*Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı; Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!.. N.Fazıl KISAKÜREK
*Hiç şaşmayın saat gibi işler durur kader.
Yahya Kemâl Beyatlı
*Hiçbir yiğidin kazâ ve kader okuna karşı kalkanı yoktur.
Hâfız
*İnsânlar kendi çılgın ihtiraslarının neticelerini kadere yüklerler. Walter Scott
*Biz hepimiz, bir çömlekçinin elindeki çamuru andırırız; hiçbir çömlek de çömlekçiye: ’’Beni niçin böyle yoğurdun?’’ diyemez. Deniel defoe
Selâm ve dua ile …
Sa…….Bu….. Al………. (Bü……..) 20.11.2011
*************
(6) İz…….. As………
Subject: RE: hikâye
Date: Wed, 23 Nov 2011 18:58:13 +0200
Hayırlı akşamlar İz….çiğim, yazını aldım okudum oldukça güzel olmuş ellerine gönlüne sağlık. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder İnşeallah. Herkese selâmlar Nüket annenin de selâmları vardır hoşça kal. Efendi Baban.
Date: Wed, 23 Nov 2011 17:06:49 +0200
Subject: hikâye
Hürmetler Efendi Babacım. Bugüne kadar sunduğunuz her şeye sonsuz teşekkür ederim. Ressam hikâyesi ile ilgili düşüncelerimi aşağıya özetlemeye çalıştım.
Ressamın, sadece hayvân resimler çizmesi nedeniyle henüz tarikat anlayışına yeni girmiş şeriat mertebesinde ve nefsi emmâre ve levvâme düzeyinde olduğu kanaatindeyim. Kazâ ve kader anlayışı ile ilgili olarakta Cüneyd-i Bağdadi Hz. nin "Suyun rengi kabının rengidir" şeklindeki sözü ile alâkalıdır sanıyorum. Nefs terbiyesi ve tezkiyesi yolunda ilerleyen kişinin amelleri’de bulunduğu nefs mertebesine göre şekillenecektir. Amellerdeki düşünceler ve ayrıntıların eyleme geçişinde de Allah (cc) kişinin nefs mertebesine ve emri teklifi’ye uyuşuna göre amelleri zuhura çıkartacaktır. Zira emr-i iradî Allah'dan olup, emr-i teklifi’ye riayet hususunda ise birey serbest bırakılmış, ancak bu serbest bırakılış başıbozukluk değil, "İlim öğrenmek her müslüman kadın ve erkeğe farzdır", "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" vb. hadîslerle belirli bir temele oturtulmuştur.
Hikâyede’ki ressama nefsinin mertebesine göre şekiller ve çizgiler çizdiriliyor ve ayrıca ressamın, çizdiren hakkında mekân tayin ederek "yukarıdaki" ile sınırlandırarak, eksik tenzih ve tevhid anlayışına da sahip olduğu da anlaşılmaktadır. Kabının rengi (nefs mertebesi) ne göre ameller zuhura çıkmaktadır. Âlemler fiili ve tafsilî Kûr'ân olduğundan dolayı, birey, çizdiği resimlerle, yaptığı amellerle, Kûr'ân’da ki kendi yerini, Kûr'ân anlayışını zuhura çıkartacaktır. İnsân, doğa vb. resimlerdeki temada bulunduğu nefs mertebesi ve tevhid anlayışına göre şekillenecektir. Çizilen resimlerin, yapılan amellerin (kader) içinin doldurulması, renk ve düzenleme içeriğinin tayin edilmesinde, bireyin emr-i teklifi’ye ne kadar uyup uymadığı sonucunu tayin edecektir. Her ne kadar bu tayinde kısmi bir rolü var gibi görünüyorsa’da, emr-i teklifi’ye uyuşu, ayan-ı sabitesi ve Rabb-ı hassına ve Allah ve tevhid anlayışının izin verdiği ölçüde olacaktır. Doğadaki hayvân renklerinin taklidi veya bu renklerin dışına çıkılışı kadar. Bütün bunlarda Allah'ın ilim dairesindedir.
Dışarıdan resimler, hakikat ve marifet mertebesinden bakan bir gözle değerlendirildiğinde, bu sınırlı anlayıştan Allah ismi câmisi’nin rızası olmayacağı açıktır. Zira Allah kulunun daha ileri bir tevhid anlayışında olmasından hoşlanır. Şirke rızası yoktur. Bireyin ressamlığı itibariyle Rabbı hası çizenden razıdır. Çizende merzî’dir. Ancak Allah ismi câmi diğer isimlerininde razı olmasını ister. Allah hayır ve şer diye adlandırılan her şeyi halk eder, ancak şer olarak yapılanlardan rızası yoktur. Birey, gelişen olaylarda , emri teklifiye göre yani Kûr'ân ve sünnete göre tedbirler ve amellerle bu olayları süsleyerek, önündeki yolu daha açık hale getirebilecek ve hikmetleri daha iyi sezecektir daha doğrusu sezdirilecektir. Gelişen olayları (resimler), kazâ’nın kadere dönüşümü olarak algılayacak olursak, kazâ-i mutlak ve muallak oluşuna göre, boyama ve düzenlemedeki hususlar nefs mertebesi ve tevhid anlayışıyla Kûr'ân ve hadîs bilgileri ile yapılan eylem, muallâkta olan kaderin zuhurunu ya ortadan kaldıracak yada hafifletecektir. Mutlak kazâdaki olaylar nasılsa zuhura çıkacaktır. Bu şekildeki bir davranış her iki cihanıda saadetle geçirmemizi sağlayacaktır. Ezeli ilmiyle her şeyden haberdar olan Allah (c.c.), fiili en hayırlı sonuçla neticelendirecektir. (lâ faile illâllah). Burada bir arifibillâh’ın şu sözü bize ışık tutabilir. (Tabi ol Resulüna, her işi Hüda eyler) Ayrıca (lâ havle velâ kuvvete illâ billâh; lâ ilâhe illâllah muhammed resul allah) tevhidleride bunu desteklemektedir.
"Nefsini bilen Rabbını bilir" hadîsince, dışarıdan resimlere bakan kişi, resimleri çizene daha üst mertebeden hitap ederek, olaylardaki hikmeti, içinde bulunulan mertebenin daha üst mertebelerinin olduğunu ikaz etmekte, irşad etmektedir. "Suyun rengi kabının rengidir" sözü ile değerlendirildiğinde, kişinin olaylardaki rolü, kendi nefs mertebesinden olacaktır. Suyun rengi kab rengi ile aynı, şeffaf olduğunda ise, olaylara bakış tecelli renginde olacaktır. Muhyiddin-i Arabi Hz. nin buyurduğu gibi: " Gönlüm bir ceylâna mer’a, bir ruhbana manastır, bir mümine Kûr'ân........... vb.....oldu" anlayışı ile tecelliye bakacaktır. Yani kişi her mertebenin hakkını yerli yerince verebilecektir, karşısındaki kişinin bulunduğu mertebeden veya üstünden hitap edebilecektir.
Daha öncede belirtildiği gibi âlemler, fiili ve tafsili Kûr'ân olduğundan, her bireyden Kûr'ân’da ki, yerine göre, yani nefs mertebesine ve tevhid anlayışına göre ameller ve eserler zuhura çıkacaktır ve olayların sonucunu da bunlara göre değerlendirecektir. Buda irfan yolundaki öz bilgilerdir. Tıpkı bulunduğumuz nefs mertebesine ve tevhid anlayışına göre gördüğümüz zuhuratlar gibi. Diğer mertebelerin herhangi birinde olan bireyin Kûr'ân’da ki Sûrelerden, Âyetlerden, hadîs-i şeriflerden hayata aktardıklarıda mertebesine göre olacaktır. Bunlarda zâten "Hakk yolunun seyri..." "İrfan mektebi" vd. kitaplarınızda özetle anlatılmıştır.
Sûltanım Terzi Babacım, Sizin ve Nüket annemin ellerinizden öper, en derin sevgi ve saygılarımı iletir, hürmetlerimi sunarım.
Oğlunuz Me…… İz…… As…….
*************
Dostları ilə paylaş: |