’âl etdiler. Anlar eyitdi:

"Nitekim bu kal‘a alt›nda bu su vard›r, siz bu kal‘ay› feth etmek de€il yan›na varamazs›z. Bu suyu cümle biz etdik ve biz yollar›n biliriz ve yine biz ke­selim, cümle sahrâ kuru olsun. Andan ifl görüp kal‘ay› feth edin" dediklerinde hemân sadr › âlîcâh bu kâfirlere hâh-nâ-hâh amân verüp cümlesin ka­sem billâh ile âzâd edüp cemî‘i kefereleri Çatra­pat­ra Ali Pafla'ya teslîm olunup ol gece cümle küffâr ile Ali Pafla yine ç›plak ve flallak mallak as­keriyle gidüp n›sfu'l-leylde bir sâ‘›ka ve bir gürüldü sâika istimâ‘ oldu kim cümle guzât fleb-hûn olup küffâr basd› zann etdiler.

Tâ vakt i fecr ki oldu, sahrâ y› Uyvar'da bir katre sudan nâm [u] niflân kalmayup cümle guzât hamd ü senâ etdiler. Ammâ hakîkatü'l-hâl suyu kesme€e cümle asker âciz-mândeler idi. E€er su kesilmese kal‘a dibine varma€a kudret olmazd›.

Bu kefere i kât›‘u'l-mâlara hadden efzûn ihsân [u] in‘âmlar edüp bu kefereler erden olup dahi niçe gûne eflyâlar peydâ eyleyüp hidmetler eder­lerdi.

Cümleden biri k›rk elli dâne yekpâre a€açlar­dan ç›rn›k kay›klar› getirüp "Bunlar handak suyun kesme€e ve Litre nehri üzr[e] karflu tarafa gidüp gelme€e lâz›md›r" deyü elli pâre kay›klar getirdiler. Ve üç yüz kadar çam dire€inden nerdübânlar edüp âmâde pinhân etdiler ve niçe gûne dahi kal‘a fethine müte‘all›k hiyel ü fleytanatlar etdiler.

Bunlara Defterdâr Ahmed Pafla da müstevfâ ta‘[y]înâtlar›n da verdiler. Bu küffârlara olunan ilti­fâtlar› [109b] mukaddemâ kendü kal‘alar›ndan firâr eden küffârlar istimâ‘ edüp anlar dahi bunlara ge­lüp bin mikdâr› küffâr cümle re‘âyâ kayd olup pâre pâre olarak etek der-miyân hidmet edüp bunlara baflka çad›rlar verüp baflka bir kol olup evlâd [u] iyâlleri ile hidmet ederlerdi.

Hikmet i Hudâ çünki ol gece bu sahrân›n der­yâ-misâl suyu kalmayup vâdî i Tîh-misâl oldu­€un de­rûn › hisârda mahsûr olan küffârlar›n âk›bet-en­dîfl­­leri görünce niçesinin kalbine ilhâm › Rabbânî ge­lüp ol gece kal‘adan uryân kemendlerle enüp bahr[î] gibi handak suyundan flinâverlik ederek beri tarafa geçince karavullar bunu dutup Sadr›a‘zam huzû­runa gelince flehâdet parma€›n kald›rup ‹slâm ile müflerref olup kal‘a ahvâli su’âl olundukda me­€er bu âdem bir fasîhu'l-kelâm ümmü'l-ahbâr âdem imifl, hattâ kal‘an›n yüzbafl›s› imifl, ceng i Ci€er­de­len'de ci€eri delinmeden cân kurtarm›fl bir müdeb­bir âdem imifl. Kal‘an›n ba‘z› ahvâlleri bu âdemden su’âl olundukda,

"Ol kal‘a i Uyvar'›n enderûn [u] bîrûnunda kâmil k›rk bin âdem askeri var idi, yigirmi bini Ci€er­de­len'deki cengde k›r›ld›. Ancak yüz on âdem ile Far­gaçi kaçup kal‘aya geldi ve kendiyle cân kurtarup kal‘aya gelenleri,

‘Siz Türk k›l›c› yediniz, gözleriniz korkdu, kal‘a­ya girmeniz’ deyü cümlesin kovdu. Hâlâ flim­di kal‘ada yigirmi bin asker var. On bini Nemse ve on bin Macar askeri var. Lâkin cebehânesi ve zahî­resi ve mühimmâtlar› ve Ci€erdelen'de k›r›­lan­la­r›n avret­leri ve o€lanlar› gâyet çokdur. Ve çâ­sâr › bed-tebâr›n topal vezîri yigirmi bin asker ile gelüp kal‘aya girmek sadedinde iken Ci€erdelen alt›nda otuz yedi bin askerin k›r›ld›€›n iflidüp hemân dünkü gün borular›n çalup kalkup taburuna gitdi" deyü bu yeni müselmân böyle s›hhat haberlerin Sadr›­a‘zama dedikde mezbûru Muhz›rbafl› Abdi A€a'ya teslîm edüp birer kat libâs › müslim ihsân olundu.

Hikmet i Hudâ ol gün mâh › Muharremü'l-ha­râm›n yedinci Sal› gün idi, sa‘âdetlü pâdiflâh › âlem-penâh hazretinden Haseki A€a geldi. Bir semmûr kürk ve bir mücevher ve murassa‘ hançer i zü'l-fec­câm ve bir flemflîr i samsâm ile hatt › flerîf gelüp dî­vân › pâdiflâhîde k›râ’at olunup Sadr›a‘zama ve gayri düstûr › mükerremlere hayr du‘âlar ve selâm › firâ[vâ]nlar olunmufl.

Bu mahalde kal‘a alt›na birez asâkir i ‹slâm'dan nâmdâr yi€itler varup kal‘a varofluna flergil olduk­lar›nda kal‘adan toksan iki pâre balyemez toplar at›ld›. Hattâ henüz hatt › flerîf ile gelen Haseki A€a'n›n bir âdemîsinin kellesin top güllesi götürdüp hemân Sadr›a‘zam bu ân Serasker Ali Pafla ve Be€ko Pafla ve sa€kol ve solkol be€leri ve sâ’ir ifl görmüfl ifl erleri ile kal‘an›n cânib i erba‘as›nda ge­züp meterise girecek yerleri tecessüs edüp mâh › mezbûrda cümle yeniçeri ve topçu ve cebeci ocak­lar› kol kol meterise girilmek fermân olundu, ammâ ne çâre gündüz meterise girmek olmaz. Geceler ise mâh › Muharrem'in mehtâb› mahal "Âyâ ne çâre eylesek?" deyü erbâb › meteris birer gûne re’y i te­dârikde iken vakt i gurûbda ki olup kamer mâh tâb › bedr i münîr burc › ufukdan pertâb edüp nümâyân oldu. Ve cümle erbâb › meteris ka‘r › zemîne gir­me€e âmâde oldular.

Hikmet i Sun‘ › Hudâ mâh › Muharrem'in on dürdüncü gecesi kâmil üç sâ‘at ve dör[d] derece ve üç dakîka hasefü'l-kamer oldu kim on hatve mik­dâr› ba‘îd olan bedîd aktâr nâ-bedîd olurdu. Herkes yan›ndaki âdemi görmeden kalup tâ bu mertebe bir leyle i muzlim oldu kim gûyâ haflr [ü] neflr­den bir niflân oldu.

Hemân bu mahalde cümle guzât › müslimîn i erbâb › meteris "Bire meded fursat ganîmetdir" deyü herkes kazmas› ve küre€i ve tüfengi ile âheste âheste ol fleb i muzlimde kal‘a alt›na karîb flarampavlar önünde hemân yere çöküp,

"Herkes kendüye birer mezâr kazup diri dizlik­lerinde pâdiflâh dirli€imiz vard›r" deyü meteris nâ­m›nda birer kabre girüp hamd i Hudâ bu gece kara­nusunda k›rk oda yeniçeri ve yigirmi oda cebeci Allâhu Ta‘âlâ'ya s›€›nup kal‘adan küffâr›n aslâ ha­ber [ü] âgâhlar› yok iken Uyvar'›n ma€rib taraf›nda dörd koldan onar aded yeniçeri odalar› meterise gi­rüp evvelâ sa€ tarafda kol kethudâ (   ) A€a ve dahi beri tarafda Za€arc›bafl› Arnavud ‹brâhîm A€a ve Beç kapusu önünde handak hâricinde Yass› Tabya önünde yeniçeri a€as› Sâlih Pafla, an›n sol taraf›nda Samsoncubafl› (   ) A€a, an›n solunda Baflçavufl (   ) A€a, bu befl aded koldan cümle gâziyân › yeniçeri­yân­lar kal‘a i Uyvar'›n n›sf›n kat-ender-kat meteris­lerle kufladup fi'l-hâl cümle guzât tak›rd› ve pat›rd› ve kütürdü olmadan yer alt›na girüp gûnâ-gûn san‘atlar ile s›çan yollar› kazup cümle yeniçeriler gûyâ ka‘r › zemînde tahte's-serâya girdiler.

Ba‘dehu Yörükân › top-keflânlar k›rk alt› [110a] pâre balyemez toplar› keflân-ber-keflân götürdüler ve derhâl meterislerde yerlü yerine her toplar› ko­du­lar, ammâ bu mahalde top-keflân Etrâklerinin ve top­la­r›n salyas›na me’mûr toprak sipâhîlerinin fer­yâd u fi€ân ve ca‘ca‘lar›n kal‘a i Uyvar'dan küffâr iflidüp bildi kim kal‘a alt›na Türk askeri geliyor. El-aza­me­tullâh derûn › kal‘ada küffâr kuduz it gibi kudu­rup tâ sabâha dek iki binden mütecâviz toplar atup kal‘a i Uyvar murg › semender-vâr âtefl i Nem­rûd ve Âd [u] Semûd nâr› içinde kalup aslâ ârâm et­me­yüp ale'l-ittisâl tâ vakt i sehere dek toplar ve kum­baralar ve havân tafllar› atard›. Ammâ guzât › müslimîn,

"Ay dutulmufldur, fursat ganîmetdir" deyü Uyvar'›n cânib i erba‘as›ndaki alt› aded b†› ‹remden niflân verir ma‘mûr u âbâdân varofl › mü­zeyyeneleri âtefle urup âtefl i sûzân evc i âsumâna urûc edüp rûy › zemînde bir sûz[â]n nümâyân idi.

Ale's-sabâh an› gördük, kal‘a i Uyvar'›n cânib [ü] etrâf›nda ‹remistân ve amâristândan bir âsâr › binâ aslâ ve kat‘â kalmayup kal‘a i Uyvar beyâz dürr i flehvâr-vâr meydân › mahabbetde kald›. Küf­fâr › dûzah-karâr henüz bildi kim cây › menâs­lar› elden gidüp yerleri dârü'l-bevâr ola.

Hemân mel‘ûn küffâr "Her çi bâdâ-bâd" deyüp var kuvvetlerin bâzûya getirüp diyâr › deyrlerinde durmayup leylen ve nehâr aslâ ârâm etmeyüp asâ­kir i ‹slâma göz açd›rmayup top ve kumbara ve tü­feng ve muflkat atmadan hâlî olmad›. Ammâ hamd i Hudâ ancak ol gece yedi âdem flehîd oldu. Ve ol gün Gürcî Mehemmed Pafla kolundan on befl aded kelleler geldi.

Ve yine ol gün ba‘z› vüze­râ­­lara yeniçerilerinin meterisleri ardlar›nda meteris­lere girmek fermân olundu. Ve cümle alt› aded bölük sipâhîlerine esb-süvâr olup kanûn › pâdiflâhî üzre yeniçerilerinin meterisleri enselerinde kafâdâr olup âmâde durmak fermân olundu.

Ve mâh › Muharrem'in on sekizinci günü Se­ras­ker Ali Pafla cümle Bosna eyâleti askeriyle ve iki bin aded piyâde sekbânlar›yla alâ melei'n-nâs Za­€ar­c›­bafl› ‹brâhîm A€a kolu ard›nda meterise girdi.

Ve Sadr›a‘zam ve Be€ko Pafla Rûmeli gâzî­leriyle yeniçeri a€as› kolundan Beç kapusu tara­f›nda kat-ender-kat kilt-â-kilt meterislere girdiler.

Andan K›bleli Pafla bin aded güzîde sekbânlar› ve tevâbi‘leriyle samsoncubafl› kolu ard›nda mete­rise girdi.

Andan Anadolu eyâleti gâzîleriyle Yûsuf Pafla bin befl yüz sekbânlar›yla baflçavuflun kolunda me­terislendiler.

Mezkûr vüzerâlar meterislere girirken kazma ve kü­rek tak›rd›s› ve pat›rd›s›n küffâr istimâ‘ edüp küf­fâr › sâhib i nâr bunlara ol kadar top › zûnnâr urdu kim hisâb›n Allâhu Settâr bilür.

Hemân bizim tarafdan dahi ibtidâ befl koldan yigirmi befler pâre balyemez topun yigirmifler vu­kiyye gelir güllelerin Bism i ‹lâh ile atma€a mübâ­fle­­ret edince bi-emrillâhi Ta‘âlâ kal‘a i Uyvar'›n ol sedd i ‹skender-vâr dîvâr › üstüvâr›n›n her taraflar› sokak sokak rahnedâr olma€a bafllayup derûn › kal‘ada sarâylar› ve düyûrlar ve çanhâneler dara­bât › top › kûpdan münhedim oldukça derûn › kal‘a gür gür gürleyüp flak›rd› flaka avâzesi arâka ç›kard›.

Ammâ ceng i azîmin kesret ü vefreti ve fliddeti vezî­ria‘zam kolunda handak›n yeri yüzünde Yass› Tabya nâm bir mel‘ûn › benâmda befl bin kadar küffâr › dûzah-karâr kapanup neberd i azîm ol tab­yada idi, zîrâ bu tabya i mel‘ûn handak hâricinde bir alçak yerde olup sarp Macar tüfenglileri olma­€ile bizim meterislerimizde bir merd i âferîde bafl gösterüp kâfirden bir bafl alma€a kâdir olmayup subh u mesâ mesâfe i ba‘îdeden tüfengleflirlerdi, zîrâ ›hrâk olan varofllardan içeri kal‘an›n handak ve kenârlar› ve bu mezkûr Yass› Tabya baflka kal‘a-misâl han­daklar› etrâf› çet-a-çet befler ve alt›flar kat kal›n direk­lerden parmakl›k s›k ormanl›k gibi kat-en­der-kat fla­rampavlar edüp bu kadar bin küffâr bu par­makl›k­lar›n ardlar›nda meterislenüp leyle'l-iflâ ceng [ü] cidâl olup dahi bir flarampav dîvâr› al›nmad›.

Hemân Sadr›a‘zam bir gece fermân edüp kal‘a etrâf›nda olan flarampav parmakl›klar›n toplar içre gülle makaslar ve zincîrler doldurup cemî‘i toplara bir fitilden âtefller edince cemî‘i flarampavlar› sokak sokak söküp cümle guzât › müslimîn flarampavlar›n flerrinden emîn olup cümle guzât flarampav direk­leri tafl›yup orduyu a€aç bâzâr›na döndürdüler.

Bu kerre cümle kâfirin handak kenârlar›nda si­per i la‘netleri kalmayup kimisi Yass› Tabyalar›na girdi, niçesi kay›klara binüp handak deryâs›n geçüp kal‘aya girdi.

Ba‘de'l-yevm cümle gâziyân › Âl i Osmân gün be-gün meterisler de€ifldirerek gitdikçe kal‘aya ya­k›n gelerek fleb [ü] rûz savafl › perhâfl ederek Yass› Tabya nâm sedd i se[dî]din handak› ke­nâr›na gelin­di. Ammâ yine tarafeynden at›lan top u tüfengin hisâb›n [110b] Hudâ y› müte‘âl bilirdi. Ve cümle cüyûfl › muvahhidîn gece ve gündüz toz ve toprak ve top tütünü zulmeti içinde kal›rd›.

Andan mâh › Muharrem'in yigirmisinde Kaplan Pafla'ya kal‘an›n maflr›k taraf›nda Komaran ka­pusunda meterise girilmek içün fermân olundu, zîrâ ol tarafdan Litre nehriyle kay›klar içre küffâr›n kal‘aya imdâd› geldi€i istimâ‘ olunup ol tarafa Kaplan Pafla ve Adana Paflas› Ali Pafla {dahi} me’­mûr oldular ve ol gece meterisleri ma‘mûr etdiler.

Ve befl aded balyemez top ve on aded flâhî top ve bir oda topçu ve bir oda cebeci verdiler. Anlar dahi ol tarafdan kal‘ay› dö€me€e bafllad›lar, lâkin Kaplan Pafla toplar› kal‘an›n dîvârlar›n silüp ba‘de­hu dîvârdan seküp beri tarafda bizim büyük orduda niçe âdem ve at ve kat›r ve develer helâk etdi€in Sadr›a‘zama bildirdiklerinde Kaplan Pafla'ya fermân olup kal‘an›n sîne i pür-kînesine gülle ur­ma€a bafllayup öte tarafda asâkir i ‹slâm emîn oldu.

Ba‘dehu yine Kaplan Pafla koluna Ayd›n ve Saruhan sancaklar›n›n Tire ve Ma€nisa flehirleri­nin cümle gâzîleri ile yigirmi bin aded güzîde as­ker i ‹slâm kal‘a alt›ndan azharun mine'fl-flems Litre nehrin ubûr edüp kal‘an›n maflr›k cânibinde kire­mithâneler dibinde kal‘an›n toplar› alt›nda alâ mele­i'n-nâs meterislerin kurup Komaran kapusun dö€­me€e mübâfleret etdiler.

Andan kal‘an›n cenûbîsi cânibindeki kiremit­hâne taraf›ndan Budin vezîri Hüseyin Pafla Budin eyâletiyle befl pâre top › kal‘a-kûp {ile} ve cebeci ve topçularla meterise girmek fermân olundu.

[Ve] dahi kal‘an›n taraf › garbîsine Komaran kal‘as›na gidecek yol üzre nehr i Litre kenâr›nda velî-ni‘metimiz Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'n›n Bolu sanca€› askeri ve kendi tevâbi‘iyle cümle alt› bin aded güzîde asker ile muhâfazaya ta‘yîn olunduk.

Hamd i Hudâ meterise girmek fermân olun­mad›, ammâ Hak belâ versin gece ve gündüz top serpindisinden ve top güllesinden ve muflkat ve zar­buzan toplar› zarb›ndan bir ân âsûde emn [ü] amân duramayup âhirü'l-emr çad›rlar›m›z içinde handak­lar kazup sa€l›€›m›zda kabr i azîme ve çâh › cahîme girüp fleb [ü] rûz azâb › cahîm çekerdik.

Hattâ bir dâne a€an›n bir haymesi sa€ kalma­yup pâre pâre ve nîme nîme olup cümle çad›rlar›m›z Hindî Baba h›rkalar›na döndü. Ne çâre herkese böyle fermân › vezîr olundu.

Andan kal‘an›n ma€rib semtine Gürcî Mehemmed Pafla eyâlet i Haleb ile ta‘yîn olundu.

Ve dahi flimâl taraf›na Mar‘ayfl eyâleti askeriyle Sührâb Mehemmed Pafla me’mûr oldu.

Ve dahi Sivas eyâletiyle Fât›ma Sultân dâmâd› S›ska Ken‘ân Pafla ta‘yîn olundu.

Ve bu vüzerâlardan mâ‘adâ yüz yetmifl alt› aded sancakbe€leri kol kol sahrâ y› U€var'›n cânib i erba‘as›na karavullar bekleme€e ve ota ve otlu€a giden at ve o€lanlar›n ve karakulluk­çu­lar›n h›fz [u] h›­râset etme€e me’mûr oldular.

Ammâ Sadr›a‘zam, K›r›m hân› Mehemmed Giray Hân'›n bu ana dek sanca€ › Resûlullâh dibine ve asâkir i ‹slâm'›n imdâd›na gelmedi€inden ve Erdel kral› ve Eflak ve Bo€dan banlar›n›n gelmedik­lerinden dahi gâyet mu€ber-hât›r ve müte’ellim olup "Âh Tatar Hân!" deyü sîne i pür-kînesi husre­vânî küp gibi güm güm öterdi.

Âhir i kâr Dobrucal› Kurd Pafla'y› ve Elem fiâh Be€'i ve Babada€l› Hac›key Pafla o€lunu ve Bolulu K›nal›o€lunu ve niçe ifl görmüfl bafl alm›fl ve peflkin s›çram›fl gâzîleri yedi kol edüp her kola befler bin câna bafla kalmaz yi€itler ta‘yîn olunup cümle otuz befl bin asker yedi kola "Niyyetü'l-gazâ" deyüp câ­nib i garbda Alaman diyârlar›nda kal‘a i Beç ve Prak ve Lonçat ve flehr i Ropart ve vilâyet i Holan­diyye ve vilâyet i Filimenk'de flehr i Am›st›rdam'a ve ‹sizinye flehrine ve vilâyet i Prandeburunk flehrine ve'l-hâs›l Alaman denizi kenâ­r›na ve nehr i Vo kenâr›na var›nca bu gâzîler urup yakup y›kmak fermân olu­nup du‘â vü senâ ile or­dudan ayr›lup gitdiler.

Ammâ hakîr bile gitmedi€ime hayli te’essüf çekdim, lâkin kal‘a i Uyvar fethin dahi b›ra€up gitme€i nâmûs edüp yine kal‘a i Uyvar'›n muhâsa­ras› ahvâllerine mukayyed oldum.

Ve'l-hâs›l vezîr i hüsn-i tedbîr bu tertîb üzre ne­zâketle cemî‘i diyârlara çeteye gönderüp gâret et­dirmek bahâne­siyle kal‘a i Uyvar'›n cümle etrâfla­r›na pâsbânlar gönderüp,

"E€er kal‘aya bir imdâd gelirse gârete gidenler râst gelüp yâ ceng edeler ve yâhûd ‘Kâfir geliyor’ deyü haber edeler".

Bu üslûb üzre mülâhaza i dûrbîn fikir edüp her {tarafa} asker gönderüp kendüler bî-bâk ü bî-pervâ kal‘ay› henüz murâd [u] merâm› üzre dö€­me€e bafllayup ol gün tokuz koldan kal‘aya bin altm›fl aded balyemez gülleleri uruldu. Ve cümle rûy › dîvâr› enifl yokufl oldu ve küffâr›n niçe tabya toplar› [111a] battâl oldu.



{Der-beyân › esmâ i top › kal‘a-kûp}

Hattâ kal‘adan bir balyemez top pâresi bizim ordu y› ‹slâm içine düflüp üstünde celî hat ile,



"Sâhibü'n-nasr Süleymân Hân mimmâ ya‘melü serîr i tahtegân › dergâh › âlî Ali Bal›"

Hattâ bu Ali Bal› nâm topçubafl› müddet i me­dîd, ömründe bal yemedi€inden Ali Bal›'n›n bal› yemezün topundan galat › meflhûr olup balyemez topu derler, meflhûrdur. Hattâ yigirmi vukiyye gülle atan toplara balyemez derler.

Otuz vukiyye gülle atana lankoz derler, k›rk vukiyye atana zâlim derler ve elli vukiyye atana k›­ran ve altm›fl vukiyye demir gülleler atana sademât derler.

Devlet i Âl i Osmân'da altm›fl vukiyye top gül­lesi atar toplar Sultân Bâyezîd-i Velî asr›nda dökü­lüp kal‘a i Akkirmân dö€ülüp hâlâ ol iki aded toplar Akkirmân'›n kapusu aras›nda âmâde durur. Ve bir altm›fl vukiyye demir gülle atar Süleymân Hân topu kal‘a i Ösek'dedir, birisi nehr i D›ra­va'dad›r.

Gayri âdem s›€ar ve tafl atar toplara flayka der­ler, bunlar arabaya binmezler ve seferlere gitmezler. Hemân k›zaklar üzre kal‘alarda dururlar. Bu gûne toplara rûy › zemînde bir pâdiflâh › cem-ce­nâb mâ­lik olmam›fld›r. ‹llâ Âl i Osmân pâdiflâhlar› mâlik olmufldur.

Ammâ ez-în-cânib kal‘a i Uyvar'› dö€dü€ümüz Ali Bal› ve karakat›r ve çultutmaz ve balyemez ve a€z›k›r›k ve semiz top ve kundakk›ran, bu mezkûr toplar cümle yigirmifler vukiyye idi, birer ay at›la at›la kâmil otuzar vukiyye gelür oldu, zîrâ a€›zlar› ve falyalar› bolland›, zîrâ Âl i Osmân'›n bârûdu yafld›r, bârûdcular› kallâfld›r, ammâ M›s›r'›n ve Ba€dâd'›n bâ­rûdlar› cümleden bafld›r.

Ba‘dehu bu mezkûr toplar ile kal‘a i Uyvar handak› hâricindeki Yass› Tabya'dan nâm [u] niflân kalmad›, ammâ zîr i zemînde küffâr mazgallarda ceng ederler.

Âhir i kâr sene 1074 mâh › Muharrem'inin on ye­dinci Sal› gün cümle guzât › müslimîne cebe­hâne i pâdiflâhîden k›l›ç ve kalkan ve ok ve yay ve tüfeng ve harba ve m›zraklar verilüp yürüyüfl fer­mân olun­dukda hemân cümle ümmet i Muhammed bir kerre sadâ y› Allâh Allâh'a rehâ buldurup sadâ y› gül­bâng › Muhammedî evc i âsumâna pey­veste, vakt i zuhrda Sadr›a‘zam kolunda yürüyüfl olup ale'l-itti­sâl cüyûfl › muvahhidîn birbirlerinin akîbinden ke­silmeyüp Yass› nâm tabya içine girüp kâfire eyle k›­l›ç urdular kim Varat kal‘as› fethinde bu gûne ne­berd olmam›fld›r.

Hamd i Hudâ Yass› Tabya feth olup üç yüz kelle ve yüz altm›fl dil al›nup hakkâ ki mel‘ûn küf­fâr › füccar ol gün dilîrâne ceng [ü] cidâl etdiler, ammâ niçe küffârlar flemflîr i bî-amândan amân u zamân bulamayacaklar›n bilüp kendülerini cân hav­liyle ol fecc i amîk handaka atd›lar ve cümlesi kal‘aya varamayup gark › âb oldular. Niçesi de halâs olacak mahalde bizim gâzîler kurflumla urup mürd etdiler.

Ammâ bu ceng i savafl › perhâflda kal‘adan bî-had ü bî-pâyân top u tüfeng kumbara ve fifleng ve zenberek atd›lar kim azamet i Hudâ cümle guzât › müslimîn âtefl i Nemrûd içinde kalup Amasiyye be€i ve alaybe€isi ve niçe Amasiyye çerisi ve ‹zvor­nik­li Kara Be€ ve k›rk yi€it dahi dest i Hamza'dan pey­mâne i eceli nûfl edüp serhofl olup vâdî i hâmû­flân­da hâmûfl-bâfl küfltegîr i savafl olup yatd›lar.

Ve cümle yüz befl aded gâzîlerimiz mecrûh olup ellifler gurufl ihsânlar olup cerrâhlara teslîm edüp cerâhatlar› t›mara bafllad›lar. Ve amel-mânde olan­­lara ra€bet edüp tekâ‘üd nân-pâreleri ihsân olundu.

El-hâs›l bu kal‘a cenginde böyle bir neberd râygân olmam›fld›r.

Andan cümle asâkir i ‹slâm'›n serdengeçdileri bu feth olunan Yass› Tabya'y› cây › penâh edinüp cümle balyemez mücellâ toplar›n ahz [u] kabz edüp kendi toplar›n yine kendi kal‘alar›na çevirüp kal‘a­ya ol kadar top urulma€a baflland› kim kal‘ada mah­sûr olan keferelerin amân› kesildi.

Andan kal‘a handak›ndaki deryâ-misâl suyu kesme€e yine Çatrapatra Ali Pafla'ya fermân olunup ol dahi mukaddemâ sahrâdaki suyu kesen Macarlar› fevrî bafl›na cem‘ edüp handak suyun kesme€e cidd [ü] cehde bafllad›lar.

Küffâr Yass› Tabya'n›n feth olundu€un ve cemî‘i Türk askeri handak kenâr›na geldi€in gö­rünce derûn › sûrda {mahsûr} olan keferelerin cân­lar› bafllar›na s›çrayup "Âyâ ne tedbîr edelim?" der­ken gördüler kim handak içre yedi sekiz pâre ka­y›klar top alt›nda gezerler.

"Hay meded vay meded bire Türk askeri bu ka­y›klarla kal‘aya yürüyüfl eder" deyü Yass› Tabya feth oldu€u gece hemân küffâr havfinden kal‘an›n cevânib i erba‘as›ndaki handaklar üzre kal‘adan demir zincîrli fânûslar ve demir mefl‘aller ile neft ve katrânlar ve ziftli yorganlar yakup kal‘ay› çerâ€ân etdi kim "Türk'ün ç›plak askerleri kal‘aya kay›klar ile yürüyüfl etmesinler" deyü kal‘ay› âtefl ile rûflen etdi. [111b]

Ammâ kal‘aya bir vecih ile yürüyüfl mümkün de€il, zîrâ handak içi(ni) bir buheyre-misâl fecc i amîk leb-ber-leb su içinde kalm›fl. Handakda kad›r­ga ve kalyonlar gezse yerim dar demez ve alt› aded tabya i azîmin makas toplar› derdinden yan›na var›lmaz. Ve mazgal deliklerinde olan tüfeng-endâz Nemse kurflumu havfinden rûy › dîvâra bak›lmaz. Yürüyüfl etmek evlâ bi't-tarîk kanda kal›r ve yan›na yak›n varanlar elbette zahmdâr olup ölür. Ve eflek sidi€iyle za€lanm›fl ve a€›lanm›fl kurflumu var, bir kerre ol kurflumu tahta'l-kahve yiyen uçma€› bulur. Tâ bu mertebe kal‘a i bî-amând›r, el-iyâzu bil­lâh. Hattâ bu mahallerde kal‘an›n fethi mümted olup hakîrin zahîresi kalmayup,

Üç yüz yi€it çeteye gitdi€imiz beyân eder

Evvelâ Uyvar alt›ndan cânib i garba kâfirin Litre nâm kal‘as› alt›na yedi sâ‘atde vard›€›m›zda hemân hap-â-hap bir hayli küffâra bir bo€az a€­z›nda râst gelüp hemân bir kerre "Bire gâzîler Allâh" deyüp bunlara dal sâtûr › Muhammedî olup amân u zamân vermeyüp girifldik. Kimisi dendân › t› bî-dirî€den geçüp kimi firâr edüp anlara da yetifldik, ammâ bunlar yarar Macar › füccâr yunak­lar› ol­ma€ile bir hayli ceng edüp birbirimize kar›fl­d›k.

Âhir i kâr anlar› da birer tarîk ile flikâr edüp dest ber-kafâ esîr i bend-i zincîr edüp hamd i Hudâ biz üç yüz kifli idik, yüz yetmifl aded kâfiri esîr et­dik ve yüz k›rk aded kelleleri ârâyifl i nîze edüp gitdik. Ve yine ol gün vakt i as›rda Sadr›a‘zam huzû­runa ellerimiz ve kollar›m›z kan, befl yi€idimiz fle­hîd i bî-gümân ile huzûr › Âsaf'a vard›€›m›zda,

"Bire safâ geldiniz gâzîler" dedikde hemân cümlemiz kelleleri yere b›ra€up,

"Devletli vezîr hemîfle düflmanlar›n ve U€var kâfirlerinin kel­leleri böyle galtân ola" deyü du‘â etdi€imizde,

Serasker Ali Pafla eydir: "Bire Evliyâm, sen sa­bâh bizimle futûr yedin, bu arbedeye ne zamân gitdin" dedi.

Gâzîler eyitdi: "Hemân sultân›m›n ota€›ndan Evliyâ Çelebi atla ç›kd› ve bizimle bugün sabâhdan gitdi. Öyleden evvel kal‘a i Litre kurbunda bu kâ­firlere satafld›k ve çatafld›k ve birkaç bafl dokuflduk. Elhamdülillâh feth [u] nusret bizim imifl. Hamd i Hudâ devletli vezîrin huzûr › flerîflerine bofl gelme­dik, ammâ devletli vezîr bu befl dâne flehîdlerimiz Semendire gâzîlerindendir, tîmârlar›n› bu gâzîlere ihsân edün" deyü ricâ etdiklerinde ricâlar› hayyiz i kabûlde vâk›‘ olup,

"Verdim, ammâ alay be€lerinden arz›n getirin" deyü ellerine buyurdu y› flerîf verüp "Kald›r›n flühe­dâlar›n›z›" deyüp,

"Tîz tercümânlar gelsin" dedikde derhâl Pa­na­yot nâm tercümân › bed-nâm gelüp getirdi­€i­miz kâfirlerden su’âl oldukda,

"Îsâ hakk›yçün bizim cümlemiz Seçan kal‘a­s›ndan ve kal‘a i Honot'dan ve Hollok'den ve Bu­yak'dan ve Germat'dan ve Semendire'den ve Kül­var'dan ve Filek'den ve Diregel'den ve Novi­grad'dan ve Leve'den ve Nitre'den ve ma‘denlerden on bin yunak yi€it idik. Uyvar'a im­dâda girmek flart›yla gelirken kal‘a i Galgofça ya­n›nda Hovalçat adas›nda cümle taburumuzla anda yatup bu Uyvar taraf›nda kapdanlar›m›z top flama­talar› iflidüp dörd yüz yi€itle bizi bu Uyvar taraf›na dil alma€a gön­derdiler. Biz dahi âmedâne Litre al­t›nda bunlara râst gelüp dil alal›m derken bunlar bizi k›rup esîr edüp dil eylediler.

K›t‘a i münâsib:

Mu€zâde ceng yerinde serim eyledim fidâ

Kâyil de€il esîr edüp ister dil alma€a

Verdim dilim oldu dilim dil dilim dilim

An›niçün dilim ol›sar ser flilim flilim

Bu ebyât › nâ-merbûtlar mazmûnunca bu dilleri Sadr›a‘zam söyledüp serâperde önünde "Bu diller­den dil ç›kmas›n" deyü dilleri kelleleriyle dükeli kesilüp bizim üç yüz aded refîklerimize bir kîse gu­rufl ihsân olup küffârlar›n cümle atlar›n ve k›l›ç ve rokla ve tüfenglerin cümle fürûht edüp âdem bafl›na ancak befler gurufl gazâ mâl› hisse düfldü, Hudâ be­rekât › Halîl vere.

Ez-în-cânib yine sadede rücû‘ edelim. Bu kel­le­ler getirdi€imiz gün Çatrapatra Ali Pafla handak›n içindeki suyu u€urlayup handak›n ba‘z› yerleri kuru kalup handak içre meterisler ve kuburlar yü­rüme€e bafllad›kda hatt › flerîf ile gelen Hünkâr ha­sekisi askerin handaka girüp kal‘a dîvâr› dibindeki flarampavlarda ceng i azîm oldu€un Haseki A€a gö­rüp Sadr›a‘zam'dan elli kîse ihsân olup der i devlete revâne oldu.

Ve ol gün cümle asâkir i ‹slâma on kerre yüz bin tobra tolusu toprak› handaka dökme€e fermân olundu, ammâ erbâb › tîmâra ve erbâb › zu‘amâya bin akçe bafl›na kanûn üzre iki tobra ve bölük [112a] sipâhîsi bafl›na birer tobra ve cümle vüzerâ ve mîr i mîrânlara ve mîr i livâlar›n ve gayri asâkir i sultân›n hâslar› ve ulûfelerine göre toprak ile leb-ber-leb tobralar fermân olunup tobra emîni defte­riyle yigirmi kerre yüz bin aded tobra fermân olu­nup cümle tahsîl olup sicill i Ünsî Efendi'de mastûr oldu.

Ammâ Hudâ'ya ayând›r herkesin hayme [vü] hargâh›nda kilim ve kebe ve keçe ve ihrâm kalma­yup sebükbâr olduk, ammâ çad›rlarda dahi döfleme­ler kalmayup herkesin haymesi güreflçiler mey­dân›na döndü. Hattâ atlar›n yem tobralar› ve çullar› dahi kalmayup atlar yaldak ve sublak ve ç›plak kald›.

Ba‘dehu bu cem‘ olan torbalar› herkes toprak ile doldurup kal‘an›n cânib i garbîsinde Beç kapusu hâricinde Vezîria‘zam koluyla Yûsuf Pafla kolu mâbeynind[e] bir mürtefi‘ mahalle toprakl› tobralar› y›€up kal‘aya toprak sürülmek fermân olunup kal‘ay› toprak gark etme€e mübâfleret edüp üzerine Yûsuf Pafla cümle Anadolu askeriyle ta‘yîn olunup tobra emîni fermân › vezîr oldu€u üzre tobralar› alup resîd eder, tobra getirmeyenden yine taleb eder. Bu minv[âl] üzre bir günde tobralar kûh › Demâvend ve kûh › Elburz gibi eyle y›€›ld› kim kal‘a içinde gezen mûr [u] mâr nümâyân oldu. "Ve ancak yüz bin aded tobra geldi" deyü tobra emîni nakl etdi.

Hattâ hakîr tek durma€a karâr›m kalmayup tâ tobralar›n zirve i a‘lâs›na urûc edüp bir merkezden kal‘a içine bakd›m. Sademât › top › kûpdan bir harâb-âbâd dâr › diyâr duyûr kim deyyâr bir âdemden nâm [u] niflân yok. Hep cümle kemîngâh­lar­da ve meteris­lerde pinhân olmufllar.

Andan sonra yine asâkir i ‹slâm'a iki bin bofl tekerlekli arabalar ve iki kerre yüz bin kütük ve tomruk dahi handaka b›rakmak içün fermân › Âsaf sâd›r olup ol gün ale'l-fevr tahsîl olup handaka at­ma€a mübâfleret olunup handak araba ve tomruklar ile leb-ber-leb olup üzerlerine topraklar tobralar doldurdular.

Ammâ yine câ-be-câ tabyalardan küf­fâr toplar atard›, ammâ balyemez toplar› cümle k›r›­lup battâl olup kolumburuna toplar atar oldu. Hamd i Hudâ anlardan pek havf olunmaz oldu.

Ve ol gün üç bin aded güzîde flehbâz ve flehnâz yi­€itler sipâhl›k flart›yla serdengeçdi yaz›ld›. Ve yine ol gün handak içinden iki aded kuburlar kal‘a dî­vâr›na dayanup düzüldü.



Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin