FERTLERİN BESLENME HAKLARI
H.Hüsnti GÜNDÜZ1 ÖZET
Beslenme hakkı, bir insanlık hakkıdır. Dünyaya gelen her insan, yaşamını sürdürmesi için bu hakka sahiptir. Beslenme hakkı, evrensel insan hakları çerçevesinde korama altındadır.
Anahtar kelimeler : Beslenme hakkı, gıda, insan.
Right to Food for Hu m an Beings ABSTRACT
Ali human beings have a right to live in dignity, free from hunger. The right to food is a human right. It is a human right protected under international human rights
Key words : Right to food, food, human being. Giriş (İnsan Hakları)
İnsanlık tarihi, zaman zaman, akıllara durgunluk veren olay ve vahşetlere sahne olmuştur. Kişisel, kurumsal veya devlet çıkarları için, nice kanlar ve gözyaşları dökülmüş, insan hak ve haysiyetleri ayaklar altına alınmış, maalesef halen de alınmaktadır.
İnsanlık tarihi boyunca, öncelikle dini kurallar ve sonra da bazı insaflı devlet idarecilerinin koyduğu kanunlar insanlara hak ve özgürlük konularında rahatlıklar sağlamıştır. Ancak bu tip davranışlar maalesef uzun süreli olamamıştır.
Eski devletlerin yönetim anlayışı güç ve baskı uygulanması şeklindeydi. Genellikle kral veya başkan zor kullanarak başa gelir, yönetimini de yine zor kullanarak sürdürürdü. Tarihte, Romalıların, Medlerin, Perslerin, Vikinglerin, Hunlann, Mısır Firavunlarının ve benzeri devletlerin uyguladıkları bu yöntemleri kitaplarda okuyoruz.
Böyle giden bir işleyişe "dur" diyebilmek için, birçok ülkede bireysel karşı koymalar görülmüş, fakat etkili olamamıştır.
İngiltere'de halk, 1215 yılında Kral John'a karşı, haklarını savunmak amacıyla bazı istekler ortaya koydular. Krala kabul ettirilen bu bildirge, "Magna Carta" İnsan Hakları kavramının ilk belgesi sayılır (Aslında, ilahi dinlere ait kutsal kitaplarda, konu ile ilgili yazılı belgeler vardı. Yüce Peygamberimizin meşhur Veda Hutbesi bunun en güzel örneğidir). Artık insan hakları metne dökülmüş, insanların kısıtlanamayacak bazı hakları güvence altına alınmış oluyordu.
İnsanların yaşayışlarında, hayati konularda eşit haklara sahip oldukları fikri 1776 yılında Amerika'da yayımlanan Bağımsızlık Bildirisi ile de pekişmeye başlamış oldu.
İnsan hakları ile ilgili bir başka çalışma Fransız İhtilali zamanında yapılmış ve 1789 yılında İnsan Hakları Bildirisi yayımlanmıştır. Bütün bu çalışmalar insanların daha çağdaş yaşama isteğinin birer ürünüdür. Zamanında insan haklarının tam ve hiçbir ayrım yapmadan korunmaması bu zorunluluğu kaçınılmaz kılmıştır. Sözde ve kağıt üzerinde var olması, tam uygulanmasını sağlamamıştır. Yapılan yanlış ve eksik uygulamalar, insanın insana yaptığı eziyetler insan kişiliğini zedeler olmuştur.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
İnsan hakları, kişiyi özü ile yaşatacak kurallardır. Bu kurallar, insanı insan yapan kurallar olarak da tarif edilebilir.
24 Ekim 1945'te kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü'nün öncelikli amacı dünyada barışı ve güvenliği sağlamaktı. 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü "İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi"ni kabul ve ilan etti. Buna göre;
-
Bütün insanlar özgür; onurlu ve hakları yönünden eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler.
-
Herkes, renk, cins, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildirge'de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir.
-
En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetler de içinde olmak üzere sağlığına ve esenliğine uygun bir yaşam düzeyine kavuşma; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; Barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan düşünce ve anlatma özgürlüğü hakları
İnsan Haklan Evrensel Bildirgesinin temellerini oluşturur.
10 Aralık ile başlayan hafta Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde İnsan Hakları Haftası olarak kutlanır. İnsan haklan tarihsel gelişimlerine göre birinci, ikinci ve üçüncü kuşak haklar olarak sınıflandınlmaktadır.
Birinci kuşak haklar aynı zamanda klasik haklar olarak da isimlendirilmektedir. Bu hakların Fransız ve Amerika devrimi ile yaşama geçtiği görülmektedir. Birinci kuşak haklardan bazıları şunlardır:
-
Yaşam hakkı ve dokunulmazlık,
-
Kişi özgürlüğü ve güvenliği,
-
Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü,
-
İnanç ve ibadet özgürlüğü,
-
Konut dokunulmazlığı,
-
Çalışma özgürlüğü,
-
Seçme ve seçilme hakkı,
-
Mülkiyet hakkı,
-
Eşitlik hakkı ve benzerleri...
Klasik hakların temel öğesi özgür olabilmektir. Bu haklar kişilerin özel yaşam alanına sahip olduğunu ve kurumların, devletin bu haklara karışmaması gerektiğinin altını çizmektedir.
İkinci kuşak haklar aynı zamanda sosyal haklar olarak da isimlendirilmektedir. Burada temel öge bireylerin devletten alabilecekleri, devletin sunduğu hizmetlerden yararlanabilmedir. Yani devletin sunabileceği hizmetler bireyler için bir hak olarak değerlendirilmektedir. Beslenme ve eğitim hakkı bunun çok iyi bir örneğidir.
Belli başlı ikinci kuşak haklar şunlardır: Beslenme hakkı
-
Çalışma hakkı
-
Grev ve toplu sözleşme hakkı
-
Sağlık hakkı
-
Konut hakkı
-
Sosyal güvenlik hakkı
-
Parasız öğrenim ve eğitim görme hakkı
-
Muhtaç kesimlerin korunmasıyla ilgili haklar.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeye bağlı olarak nükleer silahlanma, çevre kirliliği ve benzeri problemler sonucunda 3. kuşak haklar oluşmuştur.
-
Çevre hakkı
-
İnsanlığın ortak mal varlığına saygı hakkı
-
Gelişme hakkı
-
Barış hakkı
Fertlerin Beslenme Hakkı
Gıda güvencesi (beslenme hakkı), bütün insanların her zaman aktif ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan besin ihtiyaçlarını ve gıda önceliklerini karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmeleri durumudur. Tariften de anlaşılacağı gibi, beslenme hakkı;
Bütün insanların sağlıklı ve dengeli beslenebilmeleri, Açlık çekenlere gıda yardımı yapmak,
Beslenme hakkının tam olarak yerine getirilmesi için gerekli hukuki, sosyal, eğitim ve ekonomik düzenlemeler,
Güvenli gıda üretimi ve denetlenmesi şeklinde olmalıdır.
Beslenme hakkı, sadece devletin herkese gıda dağıtması anlamına gelmemelidir. Bu hakkın elde edilebilmesi için gerekli olan ve yukarıda sayılan alt yapının temini anlaşılmalıdır.
Gıda hakkı, hükümetlerin böyle bir hakkın varlığını;
-
Tanıması,
-
Koruması ve
-
İcra etmesiyle sağlanır.
-
Böyle bir hakkın varlığını tanımak demek, bu hakkın ihlal edilmemesini sağlamak (örneğin; insanları göçe zorlamamak, ürünlerini imha etmemek gibi) anlamına gelir.
-
Hakkın korunması ise, vatandaşlarının 3. şahıslar tarafından haklarına tecavüz edilmesini önlemek [Örn.; gıdaları, tarım alanlarının güvenliğini, gıdaların standart ve kodekslere uygun üretimini sağlamak (güvenli gıda üretimi) gibi] demektir.
3. Bu hakkı icra etmek ise, insanlara gıdaları üretebileceği imkanları sağlamak (Örn.; toprak reformu, ürünleri sübvanse etmek, ürün destekleri, kredi imkanları sağlamak gibi). Bu madde kapsamında, son çare olarak açlık sınırında olan insanlara da acil gıda yardımı (sosyal güvenlik programı kapsamında, korumasız çocuk, kadın, mülteci ve hapis kimselere gıda yardımı) yapmaktır. 6.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 25. Maddesi beslenme hakkını şöyle tanımlar:
-
Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.
-
Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin yayınlanmasının üzerinden 62 yıl geçmesine rağmen, halen dünyada açlık çeken milyonlarca insan bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre, dünyada yılda;
Beş yaş altındaki 5 milyon çocuk açlıktan veya yetersiz beslenmeden dolayı ölmektedir. Beslenmeye bağlı olarak, 170 milyon çocuk zayıf yapıdadır. 208 milyon çocuk ise özürlüdür. 1996 dan bu yana dünyada açlık oram her yıl artarak devanm etmektedir ve su anda 854 milyona çıkmıştır.
900 milyon insan ise, iyot eksikliği sendromları yaşamaktadır.
3 milyon çocuk demir eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıklar çekmektedir. Buna karşılık;
20 milyon çocuk ve 200 milyon yetişkin insan ise obezdir. (1.5 milyar insan şişmandır). Gıda ve su, dünyaya gelen her insanın en tabii hakkıdır. Gıda deyince, bunun yeterli miktarda olmasının yanı sıra, besin bileşenlerinin dengeli oranlarda bulunması ve tüketilecek gıdanın ve suyun güvenilir olması da gereklidir. Dolayısıyla, dünya insan haklarıyla uğraşan kişi ve kuruluşlar, her insanın yeterli, dengeli ve güvenli gıda ve suyun en tabii insan haklarından olduklarını vurgulamaktadırlar. Dünya nüfusunun hızla artışı, toprak ve su kaynaklarının sabit olması veya artırılma imkanlarının sınırlı olması dolayısıyla, elde olunan gıda maddelerinin her insana eşit olarak dağıtımım zorlaştırmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde israfa varan gıda tüketiminin yanısıra, birçok ülkede de açlıkla savaşan milyonlarca insan bulunmaktadır. Bu durum da, insanların beslenme haklarını etkileyen en önemli faktörlerdir.
Devletlerin ekonomik gelişmişlik seviyeleri, coğraflk ve tarımsal yapıları, halkın eğitim düzeyleri toplulukların beslenme haklarıyla yakından ilgilidirler. Dolayısıyla, beslenme hakkı, medeni, politik, ekonomik ve sosyal haklar gibi insan haklarıyla yakından ilgilidir. Ayrıca, devletlerin, demokrasi ve insan haklarına bağlı kalmadan toplumunun sağlıklı gelişmesini sağlamaları mümkün değildir. Bunun yanı sıra, dengeli ve yeterli beslenmesi olan insanların, yani gıdasını temin edebilen ekonomik özgürlüğe sahip insanların da güvenilir gıda alabilme haklarının olduğu bilinen bir gerçektir. Beslenme hakkının ihlali sonucu ortaya çıkan başlıca rahatsızlıklar şunlardır; Ölüm,
Gelişme geriliği, Zeka geriliği, Çalışmaya zorlanma, Çocuk ticareti, Askere alınma, Göç.
Beslenme Hakkı Tarihçesi
Bu çarpık tabloyu görenler, dünyadaki açlıkla savaşmak için Dünya Sağlık Teşkilatı, Gıda ve Tarım Örgütü gibi kuruluşlarla problemi çözmek yolunda çalışmalar başlatmışlar ve halen devam etmektedirler. Bu çalışmaların tarihçelerine kısa bir göz gezdirecek olursak;
1924 Çocuk Hakları Bildirgesi'nde; çocukların beslenme hakkının uluslararası ölçekte ele alınması ilk kez bu bildirgede yer almış özellikle "aç çocukların beslenmesi" üzerinde durulmuştur.
İnsan Hakları alanında çağ açan 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25. maddesinde herkesin, yiyecek dahil olmak üzere gerek kendisinin gerekse ailesinin sağlığına yetecek bir yaşam düzeyine ulaşma hakkı bulunduğu belirtilmektedir.
1959 Çocuk Haklan Bildirgesi'nin 4. maddesi; çocukların sağlıklı biçimde büyüyüp gelişmelerini; bunun sağlanması için yeterli beslenme hizmetlerinden yararlanma hakkını benimsemektedir.
1966 Uluslararası Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nin 11. maddesi; yiyecek dahil olmak üzere yeterli yaşam standardına sahip olma hakkını onaylamakta; tüm insanların açlıktan kurtulmasını temel bir hak saymaktadır.
1981 Anne Sütü Muadillerinin Pazarlanmasıyla İlgili Uluslararası Yasa'da; bebekler için güvenli ve yeterli besin sağlanması ile tüm çocukların, hamile kadınların ve emziren annelerin sağlığını sürdürebilmeleri için yeterli beslenmenin sağlanması söylemleri kullanılmıştır.
1986 Kalkınma Hakkı Bildirgesi'nin 8. maddesi; bütün devletleri, sağlık hizmetlerine ve besin maddelerine erişimde herkese eşit olanak sağlamaya çağırmaktadır.
-
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de; beslenme hakkı en çarpıcı söylemini bulmuştur.
-
Çocukların Yaşatılmaları, Korunmaları ve Geliştirilmelerine Yönelik Dünya Bildirgesi ve Eylem Planı'nda; çocuklar ve kadınlar için beslenmeyle ilgili özel hedefler konmuştur. Bu hedefler arasında, gebelik ve emzirme döneminde yeterli yiyecek bulabilme; anne sütüyle emzirmenin korunması, özendirilmesi, desteklenmesi; büyümenin izlenmesi; ve beslenmenin denetimi, mikronutriyen yetersizliklerinin önlenmesi yer almaktadır.
1992 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Beslenme Konferansı ve
1996 yılında gerçekleştirilen Dünya Besin Zirvesi'nde; güvenli ve sağlıklı besine kolaylıkla ulaşabilmenin temel bir insanlık hakkı olduğu vurgulanmıştır. Tüm ülkeler, uluslararası yasalara, bilimsel bilgilere, pratik deneyimlere ve ahlaki ilkelere dayanarak özellikle çocuklarda iyi beslenme hakkının sağlanması ve beslenme yetersizliklerinin çözülmesi için çaba harcamalıdır.
Bugün dünyadaki her hükümet, bütün çocukların iyi beslenme ve iyi beslenmenin üç temel bileşenine ulaşma hakkı olduğunu kabul etmiştir.
Çocuk haklarının bu kadar çok üstünde durulması, insan haklarından farklı olarak ele alınıp savunulması, çocukların çaresiz, bağımlı, sürekli büyümekte ve gelişmekte olan bir varlık olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle çocuk, kendi haklarının erişkinler tarafından savunulmasına gereksinim duymaktadır.
Her yıl, 16 Ekim tarihi, Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde Dünya Gıda Günü olarak kutlanır. Beslenmeyle İlgili Uluslararası Yardım Kuruluşları
İnsan hakları ve özellikle de beslenme hakları mevzuunda birçok uluslararası kuruluş faaliyet göstermektedir. Belli başlıları:
Dünya Sağlık Örgütü - The World Health Organization (WHO) 1948 de Birleşmiş Milletlerin bir kolu olarak kuruldu. Örgütün kuruluş hedefi "tüm insanların mümkün olan en yüksek sağlık seviyesine ulaşmasına yardımcı olmak" olarak tanımlanmıştır. İyi ve dengeli beslenme sağlıklı yaşama ulaşmanın olmazsa olmazı olduğu için bu güne kadar yayınlanan raporlarında açlık, su ve beslenme çok sık bir şekilde ele alınmıştır.
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO Food and Agriculture Organization) İnsanların beslenme düzeyini yükseltmek, zirai üretimi artırmak ve dünya ekonomisinin büyümesine katkıda bulunmak ve insanların düzenli, kaliteli ve yeterli besine ulşamasını sağlama amacında olan bu örgüt ABD'nin 1943'te sürekli bir kuruluş oluşturmayı üstlenmesinden soma 1945'te Birleşmiş Milletlerin uzman örgütü olarak ilk FAO konferansı Quebec-Kanada'da toplanmıştır. FAO merkezi 1951'de Roma'ya taşınmıştır.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu ( UNICEF The United Nations Children's Fund )
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, 1954 yılında Genel Kurulu tarafından çocukların korunması adına tanıtım ve savunu çalışmaları yapmak, temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların potansiyellerini eksiksiz biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar oluşturmak üzere görevlendirilmiş bir kuruluştur. (ÇHS) doğrultusunda faaliyet gösteren UNICEF, çocuk haklarına kalıcı etik ilkeler olarak yerleşiklik kazandırmak, çocuklara yönelik davranışları uluslararası standartlara kavuşturmak için çaba göstermektedir. Çocukların yaşatılması, korunması ve gelişiminin, insanlığın ilerlemesinde içsel, kalkınma açısından evrensel ölçekte geçerli zorunluluk olduğu konusunda ısrarlıdır. Siyasal kararlılığı ve maddi kaynakları harekete geçirerek, başta gelişmekte olanlar olmak üzere ülkelerin kapasitelerini geliştirmelerine, böylece çocuklara birinci önceliği tanıyıp gerek onlara gerekse ailelerine gerekli hizmetleri sağlayabilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktadır. En dezavantajlı konumda olan çocuklara, aşın yoksulluk içindekilere, doğal felaketlere uğrayanlara, şiddet ve sömürünün her biçiminden zarar görenlere ve engellilere özel koruma sağlanmasına büyük önem vermektedir.
Dünya Gıda Programı ( The World Food Program WFP)
Dünya Gıda Programı yılda ortalama 80 ülkede 58 milyonu çocuk olmak üzere 90 milyon kişiye gıda sağlayan, dünyanın en büyük insani yardım kuruluşudur. Birleşmiş Milletlerin gıda yardım birimidir. Roma'daki merkezinden ve 80 den fazla ülkedeki bürolarından kendileri ve aileleri için yeterince gıda üretemeyen veya elde edemeyen insanlara yardım için çalışır.
Uluslar Arası Tarımsal Kalkınma Fonu (The International Fund for Agricultural Development IFAD)
Uluslar Arası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD): BM'ye bağlı, fakat özerk bir kuruluş olan IFAD, 1976 yılında kurulmuştur. Merkezi Roma'da olan IFAD'a 158 ülke üyedir.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi ( The International Committee of the Red Cross ICRC)
Uluslararası Kızılhaç Komitesi, 1863'de, Cenevre İsviçre'de kurulmuş bir özel insani kuruluştur. 25 üyeli komitesi, uluslararası ve ulus içi silahlı çatışmalarda insan hayatı ve onurunu korumak konusunda uluslararası insani hukukta özel ve eşsiz bir otoriteye sahiptir.
CARE (Cooperative for American Remittances to Europe)
70 ülkede faaliyette olan dünyanın en büyük insani yardım kuruluşlarındandır. 12 bini aşkın personeli mevcuttur ve bunların çoğu hizmet ettikleri ülkenin vatandaşlarmdandır.
CARE, 1945 de Wallace Campbell tarafından İkinci Dünya savaşından sağ kurtulabilen Avrupalılara yardım amacı ile kurulmuştur. Amerikan vatandaşlannm 10 dolar karşılığında Avrupada ki yakmlanna ordunun ihtiyaç fazlası stoklarından yardım paketi göndermesi ile faaliyete geçti.
Save the Children
Muhtaç çocuklara yardım eden uluslararası bir kuruluştur. 1919'da İngiltere de kurulmuştur ve 28 ülkede faaliyet göstermektedir. Eğitim, sağlık hizmeti ve maddi imkanlar vasıtası ile çocukların hayat kalitesini yüksetmek ve tabii felaketlerde savaş ve çatışma ortamlarında acil yardımlar yapmak temel hedefleridir.
Ülkemizde Beslenme Hakkı
Ülkemizde, insanların beslenme haklan, Anayasamızda ve birçok Kanununumuzda bulunan çeşitli maddeler ile garanti altına alınmıştır. Ayrıca, birçok sosyal hizmet kurumunun özel kanunlarında da beslenme konusu ele alınmıştır.
Anayasamızın 17. ve 41. maddeleri beslenme hakkı konusu ile ilgilidir.
Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere, beslenme hakkıyla ilgili birçok sözleşme devletimiz tarafından imzalanmıştır.
Bunlara ilaveten, çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşları kurulmuş ve halen faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Bu kuruluşların bir kısmı özellikle muhtaç kimselere besin maddesi temini konusu ile ilgilenmektedirler.
Ülkemizde, Uluslararası Kuruluşların temsilcilikleri vasıtasıyla da bu konuda çalışmalar yapılmaktadır. FAO, UNICEF, WHO, WFP, IFAD bunlardan bir kısmıdır. Özellikle okul çağındaki çocuklara yönelik sağlık tarama ve beslenme konularında çalışmalar, bu kuruluşlar ile Tarım, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarımızca ortaklaşa yürütülmektedir.
Beslenmemizle doğrudan ilgili olan "Gıda Kanunu"muz geç de olsa çıkmıştır. Uygulamada bazı sıkıntılar yaşansa da, zamanla bunların giderileceği kanaatindeyiz. Bu kanun, hem üretici ve hem de tüketiciyi koruma yönünde birçok konuyuele almakta, özellikle tüketicinin aldatılması hususu önem arzetmektedir.
5179 sayılı Gıda Kanunumuzda, 'Tüketici haklarının korunması amacıyla, tüketiciler; her türlü gıda maddesi ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten, ithal eden ve satan gerçek veya tüzel kişiler tarafından bilgilendirilir. Lüzumu halinde gıdalaıın içeriği ve özelliği hakkında tüketicilerin bilgi sahibi olmaları sağlanır. Gıda maddeleri ile ilgili olarak tüketiciler yanıltılamaz ve yanlış yönlendirilemez.
Gıda konusunda, tüketici haklannm korunması ve toplumun bütün kesimlerinin gıda kontrol safhalarına katılmasını sağlayacak tedbirler ve buna ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.' denmektedir.
Gıda güvenliği konusunda, ülkemizde faaliyet gösteren birçok standardizasyon kuruluşu temsilcileri bulunmakta, bunlar da TÜRK AK adlı bir birlik çatısı altında toplanmışlardır. Bu kuruluşlar; İSO 9001:2000, HACCP ve İSO 22000 standartların öngördüğü eğitimleri vermekte ve standardın gereğini yapıp yapmadıklarım denetlemektedirler. Bu standartların oluşturulmasının esası, gıda üreten kuruluşların o gıdanın hem kalitesinin uygun olması ve hem de üretilen gıdanın güvenilirliğinin sağlanmasıdır.
Bu bağlamda, gelişmiş ülkelerde, bazı kurumlar, gıda maddelerine KOSHER ve/veya HELAL (HALAL) belgesi vermekte ve bunun bir tüketici hakkı olduğunu vurgulamaktadırlar. Kosher, yahudi cemaatine yönelik, o gıda maddesinde kendi dinlerine uygun olmayan bir madde veya işlem olmadığının belgelenmesidir. Halal belgesi ise, müslüman cemaatine yönelik, o gıda maddesinde, tüketilmesi islam dinine uygun olmayan bir madde veya işlem olmadığının belgelenmesidir. Bu konu, bir gıda hakkıdır. Gelişmiş ülkelerde uygulaması vardır. Firmaların, kendilerini zora sokmamak veya maliyetlerini artırmamak gibi düşüncelerle, başka argümanların arkasına sığınmaları mantık dışıdır. Gıda ambalajında Kosher veya Halal damgası konulmasını, hele laiklik karşıtı gibi uydurma bir görüşe bağlamak bağnazlıktan ve insan haklarına saygısızlıktan başka birşey değildir.
Bütün bu çabalara rağmen, gelişmiş ülkelerde de olduğu gibi, ülkemizde açlığa ve gıda hakkı kavramına tam manasıyla bir çözüm getirilememiştir. Zaman zaman görülen insan hakları ihlallerinden daha fazlası gıda ve beslenme hakkında maalesef yaşanmaktadır.
2004 yılı bilgilerine göre, ülkemizde açlık çeken insanların oranı % 1.29 (yaklaşık 900.000 kişi) dur. 5 yaş altı çocukların ölüm oranı ise %0.42 (yaklaşık 33.000 çocuk) dir.
Sonuç ve Tavsiyeler
Kişilerin beslenmeleri birer haktır. Gittikçe zenginleşen, teknolojinin dev adımlarla ilerlediği bir dünyada hala çocuk kadın ve erkeklerin açlık çekmeleri ve ölmeleri kabul edilemez bir gerçektir. Aslında, dünyamızda üretilen gıda maddeleri herkese yetecek miktar ve kalitededir. Problem gıdaların hakça dağılım ve dağıtımmdadır.
Burada, sadece açlığı ve aç insanların problemleri ile uğraşmak çözüm değildir. Çözüm, açlığın hukuki engellerini kaldırmak ve özellikle de fazla tüketimin, gıda israfının önüne geçmektir. Çünkü, mademki herkese yeterli gıda üretilmekteyse, bunun dağıtımında sıkıntı var demektir. Buna örnek olarak, CARE kuruluşunun, İkinci Dünya savaşı sonrasında, A.B.D. Ordusunun gıda fazlasını açlık çeken Avrupa Ülkelerine gönderilmesini gösterebiliriz.
Açlık, çatışmalara, çocuk ve insanların eğitimden uzaklaşıp çalışmaya ve hatta bazen gıda karşılığı askere zorlanmaya, göçlere sebep olmaya devam edecek gibi gözükmektedir.
Beslenme ile ilgili kuralların ulusal ve uluslararası toplantılarda konuşulması, kâğıt üzerine yazılması veya söylemlerle duyurulması her zaman çözüm olacağı anlamına gelmemektedir. Bu hakkın elde edilmesi ve korunması için,
Kişilerin,
Gıda Üreten Firmaların ve Sivil Toplum Kuruluşlarının,
Devletlerin,
Uluslararası Kuruluşların
üzerlerine görevler düşmektedir.
Her toplumun temeli kişilerdir. Kişilerin iyi eğitilmeleri, vatandaşlık hak ve özgürlüklerinin bilincinde olmaları ve bunları her zaman aramanm bir vatandaşlık görevi olduğu bilincinin yerleşmesi önemlidir. "Toplumları önce cahil, sonra aç bırak ve dilediğin gibi kullan" kuralı maalesef her zaman geçerli olan bir kuraldır. Kullanılmak istemiyorsak, eğitimli, kültürlü ve kaynaklarımızı yerli yerince kullanarak gelir seviyesi yüksek toplumlar arasında yerini almalıyız.
Gıda Üreten Firmalar ve Sivil toplum kuruluşlarına düşen görev, güvenli gıda üretimi yapılmasını sağlamak, devletleri, uluslararası kuruluşları açlığı ve israfı önleyecek tedbirler almaya yönlendirmek ve zorlamak, son çare olan açlık çeken insanlara gıda temininde öncülük etmektir.
Hükümetlerin, kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini koruyacak kanun, yönetmelik ve yönergelerin çıkarılması, uygulanması ve takibi konularında, özellikle konumuz olan beslenme hakkı ile ilgili yukarıda sunulan hükümetlerin 3 ana görevi konusunda gerekli ve yeterli çalışmalarda bulunmaları kaçınılmaz bir gerçektir. Oluşturulacak Tarım Politikaları ile Ekonomik Politikaları, beslenme hakkı gözetilerek düzenlenmeli, gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Örneğin, temel gıda maddelerinin kapsamlı bir şekilde vergi muafiyetlerine tabi tutulması gösterilebilir. Ülkemizde, ekmek gibi az sayıdaki temel gıda maddelerimizden düşük oranlarda KDV alınmaktadır. Bunun kapsamının genişletilmesi gerekir.
Su anki durumun düzeltilmesinde hükümetlere çok büyük görev düşmektedir. Hükümetler yukarıda belirtildiği gibi gıda hakkının her 3 basamağını kapsayacak gerekli kanunların konulması ve işletilmesini sağlamalıdır
Yine hükümetler çocuk açlığını tamamen ortadan kaldıracak önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu gıda teminini garanti altına almakla kalmayıp A vitamini demir ve iyot gibi eksikliği sık görülen esansiyel maddelerce de zengin dengeli bir beslenme şeklini ve maksimum sürede anne sütü verilebilmesine yardımcı olan ortamların hazırlanmasını da garanti edebilmedir. Okul beslenme programları desteklenmeli ve genelleşmeli ve dünya genelinde okula gidemeyen 12 yaş altı 140 milyon çocuğa ulaşılabilmelidir.
Uluslararası kuruluşların da, şu ana kadar yapılan çalışmalara ilaveten, dünya devletlerinin hak ve özgürlükler konusunda neleri ve nasıl uyguladıkları konusunda duyarlı politikalar üretmesi ve uygulaması gerekir. Uygulamada hiçbir zaman çift standartlı, iki yüzlü politikalar olmamalıdır. Önceden de değindiğimiz gibi, açlık çekenler için alınması gerekli önlemlerle beraber gıda israfı yapan 1,5 milyar insanın (ki bu rakam açlık çekenlerin iki misline yakındır) israfı önlemelerine de çareler düşünülmelidir.
Devlet ve uluslararası kuruluşlar savaş ve tabii felaket anlarında ülkeler arası serbest geçişi ve verilen acil gıda yardım paketlerinin günlük besin ihtiyacını eksiksiz karşılayabilecek şekilde olmasını garanti altına alabilmelidir. Açlık sebebi ile göçe ve ilticaya zorlanan insanlar kesinlikle sınır dışı edilmemelidir. Bilakis bu tür kişileri koruyan yasalar çıkarılmalı açlık da bir iltica sebebi olarak kabul edilmelidir.
Resmi ve gayri resmi tüm silahlı kuvvetler, çocukları gıda karşılığı kullanma suistimalini terk etmelidirler. Çokcuklar, seks ticareti ve organ mafyalarına karşı çok sıkı korunmalıdırlar.
Son söz olarak, atalarımızın en veciz deyişlerinden birinin, insanlığın beslenme hakkı probleminin çözümü olacağı kanaatiyle;
"Komşusu aç iken, kendi tok yatan bizden değildir" . Kaynaklar
Anonimous, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Kanun No. : 2709, Resmî Gazete : 9.11.1982-17863 Mükerrer.
http://www.tbmm.gov.tr/Anayasa.htm
Anonimous, 5179 Sayılı, Gıdaların Üretimi, Tüketimi Hak. Kanun, Resmi Gazete : 05.06.2004 / 25483
Anonimous, İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi.... The Office of the High Commissioner for Human Rights OHCHR-UNOG 8-14 Avenue de la Paix 1211 Geneva 10, Switzerland.
www.unhchi-.ch/udhr/lang/trk_print.htm - 14k -
Anonimous, İnsan Hakları İhlallerinde Adli Tıp Uygulamalarının Önemi. http://www.adlitip.org/yazilar/turkce/konular/insan_haklari/iskence.htm
Brundtland, G.H., (1999), Nutrition, Health and Human Rights, WHO, ACC/SCN Symposium on "The Substance and Politics of a Human Rights Approach to Food and Nutrition Policies and Programmes". Palais des Nations, Geneva, 12 April 1999.
www.who.int/directorgeneral/speeches/1999/english/19990412_nutrition.html - 2 1 k -
Donnelly, J., (2003), Universal Human Rights in Theory and Practice, Second edition, Cornell University Press, Ithaca, ISBN 0-8014-8776-5.
Eide, W. B.,(2002), "Nutrition and Human Rights." In Nutrition: A Foundation for Development, Geneva: ACC/SCN,.
İlgaz, Ş., Beslenme Hakkı, Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
http://www.tr.net/saglik/beslenme_sagligi_hakki.shtml
Marchione, T. J., Human Rights and Nutrition Practice After the Cold War.
Ziegler, J., (2006), The right to food, U.N., Economic, Social And Cultural Rights, Report:E/CN.4/2006/44 Ziegler, J., (2007), The right to food, U.N., Human Rights Council, Report:A/HRC/4/30
Dostları ilə paylaş: |