Karaçay-Malkar Türkçesi:
Gemuda caz başında, Totur ayda tuvgandı
Bek süygeni Karaşavay bolgandı
Tuvganınlay, adam tilni bilgendi
Teyri da anı aruv körgendi
Bir canıvar cetalmagandı anı
Kanatlı da ozalmagandı anı
Kurçdan bolgandı Gemudanı tuyagı
Turçdan bolgandı anı eki cayagı
Ol atlasa, Kazman tavu titiregendi
Köse tavnu dommayların ökürtgendi
Bek süygendi tavdan tavga sekirtirge
Nart elinde har bir cerni bilirge
Ol örlegendi, bek burun Kazman Tavga
Ol çıkgandı bek algın Mingi Tavga
Sadak ogu ötmegendi terisinden
Sırpınla da kesalmagandı belinden
Karaşavay Gemudaga cabışhandı
Cıgılmazça, cerine kablangandı
Ura, bere köz körmezge bardıla
Tik kayaga cetib, öşün urdula
Tik kayalanı carıb eki etdile:
-Malkar avzu ma bu bolsun!- dedile
Çirik kölnü anı tuyagı açhandı
Soluvu bla turç kayalanı çaçhandı
Dıh Tavunda küçsüngendi, kekirgendi
Alaydan a Tıhtengenge sekirgendi
Tengizlede çabak kibik oynagandı
Culduzlanı bek miyiginde uçhandı
Çegem tarnı anı öşünü cargandı
Kaytıb, sora Bashan tavlaga bargandı
Bir sekirib, Mingi Tavga cetdile
Üsü bla arı-beri ötdüle
Tuyakları Mingi Tavga tiydile
Mingi Tavnu sora ayrı etdile
Karaşavay Gemudaga kuvangandı
Tav kırdıknı igisinden toydurgandı
Sılab-sıypab, terlegenin ketergendi
Kesi süygen aşlarından bergendi
Corta-çaba, künbatışha ketdile
Ullu Adılnı tolkunların kördüle
Ekisi da Nart eline kaytdıla
Haparların kart Debetge aytdıla
Nartla barı kuvandıla alaga
Kuvanç keldi Nart elleni barına
Türkiye Türkçesi:
Gemuda bahar başında, Mart ayında doğmuş
En sevdiği Karaşavay imiş
Doğar doğmaz insan dilini anlamış
Gök Tanrısı da onu beğenmiş
Hiçbir hayvan yetişemezmiş ona
Kuşlar bile geçemezmiş onu
Çeliktenmiş Gemuda’nın toynağı
Demirdenmiş onun iki yanağı
O yola çıksa, Kazman dağı19 titrermiş
Köse dağın bizonlarını böğürtürmüş
Çok severmiş dağdan dağa sıçratmayı
Nart ülkesindeki her bir yeri bilmeyi
O tırmanmış ilk önce Kazman dağına
O çıkmış ilk önce Elbruz dağına
Ok işlemezmiş derisinden
Kılıçlar da kesemezmiş belinden
Karaşavay Gemuda’ya yapışmış
Düşmeyecek gibi, eyerine sarılmış
Vura-kıra gözün ulaşamayacağı yerlere gitmişler
Dik kayaya varıp, göğüsüyle vurmuşlar
Dik kayaları yarıp ikiye ayırmışlar:
-Malkar (Çerek) kanyonu20 bu olsun! demişler
Çirik gölünü21 onun toynağı açmış
Nefesi ile demirden kayaları dağıtmış
Dıh Tav22 dağında iç çekmiş, geğirmiş
Oradan Tıhtengen’e sıçramış
Denizlerde balık gibi oynamış
Yıldızların en yükseğinde uçmuş
Çegem kanyonu geçidini onun göğsü yarmış
Dönüp, sonra Bashan dağlarına gitmiş
Bir sıçrayıp, Elbruz dağına varmışlar
Üzerinden öteye-beriye geçmişler
Toynakları Elbruz dağına değmişler
Elbruz dağını çatal zirveli yapmışlar23
Karaşavay Gemuda’ya sevinmiş
Dağ çimeninin iyisiyle doyurmuş
Sevip-okşayıp, terini silmiş
Kendi sevdiği yiyeceklerden vermiş
Koşuşturarak, batıya gitmişler
Büyük İdil ırmağının dalgalarını görmüşler
İkisi de Nart ülkesine dönmüşler
Haberlerini yaşlı Debet’e anlatmışlar
Nartların hepsi sevinmişler onlara
Mutluluk gelmiş Nart köylerinin hepsine
***
Sosurka ~ Sosuruk
Karaçay-Malkar Nart destanlarında olağanüstü bir biçimde doğan Nart kahramanlarından biri de Sosurka ya da Sosuruk adını taşır. Destanlarda Sosurka (ya da So
suruk) akıllı ve kurnaz bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Sosurka beş başlı bir emegen’i gücüyle değil, aklıyla yenerek öldürür ve Nartları o devin getirdiği felaketlerden kurtarır. Emegenlerin sahip olduğu ateşi onlardan çalarak Nartlara ateşi getiren de Sosurka’dır.
Karaçay-Malkar Nart destanlarında Sosurka’nın bir granit taşından doğduğu anlatılır. Karaçay-Malkar dilinde granite sostar veya soslan adları verilir. Sosuruk ve Sosurka adları “Granit soyundan” anlamına gelir. Destanlarda anlatıldığına göre, bir gün İdil ırmağı kıyılarında dolaşmakta olan Satanay Biyçe bir granit kayanın kımıldadığını görür. Kayayı alır ve Debet’e götürür. O sırada kaya yarılır, içinden kor gibi yanan bir çocuk çıkar. Debet kızgın demiri tuttuğu kıskacıyla çocuğu baldırlarından tutup suya sokar ve vücudunu çelikleştirir. O yüzden Sosurka’nın en zayıf yerleri, suya değmeyen baldırlarıdır. Düşmanları onu baldırlarından vurmaya çalışırlar. Sosurka’yı Örüzmek ve Satanay Biyçe yetiştirirler. Nart destanlarının bazı varyantlarında Sosurka’yı yetiştirip ona annelik yapan destan kahramanı İdil ırmağı kıyısında bir Nart kalesinde yaşayan Kırs Biyçe’dir24 (Nartla 1995: 290). Kırs Biyçe Sosurka’yı Ekicürek adlı bir Nart’ın Akbilek adındaki güzel kızı ile evlendirir. Nart destanlarında Sosurka’nın doğumu ve Akbilek ile evlenmesi şöyle anlatılır:
Karaçay-Malkar Türkçesi:
Sosurka taşdan tuvgan künde ışara-küle tuvgandı
Kaşları, orakla kibik, közleri tang çolpança cangandı
Anı ol zamanda tüz atı Sostar ulu bolgandı
Ol atnı ol zamanda Nart cıyılıb atagandı
Bara barganda va Sosurka deb koygandı
Ol. birsi adamladan akıllı, karuvlu bolgandı
Sosurka toguz aynı toguz künge ösgendi
Temir ılıhtınladan çalıla eşgendi
Temir kangaladan çabır etib kiygendi
Huyunların dommakdan etib tizgendi
Çiy bagırdan çabır etib, cortuvulga bargandı
Çabır bavların çiy bolat temirden etib kıshandı
Alay bla Nart Sosurkanı analıgı Kırs Biyçe bolgandı
Sosurkanı batırlıkga, cigitlikge, kertiçilikge
Çıdamlıkga, çabarga, atarga, uruşha üretgendi
Anı elinde Akbilek atlı bir aruv kız bolgandı
Akbilekni aruvlugu Nartla eline cayılgandı
Kesi da ögüznü müyüzüne cabışsa, anı horlagandı
Akbilekni Sosurka katınlıkga algandı
Akbilek Ekicürek degen bir Nartnı kızı bolgandı
Ekicürek, Nart tulpar, kesi cangız bir uruşha ketgendi
İçi küyüb, cüz adamnı öltürüb, ölgendi
Türkiye Türkçesi:
Sosurka taştan doğduğu gün, gülümseyerek doğmuş
Kaşları orak gibi, gözleri çoban yıldızı gibi parlamış
Onun o zamanlar gerçek adı Sostar ulu
(Granit oğlu) imiş.
O adı o zamanda Nartlar toplanıp koymuş
Gide gide Sosurka demişler
O diğer insanlardan akıllı, güçlü imiş
Sosurka dokuz ayı dokuz günde büyümüş
Demir çubuklardan çitler örmüş
Demir levhalarından çarık yapıp giymiş
Çarık tabanını bronzdan yapmış
Saf bakırdan çarık yapıp, yağmacılığa çıkmış
Çarık bağlarını saf demirden yapıp bağlamış
Böylece, Nart Sosurka’nın analığı Kırs Biyçe olmuş
Sosurka’ya cesaret, yiğitlik, dürüstlük
Dayanıklı olmayı, koşmayı, atmayı, savaşmayı öğretmiş
Onun köyünde Akbilek adlı bir güzel kız varmış
Akbilek’in güzelliği Nartlar ülkesine yayılmış
Kendisi de öküzün boynuzuna yapışsa, onu yenermiş
Akbilek’i Sosurka eş olarak almış
Akbilek Ekicürek denen bir Nart’ın kızı imiş
Ekicürek, Nart yiğidi, kendisi tek başına bir
savaşa gitmiş
İçi yanıp, yüz adamı öldürüp, ölmüş
***
Ünlü Türkolog W. Radloff’un 19. yüzyılda Güney Sibirya’da yaşamakta olan Türk boyları arasında derlediği “Ak-Kübek” destanı ile Kafkas Nart destanlarından Sosurka destanı konuları açısından büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu bakımdan, önce Radloff tarafından derlenen Ak-Kübek destanını inceleyerek, Nart destanı Sosurka ile arasındaki paralellikleri ortaya koymak faydalı olacaktır.
Radloff’un derlediği destanda Ak-Kübek ile Oğuzların destan kahramanı Salur Kazan kimin daha güçlü olduğunu anlamak için birbirlerine sihirli hünerlerini gösterirler ve birbirleriyle yarışırlar. Destanda bu mücadele şöyle tasvir edilir:
1- “… Ak-Kübek adlı yiğit, Salur Kazan’ı görünce, okunun başağını ateşe koyar, iyice kızdırdıktan sonra ağzına sokar. Salur Kazan bunu görünce, o da okunun başağını ateşte kor halinde kızartır, ondan sonra ağzına koyar ve üstelik çiğnedikten sonra da tükürüp atar.” (Bu mücadelede Salur Kazan üstün gelir)
2- “Ak-Kübek dağdan yuvarlanan kayaları, başı ile vurarak yeniden dağın doruğuna fırlatır. Salur Kazan da aynı şeyleri yapar.” (Bu mücadelede berabere kalırlar)
3- “Ak-Kübek gider, bir ırmağın içine oturur. Irmak altı günde altı karış buz tutar. Sonra Ak-Kübek buzları kırarak ırmaktan çıkar. Salur Kazan bunu yapamaz.” (Bu mücadeleden Ak-Kübek galip çıkar)
4- “Ak-Kübek Salur Kazan’ın başını kesmek ister. Fakat Salur Kazan’ı
Ak-Kübek’in kılıcı kesemez. Salur Kazan bacağında saklı demirden bir kılıç olduğunu söyler. Ak-Kübek bu kılıçla Salur Kazan’ın başını kesmeyi başarır.”25
Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin benzer motifleri bu destanın derlendiği Güney Sibirya’dan binlerce kilometre uzakta, Kafkas dağlarının sarp vadilerinde yaşayan Karaçay-Malkar ve Oset halklarının Nart destanlarında da bulunmaktadır.
Oset Nart destanlarında Nart kahramanı Sozrıko’nun dev cüsseli Karadzaw ile yaptığı mücadele Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadeleye şaşırtıcı derecede benzer motifler taşımaktadır. Oset Nart destanında Sozrıko at sürülerine yeni otlaklar bulabilmek amacıyla Urup ırmağının ötesine doğru yola çıkar. Yolda karşısına dev cüsseli Karadzaw çıkar. Karadzaw Sozrıko’nun ününü işitmiştir ve onunla güçlerini yarıştırmak istemektedir, ancak Sozrıko’yu tanımamaktadır. Karadzaw Sozrıko’ya Sozrıko’yu tanıyıp tanımadığını sorar. Kurnaz Sozrıko onu tanıdığını, dünyada ondan güçlü hiç kimsenin bulunmadığını söyler. Karadzaw Sozrıko’nun maharetlerini öğrenmek ister. Sozrıko Karadzaw’a Sozrıko’nun sarp kayalıklardan yuvarlanan iri kayaları başı ile vurup geriye fırlattığını anlatır. Karadzaw aynısını yapacağını söyler ve Sozrıko’nun yuvarladığı kayaları başı ile vurarak geri fırlatır. Sozrıko Karadzaw’a Sozrıko’nun göle girerek buz tutmasını beklediğini ve göl buz tutunca buzları yararak çıktığını söyler. Karadzaw da göle girer ve buz tutmasını bekler, ancak kalın buz tabakasını yarıp gölden çıkamaz. Karadzaw kendisine bu kurnazca oyunu oynayanın Sozrıko’nun ta kendisi olduğunu anlar. Sozrıko kılıcıyla Karadzaw’ın boynunu kesmeye çalışır ama kılıcı onun boynuna işlemez. Karadzaw Sozrıko’ya kendisini ancak kendi kılıcıyla öldürebileceğini, eğer omuriliğini kuşak gibi beline dolarsa kendi gücünün de ona geçeceğini söyler. Sozrıko Karadzaw’ın kılıcını alarak onun boynunu keser, omuriliğini alıp beline dolamadan bir ağacın gövdesine dolar. Omurilik ağacı bir anda iki parçaya böler. Böylece kurnaz Sozrıko Karadzaw’ı alteder.26
Oset Nart destan kahramanı Sozrıko Karaçay-Malkar Nart destanlarında Sosurka ya da Sosuruk adlarıyla karşımıza çıkar.
Sosurka’nın beş başlı dev ile yaptığı mücadelenin motifleri de Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin motifleriyle büyük benzerlik taşımaktadır. Sosurka ile karşılaşan beş başlı dev ona Sosurka’yı tanıyıp tanımadığını sorar. Sosurka dev’e Sosurka’yı iyi tanıdığını, onun Nart oyunlarına şahit olduğunu anlatır. Dev ondan Sosurka’nın maharetlerini anlatmasını, onun yaptıklarının aynısını kendisinin de yapabileceğini söyler. Sosurka dev’e Sosurka’nın yüksek dağların zirvelerinden yuvarlanan büyük kayaları başıyla vurup tekrar geriye fırlattığını anlatır. Dev aynısını yapmak ister ve Sosurka’nın yuvarladığı kayaları başıyla vurarak geriye çıkartır. Sosurka dev’e Sosurka’nın kızgın demirleri yuttuğunu ve kendisine bir şey olmadığını söyler. Dev kızgın demirleri yutar ve kendisine hiç bir şey olmaz. Sosurka dev’e Sosurka’nın göle girerek buz tutmasını beklediğini ve gölün buzlarını kırarak gölden çıktığını anlatır. Dev göle girer ve buz tutmasını bekler. Ancak buz tutan gölden kurtulmayı başaramaz. Bunun üzerine dev kendisine bu oyunları oynayanın Sosurka olduğunu anlar. Sosurka kılıcıyla dev’in dört başını keser ancak beşinci başına kılıcı işlemez. Dev Sosurka’ya kendisini ancak kendi kılıcının öldürebileceğini söyler. Sosurka dev’i kendi kılıcıyla kesip öldürür.27
Karaçay-Malkar Nart destan kahramanı Sosurka’nın beş başlı dev ile yaptığı mücadeledeki “dağdan yuvarlanan kayaları başıyla vurup geriye fırlatma”, “kızgın demir yutma”, “buz tutan göle girip buzları yararak çıkma”, “kendi başını ancak kendi kılıcının kesmesi” motifleri Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin motifleriyle aynı özellikleri taşımaktadır. Eski Türk mitolojisine ait özellikler olan bu motiflerin Altay-Sibirya’dan Kafkaslar’a Karaçay-Malkarlıların ataları eski Türk kavimleri vasıtasıyla taşındığı ve Oset Nart destanlarına da onlardan geçtiği düşünülebilir. Ancak bu görüşü güçlendirmek için daha geniş bir araştırma ile desteklenmesi gerekir.
Türkologlar tarafından henüz yeterince tanınmayan ve araştırılmayan Karaçay-Malkar “Nart Destanları” ihtiva ettiği mitolojik ve folklorik unsurlarla Türk dünyası edebiyatına önemli derecede katkı sağlayabilecek değerde bir destan türüdür. Karaçay-Malkar Nart destanlarında karşılaştığımız olağanüstü doğum motifleri eski Türk mitolojisi ve destanları ile yakından ilişkilidir.
Kafkas halklarının ortak tarihî destanları olan Nart destanları pek çok dış kaynaktan etkilenerek şekillenmiş ve yüzlerce yıl içinde günümüzdeki biçimini almıştır. Nart destanları incelendiğinde Orta Asya Türk mitolojisi ile eski Yunan mitolojisinden pek çok unsuru bünyesinde ihtiva ettiği görülmektedir. Tarih boyunca Kafkasya’yı etkileyen Ön Asya kültürünün de Nart destanlarındaki izlerini görmek mümkündür. Karaçay-Malkar Nart destanlarındaki Demirci Debet ile Davut Peygamberin karakteristik özellikleri arasındaki benzerlikler tesadüfe yer bırakmayacak şekilde bir kültürel yayılmanın Ön Asya’dan Kafkasya’ya doğru geliştiğinin göstergesidir.
1 Karadeniz ile Hazar denizi arasında uzanan Kafkas sıradağlarının üzerinde ve kuzeyinde kalan bölgelerde yaşamakta olan Abhaz-Abaza, Adige, Karaçay-Malkar, Kabardey, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halkları “Kafkas kültürü”nü meydana getiren Kafkasya halklarıdırlar.
2 Nartlar Asetin Halk Destanı/çev. Kayhan Yükseler. -İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1999, s. 15.
3 Karaketov, M. D. İz traditsionnoy obryadovo-kultovoy jizni Karaçayevtsev. -Moskva: Nauka, 1995, s. 55.
4 Potanin, G. N. Vostojniye motivi v srednevekom evrope epose. -Moskva, 1899.
5 Canaytı, İvan. “Asetinlerde Nart Efsaneleri”/çev. İlhan Tekin, Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, 8 (43), 1977, s. 6.
6 Canaytı, 1977, s. 6.
7 Nartı/red. A. İ. Aliyeva.-Moskva: Vostoçnaya Literatura, 1994, s. 105.
8 Tavkul, Ufuk. “Karaçay-Malkar Nart Efsaneleri”, Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, 11 (64-65), 1987, s. 23.
9 Ortabayeva, Rimma. Cetegeyli Ceti Culduz.-Çerkessk: Karaçay-Çerkes Kitab İzdatelstvo, 1985, s. 15.
10 Kuznetsov, V. A. “The Avars in the Narth epos of the Ossets”, Acta Orientalia, Budapest, Tom. 38, 1984, s. 168.
11 Haciyeva, T. Malkarlılanı bla Karaçaylılanı halk poeziya çıgarmaçılıkları. -Nalçik: Elbrus, 1988, s. 7.
12 Haciyeva, 1988, s. 8.
13 Nartla/haz. M. Ç. Curtubayev, H. H. Malkonduyev. -Nalçik: Elbrus, 1995, s. 10.
14 Nartı, 1994, s. 71.
15 Nartı, 1994, s. 74.
16 “Sata” kelimesi Karaçay-Malkar dilinde “Mercan” anlamına gelir. Sata kelimesine aynı anlamıyla Kaşgarlı Mahmud’un XI. yüzyılda yazdığı Divanü-Lugat-it Türk adlı sözlüğünde de rastlanır.
17 Nartla, 1995, s. 31.
18 Nartla, 1995, s. 72.
19 Kazman Tav: Bugün Gürcistan sınırları içinde bulunan 5047 metre yüksekliğindeki Kazbek dağı.
20 Malkar (Çerek) kanyonu: Yukarı Balkarya vadisinde yer alan Çerek ırmağının açtığı dar kanyon.
21 Çirik köl: Çerek kanyonunun başlangıcında suları kükürtlü derin bir göl.
22 Dıh Tav: Yukarı Balkarya’da yer alan Kafkaslar’ın ikinci yüksek dağı (5203 metre).
23 Elbruz dağının 5642 ve 5633 metre yüksekliğinde iki zirvesi vardır.
24 Nartla, 1995, s. 290.
25 Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi, 2. cilt. -Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995, s. 35.
26 Nartlar Asetin Halk Destanı, 1999, s. 241-249.
27 Holayev, A. Z. Nartla. Malkar-Karaçay Nart Tavruhla. -Nalçik: Kabartı-Malkar Kitab Basma, 1966, s. 84-87.
Canaytı, İvan. “Asetinlerde Nart Efsaneleri”/çev. İlhan Tekin, Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, 8 (43), 1977, 6-8.
Haciyeva, T. Malkarlılanı bla Karaçaylılanı halk poeziya çıgarmaçılıkları. -Nalçik: Elbrus, 1988.
Holayev, A. Z. Nartla. Malkar-Karaçay Nart Tavruhla. -Nalçik: Kabartı-Malkar Kitab Basma, 1966.
Karaketov, M. D. İz traditsionnoy obryadovo-kultovoy jizni Karaçayevtsev. -Moskva: Nauka, 1995.
Kuznetsov, V. A. “The Avars in the Narth epos of the Ossets”, Acta Orientalia, Budapest, Tom. 38, 1984, 165-169.
Nartı/red. A. İ. Aliyeva.-Moskva: Vostoçnaya Literatura, 1994.
Nartla/haz. M. Ç. Curtubayev, H. H. Malkonduyev. -Nalçik: Elbrus, 1995.
Nartlar Asetin Halk Destanı/çev. Kayhan Yükseler. -İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1999.
Ortabayeva, Rimma. Cetegeyli Ceti Culduz. -Çerkessk: Karaçay-Çerkes Kitab İzdatelstvo, 1985.
Ögel, Bahaeddin. Türk Mitolojisi, 2. cilt. -Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995.
Potanin, G. N. Vostojniye motivi v srednevekom evrope epose. -Moskva, 1899.
Tavkul, Ufuk. “Karaçay-Malkar Nart efsaneleri”, Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, 11 (64-65), 1987, 22-26.
Kafkas Dillerinde Türkçe Kelimeler / Dr. Ufuk Tavkul [p.588-593]
Dr. Ufuk TAVKUL
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü / Türkiye
Birbirinden farklı pek çok etnik grubun ve dilin bir arada yaşadığı kültürel coğrafyanın adı olan Kafkasya, tarih boyunca birçok Türk kavminin ve boyunun işgali ve istilasına uğramış, bunun neticesinde Kafkasya’nın etnik yapısı içersinde Karaçay-Malkar ve Kumuk gibi Türk boyları ortaya çıkarlarken Türk dili ve kültürünün temsilcisi olan bu halkların dillerinden pek çok kelime de komşu yaşadıkları Kafkas halklarının dillerine geçerek yerleşmiştir. Bugün “Kafkasya Halkları” adı verilen ve ortak bir kültür etrafında birleşmiş, fakat farklı dillerde konuşan etnik grupları dillerine göre şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:
I. Kafkas Dilleri Grubu
Bu grup birbirleriyle akraba olmayan çeşitli Kafkas halklarının dillerinden meydana gelmektedir. Coğrafî açıdan Doğu Kafkasya ve Batı Kafkasya dilleri olarak iki ana gruba ayrılır. Batı Kafkasya dilleri Abhaz-Adige Dil Grubu, Doğu Kafkasya dilleri Çeçen-Lezgi Dil Grubu olarak adlandırılır. Bu gruplara giren diller ve lehçeleri şöyledir:
Abhaz-Adige Dilleri
Abhaz dil grubuna Abhazca ve Abazaca dilleri girer. Adige (Çerkes) dilleri ise Abzeh, Şapsığ, Bjeduğ, Hatkoy, Natuhay, Temirgoy, Besleney ve Kabardey gibi şivelerden müteşekkildir.
Çeçen-Lezgi Dilleri
Bu grubu oluşturan dillerden Çeçen grubuna Çeçen, İnguş, Bats ve Tuş dilleri girmektedir. Lezgi dilleri grubu ise birbirine akraba olmayan Dağıstan dillerinden Lezgi, Avar, Dargı, Lak, Tabasaran, Rutul, Tsahur gibi dilleri kapsamaktadır.
Dilbilim araştırmalarında Kafkas ötesi dillerinden Gürcüce ve onun lehçeleri arasında sayılan Mengrel, Svan, Laz dilleri de Kafkas dilleri grubunda tasnif edilmektedir.
II. Türk Dilleri Grubu
“Kafkas Kültür Alanı” adı verilen kültürel coğrafyayı oluşturan Kafkas halkları arasında sayılan Kumuklar ve Karaçay-Malkarlılar bu grubu meydana getirmektedirler. Dağıstan’ın kuzeyinde yaşayan Kumuk Türklerinin kültürel etki sahasına Dağıstan halkları ile birlikte Çeçen-İnguşlar, Osetler ve Kabardeyler girerken, Orta Kafkaslar’da yaşayan Karaçay-Malkar Türklerinin kültürel etki alanına Osetler, Kabardeyler ve Batı Kafkaslar’da yaşamakta olan Çerkes kabileleri ile Abhaz-Abazalar girmektedir.
III. İran Dilleri Grubu
Bu grubun Kafkasya’daki en önemli temsilcisi Orta Kafkaslar’da yaşamakta olan Osetlerdir. Kendilerine İron adını veren Osetlerden başka, Dağıstan’da yaşamakta olan Tatlar da İran dil grubuna dahil Kafkas halklarındandır.
Nüfus açısından ele alındığında, Türk dilleri grubuna giren Karaçay-Malkar ve Kumuk Türklerinin Kafkasya halklarının toplam nüfuslarının ancak %10’nu teşkil ettikleri görülmektedir. Fakat Kafkasya’da hâkimiyet kuran Hun-Bulgar, Hazar, Kıpçak gibi Türk kavimlerinden pek çok etnik unsurun Kafkasya halklarının etnik yapılarına karıştıkları göz önüne alınırsa, bu etnik karışma ve bütünleşme sürecinde Türk kavimlerinin dillerinden pek çok kelimenin Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçeleri vasıtasıyla Kafkas halklarının dillerine ve kültürlerine yerleşmesi sosyolojik bir gerçek olarak mümkündür. Kafkasya halklarının dillerinde yer alan Türkçe kelimelerin büyük bir bölümü Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerine dayanmaktadır. Bu halklar arasındaki yüzlerce yıllık etnik ve sosyo-kültürel etkileşimin izlerini taşıyan bu kelimelere örnek olarak şunları verebiliriz:
Kafkas Dillerindeki Türkçe
Kelimeler
Kafkasya halklarının toplumsal yapılarının çeşitli kurumlarına ait kelimeler Türkçenin izlerini taşımaktadır. Söz gelimi, “anne” ve “baba” kavramlarının Karaçay-Malkar Türkçesindeki karşılığı olan “ana” ve “ata” kelimeleri, Adige-Kabardey dillerinde “ane” ve “ade” biçimlerinde yer almaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde “süt kardeş” anlamına gelen “emçek” kelimesi Oset dilinde “amtsek”, Çeçen-İnguş dilinde “yemçeg” biçiminde bulunmaktadır. Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde “bacanak” anlamına gelen “baca” kelimesi Abaza ve Avar dillerinde “baca”, Kabardey dilinde “baje” şeklinde yer almaktadır. Aile yapısı ile ilgili en önemli kavramlardan biri Kafkasya halklarının toplumsal yapılarında son derece önemli bir yere sahip “atalık” kurumudur. “Ata” (baba) kelimesinden türetilen “atalık” kavramı Kafkasya halkları arasındaki sosyal ve siyasî ilişkiler açısından tarihte mühim bir rol oynamıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde yaşayan bu kelime Adige-Kabardey ve Abaza dillerine “atalık”, “atelık” biçiminde geçerken bir geleneği de beraberinde getirmiştir.
Kafkasya halklarının toplumsal yapılarına ait kelimeler arasında toplumsal tabakalaşma ve sosyal statülerle ilgili kelimeler de Türkçenin izlerini taşımaktadır. Mesela Karaçay-Malkar Türkçesinde zengin, varlıklı sınıf anlamlarına gelen “bay” kelimesi Adige-Kabardey dillerine “bay”, Abaza diline “baya”, Abhaz diline “abey” şeklinde geçip yerleşmiştir. Kumuk Türkçesinde kadın köle, cariye anlamına gelen “karabaş” kelimesi Avar diline “garabaş” şeklinde geçmiştir. Avar dilinde prenses, bey kızı anlamına gelen “bike” kelimesi de Kumukça “biyke” kelimesinden bu dile yerleşmiştir. Osetçede köle anlamına gelen “tsagar” kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesindeki “çagar” kelimesinden gelmektedir. Osetçe bey, prens anlamlarını taşıyan “tavbi” kelimesi de Karaçay-Malkar Türkçesinden geçmiştir. Bu kelime Karaçay-Malkar Türkçesindeki “tav” (dağ)+“biy” (bey, prens) kelimelerinden mürekkep “tavbiy” sözünden gelmektedir.
Kişilik ve karakterle ilgili Türkçe kelimelerin de Kafkasya toplumları arasında yayıldığı görülmektedir. Karaçay-Malkar Türkçesinde kahraman, bahadır anlamlarına gelen eski Türkçe batır kelimesi Adige, Kabardey, Abaza dillerinde batır biçiminde yaşamaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde yiğit anlamına gelen cigit kelimesi Adige diline de aynı şekilde geçmiştir. Kafkasya halkları arasında at üzerinde tehlikeli akrobasi hareketleri yapan gözü pek binicilere verilen cigit adı da Karaçay-Malkar Türkçesinden yayılmıştır ve bu kelime aynı anlamıyla Rusçaya da girmiştir. Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde kahraman, yiğit anlamına gelen tulpar kelimesi de pek çok Kafkas halkının diline girmiştir. Söz gelimi, tulpar kelimesi Osetçede tolpar, Avarcada tulpar, Çeçen-İnguş dilinde turpal biçimlerinde bulunmaktadır.
Giyim-kuşam kültürü ile ilgili Türkçe kelimeler de Kafkasya halklarının dillerinde yer almaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde “ayakkabı” anlamına gelen başmak kelimesi Abhaz diline abaşmak biçiminde geçerken, Kabardeyceye başmak, Osetçeye basmah biçimlerinde geçmiştir. Karaçay-Malkar Türkçesinde “kapüşonlu keçe pelerin” anlamına gelen gebenek kelimesi Abhaz diline agabanak şeklinde yerleşmiştir. Bu kelime Karaçay-Malkar Türkçesinden Kabardeyceye geçerken gebeneç şeklini almıştır. Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde bulunan başlık kelimesi de Abaza, Adige-Kabardey dillerine başlık, Oset diline baslık biçiminde girmiştir. Başlık kelimesi Avar dilinde paşluh, Çeçen dilinde başlakh biçimlerinde bulunmaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde pantolon anlamına gelen könçek kelimesi Adige şivelerinde gonçec biçimini alırken, Kabardey dilinde gönşeç şeklinde bulunmaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde ayakkabı-çizme anlamına gelen gönçarık kelimesi Kabardeyce’de guenşırık biçiminde bulunurken, Oset dilinde gontsaruh şeklini almıştır.
Kafkas dillerindeki çeşitli evcil ve yabanî hayvanların isimlerinde de Türkçenin etkisi görülmektedir. At yetiştirme kültürü ile ilgili alaşa (beygir), emilik (eğitilmemiş vahşi at), tulpar (iyi cins at), kunacin (beygir), tay gibi kelimelerin Karaçay-Malkar Türkçesinden diğer Kafkas dillerine geçtiği görülmektedir. Söz gelimi Karaçay-Malkar Türkçesi alaşa (beygir) kelimesi Osetçede alasa, Kabardeycede alaşe biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesi emilik (eğitilmemiş vahşi at) kelimesi Abhazcada amlık, Adige şivelerinde emlıç~yemlıç, Osetçede yemlık biçimlerine girmiştir. Yabanî hayvanlarla ilgili ortak isimlerin büyük bölümünün eski Türkçe kökenli olduğu ve Türk kökenli Kafkas halklarından diğerlerine geçtiği anlaşılmaktadır. Örneğin aslan, kaplan, bars (pars), dombay (bizon), tonguz (domuz), kaban (erkek domuz), kırgıy (aladoğan), laçin (şahin, doğan), kunduz, dudak (toy kuşu), tıyın (sincap), uku (baykuş), çakıncik (saksağan), cubran (tarla faresi) gibi hayvanlara ait isimlerin fonetik değişmeye uğrayarak Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinden Adige-Kabardey, Abhaz-Abaza, Oset, Çeçen ve Avar dillerine geçtiğini linguistik taramalarla tespit etmek mümkündür. Söz gelimi, bars (pars) kelimesi Abhazcada abars, Kabardeycede bars şeklinde bulunmaktadır. Aslan kelimesi Abazaca ve Adigecede aslan, Kabardeycede aslen biçiminde yaşamaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde Kaf
kas bizonunun adı olan dombay kelimesi Abhazcada adombay, Adigece ve Osetçede dombay, Kabardeycede dombey biçimlerinde bulunmaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde tarla faresi anlamına gelen cubran kelimesi Abazacaya cumaran biçiminde geçerken, Kabardeycede cumeran biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde toy kuşunun adı olan dudak kelimesi Abazacada, Osetçede, Adige-Kabardey dillerinde dudak biçiminde yer almaktadır. Bu kelime Çeçencede todak biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde sivrisinek anlamına gelen urguy kelimesi Abazacada arguay, Adigecede argoy, Kabardeycede arguey biçiminde bulunmaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesinde aladoğan anlamına gelen kırgıy kelimesi Osetçede hırgu biçimini alırken, Kabardeyceye kargey şeklinde yerleşmiştir. Kuban Bulgar Türkçesinden Karaçay-Malkar Türkçesine miras kalan av köpeği, tazı anlamındaki eger kelimesi Osetçeye yegar biçiminde geçerken, Kabardeyceye de hager şeklinde girmiştir. Bu kelime Avar dilinde de eger biçiminde yer almaktadır. Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde boğa anlamına gelen buga kelimesi Adigecede bıgu biçiminde yer alırken Avar ve Çeçen dillerine buga biçiminde girmiştir. Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde tavşan anlamına gelen koyan kelimesi Avar dilinde guyan şeklinde bulunmaktadır. Evcil büyük baş hayvanlardan dana kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesinde tana şeklinde yer almaktadır. Bu kelime Adige-Kabardey dillerine tane biçiminde geçerken, Abazacada tana şekliyle bulunmaktadır.
Kafkasya halklarının dillerindeki ziraatle ilgili ortak birkaç kelime, M.S. 3-4. yüzyıllarda Kafkasya’da hâkimiyet kuran Hun Türklerinin bir boyu olan Kuban Bulgarlarına dayanmaktadır. Çapa anlamına gelen çaga kelimesi Kuban Bulgarlarından Karaçay-Malkar Türkçesine miras kalan ziraatle ilgili kelimelerden biridir. Bu kelime Abaza diline tsaga biçiminde geçerken, Abhaz dilinde başta a- sesi türemesiyle açaga şeklini almıştır. Abaza diline ziraat âletleri ile ilgili olarak Karaçay-Malkar Türkçesinden geçen bir başka kelime de “tırmık” anlamına gelen tarnavıç kelimesidir. Sulama kanalı anlamındaki arık kelimesi de Karaçay-Malkar Türkçesinden Kabardey ve Oset dillerine geçmiştir. Osetçede “ot yığını, tahıl demeti” anlamına gelen keben sözü Kuban Bulgarlarından Karaçay-Malkar Türkçesine hatıra kalan sözlerdendir ve Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde geben biçiminde yaşamaktadır. Bu kelimeye Bulgar Türklerinin Volga (İdil) boylarındaki diğer mirasçılarından Kazan Tatarlarında kiben, Çuvaşlarda ise kaban biçiminde rastlamak mümkündür. Adige-Kabardey dillerinde “tahıl demeti” anlamına gelen bgane kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesindeki becen kelimesinden gelmektedir. Adige dilinde “nadas edilmiş tarla” anlamına gelen karsaban sözü de Karaçay-Malkar Türkçesindeki kara saban kelimesine dayanmaktadır. Kumukçadan Avarcaya geçen tarlav kelimesi ise “bahçe” anlamına gelir. Kumuk ve Karaçay-Malkar Türkçelerinde “tohum” anlamına gelen urluh sözü de Avarcaya geçen kelimelerdendir.
Meyva adlarına baktığımızda, dağlık bölgelerde tabiî olarak yetişen meyva isimlerinin Türkçe kökenli olduğunu ve çeşitli Kafkas halklarının dillerine Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinden geçtiği görülmektedir. Karaçay-Malkar Türkçesinde vişne anlamına gelen baliy kelimesi Adige-Kabardey dillerine aynı şekilde geçerken, Çeçencede bal, Gürcü ve Avar dillerinde bali, Osetçede balı biçimlerini almıştır. Kuban Bulgar Türkçesinde böğürtlen anlamına gelen yadur~cadur kelimesi fonetik değişime uğrayarak Kumukçada çadur, Karaçay-Malkarcada züdür biçimlerini almıştır. Bu kelime her iki halka komşu yaşayan halklar tarafından da benimsenmiştir. Dağıstan’da yaşayan Dargı ve Kaytaklara bu kelime Kumukçadan çadur biçiminde geçerken, Avarca’nın Andi lehçesinde çatu biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde züdür biçiminde bulunan böğürtlen kelimesi Osetçeye dzedır ve dzedura biçimlerinde girmiştir.
Kuban Bulgar Türkçesinden kalan meyva adlarından kızılcık anlamına gelen çum kelimesi Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinde yaşamaktadır. Bu kelime Kumuklardan Avarcaya çum biçiminde geçerken, Karaçay-Malkarlılardan Osetçeye çım ve tsuma biçimlerinde girmiştir. Ağaç adlarında da Kafkas dillerinde Türkçe kelimelere rastlanmaktadır. Kumuk Türkçesinde kavak anlamına gelen akterek kelimesi Avar diline ahterek biçiminde geçmiştir. Kumuk Türkçesinde söğüt anlamına gelen çaptal kelimesi de Avarcaya çaptal biçiminde geçmiştir. Moğolca kökenli bir kelime olan ve Karaçay-Malkar Türkçesinde çam ağacı anlamına gelen narat kelimesi Kabardey dilinde narat şeklinde yer almaktadır. Karaçay-Malkar Türkçesine Kuban Bulgar Türkçesinden miras kalan dişbudak ağacı anlamındaki kürüç kelimesi Osetçeye karts biçiminde geçmiştir. Bu kelime Macarcada da köriş şeklinde yaşamaktadır. Osetçede armut ağacı anlamına gelen kerdo ve kerttu kelimeleri de Karaçay-Malkar Türkçesi kertme kelimesine dayanmaktadır.
Kafkas halklarının dillerindeki ortak coğrafî terimler Türk kökenli dillerden gelen kelimelerden oluşmaktadır. Karaçay-Malkar dilinde deniz anlamına gelen tengiz kelimesi pek çok Kafkas diline girmiştir. Örneğin bu
kelime Osetçede dencız, Abhazcada atengiz, Abazacada tengız, Kabardeycede tencız biçimlerindedir. Karaçay-Malkar dilinde göl anlamına gelen köl kelimesi de Osetçede su birikintisi anlamında kul, Abazacada göl anlamında gual, Kabardeycede göl anlamında guel biçimlerinde bulunmaktadır. Karaçay-Malkar dilinde dağ geçidi anlamına gelen ıpçık kelimesi Osetçede aftsag biçimindedir.
Karaçay-Malkar dilinde tepe anlamına gelen töbe kelimesi de Abazacaya toba biçiminde geçmiştir. Karaçay-Malkar dilinde dalga anlamına gelen tolkun kelimesi de Kabardeycede aynı biçimde bulunmaktadır. Karaçay-Malkarlıların kanyon ve dar vadiler için kullandıkları avuz kelimesi Kabardeycede aynı anlamıyla auz şeklindedir. Abazaların doğu rüzgârına verdikleri beştav adı ile Kabardeylerin batı yönü için kullandıkları beşto adları Kafkasya’daki Beştav bölgesinin adından gelir. Beştav Karaçay-Malkar dilinde beş dağ anlamındadır ve Rusların Pyatigorsk (Beş dağ) adını verdikleri şehrin bulunduğu bu yerde yan yana sıralanmış beş dağ bulunmaktadır. Bu bölge Abazaların doğusunda, Kabardeylerin ise batısında kalmaktadır. Dolayısıyla her iki dilde ifade ettiği yönler farklıdır ama aynı ortak kelimeye dayanmaktadırlar.
Vücudun çeşitli kısımları ve organlarla ilgili kelimeler açısından Karaçay-Malkar Türkçesinden Oset diline bazı kelimeler geçerek yerleşmiştir. Osetçede mide anlamına gelen ahsın kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesindeki aşhın kelimesinden gelmektedir. Osetçeye yabancı dillerden geçen kelimelerdeki -ş sesinin -s sesine dönüştüğü bilinmektedir. Karaçay-Malkar Türkçesi aşhın kelimesi Osetçeye geçerken ashın biçimini almış ve metatez neticesinde ahsın şekline dönüşmüştür. Osetçede burun anlamına gelen bırınk kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi burun kelimesinden, boğaz, gırtlak anlamına gelen bogurdak kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi bogurdak kelimesinden, kursak anlamına gelen bohhır kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi bokkur kelimesinden, ağız, surat anlamına gelen dzuh kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi cuh kelimesinden, meme anlamına gelen dzukka kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi cukka kelimesinden, kuyruk anlamına gelen kode kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi köten kelimesinden, tepe kemiği, bıngıldak anlamına gelen tenka ve tula kelimeleri Karaçay-Malkar Türkçesi tönke ve tulu kelimelerinden gelmektedir. Vücutla ilgili bazı kelimeler Karaçay-Malkar Türkçesinden Abhaz-Abaza ve Adige-Kabardey dillerine de geçmiştir. Karaçay-Malkar Türkçesinde gırtlak, boğaz anlamına gelen kırkı kelimesi Abaza diline kırkı biçiminde geçmiştir. Bu kelime Abhazcaya geçerken bu dilin gramer kuralı neticesinde başına a- fonemi getirilerek akırkı biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde gırtlak kıkırdağı, Adem elması anlamına gelen kırkmıç kelimesi de Abhazcaya geçerken başta a- sesi türemesiyle akırmıc biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinden Abaza ve Kabardey dillerine geçen bir başka kelime de boğaz, gırtlak anlamlarına gelen tamak kelimesidir. Karaçay-Malkar Türkçesinde göden, rektum anlamlarına gelen köten kelimesi de Kabardey diline kueten biçiminde geçmiştir.
Karaçay-Malkar Türkçesinde bir hayvan hastalığı olan sakağı, ruam anlamına gelen manka kelimesi Oset, Çeçen ve Lak dillerine de geçerek yerleşmiştir. Bu kelime Lak dilinde mangav, Oset dilinde manha, Çeçen dilinde manka şeklindedir. Karaçay-Malkar Türkçesinde sakağı anlamına gelen sakav kelimesi de Abaza ve Kabardey dillerine aynı şekilde geçmiştir. Bu kelime Adigecede sekav biçimini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde kazıklı humma anlamına gelen talav kelimesi Abaza ve Oset dillerine aynı şekilde geçerken, Kabardeycede kolera anlamında talo şeklini almıştır. Kabardey dilinde anjin, boğaz ağrısı anlamına gelen tamakıdze kelimesi de Karaçay-Malkarca tamak avruv kelimesinden geçmiştir. Oset dilinde kel, uyuz anlamına gelen sagar kelimesi Karaçay-Malkar Türkçesi çıgır kelimesinden, fıtık anlamındaki salmartan kelimesi de Karaçay-Malkar Türkçesi çırmıltın~çımıltır kelimesinden gelmektedir.
Kafkas dillerinde maden işleme tekniği gerektiren eşyaların adlarının eski Türkçe kökenli olduğu ve bunların Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçelerinden diğer Kafkas halklarının dillerine geçtiği görülmektedir. Söz gelimi, tunç-bakır karışımı madenden yapılan dökme kazanın adı Karaçay-Malkar Türkçesinde çoyun şeklindedir. Bu kelimenin kökeni eski Türkçe kaynaklarda çodın biçiminde karşımıza çıkmaktadır. -d->-y- ses değişmesi Türk dili tarihi açısından bilinen bir fonetik hadisedir. Dolayısıyla Karaçay-Malkar Türkçesindeki çoyun kelimesi Türk kültür tarihine ait bir kelimedir ve eski Türk maden sanatına ve üretim tarzına işaret etmektedir. Bu kelime ait olduğu üretim tarzı ile birlikte pek çok Kafkas halkının diline yerleşmiştir.
Abhazcada açuan biçimini alan bu kelime Osetçede çiyon ve suan şekillerinde karşımıza çıkar. Kabardeycede şuan, Avarcada çoyen biçimini alan kelime, Gürcü-Svan dilinde çoyina biçimine girmiştir. Çeçencede çüyina, Abaza ve Ubıh dillerinde çuvan şeklini almıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde ibrik anlamına gelen kumgan kelimesi de eski Türkçe kültür kelimelerinden biridir ve pek çok Kafkas halkının diline geçmiştir. Abhazcada akumaan şeklini alan bu kelime Osetçede huvgan, Abazacada kuıbgan şeklindedir. Adige ve Kabardey dillerine aynı şekilde kumgan olarak geçmiştir. Karaçay-Malkar Türkçesinde ütü anlamına gelen itüv kelimesi de eski Türkçe
kültür kelimelerinden biridir. Abazacaya aitu~aytu biçimlerinde giren bu kelime Oset, Çeçen, Avar ve Dargı dillerinde itu biçimini almıştır. Adigecede utı, Gürcücede uto biçimlerini alan ütü kelimesi Kabardey diline de yetu biçiminde girerken bir medeniyet unsurunu ve hayat tarzını da beraberinde taşımıştır. Kumukçada yalgav, Karaçay-Malkarcada calgavuç adını alan tava kelimesi Osetçeye algav ve algavindza şekillerinde girerken, Avarcaya yalgav biçimiyle geçmiştir.
Karaçay-Malkar Türkçesinde halı anlamına gelen küyüz kelimesi Osetçede gavız, Çeçencede küüz biçimlerini almıştır. Eski Türkçede hasır anlamındaki yiken kelimesinden gelen Karaçay-Malkar Türkçesindeki Kıpçak karakterli cegen kelimesi Abazacaya caguan, Osetçe’ye dzegen~zegen biçimlerinde geçmiştir. Karaçay-Malkar Türkçesinde keçe anlamına gelen kiyiz kelimesi de Avarcada kiz biçiminde yaşamaktadır.
Yemek kültürü ve yiyecek-içecek adları açısından baktığımızda Karaçay-Malkar Türkçesinde ayran ve yoğurt anlamlarına gelen ayran kelimesi Adige, Oset ve Abhaz dillerine ayran biçiminde geçerken, Abazacada yaran~yeran biçimini almış, Kabardeycede yeren şekline girmiştir. Karaçay-Malkar Türkçesinden Adige-Kabardey halklarının yemek kültürlerine geçen kelimelerin hayvancılığa dayalı üretim biçimine sahip eski Türk bozkır kültürüne ait olduğu dikkati çekmektedir. Kafkas dağlarında hayvancılığa dayalı üretim biçimlerini muhafaza eden Karaçay-Malkarlılar. atalarının bozkır kültürüne ait yemek kültürlerini ve yemek adlarını korurlarken, bu kültürü ve yemek adlarını komşu Kafkas halklarına da aktarmışlardır. Bunlardan en yaygın olanı, Divan-u Lugati’t Türk’te yörgemeç adıyla karşımıza çıkan, bağırsak ve işkembeden yapılan bir yemeğin adıdır. Bu yemeğin adı Kıpçak karakteri taşıyan Karaçay-Malkar Türkçesinde cörme biçimini almıştır. Bu yemek Adige boyları arasında corme~corume adlarıyla yayılırken, Kabardeylere jerume biçiminde geçmiştir. Ubıhçada cerme biçiminde karşımıza çıkan bu yemeğin adı Osetçenin ses değişmesi kurallarına göre Osetçede zorma şeklini almıştır. Divan-u Lugati’t Türk’te soktu adıyla verilen karaciğerden yapılan bir tür sucuk, Karaçay-Malkar ve Kumuk yemek kültürlerinde sohta~sokta adlarıyla yaşamaktadır. Bu yemek Avar kültürüne sohda adıyla geçmiştir. Fırın ya da tandırda pişirilen çörek türü bazı yiyeceklerin adları da Karaçay-Malkar Türkçesinden komşu Kafkas halklarına geçmiştir. Karaçay-Malkar’da küçük yuvarlak bazlamaya verilen katık adı Abaza ve Adigelerde hatık, Kabardeylerde hetık biçimini almıştır. Kumuk ve Karaçay-Malkar Türkçelerinde çörek anlamına gelen kalaç kelimesi Avarca’ya halaç biçiminde geçmiştir. Kabardeycede bir tür kurutulmuş peynirin adı olan kurt eski Türk bozkır kültürüne ait bir kelimedir ve Karaçay-Malkar Türkçesindeki kurt kelimesinden Kabardeyceye geçmiştir. Abazacada kavrulmuş mısır ununa verilen kuvıt adı da Karaçay-Malkar Türkçesi kuvut adından gelmektedir. Pişirilmiş mayalı boza hamuruna Karaçay-Malkar Türkçesinde verilen begene adı buradan Adigelere becın, Kabardeylere becıne, Osetlere begeni biçimlerinde geçip yerleşmiştir. Divan-u Lugati’t-Türk’te rastladığımız buğday, arpa, darı gibi bitkilerden yapılan bozaya verilen bekni adı bu kelimenin eski Türk kültürüne ait olduğunu göstermektedir. Divan-u Lugati’t-Türk’te karşımıza çıkan buhsum kelimesi de boza anlamına gelmektedir. Kırgız ve Tatar Türkçelerinde maksım şeklinde rastladığımız bu kelime Kafkasya’da Kumuk Türkçesinde mahsıma biçimini almıştır. Bu kelime boza yapım tekniği ile birlikte Batı Kafkaslar’da yaşamakta olan çeşitli halkların dillerine ve kültürlerine yerleşmiştir. Örneğin Adige-Kabardey halklarının diline bu kelime mahsıme şeklinde girerken, Abazacaya bahsıma, Abhazcaya ise abagsma biçimlerinde yerleşmiştir. Karaçay-Malkar ve Kumuk Türkçesinde şarap anlamına gelen çagır kelimesi Abaza, Akuşa, Kubaçi dillerine çagır biçiminde geçerken, Çeçencede çagur, Kabardeycede şagır biçimlerini almıştır. Bu kelime Avar ve Lak dillerine çahır biçiminde geçmiştir.
Adige (Çerkes) diline Karaçay-Malkar Türkçesinden geçen kelimelerin yanı sıra, bu dilde Kırım-Nogay Tatar dillerinden ve Osmanlıcadan geçen pek çok kelime yaşamaktadır. Bunlara örnek olarak şu birkaç kelimeyi verebiliriz:
balık, basme, (basma kumaş), dele (deli), kaş (haç), katabe (kadife), kaşık, kaz, çepeç (kepek), çeten (keten), kurmen (kurban), dıdıkuş (papağan, dudu), abe (aba), akıl, lecen (leğen), bereçet (bereket), divan, karpız (karpuz), kaun (kavun), kazgır (kazma), çıse (kese), çıre (kira), çar (kâr), kulay (kolay), eçend (ikindi), beçmez (pekmez), sakat, sarık, saz, tutın (tütün, sigara), sırme (sürme), tas, top, torba vs.
Bugün Adige (Çerkes) dilinde Karaçay-Malkarlıların ataları olan Hun-Bulgar Türklerinin dillerinden kalan ve eski Türk dilindeki fonetik değişmelere ışık tutacak çok önemli iki kelime yaşamaktadır. Bunlar Adige (Çerkes) dilinde “yağ” anlamına gelen “dağe” kelimesi ile, “kamış” ve “kaval” anlamlarına gelen “kamıl” kelimesidir. Her ikisi de Kuban Bulgar Türklerine ait eski Türkçe sözler olan “dağe” ve “kamıl” kelimeleri Ana Türkçe dönemindeki l>ş ve d>y ses değişmelerine işaret etmektedir.
Türkçenin Kafkas dillerine etkisi konusunda yapılacak daha geniş araştırmaların, Kafkasya tarihi ve kültürü üzerinde etkili olan Kırım, Nogay, Azerbaycan ve Osmanlı Türkçelerini de ihtiva etmesiyle Kafkas halklarının dillerinde yer alan Türkçe kelimelerin sayısı birkaç kat daha artacaktır. Özellikle Güney Dağıstan halklarının dillerinin Azerice, Batı Kafkasya halklarının dillerinin Kırım ve Nogay Tatarcası ile Osmanlıca açısından yeniden gözden geçirilmesinde Türkçenin yayılma ve etkileme sahalarını tespit açısından büyük yarar vardır.
Abayev, V. İ. (1979), İstoriko-Etimologiçeskiy Slovar Osetinskogo Yazıka. -3 cilt. -Moskova.
Abdullayev, İ. H. (1982), “Tulpar. (Türkskiy Zoonim Tulpar na Severnom Kavkaze)”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı/redaktör: N. S. Cidalayev. -Mahaçkala, 19-36.
Aytberov, T. M. (1982), “Türkizmı v Avarskom Yazıke XVII v. (Po Materialam Pereçnya İmuşçestva Knyagini Kihiley)”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı/redaktör: N. S. Cidalayev. -Mahaçkala, 48-61.
Bayçorov, S. Ya. (1989), Drevnetürkskie Runiçeskie Pamyatniki Evropı. -Stavropol.
Berkok, Nimet ve Kâmil Toygar (1994), Kuzey Kafkas Mutfak Kültürü ve Yemekleri. -Ankara.
Betrozov, Ruslan (1991), Proishojdenie i Etnokulturnıe Svyazi Adıgov. -Nalçik: Nart.
Betrozov, Ruslan (1996), Etniçeskaya İstoriya Adıgov. -Nalçik: Elbrus.
Britayev, S. (1939), Osetinskiye Skazki. -Moskva.
Çelikkıran, Mehmet Yasin (1991), Türkçe-Adigece Sözlük=Tırku-Adıge Guşçıal. -Maykop.
Gaurgiev, H. Z. ve H. H. Sukunov (1991), Şkolnıy Russko-Kabardinskiy Slovar=Urıs-Adıge Şkol Psalale. -Nalçik: Nart.
Goçiyeva, S. A. ve H. İ. Süyünçev (1989), Karaçay-Malkar-Orus Sözlük=Karaçayevo-Balkarsko-Russkiy Slovar. -Moskva: İzdatelstvo “Russkiy Yazık”.
Habiçev, M. A. (1980), Vzaimovliyanie Yazıkov Narodov Zapadnogo Kavkaza. Çerkessk.
Kadıraciyev, K. S. (1982), “O Proishojdenii Nekotorıh Fitonimov v Dagestanskih Yazıkah”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı/redaktör: N. S. Cidalayev. -Mahaçkala, 37-47.
Magomedova, P. T. (1982), “Türkskie Zaimstvaniya v Çamalinskom Yazıke”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı/redaktör: N. S. Cidalayev. -Mahaçkala, 84-90.
Malkonduyev, Hamit (1988), Drevnyaya Pesennaya Kultura Balkartsev i Karaçayevtsev. -Nalçik: Elbrus.
Mammayeva, N. T. (1982) “Nareçiya-Türkizmı v Lakskom Yazıke”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı/redaktör: N. S. Cidalayev. -Mahaçkala, 91-99.
Nemeth, Gyula (1912), “Kumük es Balkar Szojegyzek” (Kumükisches und balkarisches Wörterverzeichnis), Keleti Szemle Revue Orientale, 12, Budapest, 91-153.
Otarov, İ. M. (1978), Professionalnaya Leksika Karaçayevo-Balkarskogo Yazıka.-Nalçik: Elbrus.
Saidov, M. C. (1982), “Kumıkskie Leksiçeskie Elementı v Salatavskom Dialekte Avarskogo Yazıka”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı/redaktör: N. S. Cidalayev. -Mahaçkala, 136-155.
Studenetskaya, Y. N. (1989), Odejda Narodov Severnogo Kavkaza XVIII-XX vv.-Moskva: Nauka.
Şamanov, İ. M. (1989), “Kalendar i Kalendarnaya Obryadnost Karaçayevtsev i Balkartsev.” Kalendar i Kalendarnaya Obryadnost Narodov Karaçayevo-Çerkesii: 5-48. Çerkessk.
Şortanov, A. T. (1992), Adıgskie kultı. -Nalçik: Elbrus.
Tavkul, Ufuk (1993), Kafkasya Dağlılarında Hayat ve Kültür. Karaçay-Malkar Türklerinde Sosyo-Ekonomik Yapı ve Değişme Üzerine Bir İnceleme. -İstanbul: Ötüken.
Tavkul, Ufuk (1994), “Adige (Çerkes) Diline Karaçay-Malkar Dilinden Geçen Kelimeler”. Kırım Dergisi, 2 (8), 26-29.
Tavkul, Ufuk (1997), “Kafkasya’da Etnik ve Sosyo-Kültürel Yapının Tarihî Kökenleri”, BİR Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, (7), 135-170.
Tavkul, Ufuk (2000a), Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü. -Ankara: Türk Dil Kurumu.
Tekeyev, K. M. (1989), Karaçayevtsı i Balkartsı. Traditsionnaya sistema jizneobespeçeniya. -Moskva: Nauka.
Dostları ilə paylaş: |