3. KARAKALPAK TARİHİ
Karakalpak adına tarihi kaynaklarda ilk defa 16. yüzyılın sonlarında rastlanmaktadır. Bu nedenle 16. asırdan önceki Karakalpak tarihi hakkındaki bilgiler, yazılı kaynaklardan daha ziyade arkeolojik eserler ve sözlü kaynaklarda yer alan efsane ve rivayetlere dayanmaktadır.64 Karakalpak tarihi hakkında araştırma yapan tarihçiler, arkeolojik kalıntılara ve tarihi damgalara dayanarak Karakalpakların M.S. 3. yüzyıldan beri Aral Gölü ve Amuderya (Ceyhun) Nehri arasında kalan bölgede yaşadığını belirtmektedir.65
Bu kaynaklarda verilen bilgiler, adı geçen bölgede milattan sonraki ilk asırlarda yaşamış olan çeşitli kavimlerin Karakalpakların ataları olduğunu ve daha sonra bu kavimlerin bir kısmının Karakalpak adı altında bir araya geldiğini ifade etmektedir. Söz konusu çalışmalarda, Karakalpakların kökenini Aral Gölü etrafında yaşamış olan Sak-Massagetler ve Peçeneklerin oluşturduğuna ve daha sonra bu bölgeye gelen Oğuzlar ve Kıpçakların bir kısmının Karakalpak adı altında bu kavimlerle birleştiğine işaret edilmektedir.66
Yukarıda belirttiğimiz gibi Karakalpakların kökeni ve 16. asırdan önceki Karakalpak tarihi hakkında bilgiler temel olarak arkeolojik eserlere ve sözlü kaynaklara dayanmaktadır. Bu nedenle, Karakalpak tarihi 16. yüzyıl ve sonrası olmak üzere iki kısımda incelenecektir.
3.1. Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Karakalpak Tarihi
Karakalpaklar hakkındaki tarihi kaynaklar, Karakalpakların ata yurdunun Aral Gölü’nün güney kısmı ve Amuderya Nehri arasında kalan ve bugün Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nin bulunduğu bölge olduğu göstermektedir. S. P. Tolstov ve T. A. Jdanko ve Karakalpak tarihçi S. K. Kamalov’un Karakalpak tarihi hakkındaki çalışmalarında, tarihi kaynaklarda Karakalpak adına 16. yüzyılda rastlanmasına rağmen Karakalpakların asırlardır Aral Gölü ve çevresinde yaşamakta olduğu belirtilmiştir.67
Aral Gölü ve çevresinin Karakalpakların ata yurdu olarak kabul edilmesinde, bu bölgedeki kalelerde yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen bilgilerin önemli bir katkısı olmuştur. 7.-8. yüzyıllarda inşa edilmiş ve Harezm mimarisine ait olan “Kiyik Kale” ve “Tök Kale”de yapılan arkeolojik kazılarda bulunan çeşitli kaplara ve kale duvarlarına resmedilmiş olan çeşitli şekillerin Karakalpak uruklarının damgaları olduğu tespit edilmiştir. Bugün Karakalpakistan’ın kuzey-doğusunda bulunan Tahtaköprü (Tahtaköpir) Bölgesi’ndeki “Barak Dam” adlı arkeolojik eserin mimari yapısının “kara üy” olarak adlandırılan çadırların kuruluş yapısına benzediği ve yapının ikinci katının üstünün de çadır yapımında kullanılan keçe ile kapatıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca “Ayaz Kale”, “Burlı Kale”, “Koy Kırılğan Kale”, “Kırk Kız Kale” ve “Dev Kesken Kale”de bulunan arkeolojik malzemeler de Karakalpakların ata yurdunun Aral Bölgesi olduğunu göstermektedir.68
M.S. 2.-3. yüzyılda yapılmış olan ve bugün Karakalpakistan’ın doğu sınırında bulunan Ellikkale Bölgesinde “Toprak Kale”de yapılan arkeolojik incelemeler sonucunda, kalenin yapımına o dönemde bölgede yaşadıkları düşünülen pek çok kavmin katılmış olduğu ve her kavmin kullandığı kerpice kendi damgasını bastığı anlaşılmıştır. Bu damgaların kaç çeşit ve kime ait olduğunu anlamak amacıyla kalenin farklı kısımlarından 624 kerpiç alan arkeologlar 60 kerpicin damgasız olduğunu, fakat 564 kerpiçte 66 farklı türde damga olduğunu tespit etmiştir. Üzerinde damga bulunan 564 kerpicin 313’ünde Karakalpakların altı uruğunun damgaları bulunmaktadır. Örneğin, Kongırat-Kostamgalı uruğunun damgası “çift elif” (ll şekli), Kıpçak uruğunun damgası “tek elif” (l şekli), Keneges uruğunun damgası “atanak” (+ şekli) ve Kongırat-Karamoyın uruğunun damgası “tuğır” (T harfi) ve Müyten uruğunun damgası “diren” (Ψ şekli) bulunmuştur. Araştırmacılara göre; söz konusu kalelerde bulunan malzemeler ve kale duvarlarında bulunan damgalar, Toprak Kale’nin inşa edildiği 2.-3. yüzyıllardan beri Karakalpakların bugünkü Karakalpakistan’ın bulunduğu coğrafyada yaşamakta olduğunu göstermektedir.69 Aral Gölü ve Amuderya Nehirleri arasında kalan bölgede, Karakalpaklardan önce başka kavimlerin yaşamakta olduğu bilinmektedir. Tarihi kaynaklar bu bölgede yaşamakta olan birkaç kavmin Karakalpak adı altında birleşerek Karakalpakların kökenini oluşturduğuna işaret etmektedir.70 Bu nedenle Karakalpakların tarihiyle ilgili bilgi verirken, öncelikle Aral Gölü çevresinde yaşamış olan kavimler hakkında bilgi vermek gerekmektedir.
Aral Gölü çevresi ve Amuderya Nehri kıyılarında M.Ö. 7.-5. yüzyıllarda yaşayan Sak-Massagetler, bu bölgede yaşayan en eski kavim olarak bilinmektedir. Massagetler, birkaç kavmin birleşmesinden oluşmuştur. Bu kavimlerden biri olan Apasiaklar, bazı tarihçiler tarafından, Karakalpakların ataları kabul edilmektedir. M.S. 1.-4. yüzyıllarda Aral çevresine Hun akınları başlamıştır. 7.-8. yüzyıllar arasında yaşanan Hun akınlarını takiben bölgeye yerleşen Peçenekler, Karakalpakların ataları kabul edilmektedir. 10. yüzyılda Oğuzlar bölgenin büyük bir kısmını ele geçirir. 8.-10. yüzyıllar arasında Peçenekler ve Oğuzlar arasında siyasi ve ekonomik bakımdan güçlü ilişkiler olmasına rağmen, 10. yüzyılda Hazarlar ile birleşen Oğuzlar, Batı Peçeneklerini ikiye böler ve göç etmek zorunda bırakır. Doğu Peçenekleri ise Aral’ın güney kısmında kalırlar. 11. yüzyılda Oğuzlar, bugünkü Türkmenistan, İran ve Türkiye topraklarına akın ederken, Oğuzların bir kısmı Aral’ın çevresinde kalarak Doğu Peçenekleriyle siyasi ve ekonomik birliktelik içine girer. 11. yüzyılda Doğu Peçeneklerinin ve bir kısım Oğuzların bulunduğu bölgeye Sibirya ve İrtiş tarafından gelen Kıpçakların bir kısmı, Peçeneklerin yönetimi altına girer. Peçeneklerle birleşen Kıpçaklar da, Karakalpakların ataları arasında kabul edilmektedir.71 13. yüzyılda Cengiz Han’ın Aral Gölü bölgesine yaptığı akınlar sebeiyle bu bölgede yaşayan halklar göç etmek zorunda kalmışlardır. Karakalpaklar da 11.-14. yüzyıllar arasında Don Nehri kıyısına göç etmiş, fakat bir kısmı ata yurdu olan Aral Gölü çevresini terk etmemişlerdir. Tarihi kaynaklar 12.-14. yüzyıllar arasında Şımbay ve Devkara Bölgelerinde Karakalpakların yaşadığını belirtmektedir. 13. yüzyılda Harezm Bölgesinin Altın Orda Devleti’nin yönetimine geçmesinden sonra İdil kıyılarında yaşamakta olan Karakalpaklar ata yurtlarına geri dönmeye başlamışlardır. Bu nedenle 14.-16. yüzyıllar arasındaki Karakalpak tarihi Harezm tarihiyle iç içedir.72
13. yüzyılda Karakalpakların İdil kıyılarına göç etmesinin sebebi sadece Cengiz Han komutasındaki Moğol saldırıları değildir. Cengiz Han’ın askerlerinin Amuderya Nehri’nin yatağını değiştirmeleri sebebiyle Aral Gölü’nün kurumasının yanında, Karakalpakların yaşadığı bölgelerde kuraklık başlamıştır. Karakalpakların büyük bir kısmının ata yurdundan göç etmesinde Moğol saldırıları yanında kuraklık da etkili olmuştur. Karakalpaklar ata yurdundan göç ederek, başka yönetimler altına girmiştir. 14.-15. yüzyıllar arasında Altın Orda Devleti’nin, 15. yüzyılda Altın Orda Devleti yıkıldıktan sonra Özbek Hanlığının ve 15.-16. yüzyıllar arasında da Nogay Hanlığı’nın yönetiminde yaşamışlardır. Karakalpaklar her ne kadar ata yurdundan göç etse ve başka yönetimler altına girseler de kendi kimliklerini korumayı başarmışlardır.
Özetlemek gerekirse; Karakalpaklar hakkındaki ilk yazılı belge 16. yüzyılın sonlarına aittir. Bu yüzyıldan önceki Karakalpak tarihine ait bilgiler ise arkeolojik kazılarda elde edilen malzemeler ve sözlü kaynaklara dayanmaktadır. Bu bilgiler ışığında, Karakalpakların ata yurdunun Aral Gölü’nün güney ve güney-doğu kıyıları ile Amuderya Nehri arasında kalan bölge olduğu tespit edilmiştir. Bu bölgede yaşayan öncelikle Massagetler, Peçenekler, Oğuzlar ve Kıpçaklar ise Karakalpakların ataları olarak kabul edilmektedir.
3.2. 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Kadar Karakalpak Tarihi
Amuderya’nın yatağının değişmesi sebebiyle Aral Gölü ve çevresinde yaşanan kuraklık, bu bölgede yaşayan pek çok halkın göç etmesine sebep olmuştur. Karakalpakların bir kısmı İdil Nehri çevresine göç ederken, bir kısmı da tarıma elverişli topraklara sahip Sirderya boylarına göç etmiştir. 16. yüzyılda Sirderya çevresine Karakalpaklarla birlikte Özbekler de göç etmiştir. 17. yüzyıla gelindiğinde Sirderya çevresine toplananların sayısı artmış, güçlenmiş ve “Arallılar” adını almıştır. Bu devirde Karakalpakların hanlıkları vardır ve hanları Ebulgazi’dir. 17. yüzyılda Hive Hanlığının bölgedeki hâkimiyetini kıran Ebulgazi, Arallıların askeri gücüyle Hive Kalesini ele geçirir. 17. yüzyılın sonunda hanlık Ebulgazi’nin oğlundadır ve o da Buhara Hanı tarafından öldürülünce, Hive Hanlığı bölgedeki hâkimiyetini tekrar kazanır. Bu dönemde Hive Hanı tarafından yeni kaleler ve su getirmek amacıyla yeni kanallar inşa edilir.73
Kuraklık nedeniyle, Aral Gölü ve çevresinde yaşanan Karakalpakların bir kısmı Sirderya boylarına göçmüş, bir kısmı ise İdil boylarına göç ederek Nogay Hanlığı içinde yer almıştır. 17. yüzyıldan itibaren Ruslar, Nogay Hanlığına saldırılara başlar. Nogayların bu saldırılar sonucunda zayıflamasından faydalanan Kalmuklar 17. yüzyılın otuzlu yıllarında İdil ve Ural Nehirlerinin çevresini ele geçirir. Bunun üzerine Nogayların bir kısmı Kırım tarafına, bir kısmı Dinyeper tarafına diğer bir kısmı ise doğuya doğru göç eder. Bu sırada Nogay Hanlığından ayrılan Karakalpaklar uzun bir süre hem Ruslara hem de Kalmuklara karşı savaşmışlardır.74
16. yüzyıldan itibaren İdil kıyılarından ata yurtlarına dönmeye başlayan Karakalpaklar kuraklık sebebiyle Aral ve Amuderya çevresine yerleşememişler, Sirderya (Seyhun) Nehri kıyılarına yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Karakalpaklar 16. yüzyıldan 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar Aral Gölü’nün doğusunda Sirderya boylarında yaşamışlardır.75
Sirderya boylarında yaşayan Karakalpakların 17. yüzyılda siyasi olarak ikiye ayrılmış, bir kısmı Buhara Hanlığına, bir kısmı ise Kazak Hanlığına bağlanmıştır. Kazakların Küçük ve Orta Cüzlerinin hanlarına bağlanan Karakalpaklar, onlara vergi ödeyerek hanlıklarını devam ettirmişlerdir.76
Kalmukların Kazak ve Karakalpaklara saldırmaları üzerine Kazakların Küçük Cüz’ü Hive’ye ve İdil ve Ural boylarına, Orta Cüz Semerkant ve Buhara’ya göç etmiş, Büyük Cüz ise Kalmukların hâkimiyeti altına girmiştir. Bu gelişmeler Karakalpakları doğrudan etkilemiştir. Karakalpakların bir kısmı Kazaklarla birlikte Taşkent’e doğru göç ederken, bir kısmı ise Aral çevresine göç etmiştir. Böylece Kalmukların Sirderya’nın ortasını ele geçirmesi üzerine Karakalpaklar “Yukarı” ve “Aşağı” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Aşağı Karakalpaklar 1743 yılına kadar Kazakların Küçük Cüz’üne bağlı olarak yaşamıştır. Küçük Cüz’ün Hanı 1730 yılında Rus hâkimiyetine girince, onlara bağlı olan Karakalpaklar da Rus hâkimiyetini kabul etmiştir. Rus hâkimiyetinde olmalarına rağmen Küçük Cüz’ün Hanı 1740’lı yılların hemen başında Karakalpaklardan çok yüklü miktarda vergi almaya başlayınca, Karakalpaklar, Kazakların Küçük Cüz’ünün hâkimiyetinden ayrılıp, Karakalpak Beyi Maman Bay elçiliğinde Rus vatandaşlığına girmeyi talep etmişler ve 1743 yılında doğrudan Rus hâkimiyetine girmişlerdir. Aynı yıl Küçük Cüz’ün Hanı vergi vermedikleri için Karakalpaklara saldırır ve Ruslar Karakalpaklara yardım etmezler. Bu saldırı ve birkaç yıl içinde Orta Cüz’ün Hanının da yaptığı saldırılar Karakalpakların Janaderya boylarına göç etmesine neden olur. 18. yüzyılın ikinci yarısında Janaderya boyuna göç eden Karakalpaklar tarımla ve ticaretle uğraşarak refah düzeylerini artırmışlardır. Bu nedenle Amuderya ile Janaderya arasındaki bölge 19. yüzyılın ilk yarsına kadar “Karakalpak Eli” olarak adlandırılmıştır. Bu bölgede yaşayan Karakalpaklar Şımbay Kalesi etrafında Karakalpak Hanlığını kurmuşlardır. Karakalpak efsanelerinde geniş yer alan Maman Bey, Begis, Mırjık (Mirza Muhammed), Esengeldi Bey, Aydos Bey ve Töre Bey bu hanlığın beylerinden bazılarıdır. Aydos Bey, 18. yüzyılın sonunda kendi isteğiyle Hive Hanı’na bağlanmıştır. Hive Hanı, bu olay üzerine ikiye bölünen Karakalpakları ele geçirmek için sık sık saldırılar düzenlemeye başlamış ve 19. yüzyılın başında Karakalpakların tamamını yönetimi altına almayı başarmıştır.77
Karakalpakları yönetimi altına alan Hive Hanı ağır vergiler getirir. Bu vergilere dayanamayan Karakalpaklar Hive Hanı’na karşı ayaklanır. Ayaklanmayı Kıtay uruğu başlatmasına rağmen Koldavlı uruğundan Aydos Bey yönetir, ama Hive Hanı tarafından kısa sürede öldürülür. Karakalpakların isyanını bastıran Hive Hanı 19. yüzyılın ortasına doğru vergileri daha çok artırır. 1853 yılında vergiler ve askeri baskıların yanında salgın hastalıklar da yayılır. 1855 yılında Türkmenler isyan eder ve Hive Hanı’nı öldürür. Yerine geçen han, ikinci defa isyan eden Türkmenleri, Kazak ve Karakalpaklardan oluşan askerlerle bastırmak ister, ama 1855 yılının sonunda Karakalpaklar, Kongırat’ın Koldavlı uruğundan Ernazar Alaköz liderliğinde Hive Hanı’na karşı ayaklanır. Ernazar; Karakalpak, Kazak ve Arallı Özbekleri de bir araya toplar. Hive Hanı isyanı bastıramaz ve askerler Hocaeli’ni terk etmek zorunda kalır. Hive Hanı Türkmenlerin desteklediği ağabeyi tarafından öldürülür, fakat hanın oğlu, amcasını öldürerek babasının yerine tahta geçer ve babasının acımasız politikasını sürdürür. Önce Türkmenleri bölen Hive Hanı, daha sonra On Dört Uruk’u Kongırat’ın Koldavlı uruğundan Ernazar Alaköz’e karşı kendi tarafına geçmeye ikna eder. Uzun süren ayaklanma Ernazar Alaköz’ün 1856 yılında On Dört Uruk tarafından öldürülmesiyle bastırılır. Karakalpakların 1855-1856 yıllarındaki isyanından sonra, 1858 yılında Hive Hanı’nın vergileri tekrar artırması üzerine, Karakalpaklar 1859 yılında Muhammed Fenanı liderliğinde ikinci isyan hareketini başlatırlar. 1858-1859 isyanı da aynı yıl içinde liderin öldürülmesiyle bastırılır. Ardı ardına yaşanan iki isyan sonucunda Hive Hanı, Karakalpakların siyasi sistemini değiştirir. 1859 yılına kadar hana bağlı en üst makam “Bey”dir, fakat bu tarihten sonra Karakalpaklar “Atalık” adı verilen yönetime geçirilirler. Kongıratlar ve On Dört Uruk iki ayrı atalığa ayrılır. Beyler ise atalıklara bağlanır. İki atalık da handan sonraki en üst siyasi makam olan “Ağa Bey”e bağlanır. Bu şekilde görev ve yetki dağılımı artar ve Hive Hanı’nın kontrol mekanizması sağlamlaşır. Karakalpaklar, Rusların Hive Hanlığının ele geçirdiği 1873 yılına kadar Erejep Bey adlı Ağa Bey’e bağlı olarak yönetilir.78
1873 yılında Hive Hanlığını işgal eden Rusya, sadece Amuderya Nehri’nin sağ tarafını alır ve Hive Hanlığına son vermez. Rusya’nın bu kararı sonucunda Karakalpakların bir kısmı Rus yönetimindeki Amuderya bölümünde, bir kısmı ise Hive Hanlığı yönetiminde kalarak ikiye ayrılır. Her iki yönetim de halka ağır vergiler getirir. Yaşanan ekonomik sıkıntılar üzerine Kazak, Özbek ve Karakalpaklar arasında yönetime karşı hareketlerin başlamasına neden olur. 1898 yılında çiftçilerin vergi vermemek için isyan etmesinin ardından, 1899 yılında genel bir ayaklanma başlar. 1905 yılında Ruslara karşı büyük bir karşı bir ayaklanma başlar. 1905-1907 ayaklanması 1907 yılında bastırılır. Bu ayaklanmanın ardından, 1908 yılından itibaren başta çiftçiler olmak üzere, hemen her kesimde pek çok isyan başlar.79 1911-1912 yılları arasında ürünler yetişmez, yöneticiler sürekli isyan eden halka yardım etmez ve çok sayıda kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük bir açlık felaketi yaşanır.
1907 yılından itibaren Bolşevikler yönetime karşı görüşlerini çeşitli gazeteler ve dergilerle duyurmaya başlar. 1912 yılına gelindiğinde “Proleter Pravdası (İşçi Gerçeği)”, “Za Pravdu (Doğruluk İçin)” ve “Taşkentskiy Raboçiy (Taşkent İşçisi)” gazeteleri başta olmak üzere, pek çok gazete ve dergide Marks ve Engels’in düşüncelerini içeren yazılarla, Lenin’in görüşlerine yer verilir. Bu matbuat hareketleri Bolşeviklerin halk üzerinde çok etkili olmasını sağlar.80
1914 yılında I. Dünya Savaşı başlar ve aynı yıl Karakalpak balıkçılar vergiler nedeniyle ayaklanır. Onları 1915 yılında ayaklanan çiftçiler izler. 1916 yılında ise Hive Hanlığına ve dolayısıyla Ruslara karşı büyük bir isyan başlar. Hive Hanlığında yer ve su sorununun büyümesi, vergilerin artması, siyasi adaletsizlikler Kazak, Türkmen ve Karakalpakların birlikte uzun sürecek ayaklanmalarına neden olur. Hanlığa bağlı Türkmen beylerinin Hocaeli’deki kızları zorla almaları 8 Ocak 1916’da ilk isyan hareketini başlatır. İsyan hızla yayılarak Hive’ye ulaştığında ise isyanın liderleri asılarak, ayaklanma bastırılır. Hive Hanlığındaki ayaklanma, 1916 yılının yaz aylarında Amuderya bölümüne yayılır. Bu tarihten sonra Amuderya bölümünde ve Hive Hanlığında ardı ardına ayaklanmalar yaşanmaya başlar. Törtkül, Sarıbiy, Mıbulak, Tamdı, Biynazar, Şımbay ve Moynak gibi bölgenin hemen her tarafında isyanlar çıkar. Bu ayaklanmalara Karakalpaklar liderlik etmekle birlikte, bölgede yaşayan Kazak ve Türkmen gruplar da katılmıştır. 1916 yılının sonunda büyük bir kıtlık yaşanır. Açlıktan çok sayıda kişi ölür. 1917 yılının başlarında ise susuzluk baş gösterir. Bütün bu sıkıntılar ayaklanmaları durduramaz ve 29 Ocak 1917 tarihinde han Hive’yi terk eder. Bu olay Karakalpakların isyan hareketine güç verir. 1917 yılının başlarından itibaren Bolşeviklerin kurduğu komiteler işçi, öğretmen vb. gibi grupları isyan için örgütler. 1917 Mart’ında Rusya’da çarlık rejimi yıkılır, ama Bolşeviklerin yönetime gelmesi 1917 yılının Ekim ayında gerçekleşir.81
1917 yılının Ekim ayında kurulan Sovyet Hükümeti 1924 yılına kadar bütün Türkistan’da olduğu gibi Karakalpaklara karşı da ılımlı ve anlayışlı bir politika izler. Türklerin, diğer Müslüman halkların ve doğu halklarının desteğini almayı amaçlayan bu politikayla milli ve dini özgürlükler korunur. Karakalpaklarla birlikte, Kazak, Türkmen ve Özbeklerin de yaşadığı Türkistan bölgesi 1918 yılında Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dâhil edilir. 1920 yılında ise Karakalpakların yaşadığı Amuderya bölümünün siyasi yapısı değiştirilerek vilayete dönüştürülür. Karakalpakların yaşadığı Hive Hanlığı yerine ise aynı yıl Harezm Halk Sovyet Cumhuriyeti kurulur. Karakalpakların yaşadığı bütün bu siyasi değişimler onların ulusal hâkimiyetine dayanan bir devlet kurma isteklerini değiştirmez ve 1924 yılında, başta Alaylar Dosnazarov olmak üzere büyük bir ayaklanma düzenlenir. 1926 yılında Karakalpakistan Özerk Bölgesi, Kazakistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanır, fakat bu durumda da bütün kararlarını önce Kazakistan’a onaylatmak zorunda kalan Karakalpaklar doğrudan Rusya’ya bağlanmak ister ve bu yönde ayaklanmalara devam eder. Sonuçta Karakalpaklar 1930 yılında Rusya Federasyonuna bağlanır, 1932 yılında ise Karakalpak Özerk Cumhuriyeti kurulur. 1936 yılında Karakalpak Özerk Cumhuriyeti, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanır. Karakalpakistan 1924 yılından itibaren özerk cumhuriyet olsa da, 1991 yılında siyasi yapısı değişene kadar 67 yıl boyunca ağırlıklı olarak Karakalpak olmayan yöneticiler tarafından yönetilir. Bu süre içinde toplam 14 yöneticiden sadece 4’ü Karakalpak’tır. Karakalpak Özerk Cumhuriyeti 1991 yılında ise Özbekistan Cumhuriyeti’ne bağlanır ve dış işlerinde Özbekistan Cumhuriyeti’ne bağlı, iç işlerinde özgür siyasi bir yapıya kavuşur.82
Dostları ilə paylaş: |