GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (4) Bİr ressam hiKÂyesi necdet ardiç


Kendi hayatımdan bir örnek vermek isterim



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə21/255
tarix10.01.2022
ölçüsü1,28 Mb.
#99827
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   255
Kendi hayatımdan bir örnek vermek isterim.

Bir bayram günüydü. Bir akrabamıza bayram ziyaretine gitmek için, her zamanki sokağa sapıp bakkalın köşesinden dönüp evin karşısındaki küçük boşluğa arabamı park etmiştim. Niyetim her zaman yaptığım gibi geldiğim yoldan dönmekti. Ne var ki kalkma zamanı geldiğinde yan tarafa park eden aracın benim dönüşümü zorlaştırdığını gördüm. Birkaç manevra yapıp vazgeçtim.

Ev sahibine diğer sokaktan gidip gidemeyeceğimi sordum. Tarif üzere başka bir sokağa yönelerek yola çıktım. Yolculuğum “mutlak” yollar ise “muâllâk” idi. Ben seçiyordum ama bazen seçimimi etkileyen başka esmâlar da çıkıyordu karşıma. Bahsettiğim park etmiş aracın şoförü gibi. Üzülmüştüm bu park edişe, insânlar neden bu kadar rahat diye hayıflanmış, fazla sinirli birisi olmadığımdan kaderimdeki bu küçük manevraya “Vardır bunda da bir hayır” diyerek tepki göstermiştim. Kızmamış, ağzımdan hiçbir kötü söz kaçırmamıştım.

Diyeceksiniz ki Eeeeeee nolmuş yani. Haklısınız, buraya kadar sıradan bir hâdise. Ama birazdan anlatacağım şey olayı sıradanlıktan çıkaracak.

Ben de herkes gibi yukarıda belirttiğim cümleyi “vardır bunda da ……” alışkanlık gereği söylemiştim. Ama birisi bana bunda nasıl bir hayır olduğunu anlatmadıkça bu sadece ilme’l yakîn boyutunda kalacak belki de alışkanlıklar dairesinden çıkamayacaktım.

İşte tam bu duygular içindeyken telefonum çaldı. Arayan ziyaretine gittiğimiz ev sahibiydi. Orada bir şey unutmuş olabileceğimizi, bunu bildirmek için aradığını düşündüm. Oysa telefondaki ses çok farklı bir şeyden bahsediyordu. Âdeta zihnimdeki sorunun cevabını anlatıyor, farklı yoldan dönmek zorunda oluşum ile bu durumdaki “hayr”ın ilişkisini açıklıyordu.

Bilinmesi gereken bir husus var ki, o da geldiğim yolun oldukça dar olduğu karşılıklı iki aracın geçebilmesi için birinin durup yol vermesi gerektiğiydi. Yani aynı yoldan geri dönsem kullanacağım yol bu şekildeydi. Telefondaki akrabam bana şöyle diyordu,

Kardeşim Allah’ın ne iyi kuluymuşsun. İyi ki dönemeyip diğer yoldan gittin.”



İyice meraklanıp neden böyle söylediğini sordum. Cevabı enteresan idi.

Siz hareket ettikten saniyeler sonra (biz diğer sokağı dönünce) senin geldiğin yoldan aşırı süratle bir araç bu sokağa girdi. Şoför çöp kovalarına çarparak durdu ve inip kaçtı. Arkasından 2. bir araç onu takip ediyordu. O da çok süratliydi. 2. araç suçluyu takip eden bir polis aracıydı.



O yola girmiş olsaydın……..”

İşte böyle insân olmak, sınırlı olmak demek. Sınırsız olandan hakikati öğrenebilen herkesin yapması gereken alnını secdeden kaldırmamak olurdu herhalde. Oysa, hamd için sebep aramaya ne hacet.

İşte bu olayda C.Hakkın benim fiillerimdeki yönlendirmesi nasıl farklı zuhurlarla farklı esmâlarla oldu ise, tüm oluşumlarda da bunu düşünmek gerekir. Yoksa hamd ve şükrün gerekçesi gözden kaçabilir.

Ressamın hayvân resmi yerine başka resimler çizmesi konusu ise sanıyorum ressamın mertebesi ile âlâkalıdır.



Herkesin bakışı değerlendirmesi ve fiilleri kendi mertebesindendir. Birinci kattan bakan ile onuncu kattan bakanın gördüğü manzara aynı olmayacağı gibi gördüklerini resmetmesi de manzaraya bağlı olarak değişecektir. Madem ki hikâyemiz resim ve ressamla âlâkalı bu hususu daha iyi açıklayacağını düşündüğüm bir ressam hikâyesini burada belirtmek yerinde olacaktır.

Ressam iki arkadaş, sergide bir tabloyu seyrediyorlarmış. Biri:
-Şuna bak, güneşin doğuşunu ne güzel canlandırmış, deyince diğeri düzeltmiş: 
-İmkânı yok, mutlaka güneşin batışıdır.
-Belki öyledir. Ama nasıl oluyor da bu kadar kesin  konuşabili-yorsun?


Diğer ressam cevap vermiş.


-Ressamı tanırım, sabahları on birden önce kalkmaz. 


Öyle ya güneşin doğuşunu hiç görmemiş olan birisi nasıl resmetsin ki güneşin doğuşunu, o sadece gördüğünü resmeder, kendi mertebesin-den.

Bizim ressam da kendi mertebesinden çiziyor resimlerini. Kendi tecelligâhından resmedebildiği hayvân, sadece hayvân.

Bir gün insân sûretleri de çizebilecek belki. O zaman da Terzi babam hikâyeyi o şekilde soracak bize ve biz de kendi mertebemizden açıklamaya gayret edeceğiz, dilimiz döndüğünce.

Küçücük bir hikâye hangi tefekkür ufuklarında yüzdürüyor insânı. Birçok kardeşimizin yukarıdaki satırların çok, çok üzerinde düşünceler ortaya koyacağına gönülden inanıyorum. Sebep olandan Allah razı olsun.

Satırlarımı konumuzla alakalı birkaç güzel sözle bitiriyorum.

Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   255




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin