Figen Füsun Pehlivan, Grafik Saati,
Türban şıklığı adı altında anlı şanlı modacıların giydirdiği bazı politikacı eşlerini görüyoruz. Bence kreatörlerinin adına çok güvenmeseler iyi olur. Zira kocaman yakalarının üstüne takılan zevksiz çiçekler manavdan alınmış meyvelerden yapılan meyve salatası gibi duruyor...
*****
Evvelden beri zevklerin ve renklerin tartışılması taraftarıyım.
Çünkü biyolojik ve psikolojik yapımız gibi dış görünüşümüz de, iç dünyamıza bağlıdır. İlgi alanlarımızı belirleyen, farkında olmadan davranışlarımızı etkileyen dış etkenler var ki biz buna moda diyoruz.
Moda dendiğinde ilk akla gelen insanların kendilerine yakıştırdıklarını giyinip sergilemeleri. Bu yüzden ben insanları önce dış görünüşlerine göre değerlendiriyorum. Ancak elbette kastettiğim giyim kuşamın fiyatı değil, biçimi.
Peki insanların dış görünüşü neleri belli eder?
Dış görünüş; kişinin ilgi alanları hakkında bilgiler verir; örneğin bir bakışta bir insanın rock müzik mi yoksa klasik müzik mi dinlediğini anlayabilirsiniz...
Bazen basit bir bıyık alelade bir sakal kişinin siyasi düşünceleri ortaya koyabilir.
Fakirlik, zenginlik, entelektüellik, muhafazakarlık, zevksizlik, nezaket, estetik vs. hep moda ve dış görünüşün ortaya koyabileceği gerçeklerdir.
Moda Meraklısı Kız Çocukları
Aslında modanın tadını en çok çıkaran 4-7 yaş grubu kız çocuklarıdır. Hiç unutmam bir gün evimize misafir olarak 4 yaşlarında bir kız çocuğu gelmişti. Yanımda takılarımın bulunduğu kutuyla ilgileniyordu, içlerinden bir kolyeyi aldı ve oynamaya başladı, "istersen senin olabilir" dediğimde de bana "istemem, Evet bu çok güzel bir kolye ama benim yaşıma göre değil, bana ağır gelir."demişti. Bakın şu yumurcağa neler de bilirmiş.
Her çocuk bu kadar bilinçli değil tabi. Bu kız çocuğunun ilgi alanına giren barbi bebekler, onları giydirme merakı, boyalara, resme olan düşkünlüğü, onda yaşıtlarına göre daha üst düzey bir bir değerlendirme bilinci yaratmıştı. Annesinin kolay temizlenir düşüncesiyle eline verdiği ve "kızım canının istediği yeri dilediğin gibi boya" dediği pastel boyalarla evin duvarlarını öyle bir boyanmıştı ki, görmeliydiniz. Ev adeta ev olmaktan çıkmıştı, duvarlar üste 50 kere badanalansa temizlenemeyecek gibiydi. Ama ne yalan söyleyeyim bence çok şirindi...
Peki ya erkekler... "Erkek adam modayla filan ilgilenmez" deseler de gerçekte onlar da ilgilidir modayla. Kimileri kulaklarına küpe takar, bazısı sigara tabakası taşır kimi de ilginç aksesuarlar takar.
Peki biz kızlar, bir restorana girdiğimizde, kapıdan giren çıkan bütün şık giyimli kadınları,en ince ayrıntısına kadar incelemez miyiz? Peki,niçin kadınlar hemcinslerini erkeklere göre daha çok inceler? Elbette sadece kılık kıyafet değildir baktığımız; "hımmm güzel kadın, nasıl bu kadar güzel olmuş bu böyle, ay ay ay ne kadar da zayıf, oooof ben 2 kilo daha aldım aha zayıf ama bak saçları peruk. Ooooh canıma değsin benim saçlarım orijinal hem de çok havalı. Hıh hem 1 gram et bir sürü ayıp örter" .
Ne yalan söyleyeyim bende etkisinde kalmışımdır modanın. Hala daha 1970'li yılların modası geri gelecek diye bekleyenlerdenim. Kalın topuklu ayakkabılar, İspanyol paça pantolonlar, daracık gömlekler, Türkan Şoray'ın kirpiği, Emel Sayın'ın elleri,Sophia Loren'in göğüsleri, Audry Hepbern'ün boynu, Marlon Brando'nun yakışıklılığı...
Zaman zaman Marlo Brando tipi bir sevgili hiç fena olmazdı diye düşünürüm. Ne erkek ama. Eh tabii siparişle olsa kolaydı.
Başka neler var moda olan... Evet kitaplar, en çok satanlar, en fazla basılanlar, en yeniler falan. Bana sorarsanız kitapların moda olması çok saçma. Zira ben henüz okunmadığım bütün kitapların (yazılma tarihine bakmaksızın) yeni olduğunu düşünenlerdenim. Yani her bir şeyi anlıyorum da kitapların moda olmasını anlamıyorum, herkes aynı kitabı okuyup, en çok satan kitapları daha çok sattırınca bir halt mı oluyor sanki... Yığınla güzelim kitap varken üstelik ihtiyacımıza göre o an bize daha çok hitap edebilecek yığınla kitap varken neden herkesin okuduğunu tercih etmek zorunda hissederiz kendimizi...
Siyaset ve Moda
Yıllar evvel Şişli Belediye başkanlığına Fatma Girik tekrar aday olmuştu. Bu hikayemi kendisinden özür dileyerek yazıyorum, çünkü o hala güzel, Ve güzel olduğu kadar da gerçek bir insan. Neyse Arkadaşıma "sen kime vereceksin oyunu diye sorduğumda" "Fatma Girik iyi ama Gülay Atığ daha genç ve güzel, bu sefer ona vereceğim" dedi. Oy verme kriterine bakar mısınız?
Yani güzel diye oy veren var, yakışıklı diye oy veren var, herkes veriyor diye veren var, daha bir sürü işlevinden uzak etkilenmelerle oy veren var. Yani politikada da moda olabiliyor maalesef.
Moda ve Müzik
Peki ya müzik,dans, bir zamanlar lambada modaydı,bir ara mezdeke, ben türbanlı bir çok kadının düğünlerde içleri gitse de oynayamadığını,ama evde kaseti teybe takıp bir güzel döktürdüğünü biliyorum. Lisedeyken en çok dinlediğimiz müzikler pop müzikti tabi, ama çoğu kalıcı oldu, moda diye tabir ettiklerimiz silindi gitti.İyi olanlar arabeskte dahil, kaldı. Fevkaladenin fevkinde, yıkılıyo, Şahika hanımın "ben seni sosyetemle, karizmamla, paramla döverim" sözleri, beni beğenmiyor musun?Günlük hayatımızda nasılda yer ediyor değil mi,TV'den etkilendiğimiz bu sözler. Mahkum bir arkadaşımın benden giysi isterken haki yeşili,toprak rengi giysiler tercih etmemi rica etmişti, f-tipinde onu kim görecek,ama bu o kişinin zevkini yansıtıyor. Ellerinden bir çok özgürlüğü alınan mahkumların, tek tip elbise giydirilme zorunluluğuna şiddetle karşı olduğumu da söyleyeyim yeri gelmişken.
Türban Şıklığı
Bazı politikacı eşleri görüyoruz türban şıklığı adı altında şıklıkları tartışılır giysiler giyiyorlar ya da giydiriliyorlar. Ama bence giydirenlerin modacılık deneyimlerine fazla güvenmeseler iyi olur. Dümdüz bir takım elbisenin üstünde kocaman yakaya takılan zevksiz çiçekler. Ülkemin vitrini tabiri caizse manavdan alınan meyve süsleriyle renklendirilmiş gibi.
Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim; belki de yakında kuaförler saç yapmayacak, başörtüsü bağlayıp, türban altından topuz yapacak. En şık türban nasıl bağlanır kursları açılacak, evlilik yıldönümü gibi özel günlerde türbanı açar açmaz dağılan saçlar tasarlanacak.
Tayt, süper kalın çoraplar, mini etek, mont ve üstüne türban takılan gayet şık giyimler yaygınlaşacak. Kısaca türban şıklığı modaya darbesini , pardon damgasını vuracak gibi görünüyor...
Makyaj ve Estetik
Her kadının biraz sağduyusuna güvenmesi gerekir,hiç resim yapamayan kadınlar,kendilerine çok güzel makyaj yapabiliyor,giysilerde de renk uyumunu gayet iyi yakalayabiliyorlar.
Kadın giyiminde erkek baskısı
Hadi oldu olacak karı-koca arasına da girelim biraz. Bazı kocalar gereksiz yere eşlerine karışmayı çok severler, Adam karısına sarışın olacaksın der kadın sarışın olur, kadın yeni bir giysi alır, adam çok dikkat çekmişsin der, kadın hemencecik 15 yıllık kıyafetlerini giyer.
Kadın söz dinledikçe erkek yerinde duramaz olur istedikçe ister, söyledikçe söyler... Başını kapatacaksın der kadın kapatır, açacaksın der kadın açar. Kafanız karıştı değil mi,benimde karıştı. Yani şu erkekler kadınları bir türlü rahat bırakmazlar.
Erkek okurlarım alınmasın ama şu erkek milletine bu rahatlığı, bu kendini bilmezliği, "ben böyle uygun gördüm yap" kepazeliğini yapabilme sansını tanıyan da biziz aslında, yani kadınlar. Biz kadınlar değil miyiz, sevgilisine ya da kocasına göre fikir değiştiren, Partneri solcuysa solcu, sağcıysa sağcı olan.
Ah şu erkekler onlar da az değil. Akıllı kadın istemez bazen de sarısın severler . Hiç unutmam, eski bir amirim yeni birini işe alacağı zaman yaşı küçük, tecrübesiz elemanlar almayı tercih ederdi; asgari ücretle çalıştırayım, her şeyi ben öğreteyim derdi. Erkeklerin kadınlara yaklaşımı da aynı o hesap.
Fena Şeyler
Bir de moda olan kötü alışkanlıklar var ki en masumu sigara; 1960'lı yıllarda sigara kadına kimlik kazandırıyordu, eşitlik arayışındaki kadın bu fena alışkanlığı ciğerine tüm gücüyle çekiyordu.
İnsanın sadece ve sadece kendini yansıttığı, giyimiyle, makyajıyla, beğenileriyle bir duruş sergileyebildiği yerde moda değil de kendi tarzımızı belirlemek başlıyor. Bu da sanırım kendi hayallerimiz için savaşmakla mümkün. Sadece bir örnek olması açısından,Deniz Baykal'ın bir konuşmasına da yer vermek istiyorum.
Bugüne kadar birçok iktidarlar gelip geçti. Hepsi aynı vaatlerde bulundu. Peki, çözüm üreten oldu mu? Hayır. Bunlar da diğerleri gibi. Hepsinin devri geçecek. Diğerleri gibi onların da modası bitecek. Bunlar bir atımlık barut. CHP tarihin içinden çıkmış bir parti. CHP bunlar gibi mevsimlik parti değil. CHP kesinlikle zafere ulaşacaktır" diye konuştu. CHP Lideri Baykal, 'Milli Görüş gömleğini çıkardık' diyen Başbakan Erdoğan'a yüklendi: Sana o gömleği kim giydirdi, şimdi niye çıkardın, moda mı değişti? Biz Atatürkçülüğümüzü hiç değiştirmedik.
|
Yukarıdaki yazıyı aldım çünkü değişimin ne olduğunu,kalıcı çözümlerin birbirinin aynı politikaları yapan kişilerce nasıl düğümlendiğini görmenizi istedim.
Oğlumun din öğretmeni türbanlı, türbanının üzerinde de peruğu var,benim bu konudaki fikrimin oğlumun hocasıyla ilişkisi açısında pek bir önemi yok ama çocuğumun öğretmeni hakkındaki izlenimleri önemli tabii diğer bütün çocukların da... Çünkü çocuklar gerçekleri sever ve netlik isterler.
|
Yalnız türban yasağı değil insan Haklarının önündeki tüm engeller kalksın
Geçmişten beri özgürlüklerin ve kişilik haklarının serbestçe kullanılmasını savunuyorum. Sendikalaşmanın özgürce tamamlanabilmesi, çalışanların haklarını koruyabilmesi, sosyal güvenlikle ilgili atılması gereken adımların atılabilmesi, emeklilik yaşının ülkemizdeki ortalama ömre göre yeniden düzenlenmesi gibi.
Evet şu sıralar özgürlük diyince gerek ulusalcılar gerekse yöneticilerimizin aklına sadece türban problemi geliyor. Bu da şu soruları akla getiriyor.
"Devlet laiktir, birey laik olmaz" diyen ve milli görüş çizgisinden yetişmiş politikacılarımız sadece türbana özgürlük diyerek bütün sorunları çözeceğini mi düşünüyor?
Peki ya türban yasağının kalkmasına karşı çıkan; ulusalcılar (isçi partisine yakın duran; ADD, Cumhuriyet Kadınları gibi sivil toplum örgütleri) ve egemen medya aydınları sadece türbana karsı çıkmakla ülkeyi ve rejimi kurtarabileceklerini mi düşünüyor...
Hayır beyler, hayır bayanlar, eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Geçmişte insan hakları bağlamında, türbanın serbest bırakılmasını savunan bir kadın olarak diyorum ki, sadece türban yasağını kaldırarak ya da türbanı yasaklamaya devam ederek hiç bir şeyi çözemezsiniz. Bütün haklar ve bütün özgürlükler beraberce yaşanmalıdır. Evet türban takma özgürlüğü kısıtlanmasın türban yasağı kalksın ama özgürlüklerin önündeki bütün engellemelerle beraber kalksın.
Sendikalaşmayı engelleyen her türlü yasak (işten atılma korkusuyla sendikalılaşmanın zorlaşması da dâhil), fikir özgürlüğünün önündeki bütün engeller (301 de dahil) kaldırılmalı. Hatta hakları yasalarla kısıtlananların bile kendi kişilikleri ve beğenilerine göre giyinmelerinin önündeki engeller kalkmalı. (F tipi cezaevlerindeki tek tip elbise zorunluluğu gibi...).
Ancak tabii bunun bilesi var, insanların kendi arzularıyla bulundukları yerden ayrılamayacakları düşünülürse burada kimsenin şatafatlı kıyafetler giymesi doğru olmaz. Yani marka giyinemeyecek olanları ve parası olmayanları mağdur etmeyecek nispette bir özgürlük tanınmalı...
Kısaca sadece türban yasağı değil özgürlüklerin önündeki bütün kısıtlamalar kalkmalı.
Ah Şu Amerikan Modası Bit Pazarı Bile Amerikan :)
Bir de her şeyi Amerikanlaştırma modamız var. Rus salatası gitti Amerikan salatası adını aldı, en adi kumaşımız Amerikan bezi olarak adlandırıldı, bit pazarımız bile Amerikan pazarı oldu çıktı.
Söyle bir bakıyorum da, en değersiz şeylerimizi Amerikan kelimesini özdeşleştirmişiz, bitle pireyle ucuzlukla birlikte anmışız. Eh yani biz Amerika'yı ya hiç sevmemişiz ya da tam tersine filmlerinden filan etkilenip günlük hayatımıza sokmuşuz.
Değişmeyen Favorilerim; Klasikler, Müzik ve Kırmızı Şarap...
Ah? Klasikler beni hiç yanılmadı oysaki, ne kitaplar, ne müzikler ne de yemek, kırmızı şarap favorim bu yüzden:)
Eh Bunlar da Moda Tabii...
Köprü, kule, metro, havuz...
Dilimle satılıyor karpuz.
Burger, blue-jean, kola, buz;
Ulan Amerikalı olmuşuz !
Lahmacun, chicken, fast food,
Zurna, saksafon, gitar, ud,
Arabesk ile saz ve jazz,
Baklava üstüne bol piyaz.
(koro)
Amerikalı, Amerikalı.
Hem fiyakalı hem delikanlı
Yazan: Figen Füsun Pehlivan
Grafik Saati, İstanbul
f_fusun_pehlivan@grafiksaati.com
Dostları ilə paylaş: |