Eski Uygur Tıva Türkiye T.
töşek döjek “döşek, minder”
ödürek ödürek “ördek”
kuduruk kuduruk “kuyruk”
baştı] baştı] “ilki, önceki”
biçe biçe19 “küçük, ufak”
arıg arıg “temiz, arı”
çam şam “dava, itiraz”
kevirgençig keergençig “acınacak, zavallı”
irbiç irbiş… “pars”
yalım çalım20 “kaya”
Çağdaş Türk Lehçeleri ve
Şiveleri
Çok sayılı şimdiki Türk dillerinde ve Eski Türk Dilinde aynı anlamlı, bazen anlam kaymasına uğrayarak farklı anlamlar kazanmış olan aynı sözlerin var olması bu dillerin çok eski tek bir dilden ortaya çıktığını gösterir. Eski olan dil kendi gelişimi içinde çeşitli evrelerden geçer ve kollara ayrılır. Esasında kökü tek olan fakat uzun tarih boyunca geçirdiği çeşitli olaylardan dolayı bazı söyleyiş farklılıklarına uğrayan dil, zamanla ağız, şive, lehçe kavramlarını doğurur. Şu anda her biri ayrı yazı dili durumunda olan Türk yazı dillerinin ortaklığını ve Tıva Türkçesinin bu dillerle olan bağlantısını aşağıda sınıflandırılmış örneklerle gösterdik.
Türkiye T. Tıva Azerb. Kazak Kırgız
yol- çul- yol- cul- (jul-) cul-
tanı- tanı- tanı- tanı- tanu-
yalvar- çalbar- yalvar- jalbar- calbar-
Özbek Türkmen Uygur
yul- yol jul-
tani- tana- tonu-
yälvár- yalbar- yalvur-
Türkiye T. Tıva Altay Hakas Tatar Kırgız
baş baş baş pas baş baş
yürek çürek jürek çürek yörek cürök
yıldız sıldıs jıldıs çıltıs yoldız cıldız21
Ünlü Türkolog Malov’un eserlerinde en eski Türk diline Bulgar, Çuvaş, Uygur (Sarı Uygur), Yakut dilleri, fakat eski Türk Diline Oğuz (Eski Orhon-Yenisey Anıtlarının dili), Tofa, Tıva, Uygur (Eski Uygur Yazmalarının dili), Hakas, Şor dilleri girer.22
Türkiye T. yıl yer yaz
Azerb. il yer yaz
Kazak cıl (jıl) cer (jer) caz
Tıva çıl çer ças
Tatar yil cir yaz
Başkırt yıl yir yaz
Kırgız cıl cer caz
Özbek yil yer yoz
Uygur yil yer yaz
Türkmen yıl yer yaz
Kumuk yıl yer yaz
Nogay yıl yer yaz
Kara-Kalpak cıl cer caz
Altay jıl jer jas
Hakas çıl çir çashı
Şor çıl çer ças
Yakut sıl sir saas
Çuvaş sul sér sur23
Türkiye T. oğul, oğlan yanak ağız ağır yoğun, kalın
Türkmen ogul ya]ak agız agır yogın
Tıva ool çaak aas aar çoon
Hakas ool naah aas aar çoon
Şor ool naah aas aar çoon
Altay uul caak oos uur coon
Kırgız uul caah ooz oor çoon
Yakut (Saka) uol sı]ah uos ıar suon
Tatar ul ya]ak avız avır yuvan24
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi farklılıklar ses değişikliklerinden ibarettir.
Rusçadan Geçen Kelimeler
Günümüz Tıvacasında Rus dilinden geçen 3000’den fazla kelime olduğu bilinmektedir.25 Ş. Ç. Sat ise bu sayının 4000’den fazla olduğunu söyler. Tıvacaya Rusça’dan geçen kelimeleri geçiş yollarını sınıflandırabiliriz:
1. Tıva’ya gelen ilk Rus çiftçi ailelerin hayatını, toprağı işleyiş şeklini öğrenmek, farklı insanları tanıma ihtiyacı onların Rusça’yı öğrenmesini gerektirmiştir. Daha önceden duymadıkları terimleri ister istemez Rusçadaki karşılıkları ile aldılar. Fakat bunlar ana dilindeki şeklini değiştirip, Tıva söyleyişine uygun olarak Tıvaca Türkçesine girdiler: Tıv.sapık: rus. sapog “çizme”, tıv. mooja, rus. vocci “kavga”, tıv. bıstan, rus. piston “piston, kapsül”, tıv. saraat, rus. zarod “harman26
2. 1950’lere kadar Tıvaca’nın yazım kuralları hakkında yazılan özel bir kural yoktur. Bu nedenle o yıllara kadar Rus noktalama işaretlerinin kullanılması Rusça etkileri artırır.27 1930 ve 1940’lı yıllardan sonra Rusçadan alınan kelimelerin imlasına sadık kalmaya özen gösteriliyor. Fakat yazılış ve okunuş arasında az da olsa fark vardır: Avariya-ava: riyá “trafik kazası, arıza”, granit-graní: t “granit”, şkola-ı’şko’: la “okul”, kul’tura-ku’l’tu: ra kültür“, dınya-dı: n’a “kavun”, bulka-bu: lka “çörek”, rubl’-ru.bil’ “ruble, Rusların para birimi”,…28
3. 1930 yılında yazı kullanılmaya başlanılması ile birlikte teknik terimlerin Rusçalarından istifade edilmiştir: Politika, filosofiya (felsefe), ekonomika, realizm,
roman, opera, himiya (kimya), slog (hece)… ”29 Rusça’dan geçen bütün kelimeler Rusça değildir. O zamanlarda Tıvalıların dünyayı tanımak ve dünyaya açılmak için ilişki kurdukları en gelişmiş ülke Rusya’ydı. Bu yüzden Rusça’ya başka dillerden geçen kelimeler Rusça’daki şekilleriyle alınmıştır.
4. Sovyetler zamanında çeşitli resmi işlerde; okul, cadde, sokak, hastane, dükkan, işyeri gibi yerlerde Rusça adları kullanımın zorunlu olması bir başka sebeptir: Koçetova caddesi, Lenin caddesi; Puşkin kütüphanesi…
5. Bugün bazı yer adlarının iki farklı şekilde yazılmasının ve okunmasının sebebi Rusça ve Tıvaca imlasındaki farktan kaynaklanır: Şagaan-Arıg-Şagonar, Çadaana-Çadan, Toju-Todja.30
6. Bazı kelimelerin Tıvaca karşılıkları varken Rusçlarının da kullanıldığı aşağıdaki örneklerde olduğu gibi dikkati çeker: tıv. kiçeel, rus. urok-uro: k “ders”, tıv.kıdıraaş, rus. tetrad’-tetıra.t “defter”, tıv.sambıra, rus. doska-do: ska “yazı tahtası”, tıv. ujar-heme, rus. samolet-samo-lo: t “uçak”.
7. Bazı kelimelerin Rusçaları alınmış, fakat daha sonra onlara Tıvaca ekler getirilerek yeni kelimeler türetilmiştir: partiya-partiyji31 “partici”, propaganda-propagandalaar ”32 “propaganda yapmak
Moğolcadan Geçen Kelimeler
13. yüzyıllardan itibaren geçen 700 yıllık süre içinde Tıva-Moğol ilişkilerinin güçlenmesi ile birlikte Tıvacaya Moğolcadan geçen kelimelerin yanı sıra hiç şüphesiz ki, Tıvacadan da Moğolcaya geçen kelimeler oldu. Bugün bazı kaynakların Moğolca olarak yazdığı “ulus, bahadır, bora (boz), buduk (boya)… gibi kelimeler Türkçe’nin eski dönemlerinde Türkçe’den Moğolcaya geçmiş olabileceği ihtimali de kuvvetlidir.
Moğolcadan alınan kelimelerin bir kısmı 13.-15. yüzyıllarda, bir kısmı 16.-20. yüzyılın başlarında alınmıştır. 13.-15. yüzyıllarda alınan kelimelere köjege ”perde”, kejege “saç”, yozugaar “gereğince, göre, uygun olarak”, 16.-20. yüzyıla ise şülük “şiir”, kajaa “çit”, töögü tarih“i örnek gösterebiliriz.33
Tıvaca-Moğolca dil karşılaştırması Tıva dili tarihi açısından ayrı bir yer tutar. Bugünkü Tıvacanın kelime kadrosunda Moğol asıllı sözler %30-40 civarındadır. Bu yüzde halk ağzında daha fazladır.34 V. İ. Rassadin’e göre Tıvaca’da 2200’den fazla Moğolca kelime vardır: halbaga “kaşık”, bora “boz, gri”, möögü “mantar”, ajıl “iş”…35 agaar-agaar “hava”, harıı-hariu “cevap”, maadır-baatır, “bahadır”…36 negelde-nexelt “talep, istek, çağırma; icap, gerek”37
Moğol asıllı sözlerin Tıvacada diğer Türk lehçe ve şivelerine oranla fazla olasının birkaç önemli sebebi vardır. Çok eski zamanlardan beri aynı veya komşu toprakları yurt edinmeleri ve bu yüzden kurulan sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ilişkiler başlıca sebeplerdir.
Ayrıca, 1921-30 yıllarında Eski Moğol harflerini (Eski Uygur Alfabesini) kullanarak bazı yayınlar yapmışlardır. O zamanda yeni devlet oluşumunun, derneklerin, kurumların, çeşitli olayların adları Moğolca kelimelerle karşılanmıştır. Bunların çoğu günümüze sosyal-politik terimler olarak ulaşmıştır. Bazıları ise zaman içinde yok olmuştur. Bunu bazı örneklerden görebiliriz. xuviskaal “devrim”, bölgüm “bölüm, parça, grup”, çazak “hükumet”, yaamı bakanlık, kildis “bölüm”, şüügü “adalet, yargı”, udurtukçu “yönetmen, yönetici”, ületpürçin “sanayi, endüstri”, kejigün “üye, unsur (grm)”, arat “halk”, erge-ajık “ilgi, alaka, merak”.
Son elli yıldır Moğolca’dan Tıvaca’ya kelime geçişi durmuş, bazı Moğol asıllı sözler gerçek Tıva sözler ile ve Rus dilinden geçen sözler ile değişip arkaizm şekline girmiştir. Bu yüzden Çağdaş Tıvacada Moğolca kelimelerin yüzdesi azalmıştır.
Çağdaş Moğolcada Türk lehçe ve şivelerinde kullanılan pek çok ortak kelime vardır. Bu ortak kelimelerin hangi dilden hangisine geçtiği konusunda bir sonuca varmak şu andaki dil bilgilerimize göre zordur. Örneğin; a] “av”, damır “damar”, buga “boğa”, arzıla] “arslan”, hoy “koyun”, kök “1. gök 2. mavi”, çut “yut (hayvan kırımı)”, buura “buğra”… örneklerini çoğaltabileceğimiz bu kelimeler Moğolca’da ve Türk lehçe ve şivelerinde bazı ses değişikliklerinin dışında aynıdır.
Tibetçeden Geçen Kelimeler
13. yüzyıldan başlayarak Tıva’da yayılan Budizm, aradan geçen zaman içinde yerli inanç sistemi ile birlikte dilde de bazı gelişmelere yol açtı. Tıva’nın ilk başbakanı Donduk, Moğolistanla bağların güçlendirilmesini ister ve Budizm’i ülke dini olarak onaylar. Yaklaşık 5.000 Lama’dan değişik iş alanlarında istifade edilir. Bunlardan 1000 kadarı köylerde öğretmenlik yapar.38 Bu Lamaların öğrettikleri Tibet Budizmi olduğu için dinî terimler Tibetçe’deki şekilleriyle dile girer: Dambıra “tef”, şa]: “Tapınağın gongu”. Budizme gösterilen saygıdan ötürü yeni doğan Tıva çocuklarının adları Lamalar tarafından Tibet geleneklerine göre koyulabilmektedir. Kongar “ak inanç, ak umut”, Bavıı “bahadır”, Kombu “umut, inanç, inanış”, Davaa “ay (gökteki ay); pazartesi”, Donduk “akıllı, bilgili”, Loday “akıllı”, Osur “ışın, ışık”, Sodunam “iyilik, ihsan”; Seren “uzun ömürlü”, Du
gar/Düger “Burhan adı”, Dolgar “Burhan adı”, Dolçu] “Burhan adı”. Bazen aynı kelimenin çeşitli dillerdeki karşılığı aynı anda kullanılır. Bazır (tibetçe)/Oçur (sanskritçe),/Dorju (moğolca) “elmas, katı, sert”,
Ayrıca haftanın günleri için bugün bile Tibetçeleri kullanılmaktadır. Davaa: “pazartesi”, baaza] “cuma”.39
Sovyetler, Tıvalılar üzerindeki Moğol ve dolayısıyla da Tibet etkisini kırmak için istemeyerek de olsa Tıvalıların Moğollardan ayrı bir ırk olduğu, onların Türk asıllı olduğu fikrini yaymaya başladı. Bu iki ülkenin etkisini ortadan kaldırmanın en iyi yolu Budizm’i yok etmekti. Budizm’e karşı yürütülen yok etme politikası Lamaların elinden oy verme hakları alınarak engellenmeye çalışılmıştır. 1928’de 4813 lama ve 28 Budist tapınağında faaliyet göstermekteydi. Oysa 1932’de 15 lama ve bir tapınak kalmıştır.40 1950’lerde ise, Budizm tamamen yok edildi gözü ile bakılıyordu.41
Budizm’in yeniden doğuşuna yardımcı olmak için Tibet, küçük Tibet olmaya aday gözüyle baktığı Tıva’ya sürekli olarak Tibet Lamaları görevlendirmektedir. Bu durumda Tibetçe kelimelerin yeniden çoğalmasını sağlayabilir.
Çince-Mançuca ve Diğer
Dillerden Geçen Kelimeler
Çince ve Mançucadan giren kelimeler çok fazla değil. Şaaja] ”porselen”, bıza]çı “marangoz”, laa “mum”, so]ga “pencere”…Ayrıca Arapça’dan araga ”içki, içecek türü”, Grekçe’den nom “kitap”, Eski Farsça’dan çigir “şeker, tatlı”, höör “gömüt, mezar, kabir”, kelimeleri alınmıştır.42
Bütün bu değişiklik ve gelişmelerden geçerek bugüne gelen Tıvaca günümüzde bütün bu yabancı kelimelerden arınarak Eski Türkçede, Eski Tıvacada kullanılan şekillerine dönmek için çaba göstermektedir. Özellikle halk hikayeleri, destanlar derlenip toparlanarak buralarda geçen eskicil kelimeler saklanmaya özen gösteriliyor.
1 Biçeldey, K. A., “Tıva Dıl Bolgaş Öske Dıldar” Tıva Dıl Bolgaş Çuga Kul’turazı, Kızıl, 1993, s. 62.
2 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., Amgı Tıva Literaturlug Dıl, Kızıl, 1980, s. 3.
3 Gumilyev, L. N. Drevniye Turki, 1967, s. 62, 264.
4 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., a.g.e., Kızıl, 1980, s. 4.
5 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., a.g.e., s. 5.
6 Mannay-ool, M. H., Dostay, İ. A. İstoriya Tuvı 9, Kızıl, 1996.
7 Anaiban-Walker, 1998, s. 181.
8 Mannay-ool, M. H., Dostay, İ. A. a.g.e.
9 Höve]mey, Baykara, Kım Ulugul?, Kızıl, 1995, s. 113.
10 Prof. Dr. Günay, Ünver, Prof. Dr. Güngör, Harun, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ankara, 1997, s. 127.
11 Kültegin, TDLTEŞİ, Kızıl, 1993.
12 Ölmez, Mehmet, Tuvacanın Eskiliği Üzerine, Türk Dilleri Araştırmaları 10, 2000, s. 133-138.
13 Dorju, Ç. M., Ögbelerivis Inçaar Çugaalap Çoraannar, Tıva Dıl Bolgaş Çugaa Kul’turazı, Kızıl, 1993, s. 52-53.
14 Biçeldey, K. A., a.g.e., s. 48, 49, 51.
15 Biçeldey, K. A., a.g.e., Kızıl, 1993, s. 64.
16 Baskakov, N. A., Vvedeniye v İzuçeniye Turkskix Yazıkov, Moskova, 1962, s. 270-271.
17 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., a.g.e., s. 7.
18 Dorju, Ç. M., a.g.e. s. 49.
19 Biçeldey, K. A., s. 65.
20 Dorju Ç. M., Drevneuygurskiye Elementı v Sovremennom Tuvinskom Yazıke-AKD. Moskova, 1984.
21 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., a.g.e., s. 37.
22 S. E. Malov, Pamyatniki Drevneturkskoy Pis’mennosti, M. L., 1951, s. 7.
23 İshakov, F. G.-Pal’mbah, A. A., Grammatika Tuvinskogo Yazıka, Moskova, 1961, s. 81.
24 İshakov, F. G. - Pal’mbah, A. A., a.g.e., s. 37.
25 Tatarintsev, B. İ., Russkiye leksiçeskiye Zaimstvovaniya v Sovremennom Tuvinskom Yazıke, Kızıl, 1974.
26 Sat, Ş., Ç., Toptug, şın çugaalajıılı]ar, Tıva Dıl Bolgaş Çugaa Kul’turazı, Kızıl, 1993, s. 17.
27 Biçe-ool, M. D., Tıva Punktuatsiya, Kızıl, 1963, s. 4.
28 Sat, Ş., Ç., a.g.e., s. 14-15.
29 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., s. 40.
30 Sat, Ş., Ç., a.g.e., s. 17.
31 Tuvinsko-Russkiy Slovar’, Moskva, 1968, 344.
32 Tuvinsko-Russkiy Slovar’, 352.
33 Biçeldey, K. A., s. 67.
34 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., a.g.e., s. 41.
35 Passadin, V. İ., Mongolo-Buryatskiye Zaimstvovaniya v Sibirskih Turkskih Yazıkah, Moskova, 1980, s. 58.
36 Mongol’skiye slova Vzyatı İz “Kratkogo Mongol’sko-Russkogo Slovarya”, Sostavlennogo A. P. Rinçine i İzdainogo v 1947 g. v. Moskve pod redaktskey Prof. G. D. Sanceyeva.
37 Sat, Ş. Ç., Salzı]maa, E. B., a.g.e., s. 42.
38 Potapov, 1964: s. 401.
39 Biçeldey, K. A., s. 67-68.
40 Alatula, T. (1992) Tıva a State Reawakens’, Soviet Studies 884.
41 Filimonov, Dimitry, Shamans and Politicians, 1998, s. 5.
42 Biçeldey, K. A., s. 69.
ALATULA, T. (1992) Tıva a State Reawakens’, Soviet Studies 44-45.
ARIKOĞLU, E. (1997), Tıva ve Hakas Türkçesinda Fiil, Ankara, (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
BARTHOLD, W. (1981) Moğol İstilasına Kadar Türkistan, Haz. H. D. Yıldız, İstanbul.
BASKAKOV, N. A., (1962) Vvedeniye v İzuçeniye Turkskix Yazıkov, Moskova.
BİÇELDEY, K. A., (1993) “Tıva Dıl Bolgaş Öske Dıldar” Tıva Dıl Bolgaş Çuga Kul’turazı, Kızıl.
BİÇE-OOL, M. D., (1963) Tıva Punktuatsiya, Kızıl.
DORJU, Ç. M., (1993) Ögbelerivis Inçaar Çugaalap Çoraannar, Tıva Dıl Bolgaş Çugaa Kul’turazı, Kızıl, (1984) Drevneuygurskiye Elementı v Sovremennom Tuvinskom Yazıke-AKD. Moskova.
ALATULA, T. (1992) Tıva a State Reawakens’, Soviet Studies 884.
Filimonov, Dimitry, Shamans and Politicians, 1998.
Geografiya Rossii Entsiklopediçeskiy Slovar, Moskova, 1998, s. 596.
GOLUBEVA, T. S. -GELLERŞTEYN, L. S. (1991), SSRE Töögüzünü] Talazı-bile Çugaalar-5, Kızıl.
GROUSSET, R. (1980) Bozkır İmparatorluğu, İstanbul.
GUMİLYEV, L. N. (1967) Drevniye Turki.
GÜNAY, Ü, GÜNGÖR, H, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ankara, 1997.
GÜVENÇ, B. (2001) Türk Kimliği, İstanbul.
HÖVE]MEY, Baykara, (1995) Kım Ulugul?, Kızıl.
İNAN, Abdulkadir, (1968) Makaleler ve İncelemeler, Ankara, (1972) Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara, (1991) Makaleler ve İncelemeler, II, Ankara, (1976) “Sibirya Türkleri”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, s. 1271-1282.
İSHAKOV F. G, PALMBAH, A. A. (1961), Grammatika Tuvinskogo Yazıka, Moskova.
KAFESOĞLU, İ. (1980) Türk Millî Kültürü, Ankara.
KALZAN, A. K. (1982), Tıva Literatura 8-10, Kızıl.
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü (I-II) (1992), (Komisyon Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Ankara.
Kazakşa-Mo]golşa Sözdik (1977), (BUHATULI, B), Ulaanbaatar.
KOCA. S (1990) Türk Kültürünün Temelleri, İstanbul.
KOLARZ, W. (1954) The Peoples of the Soviet Far East (NY: Parager).
KURAT, A. N. -TEMİR., Ahmet., (1992) “Sibir (Sibirya) Hanlığı”, Türk Dünyası El Kitabı, 2. Bs. I. Cilt, Coğrafya-Tarih, Ankara, s. 439-455.
Kültegin, (1993) TDLTEŞİ, Kızıl.
L. LİGETİ, Bilinmeyen iç Asya, (çev. Sadrettin Karatay) (1986), Ankara.
LOPSAN, K., Monguş, (1993) Çogaaldar Çıındızı, Kızıl.
MALOV, S. E. (1951) Pamyatniki Drevneturkskoy Pis’mennosti, M. L..
MANNAY-OOL, M. H., DOSTAY U. A., (1996) İstoriya Tuvı 9, Kızıl.
Mongol Kazak Tol’ (1984), (BUHATULI, B) Ölgiy.
Moğolların Gizli Tarihi, (Çev. Ahmet TEMİR) (1995) Ankara.
ONDAR, B. K., (1995) Kratkiy Slovar Gidronimov Tuvı, Kızıl.
ÖGEL; B. (1982) Türklerde Devlet Anlayışı, Ankara.
ÖLMEZ, Mehmet, (2000) Tuvacanın Eskiliği Üzerine, Türk Dilleri Araştırmaları 10.
Passadin, V. İ., Mongolo-Buryatskiye Zaimstvovaniya v Sibirskih Turkskih Yazıkah, Moskova, 1980.
RADLOFF, Wilheim., (1976) Sibirya’dan, Milli Eğitim Basımevi.
RASONYİ, L. (1971) Tarihte Türklük, Ankara.
ROUX, Paul-Jean, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, (Çev. Aykut KAZANCIGİL (1998) İstanbul, (1995) Türklerin Tarihi, İstanbul.
SAT, Ş. Ç., SALZI]MA, E. B., (1980) Amgı Tıva Literaturlug Dıl, Kızıl.
Tatarintsev, B. İ., (1974) Russkiye leksiçeskiye Zaimstvovaniya v Sovremennom Tuvinskom Yazıke, Kızıl.
Tuvinsko-Russkiy Slovar’, (1968) Moskva.
Türk Dünyası Edebiyatı (1991) Haz. Halil AÇIKGÖZ, İstanbul.
HAKAS CUMHURİYETİ
Hakasya Cumhuriyeti / Anar Somuncuoğlu [p.195-199]
Anar SomuncuoĞlu
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Rusya -Ukrayna Araştırmaları Masası \ Türkiye
Giriş
2.400 km karelik bir alana yayılan Hakasya, Yenisey ırmağının yukarı kesimindeki Hakas-Minusin havzasının batısında yer alır. Türk tarihi açısından bugünkü Hakasya toprakları, Altay toprakları gibi büyük bir öneme sahiptir. Göktürk, Uygur ve Kırgız Kağanlıklarının kurulduğu bu coğrafyada, eski Türk kültürüne ait olan bir çok tarihi eser: Göktürk alfabesiyle yazılmış yazıtlar, Türk kurganları ve balballar bulunmaktadır. Hakasların ataları olan Yenisey Kırgızlarından kalma yazıtlar en çok burada bulunmuştur.
Eski tarihin ihtişamına rağmen, Hakasya’daki bugünkü Türk varlığı çok düşük bir seviyededir. Bölgenin yoğun Ruslaştırılması ve Hakasların asimilasyonu Hakasları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirmiştir.
Çarlık Rusyası Zamanındaki Asimilasyon
17. asırdan başlayarak Hakasların Ruslarla karşılaşması sonucunda, Hakasların kaderi kökten değişmiş ve bölgenin Ruslaştırılma süreci başlamıştır. Rus belgelerinde ilk defa 1604 yılında Kırgızlardan bahsedilmektedir. Sibirya hanlığının düşmesinden sonra Sibirya’nın içlerine doğru ilerleyen Ruslar 1604 yılında Hakasların Kırgız boyuyla karşılaşmışlardır. Ruslar Hakas topraklarına ulaştıkları zaman, bugünkü Hakasya topraklarında aralarından federasyon kuran dört tane beylik mevcuttu: Yezer veya İsar, Altısar, Altır ve Tuba beylikleri. Bu dört beylikte de hakim unsur Kırgız boyu olduğu için Ruslar buraya Kırgız toprağı demişlerdir.1 Beyliklerin oluşturduğu bir nevi federasyonun adı Hongoray veya Hongor idi.2
Hongoray topraklarına Altın Hanlar ve daha sonra Cungarya da göz dikmiştir. 17. asrın ortasında Altın Hanların baskı ve soygun politikasından kurtulmaya çalışan Kırgız beyleri Cungarya’ya yönelmişlerdir ve Hongoray Cungarya’ya vergi öder duruma gelmiştir. 1707’de I. Petro’nun emriyle Rus Kazakları Kırgız toprağına girip, ortasında Abakan kalesini kurmuşlardır. Ruslar yerlilerden kürk vergisini toplamaya başlamışlardır ve böylece Hakaslar hem Cungarlara, hem Ruslara, hem de Moğollara vergi öder duruma gelmişlerdir. 1727 yılında Rusya ve Çin arasında imzalanan Bura Anlaşması ile Rusların Hakaslar üzerindeki egemenliği kesinleşmiştir.3
Çarlık Rusya’sının sömürge politikası çerçevesinde Hakaslardan “yasak” denilen ve kürk cinsinden alınan verginin dışında daha birkaç tane vergi alınıyordu. Bunlar dışında, çarlığın yerel memurları üzerinde denetim ve kontrol zayıf olduğu için, bunlar görevlerini kötüye kullanıp Hakaslar üzerinde soygun rejimini kurmuşlardır. Bu çerçevede yerel yöneticiler kendi şahsi zenginlikleri için Hakaslardan ek vergiler alıyorlardı.4
Çarlık Rusya’sının Hakasya’da uygulanan sömürge politikasının diğer bir ayağı ise Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma politikasıydı. Sibirya’nın genelinde olduğu gibi Hıristiyanlaştırma politikası özellikle 18. yüzyılda yoğunlaşmıştır. Hıristiyanlaştırma vergi muafiyeti, devlet memuriyetinin verilmesi gibi yollarla sürdürülmüştür. Hıristiyanlaşan Hakaslar için Rus köylerine yerleşmek, Rus kıyafetlerini giymek zorunlu hale getirilmiştir.5
Hıristiyanlaştırma politikasının yürütülmesinde önemli bir rolü Ortodoks Kilisesi üstlenmiştir. Baskı ve tehditlerle toplu vaftiz etmeler düzenleniyordu. Mesela, 1876’da yaklaşık 3000 kişi yerel yöneticiler tarafından Askız nehrinin yanına gönderilmiş ve orada toplu olarak vaftiz edilmiştir. Bu tür toplu vaftiz etme faaliyetleri abes sonuçlara da yol açıyordu. Bahsedilen 3000 kişinin vaftiz edilmesi sırasında bütün erkeklere Vladimir ismi, bütün bayanlara ise Maria ismi verilmiş, kimi Hakas birkaç kez vaftiz edilmiş, kimi Hakaslara bundan dolayı birkaç farklı Hıristiyan isim verilmiştir.6
Rusya halklarının siyasi hayatına büyük etki eden 1905 devrimi Hakasları da etkilemiş ve Rus çiftçilerinin ardından Hakaslar da vergi ödemeyi reddetmişlerdir. 19. asrın sonundan beri gelişen Hakas milliyetçileri da harekete geçmiş ve 1905’te Kasım ayının başında Askız kasabasında toplanan Hakas milliyetçileri, yerliler, yani Hakaslar için yeni bir idarenin kurulmasına karar vermişlerdir. “Yeni Bozkır Kanun Taslağına” göre, Hakaslar üzerindeki idare çarlık otoritelerinden Hakasların kendilerine geçmeliydi. Çarlık otoriteleri devrimci hareketi kırıp kontrolü sağladığı zaman doğal olarak Hakasların bu talebini reddetmişlerdir.7
1908’de toprak reformunun sonucu olarak ormanlar Hakaslardan alınarak hazine hesabına geçirilmiş, Hakaslara buralarda sadece avlanma izni verilmiştir. Reformun diğer bir yansıması ise bütün Hakas erkeklerine 15 desyatin toprağının dağıtılması olmuştur.8 Ancak Hakaslar zaman içinde tarım için elverişsiz topraklara sürüldükleri için, toprak reformunun sonucunda Hakas topraklarındaki Rus çiftçilerinin yerleşmeleri pekiştirilmiştir.
Sovyet Döneminde Hakasya
1918’de Beyaz Ordu bölgeyi ele geçirmiş, ancak Eylül 1919’da Sovyetler bölgeye girmişlerdir. Çatışmaların tamamen bitmesi ise 1923 yılını bulmuştur. Halk Milletler Komitesi başlangıçta her ne kadar ortak Oyrot (Altay)-Hakas otonom bölgesinin oluşturulmasını kabul etmiş gibi görünseler de, “böl ve yönet” politikası gereği 1923’te Altaylar ve Hakaslar için ayrı ayrı bölgeler oluşturulmuştur. Oluşturulan Hakas Ulusal Bölgesi 1925’de Hakas okruguna (bölgesine) dönüştürülmüştür.9
1930’da okrugların ortadan kaldırılması söz konusu olduğu zaman, Hakasya Komünistleri Stalin adına bir mektup yollayarak, Hakas okrugunun lağvedilmesi halinde, Hakasya’da milliyetçiliğin artacağını ve Hakasların Tuvalarla aynı millet oldukları için Tannu Tuva Cumhuriyetine katılmak isteyebileceğini ima etmişlerdir.10
Böylece 20 Ekim 1930’da Hakas Okrugu Hakas Özerk Bölgesine dönüştürülmüştür. Ancak Hakas milliyetçilerinin faaliyetleri durmamıştır. Özellikle Hakasya’da artan Rus etkisi, Hakas komünistleri arasında tepkiye yol açmıştır. Yaptıkları toplantılarda “Hakasya Ruslarsız da yapabilir” sözleri bir slogan haline gelmiştir. Bazı Hakas ileri gelenler, aynı Altay milliyetçileri olduğu gibi, Sibirya’daki Türk halklarının aynı çatı altına toplayacak bir otonominin oluşturulması için harekete geçmişlerdir. Kazakistan ile temasa geçen bu Hakas milliyetçileri yeni Hakas aydınlarından, Moskova’daki Hakas Öğrencileri Kulübü üyelerinden ve Hakas Öğretmen Kolejinden mezun olan Hakaslardan oluşmuştu.11 Sibirya Türklüğünü birleştirmeye çalışan bu aydınlara karşı soruşturmalar 1934 yılında başlamış ve 1937 yılına bini aşkın Hakas aydın ve siyasetçisi tutuklanmıştır. Tutuklananların çoğu yok edilmiştir. Sadece 27 Kasım 1937’de bir gün içinde 137 kişi yargılanmış, 107’sine idam cezası verilirken, kalanlara kesin ölüm demek olan Stalin zamanının klasik cezası: “on yıl ağır hapis cezası” verilmiştir.12
Kolektifleştirme yıllarında sadece aydınlara karşı değil, Hakasların beylerine, zenginlerine, hatta orta halli insanlara karşı bile temizlik hareketi gerçekleştirilmiştir. Sibirya’nın diğer bölgelerinde de olduğu gibi, eski soylular ve zenginler, ve ayrıca Şamanlar Sovyet iktidarı açısından zararlı görülmüş, Hakasları kesinkes Sovyet iktidarına bağlamak için toplumda var olan eski ilişkileri ortadan kaldırmak gerekli görülmüştür. 1924-25 yılları arasında Hakasya’da 71 Şaman mevcuttu,13 Sovyet iktidarı zamanında bunların çoğu sürgün edilmiştir.
Hakasya’da 1930’da kolektifleştirme başlamış, halkın malvarlıklarına el konulmuş, insanlar kolektif çiftliklerine toplatılmıştır. Kolektifleştirme sonucunda bütün Güney Sibirya’da olduğu gibi burada da açlık baş göstermiştir. Açlık özellikle hayvancılıkla uğraşan Hakasları etkilemiş, insanların ellerinden bütün geçim kaynaklarını oluşturan hayvanlar alınıp, insanlar kendi kaderleriyle baş başa bırakılmıştır. Açlığın sonucunda toplu saldırı ve yağma eylemleri gerçekleşmiştir.14
Hakas bölgesi oluşturulduğu zaman Hakasların nüfusu 47.486 kişi olup, toplam nüfusun %42.3’ünü oluşturuyordu.15 Ancak Sovyet zamanında başlayan endüstrileşme sonucunda bölgeye büyük miktarda Rus nüfusunun akımı gerçekleşmiştir. 1926’dan 1932 yılına kadarki yedi yıl içerisinde Hakasya’nın nüfusu bu göçün neticesinde %100 olarak artmıştır. 1944 yılına gelindiğinde Hakasya’nın nüfusu 270.000’e ulaşarak, Hakasların toplam nüfus içindeki oranı %20’ye düşmüştür. Yeni gelenler daha çok bölgenin başkenti Abakan’a ve Çernogorsk, Kommunar, Saral gibi işçi yerleşim yerlerine yerleşmişlerdir. II. Dünya Savaşının sonunda bu 4 yerleşim yerinin toplam nüfusu, bütün Hakasya’nın 1926 yılındaki toplam nüfusundan daha büyüktü.16 1970 yılında Ruslar artık toplam Hakasya nüfusunun %78,4’ünü oluşturuyordu. 1989’a gelindiğinde ise bu oran %79,5’e eşitti.17 Hakasya’da Rus nüfusunun bu denli muazzam artışı çoğunlukla Hakasya’daki zengin kömür yataklarından dolayı olmuştur. Altın ve diğer değerli madenlerinin de çıktığı Hakasya’nın zenginliği yerlilerin kendi topraklarında azınlığa sürüklenmelerine sebep olmuştur.
Sovyet zamanında Hakaslar üzerinde asimilasyon ve özellikle kültürel asimilasyon devam etmiştir. Bugün Hakasya’da toplumsal, siyasi ve ekonomik bütün faaliyetlerde yoğun olarak Rusça kullanılmaktadır. Sovyetler Birliği zamanında Hakasların maruz kaldığı kültürel asimilasyonun boyutları aşağıdaki verilerde açıkça kendisini göstermektedir. 1926 yılındaki verilere göre, o yıllarda Hakas nüfusunun %96’sı Hakasçayı ana dil olarak kabul ediyordu. 1989 yılında yapılan sayımda ana dilini hiç bilmeyen Hakasların toplam Hakas nüfusuna oranı %24’e çıkmıştır. Fakat Hakasçayı bilen her kes Hakasçaya tam hakim değildir. Hakas dilinin düştüğü durumu aşağıdaki rakamlar daha iyi açıklamaktadır: 1989’da Hakasların sadece %2,3’ü iş sırasında ve %3,1’i arkadaşlarıyla kendi aralarında Hakasça konuşuyordu. Hakasların sadece %2,1’i Hakasça gazete okurken, edebi eser okuyanların sayısı ise daha azdı.18
Sovyet zamanında Hakasçanın kullanım alanları daraltılmıştır. Rusça bilmek yüksek öğrenim ve iyi kariyer yapma açısından önemli cazibelere sahipken, Hakasça bilmek gereksiz bir meziyet haline sokulmuştur. 1956 yılında Potapov Hakasya’da mevcut olan 400 okuldan 79’unun milli okul, yani Hakasça eğitim veren okul olduğunu belirtirken, ki bu sayı okulların %20’sine tekabül etmektedir, 1960’lı yıllarda milli kültüre karşı Sovyetler Birliği boyunca gerçekleştirilen reform kapsamında bu okullar Rusça eğitime çevrilmiştir.
Hakasya’da Milli Uyanış
Güney Sibirya Türklerinin asır başındaki ortak milliyetçi arayışları ve birleşik Güney Sibirya Türklerinin devletini kurma çabaları, 1980’lerin sonundaki Güney Sibirya Türklerinin hareketlerine de yansımıştır. 1980’lerin sonunda Güney Sibirya Türklerinin ortak hareketi canlanmıştır. St. Petersburg’da Altaylar, Hakaslar ve Şorlar tarafından Sibirya Kültür Merkezi (SKM) kurulmuştur. SKM’nin kurulmasında Hakas aydınları aktif bir rol oynamıştır. SKM Güney Sibirya Türklerinin milli otonomilerinin genişletilmesi gerektiğini, sanayileşmenin sebep olduğu asimilasyonu engellemek gerektiğini ve yerli dillerin durumunu düzeltmek gerektiğini savunuyordu. Merkezin amaçlarından birisi de, Altay, Hakas ve Şor Türklerinin tarihi birliğini canlandırmak olarak belirlenmişti.19
Sibirya Kültür Merkezinin üyeleri çok çeşitli kesimleri temsil ediyordu. Hepsinin ortak amacı Sibirya Türklüğünü korumak ve birliğini sağlamak olmasına rağmen, kullanmak istedikleri araçlar çok farklıydı. Ilımlılar sadece RF içindeki egemenlik talepleriyle ortaya çıkarken, radikaller direk Rusya’dan ayrılmayı talep ediyorlardı.20
Hakasların milli uyanışında “Tun” milli hareketi ayrıcalıklı bir yere sahiptir. 1980’lerin sonunda faaliyete geçen Tun, içerisinde milliyetçi Hakasları ve milli aydınları barındırmıştır. Radikal ve ılımlı Hakas milliyetçileri aynı çatı altında toplanarak, Hakas toplumunu milli kimliğine dönüşünü sağlamaya girişmişlerdir. Tun’un Hakas köylerine düzenlediği geziler hem halkın milli uyanışını sağlamış hem de halktan kopuk olarak yaşayan aydınları Hakas halkına yakınlaştırma ve oların milli problemlere daha fazla eğilmelerini sağlamıştır.21
Hakasların Hakasya toplam nüfusunun ancak %10’unu oluşturmalarına ve Hakasların büyük ölçüde kültürel asimilasyona maruz kalmalarına rağmen, Hakas halkının milli uyanışı siyasi taleplere kadar uzanmıştır. Bu alandaki Hakas halkının sesini yine “Tun” duyurmuştur. Hakasların milli kimliğini korumayı ve geliştirmeyi amaçlayan Tun, yönetim organlarında Hakasların daha geniş temsilini sağlamayı da amaçlamıştır. 1990 yılında Tun’un tertiplediği Hakas Halk Kongresinde Hakas Otonom bölgesinin Krasnoyarsk krayından ayrılma ve Hakas Cumhuriyetinin oluşturulma kararı çıkmıştır.22 Tun ayrıca, iki meclisli bir parlamento, bu parlamentoların birisinde sandalyelerin yarısını, başbakan ve Meclis başkanının Hakas olmasını talep etmiştir.23
1990’da Hakasya’nın yönetim organlarında “milli devrim” olarak algılanan değişiklik yaşanmıştır. O yıl Komünist Partisi Bölge Komitesinin başına Rus değil, bir Hakas geçmiştir. Hakaslar gibi az nüfuslu bir halk için bu gerçekten çok büyük bir olaydı. Bu değişikliğin ardından Hakas Halk Kongresinde alınan karar resmi yönetim tarafından gerçekleştirilmiş ve 1990 yılında Hakasya Bölge Komitesi, Krasnoyarsk krayından ayrılmasına ve Hakas Otonom Cumhuriyetinin kurulmasına karar vermiştir. Tek taraflı ilanla oluşturulan Hakas Otonom Cumhuriyetinin statüsü ancak 1 yıl sonra federasyon düzeyinde kabul görmüştür.24
Hakasya Cumhuriyeti’nin siyasi varlığını hayata geçirmek üzere 1992’de Hakasya’nın yasama organı olarak kabul edilen Yüksek Sovyetin seçimleri yapılmıştır. Seçimlerin sonucunda 97 kişilik Yüksek Sovyete sadece 13 Hakas seçilmiştir. Hakasya’daki toplam nüfusun içindeki Hakasların oranı göz önünde bulundurulduğu zaman, Hakasların yasama organındaki temsilinin eksik olmadığı görülmektedir. Ancak nüfus oranıyla uyumlu olarak delege sayısına sahip olmak, uyanan Hakas milliyetçiliği için yeterli değildi. Kendi topraklarında azınlık duru
muna düşürüldüklerini bilen ve kendilerini bu toprakların gerçek sahibi olarak hisseden Hakas milliyetçileri yönetimin başına da Hakas birisini geçirmek istiyordu. Böylece Yüksek Sovyetinin başkanlık konusu küçük Hakasya’daki etnik problemleri ve Hakaslar arasında artan milliyetçiliği ortaya çıkarmıştır. Yüksek Sovyet başkanlığına bir Rus seçilmiştir. Hakasya’nın önceki başkanı Ştıgaşev de başkanlık için mücadele etmiş, fakat seçilen başkandan iki kat daha az oy almıştır. Yüksek Sovyet başkanı olarak bir Rusun seçilmesi, Hakasların protestolarına yol açmıştır. Yüksek Sovyetin Hakas delegeleri başta olmak üzere, Hakaslar bu seçimlere tepki duymuştur. Yüksek Sovyetinin toplantısına davet edilen Hakas milli aydınları, bir Rus’un Hakasya’nın Yüksek Sovyet başkanı olarak seçilmesini Hakaslara hakaret olarak değerlendirmişlerdi. Yüksek Sovyet binasının önünde Hakasya’nın her tarafından toplanan Hakaslar protestolar düzenlemiştir. Hakaslar bu şekilde artık aktif bir şekilde siyasi güce de talip olduklarını göstermişlerdi. Meydana gelen sorun, Tun hareketinin üyesi Asoçakov’un Yüksek Sovyet başkan yardımcılığına getirilmesiyle kısmen çözülmüştür. Fakat bir süre sonra Yüksek Sovyet başkanı istifa etmek zorunda kaldıktan sonra, bu göreve yeniden 1990’da Hakasya’nın başında olan Ştıgaşev seçilmiştir.25
Hakasya’daki milliyetçiliğin gelişmesi Sovyetler Birliği’ndeki genel eğilimi tekrarlamıştır: yerli halkın milli uyanışının ardından Ruslar da harekete geçmiş ve özellikle Kozak teşkilatlarının çerçevesinde teşkilatlanmaya başlanmıştır. 1991 yılının sonunda Hakasya Slav-Kozak Birliği kurulmuştur. Fakat 1992 yılında Slavlar ve Kozaklar ayrılmıştır.
1992 yılında Hakasların Yüksek Sovyet başkanının istifası için yaptıkları gösterilerden sonra, Abakan’dan sonra Hakasya’nın en büyük şehirleri olan Çernogorsk ve Sayanogorsk’taki Ruslar da harekete geçerek bu şehirlerde Rus otonomilerinin oluşturulmasını veya bu şehirlerin Krasnoyarsk krayına katılmasını talep etmişlerdir. Rusya’nın çoğu milli otonomilerinde olduğu gibi, burada da Jirinovskiy’nin partisi güçlüdür.26
Sovyetler Birliği’nin yıkılması Hakaslar açısından olumlu sonuçlara yol açmıştır. Sovyetler Birliği’nin yerine daha demokratik ve federasyona benzeyen bir yapıda Rusya Federasyonu’nun kurulması, Hakasların kendi kültürlerini daha rahat devam ettirmelerine imkan vermiştir. Böylelikle 1990’lı yıllar milli kültürün yeniden doğuşuna sahne olmuştur. Bir yandan yukarıda anlatıldığı gibi Hakas milliyetçiliği siyasi alana taşınırken, diğer yandan halk arasında kendi kültürlerine dönüş önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Gittikçe kullanım alanları daralan Hakasça için de bir şans doğmuştur. Hakasça bilmek bir milli gurur haline gelmiştir. 1994 yılında yapılan nüfus sayımı sırasında 1989 yılına göre Hakasça’nın durumunun kısmen iyileştiği görülmektedir. Şöyle ki, evde Hakasça konuşanların oranı %42, okulda Hakasça konuşanların oranı %1,2, işyerinde %8,6’ya çıkmıştır.27 Karşılaştırma açısından 1989’da işyerinde Hakasça konuşanların oranı %2,3 civarında olduğu belirtilmelidir.
Bugün Hakasya’da mevcut olan 275 okuldan 114’ünde Hakasça bir ders olarak okutulmaktadır. Bu eğitim Hakas çocuklarının %69,4’ünü kapsamaktadır. Tamamen Hakasça eğitim yapan lise düzeyinde bir okul bulunmazken, 17 ilkokul tamamen Hakasça eğitim vermektedir. Hakasça eğitimi zorlaştıran hususlar arasında eğitimli kadroların bulunmaması, gerekli okul kitaplarının olmaması yer almaktadır. Bugün ancak Hakasçayı iyi bilen öğrenciler için gerekli okul kitapları mevcuttur. Mali problemler yüzünden Hakasçayı az bilen veya bilmeyen Hakas öğrencileri için gerekli okul malzemelerinde eksiklikler yaşanmaktadır.28
Her yerde olduğu gibi, Hakasların milli kimliği de halk arasında taban bulabilecek bazı temellere dayandırılmalıydı. Böyle bir temeli Hakasların geleneksel inanışı oluşturmuştur. Hakasların bugünkü dini Ortodoks Hıristiyanlığı olmasına rağmen, özellikle milliyetçi çevreler tarafından bu din her şeyden önce Rus işgaliyle özdeşleştiği için, ve Rusların dayattığı bir inanç sistemi olduğu için, Hakasların milli uyanışına destek sağlayabilecek başka bir inanç sistemine ihtiyaç vardı. Bu zaruret aydınlar arasında farklı arayışlara yol açmıştır. Milli hareketin içindeki faal üyelerin bazıları Şamanizm’in milli uyanışın temeli olarak kullanılmasından yanayken, bazıları ise daha önce eski Türk devletlerinde geçerli olan tek Tanrı inancının canlandırılmasından yanaydı. Fakat ikincilerin sesi daha zayıf kalmıştır ve zamanla onlar aktif milliyetçi hareketten çekilmiştir.29 Böylece Hakas milli kimliğinin canlandırılması için Şamanizm genişçe kullanılmaya başlanmıştır.
Bütün Sibirya halklarında olduğu gibi, Hakaslar arasında da Şaman gelenekleri canlanmaya başlanmış. Milli bayramlarda ve kabile toplantılarında şaman ayinleri de yapılmaya başlanmıştır. Tabii tam olarak Şamanizm’in canlanmasından bahsetmek mümkün değildir, çünkü inanışa göre bir insan ancak Şaman olarak doğarsa Şaman olabilir. Hakasya’daki Şamanizm’in canlanması milli kimliğin oluşturulmasıyla ilgiliydi, bu yüzden milli sanatçılar ve milli aydınlar “şaman” olmuş ve Hakas halkının temelini oluşturmasında aktif rol oynamışlardır.30
Şamanizm’in canlandırılmasıyla, milli kimlik oluşturulmasıyla ve kültürün yeniden doğuşuyla ilgili olarak yeni mitler de oluşmaya başlamış ve halkın hayatında yer etmiştir. Bazı kişilerin ruhlarla buluşma hadiseleri, Hakasların milli kültüre dönmeleri gerektiğini vurgulamakta, halkı milli canlanmaya çağırmaktadır.31
Şamanizm’in Hakas milli kültür canlandırılmasında önemli bir rol üstlenmesinin bir neticesi olarak, bütün Sibirya’da olduğu gibi “şamanlar” teşkilatlanmaya gitmişlerdir. 1990 yılında Geleneksel Hakas İnancı-Şamanizm Cemiyeti kurulmuştur.32
Sonuç
Hakasya Cumhuriyetinin toplam nüfusunun ancak %10’unu oluşturan Hakaslar 1990’lı yıllarda başarılı milli hareket mücadelesini vermiş, halk arasında ise milli uyanış yaşanmıştır. Hakas dilinin yaşatılması ve canlanması halen Hakas toplumunun ciddi sorunlarından birisidir. Diğer taraftan Rusya’da 1990’lı yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar halkı daha çok geçim dertleriyle uğraşmaya sevk etmiştir. Bu yüzden 1990’lı yılların başında faaliyet gösteren Hakas milli hareketi bugünlerde canlılığını koruyamamıştır. Vladimir Putin’in Rusya Federasyonu devlet başkanı olarak seçilmesiyle Rusya’da başlanan federal reform milli cumhuriyetlerin haklarının sınırlandırması yönündedir. Rusya’nın bazı bölgelerinin birleştirilmesi de bu reformun kapsamına girebilir. Bu açıdan zaman zaman dile getirilen Hakasya’yı yeniden Krasnoyarsk bölgesine dahil etme planı canlanabilir. Bu da Hakasların otonomilerini sınırlandırabilir.
1 L. R. Kızlasov, İstoriya Hakassiyi: S Drevneyşih Vremyon do 1917 Goda, Moskova, Nauka. İzdatelskaya Firma “Vostoçnaya Literatura”, 1993, s. 135.
2 V. Ya. Butanaev, Hakası, Moskova, İnsan, 1995, s. 8.
3 V. Ya. Butanaev ve Yu. S. Hudyakov, İstoriya Yeniseyskih Kırgızov, Abakan, N. F. Katanov Hakas Devlet Üniversitesi, 2000, s. 169-183.
4 L. P. Potapov, “The Khakasy”, M. G: Levin ve L. P. Potapov (Eds. ), The Peoples of Siberia, Chicago, London, The University of Chicago Press, 1964, s. 368-369.
5 Yakup Deliömeroğlu, “Hakaslar ve Hakasya”, Yeni Türkiye, sayı 16, 1997, s. 1576-1577.
6 Potapov, “The Khakasy”, s. 364.
7 Potapov, “The Khakasy”, s. 369-370.
8 Potapov, “The Khakasy”, s. 369.
9 Fondahl, Gail, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, in Bremmer, İan and Ray Taras (Eds. ), New States, New Politics: Building the Post-Soviet Nations, New York, Melbourne, Cambridge University Press, 1997, s. 206.
10 “Tsentralnıy Komitet VKP (b) Büro Sibkraykoma VKP (b) tov. Stalinu”, 1930, Arşivlerle Hakasya Tarihi.
11 Walter Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, ABD, Archon Books, 2. baskı, 1969, s. 177.
12 Yakup Deliömeroğlu, “Hakaslar ve Tarihleri”, Bilig, Sayı 3, Güz 1999, s. 59.
13 L. V. Anjiganova, “Sakralnıye Osnovaniya Etniçeskoy Kulturı Hakasov“.
14 M. P. Malışeva, „Golod na Yuge Sibiri v 1930 godu“, Gumanitarnıye Nauki v Sibiri, Sayı 2, 1998.
15 ‘Tsentralnıy Komitet VKP (b)…”.
16 Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s. 177.
17 Rusya Federasyonu Devlet İstatistik Kometesi (Goskomstat Rossiyi), Rossiyskiy Statistiçeskiy Ejegodnik: Statistiçeskiy Sbornik, Moskova, Goskomstat Rossiyi, 1999, s. 67, tablo 5. 12.
18 Gülsüm Killi, “Güneydoğu Sibirya Türklerinin Dil Durumu”, Kök Araştırmalar, Cilt 1, Sayı 2, Güz 1995: s. 172.
19 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 207.
20 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 207.
21 Larissa Anzhiganova, “Renaissance of a Culture: How Khakass Shamanism Survived and Flourishes Today”.
22 Anzhiganova, “Renaissance of a Culture…”, 1997.
23 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 207.
24 A. Titkov ve N. Tükov, “Respublika Hakasya”, Makfol M. ve N. Petrov (Der. ), Politiçeskiy Almanah Rossiyi 1997, Cilt 2, Sotsialno-politiçeskiye Portretı Regionov, Moskova, Carnegie Merkezi, 1998, s. 279-280.
25 Titkov ve Tükov, “Respublika Hakasya”, s. 280.
26 Titkov ve Tükov, “Respublika Hakasya”, s. 278, 282-283.
27 Goskomstat Rossiyi, Rossiyskiy Statistiçeskiy Ejegodnik…, s. 69, tablo 5. 13.
28 M. A. Kızlasova, “Yazıkovaya Situatsiya v Respublike Hakasiya”, International Seminar: Minority Languages in Russia: Perspectives for Development, 10-16 Mayıs 1999.
29 Skobelev S. G., “Problemı Religioznogo Razvitiya u Korennıh Narodov Sibiri: İstoriçeskoye Naslediye i sovremennost”, Sibirskaya Zaimka, online dergi.
30 Kira Van Deusen, “New Legends in the Rebirth of Khakass Shamanic Culture”, Anthropology of East Europe Review, 16 (2), 1998; Anzhiganova, “Renaissance of a Culture…”, 1997.
31 Anzhiganova, “Renaissance of a Culture…”, 1997.
32 Anzhiganova, “Renaissance of a Culture…”, 1997.
Hakaslar / Dr. David G. Andersons [p.200-204]
Dr. David G. Anderson
Aberdeen Üniversitesi Sosyoloji ve Antropoloji bölümü / İngiltere
Hakaslar Güney Sibirya’da Sayan Dağlarının kuzey ve batısındaki bozkırlarda yaşayan Türk Dilli geniş bir ulustur. Rusya Federasyonu Hakas Cumhuriyeti (Hakasya) Rusya Federasyonu içinde kendi siyasi egemenliklerinde yaşamaktadırlar. Tarihsel ve etnografik edebiyatta, at ve koyun pastoralistleri, epik efsaneleri, Şamanizm, genizden şarkı söyleme ve özgün telli müzik aletleri -çathan- ile yaptıkları müzik ile bilinirler. Hakasların en eski yazılı belgeleri 13. yüzyıla kadar gider ve Kırgız Devleti, Moğol Göçebe İmparatorluğu ve Zungar Devleti gibi eski siyasal birliklere katıldıkları kaydedilir. Sovyet gücü altında bağımlı ama özerk bir bölge olmuşlardır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Hakasya Rusya Federasyonu içinde tam bir cumhuriyet olmuştur.
Hakas Kimliği ve Özerkliği
Hakaslar için sıkça kullanılan Rusça etnonim -hakás/hakásı- 10. yüzyıldaki siyasi oluşumunun adına esaslanır. -hagas (Butanayev 1994a: 374). Bu ad Temmuz 1917’de, Sovyet döneminin başında, Çarlık vergi sınıflandırılmasında kullanılan “Minusinsk Tatar’’ın yerine seçilmiştir. Kendi ana dillerinde çoğu Hakas kendilerini tadár/tadalar olarak adlandırmaktadırlar. Hakas Cumhuriyeti’nin kurulması ile, hooray teriminin bölgede yaşayan Türk dilli pastoralistlere atıfta bulunularak kullanılması büyüyen bir hareket haline gelmiştir. Bu Çin elyazmalarında bulunan bölge halkına dair eski terimlerden biridir. Bir çok yüzyılda, bölgedeki imparatorluklar, bütün Türk dilli halkları birleştirici tek bir ad kullanmış olsalar da, Hakaslar, kendilerini genelde Rus ve Türk belirleyicilerle ayrışan etnik gruplara bölerler. Bunları genel olarak dört grupla ayırt edilir: kaçinets/kachintsı (haas, haas), sagayets/sagaytsı (sa ai), kızıl’ets/kızıl’tsı (kızıl), ve koybal/koybalı (khoybal). Bazı yazarlar Altay Shortse (Şorets/Şortsı) grubunu da Hakasların bir parçası olarak eklemişlerdir (Krivonogov 1997). Her bölgesel grup genelde özel patrilineal soyadlarıyla belirlenen ayrıştırıcı klan bağlarına ya da seoklara bölünür. Soyadlarındaki ve klanlardaki bu süreklilik, etnograflar tarafından erken 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın sonuna kadar nesil yapılarındaki değişimi karşılaştırmak açısından anlamlı bulunmuştur (Krivonogov 1997; Butanayev 1994b).
19. yüzyıldan itibaren bölgedeki Türk etnik gruplar tek bir Hakas kimliğine indirgenmiştir. Krivonogov (1997: 38) matorı, arnitsı, yastintsı, ve kasints etnonimlerinin yok olduğunu kaydeder. Butanayev (1994b: 374) ve Oreşkna (1994: 49) sayno-samodiyskiy grubuna bağlı bir lehçe olan koybalstı’nın yakın zamanlarda yokedildiğini kaydederler. Hakasçanın lehçeleri olan Shorets ve Çulım’ın bölgedeki ‘tehlike altında olan’ Türk diller olduğu söylenmiştir (Nasilov 1994; Naslov & Şentsov 1994).
Günümüzdeki Hakas Cumhuriyeti’nin geneolojisi arkeolojik kazılarla çok iyi bilinen 6. yüzyıldaki Kırgız Devleti’ne gitmektedir (Kuzlazöv 1993: 73-89). Bu devlet Pers, Çin ve Uygur İmparatorlukları arasındaki ticaret yolunu kontrol altında tutmuş ve bazı akademisyenlerin hakas teriminin ilk kullanıldığı yer olarak saydıkları Çin elyazmalarında yazılı iz bırakmıştır (Kozmin 1925; Kuzlasov 1993: 59-61; ve Butanayev 1995a: 74). 13. yüzyılın sonunda Moğol egemenliği altına girdikten sonra, Sayan-Altay havzasında yaşayan pastoralistler 18. yüzyılda Rus Kosaklarının gelişine kadar civarlarındaki halklarla çok daha mütevazı
ticaret ekonomisini elde tutmuşlardır (Forsyth 1994: 123-130). Etnograf Butanayev (1995a) o dönemde “Hongoray etnik-sosyal birliği”nin mevcudiyetinin altını çizerek bunun yeni ve farklı bir etnonime yol verdiğini ifade eder: horay 18. yüzyıldan itibaren Hongorya/Hakasya tarihi tatar adı altında Rus yazılarından okunur. Rus vergi kayıtlarına göre bu bölgedeki göçebeler Rus Kosak Kaleleri tarafından ve Minusinsk, Açhinsk, Askiz, Abakan yerleşim birimleri tarafından yerleşik “Tatarlar” olarak bilinirlerdi. (Butanayev 1995a: 69-70; Butanayev 1994a: 374). Siyasi, ekonomik ve kabile ilişkileri Rus uçbeyleri ile daha yakından iç içe geçtiğinden, bu bölgeler çeşitli farklı kurumsal biçimler almışlardır. Belki de en ilginç oluşum 1822’de “Bozkır Meclislerinin” (steppnye dumı) yaratılmasıdır. Vergi veren dört bölgenin kendi kendini yönetmesine dayanan, Kaça, Kızıl, Sagay, ve Koybal Bozkır Parlamentolarına bağlı bölgesel örgütler günümüzdeki Hakasların “etnik” alt bölünmeleri olarak kabul edilebilirler: kaçintsı, kızıltsı, sagaytsı, ve kobalayts. Bu, bu grupların en azından, 19. yüzyılın başından itibaren kimi arazisel ve siyasi bütünlük içinde işleyiş gösterdikleri savına ağırlık verilir (Krivonogov 1997). Rus Devrimi’ni müteakip olarak Komünist Partisi örgütleyicileri, bu bozkır bölgesinde uzun zamandır uygulanan tabiyet ve bölgesel özerkliğin hassas bileşimini kapsayan yeni bir Sovyet terimi aramışlardır. 1922’de bölgenin etnik ortaklığını belirtmek üzere Hakas Milli Bölgesi (uyezd) kurulmuştur. 1930’da, bu bölge Hakas özerk vilayetine (oblast) çevrilmiştir. Kabilelerin (inorodtsev) İkinci Konferansı, 1917 yılında bu siyasi birimler için birleştirici etnonim olan hakası seçti (Butanayev 1994a: 374). Bölgenin, vilayetin ve cumhuriyetin başkenti eski bir Kosak kalesi olan Abakan’dır. Çağdaş milliyetçilerin açıklamalarına göre, son üç nesil Ağustos 1991’deki sondan bir önceki siyasi toplantıya kadar Hakasların uzun süre yitirilmiş devletlerinin yeniden kurulması için devamlı mücadele etmişlerdir.
Hakas devletçilik tarihi bugün çok tartışmalı bir konudur. Rus basınının sayfalarında iki akademisyen arasında bu bölgede yerleşenlerin ilk önce Hakas mı yoksa ilk önce -Horayts mı? oldukları konusunda ateşli bir tartışma yaşanmaktadır. Hakas Devlet Üniversitesi, Etnografik Laboratuvar başkanı, Victor Butanayev 18. yüzyılda Hakas bölgesel özerkliğini kapsayan horayts etnonimini tercih eder. Moskova Devlet Üniversitesi tarih profesörü Leonid Kuzlazov, hakas etnoniminin çok eski çağlara kadar uzandığının güçlü bir savunucusudur. Aynı şekilde, fizik antropologları ve siyasetçiler modern Hakaslar ile onlarla Tunç çağında aynı bölgede yerleşmiş komşuları arasındaki genetik devamlılık üzerine tartışmalı yazılar yayınlamışlardır. Buradaki tartışma dışardan gelenleri asimile eden eski Türk kültürün gücüne (Butanayev 1995a) karşı bin yıllık bir homojenlik modeline odaklanmıştır (Kuzlasov 1993: Bölüm 5).
Dil
Hakas dili Türk dili ailesinin Uygur grubundandır. Bu gruptaki diğer diller, Çulımskiy, Şorskiy, Sarug-Yugar, ve diğer Kuzey Altay dilleridir. Dil, ji seslisinin ch veya n sessizinin yerine kullnılmasıyla özgündür (Donidze 1997). Bugün konuşulan Hakas dili üç ana lehçeden oluşur: Kaçha, Sayga, ve Kızıl. Rusça ve Moğolcanın etkisi cümle yapısında oldukça telafuz edilmiştir (Anderson 2000). Bazı eski kelimeler Yenisey dili ile ilişkiyi gösterir (Butanayev 1995a).
Bölgedeki dilbilim araştırmaları bir Sagay ailesinden doğan, Kazan Üniversitesi dilbilimcisinin adıyla özdeşleşmiştir (Kokova 1993). Araştırması, bugünkü birleştirici Hakas etnoniminden önce bugün Tuvalilar olarak bilinen tadar nüfusuna yöneliktir (Katanov 1903). Çağdaş Hakaslarla ilgili yazıları, halk hikayeleri ve toplu olmayan makaleleri ile sinirlidir. (Katanov 1907; 1963; 1996). Bugün Hakasya’da adına saygıyla yaklaşılır ve ilk Hakas bilim adamı olarak kabul edilir.
Hakas arazisinde arkeologlar üzerlerinde Türk dilinde eski yazıların izleri olan taş dikilitaşlar bulmuşlardır. Kazılı işaretler Tuva’dan Hakasya’ya kadar olan bölgede rastlanır ve 8 ve 9. yüzyıllara aittirler. Bu dikilitaşlarla çağdaş Türk dili arasında doğrudan bir bağlantı kurmak zor olsa da, bu sembollerin Türk kökleri olduğu ve o dönemdeki Kırgız devletlerinden biri ile ilişkinin olması gerektiği belirlenmiştir (Kormuşin, 1997). Yine de, Hakasya’daki bu eserlerin varlığı, pek çok Hakas için gurur kaynağıdır.
Hakas edebi dili, 1922’de Kaça ve Sagay lehçelerine dayanarak, ancak üç ana lehçeden kelimeler alınıp birleştirerek oluşturulmuştur. Ortografi altı harfle Rusçadan ayrılan Kiril alfabesine Hakas Çin dayanır. Hakasça olarak haftalık bir gazete ile birlikte bölgesel radyo ve televizyonda kısa yayınlar yapılmaktadır. Aynı zamanda Rusça yayınlanan ve elektronik günlük bir gazete vardır (Khakasiia 2001). Hakas Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla, Rus dilinde olduğu kadar, büyük bir kısmı Abakan’da basılan artan sayıda Hakasça edebiyatı vardır. 1987’de Hakasların %76’sı Hakasçayı ana dilleri olarak kabul etmişlerdir. (Butanayev 1995: 375). 1989 itibariyle %90’ı Rusçayı da iyi derecede bilmektedirler (Donidze 1997).
Ekonomi
Hakasların geleneksel ekonomisi kır merkezlidir. Atlar yarı-göçebe biçimde yetiştirilirdi. Yazın, dağlardaki ortak meralarda yukarılarda tutulurlardı. Kışın, koşunlanmak üzere aşağıdaki yerleşim yerlerine (aal) götürülürlerdi. Atlar kapalı yerlerde tutulmaz kement (arkan) kullanılarak yakalanırlardı.
Geleneksel yemeklerin çoğu pastoralizm ürünleri ile ilintilidir. At haan adı verilen kan sosisi hazırlanmasında kullanılır. Kuzu geleneksel çorba olan ugre yapmakta kullanılır. Mayalanmış inek sütü, ayran yapmakta kullanılır. Bu aynı zamanda toprağın ruhlarına önemli bir ikramdır.
Avcılık pastoral üretime eklenmiştir. Çoğu Hakas erkeği yabani geyik (maraul), ayı, sincap ve samur gibi kürklü hayvanları avlarlardı. Kadınlar avcılıkla ilgili tüm işlerden uzak tutulurlar. Av at sırtında ve dağlık vadilerde düzenli aralıklarla yer alan kabinlerin kullanılması ile yapılırdı. Avcılık teknolojisi 30’dan fazla kapan, tuzak yemi ve tuzak kullanımı ile oldukça gelişmişti (Butanayev 1994a: 375). Bunların arasında tuz yalakları yakınlarında özel avlanma platformları, çiftleşme mevsimlerinde tuzak yemi olarak kullanılan düdükler ve çukurlar vardır. Bir çok Sibirya halklarında olduğu gibi ayı avcılığına çarpıcı bir ritüel önem verilmiştir. Ayılar kendi adlarıyla değil, ‘büyükbaba’ gibi takma adlarla çağrılırlardı. Ayıdan arta kalanlar çok büyük bir saygı ile saklanırdı. Kafatası ağaca asılır ve özel bir cenaze töreni ya da ziyafet avlanan hayvanın ölümünün simgesi olarak düzenlenirdi.
Geleneksel Hakas köyü -aal- ondan onbeşe kadar geniş aile üyelerinin yaşadığı yatay kütük evlerden (ib) oluşmaktaydı (Butanayev 1994b: 377). Yerleşim yerleri nehirlerin ve otlakların yanında yüksek yerlere kurulur. Aal’in bir çok üyesi sürüleriyle birlikte yazlık evlerden kışlık evlere, en iyi yiyecek bulma yerlerine taşınırlardı. Rus kolonileştirilmesine paralel olarak Hakaslarda daha kalıcı yerleşim yapıları oluşturma eğilimi olmuştur. 1840’da 3073 göçebe yurtlara karşılık yalnız 840; 19. yüzyılın sonunda 4047; 1909 itibariyle de 6018 kütük ev vardı (Butanayev 1994a: 380). Bugün çoğu Hakas, Rus mimari stilinde yapılmış merkezi ısıtmalı buhar radyatörleri ya da geleneksel Rus tuğla fırınları ile ısıtılan tuğla veya kütük evlerde yaşarlar.
Hakas takviminde kırsal süreç pek çok ana tatil ile belirlenmişti. En önemli tatil olan Tun payram -ilk süt tatili- pastoralistlerin Haziran’da kış hasatından dönüşünü belirler. Bugün Hakasya’nın etrafındaki köylerde, tatil at yarışı, geleneksel dövüş ve geleneksel şarkı söyleme ile belirlenir.
Hakasya’nın Ruslar tarafından kolonileştirilmesi ile, tahıl tarımı Hakasların hayatında artan bir öneme sahip olmuştur. 18 ve 19. yüzyıllarda, ana ürün arpa iken, 20. yüzyılda buğday ve patates olmuştur (Butanayev 1994a: 376). Geç Sovyet döneminde (1950’lerden itibaren) devlet, bozkırları ve otlakları büyük tahıl üreten alanlara çevirmek için büyük kaynaklar aktardı. Çok sayıda Rus ve İdil Almanları büyük yerleşim yerleri kurmak ve devlet çiftliklerini mekanik taşımacılık kullanarak topraktan ürün almak amacıyla bölgeye yerleştirildi. Bu faaliyetlerin çoğu ekolojik açıdan aykırı olsa bile yine de bugünkü tarım ekonomisinin temelini oluşturur. Kamulaştırılmış tarımın dağılmasından sonra devlet çiftlikleri aşağı yukarı aynı şekilde saklanarak kooperatifler olarak özelleştirilmiştir. Hakas aileleri kooperatiflerden veya ortak çiftliklerden kazandıkları, et ve yun satarak elde ettikleri geliri, çam fıstığı, ‘altın’ zhingsing kökleri toplayıp satarak ya da yerel pazarlardan aldıkları sanayi ürünlerini yeniden satarak elde ettikleri gelirle birleştirirler.
1960’lardan beri Hakasya’nın kömür (Çernogorsk) ve alimünyum (Sayanask) işletimine dayalı büyük şehirlerle ve dünyanın en büyük santrallerinden olan devasa hidro elektrik santrali Sayanö-Suşenskiy ile oldukça sanayileştiğini belirtmek gerekir. Cumhuriyet, Abakan Demiryolu Konteyner Fabrikası ile gurur duyar. İyus nehrinin üst taraflarındaki altın madenleri oldukça gelişmiştir. Gorno-Altay ve Tuva Cumhuriyetlerinin aksine, Hakasya’nın kırsal alanı dağınık küçük kırsal aile (aal) ağından türemiş tohum üreten devlet çiftliklerinin birleşmesi ile kalkınmıştır. Butanayev’e göre (1996: 12), 1928’de bölgedeki 567 yerleşim biriminden 295’i “saf” Hakas yerleşim birimi, 84’ü Ruslarla karışık yerleşim birimiydi. 1989’da yüzden az “saf” yerleşim birimi vardı. 1989’da Hakasların, %43’ü (34.736) kentsel yerlerde, %57’si (45.592) kırsal alanda yaşıyordu. Sonuç olarak, her ne kadar Hakasya milli imajının çoğunu kırsal geçmişinden alsa da günümüzdeki kırsal alanın mimari, ekonomi ve yersel özellikleri yaşayan hafızada sınırsız otlaklarından daha çok modern Rus merkezi ile benzerlik göstermektedir.
Folklor ve Dünya Görüşü
Hakaslar edebiyatta en çok zengin müzik ve şiir gelenekleri ile ünlüdürler. En ünlüsü altın-arıg olan 250’den fazla kayıtlı uzun kahramanlık destanları vardır. (Kidayş-Pokrovskaya & Maingoyaşeva 1988). Bu tip kahramanlık destanı kızıltsı tipik bir özelliğidir ancak bütün Hakas grupları arasında paylaşılır. Bu destanlar daha çok bir müzik aleti kullanılarak boğazdan söylenir (hay/haycui). Bu destansı şarkının tipik yapısı özgürlü
ğünü savunan tanrı-kahraman alup ile çeşitli kötü güçler arasındaki mücadeleyi anlatır. Kahraman, orta dünyadan insanların yaşadığı üç dünya -yüksek, orta ve alçak- arasında gidip gelir. Yüksek dünyada, fırtına tanrısı kukrgur-çayçu, ışığın yaratıcısı çalturah-çayç ile karşılaşma beklenir. En aşağıdaki dünyada asıl tanrı diğer yedi aşağı dünya tanrısını yöneten Erlikh-khan’dir. Orta dünyada insanlardan başka eezi ya da toprak ve doğanın yerel sahipler vardır. Bu sahipler arasında Nehir Efendisi (Khubai-khan) ve Rüzgar Efendisi (Childei-khan) vardır. Yayınlanmış destan “Atyn-aryg Uçurumdan doğan” üç nesil tanrılar arasındaki babasının sözünü dinlemeyen bir kız çocuğundan kaynaklanan talihsizliğe karşı mücadelenin hikayesini anlatır. Masal kahraman tanrılardan birinin kadın olmasından dolayı emsalsizdir.
Pek çok Hakas destansı gösterisine müzisyenlerin dizleri üstünde duran, altı ya da yedi telli arp-benzeri chatkhan. Chatkhan gösteri sırasında çalgıcının tonu değiştirmesini sağlayan her telin altındaki hareket ettirilebilir köprülerden dolayı emsalsizdir. Sibirya’daki pek çok Türki halkta olduğu gibi, gösteriye bir ağız çalgısı khomys da eşlik eder (Stoianov 1996).
Hakaslar 1876’da Rus Ortodoksluğuna geçmiş olduklarından kendilerini Hıristiyan sayarlar. Ancak günlük hayat yerel inançlar ve Ortodoks öğretilerinin sıkı uyumlaştırılması özelliği taşır. Çoğu Hakas çocuklarını vaftiz ederler ve akrabalarını çocuklarına isim ebeveynleri olarak seçerler. Hakas sözlü geleneğine paralel olarak, anneler çocuklarına özgün bir ninni seçerler. Çocukların yetiştirilmesine ilişkin olarak nazar değmesin diye çocukların davranışları ve elbiselerine ilişkin kati kurallar vardır. Seyahatlerden önce, ev değiştirirken, ya da tarım takviminin ana noktalarında, Hakaslar doğanın sahiplerine hediyeler verirler. Bunlardan en yaygın olanları rüzgara ayran, dağ geçişlerine para koymak, ruhani yerlerdeki özel ağaçlara renkli kumaşlar bağlamaktır. Pek çok geniş ailenin oyma put koydukları veya eskiden at bağladıkları yerlerde bıraktıkları ana işaret olan geleneksel ruhani yerleri vardır. Bu noktalar yemek, para ya da kumaş gibi hediyelerle onurlandırılır. At bağlanan yerin imajı Sovyet sonrası dönemde ulusal kültürün canlandırılmasında önemli bir tema haline gelmiştir. Hakasya’da pek çok yerde, hem şehirlerde hem de kırsal alanlarda toprağa ve onun ruhlarına minnetlerini sunan insanlara rast gelmek mümkündür (Anderson 1998).
Hakasya’nın ritüel uzmanları olan kamya da şaman yetiştirme tarihi olmuştur. Hakas Şamanları Ak chaian-ya da ‘Beyaz İnanç’ uygularlar. Şamanlar yarım-yıllık hediye verme ve ruhları yerleştirme ritüellerini yönetirler ve halk ve onların çevresindeki ruhlar arasında aracılık yaparlar. Hakas Şamanlarının Sibirya’daki pek çok Şaman gibi, çocukluklarında verdikleri hediyeleri alan ruhlar tarafından seçildikleri söylenir. İşleri Şamana pek çok güç veren üç etmenden birinde yaşayan ruh yardımcılarının (tesy) kullanılmasından etkilenir. Şamanik vergileri olan genç erkek ve kadınlar dağların kutsal alanlarında aldıkları üç aylık öğretiden sonra tam ritüel uzmanları haline gelirler (Katanov 1996). Hakas Şamanizmi Sovyet döneminde devlet tarafından baskı altına alınmıştır. Hakas Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte kamusal seanslarla ve Hakas Şamanları örgütü ile Şamanizme karşı büyüyen bir ilgi vardır.
Aydınlar milliyetçi duygulara sahip olsalar da, Hakasya Sovyetler Birliği’ndeki ortak milliyetçi ayaklanmalarla tanımlanamaz. Hakas siyasi hareketleri İslam gibi büyük bir dinle bağlantılı olmama eğilimindedirler. Kendilerini Sibirya ve Kuzey Amerika’daki yerel halklar grubuna ait hissetmelerinden dolayı ilginç ve özgündürler. 1991’in basında Leningrad’da küçük bir öğrenci topluluğu Hakaslar ve Kuzey Amerika Kızılderilileri arasındaki benzerlikleri vurgulamak için tun (‘birinci’) adlı bir kültür teşkilatı kurdular. Hakasya Kuzey Sibirya ve Uzak Asya Azsayılı Yerel Halklar Birliği’nin Dördüncü Kongresi’ne, örgüte üyelik için lobi yapmak üzere geniş bir temsil heyeti yollamıştır. Hakas milliyetçilerinin daha geniş yerel halklar topluluğuna aidiyet hissi kendi ülkelerinde ve anavatanlarında azınlık olmalarının bir yansıması ve aynı zamanda çok eski bir İç Asya görüşü olan dünya medeniyetinin ortasında yaşama fikrinin yansıması olarak da yorumlanabilir.
Table 1: Hakasya’da Nüfus Rakamları (bin) (Krivonogov 1997).
1897 1926 1939 1959 1970 1979 1989
Toplam Nüfus (bin) 275,5 411,4 445,8 498,4 566,9
Etnik Hakaslar 42,7 45,6 44,7 48,5 54,7 57,3 62,9
Etnik Ruslar 208,4 314,5 349,4 396,0 450,4
Etnik Almanlar 0,3 10,5 10,5 11,1 11,3
Şehir Hakasları 11,3% 14,6% 17,6% 27,4% 35,6%
Tablo 2: Hakas Milletinin Etnik Gruplar Esasında Yüzdelik Dağılımı (soyadına esasen analiz yapılmıştır) (Krivonogov 1997).
1820 1897 1987
Kyzyl’tsy 22,6 16,7 4,2
Kaçhitsy 36,6 31,3 20,6
Koibaly 5,1 2,7 2,2
Sagaitsy 32,7 46,7 68,1
Shortsy 3,0 2,6 4,9
Anderson, David G. 1998. Living in a Subterranean Landscape: Identity Politics in post-Soviet Khakasia. in Surviving Post-Socialism. eds. Sue Bridger, and Frances Pine, 52-65. London: Routledge.
Anderson, Gregory David Shelton. 2000. “Language contact in South-Central Siberia.” Unpublished Ph. D dissertation, The University Of Chicago.
Borgoiakov, M. I. 1981. Istochniki i istoriia izucheniia Khakaskogo iazyka. Abakan.
Butanaev, V. Ia. 1994a. “Khakasy”in Narody Rossii-Entsykopediia ed. V. A. Tiskhov. pp. 374-380. Moskva: Bol’shai Rossiiskaia Entsyklopedia.
Butanaev, V. Ia. 1994b. Proiskhozhdenie Khakaskikh rodov i familii. Abakan: Laboratorii etnografii NIS AGPI.
Butanaev, V. Ia. 1995a. “The Khakas Ethnonymn”in Culture Incarnate: Native Anthropology from Russia, ed. M. M. Balzer. ss. 70-79. Armonk: ME Sharpe.
Butanaev, V. Ia. 1995b. Toponimicheskii slovar’ Khakasko-Minusinskogo kraia Abakan: Laboratorii etnografii KhGU.
Butanaev, V. Ia. 1996. Traditskonnaia kul’tura i byt Khakasov. Abakan: Khakaskoe kn. izd-vo.
Butanaev, V. Ia., and A. A. Abdykalykov 1995. Materialy po istorii Khakasii XVII nachalo XVIII vv. Abakan: Laboratorii etnografii KhGU.
Donidze, G. I. 1997. “Khakaskii yazyk”in Yzyi mira: Tiuruskie yazyki ed. E. R. Tenishev. Moskva: Indrik. pp. 459-470.
Forsyth, J. 1994. A History of the Peoples of Siberia: Russia’s North Asian Colony 1581-1990. New York: Cambridge University Press.
Katanov, N. F., 1903. Opyt izsledovaniia uriankhaiskogo iazyka. Kazan.
–––, 1907. Obraztsy narodnoi literatury tiurskikh plemen. Sank-Peterburg.
–––, 1963. Khakaskii fol’klor. Abakan.
–––, 1996. Shamanskie pesnopenia. Moskva: Lit Ekspress.
Khakasiia 2001. Khakasiia-resublikanskaia gazeta www. gov. khakasnet. ru/gazeta (searched Aug 22, 2001).
Kidaish-Pokrovskaia, N. V. and Mainogasheva, V. E. (ed. ) 1988. Altyn-Aryg. Khakaskii geroicheskii epos. Moskva, ‘Nauka’.
Kokova, I. F. 1993 N. F. Katanov: Dokumental’no-publitsistechekoe esse. Abakan: Khakaskoe kn. izd-vo; 1993.
Kormushin, Igor’ V. 1997. Tiurkskie eniseiskie epitafii Teksty i issledovaniia. Moskva, Nauka.
Koz’min, N. N. 1925. Khakasy. Istoriko etnograficheskii i khoziaistvennyi ocherk Minusinskogo kraia. Irkutsk.
Krivonogov, V. P. 1980. Interethnic Marriages among the Khakasy in the Current Period. Soviet Sociology 19, no. 1: 63-86.
Krivonogov, Viktor P. 1997. Khakasy. Etnicheskie protsessy vo vtoroi polovine 20 veka. Abakan, TOO ‘Tsentavr’.
Kyzlasov, L. P. 1993. Istoriia Khakasii s dreveneishikh vremen do 1917 goda. Moskva: Nauka.
Nasilov, D. M. 1994. “Chulimskii Yazyk”in Krasnia kniga iazykov narodov Rossii-entsykolopedicheskii slovar’-spravochnik. Ed. V. P. Neroznak. Moskva: Akademiia.
Nasilov, D. M & I. V. Shentsova 1994. “Shorskii Yazyk”in Krasnia kniga iazykov narodov Rossii-entsykolopedicheskii slovar’-spravochnik. Ed. V. P. Neroznak. Moskva: Akademiia.
Sheksheev, A. P. 1994 “K voprosu o sselenii “neperspektivnykh” dereven’ v Khakasii”in D. M Karachakov et al. (eds. ) Problemy sokhraneniia prirody i kul’turno-istoricheskogo naslediia Khakasii ss. 84-93.
Stoianov, Anatolii K. 1996. O Khakaskom chatkhane. Abakan, Khakaskoe kn. izd-vo.
Troiakov, P. A. 1975. Economic and Magical Functions of Taletelling Among the Khakasy. Soviet Anthropology and Archeology 14, no. 1-2: 146-67.
Dostları ilə paylaş: |