GöNÜlden esiNTİler: (6) peygamber (6) hz. Muhammed rasûLÜllah


(Şehidellahü ennehü lâ ilâhe illâ hüve)



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə91/155
tarix07.01.2022
ölçüsü1,36 Mb.
#78591
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   155
(Şehidellahü ennehü lâ ilâhe illâ hüve)

Allah kendi kendine şahittir ki, ondan başka ilâh yoktur.”

-------------------

Hâli: Bu mertebenin hâli ile hallenmektir.

Kûr’ân-ı Kerîm; Tâ-Hâ Sûresi: (20/14) Âyetinde bu hâle işaret vardır.

-------------------



(İnnenî enellahü lâ ilâhe illâ ene fa’büdnî)

Şüphesiz ben Allahım benden başka ilâh yoktur, artık bana ibâdet et”

-------------------

Yaşantısı: Daha evvelki mertebede Hakk’ta fâni olup, kendini “kayıp/gâib eden” yok olan sâlik, eğer bu mertebe-

156

ye ulaşırsa, tekrar kendine gelir. Fakat bu kendine geliş eski haliyle değil yeni hâliyle ve çok lâtif olacaktır. Onu gören yine eskisi gibi o hâliyle zanneder. Fakat bu defa o “Hakk ile bâki/bakâ billâh” olarak hayatına devam etmeye başlar.



Bu kişinin ahlâkı “tahallâku bi ahlâkillah” hikmeti gereği “Allah’ın ahlâkıyle ahlaklânmaktır.” Acayip bir yaşamdır. Muhafazası oldukça zordur.

Bu makamın anahtarı ve yükselticisi “Samed” ismidir.

“Mârifet mertebesi”nin başlangıcıdır.

Bu hususta kısa bilgi sunmaya çalışalım:

Sâlik daha evvelce varlığın Allah’ın sıfâtlarından meydana geldiğini idrâk etmiş idi. Bu mertebede sıfâtların dahi kökenlerinin Allah’ın zâtına dayandığını ve varlıklarını ondan aldığını idrâk eder. Bütün varlık, “ef’âl,” “esmâ,” “sıfât” ve “zât” âlemleri ile birlikte, bir bütün ve bu bütünün de özünün “Allah (c.c)” olduğunu iyice anlayıp bu mertebede tam bir mutmain/tatmin olanlardan olur.

Hâdiselere, kesret yani çokluk gözüyle bakân kişi, yazıyı kâlemin yazdığını zanneder. Vahdet yani birlik gözüyle bakân ârif kişi ise, evvelâ kâlemi, sonra kolu, sonra bedeni, daha sonra da, kafayı yani aklı görüp idrâk eder ki yazının oluşmasında mutlak hâkimiyet akıldadır. Eğer akıl olmasa bütün bu faaliyet hiç olmazdı. Âzalarda ve kâlemde meydana gelen hareket, aklın yani zâtın ürünüdür, diğerleri vâsıta ve zuhur mahalleridir.

Bu mertebenin kemâli, “Fenâ-i zât”, zâtların fâni olmasıdır. Kendi zâtının ve âlemdeki bütün zâtların, aslında Allah’ın zâtından başka bir şey olmadığını idrâk eder ve yaşar. Böylece izâfi varlığını, zâtını kaybetmiş; onun yerine Hakkanî varlığını, zâtını bulmuş, Hakka meczup (Hakla bâki) “bâka billah” olmuştur. Artık bu kimseler ölmezler çünkü ölmeden evvel ölüp, daha bu dünyâda iken Hakk’la ve Hakk’ta dirilmişlerdir. İşte “İhlâs-ı Şerif”i ancak bu kimseler gerçek mânâsı ile okuyabilirler ve yaşarlar. “Kelime-i tevhid” dahi geniş hâli ile bu mertebede tam ifâdesini bu-

157


lur. “Allah kendi kendine şahittir ki ondan başka ilâh yoktur” kelâm-ı ilâhisi bu hâli ne güzel izah eder. Her âyetin bir doğuş yeri vardır, işte bu âyetin doğuş yeri de, ZÂT âlemidir.

Kûr’ân-ı Kerîm’i okurken; hangi âyetin, hangi âlemi, hangi mertebeyi anlattığını idrâk etmemiz bize çok şey kazandıracaktır. Gerçek Kûr’ân okumak yukarıda bahsedilen mertebeleri idrâk ettikten sonra; ancak, mümkün olur.

Beşeriyet ve benlik kalıpları içinde Kûr’ân-ı Kerîmi okumak ne yazık ki onu sadece ef’ âl yani fiil ve madde kalıpları içinde çok sınırlı bir mânâ ile anlamaktan öteye geçmez. Allah (c.c.) bütün mü’minleri gerçek Kûr’ân okuyanlardan eylesin. Âmin.

Kûr’ân-ı Keriym Tâ-Hâ Sûresi (20/14.) Âyetinde; Yukarıda da bahsedildiği gibi.

-------------------






Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   155




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin