GöNÜlden esiNTİler: (6) peygamber (6) hz. Muhammed rasûLÜllah



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə125/155
tarix07.01.2022
ölçüsü1,36 Mb.
#78591
1   ...   121   122   123   124   125   126   127   128   ...   155
Fusûs’u-l Hikem A. Avni Konuk Tercüme ve şerhi kitâbının mukaddemesinde rü’ya hakkında şöyle bir ibâre vardır:

-------------------

Kur’ân ki, bütün isimleri ve sıfatları toplamış olan zât’tır ve bu taayyünât ki, ulûhiyyet zâtının varlığında hayâller ve rü’yadan ibârettir ve bu çokluklar ve hayâle ait taayyünler ki, çekirdeğin içindeki ağaç gibi dal budak salıverip, esfel-i sâfîlîne (en aşağılara) doğru uzamıştır ve zât mertebesinden uzaktır; işte bu ağaç, Kur’ân’da bahsedilen lanetlenmiş ve uzaklaştırılmış ağaçtır. Ve onun meyvesi ve tanesi tabiat karanlığıdır.”

-------------------

Not= Bu hususta daha geniş bilgi (19/48-Fetih Sûresi-) isimli kitabımızda vardır dileyen oraya da bakabilir.

-------------------

Bilindiği gibi Âlemler, İlâhî Zât’ın varlığında hayalât ve rû’yadan ibarettir. Efendimiz (s.a.v.) de “İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanacaklardır” diye buyurmuşlardır. Böylece bu dünyâ âlemi yaşantısını bir rû’ya ve bütün âlemlerinde, gerçekte ilâhi birer hayalî sûretlerden başka bir şey olmadıklarını, açık olarak beyan etmişlerdir. (Altı Peygamber 1 Âdem a.s.) kitâbımızda da belirttiğimiz gibi.

212


Âdem-i ma’nâ’nın, hayal cennetinden gerçek ma’nâda, beden arzı-toprağına indirilmesi kişinin bu rû’yadan uyanması demektir.

Ancak böyle bir başlangıç, ikinci doğuştan sonradır ki, insan gerçek ma’nâda uyanmaya başlar ve bu âlemin hakîkâtte Hakk’ın varlığından başka bir varlık olmadığını anlar ki, (28/88) “Külli şey’in helikûn” dur. “Her şey helâk olur” “illâ vechehu” “O nun vechi bâki kalır.” İşte bu hakîkâti anlayan kimseler, hayal ve rû’yadan uyanmışlar bu âlemde gerçek bir irfâniyyetle yaşamaya başlamışlardır. Bunların dışındakilerin hepsi ne yazık ki; kendi yaşadıkları fizîki hayal âlemlerinde, yerler, içerler, gezerler, çalışırlar, evlenir çoluk çocuk sahibi olurlar. Bunların hepsi uzunca gibi görünen aslında çok kısa olan ömür ismi verilen bir rû’ya âlemi içinde olur. Oradan ölüm ismi verilen oluşumla, berzah âlemi, hayaline geçerler. Çok kere duyulmuştur, bu kadar sene nasıl geçti? Veya, “sanki hiç geçmemiş, yaşanmamış gibi”denir. İşte bu sözler dahi, bu yaşamın bir rû’yadan ibaret olduğunu ifâde etmeye yeter de artar bile.

Kişinin, bu dünyâ âlemini bireysel nefsiyle olup, Hakk’tan ayrı olarak gafletle geçirmesi, uykuda kalmasıdır. Gerçek ma’nâda Hakk ile yaşaması ise uykudan uyanması demektir.

İşte bu hakîkâti, âlemde Peygamberler arasında ilk def’a Hz. Muhamed (s.a.v.) Efendimiz anlayıp ifşa etmiş ve Cenâb-ı Hakk’ta O na hitaben. “Allah Teâlâ Peygamberine rü’yâsını hakkiyle doğru kılmıştır.” buyurmuştur.

Burada ki, rû’ya bilindiği gibi, Mekke’nin fethi hususunda’dır ki; Fethin kemâlidir. “Feth-i karib” (yakın feth) bir bakıma kişinin kendi nefsini, gerçek kişiliğini bilip fethetmesi, yani vehim ve hayalden beden mülkünü kurtarması ve bu gayede çalışması neticesinde oluşan başarısı, ilk fetih olduğundan bu “yakın” fetih’tir. Aslında bu fetih oluşturulmayınca diğer fetihlere de yol yoktur. “Feth-i mübîn” (açık feth) ise zâten açık olan bütün âlemlerdeki, Allah’ın zâtî tecellilerini görüp, farkedip, ona göre idrâk ederek irfâniyyetinin artması, genişlemesidir. Bu da kişinin

213


Hakk ile doğrulanmasıdır.


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   121   122   123   124   125   126   127   128   ...   155




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin