Federe ve Muhtar Türk Cumhuriyetleri



Yüklə 14,45 Mb.
səhifə43/100
tarix17.11.2018
ölçüsü14,45 Mb.
#82905
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   100

Ali Fehmi, Berlin Mu’âhedenâmesi ve Mutâla’ât-ı Muvâzene, Filibe 1319/1903.

Bayram, Sadi-Hayrettin Ersal, “Bulgaristan’da Müftü Yardımcısı Yetiştiren Bir Vakıf Kuruluşu Nüvvap”, Vakıflar Dergisi, sy. XX (Ankara 1988), s. 415-442.

Cambazov, “Bulgaristan’da Başmüftülük Sorunu”, Ümit, sy. 1 (Sofya 1995).

–––, “Bulgaristan Tarihinde Başmüftüler”, Ümit, sy. 2 (Sofya 1995).

–––, “Bulgaristan’da Başmüftülük Tüzükleri, Ümit, sy. 4 (Sofya 1995).



Çavuş, Mehmet, Bulgaristan’da Soykırım, İstanbul 1984.

Danişmend, İ. Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, I-V, İstanbul 1971.

Erim, Nihat, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, I-II, Ankara 1953.

Eroğlu, Hamza, “Bulgaristan’daki Türk Azınlığı Sorunu”, Bulgaristan’da Türk Varlığı, Ankara 1985.

Ertürk, Haşim-Rasim Eminoğlu, Bulgaristan’da Türk-İslâm Eğitim ve Kültür Müesseseleri ve Medresetü’n-Nüvvâb (nşr. Ekmeleddin İhsanoğlu), İstanbul 1993.

Günay, H. Mehmet, Osmanlı Sonrası Bulgaristan Türk Topluluğunun Özel Yargı Teşkilatı (Şer’iye Mahkemeleri) (Yayımlanmamış kitap), Adapazarı 2001.

–––, “Bulgaristan Başmüftülüğü’nce Hazırlanan 1924 Tarihli Münâkehât ve Müfârekât Tâlimatnâmesi ve Bulgar Şer’iye Mahkemelerinde Uygulanışı”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3 (2001).



Hafız Hasan Sanî, “Bulgaristan Müftülükleri”, Sırât-ı Müstakîm, sy. 85 (1910), s. 125-127.

Halaçoğlu, Yusuf, “Bulgaristan”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), VI, 396-399.

İpşirli, Mehmet, “Bulgaristan”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), VI, 401-403.

Keskioğlu, Osman, Bulgaristan’da Türkler, İstanbul 1978.

Kuyucuklu, Nazif, “Bulgaristan”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), VI, 391-396.

Markov, Yüliyan G., “Razvitie na obrazovanieto sred turskoto Naselenie vı Bulgaria (1944-1952) ”, İstoriçeski Pregled, sy. 1 (1970).

Mehmet Celil, “Müftülükler ve Cemaat-i İslâmiyeler”, Rehber Gazetesi, sy. 243, 3 Eylül 1932, s. 1.

Memişoğlu, Hüseyin, Bulgaristan’da Türk Kültürü, Ankara 1995.

Pazarcı, Hüseyin, “Uluslararası Hukuk ve Andlaşmalar Yönünden Bulgaristan’daki Türklerin Statüsü”, Bulgaristan’da Türkler, Ankara 1985.

Popoviç, Aleksandre, Balkanlarda İslam (trc. Komisyon), İstanbul 1995.

Ragıb Rıfkı, Bulgaristan, İstanbul 1324.

Soysal, İsmail, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, I-II, Ankara 1983.

Şimşir, Bilal, Bulgaristan Türkleri, İstanbul 1986.

–––, “Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu”, Bulgaristan’da Türk Varlığı, Ankara 1985.



Turan, Ömer, The Turkish Minority in Bulgaria (1878-1908), Ankara 1998.

–––, “Balkan Türklerinin Dini Meseleleri”, Türk Dünyasının Dini Meseleleri (Kutlu Doğum: 8), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1998, s. 197-216.



Yalımov, İbrahim, İstoriçeskata minalo na turskata obştnost vı Bulgaria (Bulgaristan’daki Türk Topluluğunun Tarihi Geçmişi), Sofya 2001.

–––, Bulgaristan Türklerinin Eğitim Düzeni”, Ümit, sy. 16 (Sofya 1997), s. 12-14.

–––, “Bulgaristan Türklerinin Eğitim Düzeni-2”, Ümit, sy. 17 (Sofya 1998), s. 7-9.

Yenisoy, Hayriye Süleymanoğlu, “Başlangıcından Bu Yana Bulgaristan’da Türkçe Eğitim”, Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim ve Yayın Hayatı Bilgi Şöleni (Bildiriler), Ankara 1999.

–––, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 8, Ankara 1997.



Tırnovo Anayasası, [Sbornik ot normativni dokumenti, otnasaşti se do veroizpovedaniyatia vtoro dopilneno izdanie (Dinlerle İlgili Normatif Belgeler Derlemesi) içinde], Sofya 1982.

1880 Hıristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin Ruhani İdarelerine Dair Geçici Tüzük, Bulgar Resmi Gazetesi, sy. 56, 9 Temmuz 1880.

Bulgaristan Prensliği’nde Müftü Atamalarına İlişkin Prens İradesi (Ukaz), Bulgar Resmî Gazetesi, sy. 84, 12 Kasım 1880.

1892 Usûl-i Muhâkemât-ı Hukûkiye Kanunu, Bulgar Resmi Gazetesi, sy. 31, 8 Şubat 1892.

1895 Müslümanların Dinî İdarelerine Dair Muvakkat Tâlimatnâme, İttifak, sy. 60, 9 Teşrin-i Evvel 1311/1895; sy. 61, 16 Teşrin-i Evvel 1311/1895; Teblîgât, sy. 4, 31 Mart 1927 (Bulgarca orijinali, Bulgar Resmi Gazetesi, sy. 210, 26 Eylül 1895).

1909 İstanbul Protokolü ve Müftülükler Sözleşmesi, Sırât-ı Müstakîm, sy. 126, 20 Kanun-i Evvel 1326, V, 363-366.

1919 Bulgaristan Çarlığı Dahilinde Müslüman Müessesât-ı Diniye İdare ve Teşkilatı Nizamnâmesi, Fotinov Matbaası, Sofya 1924 (Bulgarca orijinali, Bulgar Resmi Gazetesi (Dırjaven Vestnik), sy. 65, 26 Haziran 1919).

1938 Usûl-i Muhâkemât-ı Hukûkiye Kanunu, Bulgar Resmi Gazetesi, sy. 156, 20 Temmuz 1938.

1945 Bulgaristan Müslümanlarının Teşkilatı ve İdaresine Dair Tüzük, Boris And. Matbaası Sofya 1945 (Ayrı basım).

1949 Dinler Yasası, [Sbornik ot normativni dokumenti, otnasiaşti se do veroizpovedaniyatia vtoro dopilneno izdanie (Dinlerle ilgili Normatif Belgeler Derlemesi) içinde], Sofya 1982.

1986 Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Müslümanlarına Ait Tüzük (Sbornik ot normativni dokumenti, otnasiaşti se do izlovedaniata treto dopilneno izdanie içinde), Sofya 1987.

1992 Bulgaristan Cumhuriyeti’nde Müslümanların Dini Yapısı ve İdaresi Tüzüğü, Sofya 1992 (Ayrı Basım).

1997 Bulgaristan Cumhuriyeti Müslüman Topluluğu Tüzüğü, Sofya 1997 (Ayrı Basım).

2000 Bulgaristan Cumhuriyeti Müslüman Topluluğu Tüzüğü, Sofya 2000 (Daktilo Nüsha).

Bulgaristan Türk Edebiyatına Bir Bakış / Doç. Dr. Hayriye S. Yenisoy [p.417-423]



DOÇ. DR. HAYRİYE S. YENİSOY

Muğla Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi /Türkiye

I. Doksanüç Harbi’nden Sonra Bulgaristan’da Türkler

Doksanüç Harbi (1877-1878 Türk-Rus Savaşı) Bulgaristan Türkleri’nin azınlık tarihinin başlangıcı olmuştur. Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Barış Antlaşması sonucu Osmanlı Devleti’nin Avrupa kanadını oluşturan Rumeli’nin Tuna vilâyetinde bir Bulgar Prensliği, Edirne vilâyetinin Filibe (Plovdiv) ve İslimye (Sliven) sancakları üzerinde de imtiyazlı Doğu Rumeli kurulur.

Bulgar devleti kurulduktan sonra Bulgarlar topraklarını genişletir, yeni katılan topraklarda da çok sayıda Türk yaşadığından Bulgaristan’da Türklerin sayısı daha da artar.1885’te Doğu Rumeli’nin Bulgar devletine katılması, Balkan Savaşında da Trakya ve Rodoplar’ın Osmanlı devleti sınırları dışında kalmasıyla Rumeli Türklerinin büyük çoğunluğu Bulgaristan vatandaşı olur.

Sınırları içerisinde bulunan yoğun Türk varlığından kurtulmayı, Bulgaristan bir devlet politikası haline getirmiş, bu ülkede hükümetler, rejimler değişmişse de Türkler hakkında güdülen politikada hiçbir değişiklik olmamıştır. Doksanüç Harbinden Birinci Dünya Savaşı’na kadar izlenen politika, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki dönemde de devam etmiş, hatta şiddetini daha da artırmıştır. Bulgaristan Türk tebaasından kurtulmak için ekonomik kalkınmalarını engellemekle birlikte, Türklerin eğitim-öğretimlerini, basınlarını, derneklerini, genellikle manevi kalkınmalarını kısıtlamış, sık sık yasaklamıştır.1

İkinci Dünya Savaşına kadar iktidara gelen Bulgar hükümetlerinin yapmadıklarını, İkinci Dünya Savaşından sonra iktidarı ele geçiren komünistler, faşistlerin kullanmadıkları yöntemleri kullanmış, Bulgaristan Türklerine soykırımı uygulamaya kalkışmışlardır: Türklerin okulları kapatılmış; silah zoruyla, asker gücüyle ve ölüm tehdidiyle adları Bulgar adlarıyla değiştirilmiş, giyim-kuşamları yasaklanmış, camiler tahrip edilmiş, mezar taşlarından kaldırımlar yapılmış, cenazeler Bulgar mezarlıklarına gömülmüştür. Türk dilinde eğitim şöyle dursun, Türkçe konuşmak dahi yasaklanmıştır. Tepki gösteren Türkler ölüm kampları ve hapishanelere gönderilmiştir. Tırmanışını giderek artıran baskılar Büyük Göç ile son haddine ulaşmıştır. 1989 yılı yaz aylarında yüzbinlerce Türk Türkiye’ye göçe zorlanmıştır.

Savaşlar, baskılar ve günümüze kadar süregelen göçler yüzünden Bulgaristan Türkleri bir azınlık durumuna düşürülmüştür. Rumeli’den Türk Göçleri tablosuna baktığımızda Doksanüç Harbi’nden bu yana Türkiye’ye en çok göçmen gönderen ülkenin, Bulgaristan olduğunu görüyoruz. Kısacası, Doksanüç Harbi, Bulgaristan Türkleri’nin bitmeyen çilesinin bir başlangıcı olmuştur.

II. Bulgaristan
Türkleri’nin Edebiyatı

Bulgaristan Türkleri’nin edebiyatı Rumeli Türk edebiyatının bir devamı olmakla birlikte Türk edebiyatının da bir devamı olarak gelişmesini sürdürmüştür. Bulgaristan topraklarının Anadolu’ya yakın olması, çok erken dönemlerde Osmanlı Devleti sınırları içerisine katılması, erken dönemlerden beri buralarda yoğun Türk nüfusunun varlığı gibi faktörler bu bölgede yüzyıllara dayanan zengin bir edebiyatın gelişme sürecinde önemli rol oynamıştır. Edebiyat tarihçisi Mustafa İsen’in verdiği bilgiye göre, Klasik Türk edebiyatı

temsilcilerinin büyük bir bölümünü Rumeli yetiştirmiştir.2 Osmanlı döneminden 85 şair bugünkü Bulgaristan sınırları içinde doğmuştur. Şairler kadrosuna Niyazi Hüseyin Bahtiyaz da yaptığı araştırmalarıyla daha birçok isim kazandırmıştır.3

Bulgaristan Türk edebiyatı geçmişin birikimlerinden güç almış, geleneksel çizgisini koruyarak güzel eserler vermiş ve Bulgaristan koşullarında çeşitli evrelerden geçerek sözlü ve yazılı örnekleriyle bugünkü gelişme noktasına erişebilmiştir.

1. Sözlü Edebiyat

Sözlü edebiyat kendi özelliklerinden dolayı Rumeli topraklarında Rumeli Türkünün yüzyıllar boyunca yaratmış olduğu sözlü edebiyat geleneklerini Bulgaristan Türkleri sürdürebilmiş ve yeni koşullarda yaratılan eserlerle bu sözlü edebiyatı daha da zenginleştirebilmiştir. Bulgaristan Türkü yeni efsaneler, yeni menkıbeler, yeni destanlar ve ağıtlar yaratarak gönlünü avutmuş, karanlık günlerinde kendine teselli bulmuştur.

Türk halk edebiyatının atasözü, bilmece, tekerleme, mani, türkü, destan, fıkra, efsane, masal gibi türleri Bulgaristan Türk edebiyatında da esas türlerdir. Aynı zamanda bu edebiyatta tarihi ve toplumsal gerçeklerin bir ifadesi olan göçmenlik, trudovaklık gibi motifler de gelişmiştir.

Göçmenlik, Bulgaristan Türk halk edebiyatına özgü bir motiftir. Bir türlü sonu gelmeyen göçmenlik aslında büyük bir insanlık dramıdır. Bulgaristan Türkü baba ocağına, konu komşusuna bağlı kalarak yarattığı eserlerde bu olaya hıçkırıklarla karışık bir duygu katmıştır:

Ah bu macırlık (muhacirlik) bağrıma bastı

Ben ona yanarım

Ben vatanımdan nece ayrıldım

Ah, deyip yanarım.

Geleceğin belirsizliğinden kaynaklanan bir çaresizlik de bazı türkülere bambaşka bir eda verir. Başka bir duygu da halkımızın ateşten gömlek adını verdiği göçmenliğin zorluklarından gıdalanarak bir nostalji ile örülü olarak dile gelir, göçmenliğin ölümden beter olduğu vurgulanır:

Edirne ovasında naneler biter

Nanenin kokusu cihana yeter

Ah şu macırlık ölümden beter.

Göçmenlik hasretlik demektir, ayrılık demektir. Ayrılık, ayrılık, ah ayrılık:

Yol verin ağalar, yol verin beyler

Yol verin geçeyim

Nazlı da yarden ayrı düştüm

Zehir mi içeyim

Benden size vasiyetler olsun

Macır olmayın

Macır olsaz da (olsanız da)

Yârsız kalmayın

Göçmenlik motifi başlı başına araştırılması gereken konulardan biridir.

Bulgaristan Türk halk şiirine özgü başka bir motif de trudovaklık motifidir. 1877-1878 Türk-Rus Savaşından sonra bir azınlık durumunda bırakılan Bulgaristan Türkleri oğullarını Bulgar ordusunda birer emek eri, inşaat işçisi olarak görmektedir. Bu gerçek, folklor eserlerinde de yepyeni bir motif olarak gelişmiş ve Bulgaristan Türklerinin halk edebiyatının karakteristik özelliklerinden birini oluşturmuştur:

Benim yârim nerede

Karlova’da derede

Kazma kürek elinde

Podiserin (üstçavuşun) önünde

Osmanlı zamanında ortaya çıkan haydutluk, çetecilik ve komitacılık harekâtı Bulgaristan ve öteki Balkan Türkleri folklorunda yankısını bulmuş, yeni tarihî koşullarda da yeni adlar ve yeni biçimleriyle Türklere yönelik eylemler devam etmiştir. Belirli devirlerde Balkanlar’a özgü bu olaylar türlü varyantlarıyla efsane, menkıbe, ağıt gibi eserlerde ifadesini bulmuştur:

Sülman senin kaşın gözün yay mıdır

Teneşirden akan sular kan mıdır

Sülman gibi şu Kırçma’da var mıdır

Kıymayın canıma, ben dünyama doymadım

Eller gibi ben ecelimden ölmedim.

Yakın geçmişte Bulgaristan Türkü korkunç olaylar yaşadı:Bulgarlaştırma süreci, bunu takiben de Türkiye’ye zorunlu göç olayları sözlü edebiyatta da izler bıraktı:

1. Gide gide yoruldum

Sular gibi duruldum

Üzülme aneciğim

Türkçem (veya:dilim) için vuruldum

2. Rodoplar’dan Belene

Uzak mıdır yakın mı

Allah’ım ne bu gördüğüm

Cehenneme akın mı

3. Arda’dan Tuna’ya teller germeli

Nasıl nice Belene’ye varmalı

Arslan Memed’im yatağa düşmüş

Hal-hatırını varıp sormalı

Bu tür eserler henüz gerçek anlamda bir sanat eseri olgunluğundan uzak ve şimdilik sadece belirli bölgeler-

de yayılmış olsalar da, bunlar birer folklor ürünü olarak ele alınmalıdır, çünkü folklor eserlerinin özelliklerine sahip eserlerdir.

Bulgaristan Türk halk edebiyatında daha başka özellikler bulmak mümkündür, ancak bu edebiyat bugüne kadar gereğince araştırılmamış, folklor severlere ve bilim çevrelerine de tanıtılmamıştır. 1990’dan bu yana Bulgaristan’da bazı demokratikleşme temayülleri ufukta belirmeye başlayınca Türk aydınları da bu durumu iyi değerlendirerek uluslararası ve millî çapta sempozyumlar düzenlediler. Bu etkinlikler Bulgaristan Türk halk bilimine, halk edebiyatına artmakta olan ilginin sevindirici birer belirtisidir.

2. Yazılı Edebiyat

Rumeli Türk edebiyatının bir devamını oluşturan Bulgaristan Türk edebiyatı başlangıcından bu yana, yani 125 yıllık tarihi boyunca bir azınlık edebiyatı olarak Türk edebiyatı geleneklerini sürdürmeye çalışmış, ancak ağır toplumsal koşullar yüzünden sık sık durgunluk, hattâ suskunluk dönemleri yaşamıştır.

Doksanüç Harbi, Balkan Savaşının getirdiği felaketler, Anadolu’ya büyük göçler Bulgaristan Türkünün sözlü edebiyatında ağıt, destan, efsane şeklinde eserlerde dile getirilmişse de, yazılı edebiyatta bu konularda eserler yayınlamak kolay olmamıştır. Bir sanat eserinin yayınlanması ve okurlara ulaşabilmesi Bulgar devletinin Türklere yönelik izlediği politikaya ve uyguladığı sansüre bağlı olmuştur.

Bulgaristan Türklerinin yazılı edebiyatı bir bütün olarak araştırılmamış, birçok sorunun açıklığa kavuşmasına geç başlanmıştır. Bu alanda ilk yazılara İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çıkmaya başlayan Yeni Işık ve Halk Gençliği gazetelerinin 1948 tarihli sayılarında rastlıyoruz.

1950’lerde Yeni Işık, Halk Gençliği gazetelerinde ve Yeni Hayat çizgisinde Türk azınlığın edebiyatına ilişkin yazıların arttığını görüyoruz. Edebiyatımız hakkında genel konularla birlikte kimi sanatçıların da eserleri ideolojik ve estetik açıdan değerlendirilmiştir. Ellilerin sonunda ve altmışlı yılların ilk yarısında bu alanda bazı çalışmalar kitap halinde okurlara sunuluyor. Riza Mollov’un Edebi Makaleler Kitabı,4 İbrahim Tatarlı’nın da iki antolojisi5 yayınlanıyor.

Adı geçen kitaplardan sonra Bulgaristan’da yerli Türk sanatçıların bir hayli eseri yayınlanmıştır. 1960’ta A. Şerifov’un Müjde eseriyle başlayan yayın faaliyeti 1969 yılında yine A. Şerifov’un Üçüncü Adım kitabıyla Türkçe eser yayınlarına son verilmiştir. 1964’ten sonra “Halk Eğitimi” yayınevinde sanatçıların başlı başına 22 şiir kitabı ve 24 öykü, roman ve gezi notları basılmıştır. 1964’ten sonra basılmış şiir ve öykü derlemelerinin sayısı ise 8’dir. Beş yıl (1965-1969) içerisinde “Halk Eğitimi” Yayınevince yayınlanan Yeni Hayat Dergisi ve Türkçe gazetelerde de çıkan sanat eserlerinden seçmeler yapılarak yeni antolojiler, derlemeler hazırlanabilirdi. Fakat totaliter rejimin Türklere yönelik ırkçı politikasının giderek korkunç boyutlara ulaşması yüzünden Bulgaristan’da böyle çalışmalar artık imkânsızdı.

Uzun bir aradan sonra, 1980’lerin sonunda Bulgaristan Türk edebiyatı üzerine kitaplar yayınlamaya başlandı. Bunlar Türkiye’de basılmış eserlerdir. T. C. Kültür Bakanlığı N. Hafız’ın Bulgaristan’da Çağdaş Türk Edebiyatı Antolojisi başlıklı üç ciltlik eserini yayınladı.6 1990’ların ikinci yarısında Kültür Bakanlığı’nca iki antoloji yayınlanmıştır. Birincisi, Niyazi Hüseyin Bahtiyar’ın hazırladığı Çağdaş Rodop Türk Şairlerinden Esintiler (Atoloji),7 ikincisi de Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Nesir-Nazım) serisinin sekizinci cildini oluşturan Bulgaristan Türk Edebiyatı8 başlıklı eserleri yayınlamıştır. Bu cilt Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy tarafından hazırlanmıştır.

T. C. Kültür Bakanlığı’nın yayınlarının yanı sıra Türkiye’de Bulgaristan Türk edebiyatına ilişkin başka araştırmalar ve antolojiler de yayınlandı. 1988’de Mehmet Çavuş, 20. Yüzyıl Bulgaristan Türkleri Şiiri (Antoloji)9 eserini İstanbul’da yayınladı. 1996’da Bulgaristan Türkleri Şiiri başlıklı yazısı Türk Dili Dergisi’nde basıldı.10 Mustafa İsen’in Ötelerden Bir Ses11 başlıklı kitabı baskıdan çıktı ve burada Bulgaristan Türk edebiyatına ait yazı da bulunmaktadır. Türkiye’de çıkan Bizim Anayurt Gazetesi ve Balkanlar’da Türk Kültürü, Balkanlar’ın Sesi Kardeş Edebiyatlar, Tuna, Tuna Boyu vb. dergilerde, Sofya’da 1991-1998 yılları arasında çıkan Hak ve Özgürlük Gazetesinde, Filiz gazetesinde Ümit dergisinde ve özellikle 2000 yılında çıkmaya başlayan Kaynak dergisinde Bulgaristan Türk edebiyatına ilişkin araştırmalar vardır. Bu yazıların altında sık sık Muharrem Tahsin’in, Sabri İbrahim Alagöz’ün, İsmail A. Çavuş’un, Osman Aziz’in vb. imzaları bulunmaktadır. Son yıllarda düzenlenmekte olan birçok uluslararası kongre ve sempozyumlarda okunan bildiriler derlemelerinde İbrahim Tatarlı, Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy vb. araştırmacıların da adları yer almaktadır.

1990 yılından bu yana Türkiye’de ve Bulgaristan’da birçok sanatçının eserleri kitap halinde basılmıştır.

Buraya kadar sıralanan bütün hayırlı çalışmalar Bulgaristan Türk Edebiyatı tarihinin yazılması için sağlam bir zemin oluşturmaktadır.

3. Bulgaristan Türk Edebiyatında Esas Dönemler

Bulgaristan Türkleri edebiyatının gelişmesinde esas dönemleri belirlerken, bu ülkedeki toplum hayatında değişme ve gelişmelerle birlikte edebiyat sürecinin de kendi özel kurallarına göre nasıl ve hangi yönde geliştiğini göstermek önemlidir. Ancak başlangıcından bugüne kadar (1878-2001) yazılmış sanat eserleri hakkında araştırmalar yeterince yapılmamış olduğundan dönemleri de daha genel bir biçimde göstermek zorundayız.

Bulgaristan Türk edebiyatında başlıca şu üç dönemden söz edilebilir:

1. Bulgar Devleti’nin kuruluşundan İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar (1878-1944).

2. 1944 yılından 1989 yılının sonuna kadar.

3. 1990 yılından günümüze kadar.

Birinci Dönem Edebiyatı

1878-1944 yılları arası dönem birçok askerî ve politik olaylarla doludur. Bu olayların çoğuna Osmanlı Devleti’nin Rumeli kanadı sahne olmuştur. Savaşlar, Balkanlar’da yeni yeni devletlerin kurulması, kitle halinde göçler, hep Rumeli Türkünün aleyhine olmuş hüzünlü tarihî gerçeklerdir. Bu acı olayların Bulgaristan Türkleri edebiyatına da yansıması doğaldır. Çünkü edebiyat büyük ölçüde gerçeklerin bir aynısıdır. Ancak bu oldukça uzun dönemin sanatçıları henüz gereğince araştırılmamış, eserleri de gün ışığına çıkarılmamıştır. Elde olan bilgilere dayanarak birinci dönem edebiyatını iki alt döneme ayırmak mümkündür. Birinci alt dönem 1878’lerden 1919’a kadar ve ikinci alt dönem de 1920’lerin başından 1944’e kadar devam eder.

a. Birinci alt dönem temsilcilerinin başında Aşık Hıfzı ve Hüseyin Raci Efendi bulunmaktadır. Her ikisi de Doksanüç Harbini konu almışlardır. Bunlardan sonra Halil Zeki “Felaket Günlerim” başlıklı eserinde bir Türk kızının Doksanüç Harbindeki macerasını dile getiriyor (Filibe, Hurşit Matb. 1913). Edhem Ruhi’nin “Şehit Evlatları” Balkan Savaşına dair bir romandır (Filibe, Balkan Matb. 1913). Ahmet İhsan da 1915’te Filibe’de “İntibah” eserini yayınlamıştır.

b. İkinci alt dönem edebiyatı daha farklı koşullarda gelişmeye başlamıştır. Neully Barış Antlaşmasının (1919) azınlıkların korunması hakkında hükümleri, Türkiye’de Ulusal Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanması, Cumhuriyetin kuruluşu ve Atatürk reformları, Bulgaristan Türklerinin de kültür kalkınmasını olumlu yönde etkilemiştir. İki Dünya savaşları arasındaki dönemde türlü konularda şiir, hikaye, ropörtaj gibi yazılara rastlanmaktadır. Bu konuların başında vatan sevgisi bulunuyor. 1912 yılı Balkan Savaşı’nda yaşanan vahşetin canlı tanığı olan Şair Ferhat Vatan Destanı’nda şöyle der:

Dinle tarif edeyim vatanı sana

Doğru söz söyleyim gücenme bana

Kurban et canını sen bu vatana

Böyle bir kıymetdar mekândır vatan...

(Şair Ferhat, Vatan Destanı, N. H. Bahtiyar, Antoloji, s. XVII)

Mehmet Fikri’de ise gençliğe bir çağrı var. Sanatçı, gençlerin cehaletten uzaklaşmalarını ve ilerlemenin, gelişmenin yolunda yürümelerini istemektedir:

Korkma yürü, ümidisin milletin

Her manii yıkar, ezer himmetin

..........

Senin azmin yükseltecek milleti

Mahvedecek cehaleti, zilleti…

..........

Uyan, uyan… Bu girdaptan uzaklaş!

İlerleyen milletlere koş, yaklaş!…

(M. Fikri, Türk Gençliğine Bir Hitabe, Türk Gençlerine Şiirler’den)

Turan gazetesi sayfalarında Mustafa Oğuz imzasıyla yazılmış şiirlerde de tarihimizden alınan güç ile gençlerin uyanması; sevgi ve bilgi yaymaları çağrısı vardır:

Yıllardır şu çorak yurt,

Gür sesini bekledi

Yıllardır yüce bozkurt

“Uyan artık sen” dedi.

..........

Ne başlangıç, ne de son,

Sana engel olmasın.

Bu yeni Ergenekon,

Çağıldasın, solmasın.

(M. Oğuz, Bize İzgi Diyor ki, Turan gazetesi, Sayi 2, 1932, s. 2, Kırcaali)

Bu dönemin ders kitaplarında da milli ruhu okşayıcı şiirler, yazılar vardır.

Söz konusu alt dönemde Basri Debre Mebusu, Mustafa Şerif Alyanak, Mehmet Masum, Mehmet Behçe Perim, Muharrem Yumuk, Ahmet İhsan, Ali Kemal, Mehmet Fikri, Mustafa Oğuz Peltek ve daha birçok sanatçımız değerli eserler yazmışlar ve başlıca vatan, millet, göçmenlik, halkı cehaletten kurtarmak gibi konuları işlemişlerdir.

1920’lerin başlarından başlayarak 1930’ların başlarına kadar süren Türkçe basın faaliyeti ve sanat eserlerinin yayınlanmasına Bulgar Devleti tarafından önce kısıtlamalar getirilmiş, 1934 yılı askeri sivil hükümet darbesiyle de tamamen yasaklanmıştır. Edebiyatımızda imza-

sını bırakmış birçok aydınımız da Türkiye’ye göç etmek durumunda bırakılmıştır. Böylece Bulgaristan Türk edebiyatı büyük kayıplara uğratılmıştır.

İkinci Dönem Edebiyatı

Kızıl Ordunun Bulgaristan topraklarına girmesiyle 9 Eylül 1944’te komünistler iktidara gelir ve Sovyet modeli bir düzenin kurulmasına gidilir. Ülkede politik ve sosyal-ekonomik alanda gerçekleştirilen köklü değişiklikler kültüre, sanata ve edebiyata yansır. Yeni realite her sanatçıya konu olur. Türk azınlık edebiyatı da bu gerçeklerden uzak kalamaz. Yeni rejim ile ilgili ilk Türkçe güncel yazılar ve şiir denemeleri, Türkçe çıkmaya başlayan gazete sayfalarında belirir. Savaş sonrası ilk yılların coşkusu, ümidi, emekçilerin yeni rejimi koruyacakları ilk şiirlerde şöyle ifade edilmektedir:

Yıldız, çekiç ve bayrağımız

Hak, adalet, müsavat dileğimiz

Ancak bu sayede kardeş olduk biz

Yaşasın vatansever milletimiz!

(M. Sadi,


Yüklə 14,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   100




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin