Federe ve Muhtar Türk Cumhuriyetleri


Ethnic Conflict in the Post-Soviet World: Case Studies and Analysis



Yüklə 14,45 Mb.
səhifə17/100
tarix17.11.2018
ölçüsü14,45 Mb.
#82905
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   100
Ethnic Conflict in the Post-Soviet World: Case Studies and Analysis, New York, London: M. E. Sharpe 1998, s. 182.

2 http://notes. society. ru.

3 Mongush, Marina, “Tuvinians in China: Problems of History, Language and Culture”, Central Asian Survey, 1994, 14 (4), s. 545.

4 Fondahl, Gail, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, in Bremmer, İan and Ray Taras (Eds. ), New States, New Politics: Building the Post-Soviet Nations, New York, Melbourne: Cambridge University Press, 1997, s. 215.

5 Abdülkadir İnan, “Tuba (Urenha) Türkleri”, Makaleler ve İncelemeler, 2. baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1987, s. 29.

6 Rusya Federasyonu Devlet İstatistik Komitesi (Goskomstat Rossiyi), Regionı Rossiyi, Moskova, Goskomstat Rossiyi, Cilt I, s. 417; Cilt II, s. 37, Tablo 2, 3.

7 Kazakistan Geliştirme Enstitüsü (KGE), “Respublika Tuva”, Türkskiy Mir, Almatı, Kazakistan Geliştirme Enstitüsü, 1997, s. 254.

8 Abdülkadir İnan, “Sibirya Türkleri”, Türk Dünyası El Kitabı, İstanbul, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1976, s. 1277.

9 L. P. Potapov, “The Tuvans”, M. G. Levin ve L. P. Potapov (Eds.), The Peoples Of Siberia, Chicago, London, The University of Chicago, 1964, s. 383-385.

10 İnan, “Sibirya Türkleri”, s. 1278.

11 Walter Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, ABD, Archon Books, 2. baskı, 1969, s. 161.

12 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 216.

13 Fondahl, “Siberia Assimilaton and its Discontents”, s. 215-216.

14 Toomas Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, Soviet Studies, Cilt 44, Sayı 5, 1992, s. 882.

15 İnan, “Tuba (Urenha) Türkleri”, s. 30.

16 Mergen Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva and the Formation of the Tuva ASSR”, Central Asian Survey, 12 (1), 1993, s. 81.

17 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 882.

18 KGE, “Respublika Tuva”, s. 255.

19 İnan, “Tuba (Urenha) Türkleri”, s. 30.

20 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 883.

21 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 217; Anaiban ve Walker 1998, s. 181.

22 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 217

23 26 Ocak 1920’de Sibirya Devrim Komitesinin üyesi Smirnov, Lenin ve Trotskiy’e şöyle bir telgraf çekmiştir: “Moğollar bölgeye girdi ve bizim çiftçileri (Rusları) köylerden kovuyorlar. Bu çiftçiler Kolçak’a karşı mücadele ettiler ve ondan bağımsızlar. Soyotlar (Tuvalar) göçebe bir kabiledir ve hem Rusların hem de Moğolların baskısı altındadır. Sizce, Moğolların Uranhay bölgesinde hükmetmelerine izin mi verilmeli, onu (Uranhay bölgesini) silah zoruyla mı almalı, yoksa Başkurt modelinde bir Uranhay Sovyet Cumhuriyeti mi kurulmalı? Bana bildirin. ” Lenin’in cevabı sabit değil, fakat biliniyor ki, Rusya üçüncüsünü seçmiştir. (McMullen).

24 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 883.

25 Koşun bir idari bölümlendirme birimidir.

26 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva”, s. 82.

27 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 884

28 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva”, s. 82.

29 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, s. 181.

30 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 884.

31 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva.”, s. 82.

32 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva.”, s. 82, 83.

33 Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s. 163.

34 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 882, 884.

35 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 217.

36 Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s. 164.

37 Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s. 164.

38 Fondahl, “Siberia: Assimilation and its Discontents”, s. 217.

39 Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s. 164.

40 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 884.

41 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 884.

42 Dmitry Filimonov, “Shamans and Politicians”, İzvestia, March 11, 1998, p. 5 in The Current Digest, Vol. 50, No. 10 (1998).

43 Aslında Tuvaca için alfabe daha 1928’de bir lama tarafından oluşturulmuştu. Fakat Rusların empoze ettiği alfabe bundan fonetik olarak farklıydı. Oluşturulmaya çalışılan Tuva edebi dili Tuvaların konuştukları dilden farklıydı ve birçok Rusça kelime içeriyordu (Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s. 165).

44 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 884.

45 Potapov, “The Tuvans”, s. 390.

46 1970’li yıllarda Ralph Leighton ve Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman tarafından sorulan bu soru, Batı dünyasında Tuva’nın Sovyetler Birliği tarafından ilhakının fark edilmediği veya fark etmek istemediğini ifade etmiştir. Daha önce dünyanın çeşitli yerlerinde muhteşem pulları dolayısıyla tanınan Tannu Tuva’nın habersiz bir şekilde siyasi arenadan çekilmesiyle ilgilenen bu iki kişi hayatlarını Tuva’ya bağlamışlardır. Bu ilgi ABD’de Tuva’nın Dostları cemiyetinin kurulmasına yol açmıştır. Bu maceralar hakkında ayrıntılı olarak Ralph Leighton’un “Tuva or Bust! Richard Feynman’s Last Journey” (WW Norton and Company, New York, London 2000) kitabında bahsedilmiştir.

47 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva. ”, s. 83

48 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva. ”, s. 83

49 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, s. 181-182.

50 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva. ”, s. 84.

51 Kolarz, The Peoples of the Soviet Far East, s, 167.

52 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, 182.

53 Filimonov, “Shamans and Politicians.”

54 Mike Dravis, “Tuvinians in Russia”, Tuva in Focus, Turkistan Newsletter, Vol. 4: 100, 11 Mayıs 2000.

55 Filimonov, “Shamans and Politicians.”

56 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva”, s. 84.

57 Potapov, “The Tuvans”, s. 390.

58 Mongush, “The Annexation of Tannu-Tuva”, s. 84.

59 Tamurbek Davletshin, “The Atonomous Republic of Tuva”, Studies on the Soviet Union, Cilt 5, Sayı 1, 1965, s. 101.

60 1991’de yapılan nüfus sayımına göre, Tuva Cumhuriyeti Rusya Federasyonu içinde Çeçeno-İnguşetya ve Dağıstan’dan sonra en yüksek nüfus artışına sahip olan üçüncü bölgeydi. (Harris, “A Geographic Analysis.”, s. 561).

61 Chauncy D. Harris, “A Geographic Analysis of non-Russian Minorities in Russia and Its Ethnic Homelands”, Post-Soviet Geography, 1993, 34, No. 9, 553, 555.

62 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, s. 179.

63 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, s. 182.

64 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, s. 182.

65 Stefan Sullivan, “Interethnic Relations in Post-Soviet Tuva”, Ethnic and Racial Studies, Cilt 18, Sayı 1, Ocak 1995, s. 71-72; M. M. Balzer, “From Ethnicitiy to Nationalism: Turmoil in the Russian Mini-Empire”; J. R. Miller ve S. L. Wolchik (Eds. ), The Social Legacy of Communism, New York, Woodrow Wilson Center Press, 1994, s. 72-73.

66 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 890.

67 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…” s. 182.

68 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 890.

69 Anaiban ve Walker, “On the Problem of İnterethnic Conflict…”, s. 182.

70 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 891.

71 Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 891.

72 Giuliano, Elise, “Re-thinking Transitions from the Bototm-Up: Nationalism, Federalism and Local Accountability in the Soviet Transiiton”, University of Notre Dame, The Kroc Institute for International Peace Studies, s. 29-31; Alatalu, “Tuva-a State Reawakens”, s. 891.

73 Titkov A. ve N. Tükov, “Respublika Tuva”, Makfol M. ve N. Petrov (Der.), Politiçeskiy Almanah Rossiyi 1997, Cilt 2; Sotsialno-politiçeskiye Portretı Regionov, Moskova, Carnegie Merkezi, 1998, s. 258-259.

74 Titkov ve Tükov, “Respublika Tuva”, s. 259.

75 Giuliano, “Re-thinking Transitions.”, s. 34.

76 Aleksandr Sadçikov, “Pravo Pisaniya”, İzvestia, No. 216 (25808), 16 Kasım 2000.

77 Regionı Rossiyi, s. 97-98, tablo 3, 10.

78 “Tuva: Poverty Making Drug Trade Top Employer”, Russian Federation Report, Radio Liberty, Vol. 2, No. 37, 11 Ekim 2000.

79 Zoia Anaibin, “Ethnic Relations in Tuva”, M. M. Balzer (Ed. ), Culture Incarnate: Native Antropology from Russia, New York, M. E. Sharpe, 1995, s. 106.

80 “Tuva”, Etnolojik İzleme ve Çatışmaları Erken Önleme Ağı, Bülten, No. 30, Mart-Şubat 2000, s. 70.

81 Giuliano, “Re-thinking Transitions.”, s. 34.

82 Eismont, Maria “Tuva: Rejoining the Fold”, Prism: A Biweekly on the Post-Soviet States, Vol. 2, İssue 18, Dec. 1, 1996.

83 Eismont, “Tuva: Rejoining the Fold”.

88 Dravis, “Tuvinians in Russia”, 1999.

85 Tolz, Vera “Moscow and Russia’s Ethnic Republics in the Wake of Chechnya”, Post Soviet Prospects, Vol. III, No. 10, October 1995.

86 Monitor: A Daily Briefing on the Post-Soviet States, Vol. 1, İssue 99, 21 Eylül 1995.

87 Monitor: A Daily Briefing on the Post-Soviet States, Vol. 2, İssue 1, 2 Ocak 1996.

88 “Another Republican Constitution to be Fixed”, Russian Federation Report, Radio Liberty, Vol. 2, No. 23, 21 Haziran 2000.



Tuva’nın XX. Asır Siyasî Tarihi / Yrd. Doç. Dr. Ekrem Arıkoğlu [p.173-179]

Yrd. Doç. Dr. Ekrem ArIkoĞlu

Gazi Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi /Türkiye

Tuva Cumhuriyeti

üneyinde Moğolistan, kuzeyinde Krasnoyarsk ve Hakas Cumhuriyeti, doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti, batısında Altay Özerk Cumhuriyeti bulunan Tuva Cumhuriyeti 310 bin nüfusa (bunun %70’e yakını Tuvalar), 170 bin kilometrekarelik alana sahiptir. Güneyi Tannu-Uula sıradağları, kuzeyi Sayan sıradağlarıyla çevrilidir. Ülke toprakları Yenisey’in üç ana kolu; Kaa-Hem, Bii-Hem, Hemçik nehirlerinin çıkıp birleştiği nokta üzerindedir. Ülkede irili ufaklı dört yüze yakın göl vardır. Ülke %85 dağlık ve ormanlık alanlarla kaplıdır. Bu ormanlık alanlarda, nesli azalmış olan pek çok yabanî hayvan türü bulunur. Başkenti Kızıl şehri olan Tuva, 16 bölgeye ayrılmıştır. Kışları soğuk, yazları nispeten sıcak bir iklime sahiptir. 20. asrın ilk yarısına kadar çoğunluğu konar göçer olan, yazları yaylaklarda, kışları kışlaklarda hayvanlarını besleyerek geçimlerini sağlayan Tuvalılar, yoğunlukla Stalin devrinde olmak üzere, günümüzde yerleşik hayata geçmişlerdir. Ancak yine de hayvancılığı devlet üretme çiftliklerinde devam ettirmişlerdir ve hayatlarını büyük ölçüde hayvancılık yaparak kazanmaktadırlar.

Sovyetler Birliği zamanında hemen her bölgeye demir yolu ulaşımı sağlanırken, Tuva’ya yüksek sıradağlardan dolayı demir yolu ulaşımı sağlanamamıştır. Ülkede bolca bulunan yer altı kaynakları ulaşım güçlüğü nedeniyle yeterince işlenememektedir. Ülke kara yoluyla kuzeyinde bulunan Hakas Cumhuriyeti’yle, güneyinde Moğolistan Cumhuriyeti’yle bağlantıya sahiptir. Ülkenin uzak bölgelerine ulaşım yazları nehirlerden, kışları ise bu nehirlerin donması sonucu kara yolu olarak kullanılmasıyla yapılmaktadır.

Yontulmaya müsait taşlardan küçük heykelciklerin yapım sanatı ülkede çok gelişmiştir. Gırtlaktan türkü söyleme geleneği Tuvalıların Batılılarca en çok ilgi gören yönleridir. Tuva Türkçesi, Köktürk abidelerindeki Eski Türkçeye en çok benzeyen dildir. Tuvalar, hem Budist (Lamaist) hem de Türklerin eski inançları olan Kamlığı (Şamanlık) koruyan yeryüzündeki tek Türk topluluğudur. Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra, 20. yüzyılda en fazla bağımsızlığını koruyabilmiş Türk topluluğu Tuvalardır.

Tuva Kelimesi

Tuva kelimesinin kökeninin, kaynaklar kesin bir bilgi vermemekle beraber, 4. asırda Çin’in kuzeyinde hâkimiyet kuran Toba Devleti’nden geldiğine dair görüşler vardır. Çin tarihi konusunda uzman olan W. Eberhard Toba Devleti’ni kuranlardan 119 boyun çoğunun Türk soylu olduğunu yazar.1 Günümüzde Tuva (kendilerince Tıva), Tofa (Karagas), Tuba (Altay Türklerinin bir kolu) şekillerinde karşılaştığımız kelimeler muhtemelen aynı kökene dayanmaktadır. N. F. Katanov: “Ben Karagaslar (Bugünkü Tofa) ve Uranhayları (Bugünkü Tuva) aynı boy veya hiç olmazsa aynı boyun kalıntıları olarak kabul ediyorum… Çünkü, her şeyden evvel, iki boy da Tıva adını taşıyor. Üstelik her iki lehçe birbirine çok yakın. Uranhaylar ile Karagaslar, birbirlerini kolayca anlarlar… Şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum ki, Uranhay lehçesini iyi bilmem sayesinde, iki gün içinde Karagas lehçesini de öğrendim ve üçüncü gün artık, notlarımı tercüman olmadan tutacak duruma geldim”.2 şeklinde düşüncelerini açıklar. Esasen 1920’li yıllara kadar yapılan çalışmalarda “Tuva” adı kullanılmamış, bunun yerine çoğunlukla Uryanhay (Uranhay) kelimesi tercih edilmiştir. Soyon, Sayan, Soyot kelimelere de günümüz Tuvaları için kullanılmıştır. Günümüz Tuvaları kendilerinin hangi boydan (Kırgız, Uygur vb.) geldiklerini iyi bilmekle beraber “Tıva” herkesin kabul ettiği ortak bir üst kimlik kelimesi olmuştur. 1990’lı yıllarda kelimenin “Tuva” mı “Tıva” mı olduğu yolunda tartışmalar olmuştur. Bu tartışmalar, Tuvalıların kendilerine “Tıva” demesi, Rusların onlara “Tuva” demesinden kaynaklanmaktadır.

Tuva’nın


20. Yüzyıla Kadar Tarihi

Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde bir cumhuriyet olarak yer alan Tuva toprakları tarih boyunca çeşitli milletlerin egemenliğinde kalmıştır. Önce Hunların, 6-8. yüzyıllarda Göktürklerin, 8-9. yüzyıllarda Uygurların, 9-12. yüzyıllarda Kırgızların, 1207’den itibaren de Tuva toprakları Moğol Hanlığı’nın eline geçmiştir. 1758’den itibaren Mançur-Çin hükümranlığına geçen bölge toprakları, Mançur-Çin İmparatorluğu’nun çökmesiyle (1911-12) Rusların idaresine geçer. 1914 yılında yapılan bir antlaşmayla bölge Rusların idaresine bırakılır.

Tuvalar 17. yüzyıldan itibaren, eski inançları kamlıkla beraber, Budizmi de kabul etmişlerdir. 1883-85 yıllarında Çin-Mançur hükümranlığına başkaldıran 300 kadar Tuvalıdan altmışı, liderleri Sambajık idaresinde, dağlarda aylarca direnmişler, sonunda Çin’in ordu güçleri tarafından yakalanarak başları kesilmiş ve Tuvalarca kutsal sayılan aşıtlara dikilmiştir. Tuva tarihinde bu olaya “Aldan Maadırlar” veya “Aldan Durgunnar” adı verilmiştir. Tuvaların en önemli tarihî olaylarından biri olan bu başkaldırma tarih sayfalarında yerini almıştır. 1911-12 yıllarında “Homdu Dayını” adı verilen Çinlilerle Moğollar arasındaki savaşa bine yakın Tuvalı da katılmıştır.3 Homdu savaşı da Tuvaların bağımsızlıkları yolunda önemli mücadelelerinden biridir.

20. Yüzyılda Tuva’nın


Siyasî Tarihi

Çin-Mançur İmparatorluğu’nun çöküşüyle Tuva topraklarında hâkimiyet boşluğu doğmuş, ülke bir müddet yerel beylerin idaresinde kalmıştır. 20. asrın başından itibaren Rusya’da görülen iç mücadeleler Tuva’ya da yansımıştır. 1914 yılında Ruslar tarafından Yenisey’in iki kolunun (Kaa-Hem, Bii-Hem) birleştiği noktada kurulan Kızıl şehrinin adı bu mücadelenin aynası gibidir. Kralcıların hâkim olduğu dönemlerde Belotsarsk olan şehrin adı, Tuvalılarca bir müddet Hem-Beldiri (iki nehrin birleştiği yer) olarak adlandırılmıştır. Komunistler iktidara hâkim olunca Krasnıy Gorod (Kızıl Şehri) adını almıştır.4 Daha sonra bu ad “Kızıl” olarak yerleşmiştir. 1914-1921 yıllarında bölgeye Ruslar hâkim olmuşlardır. Bu hâkimiyet sırasında, bütün Rusya’da olduğu gibi, Tuva’da da Beyazlarla (Kralcılar), Kızılların (Bolşevikler) mücadelesi görülür. 1921-1944 yılları arasında bağımsız Tuva içerisinde Tuva milliyetçileriyle komünistlerin mücadelesi devam eder. Bu yazıda esas olarak bu yıllardaki mücadele ve sonuçları belgelere dayalı olarak işlenecektir.

1921 yılının Ağustos 13-16 tarihlerinde Tuva’nın bütün bölgelerinden önderlerin katılımıyla Oyun (Tandı) ilçesinin, Sug-Bajı adlı köyünde büyük bir toplantı yapılmıştır. Toplantıya Tuvalarla birlikte, 18 Rus, Komünist Enternasyonalin Uzak Doğu temsilcisi ve Moğolistan’dan üyeler katılmıştır.5 Toplantıda Tuva’nın bağımsızlığı, anayasanın yapılması, Tuva’nın Sovyet Rusya ve Moğolistan’la ilişkilerinin düzenlenmesi konuları tartışılmıştır. Tartışmalar sırasında Tuva’nın “Tahdı-Tıva Ulus” (Tandı Tıva Devleti) olması yolundaki görüşlere karşı çıkanlar olmuş, Toju’dan Lopsan: “Biz kendimizi idare edemeyiz, Moğolistan’a bağlanmalıyız.” görüşünü savunmuştur. Üyelerden Buyan Badırgı: “Bundan sonraki toplantıları Tuvalar kendi aralarında yapmalıdır. Biz kendi meselelerimizi, geleneklerimizi Ruslardan daha iyi biliyoruz.”6 şeklinde görüş bildirmiştir.

Toplantıda Tahnu-Tıva Cumhuriyetinin kurulması kararı alınmıştır. Hükûmet başkanı olarak Buyan Badırgı seçilmiş, yardımcılığına da Darımaa getirilmiştir. Tahdı-Tıva Halk Cumhuriyeti’nin anayasası 15 Ağustos 1921 yılında meclis üyelerinin oy birliğiyle kabul edilmiştir. 22 maddelik anayasanın belli başlı maddeleri şöyledir:

Madde 1. Tannu-Tıva Cumhuriyeti, kendi iç meselelerinde bağımsız, kimseye bağımlı olmayan, bütün Tuva halkının cumhuriyetidir. Tuva dış işlerini Sovyet Rusya’nın himayesiyle düzenler.

Madde 2. Bütün halkın yardımıyla yapılan yasa karşısında bütün vatandaşlar eşittir.

Madde 3. Cumhuriyet halkın aydınlanmasını ve kültürel gelişimini sağlar.

Madde 4. Tannu-Tuva vatandaşları istedikleri dini seçme özgürlüğüne sahiptir. Din görevlileri kendi işlerini yaparlar…

Madde 5. Cumhuriyet bütün vatandaşlarının sağlığından sorumludur.7

Bu arada Tuva hükûmet üyeleri olarak yedi kişi (Buyan Badırgı, Çımba Beezi, Sodnam Balçır, Lopsan-Osur Çagırıkçı, Tonmit Hün, Damdın Hün, Enzak Çagırıkçı) seçilmiştir. Toplantıya katılmadığı halde Sodnam Balçır ve Tonmit Hün hükûmet üyeliğine getirlimiş, bunlardan Sodnam Balçır 1923 yılında Moğolistan’dan dönerken Tes-Hem ırmağına düşerek ölmüştür.8

Lenin yönetimindeki Sovyet hükûmeti, Tuva hükûmetine 14 Eylül 1921 tarihli bir kutlama mesajı gönderir. Mesajda ekonomik, politik ve kültürel alanlarda gereken yardımların Tuva hükûmetine verileceği bildirilmektedir.

Böylece 1921 yılında, dış işlerinde Sovyetlere bağımlı da olsa, iç işlerinde bağımsız olan Tannu-Tıva Cumhuriyeti kurulmuş oldu. Tannu-Tıva adı daha sonra Tıva Arat Respublika (Tuva Halk Cumhuriyeti) olarak değiştirildi. Tuva Halk Cumhuriyeti’nin (THC) kuruluşundan itibaren Tuva’daki gelişmeler devamlı Rusya yanlıları lehine oldu. Ruslar başlattıkları eğitim kampanyasıyla binlerce insanı yetiştirdiler. 1920’lerin sonunda bu kişiler THC yönetiminde etkili olmaya başladılar. Ama Tuva milliyetçilerinin tam anlamıyla yok edilmesi için daha epeyce uğraş vermeleri gerekiyordu.

1930’lu yıllara kadar Tuva’da okuma yazma bilenlerin oranı çok düşüktü. Belgeler ya Moğolca ya da Rusça olarak yazılıyordu. 28 Haziran 1930’da Lâtin harfli Tuva alfabesi kabul edildi. Bu karar “Ünen” adıyla Moğolca çıkan gazetede yayınlandı. Ünen gazetesi Ocak 1931’den itibaren Şın (Gerçek) adıyla ve Tuva Türkçesiyle yayımlanmaya başlandı. Bu gazete günümüzde yayın hayatını sürdürmektedir. Tuva alfabesi birkaç harfi dışında Türkiye Türkçesinin alfabesine benziyordu. 8 Temmuz 1941 tarihinde Tuvalılar: “Devrimci kültürü geliştirmek ve SSCB’nin halklarının sosyalist kültürüne yakınlaştırmak, millî Tuva alfabesini ve edebî dilini yeni yüksek seviyeye çıkarmak ve işçi kitlelerini Markisizm Leninizm bilgileriyle iyi şekilde donatmak.”9 amacıyla bugün de kullandıkları, Kiril harfli Tuva alfabesini kabul ettiler. 1990’lı yıllarda Tuva’nın eski Lâtin kökenli alfabesini dönüp dönmemesi konusunda ciddî tartışmalar olmuştur.

1931-41 yılları arasında Tuva’daki okul sayısı 7’den yetmişe, öğrenci sayısı 450’den 4087’e, okullaşma oranı %7’den, %55’e ulaştı.10

1988-89-90 yıllarında SSCB’de Stalin zamanında yapılan yargılamalara yeniden bakılmış, iki milyon davanın hatılı olduğuna karar verilmiş, ancak 20 bin kadar dosyada suçlamalar haklı görülerek aklama yapılmamıştır.11 Bu demektir ki SSCB kaynaklarına göre, Stalin döneminde Rusya’da görülen davalarda ancak %1 oranında gerçek anlamda suçlular cezalandırılmıştır. Esasen SSCB’de Stalin’den sonra nispî bir yumuşama görülür. Altmışlı yılların başında bazı davalara, sonuçları kamuoyuna açıklanmasa da, yeniden bakılmış ve suçlanıp öldürülenlerin çoğu beraat ettirilmiştir.

1930’lu yılların sonuna gelindiğinde Tuva komünistleri “ağabeylerinin” yardımlarıyla iktidarda iyice güçlenmişlerdir. Ancak hâlâ aykırı sesler yüksek mevkilerde bazı yerleri işgal etmektedirler.

13 Ekim 1938 tarihinde Tuva Yüksek Mahkemesi aşağıda isimleri ve meslekleri yazılı dokuz kişi hakkında yetmiş iki saat içinde ateşli silâhla öldürülme kararı verir. Bu karar Bölge Meclisi’nde Seren ve Sonam’ın cezaları 8’er yıl mahkumiyete çevrilerek onaylanır ve ölüm cezaları uygulanır. Ölüm cezası verilen kişiler: Sat Çürmit-Dajı (Bakanlar Kurulu Başkanı), Adış-Tuluş Hemçik-ool (Halk Meclisi Başkanı), Oyun Tançay Çaranday (Tuva Bankası Başkanı), Kara-sal Birihley Oruma (Yüksek Mahkeme Üyesi), Küjüget S. Arapay (Tuva Devrimci Askerler Başkanı), Sat Lopsan Bazır-ool (Tuva Ticaret Bakanı), Hovalıg Totkan Sonam (Devlet Basım Merkezi Başkanı), Oyun Sengijik (İç işleri bakanı ve Baş savcı), Kuular Sungar-ool (Tuva’nın Moğolistan elçisi), Küjüget Seren (Askerî Komiser).12

Mesleklerinden de anlaşılacağı gibi ölüm cezasına çarptırılanlar Tuva’nın üst düzey yöneticileridir. Peki bu insanlar hangi suçu işlediklerinden dolayı cezalandırılmıştır. Bunları da arşiv belgelerinden öğreniyoruz. Hepsinin ortak ve en önemli suçu “Kontr” (karşı), “Kontrrevolyutsioner” (karşı devrimci) oluşudur. Arşiv belgelerinden öğrendiğimiz suçlamaların bazıları şu şekilde sıralanabilir: 1. Tuva’yla Moğolistan’ı birleştirerek, bu birleşik devleti Japonya’ya bağlamaya çalışmak. 2. Japonya’ya bağlı bir krallık kurmaya çalışıp, buna karşı çıkanları silâhla öldürmeyi plânlamak. 3. Tuva Halk Cumhuriyeti’ni ve Moğolistan Halk Cumhuriyetini Feodal yapısına geri getirmeye çalışmak. 4. Japonya’nın yardımıyla hükûmeti, bakanları düşürerek, kendi yandaşlarını onların yerine getirmeye çalışmak. 5. Hükûmetle mücadele etmek için kam, lâma ve feodalleri organize etmek. 6. Toka’nın başkanlığındaki yöneticileri öldürücü terör yöntemleri kullanarak ortadan kaldırmaya çalışmak. 7. Sovyetler Birliğiyle ilişkileri keserek, Rusları Tuva’dan atıp yerlerine Kore, Çin, Japon gibi toplumlardan insanlar almayı düşünmek. 8. Sovyetler Birliğiyle ekonomik ilişkileri keserek, Japonya’yla ilişkiyi geliştirmeyi plânlamak 9. Tuva’nın Moğolistan’la olan sınırını kaldırarak, Sovyetlerle olan sınırını sağlamlaştırmaya çalışmak.13

Dava sırasında devrin komünist yöneticileri de kendi görüşlerini “kontr”larla daha önce olan ilişkilerini ve bu kişilerin kötü niyetli oluşlarını anlatırlar. Bunların başında devrin (Tuva tarihinin) bir numaralı adamı S. Toka vardır. Toka, Tuva Devlet Bankası Başkanı Dançay’ın suçlarını anlatırken; “…karşı devrimci Dançay 1936 yılında kendi arkadaşı Sançaa’ya Tuva Halk Cumhuriyeti’nin politik yönünü anlatırken ‘Tuva’nın günümüz hükûmeti, kapitalist de değil, sosyalist de değil, adlandırmak gerekirse ad vermeye gerek yok. İkisinin arasında olabilir. Küçük burjuvazinin hükûmeti demeye gerek yok. Gerçekte bizde feodal yoktur, feodalizm eskiden varmış… Bizde, Tuva’da işçi, feodal, lâma, kam diye bir şey yok. İşçi de olsa, feodal de olsa bizde

fark etmez, hepsi aynı’ demiş”14 şeklindeki sözlerini kullanır.

Belgelerden ölüm cezalarını veren savcının son sözlerine bakalım: “…Yukarıda sayılanlar intikamı bitmeyen halk düşmanlarıdır. Tuva’nın özgür yurdunu doğunun emperyalist devletine (Japonya E. A) koloni yaparak, işçi halkı, mutluluğundan, zengin kültüründen ayırarak, malını mülkünü elinden alıp, feodalizmin düşünceye sığmayan zulmüne sokmak için çaba göstermişlerdir. Bunları gerçekleştirmek için; silâhlı, çapulcu, katil çeteleri oluşturmayı plânlamışlardır. Bunlar, özellikle bütün dünya işçi halklarına, sıcak güneş olup aydınlatan, ısıtıp duran, anne-baba olan Sovyetler Birliği’nden Tuva’nın halkını ayırmaya çalışmışlardır. Bu suçların cezası Tuva kanunlarının 10, 11, 12, 13. maddeleri gereği ölümdür. Bunların malları kanun gereği devlete geçecektir.”15

1962-63 yıllarında bu davaya yeniden bakılmıştır. Yapılan yeniden yargılamada: “Sat Çürmit Dajı ve arkadaşlarının karşı devrimci komite kurdukları yolundaki iddiaların herhangi bir belgeyle ispatlanmadığı, suçlamada ortaya konan delillerin, sosyalist kanunlara aykırı olarak, sahte olduğu ve yargılamayı yapanlar tarafından düzenlendiği ortaya çıkarılmış, 13 Ekim 1938 tarihili Tuva Halk Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesinin kararının iptaline” karar verilmiştir.16

1930-40’lı yıllarda Tuva’da sadece bu dava olmamıştır. Binlerce kişi aynı akıbete uğramıştır. Öldürülenler ölüp kurtulmuş, asıl cezayı onların geride bıraktığı çocukları, aileleri, akrabaları çekmiştir. Onlar her zaman “kontr” damgasıyla yaşamışlar, işlerini, mallarını kaybetmişler, bazıları yaşadıkları yerleri terk ederek adlarını değiştirmişler, kimliklerini saklamak zorunda kalmışlardır.

O devirde devlet büyüklerinin şoförlüğünü yapan Oorjak Lama hatıralarını anlatıyor: “1937 yılında korkunç yıllar başladı. Oyun Polat (devrin yerel meclis başkanı E. A) Moskova’ya gidip geldikten sonra, Oyun Dançay’ı yakalatıp hapsettirdi. THC’ni Japonya’ya satmayı düşünüyor diye Darjay’ı ve Hemçik-ool’u da yakalattı, meseleyi hâlletmek için Tuva parlamentosunun sabahlara kadar çalıştığını şimdi hatırlıyorum. Sokakta yürüyen insanları oturtup yakalıyor, sonra da hapsediyorlardı… Halk düşmanı diye öldürülen yöneticileri, herhangi bir art niyeti olmayan, halkını seven insanlar olarak düşünüyorum…”17

1930’lu yılların sonunda Tuva’da artık komünistler iş başındaydı. Bu arada İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. 22 Haziran 1941’de THC’nin Yüksek Meclisi: “Tuva halkı ve onun devrimci hükûmeti, Sovyet halkının faşist saldırganlara karşı mücadelesi ve zaferi için, bütün gücü ve kaynaklarıyla yardımcı olmaya hazırdır.” görüşünü açıkladı. Halktan on milyonun üzerinde para toplanarak Sovyetler Birliği’ne gönderildi. 50 binin üzerinde at, çok miktarda giyim eşyası ve yiyecek yardımı yapıldı.18 Savaşa gönüllü katılan Tuvalar da vardı.

17 Agustos 1944 tarihinde Tuva Meclisi: “23 yıllık Tuva Rusya ilişkilerinde görülen gelişme ve asırlara dayanan (Ruslarla Tuvalıların karşılaşmaları henüz bir asrı bile doldurmamıştı. E. A.) Tuva Rus dostluğunun gereği olarak, Tuva’nın Sovyetler Birliğine katılma isteğini bildiren kararını kabul etti. Bu kararı Sovyetler Birliğinin Yüksek Şurasına bildirmek üzere S. Toka, A. Çımba, O. Lopsançar görevlendirildi”19

Sovyetler Birliği Meclisi isteği görüştü ve şu kararları aldı:

1. Tuva Meclisi’nin, Sovyetler Birliğine katılma isteği kabul edilmiştir.

2. Federasyonun Yüksek Şurası’na, Tuva’nın otonom bölge olarak kabul edilme isteği bildirilecektir.

3. Sovyetler Birliği anayasasının 35. maddesi gereği Tuva’dan, Sovyet Yüksek Şurası’na milletvekili seçimleri 1945 yılının Nisan ayında yapılacaktır.

4. Tuva’daki faaliyetleri yürütmek üzere Sovyet Halk Komiserliği görevlendirilmiştir. Ekonomik ve kültürel gelişmeyi sağlamak için maddî yardımlar yapılacaktır.

20 Nisan 1945’te yapılan seçimlerde; S. Toka, A. Çımba, L. Çadamba, K. S. Kudajı ve O. A. Serenman Sovyek Yüksek Şurası’na Tuva milletvekili seçildiler.20

Böylece, bağımsız Tuva Cumhuriyeti’ni, Japonlar’a bağlamaya çalışmakla suçlayarak binlerce kişinin ölümüne sebep olan Salçak Toka, kendi elleriyle ülkesini Sovyetler Birliğ’ine katarak amacına ulaşmış oldu. Tuvalar arasında, 1990’lı yıllara kadar, “TOKA” kelimesinin açılımı; “Tıvaları Oruslara Katıştıran Arat” (Tuvaları Ruslara Katan İşçi) olarak yapılıyordu. 1990’lı yıllardan sonra ise “Tıvaları Oruslara Katıştıran Aşak” (Tuvaları Ruslara Katan Bunak) şeklinde yapılmaktadır.

1960’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nde yeniden yapılanmaya gidildi. 10 Ekim 1961’de Yüksek Şura kararıyla Tuva Otonom Bölgesi, Tuva Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yapıldı. 17 Aralık 1961’de yapılan seçimlerde 69 Tuva, 31 Rus, Tuva Meclisi’ne milletvekili seçildi. 10-11 Ocak 1962’de SSCB devlet nişanının, Tuva devlet nişanı olmasına ve üzerine Tuvinskaya ASSR (Tuva Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) yazılmasına, SSCB bayrağının Tuva bayrağı olmasına ve üzerine Tuvinskaya ASSR yazılmasına karar verildi.

1970 yılında Tuva’nın en büyük sanayi kuruluşu olan asbest farikası, ülkenin batısındaki Akdovurak ilçesinde açıldı. Bu fabrika teknoloji eskiliği ve üretilen asbestin ihraç edilememesi üzerine 90’lı yılların başında kapandı.

1960-70’li yıllarda Tuva’da, Tüm SSCB’ye koşut olarak, eğitim, sağlık hizmetlerinde, hayat şartlarında iyileşmeler görüldü. Buna karşılık herkes aynı dünya görüşüne sahipti, sahip olmak zorundaydı. Günün şartları zor olsa da, bütün dünya vatandaşları bir gün birleşecekti. Herkes aynı dili konuşacaktı. Bu dil açıkça söylenmese de Rusçaydı ve Sovyetler Birliği vatandaşları gerçekten de, kendi dillerini bir yana bırakıp, bir dili konuşur oldular.

1990’lı yılların başında Sovyetlerin çöküşüyle Tuva 70 yıl öncesine geri döner gibi oldu. Ancak 70 yıl öncesinde çoğu çadırlarda yaşayan Tuva halkı artık yerleşik hayata geçmişti. Bazı değerlerini değiştirmiş, bazılarının yerine yenilerini koymuş, bazılarını ise tümüyle kaybetmişti. Okuma yazma oranı yükselmiş, Tuvalılar kendilerine ait bir “yazı dili”ne sahip olmuşlardı. Bu Tuvalıları diğer akrabalarından ayrı bir millet olarak yaratma çabalarının ürünü olsa da, aynı zamanda kendi değerlerini ayakta tutmaya yarayan bir araç da olabilirdi. Öyle de oldu. Günümüzde yüzlerce Tuva yazar, şair ve bilim adamı bu dille eserlerini kaleme almakta ve Tuva kültürünün değerlerini korumak için Tuva Türkçesi bir araç olarak kullanılmaktadır.

Sovyetlerin çöküşüyle Tuva’da, ikinci kez, anayasa yapma çalışmaları başladı. Eylül 1991 tarihinde Tuva ASSR adı, Tuva Respublika’ya (Tuva Cumhuriyeti) çevrildi. İlk defa gerçek anlamda, halkın katılımıyla, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve meclis seçimleri yapıldı. 1992 yılının 15 Martı’nda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini, oyların %83’ünü alan Şerig-ool Dizijikoviç Oorjak kazandı.

Ş. Oorjak, cumhurbaşkanı seçildikten sonra, göreve başlama töreni sırasında, milletvekilleri ve davetliler huzurunda gerek Tuva’nın, gerekse de Rusya’nın geleceği hakkındaki düşüncelerini açıkladı: “…Demokrasi açık, aydınlık yol. O, halkın sesi, hâkimiyeti; modern reformların yüksek başarısıdır. Demokrasiyi korumamız, geliştirmemiz gerekir. Demokrasiyi geliştirerek sağlamlaştırmamız bizim gerekliliğimizdir. Yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı birbirinden çabucak ayırmalıyız. Yürütmenin, cumhurbaşkanından, köydeki belediye başkanına kadar, yeni sistemini geliştirmeliyiz. Reformları tecrübeli yöneticilerle gençleri birleştirerek yapmalıyız. Cumhurbaşkanın hâkimiyeti diktatör gibi kullanmaması için demokrasiyi güçlendirmeliyiz… Kendi tarihimize tüküremeyiz. Atalarımız iyi de kötü de çok şeyleri yapmışlar. Tarihimizin bütün iyi, aydınlık ve kahramanlık yönlerini alır, onlara dayanırız. Fakat bütün yanlışları, özellikle kanun tanımaz, insan sevgisinden uzak ve insan özgürlüğüne aykırı bütün şeyleri bundan sonra atmamız gerekiyor… Tuva parlamentosunun 1944 yılında, geleceğini Rusya’yla birlikte belirleme kararının sonuçlarına saygı duyuyorum. Yeni demokrat Rusya’nın devlet yapısında, federatif cumhuriyetlere daha çok bağımsızlık verme yolundaki çabalarını destekliyoruz. Özellikle ticarî alanda, ticaretin dış ülkelerle federe cumhuriyetler tarafından geliştirilmesi yolundaki çabaları olumlu buluyoruz…

Tuva’nın devlet bağımsızlığı, onun bütün zenginlikleri, çok uluslu yapısında yer alan herkesi içine alır. Büyük filozofun söylediği ‘Toprağı çiftçilere, fabrikaları işçilere, hâkimiyeti halka’ felsefesini hayata geçirmeliyiz… Ticarete geçmek, bu ekonominin bir sistemden diğerine geçmesi anlamına geliyor, kolay değildir. Başkalarının beslemesiyle hayatını sürdürmeye devam edenler için, ticaret uyarıcı bir meltem, ayıltacak soğuk su olacaktır. Ticarete geçmemiz gerekir.”21

Ş. Oorjak, 16 Nisan 1997 tarihinde yapılan seçimlerde %70 oy alarak ikinci kez Tuva cumhurbaşkanlığına seçildi. En yakın rakibi Tuva Parlamento Başkanı K. Biçeldey %10 oy aldı.

21 Ekim 1993 tarihinde 116 maddelik yeni Tuva Anayasası kabul edildi. Bu anayasa daha sonraki yıllarda Rusya ve Tuva Cumhuriyeti arasında gerginliğe yol açacak maddeler içeriyordu. Anayasa’nın 1. maddesi: “Tuva Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu bünyesinde bulunan demokratik devlettir. Federasyon antlaşmasını temel alarak, Tuva Cumhuriyeti’nin bütün halkının referandumu esas alınarak kendini yönetebilir ve Rusya Federasyonu bünyesinden çıkabilir… Devletin var olma temeli, kendi sınırlarına, tabiat zenginliklerine, devlet yapısına, iç ve dış politikasını belirleme yetkisidir. Tuva Cumhuriyeti’nin yetkileri ve vazifeleri, kendi rızası olmadan değiştirilemez. Cumhuriyet anayasasında kanunlaşmış yetkiler ve vazifeler Tuva Cumhuriyeti’nde seçilmiş yetkili kişilerin üçte ikisinin çoğunluğuyla yapılır. 2. Maddesi: Rusya Federasyonu’ndaki farklı durumlarda, politik veya devlet krizi zamanında, Tuva Cumhuriyeti sınırlarında, Cumhuriyet’in anayasası ve kanunları güçlüdür.” 33. Maddesi: Tuva Cumhuriyeti’nin dili Tuva dilidir. Tuva Cumhuriyeti’nde Rusça bütün Federasyonun dili olarak kabul edilir. Resmî yerlerde Rusça, Tuva diliyle denktir.”22

Anayasanın 1. maddesi, Rusya Federasyonu’na bağlı olmayı kabul etmekle birlikte, Tuva Cumhuriyeti’ne, halkın referandumuyla, bağımsızlığını ilân etme yetkisi

veriyordu. Tuvalılar kendi ülkelerinde yaklaşık %70’e varan nüfuslarıyla diğer cumhuriyetlerden farklılık gösteriyordu. Bu durum Rusya Federasyonu’nca kabul edilemezdi. Ülkedeki askerî güçlerin kimin emri altında bulunduğu gibi bazı problemler de anayasada yeterince belirgin değildi. Anayasa’nın, Rusya Federasyonu Anayasası’yla uyumsuzluk gösteren 13 maddesinde 27 Eylül 1996 tarihinde bazı değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerle arada çıkacak sorunların çözümünde mahkemelere daha çok yetki verilmesi kararlaştırıldı.

SSCB’nin çöküşüyle Tuva’da iki görüşü savunanların öne çıktığını görüyoruz. Bunlardan ilki, daha ılımlı ve Rusya Federasyonu içerisinde daha fazla kültürel hakların elde edilmesini, ticaretin dış ülkelerle serbest bir şekilde yapılmasını sağlayacak kanunların düzenlenmesini isteyenler. İkincisi ise Tuva’nın bağımsız bir devlet olmasını isteyenler. Birinci grupta yer alanların lideri sayabileceğimiz Ş. Oorjak, Tuva halkının büyük çoğunluğunun desteğiyle (%83, %70 oy oranlarıyla) iki kere cumhurbaşkanı seçilmiştir.

İkinci grupta yer alanların liderliğini ise başlangıçta bir Tuva milliyetçisi olan K. Biçeldey yapmıştır. 90’lı yılların başında kurulan “Hostug Tıva Frontuzu” (Bağımsız Tuva Cephesi) 27 Nisan 1997 tarihinde yapılan toplantısında, adını korumakla beraber amacını “politik hareket” olarak değiştirmiştir. Kuruluşun görülen değişikliklerin sebebini, eski ve yeni amaçlarını Hostug Tıva Başkanı Vladimir Orus-ool şu şekilde açıklamaktadır: “…80’li yılların sonunda ve 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nde açıklığın ve demokrasinin başlamasıyla birlikte, çeşitli halkların egemenlik duyguları kabardı, kendi kültürlerini (dinleri, dilleri, bilimleri, yaşama şekilleri, gelenekleri, sanatları) geliştirmenin güçlü adımlarını atmaya başladılar. O zaman Tuva’da, diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi, çağdaşlaşmanın yolları araştırılmaya başlandı. Diğer ülkelerdeki milliyetçi cephelerin programları araştırılarak Tuva’da da benzer bir teşkilat kuruldu. O zamanki milliyetçi cephenin yaptıklarını genel hatlarıyla doğru buluyorum… Ancak o zamanın söylemleri, yapılan işler, bu gün ihtiyaç olmaktan çıkmış olabilir. Çünkü devlet farklılaştı, Komünist Sovyetler Birliği yerine, demokrat Rusya Federasyonu kuruldu, o zamanın sorunları ortadan kalktı. Günümüzde çağdaşlaşmış, demokrat Rusya içerisinde bulunup, devletlerle, cumhuriyetlerle, bölgelerle birlikte çalışarak Tuva’yı geliştirmenin yollarını aramak birinci mesele… 27 Nisan 1997 tarihinde yaptığımız toplantıda Hostug Tuva’yı, Milliyetçi cepheden, politik harekete dönüştürdük. Adını değiştirmedik, çünkü Tuva anayasanın yardımıyla, kötü hayat şartlarından, ırk ve inanç ayrımından, savaştan ve düşmanlıktan ayrı durmalıdır. Bundan başka Tuva, halkının gelişmesi, hayat şartlarının eşitlenmesi ve zenginleştirilmesi yolundaki engellerden özgür olmalıdır. Hostug Tıva’nın anlamı budur… Bizim amacımız Tuva insanın zengin ve mutlu olmasıdır. Ne zaman Tuva insanı zengin ve mutlu olursa ülkemiz de zengin olacaktır…”23

1990’lı yılların sonunda, başlangıçta Tuva’nın bağımsız olmasını isteyen pek çok kişinin bu düşüncelerini değiştirdikleri veya yumuşattıkları görülmektedir. Hostug Tıva başkanı V. Orus-ool’un sözlerinden bu açıkça görülmektedir. Tuva Meclis başkanı K. Biçeldey de fikirlerinde “yumuşama” olanlardan Biridir. “1990’lı yılların başında Tuva’nın bağımsızlığı için milliyetçi cepheyi kuranlardan biri olan Biçeldey, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikincisinde Ruslara yakınlaşmaya çalışmışsa da, eski sicilinden dolayı, gerekli desteği alamamıştır.”24

21. Yüzyılda Tuva’da


Neler Olacak?

Son on yılda Tuva’da bulunan Ruslarla Tuvalılar arasında zaman zaman ciddî sayılabilecek etnik huzursuzluklar yaşanmıştır. Moskova bu durumdan rahatsızlığını defalarca dile getirmiş ve yerel yöneticilerle çeşitli görüşmeler yapılmıştır. Bazı cinayetlerin “etnik problemlerden” ortaya çıkıp çıkmadığı konusunda Ruslarla Tuvalılar arasında görüş farklılıkları olmakla beraber, iki toplum arasında her şeyin yolunda olduğunu söylemek güçtür. Bu gerginliğin hangi yöne gideceğini gelecekte öğreneceğiz.

Tuva’nın bağımsızlık yolunda, 2002 yılında, 1992’den daha ilerde olduğunu söylemek güç. Cumhurbaşkanı Ş. Oorjak’ın göreve başladığı zaman en çok üzerinde durduğu, Tuva’nın ekonomik olarak kendine yeterli düzeye getirilmesi yolundaki çabaların sonuç verdiği söylenemez. Tarihî kültüründe tabiatla barışık, onun verdikleriyle (hayvancılık, avcılık…vb) hayatını sürdürmeyi öğrenmiş Tuva toplumunun birdenbire ticareti öğrenmesi elbette kolay değil. Bu yüzdendir ki günümüzde Tuva’da, ticaret büyük ölçüde Ruslar tarafından yapılmaktadır. Tuva ticarî ilişkilerinde %90 oranında Rusya’ya bağımlıdır. Bütçesinin büyük bir bölümü merkezî hükûmet tarafından karşılanmaktadır. Tuva’nın kendi kaderini belirme yolundaki çabaları, kendisinden çok Rusya Federasyonu’nun geleceğine bağlı. Kafkaslar’daki cumhuriyetlerin Rusya Federasyonu içerisindeki durumu Tuva’yı da doğrudan etkileyecek. Rusya Federasyon’un ekonomik gelişmesi ve bunun topluma yansıması, cumhuriyetlere tanıyacağı

daha fazla kültürel haklar, Tuva’nın da Federasyon içerisinde kalma sürecini uzatacak gibi görülüyor. 11 Eylül olayının, Rusya Federasyonu’nu, kendi içerisinde bağımsızlık talebinde bulunanlara karşı daha güçlendirdiği herkesin bildiği bir gerçek.

Tuva Rusya Federasyonu dışında sadece Moğolistan’la sınırlara sahip. Bu da dışarıya açılımın, ticarî ilişkileri geliştirmenin en çok bu ülkeyle yapılmasını gerekli kılıyor. Tuva ile Moğolistan arasında yüzyıllara dayanan bir ilişki var. Gerek kültürel, gerekse tarihsel olarak pek çok ortak noktada birleşen bu iki dost ülke, üretimleriyle de benzerlikler gösteriyor. Her ikisinin de ana geçim kaynağı hayvancılığa dayalı. Üretim mallarının benzerliği iki ülke arasındaki ticaretin sınırlı kalmasına sebep oluyor.

Çin’in, sahip olduğu nüfus ve üretim gücüyle bütün Orta Asya’yı olduğu gibi, gelecekte, Tuva’yı da etkileyeceği bugünkü durumdan anlaşılıyor. Çin, büyüme sürecini aynı oranda devam ettirmesi durumunda, Rusya ile Çin arasındaki mücadele, 19. asrın sonunda olduğu gibi, yeniden başlayacak. Daha şimdiden Sibirya’da, Çinlilere ve Çin üretimi mallara, hemen her yerde rastlamak mümkün.

Tuvalılar, Sovyet rejiminin yoğun baskısına karşı korudukları kültür değerlerini, gelecekte de koruyup geliştirecekler. Tuva insanının başka hiçbir toplumda görülmeyecek derecede yüksek olan yurt sevgisi, tabiatla barışık yaşamaya dayalı hayat felsefesi onları her zaman kendi yurtlarının sahibi kılacak. Temiz ve zengin tabiat kaynakları, gelecekte ulaşım imkânlarının daha da gelişmesiyle, Tuva’yı turizm açısından cazip hâle getirecek. Dışarıya, özellikle Türkiye’ye, eğitim için gönderdikleri gençler Tuva’nın çağdaş dünya ile bağlarını kurmada ve geliştirmede yardımcı olacak.

Biz Türkiye Türkleri, köklerimizin Yenisey kıyılarında yattığını belki bir gün anlayacağız ve o köklerin kurumaması için, onlar kadar olmasa da, çaba göstereceğiz. Tuva kültürü, Tuva tarihi, Tuva toprağı Tuvalıları olduğu kadar, bizim de tarihimizi aydınlatacak, geleceğimize yol gösterecek.

1 Eberhard, W, Tobalar Etnik Bakımdan Hangi Zümreye Girer, AÜDTCFD I, S 2. 1943, s. 19-30.

2 Katanov, N, F, Bilimsel Eserlerinden Seçmeler, Türksoy, Ankara, 2000, s. 199.

3 Mannay-ool, M, Homdu Dayını, Ulug-Hem 1/1998, Kızıl, s. 127-140.

4 Uroyakov, S, Kızıl Hooraynı Ündezilep Turguskanı, Ulug-Hem, 1992, S. 2, s. 137-150.

5 Oçur, V, Tahdı-Tıva Ulustuh Ündezilekçi Ulug Huralı Ulug-Hem, 1991, S. 77, s. 150-160.

6 Oçur, V, a.g.m., s. 151.

7 Mannay-ool, M, D, İstoriya Tuvı 9, Kızıl, 1996, s. 77-78.

8 Oçur, V, a.g.m., s. 159.

9 Sat, S. Ç, Tıva Dıldı Şinçilep Kelgeninin Töögüzünün Oçerigi, Kızıl, 1964, s. 47.

10 Mannay-ool, M, D, a.g.e., s. 89.

11 Ulug-Hem, Kızıl, 1990 S. 75, s. 3.

12 Töögü Dokumentileri, Ulug-Hem, Kızıl, 1990, S. 75, s. 55.

13 Töögü Dokumentileri, Ulug-Hem, Kızıl, 1990, S. 75, s. 7-8.

14 Töögü Dokumentileri, Ulug-Hem, Kızıl, 1990, S. 75, s. 22.

15 Töögü Dokumentileri, Ulug-Hem, Kızıl, 1990, S. 75, s. 54-55.

16 Agartıışkın Dokumentileri, Ulug-Hem, Kızıl, 1990, S. 75, s. 127-129.

17 Lama, O, Çolaaçının Saktıışkını, Ulug-Hem, Kızıl, 1990, S. 75, s. 107.

18 Mannay-ool, M, D, a.g.e., s. 101.

19 Mannay-ool, M, D, a.g.e., s. 119.

20 Mannay-ool, M, D, a.g.e., s. 121.

21 Prezident Ş. D Oorjaktın Çugaazı, Ulug-Hem, Kızıl, 1992, S. 3, s. 5-12.

22 Tıva Respulikanın Konstitutsiyazı (Ündezin Hooyluzu) Kızıl, 1993, s. 4-16.

23 Ergi Atta Çaa Utka Ulug-Hem, Kızıl, 1988, S. 1, s. 141-148.

24 Dravis, M. a.g.m.



Tuva Şamanizmi / Dr. Eva Jane Neumann Fridman [p.180-188]

Dr. Eva Jane Neumann Fridman

Braun Üniversitesi Antropoloji Bölümü, Dünya Dinleri Araştırmaları Merkezi (CSWR) / Kanada

Önsöz


1937’den önce Tuva’da 700’den fazla, daha doğrusu 725 etkin şaman vardı. Pragmatik deyimle, şaman, köyde bilgi sahibi tek kişiydi. Günümüzde, yerli Tuvaların sayısı 210.000 olmasına rağmen, sadece 37 şaman kalmıştır. İnanıyorum ki eski kültürümüzün antik kaynakları, manevî kültürümüz, Tuva şamanizmi yeniden doğacaktır. Bu gelenek bizim antik kaynağımızdır. Çünkü Tuva şamanları, şaman ayinlerini ve şaman şarkılarını her zaman ana dillerinde söylemişlerdir. Şamanist inanç, kendisiyle birlikte doğduğumuz antik inançtır” (Kenin-Lopsan 1996, Kenin-Lopsan 1997: 133).

“Roza’ya, Tuva’da neden bu kadar çok şaman olduğunu sordum. Birçok ruh olduğundan birçok şaman vardır dedi. İnsanlar bu ruhlarla her zaman karşılaşabilir. Koyun güderken insanlar dünyanın ve doğanın alt düzeydeki ruhlarıyla karşılaşabilir. Dünyanın ve dağların birçok ruhu vardır ve şimdiye kadar olduğu gibi, dağlardan yardım istemek için çok ayin yapılırsa ruhlar güçlenir. Yurt, mevsimden mevsime başka yere taşınır. Bahar, yaz, sonbahar ve kış mevsiminde büyük adak törenleri yapılır. Ayinler, sığırların, koyunların, ineklerin ve atların ya da iyileşmeye ihtiyacı olan hasta hayvanlar ya da insanların sağlığını temin etmek için yapılır; ayinler, avları verimli olsun diye, taygaya gidip avlanmadan önce avcılar için yapılır. İnsanlar ruhlara ayin yapılmasını isteyebilirler ya da bunları kendileri yaparlar. Ruhlardan yardım istendiğinde, o kişinin o ruhlara inandığı anlamına gelir bu inanç, dedi Roza, ruhları güçlü kılar, onlara güç verir” (Fridman 1998: 266-267).

Tuva’daki ruhların insanlara ve şamanlara açık olduğuna inanılır, çünkü insanların ruhlara inandığı ve onlara açık olduğu güçlü ve geleneksel bir inanç sistemi bulunmaktadır. Tuvaların ve ruhların içiçe geçmiş bu ilişkisi doğada ve insanların yaşadıkları her yerde bulunur ve bunun neticesinde, Tuva halkının inanç sisteminin ruhları ayakta tutan sürekli gücü Tuva’nın kendisine özgüdür.

Tuva’nın Tarihi ve Coğrafyası

Tuva, Asya kıtasının merkezinde bulunur; Tuva’nın başkenti Kızıl’da Yenisey nehri kenarında bulunan kocaman bir küre bu gerçeği hatırlatır. Tuva, güney sınırları Moğolistan’a bitişik, Rusya Federasyonu’na dahil bir cumhuriyettir. 170.500 km2’lik alanıyla, kuzeydoğu, kuzey ve kuzeybatıda Sayan sıradağlarıyla çevrili olan Sayan-Altay yaylalarının bir parçasıdır. Batı yakasında, Sayan sıradağları Altay dağları bölgesine bitişiktir. Güneybatı sınırında Tsagan-Shibetu’nun yüksek zirveleri ve Chikhacheva sırtları ve Kızıl’ın güneyinde Tannu-Ola sıradağları vardır. Bundan dolayı Tuva, yüksek dağ sıralarıyla çevrili, ekoloji ve tecritin ekonomik ve siyasal yaşamını belirlediği geniş bir bozkır havzasıdır. Tuva’da çok sayıda nehir vardır, en önemlileri Kızıl’da aşağı ve yukarı Yenisey olarak iki kola ayrılan Yenisey ve Batı Tuva’yı geçerek Yenisey’e katılan Kemchik’tir. Doğu Tuva’da çok sayıda göl vardır ve aynı zamanda, Sibirya melezçamı, sedir, huş, köknar ve gümüş köknar ağaçlarından oluşan Tuva ormanlarının %60’ından fazlası bu bölgede bulunur. Bu taygada (Büyük Orman) rengeyiği de dahil olmak üzere çok sayıda hayvan vardır. Bu bölgede sadece Tuva nüfusunun %5’i yaşar ve çoğunluğu avcı ve rengeyiği üreticisidir.

Tuva’nın batısında bozkır bölgesinde bitki

örtüsü değişim gösterir; Moğolistan’ın kumluk çoraklıklarına sınırı olan güneybatıda Mongun-Tayga’da iklim kuraktır ve bitki örtüsü zayıftır, fakat nehir vadileri etrafındaki bölgelerde bitki örtüsü zengindir ve atları olduğu kadar öteki pastoral hayvanları da geçindirebilir. Batı Tuvalılar geleneksel olarak sığır, koyun, keçi, at ve deve sürülerini otlatmaya dayanan ekonomileri olan göçebe bir topluluktur. Arazi ve iklim koşullarına epeyce bağımlılardır. Sürünün ihtiyaçlarına göre mevsimden mevsime başka yere taşınan, kafes çerçeveli, keçe kaplı yurtlarda yaşarlar. Sovyetler döneminde Tuvaların çoğu “kolektifleştirilmişler” ve köylerdeki evlere taşınmışlardı; fakat 1991’den beri kırlara doğru yavaş bir hareketlilik ve doğaya dönüş görülmektedir.

Tuva, 1911’e kadar, Tuva yönetimsel yapısına da yansıyan feodal-askeri çizgide örgütlenmiş olan Çin Mançu İmparatorluğu’nun egemenliği altındaydı. Ülke, koşon denilen dokuz büyük yönetimsel birime ve onlar da sumon denilen birimlere bölünmüştü. Her Tuvalı, aslında bir toprak parçasına değil, Mançulara kürk vergisini ödemesi amacıyla, belirli bir koşona ve sumona bağlıydı.

Vainshtein (1980: 238), ondan önceki bilim adamlarının, Tuva halklarının ekonomisinin ve sosyal yapısının altında yatan, akrabalığa dayalı toplumsal geleneklerin önemine dikkat çektiğini söyler. Bununla beraber aşiret yapısı zamanla zayıflamıştır. Araştırmacılar, 1930’larda Todjin aşiretinin (Tuva’nın doğu bölgesi) tüm üyelerinin baba tarafından sëëk tërel’ini (kemik akrabalığı) bildiklerini, fakat 1950’lerde bilen sadece yaşlı bir adamın kaldığını bulmuşlardır. Aşiret hakkındaki bilgi, inanç sisteminin pratiğe geçirilmesinde, özellikle de aşiretin ve doğanın ruhları için yapılan grup ayinlerinde yararlıdır. Sëëk üyeleri, avlarının başarılı olması ve topluluğun sağlığı için ruh efendilerine dua etmek için dağ ovo dagıır’da (oranın ruhları için yapılmış taş yığını kurgan ya da çalı çırpı yığını) toplanırlar. Toplum, aynı atayı paylaşan ve erkek tarafından birbirine akraba olan, çekirdek ya da geniş ailelerden oluşan baba soyundan akraba gruplar olarak düzenlenmiştir. Tarihsel olarak bir aal (sürülerini tek bir ağıla kapayan bir ya da çok sayıdaki yurt) baba soyundan akraba olan bir gruptan oluşurdu, fakat yirminci yüzyılın başlarında aal’ler basit komşu toplulukları haline geldi (Vainshtein 1980: 247).

Potapov’a göre (Levin ve Potapov’da 1964: 380) Tuva’daki Türkçe konuşan etnik grup, Moğolca, Samoyedce ve Ketçe konuşan unsurlardan da oluşur. Tuva’daki Türkçe konuşan klan ve aşiret gruplarının varlığı, milattan sonraki ilk yüzyılların tarihsel Çin yazmaları sayesinde biliniyordu. Orhun Yenisey bölgesinde M.S. 7 ve 8. yüzyıllara ait, hepsi Türk dili ailesinden olan Telengitçe, Kırgızca ve Uygurca yazılmış olan taş yazıtlar Tuvaların Türk kökenine işaret etmektedir. Günümüzdeki Tuva dili de Orhun Yenisey yazıtlarının diliyle bağlantısını korumaktadır. Bununla beraber, Potapov (1964: 380) Tuvaların etnik bileşiminin oldukça karmaşık olduğunu ve araştırılmadığını söyler. Tuvalar 18. yüzyılın başlarında tanımlanabilir bir kültürel grup olarak ortaya çıkmışlardır (Olson 1994: 658).

Tuva bölgesinin tarihi, Tuva’nın Türk hanlığı tarafından fethedildiği 6. yüzyıldan beri, bölgenin ve sakinlerinin çok sayıda değişik güçlerin etkisi veya kontrolü altına girdiğini gösterir: bunlar Türkler, Çinliler, Uygurlar, Kırgızlar, Altın Hanlar, Cungaryanlar ve Mançu Çinlileridir. Rusya ile resmi ilişki Çin ve Rusya arasındaki ticari ilişkilerin kurulduğu Pekin Anlaşması’yla 1860’ta başlar. 1881’den sonra Tuva’da Rus yerleşimlerine izin verildi. Tuva 1911’e kadar, Mançu Ching İmparatorluğu tarafından idare edilen dış Moğolistan’ın bir parçasıydı.

1912’de Tuva Çin’den bağımsızlığını ilan etti ve 1914’te Rusya ile onların koruması altında olduğu bir ilişkiye girdi. Rus iç savaşından sonra (1918-1921) Moğolistan bölgeyi kontrolü altına almak istedi, fakat Tuva 1925’te Sovyet egemenliği altında özerk bir devlet olarak Tannu-Tuva Halkları Cumhuriyeti adını aldı. Stalin 1944’te Tuva Halk Cumhuriyeti’ni feshetti ve Tuva, Rus Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği egemenliğinde Tuva Özerk Bölge oldu. Bugün Rusya’nın bir cumhuriyetidir.

Tuva’nın ekonomik ve siyasal tarihi, değişik kültürel etkilerin sadece göçebelerin bir bozkır bölgesinden diğerine göçmesiyle değil, herhangi bir anda nüfuzlu olan siyasal güçlerin de zorlamasıyla olduğunu gösterir.

Budizm ve Şamanizm

Lamaist Budizm Altay-Sayan ve Tuva bölgesine, 1260’ta Budizme dönen Kubilay Han’ın önderliğindeki Moğollar 13. yüzyılda bölgeyi fethedince gelir. 1271 ile 1368 yılları arasında hüküm süren Yuan hanedanı sırasında inşa edilen Budist tapınak ve pagoda harabeleri keşfedilmiştir. Bununla beraber, 13 ve 14. yüzyıllarda Lamaist Budizmin etkisi zayıftı ve sadece 16. yüzyılın sonlarında Moğol önder Altan Han’ın yönetimi altında etkili olmuştu. 18. yüzyıldaki Mançu idaresi zamanına gelindiğinde Lamaizm Tuva’da iyice yerleşmişti ve Rus devriminin başlangıcında hoşun ve sumonslarda 22 tane hureler (Budist tapınak) vardı. 1928’de Tuva’da 3500 lama vardı (64.900’ü etnik olarak Tuvalı olan 82.000 nüfus arasından: 1932 sayımı), çünkü her aile lama olan bir

erkek çocuk istiyordu (Kenin-Lopsan 1993: 9).

Budizmin resmi devlet desteği almasına ve yöresel geleneksel inanç sistemlerini aktif olarak bastırmaya çalışmasına rağmen Şamanizm yine de -Sayan-Altay bölgesindeki diğer gruplar arasında görülenlerden daha saf ve kendine yeterli biçimde- faal kalmıştı. 1931 sayımının rakamları, 787 lama ve 725 şamanın (411 şaman ve 314 şamaniçe) varlığını gösteriyordu ve bazı yönetimsel bölgelerde şamanların sayısı lamaların sayısından daha yüksekti. Örneğin Ulug-Çhem hoşun’unda 157 şaman ve sadece 101 lama vardı (Wajnschtejn 1996: 240). Lamaizm 18. yüzyılda Tuva’nın resmi dini olunca Şamanizm başlangıçta direnmişti fakat sonunda iki din arasındaki ilişkiler barış içinde birarada varlıklarını sürdürmelerine ve birbirlerinin içinde erimelerine yol açtı. Lamaizm bir çok şaman törenini kabul edip kendi ayinlerine dahil etmiştir. Budist düşüncenin etkileri Tuva Şamanizminin mitolojik temsillerinde ve Budist dünya görüşünün bazı yönlerinin özümsenmesinde görülebilir (Fridman 1998: 280). 1926’da Tuva’ya giden bir seyyah “yeni tanrılar eski tanrılarını değiştirmemiş, fakat panteonlarını genişletmiş, eşit saygı görüyor ve Soyot (Tuvalı) hâlâ cedlerinin evrende yaşadığına inandığı ruhların aynısının gücünün etkisinde” gözleminde bulunmuştur (Waynschtejn 1996: 240; Mongush Mannai-ool 1994: 8,10).

Tuva’da dinin (Budizm ve Şamanizmin) baskı altına alınması, Budist manastırların tamamen yokedilmesini ve Lamalar ve şamanların kaldırılmasını amaçlayarak 1928-1930 yıllarına rastlar (Forsyte 1994: 281). 1944’te Tuva’da hiç manastır ve baskı altına alındığından ya da öldürüldüğünden hiç lama kalmamıştı. Şamanlar çok ağır bir biçimde baskı altına alınmıştı ve birçoğu yeraltına çekilmişti ve artık açıkça çalışmıyorlardı.

Şamanizm

Tarih


Tuva’da Şamanizmin tarihsel kökenleri Tuva halkının ataları olan Hunlara (M.Ö. 3 ve 2. yüzyıllar) kadar izlenebilir. Bu dönemden kalmış yazılı belgeler Tuvaların hâlâ kutsal ayinler yaptıklarını belirtir (Kenin-Lopsan: 129). Dahası, baş takılarındaki ayin amaçlı tüylerin ilk ortaya çıkışının, Altay bölgesinde M.Ö. 2. binyılın başlarında yapılan kaya resimlerinde görüldüğüne dikkat çekilmiştir (Wajnschtejn 1996: 288). Şamanizmin Altay, Moğol, Yakut, Samoyed, Ket ve diğer kuzey Sibirya halkları arasında uygulama şeklinde ve elbiselerinin ve eşyalarının ayrıntılarında paralellikler bulunmuştur. Bu, Tuva Şamanizminin kökenlerinin antik Sibirya’daki uygulamalarda olduğunu ve yöresel ve Türkler-öncesi Sibirya Şamanizminin, şamansal bileşimin gelişmesinde daha sonra gelen Türk grupların etkilerinden daha güçlü bir rol oynadığını akla getirir. Türk Hanlığında Sibirya unsurları görülür ve dahası Şamanizmin Orta Asya ve Kazakistan halkları tarafından miras alınması güçlü bir şekilde yöresel İran ideolojisine dayanır. Orta Asya Şamanizminin Türk pastoral bileşimi Sibirya Şamanizmine benzer bazı özellikler taşır, fakat bunlar sınırlı ve zayıftır. Eski Türklerin M.S. 1. binyılın ikinci yarısına kadar olan yazılı kaynaklarındaki tarihsel kanıtların yoksunluğu, Eski Türklerin Şamanizminin o zamana kadar pek gelişmemiş olduğunu gösterir. Türk bozkır göçebeleri, Altay-Sayan-Baykal bölgesine girişleri ve yöresel gruplarla ilişkileri sırasında Şamanizmin gelişmiş şekillerini ve maddi donatımlarını giderek kendilerine mal etmişlerdir. Bu süreçte Eski Türk Orta Asya inanç sisteminin belirli öğeleri korunmuş, diğerleri kaybedilmiştir (Wajnschtein 1996: 292-294).

Tuva’da uygulandığı biçimiyle Şamanizm, insanları şaman aracılığıyla yukarı ve aşağı dünyanın ruhlarına bağlayan bir inanç sistemidir. Şaman, vecd haline (hipnoz durumu da denir) geçiş sayesinde atalarının ve doğanın ruhlarıyla konuşarak kehanette bulunabilen ve geleceği tahmin edebilen, ruhlarını kaybetmiş ya da hastalıktan ıstırap çeken kişileri iyileştiren ve topluluğun sağlığı için ayinler yapan dinsel uygulayıcıdır.

15 Ekim 1993’te Şamanizm, Kızıl’da bir başkanlık kararnamesiyle iyileştirici bir sağlık sistemi olarak ilan edildi, böylece Şamanizm bir meslek olarak tanınmış oldu ve şamanlar için yaşlılık ödenekleri ayrıldı; aynı zamanda hükümet Şamanizm Araştırmaları Bilimsel Merkezi’ni de kurdu. Tuvalı Şamanlar Derneği, orijinal ismiyle Dungur (dungur davul demektir) Derneği, 37 şaman üyesiyle 1992’de kurulmuştur. Kayıtlı her şamana, üzerinde resmi olan bir belge ve tedavi etme, ayinler yapabilme ve geleceği söyleyebilmek için bir belge verildi. Dungur Derneği, Kızıl’ın merkezinde şamanların ücret karşılığı iyileştirme ayini yaptıkları bir eve sahiptir. 1996’da kırsal alanlardaki şamanların da dahil olduğu yaklaşık 100 şaman olduğu belirtiliyordu. Şamanlar çok bireysel olduklarından ve özellikle uzun süren baskı döneminden sonra sayılmak istemediklerinden bu rakamlar çok düşük olabilir.


Yüklə 14,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   100




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin