Avarlar İle Slavlar Arasındaki İlişkiler (579-626) / Doç. Dr. Tibor ñivkovi [s.658-663]
Sırp Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü / Yugoslavya
Avarlar ile Slavlar arasındaki ilişkiler Tuna havzası Slavlarının en erken dönem tarihi için hayati önem taşımaktadır. Bu soruya cevap vermek, Slavların kültür tarihi, Balkanlar’a yerleşme süreçleri, göç etme nedenleriyle ilgili çeşitli problemleri ve Tarih, Antropoloji,1 Etnoloji,2 Filoloji3 gibi çeşitli temel bilim dallarını ilgilendiren bir dizi problemi kısmen de olsa çözebilir. Öyle görünüyor ki Slavlar ile Avarlar arasındaki kültürel kaynaşma ve karşılıklı etkileşme meselesi sadece Tarih alanını değil, beşeri bilimler dairesindeki pek çok disiplini ilgilendirmektedir. Bir tarihçi olarak ben bu ilişkilerin siyasi boyutlarını açıklamaya çalışacak, konunun diğer yönlerini ilgili bilimlerin uzmanlarına bırakacağım. Yakın geçmişte, 559 ve 579 yılları arasında Slavlar ile Avarlar arasındaki ilişkileri aydınlatmak amacıyla bir makale yayınladım ve şu genel sonuca ulaştım: bu dönemde Eflak Slavları Avarlara karşı bağımsız konumlarını korurken Pannonia Slavları 571 ile 578 arasında bağımsızlıklarını kaybettiler.4 Bu makalede ise, 579-626 döneminde Avarlar ile Slavlar arasındaki siyasi ilişkileri elimden geldiğince incelemeye çalışacağım. Avarlar bu dönemde kendilerini Pannonia havzasındaki en güçlü ulus olarak kabul ettirdiler. Avarların gücü, Konstantinopolis’i ele geçirmeyi başaramadıkları 626 yılından sonra gerilemeye başladı. Bu başarısızlık, bölgede sonraki dönemin siyasi gelişmeleri üstünde esaslı bir etki yapacaktı. Çünkü bu olaylardan sonra Sırplar ve Hırvatlar İlirya ve Dalmaçya bölgelerine girdiler. Sırplar ve Hırvatların bu bölgelere yanlarında, daha önceki dönemde Avar egemenliği altında bulunan başka diğer Slav kabilelerini de getirdikleri neredeyse kesindir.
Bu sahada yüz yılı aşkın bir süredir tarihçilerin temel sorusu, Avarların Slavları tam olarak kontrol altına alıp alamadıkları olmuştur. Bu soru hala tam olarak cevaplanabilmiş değildir. İngiliz tarihçi J. B. Bury, Avarların 568-626 döneminde Slavlara karşı üstünlük sağladıklarına ancak onları hiçbir zaman tam olarak hakimiyetleri altına alamadıklarına inanıyordu.5 Ayrıca bu seçkin İngiliz alimi, bazen Bizans’ın Avarları Slavlara karşı kullandığını, bazen Avarların Slavları Bizans’a saldırmaya ittiğini ve bazen de Bizanslıların Slavları Avarlara karşı kullandığını yazmıştı. Bu ilişkiler ağının detaylarına girmemiş olsa da, Bury’nin problemin karmaşıklığının farkında olduğu bellidir. Yine yazdıklarından açıkça anlaşılıyor ki J. B. Bury, Slavlar ile Avarlar arasındaki ilişkinin bölgedeki siyasi şartlara göre değiştiğini düşünüyordu. Rus asıllı Amerikan tarihçisi A. Vasiliev de Avarlar ve Slavlar arasındaki ilişkiler hakkında kesin bir hüküm vermemiştir, ancak öyle görünüyor ki Vasiliev Slavların Avarlara karşı bağımsız oldukları fikrindeydi.6 Avarlar ve Slavların Balkanlara saldırılarını anlatırken Vasiliev yalnızca, onların birlikte hareket ettiklerini söylemekte ve güneye doğru yapılan akınlarda Avar kağanının önderliğinde hareket ettiklerini belirtmektedir.7 Vasiliev hiç bir yerde, bu Slavların kağanın tebaası mı yoksa müttefiki mi olduklarını bildirmemekte, onların Avarlar ile eşit statüde olup olmadıkları hakkında bir yorum yapmamaktadır. Öte yanda Slovenyalı tarihçi Lj. Hauptmann’ın görüşleri Vasiliev’den daha belirlidir: Hauptmann Eflak Slavlarının 579 yılında Avarların hakimiyetine girdiklerini söylemektedir. Ayrıca Hauptmann eserinde, Eflak Slavlarının 584’te bağımsız olduğunu söylemekte ve bu Slavların daha 579 yılında Avarlara karşı, Bizans İmparatorluğu topraklarına yerleşmek amacıyla ayaklandıklarını ilave etmektedir.8 Sonuç olarak, Lj. Hauptmann’ın bu konuda açık bir cevap verdiğini söyleyemeyiz. Bir başka Slovenyalı tarihçi, B. Grafenauer, Eflaklı Slavların Avarlara 568’te, daha Avarlar Pannonia’yı terk etmeden, boyun eğmiş bulunduklarını ileri sürmekte, bununla birlikte bu Slavların 573/574’te ve ayrıca 578’de bağımsızlıklarını ilan ettiklerini, Avarların ise onları boyundurukları altına almaya uğraştıklarını ayrıca kaydetmektedir.9 Bu ilim adamı da bu konu üstünde daha derine gitmemiştir, yani gerçekte ne olduğunu hala bilmiyoruz: Slavlar Avarlara boyun eğmiş midir, eğmemiş midir?
En son tarih araştırmalarında Slavlar ile Avarlar arasındaki ilişki sorunu hâlâ cevaplanmış değildir. Bu konuya dair başlıca tarih çalışması olan Sırp Halkının Tarihi, Avarlar ile Slavlar arasındaki ilişki konusunda pek müphem bir tavır sergilemektedir. Yazar bir yerde, 585’te, Trakya’ya saldıran Slavların bağımsız hareket ettiklerini söylemekte, Selanik kuşatması bahsinde harekatın Avar kağanının kumandasında yapıldığını belirterek, zımnen Slavların Avarlara tâbi olduklarını ifade etmektedir.10 W. Pohl de bu soruya açık bir cevap vermemiş, tersine, farklı ilişki biçimlerini mümkün kılan değerlendirmelerde bulunmuştur. Pohl, Slav kabileleri federasyonunun Avar Devleti’nin bir parçası olduğunu ve bizzat Avar kağanının yönetimi altında bulunduğunu düşünmektedir. Pohl ayrıca Slavlar ile Avarlar arasındaki ilişkinin basitçe tasvir edilemeyeceğine inanmakta ve Slavların, Avarların siyasi üstünlüklerine rağmen kendi kültürlerini, Avar egemenliği yüzünden kesintilere uğramış bile olsa, geliştirdiklerini düşünmektedir.11 A. Madgearu son zamanlarda 576-626 dönemindeki Avar-Slav akınları hakkında şu sonuca varmıştır: “Avar-Bizans savaşlarının başlamasından sonra durum değişti çünkü Bizans İmparatorluğu’nu talan etmeye devam eden Slavlar bile çoğu zaman Avar Hanlığı’na tâbiydiler”.12 Hangi Slavları kasdetmektedir, bunlar ne zaman Avar egemenliğine boyun eğmişlerdir, bu bilgiler hangi kaynaklarda yer almaktadır? Madgearu ne yazık ki bu soruların cevaplarını vermiyor.
Yukarıda sözü edilen yazarların yanı sıra bu problemle ilgilenmiş (eski ve yeni) Yugoslav ve yabancı pek çok İlim adamı bulunmaktadır. Ne yazık ki bu bilim adamları bu problemi sadece kısmen ele almış ve hiç bir zaman müstakil bir problem olarak üstünde durmamışlardır ki, Slavlar ile Avarlar arasındaki ilişkiler hakkında açık bir sonuca ulaşmak için yapılması gereken budur.
Slavların Tuna nehri üstünden sık sık gerçekleştirdikleri akınları önleyemeyen Bizanslılar 578 yılında Avarlara bir elçi göndererek Slavlara karşı yardım istediler.13 O dönemde Avarlar İmparator Tiberius (578-582) ile iyi ilişkiler içinde olduklarından Avar kağanı bu isteğe olumlu yanıt verdi ve muhtemelen 578 sonbaharında veya 579 ilkbaharı başlarında Bizans gemileriyle Scythia Minor’e sevkedilen büyük bir orduyla (60.000 atlı) Slav topraklarına girdi.14
Avarların bu sürpriz saldırısı karşısında şaşıran Slavlar çatışmadan kaçınarak orman ve bataklıkların içine doğru çekildiler ve ağırlıklarını Avarlara bıraktılar. Şurası açık ki kesin sonucu tayin edecek bir meydan muharebesi yapılmadı ve Eflak Slavları Avarlara karşı bağımsızlıklarını korudular. Bu, kağanın daha sonraki şu davranışından anlaşılıyor. Avar kağanı 579 yılında Sirmium’un karşısında, şehre erzak girişini engellemek için Sava Nehri üstüne bir köprü inşa etmeye başladığında, kendisini Sirmium’u daha kolay ele geçirebilmek için köprü yaptırdığını iddia ederek suçlayan Bizanslılara köprüyü Slavlar için yaptırdığını, Slavlar üstüne bir saldırı planladığını söylemişti.15 Bu cevap, muhtemelen Bizanslıların da açıkça anladıkları gibi sadece bir bahane bile olsa, bazı gerçeklere dayandığı kesindir. O zaman Eflak Slavlarının, Avarların 578 sonbaharı veya 579 ilkbaharındaki sonuçsuz seferlerine rağmen 579’da hala bağımsız oldukları sonucuna varırız.
Bizans Kumandanı Set ile müzakereler sırasında kağan neden Slavlara saldırmak istediği hakkında başka sebepler gösterdi: Slavlar yıllık haracı ödemeyi reddetmişler, kağanın gönderdiği elçiyi öldürmüşlerdi.16 Bu haraç bahsi Avarların 578/579’daki seferlerinde belli bir başarı elde ettiklerinin ve muhtemelen çeşitli Slav kabileleriyle anlaştıklarının bir işareti olabilir.
Kağanın haraç istemek için gönderdiği elçisi öldürüldüğüne göre bu anlaşmanın çok güçlü olmadığı söylenebilir. Ayrıca kağan Slav topraklarına yeni akınlar planlıyordu ki bu, Eflak Slavlarına 578/579’da boyun eğdirmiş olsa bile bunun geçici olduğunu ve sağlam bir dayanaktan yoksun bulunduğunu (mesela kağan Slav topraklarında askeri garnizonlar kurmamıştı) gösterir. Menader (Menander?) Avar saldırısının Slavlara pek zarar vermediğini söylediğine göre, Slavlar Avarların 578/579’daki seferlerinden sonra bağımsız konumlarını korumuş gibi görünüyorlar. Buna kağanın Konstantinopolis’ten Pannonia’ya dönmekte olan bir elçisinin İlirya’da bir yerde, o bölgeyi yağmalamakta olan Slavlar tarafından öldürüldüğünü ekleyebiliriz.17
Sirmium’un 582’de ele geçirilmesi Bizans-Avar ilişkilerinde dönüm noktasıydı. Bu önemli şehrin düşmesiyle Orta Tuna kesin olarak Avarlar ile Bizans arasındaki sınır oldu ve kuzey İlirya barbarların yıkıcı saldırılarına daha açık hale geldi. Efesli Yuhanna, İmparator Jus
tin’in (565-578) ölümünden üç yıl sonra Slavların Yunanistan ve Trakya’yı yağmaladıklarını, pek çok şehir ve kaleyi zaptettiklerini ve dört yıl boyunca (581-584) imparatorluk topraklarında kaldıklarını kaydeder.18 Bu Slav akını, veya daha iyi bir ifadeyle, büyük harekatı, 579-582 yıllarındaki Avar-Bizans Savaşı ve Sirmium Kuşatması ışığında incelenmelidir. Slavlar Bizans’a saldırıyı 581’de başlattıklarına göre, bu saldırının Avarların genel stratejisinin bir parçası olduğu düşünülebilir. Buna rağmen, bu Slavlar ya kağana ya da onun müttefiklerine tâbi olmalıdırlar. Her iki çözüm de pek mümkün görünmüyor çünkü Avarlar 582’de Sirmium’u ele geçirdikten sonra Bizans’la barış yapmıştılar.19 Eğer Slavlar Avarların metbuu veya müttefiki olsalardı bu barış anlaşmasının şartları Slavlara da uygulanırdı. Tersine, Efesli Yuhanna’nın yazdıklarından gördüğümüz üzere Slavlar 581-584 yılları arasında Yunanistan ve Trakya’yı yağma edip duruyorlardı. Bu da Avarların Bizansla yaptıkları barışın Slavları ilgilendirmediği ve Slavların Bizanslılara karşı kendi inisiyatifleriyle savaş yürüttükleri anlamına gelir.
582 yılındaki bu barış fazla sürmedi. Daha 584’te kağan barış anlaşmasında yer alan yıllık haraç miktarından 20.000 nümizma fazlasını talep ediyordu. İmparator Mauricius (582-602) bu isteği reddetti ve Avarlar yeniden savaş açarak Singidunum, Viminacium ve Augustae’yi ele geçirdi.20 Bizanslılar Avarların baskısı altında kısa sürede pes etti ve 585 başında yıllık haracı kağanın istediği gibi 20.000 nümizma artırarak barışa razı oldular.
Bu yeni barış da fazla uzun sürmeyecekti. Simocatta’ya göre kağan, aynı yıl içinde, muhtemelen yazın, Slavları Tuna’nın öbür yakasına saldırmaya ikna etti ve Slav ordusu Konstantinopolis surlarına kadar ilerleyerek Bizans’a büyük zarar verdi.21 İmparator hemen harekete geçerek Comentiolos’u Slavların üstüne yolladı. Comentiolos Slavları Ergene Nehri kıyısında yenecek, hemen ardından Slav Kumandanı Ardagast’ı Edirne yakınlarında yenilgiye uğratacaktı.22
Simocatta’nın yazdıklarına göre Bizanslıların Slavlara karşı kazandıkları zaferler kısa süreli bir barış dönemine neden oldu. Ancak, 585 yılı sonunda kağanın elçisi Targitius (Targıt) Konstantinopolis’e yıllık haraç isteğiyle geldi. İmparator Mauricius elçiye istediği parayı vermek yerine onu hapsetti ve kağanı Avrupa’da yağmacılık ve yıkım yaparak barış anlaşmasına uymamakla suçladı.23 Simocatta Slavların 585 ilkbaharında Trakya’ya saldırdıklarını kaydettiğine ve Avar saldırılarının sözünü bile etmediğine göre, öyle görünüyor ki Mauricius Slav saldırılarını Avar siyasetinin bir sonucu olarak görüyordu. 585 sonbaharındaki, Simocatta’nın da sözünü ettiği Avar saldırıları imparatoru öfkelendirdi.24 Ben, Eflak Slavlarının Bizans topraklarına yaptıkları akınların arka planında Slavlar ile Avarlar arasında varılmış bir tür anlaşmanın bulunduğu düşüncesindeyim.
Mauricius 585 sonbaharında Avarlara yıllık haraç ödemeyi kabul etmeyince 585/586’da Trakya’nın karşısında aşağı Tuna bölgesinde çatışmalar başladı. Bizanslıların 587’de Avarlara karşı Edirne’de kazandıkları zaferden sonra Avarlar barışa razı oldular. Bizans-Avar ilişkilerinde 579 yılından bu zamana (587) kadar nerdeyse kesintisiz devam eden kriz böylece sona erdi. Bu dönemin başlıca özelliği Avarlar ve Slavların sırayla Bizans’a saldırıyor olmasıydı. Avarlar Bizans’la barış halindeyken, mesela 584, 585 veya 588’de Bizans’a saldırıları Slavlar düzenliyordu.25 Bizans’ın bu iki düşmanının Bizans’la aynı zamanda barış içinde olduğu bir döneme hiç rastlamıyoruz. Avarlar Bizans İmparatorluğu’yla barış halinde iken Slavlar saldırıyordu, Slavlar barış halinde iken bu sefer Avarlar savaş açıyordu. Buradan çıkaracağımız sonuç 579-588 döneminde Slavların Avarlardan bağımsız olarak, kendi başlarına hareket ettikleridir.
Simocatta, 586-587’deki Bizans-Avar Savaşı sırasında Slavların durumu hakkında bir şey söylememektedir. Bu yüzden Trakya ve aşağı Tuna’daki harekatta Eflaklı Slavların da rol alıp almadıklarını kesin olarak söyleyemiyoruz. Ancak Miracula s. Demetrii I’e göre, kağan Selanik’e 586’da, bir miktar Slavın da katıldığı büyük bir saldırı düzenledi.26 Miracula’nın yazarı, başeğmez Slav kabilelerinin hepsinin Avar kağanına itaat ettiğini açıkça yazmaktadır. Yedi günlük Selanik Kuşatması barbarların başarısızlığıyla sona erdi ve şehir bu yazmaya göre Aziz Demetrius’un mucizeleri sayesinde direndi. Ben, kağanın ordusunun büyük bir kısmını oluşturan Slavların, 571-578’de Avar hakimiyeti altına giren Pannonia’dan olduklarını düşünüyorum.
Bu iddiayı destekleyen başka bilgiler bulunmaktadır. 584’te 5.000 Slav savaşçısından oluşan bir grup Selanik surları önünde belirdiler.27 Slavlar şehri kuşatamadılar çünkü Selanik halkı ve ordusu saldırganları şehir surlarının dışındaki savaşta püskürtmeyi başardılar. Selanikliler Slavların üzerlerine geldiğini duyunca şaşkınlığa uğradıklarına göre bu olay Avarlar ile Bizans arasında barış olduğu bir dönemde (584 ilkbaharı) gerçekleşmişti. Öyleyse bu saldırganlar ancak 582’deki barış anlaşmasının dışında bırakılan Eflaklı Slavlardan olabilir. Avarlar ve onlara tâbi olan Pannonialı Slavların saldırıları 586’dan sonradır. Barbar ordusu şehrin varoşlarına varınca yanlış yöne giderek şehirden çok uzakta olmayan Matrona kalesini kuşattı. Yaptıkları hatayı ancak ertesi sabah farkettiler. Bu garip olay 586’da Selanik’e gelen saldırganların oraya ilk defa gelmiş olduklarını göstermektedir çünkü bu kadar fahiş bir hatayı ancak öyle yapmış olabilirlerdi. Bu olay, Avarlar gibi Slavların da Selanik önlerine daha önce hiç gelmemiş olduklarını gösterir, bu sebepten dolayı Matrona kalesini Selanik şehriyle karıştırmış olmalıdırlar. Eğer bunlar Selanik’i 584’te kuşatmış bulunan Eflaklı Slavlar olsalardı neresinin Selanik şehri neresinin Matrona kalesi olduğunu bilmeleri gerekirdi.
Ermeni tarihçi Sebeos, 590/591 tarihlerinde aşağı Tuna Slavlarına karşı yürütülen seferi anlatmaktadır. Mushel Mammikonien kumandasındaki büyük bir Ermeni ordusu bu davetsiz misafirleri Tuna’nın öbür yakasına attı, hatta onları karşı yakada takip etmeye bile cüret etti. Ne yazık ki Slavlar bu orduyu kuşattılar ve sonra orduyu kumandan Mammikonien’le birlikte yok ettiler.28 Bizans saldırısından önce gerçekleşen bu Slav harekatı, Slavların bu dönemde (589) Trakya’yı mahvettiklerini kısaca belirten Simocatta’nın yazdıklarıyla birlikte değerlendirilmelidir.29 Her iki yazar da bu seferler sırasında Avarlardan hiç söz etmemektedir. Avarlar ile Bizans arasında savaş 593’te yeniden patlak verdi (594 / 596’da ateşkes yapıldı) ve 604’e kadar devam etti. Mammikonien’in başarılı seferine, Papa Büyük Gregory’nin (590-604) 592 Martı’nda Jobino praefecto Illyrici’ye yazdığı bir mektupta muhtemelen değinilmektedir.30 Belli ki Jobino praefecto Illyrici, Ermeni ordusunun bu zaferlerinden yararlanarak Slavların saldırılarından bizar olan bölgelerdeki durumu sağlamlaştırmıştı.
591 yılında Bizans’ın Pers İmparatorluğu’yla barış yapmasıyla ordunun büyük bir kısmı İmparatorluğun Avrupa topraklarında askeri harekat yapmak için serbest kaldı. Simocatta’ya göre Bizans-Avar ilişkilerinin dostane olmadığı belliydi çünkü imparator 592 ilkbaharında bir orduyla Anchial’e vardı.31 Sonraki yıl, 593’te, Mauricius Avarlara ödediği yıllık haracı artırmayı yine reddetti. Bunun üzerine kağan Slavlara Sava Nehri’ni geçmek üzere çok sayıda gemi yapmalarını emrederek savaş hazırlıklarına başladı. Hiç şüphesiz bu Slavlar Pannonia Slavlarıdır çünkü Singidunumlular onları püskürtmüşlerdi. Yedi günlük Singidunum kuşatması sonuç vermemişti.32 Slavlar görevlerini tamamlayınca büyük Avar-Slav ordusu Tuna’yı geçti, Marmara Denizi’ndeki Perinth’e kadar ilerledi.33 Aynı yılın sonbaharında kağan Pannonia’ya döndü. Simocatta kağanın imparatorla barış yapıp yapmadığını söylemiyor, ama Strategos Priscus Eflak Slavlarına karşı (594 ilkbaharında) saldırıya geçtiği ve Tuna boyundaki Dorostol’a ulaştığı zaman, kağanın elçisi bunu düşmanca bir hareket ve barış anlaşmasının bozulması olarak gördü. Priscus Slavlar ile Avarlar arasındaki ilişkiyi açıkça gösteren, çok önemli bir cevap verdi ve Avarlarla yapılan barışın Getler ile (Getae=Slavlar) yapılan savaşı kapsamadığını söyledi.34 Olaylar şöyle gelişmiş olmalıdır: 1)- 592’de Mauricius’un yıllık haracı ödemeyi reddetmesi; 2)- 593’te Avarlar ile Bizans arasında savaş (Singidunum Kuşatması, Perinth Saldırısı); 3)- Avarlar ile Bizans arasında, muhtemelen 593 sonbaharında yapılan ve bugüne kadar bilinmeyen bir barış. Öyle görünüyor ki bu barış kağan başarısızlıkla sonuçlanan Tzurul kuşatmasından sonra kuzeye çekildiğinde yapılmıştı. Avarlar Trakya’dan çekildikten sadece 12 gün sonra Priscus, aşağı Tuna’nın karşı yakasındaki Slavlara karşı saldırıya geçti. Avarlar Bizans strategosunun bu hareketine karşı koymadılar. Buradan barış anlaşmasının Eflak Slavlarını içermediği sonucuna varabiliriz.
Asıl soru Avarlar ile Eflak Slavları arasındaki ilişkinin mahiyetidir. Bizans strategosunun ilk başarısından sonra kağan, Priscus’un elçisi Theodore’a Bizanslıların tebaasına karşı suç işlediğini ve ülkesine savaş açtığını söylemişti.35 Kağanın bu ifadesine göre Slavlar Avarların tebaası olarak görünüyor.36 Bu olayı bağlamak için Priscus kağana esir düşmüş 5.000 Slavı verdi.37 Böyle yaparak Priscus da kağanın bakış açısını kabul etmiş gibidir; Eflak Slavları kağanın tebaasıdır.
İmparatorun emriyle Priscus kumandanlıktan alınıp geri çağrılınca yerine imparatorun kardeşi Peter geçti. Bizans askerlerini Trakya’ya geri getiren oydu. Bizans harekatındaki bu değişiklikler kağanın ilgisini çekmişti. Bir elçi göndererek Bizanslıların neden geri çekildiğini öğrenmek istedi.38 Bayan Kağan belli ki Bizanslıların Slavlar yerine Avarlara saldırmayı planladıklarına inanıyordu. Üç gün sonra Priscus Slavların kağanın emriyle Tuna’yı geçmeye başladıklarını öğrendi. Bu Slavlar, muhtemelen Pannonia Slavlarıdır.
Targitius ve Avarların diğer ileri gelenleri kağanı Bizanslılarla yeniden savaşa tutuşmaması için ikna etmeye çalışıyorlardı. Kağanın “Priscus benim topraklarıma saldırdı ve benim tebaama zarar verdi, yine de biz başarısının meyvelerini paylaşalım” diyerek bir ara çözüme razı olduğu anlaşılıyor. Tamamen farklı iki kısımdan oluşan bu cümle Avarlar ile Slavlar arasındaki ilişkiyi anlama çabalarını zorlaştırmaktadır. Cümlenin birinci kısmına göre Bizanslıların savaş açtığı Slavlar, Simocatta’nın yazdıklarından bu sonuç çıkarılamasa da, Avarların tebaası olarak görünüyorlar. Öte yandan, kağanın “başarının meyvelerini paylaşalım” sözlerine bakarak benim çıkarabildiğim tek sonuç Eflaklı Slavların hem Avarların hem de Bizanslıların düşmanı olduğudur.
Sonuçta bu çelişkileri tam olarak çözecek olan, 595 yılının olaylarıdır. 594’te Bizans ile Avarlar arasında ateşkes sağlandı. Eğer Eflak Slavları Avarların boyunduruğu altında idiyseler bu ateşkesin onları da bağlaması beklenir. O halde, Bizans strategosu Priscus 595’te Eflak Slavlarına karşı harekete geçtiği zaman bunu Slavların Zaldapa, Akis ve Scopis’i yakıp yıkmalarına karşı yaptı39 ki bu, Avarlar ile Bizans arasında 594’te yapılan barışın (veya ateşkesin) Slavları ilgilendirmediğini gösterir. Bu, Avar-Bizans ilişkilerini bozan küçük bir olayda da açıkça bellidir. Peter Tuna’yı geçtiği zaman, keşif kuvvetlerinden küçük bir grup kağanın emrindeki Bulgarlarla çatışmaya girmiş ve yenilmişti. Avarlar bu çatışmayı protesto edince Peter Avarlara zengin hediyelerle beraber bir elçi göndererek bu olaydan duyduğu üzüntüyü bildirdi. O zaman 595’te Bizans ile Avarlar arasında barışın hüküm sürdüğünden ve Eflak Slavlarının bağımsız olduklarından emin olabiliriz çünkü Avarlar Slavlara karşı yapılan Bizans saldırılarını protesto etmezken Bulgarlara karşı bir saldırıya hemen tepki göstermişlerdi.
596 ilkbaharında Priscus yeniden kumandan oldu ve ordusuyla birlikte yukarı Novae’ye gelince kağanın elçisi Bizanslıların barışı bozduğunu çünkü Priscus’un Avar topraklarına girdiğini söyledi.40 Bu olaydan Bizanslılar, Avarlar ve Eflak Slavları arasındaki sınırın Yukarı Novae şehri yakınlarında bulunduğunu öğreniyoruz.
Bu savaşın safhaları üstünde durmayacak, ancak dikkatimi Avarlar ile Slavlar arasındaki ilişkiyi anlamaya yarayacak olaylar üstünde yoğunlaştıracağım. Büyük ihtimalle 596’da Avarlar Drisipera’da Bizanslılarla barış yaptılar. Bu barışa göre her iki taraf da Tuna’yı sınır olarak kabul etti ve her iki tarafa Slavlara karşı Tuna’yı geçme izni verildi.
600 yılı yazında Drisipera’da imzalanan barışa son verildi ve bu sefer Bizanslılar Avarlara karşı saldırıya geçti. Aynı yıl içinde Priscus kağanın ordusunu beş kere yendi. Bu zaferlerden en önemlisi Tisa Nehri kıyısında, Bizanslıların pek çok barbarla birlikte, kağanın ordusunun önemli bir kısmını oluşturan 8.000 Slavı (Pannonia Slavları) esir ettiği zaferdi. 41
Bizans ile Avarlar arasındaki barış 601’de bir kere daha yenilendi. Mauricius’un 602’de tahttan indirilmesinden sonra, Avar-Slav ilişkileri karanlık bir döneme girer. Bu ilişkilerden söz eden VII. yüzyıl kaynakları nadirdir ve siyasi gelişmelerin doğru bir kronolojisini yapmamıza elverişli değildirler. Şair Georgios Pisida’ya göre Heraklius’un saltanatının başlarında (610-641) Avarlar ve Slavlar muhtemelen yine Bizans’a saldırıyorlardı. Pisida, imparatorluğun üç taraftan tehlike altında olduğunu kaydeder: İskitler (Avarlar), Slavlar ve Persler.42 Buna göre, 614-616 döneminde Trakya’ya Avarlar ve Slavların yaptığı saldırılar, takip edebildiğimiz kadarıyla birbirinden bağımsız olarak gerçekleşiyordu. Buradan Eflak Slavlarının hala Avarlardan bağımsız hareket ettikleri sonucunu çıkarabiliriz. Pisida’nın bu ifadelerine Miracula s. Demetrii II’de, 618’de Selanik civarındaki Slavların şehri ele geçirmek için kağandan yardım istedikleri şeklinde yazılanları eklemek gerekir. Şurası açık ki Slavlar, Avarların tebaası değil, en azından o yıl için müttefikleriydiler.43 O halde 618’deki Selanik Kuşatmasını gerçekleştirenler, daha önce Makedonya’ya yerleşmiş olan Slavlar, Avarlar ve Avarlara tâbi olan Pannonia Slavları idi.44 Miracula’nın yazarı kağanın, topraklarında yaşayan çeşitli kabileleri yanında getirdiğini söyler ve bunların arasında Slavları ve Bulgarları kaydeder. Buradaki Slavların, Pannonia Slavları olduğundan emin olabiliriz. Öte yandan, bu kuşatma sırasında Eflak Slavlarına ne olduğu hakkında bir bilgimiz yoktur. Öyle görünüyor ki Eflak Slavları, başarılı Bizans saldırıları yüzünden 602’den sonra askeri olarak büyük zarar görmüşlerdi. Bizanslılar ile Avarlar arasındaki barış Phokas’ın İmparatorluğu Dönemi’nde 604’ten 610’a kadar devam etti.45 Bu dönem Avarlar için Eflak Slavları üstünde hakimiyet kurmak için bir fırsattı.
Bugün tarihyazıcılığında açıkça bilinmektedir ki Eflak Slavları, Bizans topraklarına doğru göçlerine 613/614’te başladılar ve Bizans idaresi altındaki İlirya’nın büyük bir kısmını ele geçirdiler.46 Bu göç bir kabile federasyonu şeklinde yapılmıştı çünkü 616’daki Selanik kuşatması sırasında pek çok kabileyi tek bir liderin, Hacon’un komutası altında görüyoruz.47 Büyük ihtimalle bu göçe Avarların baskıları ve Eflak Slavlarının topraklarına 604-614 döneminde yaptıkları sonuçsuz seferlere yol açmıştır. Şurası nerdeyse kesindir ki Eflak Slavlarından güneye göç etmeyenler Avar idaresi altına girdiler ve bu durum en azından Asparuk’un Bulgarlarının Scythia Minor’e gelmesine kadar devam etti.
Avarların Ağustos 626’daki Konstantinopolis Kuşatması sırasında kağanın ordusunda pek çok Slav bulunuyordu. Pannonia Slavlarının bu ordunun içinde bulunduklarına şüphe yoktur, ancak Eflak Slavları’nın durumundan emin değiliz ki onların da bulunması muhtemeldir. Chronicon paschale kağanın Konstantinopolis’ten çekildiğini çünkü Slavların çoğunun kaçtığını söylemektedir.48 Ancak olayı bu şekilde anlatan tek kaynak budur. Kuşatmanın sona erişini anlatan başka hiç bir kaynak Slavlardan Avarların müttefiği olarak söz etmiyor. Ben bu durumu, 626’daki Konstantinopolis Kuşatması sırasında kağanın ordusunda bulunan Slavların farklı kabilelere mensup bulunduğunu, çoğunun Avarların tebaası olduğunu ancak bazılarının Avarların müttefiği olarak orada bulundukları şeklinde değerlendiriyorum.
İstanbul kuşatması Avar gücünün doruğuydu. Bir kaç yıl sonra, Hırvatlar ve Sırplar İmparator Heraklius’un çağrısı üzerine Dalmaçya ve İlirya’ya geldiler. İmparatorluğun emrinde (foederati olarak) hareket ediyor
lardı ve başlıca görevleri Avarların girişini engellemek üzere Tuna boylarını tutmaktı. Avarların akınlarından bir daha söz edilmediğine göre bu görevlerini başarmış olmalılar. Constantine Porphyrogenitus Hırvatların ve Sırpların Avarları bu bölgelerden attıklarını yazmaktadır.49 Bu olayların diğer Slav kabileleri üstündeki etkileri muhtemelen Georgios Pisida’nın şiirlerinde anlatılmaktadır çünkü Pisida, Avarlar ile Slavlar arasında 628/629 tarihlerinde bir savaş olduğunu söylemektedir.
Bütün bunlardan çıkarılacak genel sonuç 579’dan 604’e kadar olan dönem boyunca Avarların Eflak Slavlarını hiçbir zaman hükümranlıkları altına almamış olduklarıdır. Avarlar muhtemelen pek çok kereler bu Slavlara boyun eğdirmeye çalıştılar, ancak bataklık ve ormanlık arazi Avar süvarilerinin askeri üstünlüklerini bu bölge halkı üstünde kullanabilmelerine engel oldu. Peter ve Priscus’un V. yüzyıl sonundaki askeri harekatı Slav direncini yumuşattı ve muhtemelen Rex Musokios etrafında oluşan kabile federasyonunun dağılmasına yol açtı. 604 ile 613 yılları arasında Avarlar büyük ihtimalle Eflak Slavlarına karşı başarı sağladılar çünkü, Eflak Slavlarının 613’te başlayan göçlerinin nerdeyse kesin nedeni Avarların sürekli saldırılarıydı.50 Eflak Slavlarının büyük kısmı Makedonya, Yunanistan, Tesalya ve Mora’ya göçerek bir süreliğine de olsa imparatorluk idaresinden bağımsız minik prenslikler kurdular. Eflak Slavlarının geri kalanı sanırım Tuna’nın kuzeyindeki eski yerleşim bölgelerinde kağanın idaresi altına girdiler.
1 Bakınız: Constantine Porphyrogenitus De administrando imperio, ed. R. J. H. Jenkins-Gy. Moravcsik, I-II, Washington 1967, I, 30. 70-71. Avarların antropolojik izlerini taşıyan Hırvatlardan söz etmektedir ki bunlar kendi zamanında hâlâ ayırdedilebiliyorlardı.
2 Mesela, Theophylacti Simocattae Historiae, ed. C. De Boor, P. Wirth, Stutgardiae 1972, VI, 9, Tuna Slavlarına aşina olan Avarca şarkılardan söz etmektedir.
3 Erken Slav toplumundaki askeri rütbelerin bazıları Slav kökenli değildir. Mesela, Sırp-Hırvat dillerindeki ñupan (Yunancası zoup£n), ve ban (Yunancası. kopanj) terimleri, kelimenin aslının çok daha eski bir devirde Pers (Hint-Avrupa) geleneğinden gelip gelmediğinden emin olmasak da, Altay dillerinden türemiştir.
4 T. ñivkovi2, Prilog hronologiji avarsko-slovenskih odnosa 559-578. godine, Istorijski 1asopis 42-43 (1997) 227-236.
5 J. B. Bury, History of the Later Roman Empire, c. II, Londra 1889, 116.
6 A. Vasiliev, History of the Byzantine Empire, Madison 1952, 172-172.
7 A.g.e., 196.
8 Lj. Hauptmann, Les rapports des Byzantins avec les Slaves et les Avares pendant la seconde motié d’ VIe siècle, Byzantion 4 (1929), 156, 158-159.
9 B. Grafenauer, Nekaj vpra{anj iz dobe naseljevanja ju`nih Slovanov, Zgodovinski 1asopis 4 (1950) 44-45, 50.
10 Istorija srpskog naroda, ed. S. ñirkovi2, Belgrad 1981, 117-118.
11 W. Pohl, Die Awaren, München 1988, 112-113.
12 A. Madgearu, The Province of Scythia and the Avaro-Slavic Invasions (576-626), Balkan Studies 37/1 (1996) 35-36.
13 The history of Menander the Guardsman, ed. R. C. Blockley, Trowbridge 1985, s. 192, Kısım 21. 15-30 (bundan sonra Menander olarak atıfta bulunulacaktır). Cf. Vizantijski izvori za istoriju jugoslovenskih naroda I, Belgrad 1955, 90-91 (bundan sonra: VINJ I).
14 Q. Maksimovi2, O hronologiji slovenskih upada na vizantijsku teritoriju, ZRVI 8/2 (1964) 267 (bundan sonra: Maksimovi2, O hronologiji) bu saldırının 578 sonbaharında veya 579 ilkbaharı başlarında başladığına inanmaktadır. Ancak Maksimoviì, Menander’deki bu kısmı 100.000 Slavın Trakya’yı yağmaladığını bildiren 20, 2. 150-155 numaralı kısımla birleştirerek bu saldırının o sırada Trakya’yı yakıp yıkmakta olan Slavları etkilediği ve onları evlerine dönmeye zorladığı düşüncesindedir.
15 Menander, s. 218. Kısım 25, 1. 27-42; VINJ I, 93.
16 Menander, s. 220, Kısım 25, 1. 42-44; VINJ I, 93.
17 Menander, s. 224, Kısım 25, 2. 33-36; VINJ I, 94. Maksimovi}, O hronologiji, bu elçinin öldürülmesi olayından söz etmemekte, ancak 578’de Trakya’yı yağmalamakta olan Slavların küçük gruplar halinde hâlâ orada bulunduklarını düşünmektedir. Bize öyle görünüyor ki Trakya ve İlirya’yı yağmalayan bu küçük Slav gruplarının Trakya’yı 578’de harap eden 100.000 kişilik büyük Slav grubunun bir parçası olmalarına gerek yoktur. çünkü Slavlar Tuna nehrini devamlı geçip duruyorlardı. Bu saldırıları Avarların yönlendirdiği söylenemez çünkü bu elçinin öldürülmesi olayı bununla çelişmektedir. Bu Slavların Bizans topraklarına kendi başlarına saldırdıkları ve Avarlarla 577 veya 578’den beri savaş halinde oldukları düşüncesindeyim.
18 Iohannis Ephesini Historiae ecclesiasticae pars tertia, ed. E. W. Brooks, Louvain 1936, VI, 25, s. 248. 29-249. 15.
19 Menander, s. 240, Kısım 27, 3. 21-29; VINJ I, 98.
20 Simoc. Hist. I, 3-4, 47. 4-5; VINJ I, 106-107.
21 Simoc. Hist. I, 7, 52. 110-25; 53. 5-11; VINJ I, 107-108.
22 Simoc. Hist. I, 7, 53. 6-7; VINJ I, 108.
23 Simoc. Hist. I, 8, 54. 15-20; VINJ I, 108.
24 Simoc. Hist. I, 8, 53. 12-22; VINJ I, 108.
25 Simoc. Hist. III, 4, 116. 26-27; VINJ I, 110.
26 Les plus anciens recueils des miracles de saint Démétrius, ed. P. Lemerle, I-II, Paris 1979, I, 1, 13, 133-138; VINJ I, 176-184.
27 Miracula, I, 1, 12, 124-129; VINJ I, 175-176.
28 Histoire d’Héraclius par l’évèque Sebèos, ed. F. Macler, Paris 1904, 34-35.
29 Simoc. Hist. III, 4; for date see, M. Whitby, The history of Theophylact Simocatta, Oxford 1988, 239.
30 J. D. Mansi, Sacrorum conciliorum, nova et amplissima collectio, Graz 1960, IX, col. 1093-1094.
31 Simoc. Hist. V, 16, 218. 12-14; VINJ I, 110.
32 Simoc. Hist. VI, 4, 226. 5-10; VINJ I, 112.
33 Simoc. Hist. VI, 4, 226. 18-VI, 5,228. 24; VINJ I, 112.
34 Simoc. Hist. VI, 6, 231. 5-232.10; VINJ I, 113.
35 Simoc. Hist. VI, 11, 245. 10-13; VINJ I, 116.
36 Priscus’un bu seferi için bakınız: T. ñivkovi/, O plemenskom ustrojstvu i vojnoj snaìi podunavskih Slovena u VI i VII veku, ZRVI 35 (1996) 97-98, 10 numaralı not, ve s. 102-103’deki 33 numaralı not.
37 Simoc. Hist. VI, 11, 245. 14-16; VINJ I, 117.
38 Simoc. Hist. VI, 11, 242. 11-19; VINJ I, 116.
39 Simoc. Hist. VII, 2, 247. 14-16; VINJ I, 117.
40 Simoc. Hist. VII, 7, 256. 14; VINJ I, 120.
41 Simoc. Hist. VIII, 3, 289. 11; VINJ I, 124.
42 Georgii Pisidae Expeditio paersica, bellum avaricum, Heraclius, ed. I. Bekker, Bonnae 1836, Heraclias II, c. 71-81; VINJ I, 154-155.
43 Miracula I, 2, 2, 184-189; VINJ I, 194-196.
44 Miracula I, 2, 2, 185; VINJ I, 195.
45 F. Bari{i2, Car Foka (602-610) i podunavski Avaro-Sloveni, ZRVI 4 (1956) 86 Phocas’ın saltanatı süresince Balkanlar’a barışın hakim olduğunu göstermiştir.
46 T. ñivkovi2, Sloveni i Romeji, Belgrad 2000, 105-107.
47 Miracula I, 2, 1, 179. 4-16; VINJ I, 193-194.
48 Chronicon paschale, ed. L. Dindorf, Bonnae 1832, 725. 6-8; VINJ I, 149.
49 DAI I, 30. 63-69.
50 46 numaralı nota bakınız.
Dostları ilə paylaş: |