Batı Avrasya Steplerinde Türk ve Alan Halkları Arasındaki Tarihi Bağlantılar / Dr. Agusti Alemany [s.530-535]
Barselona Üniversitesi / İspanya
Andreas etimolojisi, bize Alan kelimesinin *ary#na’dan geldiğini söylemektedir. “Aryan” kelimesi bugün hâlâ en güvenilir ad olarak kabul ediliyor.1 Bu durumda biz büyük bir ihtimalle, kadim İndo-İranlıların, Hıristiyanlık çağının başlangıcında Sarmatyalı ırklara mensup halkların yaşadığı bölgelerde ortaya çıkan büyük ve heterojen bir kabileler konfederasyonunu adlandırmak için kullanılan bu adı, prestij kaygılarıyla kendi kendilerine verdikleri ve bu adı yeniden canlandırdıkları gerçeğiyle karşı karşıyayız. Maalesef, bu konfederasyonun ne kadar sürdüğü bilinmiyor, fakat kesinlikle M.S. 2. yüzyıldan daha uzun sürmemiştir. Daha sonra, Batılı akademisyenler tarafından sıklıkla tek bir etnik ad olarak algılanan bu ad, bütün geç Sarmatyalı kabileler için kolektif bir ad olarak yaygınlaştı ve Moğol istilalarına kadar Rusya’nın güney steplerinde yaşayan Kuzey İranlı göçebeleri adlandırmak için kapsamlı bir şekilde kullanıldı. Öte yandan, 7. yüzyıldan itibaren, kaynaklarda ikinci bir isme daha, kökeni bilinmeyen #s- As, adına rastlıyoruz, başlangıçta bu ad yalnızca bazı Alan kabilelerini tanımlıyor, zamanla bu ad, onun atası olan bir başka adla, *al[l] #n-. Alan, yer değiştiriyor. Günümüzde Kafkasya’nın orta bölgelerinde yaşayan Osetyalıların, Alan kabilelerinin torunları olduğu farzediliyor.2
1. Avrupalı Hunlar
(4. ve 5. Yüzyıl)
Bazı eski kaynaklarda, Alanların Hunlar karşısında uğradığı mağlubiyetten ve Alanların Hunlara tabiiyetinden (yaklaşık 375 tarihlerinde), öte yandan Karadeniz kıyılarındaki Ostrogot Krallığı’nın Hunlar ve Alanlar tarafından yıkıldığından bahsediliyor.3 Bu konuda en dört başı mamur görüş, Ammianus Marcellinus tarafından öne sürülmüştür. Marcellinus, etnografik tezine yazdığı ünlü arasözünde, Alanları daha az barbar olarak düşünmesine karşın iki halkın (Hunlarla Alanların) benzer hayat tarzı olduğunu anlatıyor.4
Çok sayıda savaş ve yağmadan sonra Hunlar, hayatta kalmayı başaran Alanların bir kısmıyla bir ittifak kurdu; Bu sebeple, kaynakların da yardımıyla Doğu Avrupa üzerinden Alan-Hun melez toplulukların izini sürmek mümkündür: Bu topluluklar ilkin Balkanlar’da (yaklaşık 377-78) Gotların müttefikleri olarak5 ve Theodosius (379)6 tarafından fethedildikten sonra Pannoniae’de (Batı Macaristan) (yaklaşık 380)7 ve Raetiae’de (yaklaşık 383-4)8 Roma’nın yardımcı kuvvetleri olarak karşımıza çıkarlar. Bu gruplardan bazıları Kuzey İtalya’ya da yerleştiler ve Batı magister utriusque militiae olan Flavius Stilicho’nun ordularının bir kısmını oluşturdular; en azından Alanlar ve Hunların, Frigidus nehrindeki (394)9 ve Fiesole’deki (405)10 savaşlarda birlikte olduğu kaydediliyor.
4. yüzyılın son on yılında yazan bilginlerin her iki halktan da sık sık bahsettiklerini söylemek gerekir. Belki de bu, her iki halkın ortak bir kaderi paylaşmasının bir kanıtıdır.11 Genelde, Alanlarla Hunlar arasındaki savaşa (yaklaşık 402)12 ve muhtemelen Stilicho’nun ölümüne (405) atıfta bulunan tek bir kısa ve manalı pasaj, iki halkın Avrupa’da birlikte varoluşlarının bir sınırı olduğuna kanıt olarak gösterilebilir.
Her iki halka da ortak olarak atıfta bulunan başka pasajlar bundan elli yıl sonra bulunacaktır. Öte yandan Jordanes’in Alan kralı Sangibanus’un, Attila’nın Hunlarını mağlup etmek için gerçekleştirdiği başarısız girişimine dair yazdıkları kuşkuludur, çünkü bu Alanlar, Katolonya’nın tarlalarında verilen savaşta (451)13 Aetius tarafından Hunların elit birliklerini karşılamak üzere Roma savunma hattının merkezine getirilmişti. Üstelik, aynı tarihçi tarafından Nedao nehrindeki savaşın anlatıldığı satırlar, yalnızca Barbar halklarının bir listesini kapsıyor, bu da bizim, Alanların savaşın bir tarafında veya öteki tarafında veya her iki tarafında birden gerçekten savaşıp savaşmadığını bilmemize imkan vermiyor.14
2. Erken Dönemin Türk Halkları
(6. Yüzyıl)
Hun İmparatorluğu’nun yıkılmasından ve Völkerwanderung’un (Kavimler Göçü) sona ermesinden sonra Alanlara dair haber kırıntılarına daha ender rastlanıyor, fakat mevcut kaynaklar bizi, Kuzey Kafkasya’da farklı Türk halklarının yanı sıra Alanların yaşadığı yer hakkında da bilgilendiriyor.
Çağdaş Ermeni tarihçileri, Kafkasyalı Hunların (Honk’), Alanlarla (Alank’)15 ittifak kurarak ve Alan Kapıları (drownk’ Alanac’) denilen, yani pek de tarihi olmayan, fakat en azından genel bir uygulama olarak yeniden hatırlanacak gibi görünen Darial geçidi,16 üzerinden çıktıkları seferleri anlatıyorlar. E[i{@ (5. yüzyıl) üç kez Xaylandowrk’dan17 bahsediyor. Golden, Xaylandowrk’un “Kuzey Kafkasya’nın Hun kökenli bir kavmi” olduğunu ileri sürüyor,18 fakat Perslilere ait anonim bir coğrafya metni olan Hudûd’ül-A’lâm’da (10. yüzyıl) Alan (All#n) ülkesinde Jaylan19 denilen bir kasabadan bahsediliyor ve bundan dolayı da etnik bir topluluğun adı olarak düşünülen bu ad, coğrafik bir yer adı, yani Xaylan-dowrk’, “Xaylan’ın Kapıları” olarak anlaşılabilir.
Ps.-Zacharias Rhetor’un yazısındaki bir bölüm, Alanların Derbend geçidinin (tar’#d-Qaspiyün) ötesinde yaşadığını belirtiyor. Bu bölge Hunların (HÑn#y@) topraklarında yer alıyor ve çadırlarda yaşayan on üç Hun boyu veya Türk halklarının yaşadığı yerin hemen yanındadır; bu boyların adları ise şöyle: Onogurlar, Ogurlar, Sabarlar, Bulgarlar, Kutrigurlar, Avarlar, Ksr (*Actziri-Ağaçeriler), Dyrmr (*Itimari), Saragurlar, B’grsyq (*Barselt-Barsiller), Kwls (*Choliatae-Harezmliler), Abdelae (Abdallar) ve Eftalitler (yaklaşık 555).20
Öte yandan hem Alanların hem de Kafkasyalı Hunların (özellikle de Sabarlar), Justinyen ve haleflerinin yaptığı uzun Pers savaşlarında, daima aynı safta olmamalarına rağmen, Bizansların ve Sasanilerin hizmetine girdiği kaydediliyor. Nitekim, Lazika Kralı Gubazes, Alanlarla Sabarların Sasanilere karşı ittifak kurmalarını sağladı (548).21 Kısa ömürlü 50 Yıl Barışı’nın (561) ilk maddesi, Perslerin, Hunların ve Alanların Kafkasya geçitlerinden geçmelerini yasaklıyordu22 ve Tiberius’un (Son İmparator Tiberius Constantine) cömertliğinden dolayı, bazı Alanlar ve Sabarlar taraf değiştirerek Romalıların hizmetine girdiler (574/578).23
Yaklaşık 15 yıl boyunca Bizans kaynakları, halkı için belirli bir üstünlüğü başarmış gibi görünen ve Sarasios, Sarodios veya kısaca Saroes denilen bir Alan kralından bahsediyor. Avarlar, Bizans’la ilk diplomatik ilişkiyi Saroes’in arabuluculuğuyla kurmuştur (557).24 Daha sonra Saroes, Pers genarali Mihr@n’e karşı Ermenistan strategosu Johannes’in bir müttefiği oluyor; buna karşılık Sabarlar da Pers generalini destekliyor (572).25
Son fakat aynı derecede önemli bir başka husus, Büyük Michael’ın (12. yüzyıl) Bulgarlar ve Hazarların kökenine ilişkin tuttuğu kayıtlardır. Söz konusu kayıtlarda, Hazarların “Bersilya” denilen Alan topraklarına yerleştirildikleri söyleniyor; bu görüş ise, 6. yüzyıla ait bir kaynaktan ödünç alınmış gibi görünüyor.26 Aynı şekilde, Simon de Kéza’nın (13. yüzyıl) Hunlar ve Macarların efsanevi kahramanı olan Hunor ve Mogor adlı iki kardeşin, Kara Bulgarlar (filii Belar) arasında ele geçirilen ve Alan prensi Dula’nın kızları olan kadınlarla efsanevi evliliğinden bahsediyor.27
3. Türk İmparatorlukları
(6-8. Yüzyıl)
Menander’in Tarih’inin bir bölümünde, Bizans büyükelçisi Zemarchus’un İstemi Kağan’ın huzuruna çıkmasını gerektiren misyonundan dönüşü sırasında (yaklaşık 571/572) Saroes’ın sarayına gelen Batılı Türklerle ilgili bir olaydan bahsedilir. Anlatılan öyküye göre Alan kralı, silahlarını bırakmadığı müddetçe Türk elçilerini kabul etmeyi reddeder.28 Bu ve benzer olaylardan belirli sonuçlar çıkartılabilir, çünkü hem Alanların hem de Utigurların, Valentine’nin elçisinin *Türkşad’a (576)29 gönderildiği dönemde, yani beş yıla tekabül eden bir zaman diliminde Türk hakimiyeti altına girdiği kaydediliyor.
Maalesef Alanların 7. yüzyıldaki durumları hemen hemen hiç bilinmiyor ve onların İkinci Göktürk Hakanlığı’yla, yani Orhun Kitabelerinde adı geçen Uz (Oğuz) halkıyla olan ilişkisini aydınlatmak için ulaşılabilen tek kaynak, çok problemlidir.30 Uz halkıyla ilgili üç olaydan bahsediliyor: [1] 26 yaşındaki Bilge Kağan’ın Uz halkını boyunduruk altına alması (709);31 [2] Uz askeri liderinin (tutug), Türgeş kağanının bir komutanının (buyrug) 26 yaşındaki Kül Tigin (Köl-tigin) tarafından ele geçirilmesi (710);32 ve [3] Kara Göl’de yapılan bir savaşta Uz İlteber’in 31 yaşındaki Kül Tigin tarafından ele geçirilmesi, bozguna uğratılması ve isyan (715).33
Şifreleri çözmeye çalıştığı bir dönemde Thomsen, “Uz” kelimesini “peu, peu nombreux”, anlamına gelen bir sıfat olarak anlıyor ve bundan dolayı da “uz bodun” kelimesini, “une petite partie du peuple”, “le petit peuple”34 vs. olarak tercüme ediyor; fakat daha sonra Thomsen ve öteki akademisyenler, “Uz” kelimesini, etnik aidiyet35 konusunda hâlâ bir uzlaşmaya varılamamış olmasına rağmen, bir halkın adı olduğunu öne sürdüler. Alanlarla Uzları bir tutmanın en yılmaz savunucusu olduğunu bildiğim Giraud, bu görüşünü, alışılmamış -z sesinin (cf.* *s-), Türk dilindeki -s sesiyle olan benzerliğine dayandırmaktadır.36 Ne yazık ki, bu teori, kendi doğası içerisinde birçok problemi barındırır, teori tamamen gerçekdışı olmasa da yalnızca fonetik benzerliğe dayanıyor ve bizi, Alanları Kırgızların hemen yanına yerleştirmeye zorluyor. Oysa Kırgızlar artık bu çerçevede yer almıyorlar. Pritsak da Alanları, Kengeres,37 Khalis ve BurÄ#s,38 gibi -s sesiyle sona eren diğer kelimelerle tanımaya uğraşıyor, fakat onun görüşü de pek ikna edici değil.
Firdevsi’nin “Şehname”sinin tanıklığı çok daha değerli, Şehname’de Alanların, Turan krallarıyla sık sık ittifak yaptığını, yani Tür ve Salm’e karşı Manü2ehr’in savaşları ve ayrıca Afrasiyab’a39 karşı Keyhüsrev’in savaşları sırasında Turan krallarının yanında savaştığını görüyoruz; bu öyküler, mitolojik arka planları olmasına rağmen, Alanların, Firdevsi’nin yaşadığı dönemde ve hatta geç Sasani dönemlerinde bile Orta Doğulu komşuları tarafından Türk halklarıyla eşdeğer tutulduğunu göstermektedir.
4. Hazar İmparatorluğu
(8-10. Yüzyıl)
Taberi tarafından yazılan bir Arap vekayinamesinde, Hicri takvime göre 103 yılında (M.S. 721-2)40 Alan topraklarındaki bir Türk istilasından söze diliyor; fakat bu “Türkler” artık İkinci Hanlığın Türkleri değildir, bunlar Hazarlardır ve bu istila, ikinci Arap-Hazar Savaşı için belki de savaş sebebi (casus belli) olmuştur (722-37).
O tarihi takip eden 15 yıl içinde, Müslüman kaynaklarda, Arapların, Alanların yaşadığından sözedilen Hazar’a karşı sefere çıktığına dair bilgi kırıntıları vardır: [1] Ermenistan’ın MarF al-KaFarah bölgesinde Alanlar ve Hazarlar, Ç#bit el-Nahranı’yı bozguna uğrattı (104/722-3); [2] Alanlara ve Hazarlara karşı öncülüğünü El-Garr#I bin Abdullah el-KakamO’nın yaptığı bir sefer düzenlendi (105/724); [3] Alanlara karşı El-KaFF#k bin Abdülmelik’in öncülüğünde bir sefere çıkıldı ve daha sonra Alanlar Emevilere tâbi oldu (106/724-5); [4] Hazarlara karşı Mesleme bin Abdülmelik’in öncülüğünde, Babıûl-Alan (Alanların Kapısı) yani Darial kapısı üzerinden sefere çıkıldı (110/728-9); [5] Alan ülkesinden gelen “Türkler” tarafından el-Garr#h bin ‘Abdullah el-KakamO’nın bozguna uğratıldı ve öldürüldü (112/730-1) [6] Alan ülkesindeki üç kale Mervan bin Muhammed tarafından fethedildi (117/735-6); ve [7] Hazar’a karşı Mervan bin Muhammed tarafından Alan Kapısı üzerinden sonucu belirleyici nitelikte yeni bir sefer düzenlendi (119/737).41
Bu savaştan sonra 8. yüzyılın ortalarında Yezid bin Useyd el Süleyman, Darial’ı aldı ve oraya bir garnizon konuşlandırdı (yaklaşık 141/758), böylece Yezid bin Useyd el Süleyman, uzun bir zaman, en azından on yıllar boyunca hedeflenen ve uğruna pek çok savaşların verildiği bir fethi gerçekleştirmeyi başardı.42
Bütün bu ipuçları, Alanların bütün bu dönem boyunca Hazarlara tâbi olduğu ve Müslümanlara karşı Hazarların tarafında savaştığı gerçeğine işaret ediyor. Fakat bir yüzyıl sonra Arap coğrafyacılar, mütercim Sallam’ın Halife el-W#tiq billah’ın himayesi altında Alan kralının (Alan meliki) toprakları üzerinden Hazar’a seyahat ettiğini yazıyorlar (227-32/842-7).43 Bu şekilde biz ilk kez, Orta Çağ Alan Krallığı’nın varlığını duyuyoruz ve bunu takip eden yıllarda Alanların Hazarlardan yavaş yavaş bağımsızlığını kazandığı lehinde bazı kayıtlar vardır.
Kahire Genizah’dan elde edilen, doğruluğu uzun süre sorgulanan ve Cambridge belgesi denilen belgede bir Alan kralının (Alan meliki) nasıl Hazarlarla barış yaptığı ve Hazarların düşmanlarına karşı savaştığı, fakat daha sonra, Bizans imparatorunun teşvikiyle Hazar’a bir saldırı düzenleyerek bu ittifakı bozduğu anlatılır. Belgeye göre Alan kralı, Hazar Kralı Aaron tarafından kendisine karşı savaşması için görevlendirilen Türkia Kralı (Oğuz olabilir) tarafından bozguna uğratıldı, fakat Alan kralı sağ olarak ele geçirildikten sonra af diledi ve Aaron’a bağlılık yemini etti. Aaron daha sonra Alan kralının kızı ile kendi oğlu Yusuf’u evlendirdi.44 Bu belge, Alanya’nın exousiokrátór’nın Hazarlarla barış içinde olmadığını, tersine Hazarlarla kolaylıkla savaşabildiğini, çünkü
Hazar’ın dokuz bölgesinin Alan Krallığı ile sınırı bulunduğunu söyleyen Constantine Porphyrogenitus’un (945-59) yazdıklarını teyit edici niteliktedir.45
Çok geçmeden, Kiyef Knezi Svyatoslav, Hazar İmparatorluğu’nun Batı sınırındaki ve Aşağı Don nehrindeki kalesi olan B”ela Ve¸za-Sarkel’ı (965) fethettikten sonra hem Alanları hem de Çerkezleri (As ve Kasağları) bozguna uğrattı, fakat bu iki topluluğun Hazarların hizmetinde olup olmadığını belirlemek mümkün değil.46
Mesudi’ye göre, Hazar ordusunun belkemiği, genellikle kadim Aorsoi-a’nin torunları olarak tanımlanan Jwarizmian al-Arsıyah’den oluşuyordu. Bu, kuşkulu bir varsayımdır, çünkü sadece fonetik benzerliğe dayanıyor ve her iki isim formları arasında bin yıl var.47
Öte yandan Gürcistan vakayinâmesi K’art’lis C’xovreba, Osetyalıların ve Hazarların birlikte yer aldıkları bir çok efsanevi olaydan bahseder. Benim görüşüme göre, “İberya Krallarının Tarihi”adlı eserin (11. yüzyıl) başlarında Hazarların tarih öncesi efsanevi seferlerine dair anlatılanlar çok ilginçtir, çünkü bu kayıtlarda ilk kez, Hazar kralının oğlu olarak adlandırılan ve Osetyalıların kahraman atası olan Uobos’un bahsi geçer.48
5. Peçenekler ve Kumanlar
(11. ve 13. Yüzyıl)
l Biruni’nin, yaklaşık 416/1025 yıllarında yazdığı bir metinde, “Alan kabilelerinin” ve “*s” (Fins al-L#n wa’l-*s)’in, Peçeneklerin eski topraklarından (ar6 al-BaFn#kOyah) ve Amu Derya’nın aşağı bölgelerinden Hazar denizinin doğu kıyılarına göçettikleri belirtilir ve Alan dilinin 22 Jw#rizmian ve Peçenek dilinin bir karışımı olduğunu belirtir. Burada biz muhtemelen güçlü bir şekilde Türkçeleştirilmiş İran diliyle karşılaşıyoruz.49 K’art’lis C’xovreba’nın bazı anakronistik öykülerinde Osetyalılardan ve Peçeneklerden (Pa2canikni) birlikte bahsediliyor.50
1116 yılında Rusya’nın Kiyev prensi ve II. Vladimir Monomakh’ın (1113-25) oğlu Jaropolk, Kumanlara (Polotsı) karşı Don nehrine bir sefere çıktı ve üç Kuman kasabasını ele geçirdi, birçok Kumanı da esir aldı. Bunlar arasında Alanlar ve hatta bir Alan prensinin güzel kızı (Jas’skago knjazja d{2er”) da vardı. Alan prensinin kızı daha sonra Yaropolk’un karısı oldu.51 Kumanların (Qiv2‘aqni) ruhani lideri At’rak’a’nın kızı Guaranduxt’la evlenen Gürcü kralı Davit IV AFma2enebeli (1089-1125), yaklaşık 45.000 Kuman seçkin askerini, aileleriyle birlikte Gürcistan’a yerleştirdi, daha sonra onlara Osetya’ya güvenli geçiş izni verildi; tarihi kayıtlara göre, bu olayda hem Osetyalılar hem de Kumanlar tarafından rehineler verildi, Davit bu iki milleti birleştirdi ve bu milletler arasında barış ve dostluk kurulmasını sağladı.52
Bu bilgi kırıntıları, 12. yüzyılın başında Alanlarla Kumanlar arasında bir çeşit mücadele olduğu görüşünü doğruluyor. Bu mücadele, şüphesiz ki, Alanların Kumanlara boyun eğmesiyle sonuçlanıyor, en azından Marco Polo’ya göre (13. yüzyıl sonu), Alan ülkesi Moğol fetihlerinden önce Kumanlara tabiiydi.53 İbni Esir, 619/1222 yılında Alanlar ve Kumanların, cebe ve Sübidey’in saldırısına karşı koymak için güç birliği yaptıklarını, fakat daha sonra Kumanların, Tatarlarla Türk-Moğol kardeşliğini öngören bir saldırmazlık paktı imzalamasından sonra geri çekildiğini, sonuçta Alanların acımasızca katledildiğini belirtir. Belgeye göre, işgalciler zamanla sözlerini zamanla tutmadılar ve anlaşmaya güvenen ve bu yüzden hazırlıksız olan Kumanlara karşı acımasızca verilen bir savaştan hemen sonra Kumanların devleti yıkıldı.54 Kral Béla IV (1235-70) Moğol fırtınasından kaçan Kumanlardan (Kunok) bir kısmının Macaristan’ın orta kısımlarına yerleşmesine izin verdi, bunun üzerine, bazı Alan grupları (Jászok) da muhtemelen Macaristan’a yerleşen bu Kumanlara katıldı. Fakat Alanların 14. yüzyılın başlarına kadar mevcudiyetlerini koruduklarına dair elimizde hiçbir belge yoktur.55
6. ‘Alan’ *Bagatar Unvanı
Alanlarla Türk halkları arasında kıt kaynakların desteklediği çok sayıda temasa rağmen, dönemin uzunluğu göz önüne alınırsa, yukarıda bahsedilen olaylar dışında pek az belge vardır. En göze çarpan durum, belki de, “Alan” Bagatar unvanıyla ilgilidir yani yaygın bir kültüre has ve amaçsızca yayılmış olan bu kelime, tarihi Türk-Moğol kültür mirasına kadar geriye giden ve fakat çok farklı yerlerde ve Alanların çeşitli tarihi dönemlerinde yoğun olarak belgelere geçmiş bir kelimedir.56
Birçok kaynak, bu kelimenin farklı kullanım biçimlerinin kanıtlarını taşır: [1] Gürcü vekayinamelerinde, Baqat‘ar isimli üç kişiden bahsedilir. Bunlardan birincisi, bir düelloda Kral Vaxt’ang Gorgasal (447-522) tarafından öldürülen bir Osetya ileri geleni, ikincisi ise Kral Bagrat Ap’xazet’i I’ın bir müttefiği (887-99) ve üçüncüsü de Moğolların bir işbirlikçisidir (yaklaşık 1306);57 [2] Arap bilgini İbni Rüşt’e (10. yüzyılın başları) göre, Alan krallarına B.E#y.r,…. denirdi, bu unvan bu makalede geçen “Alanların tüm krallarına” verilen bir unvandı. Minorsky, B.E#y.r; şeklindeki yanlış okunuşu düzelterek (cf. Oss.D. bæyatær), kelimenin *BaE#tar… şeklinde okunacağını belirtti.58 [3] Zelen2uk çayındaki Karaçay-Çerkesya bir “Alanik” kitabenin (maalesef aslı kaybedilmiştir) Yunanca kopyasında Pakathar kelimesine iki kez rastlıyoruz.59 [4] Yuan Hanedanlığı’nın (Yuanshi) resmi tarihleri bize, Moğolların hizmetindeki üç Alanın (Asu) faaliyetleri hakkında bilgi veriyor: Bunların adları şöyledir: Yelie Baduer (1275), Baduer (1297) ve Shila Baduer (1302); ayrıca Moğollar tarafından devşirilen Alanlara dair en eski kayıtlarda, “Asud ülkesi lordu” “(zhu Asu guo) denilen Hanghusi (v.l. Anghesi)’den bahsedildiğini görüyoruz. Belgeye göre, Hanghusi, Tai zong’a (…g{dei 1229-41) boyun eğdi ve bundan sonra kendisine Baduer unvanı verildi. Yuanshi cxxxii 19, 3205 (Hanghusi), 3208 (Yelie Baduer), 3212 (Baduer); cxxxv 22, 3284 (Shila Baduer). [5] Mısır vekayinamelerinde Seyfeddin Bahadur As (730/1329) adında ünlü bir Alan asıllı Memluktan bahsediliyor. Arapçada Seyfeddin unvanı (lakab), “Dinin kılıcı” anlamına gelir, Türkçe de bunun karşılığı, Bah#dur (bahadır)’dır ve nisba *w (nisbeti) Alan ırkına mensup köle anlamına gelir; kaynaklarda 14. yüzyılda aynı unvan ve aynı adı taşıyan 7 Memluka daha rastlanmıştır ve onlardan bir ya da bir çoğunun Alan olması mümkündür.60 [6] Osmanlıların Macaristan Joíszsoíg (1550)’da yaptıkları bir nüfus sayımı kayıtları, binlerce Jasc kişi adını muhteva etmektedir, bu adlar arasında. Bhq#Ähr krb#n ve Bhq#thr yebe{ken vardır.61
Elde edilen tüm bu kanıtları inceledikten sonra, Hazar İmparatorluğu’nun hizmetinde bulunan Alan askerlerinin komutanlarının Türk unvanlarını taşıdıkları ve Hazar İmparatorluğu’nun gücünü kaybederken ve Alanlar kendi krallığını kurarken, bu unvanlardan bazılarını Alan krallarına verdikleri sonucuna varabiliriz. Bu şekilde *bag#tar (bagatar) unvanı Alan kralları tarafından yaklaşık üç yüzyıl boyunca korundu (Gürcü dilinde. Baqat‘ar, Yunanca Pakathar, Arapça. *BaE#tar) ve sonuçta Alanlar arasında bir prestij göstergesi haline dönüştü. Bu durum, Alanların yaşadığı topraklarda Alanik kişi adı olarak varsaydığımız kelimelerde, sık sık bu unvanın değişik formlarına rastlamamızın ve örneğin; Mısır’daki Memluklar (Bah#dur), Çin’de Yuan Hanedanlığı Dönemi’nde (Baduer) ve Macaristan’da (Bhq#ºhr, Baq#thr)62 olduğu gibi halihazırda yaygın olarak bilinmesinin sebebi olabilir.
1 F. C. Andreas in R. Gauthiot, Essai de grammaire sogdienne, Paris, 1923, s. iii.
2 Cf. A. Alemany, “Wer waren die Alanen?”, in B. Forssman-R. Plath (edd.), Indoarisch, Iranisch und die Indogermanistik, Wiesbaden, 2000, s. 15-24.
3 Amm. 31. 3. 1; Ambr. Luc. 10. 10; Jord. Get. 126.
4 Amm 31. 2.
5 Amm. 31. 8. 4; 16. 3.
6 Cons. Const. 379; Oros. Hist. 7. 34. 5; cf. Marcellin. 379. 2; Beda Chron. 452; Paul. Diac. Hist. Rom. 11. 15.
7 Pacat. 32. 3-4, ri-300.
8 Ambr. Ep. 24. 8.
9 Ioan. Ant. fr. 187 Müller.
10 Zos. 5. 26. 4.
11 Ps. -Aur. Vic. Epit. 47. 3; Claud. Carm. 5. 270-71; 21. 109-10; Hier. Ep. 60. 16; Pacat. 11. 4; Veg. Mil. 3. 26.
12 Oros. Hist. 7. 37. 3.
13 Jord. Get. 194. 197.
14 Jord. Get. 261.
15 P‘awstos Bowzandac‘i 3. 7; 4. 25.
16 Agat‘ange[os 19; E[i{@ ed. TBr-Minasean, s. 198; also drownk‘ A[owanic‘ “Albanian (Alan yerine hatalı olarak) Gates” in ºazar P‘arpec‘i 5. 5.
17 E[i{@ ed. TBr-Minasean, s. 12 Xaylandowrk‘; fakat s. 141, 198 Xaylandrac‘ a{xarh “the land of the X. ”.
18 P. B. Golden, An Introduction to the History of the Turkic Peoples, Wiesbaden, 1992, s. 107.
19 JudÑd al-‘*lam 48 (ed. Sotüde, s. 191).
20 Ps. -Zacharias Rhetor ed. Brooks CSCO 84/Syr. 39, s. 214-5.
21 Proc. Bell. 2. 29. 29.
22 Men. Prot. fr. 11 Müller.
23 Men. Prot. fr. 42 Müller.
24 Men. Prot. fr. 4 Müller.
25 Theoph. Byz. fr. 4 Müller.
26 Michael Syrus, ed. Chabot, s. 391-2.
27 Simon de Kéza Gest. Hung. 1. 1 (ed. Mátyás, s. 55).
28 Men. Prot. fr. 22 Müller.
29 Men. Prot. fr. 43 Müller.
30 Cf. V. Minorsky, JudÑd al-‘*lam ‘The Regions of the World’. A Persian Geography, Oxford, 19702, s. 302; Golden, Turkic Peoples, s. 142.
31 Bilge Qaÿan E 26 Az [b] o[dunuÿ alt] ım [………i2c] gertim.
32 Kül Tigin E 38 [Kül Tigin] Türgiş qaÿan buyruqı Az tutuquÿ eliÿin tutdı.
33 Kül Tigin N 2-3 Az bodun yaÿı boltı. Qara-Költe süngü{dümiz. Kül Tigin … Az iltebiriÿ tutdı. Az bodun anta yoq boltı.
34 V. Thomsen, Inscriptions de l’Orkhon déchifrées, Helsingfors, 1896, s. 39, 111, 123; fakat, az sıfatı in Kül Tigin’de bildiriliyor E 29 = Bilge Qaÿan E 24 az bodunuÿ ükü{ qıltım “Sayılarını çok azalttım”.
35 V. Thomsen, “Alttürkische Inschriften aus der Mongolei”, ZDMG 78 [1924] 121-175, bkz. S. 171 “Az, Volk in den Kögmän-Bergen von unsicherer Nationalität”; W. Barthold, Zwölf Vorlesungen êfber die Geschichte der Türken Mittelasiens, Hildesheim 19622, s. 37 “Kott/Assin (irrtümlich als Jenissei-Ostjaken bezeichnet)” = Ob Ugrians; A. Z. V. Togan (Golden tarafından alıntı yapılmıştır, Turkic Peoples, s. 142 n. 143) Arab. (Ibn Jurd#dbih BGA vi s. 31; Ibn al-Faqıh BGA v s. 329), mentioned after the Trk{/Türgi{/= Turk. *Az-ki{i “az kişi”.
36 R. Giraud, L’empire des Turcs Célestes. Les règnes d’Elterich, Qapghan et Bilgä (680-734), Paris, 1960, s. 193-196.
37 Kül Tigin E 39; O. Pritsak göre, The Pe2cenegs. A Case of Social and Economic Transformation, Lisse, 1976, s. 7-8, Tocharian A k#bnk-“stone” + the Eastern Iranian tribal name Aorsoi > #s = *Kenger As “the Stony *s people”; fakat cf. Golden, Turkic Peoples, s. 265 “oldukça hipotetik”.
38 Cf. Pritsak, The Pe2enegs, s. 23 n. 95, Jalis = *Xw#li *s “Upper *s” and BurÄ#s = *Furd *s “River *s”.
39 Firdevsi y#hn#me, ed. sMohl, cilt. i, s. 192-6 (Tür); iii 420. 498. 508; iv 258 (Afr#sy#b).
40 Al-ÇabarO, ed. de Goeje, cilt. ii, s. 1437.
41 Al-Bal‘amı, ed. Dorn, p. 461, 509-10 [1] ; al-ÇabarO, ed. de Goeje, cilt. ii, s. 1462 [2] , 1472 [3] , 1506 [4] , 1530 [5] , 1573 [6] ; al-Bal#durO 242, ed. de Goeje, s. 207 [7] .
42 Al-Bal#durO 245, ed. de Goeje, p. 209-10; Ibn al Faqıh BGA v s. 294.
43 İbn Jurd#dbih BGA vi, s. 163; İbn al-Faqıh BGA v, s. 301h; İbn Rustah BGA vii, s. 149; al-MuqaddasO BGA iii, s. 362.
44 Cambridge Univ. Library Document T-S Loan 38, l. 44-61 (ed. fol. 1v21-2r15 in N. Golb-O. Pritsak, Khazarian Hebrew Documents of the Tenth Century, Ithaca and London, 1982, s. 112-115).
45 Const. Porph. De adm. imp. 10-11.
46 Povestte vremennykh let 6473 (ed. Adrianova-Peretc, s. 47).
47 Al-Mas‘ÑdO MurÑF al-dahab ii 10-12 (ed. Pellat § 450-52).
48 K‘art‘lis C‘xovreba ed. Qaux2‘i{vili, cilt. i, s. 12; cf. Ayrıca s. 19, 59 Ovsni, Lekni da Xazarni “Ossetes, Leks and Khazars”; s. 151-4 T‘arHan, a Khazar ally of the kings of Ossetia (cf. Arab. *As Tar. ‘cH#n, Russ. Astrakhan’ in P. B. Golden, Khazar Studies. An Historico-Philological Inquiry into the Origins of the Khazars, Budapest, 1980, s. 151-4).
49 Al-BOrünO TaIdOd nih#y#t al-am#kin (ed. Botschakoff, p. 46-47); cf. Minorsky, Hudüd al-‘Alam, s. 481.
50 K’art’lis C’xovreba ed. Qaux2‘i{vili, cilt. I, s. 45-46: Peçenekler Osetya Kralları Bazuk ve Anbazuk ile ittifak kurdular; s. 156-7: Pa2aniket’i Osetya’ya sınır komşusu.
51 Lavrent’evskaja Letopis’ 6624 (ed. PSRL I2 291); Ipat’evskaja Letopis’ 6624 (ed. PSRL II 284).
52 K‘art‘lis C‘xovreba ed. Qaux2‘i{vili, cilt. i, s. 336.
53 Marco Polo 220 (ed. Moule-Pelliot, s. 477).
54 Ibn al-AÄOr, ed. Tornberg, cilt. xii, s. 252-3.
55 J. Németh, Eine Wörterliste der Jassen, der ungarländischen Alanen, Berlin, 1959, s. 5-10.
56 Cf. Oss. D. bægatær, I. bægatÉïr, qæbat Éïr “hero, brave” < Turco-Mong. *bagatur; G. Doerfer, Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen, i-iv, Wiesbaden 1963-75, cilt. ii, s. 374-77; D. Sinor EI I2 [1960] 913 s. v. Bah#dur.
57 K‘art‘lis C‘xovreba ed. Qaux2‘i{vili, cilt. i, s. 154-5, 261; II, 305, 316-7.
58 Ibn Rustah BGA vii, s. 148; cf. V. I. Minorsky, A History of Sharvan and Darband, Cambridge 1958, s. 169 n. 8.
59 L. Zgusta, The Old Ossetic Inscription from the River Zelen2uk, Wien, 1987, s. 59-60.
60 F4 G. Wiet, Les biographies du Manhal Safi, Le Caire, 1932, s. 100-2, §§ 695-8, 700-3; J. Sauvaget, “Noms et surnoms de Mamelouks”, JA 238 [1950] 31-58 (özellikle 37).
61 L. Fekete, “Eine Konskription von den Jassen in Ungarn aus dem Jahre 1550”, AOH 11 [1960] 115-43 (s. 136).
62 Hipotez şu çalışmalarda geliştirildi: A. Alemany, “Alanenforschung und Orientalistik: der ‘alanische’ Titel *Bag#tar”, in S. Wild-H. Schild (edd.), Akten des 27. Deutschen Orientalistentages, Würzburg, 2001, s. 137-145.
A. Sources on the Alans. A Critical Compilation (Handbuch der Orientalistik, Bölüm VIII: Central Asia, Cilt 5), E. J. Brill, Leiden-Boston-Köln 2000.
B. S. Bachrach, A History of the Alans in the West, University of Minnesota Press, Minneapolis 1973.
Ju. A. Kulakovskij, Alany po svedenijam klassi2ceskikh i vizantijskikh pisatelej, Kiev 1899 (reprinted together with other works on the Alans by the same author in Izbrannye trudy po istorii alanov i Sarmatii, Aletejja, Sankt-Peterburg 2000).
Dostları ilə paylaş: |