(2/74) Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi hatta daha
duygusuz, çünkü taşların öylesi var ki, içinden nehirler kaynıyor, öylesi var ki
çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi var ki Allah’ın haşyetinden yerlerde
yuvarlanıyor, sizler ise neler yapıyorsunuz, Allah gafil değil
En’am 6/12 de de ”Sonra siz hala şüphe ediyorsunuz, o kalpler taşlar gibidir. Veya kasvet/katılıkça da şedid/şiddetlidir,” manasına gelir. Tıpkı taş katılığında sertlik.
Kalplerin kasvet ve sertlik vasfına sahip olması, hiçbir şeyden ibret almaması da
öldürülen kişinin yeniden dirildiğini işitmelerinden, maymun ve domuza çevrilmelerinden,
dağın üstlerine göğe kaldırılmasından, bunlardan başka kendisiyle dağların yeniden oynayacağını, kayaların yumuyaşacağı, felaket ve musibetleri işittikleri bir durumdan sonra o kalpler yine taşlar gibidir. Yani şiddet ve kasvetliğinde taş gibi oldu. Onların kalplerinin sertlikte, demir, bakır, tunç ve diğer sert şeylere değil de taşa benzemesinn hikmeti şudur. Demir ateşte yumuşar. Diğer metaller de yumuşamaya kabildir. Ancak taş ateşte yumuşamaz. Onu ancak cehennem ateşi yakar. Bundan dolayı kafirin kalbi taşa benzetilir. Fakat taşlardan bazıları vardır ki, içinde büyük yarılmalar olup kendinden su fışkırır, bazılarından ırmaklar kaynar. Bazıları da Allah haşyetinden yuvarlanıyor, dağın tepesinden dibine iniyor.
Bu yahudilerin kalpleri ise, Hak’ka boyun eğmiyor, yumuşamıyor, korkmuyor ve kendisine emredilen şeyleri yapmıyor. Allah ise amellerinizi biliyor. Oysa taşlar anlama melekesinden yoksun oldukları halde Allah’a boyun eğerler. Allah’tan korkar ve hatta Allah korkusundan paramparça olurlar. Kafirin kalbi ise, kendisinde anlama yeteneği olduğu halde Allah’tan korkmuyor ve kalbi yumuşamıyor.
Efendi babamızın bize “Bakara 2/67-74 ayetlerinin yorumlanmasını kurban bayramına kadar yapın” demesindeki hikmet de herhalde İbrahim kıssasındaki İsmail’in teslim olması, dağdan gelen koçların kesilmesine denk gelen bir zamana kadar bu yazıyı teslim etmemizi istemesi, Rabbimin Musa’nın kavmine ineğin boğazlanmasını dilemesi gibi bizim de biran evvel teslim olup içimizdeki ineği boğazlamamızı istemesidir, diyebiliriz.
***
Gü… Ça…
Selamun Aleyküm. Ellerinizden saygıyla öperim.
Bakara 67 – 74 ayetleri dervişin seyr-i sülûkunu anlatıyor.
Bu ayetlerde 7 nefs ve 4 makam var. İlk ayetlerde Musa’ya itiraz dervişin ilk halidir. Bilgisizliğinden itirazdadır. Bu yola, doğru ve yanlış ile çıkılır. Kâmil mürşidi bulan evlat artık ona teslim olur. O kâmil zat ne yaşlı, ne genç derken mürşidin manevi halini anlatıyor. İnsana sürûr veren sarı renk; derviş başkalarına sürûr verirken kendisi mürşidinin huzurunda yanlış yapmamak için rengi sararmıştır. Ne zaman ki mülk edindiği geçmişten getirdiği takıntılardan kurtulur, artık ineği kesmiştir. Evlat artık mürşidinden doğmuş bir bebektir . İneği salih bir kula teslimi evladın bebek mesamesinde olan halinin irfaniyete ermesidir. Tarikat yolunda yetişen derviş bir bedel ödemeli ki Hakikat’e geçebilsin .Kendisine, kendi anlayışına göre, maddenin de mana olduğunu anlayan derviş, maddeye de sahip çıkmaz, verebileceği kadar verir; artık o maddeden de kesilmiştir. Her şeyin Hak olduğunun farkına varır. Hiçbir şey onun değildir. O Hak’da yok olmuştur. Bu makamlardan geçen derviş, her makamda 7 nefs mertebesini yaşar. derviş bu hale gelince Rabb’i ona bir çok ödüller verir. O bunları mülk etmez. Sadece Rabbimin der ; her şey Rabbimin der. Bu yollardan geçen artık hacı olmuştur. Kurbanını kesmiş, Hakk’a teslim olmuştur.
Bakara 67 – 74 ayetleri sohbetinden sonra yazdırıldı :
Rabbimin lütfu ile,
Şükür Dergâh’a geldik,
Arkamıza bakmadan,
Cân’ı yollara serdik,
Nefsin tuzaklarından kurtulup,
Başı vermeye geldik,
Hâk dergâhı deyip de,
Cânlar vermeye geldik,
Hakk’ın dergâhında başlar verilesiymiş,
Verdiğin başında canlar dirilesiymiş,
Rabbin isimleri sende görülesiymiş,
Sen Rabbinde, Rabbin sende,
Bu böyle bilinesiymiş.
Gü… Ça…
***
Gül… Öl…
selamun aleyküm iki gözümün nuru efendim,
Bakara 67-74 ayetleri nefsin heva mertebelerini (Emmare-Levvame-Mülhime) anlatıyor.
Mürşidine teslim olan mürit
bakarını eski putlarından ve takıntılarından kurtulması gerekir.
Mürşide teslim olan evlat İsmail gibi teslimiyeti yaşamalı ki bakarını kesebilsin.
Bakarını kesen manevi hayatta can bulsun.
Kurban bayramımız hepimize mübarek olsun..
Ellerinizden öpüyorum.
***
Ha… Gü…
Efendim,
Allah’ın inşa ettiği bedende Hz.Muhammed kemalatını Bak - ara diye emrediyor.
Çünkü Bakara Suresi Hz.Muhammed’in gelişine haber veriyor.
Sizlere gönderdiğim hidayetçiye uyun diye emrediyor.
Rab’bın bizleri gönlümüzün hidayetçisi Resulumle birlikte olmayı hidayet etti.
Elhamdülillah
Hayırlı günler dilerim. Ellerinizden öperim.
***
Ha… Em…
Euzübillahimineşşeytanirraciym
Bismillahirrahmanirrahiym,
Bir bakar kesilmesi emr olunmaktadır. (Terzi babanın, bizden kurban bayramına kadar cevapları istemesini düşünürsek, vermiş olduğu vazifenin kurbanları mı oluyoruz?)
Öncelikle kesilecek buzağın kesilecek duruma gelmesi için neler yapmalıyız? Onu besleyip büyütmemiz zamanı gelince kesip, diğer buzağıyı büyütmeye geçmeliyiz. Her nefis mertebesinin kendi içerisindeki aşamalarında, bir çok kesilecek inekleri (putları, takıntıları) vardır. O sarı ineğin kesilme vakti gelene kadar acaba kaç inek kesildi. Burada kesilmesi emr olunan inek için, içi altın dolana kadar değer istendi. Almak isteyenler bu ederi verirken zorlandılar, o ineği besleyip büyütmek o kadar kolay olmasa gerek, ne zaman ki lehül mülkü lehül hamdü hüve allahül külli şeyin kadir hakikati ortaya çıkacak, hak makamı görünecek, o renkte hiç alaca olmayacak, her şey yerli yerinde ekmel mükemmel olacak, o zaman inek kurban edilecek hak ortaya çıkacak. Kaç senelik haccını bir ekmeğe verip, ekmeği de köpeğe atması gibi mülk edinilen haccını kurban etti, hak geldi batıl zehak oldu. Fazla olanları köpeklere atacaksın, ziyan olmaz.mülk edinilen elbiseler atılacak, soyunulanacak.
Adem bizim şeriat halimizi, musaya gelmekle museviyet makamını, tarikatın şeriatı,tarikatı, hakikatı, marifetini görmekteyiz. Melekler, ademe süphaneke dedi. İblis etmedi. Elbise giyip, mülk edinme halin ile tevhid üzere giremezsin, ihput aşağıya in dendi. İblis de muhles kulların hariç diğerlerini azdıracağım dedi. İzin verildi, kıyamete kadarda izinli.
Firavunlukta bakara büyüyor, musaya, tenzih mertebesine, oradan isaya teşbih mertebesine, sarı inek hiç alaca olamadan kesilecek iseviyet makamı, oradan muhammediyed makamına tevhide gelinecek.
Musada, bakara kurban etsin emr yerine geldiğinde adem ortaya çıktı. Bu aşamaları anne karnında bir bebeğin bir nutfeden olup ete, kemiğe, ruha, nura bürünüp oluşması, anne karnında kapalı olarak gelişmekte, (mürşidde de dervişler aynı şekilde gelişmekteler) aynı oluşum çocuk dünyaya geldiğinde, gözlerimizin önünde aynı oluşum oluşmakta (zahir de batında) ademin tüm aşamalarını her bir çocukta, ademde olduğu gibi tekrar tekrar izlemekte, görmekteyiz. Adem ve havva seneler önce vuku bulmasına rağmen şimdi de her an oluşmaktadır. Sadece o zamana atfedilmemeli bunu şimdi de görebilmeli yaşayabilmeliyiz. Ademde allah kelimeleri öğretti, musada kelimeyi konuştu, isada kellim kelimenin kendisi oldu, nefis irfan olduğunda sarı inek kurban edilecek iseviyet makamı görünecek, muhammed de de kelimullah olacak, kelimeyi tevhid olacak. Bu süreci bir bebeğin dünyaya geldiği zamandan itibaren de gözleyebiliriz. Bebek daha kelimeleri bilmiyor. Adem gibi. Ne oldu, önce dünyaya gelen bebeğe kelimeleri öğrettiler. Takliden öğrendi. Önce kelimenin kendisini sonra sözlük anlamı fiilini, ruhunu, nurunu öğrenecek veya öğrendi. Bu potansiyel ademde var. Aynen ademdeki oluşum gibi. Allahtan rahmet isteyeceğiz. Kalp mutmain olsun, allah dilerse halleder. Kefa billahi vekila. Dağların üzerine atılan kuşlar (kelimeler, esmalar) günü gelince geri gelecek sana hizmet edecekler. Aşure olunca haydi yemeğe, gemiden inip halka karışılacak.
Doğduktan sonraki zaman süreci içerisinde giyindiğimiz elbiseleri tek tek çıkartıp (mertebesine göre inekleri kesip) bakara 67-71 emr olunanı eyvallah dediğimizde hakikat görünecektir. Ölü dirilecektir. Sır açığa çıkacaktır. Görünür olacaktır. Nefsi mutmain olur. Nice yaşayan ölüler vardır. Hayvanı natık gelir hayvanı natık gider.
Sarı inek kurban edildikten sonra iseviyet makamı görünür. Ölülerin dirildiği makamdır. ölümden sonra dirilme ba’s ba’delmevt sırrı açılır.
Ağız allah mührü ile mühürlenir, eller konuşur (amellerimiz), ayaklar şahid olur. (ileri, geri, sağa, sola gittiğimiz. 4 yönden ) İman sınav olur.
Musa tenzih mertebesinde görünüyor. Musada beni görünce esmalarda allahı görmeye geçilecek. Allahı mürşitde musada görünecek. Geçmişte haksızca mülk aleminde varis olup oturtma hallerimizden dolayı suçluyuz. Bu ineği mürşitin yaptığı sohbet, verdiği nazar ile yedirip içereceğiz ki onun ağırlığı kadar, ne kadar iktisap ettiysek, herkesin ağırlığı farklı olacak.
Dervişleri bakara, mürşidi kuran diye görüp, mürşidin yaptığı sohbet de, sohbetti ilahi yani kuran olacağından, derviş mürşidini dinleyerek, bakar otunu yiyecek, bakarın yediği ot sıradan bir ot olmayacak, sohbeti ilahi yani kuran olacaktır. Nazarını da alıp beslenecek. Sütü de ona göre olacak. Sütünü de vermek zorunda. İşte öyle bir inek kesilirse, uygun bir yerinden alıp makdule vurulursa o “beni bu katletti.” Diyecek. Bu tarikatta olan bir çalışma hakka gidiliyor. Beşeri benlikten heva benliğine geçilir. Hak geldi batıl zehak oldu. Benim dilememdir sizin dilemeniz görünür.
Bu ayetleri islamın 5 şartı olarak museviyet mertebesi üzere de düşünebiliriz. Yaş, renk, gibi hususiyetlerle kurbanın nasıl olması gerektiği tanımlandı. Bu tavaf, bunu kabul edip yapması hacdır. Resulu kabul edip bunu yapması o mertebenin kelime i risaleti, kelime i şehadeti olur. Emir edileni yapmak bu mertebenin namazı, kurban edilerek çıkan şey yani takva ile darp etti bu da sadaka ve zekattır. Kurbanın nasıl olacağı, özellikleri, kusurlardan uzak gibi hususiyetlere dikkat etmek, sakınmak oruç olur. Makdul beşeriyetimiz o halimizdir. Ona darp ederek katl isminin hakikatini anlamış olmak, allahın diriltmesiyle karşı karşıya kalmak demektir. Murad olan manevi dirilmeden hissement olunur.
Amin. Selamlar.
***
Me… Ka….
Selamün aleyküm Muhterem efendim,
YORUM :
Düşünebilen akıl için, tek bir hücreden meydana gelen insanın, var oluş mucizesi dahi iman ile teslimiyetine yetmesi gerekirken, idrakımızı perdeleyen hevesler ile nefsimize yaptıgımız zulüm, bizi beşeri benliğimize esir eder.
Allah, Hz.Musa'nın kavmi gibi, etrafımızı saran dünya heves ve arzuları ile donatarak, kendi ellerimizle yaptığımız Lapis buzağısına taptığımız, Firavun kavmi gibi, nefsimize köle olduğumuz karanlıktan, aydınlığa, başka deyişle kölelikten hürlüğe geçebilmemiz için, ve bu yolda vermemiz gereken cihadın aşamalarında, yolu gösteren ayetleri ile, katledilen noktanın hakikatine varabilmemiz için, kendimizdeki ineği bulup kesmemizi emrediyor.
Çocukluk ve gençlik çağlarımız, biolojik, çevresel ve ilahi etkilerle yoğrularak bizi, bazen geç, bazen erken olgunlaşmış bir akla getirebilirse de, biolojik yaşımız ve aklımız ile dünyayı,ve gene aklımız ve ruhumuz ile mana alemini kavrayabilecek, idrak edebilecek niteliklerimizi kazandığımızda, çok geç olmadan, bu niteliklerimiz solmaya başlamadan, hakikati 'bak' ıp 'ara' malıyız.
Ne geçmişimizdeki takıntılarımız, inandıklarımız, taptıklarımız ile ve, ne de olgunlaşmamış bir akıl ile hakikati bulamayız. Akıl, salih amelleri işlemeyi idrak çağına gelerek
insan olmayı istediğinde, cahillik ile nefsinin heveslerine tabi olmaktan Allah'a sığınarak dua ve tövbe ederek dilediğinde, yol görünür olur. Artık, derviş namzedinin önündeki kapı, Mürşidinin kapısıdır. Derviş, herşeyini Allah'a teslim etmiş, salih bir kul olan Mürşidinin himayesine gelene kadarki, kendi aklının doğrularını ve yanlışlarını terkedip, 'feta gençliğine', işlenebilir elmas kıvamına gelebilme yolundadır artık.
Selam alan gönlün, selam alan sohbetinde yetişmeye gelen derviş, nefsini, imanı büyüyene kadar, asıl hüviyetine döndürülmek için, sırat-ı müstakim olan 'Hak merasına' teslim eder. İlahi sohbet olan 'otu' yer, Muhammed'i hakikatten gelen ilahi feyzi alarak 'su'yunu içer, aklı iyice olgunlaşana dek gelişir, sütüyle ve etiyle mükemmel hale erişince, nefsi kesilecek hale gelir. Sütü ile 'ilmen', kesilince 'aynel', eti ile usta ahçıların elinde Allah'ın isimleri ile değişik lezzetlerde pişirilerek, letafet kazanarak Sultan'ın sofrasına sunulan yemek halinde 'Hakkel' yakin olur.
Allah aşkı ile hasretten sararan benzi, Sevgili'nin nuru ile parlar. Hak sözünü beyan eden Gönül ile razılık öğrenilir. Hayra ve şerre aynı aşk ile bakabilmek, bilinir olduğunda, Allah'ın razılık ismi dervişten görünür hale gelir. Bu salih kulların simasıdır ki, ancak dünyevi heveslerin terk edilerek, mana aleminin gözlemlendiği ve yaşandığı yüzlerdeki, gönül gözü ile bakanların görebildiği nurdur.
Dünyevi maksatlar ve hırslardan uzaklaşmış, içinde hiçbir alacası, şüphesi kalmamış olarak, beşeri benliğini feda edebilen dervişin, vücut varlığının kılıfı olan derisinin içi, Allah'ın ilahi hazinesi ile dolarak ışıldar. Allah'ın ilahi hazinesinin altınları, gönlü zenginleştirir. Ve sonsuza dek değeri düşmez. Ancak gerçek yokluğa erişebilmek için, bu hazinenin de gerçek sahibine teslim edilmesi gerekmektedir. Yokluk denizindeki tadı alan Derviş, beşer nefsini yok edebilme noktasına erişir. Ve nefsi karartan ne varsa temizleyerek, nefsin hayvan-ı natık noktasından beslenen aklını, sadakat kılıcı ile, Muhammedi hakikat noktasıyla kurban eder.
Son ana kadar mekir ile, idrakını perdeleyen heves ve vehimlerle süren mücadelesini fikrin, fiile dönüşmesi ile kazanır.
Geçmişte, hakikatin ortaya çıkmasına engel olan nefsin dünyevi heveslerine uymakla, Allah'ın talip olduğu noktayı katletmişizdir. İşte bu günahımız ile Allah, bizdeki hayatiyeti(maneviyatı) ortaya çıkararak, nefsimize zulüm noktasındaki halimizi bize gösterir, ortaya çıkartır.
Ölüye vurulan, vuslat çağrısıdır. Bunu duyunca dirilme başlar. Bunu yapan Talip olan Allah'tır. Katlettiğimiz, ihlas olan noktadır.
Ölen kurbanın etiyle vurduğumuzda, insanlığımız ortaya çıkarak, Muhammedi hakikate geliriz. Borçlu ve alacaklının buluşması gerçekleşir.
Dervişin mertebelerden geçmesi, her nefis mertebesinin kendine benlik izafe eden ineğini, kurban etmesidir. Bu bir geçiştir. Hicrettir. Her mertebe ve makamda bu hicret yaşanır hale geldiğinde, irfan olunma seyrinde, halden hale geçişler, kurtuluşlar, sürer durur.
İrfaniyet seyrimizdeki mertebeleri aşma sevinci de Allah'a aittir. Eger onu mülk edinirsek, bu, teslimiyetimiz ile aramızda engel oluşturur. Maneviyata yönelen nefis ile mekir oynamaya başlar. Vehim ve şüpheler kalbi katılaştırır. Beşeriyeti, maneviyatını örtenlerin haline dönmek, hayatiyeti zedeleyerek, hatta durdurarak taşlaştırabilir. Ancak, kudret asasıyla vuran Mürşit, o taştan manevi alemlerdeki seyir nehirlerini çıkartır. Bazılarında nur akan pınarlar fışkırtır. Pınarlar, susuz kalan gönüllere şifa olurken, nehirler de içlerinde binbir alemi barındırarak ve kendi bünyelerinde çağlayarak, deryaya kavuşuncaya dek yol alırlar. Nehirler, geçtikleri tüm toprakları sulayarak nasıl hayat verirlerse, böyle gönüller de çevrelerindekilere ilahi feyzi sunarak, hakikate doğru yeşermelerine neden olurlar. Bazılarında da "Allah'ı bilmek" öyle bir huşu içinde yaşanır ki, kendilerinden geçerler, her an hayranlıkta, ve her an secdededirler.
Gönlün, nefis ile olan savaşında, Hak için kurban edilen nefis ile kazandığı zafer coşkusunda, gönül, ilahi alemleri seyre başlar.
Makam ve Mertebeler açısından bakışta :
Hz.Musa kavminin 'Tenzih' mertebesindeki iç çekişmelerimiz, itirazlarımız, ve sırrı kavramaktaki akıl karışıklığımız, nefsimizi kurban edebilmeye geldiğimizde Hz.İsa makamı ile, 'Teşbih' mertebesindeki, beşer benliğimizden kurtuluş olan manevi dirilişimizle, nefsimizi örten karanlıkları atarak, bizi "Hakikat-i Muhammed" aydınlığına, 'Tevhid'e taşır.
2/67- Melekler, İblis, Havva ile Esfele inen Hz. Adem'e, verilen kelimeler ile yaşanan ve Hz.Ademin suskun olduğu şeriatte mürşit yokken,fiilleri ile tekliğe ulaşan Hz.İbrahim makamında tek başına ümmet olunarak, Hz.Musa makamında, kavmine Hz.Allah'ın emirlerini ulaştırması ile (risalet ve ümmet ile) tarikat mertebesine ulaşan Hz.Musa'nın kavmi, tarikatın seyr-i sülukuna gelir.Ancak; şüphe ve vehimleri ile "nefs-i emmare"nin etkisinde "Bizi eğlence yerinemi koyuyorsun?"demeleriyle, Hak sözünden başka beyanı olmayan Resul'ün dediğini yapmak ve Hz.Allah'ın emrini yerine getirmek için kendilerini eğitmeleri ve gereken idrak seviyesine ulaşabilmeleri için,bazılarında, kırk yıllık sürece ihtiyaçları ortaya çıkmıştır
2/68,69-Tenzih makamındaki yumuşayan gönülleri, "Rabbine dua et."dilekleri ile, gerçeği araştırmaya başlayarak "nefs-i levvame"ye doğru yol alır.
2/70- "Bize karışık geldi" sözleri ile, hala şüphe ve evhamların etkisinde "nefs-i levvame"de, kesilecek bakaranın vasıflarını anlayamamaktadırlar.Bundan kurtularak,"Allah dilerse onu elbette buluruz." dediklerinde, itaate yönelerek "mülhimme" mertebesine erişirler.
2/71-"Şimdi Hak ile geldin" diyerek olgunlaşmış,şüpheleri gitmiş olarak, "mutmain" olmuş gönle kavuşurlar.
"Az kaldı yapmayacaklardı."...Mutmain olmuş halde dahi, akla giren mekir etkisi ile, aştıkları mertebelerden tekrar geriye döneceklerdi.
Rengi bakanlara huzur veren, içinde hiçbir şüphesi kalmamış 'bakara'yı Hz.Allah'ın iradesine teslim olarak, boğazlamaları ile gerçekleşen, fikrin fiiliyata dönüşü ile, "raziyye" mertebesine ulaşırlar.
2/73- Maktule vurarak ölünün dirilmesiyle gerçekleşen, vuslat ile "marziyye" mertebesinde , hakikate varırlar.
Hz.muhammed şeriatindeki sırda, Museviyyet mertebesinden görülen İslamın beş şartı:
- "Kurban" :Hz.Musa'nın kavmine Rabbinin emrini 'bakare boğazlamanızı emrediyor' diyerek iletmesi.
- "Tavaf ve Hac" : Soru sormaları,araştırmaları,kesilecek bakaranın özelliklerini öğrenmeleri ve tatbik etmeleri.
- "Kelime-i Şahadet" : Emrolundukları fiili yerine getirmeyi kabulleri ve Resulü tastikleri.
- "Namaz" : Emri yerine getirmeleri ile Resulün dediğine aynen uymaları.
- "Sadaka" :Kurban edilen Bakaradan alınan parça(takva) ile darbetmeleriyle,
- Ve "Zekat" : Hayatiyetin oluşması ve hakikatin ortaya çıkması.
Hz.Mesnevi'den dizeler ile bağlamak isterim sözü...
"Aldatıcı seraba doğru koşayım derken, her adımda daha bir uzaklaşırsın sudan.
İşte bu çaban, sana gelip kavuşmuş olanla, aranda bir engel olmuştur."
Derin hürmet ve saygılarımla
***
Mü… Bü… Ça….
Selamun Aleykum Efendim,
Bakar sigir turunun genel adidir. Musa halkina "Allah size bir sigir bogazlamanizi emrediyor." dedi. Halk, kendileriyle alay edildigini dusundu. Manevi nokta alay etmez, hukum verir. Inegin tefekkur- tezekkur eden dervisin hayvansal gorunumu oldugunu bilmiyorlardi. Inegin otladigi yer dergahtir. Ilahi feyzi ilim alarak olur. Kisi oz nefsine varmak icin nefsinin hevasini oldurmesi lazim. Buzagin derisi dolu altini verebilmek nefislerinden vazgecmek ve maneviyata gecmektir. Nefis sigirini keserek hakk gorunur. Batil zehak olur.
Haksiz olarak dunyevi mala konmak icin zengin amcanin oglunu olduruyorlar. Bir oluyu diriltmek icin bir idraktan bir idraka gecmek gerekir. Bakarenin bir parcasini oluye vurup diriltir, olu konusur, canileri ortaya cikar. Bu mucize goruldukten sonra "oldukten sonra dirilme" inkar edilemez.
Yedi nefis mertebesinin kemalatiyla tasta gozuken bir akil var. Taslarin icinden sular fiskiriyor, yerlerde yuvarlanarak Allah'i zikrediyorlar.
***
Ne… Di…
Selâmün aleyküm
Bakara Sûresiyle ilgili olan ödevimi yolluyorum izninizle.
Kişinin kendi nefsini kûrb’ân etmesi gerektiği sonucuna vardım.
Hayırlı bayramlar diliyorum. Ellerinizden öpüyorum.
***
Ne… Gü…
SELAMÜN ALEYKÜM, EFENDİM
Musa’nın Rabbi kavmine Kurban emri ile başlıyor. Kurban edilecek hususiyetler belirtilip, tavafa başlanıyor ve hac görevi yerine getiriliyor. Musa’nın Resul’ü tasdik ki ile, Kelimeyi Şahadet makamı tasdik oluyor. Resulün dediğini aynen yerine getirme ile namaz fiili tatbik etmekte. Kurban etmek ile sadaka, hayatiyet ve hakikatı ortaya çıkarmakla yani maktulu kalt eden katili bulma hakikatı ile zekat yerine getirilmiş oluyor.
Allah bize esas cihatı göstermiştir. Nedir o; nefsin heva ve hevesini keseceksin. Geçmişte olan tüm bağlantılar bitecek. İçimizdeki hayvansal dürtüleri yok edeceğiz. İneği kesip ete dönüştüreceğiz ki; işleve hazır hale gelsin. Tenzih mertebesine geçiş yapılacak. Hayvanı natıktan insanı natığa geçiş olacak. İçimizdeki kötü duyguları kini, nefreti, fitneyi boğazlayacağız. Aslında içimizdeki bu şiddeti bastırmak çok zor da gelse, gönlümüzü ilahi Kudrete bağladığımızda her şeyin çok kolay olduğunu görebiliriz.
Toprağı yarıp tohumu koyalım ki nebatın ortaya çıkmasına vesile olalım. Ama bu tohumun konulmasın için “selam inen gönlün” yani ineğin otladığı yer olan dergahdan İlahi Feyz alarak sohbet ve nazar ile yerine getirilmelidir. Sohbet ile şurup edilecek. Muhammed yolundan gidilecek.
İneğin sarı renginden dolayı da İlahi Nuru en parlak en güzel şekilde hissedeceğiz.
İneği kesmek için altını verecek başka çaresi yok. Ben denilen benlik yok edilecek. İmanı Cenab-ı Allah’a teslim edecek. Bunun için de İlahi Kudretten Feyz alacağız. Manevi altınlığı alacağız. Beşeri Mülkü kesip, heva benliğinin mülküne geleceğiz.
Bakara da İslamın Şartları museviyet mertebesinde görülüyor. İsimler tevhid ediliyor. Ayetler bize ne için inmiştir. Doğruyu bulalım diye. İçimizdeki kötülüklerden arınalım diye. Bize verilen iman gücü maneviyat duygusu bunu başarmamızı sağlayacaktır.
Yaptığımız her şeyden yine biz sorumluyuz. Eğer iftira atarsak, öldükten sonra uzuvlarımızın şahadet etmesiyle yaptıklarımız dile gelecektir. Öldükten sonra dirilip bütün bu yapılanlar karşımıza geleciğini bilmemiz ve ona göre davranmamız gerekiyor.
***
Os… Ze… Sa….
Ya Şeyhim,
Bu yazdıklarım, bugün Cuma namazında içime düşmüştür.
Burada kurban edilecek olan inek, içimizdeki, benliğimizdeki inektir.
Ne çok genç, ne de yaşlı tam meyvenin ağaçta olgunlaştığı, yere düşmeden ki hali gibi.
Vakit olan zamanı kaçırmadan, Rabbimize kurban olma anlamında teslimiyetimizdir.
Tüm benliğimizle, şartsız kendimizi Rabbimize teslim ettiğimiz an,
içimizdeki ineği kurban ettiğimiz an’dır.
İsmail Peygamber’in, başını bıçağın altına şartsız koyup teslim olduğu an;
Rabbimiz bu teslimiyetin karşısında, nasıl gökten koç indirdiyse,
bizim teslimiyetimizle de gönlümüze manevi koçları indirerek,
manevi kapıları açacağı vakittir.
Allah bizi Rabbine kurban olanlardan eylesin.
***
Öz… Ka…
Selamun Aleyküm Efendim
Bakara (67-74)
Bismillahirrahmanirrahim
Herşey öldürülen birisi (katledilen bir Nefs) ve onu kimin katlettiğini bulmak,
ortaya çıkarmak için Allah 'ın bir Bakar (inek) kurban edin emri ile başlıyor.
Yani burada Apaçık bir Emir, yerine getirilmesi gereken bir görev var. Ama Musa kavmi bu Emri yerine getirmekte gönülsüz davranıyor ve sürekli sorular sorarak bu konudaki isteksizliğini dile getiriyor. Ve bu çekişme rivayete göre 40 yıl sürüyor. Ama sonunda Allah 'ın dediği ve istediği oluyor, işaret edilen Bakar bulunuyor ve kesiliyor.
İşte burada kesilen Bakar 'ın Yaşı, Rengi, Hali, Hangi kaynaktan beslendiği, ederi (derisi dolusu altın), kime ait olduğu hususları çok büyük önem arzetmektedir, lakin bana göre burada esas önemli olan konu belirgin ve apaçık bir Emrin yerine getirilmesi ve bunun belirli bir zaman içerisinde yapılmasıdır.
Hz.Allah (c.c), Adem'e “ yaklaşma o şecere” ve Musa kavmine Bakar'ı kesin dediğinde apaçık bir şekilde yapılmasını ve uyulmasını istediği görevler vermiştir. Oysa Adem sözü dinlememiş, Musa kavmi ise aynı şekilde sözü dinlememek için çeşitli bahaneler ve sorularla işi yokuşa sürmüştür. Çünkü zor gelmiştir Musa kavmine Bakar'ı kurban etmek, O tapınılan Put 'u kırmak ve tüm beşeri alışkanlıklardan kurtulmak kolay değildir. Kolay değildir Nefs 'in istek ve arzularına gem vurmak, istenileni yapmak vechini tam olarak Allah 'a dönmek.
İşte Bende, bunca zaman içerisinde bekledim ve daha zaman var diyerek istenileni yapmakta, Terzi Baba Hazretimin “ Bakara suresi 67-74 ” Kurban Bayramına kadar hazırlayın sözünü yerine getirmekte ayak sürüyerek tıpkı musa kavmi gibi İsteksiz ve İtaatsiz bir duruma düştüm. Oysa bu konuda Hazretimin uzun sohbetlerini dinledim, notlar aldım, okuyup araştırdım,çok şey öğrenip hazırlandım ama emri uygulamayı son ana bıraktım.
Şimdi ise yetişmeyecek telaşı ve heyecanı, edindiğim bilgiler ve aldığım notların birbirine karışıp içinden çıkılmaz bir hal alışı sebebi ile kilitlendim kaldım. Verilen görevi yerine getirememenin korkusunu yaşıyorum.. Bütün isteğim Emri yerine getirmek..
Halim, ahvalim budur Efendim.
Selam ve Dua ile, Allah hayırlar versin Efendim.
Dostları ilə paylaş: |