***
Sümbül Efendi Hazretlerinin Merkez Efendi’yi kızı “Rahime”’ ile evlendirmesinde, Seyrullah üzere yol almada, Muhammedi muhabbet muhtevi olarak, “Ya Adem ente ve zevceke” sırrının rahmetini görmekteyiz.
Yine böylece Sümbül Efendi Hazretlerinin, Allah’ın Muhammedi rahmeti olarak, “Manayı Rahime” kızıyla “Manayı Adem” Merkez Efendi üzerine olsun duasını hal üzere lutuf ettiğini görmekteyiz.
Allah râzı olsun. Hürmetle ellerinizden öperiz…
------------------------
(30) Ay….Di…..
Ve aleyküm selâm Terzi Babam,
Bismillâhirrahmânirrahîm
Terzi babamızın gönderdiği Pzt 14.10.2013 15:07 tarihli ( Bir hikaye birçok yorum) isimli tefekkür çalışmasının altıncısı olan ( Her şeyi merkezinde bırakırdım) hikayesini 18.10.2013 Cuma 09:52:09 aldım.
Tarihlere baktığımda onların bana konuştukları sözler şöyle oldu; Terzi babamız Bedri Münir noktasından aldığı Nur ile bize altı yevm üzere Museviyet makamını Zati olarak giydirmiş olduğu, Maili alış tarihim ise tatbikatın 18 âlem üzere Tevhidi Esmanın 7 nefis mertebesinde yapılacağıdır.
Bundan önce yaptığımız beş çalışma ile bize belirli bir yol çizen Mürşidimiz sırası ile
(Vahdette; Kesret– Kesrette; Vahdet) ; (Cevherdeki – Mücevher );
(Maddeden –Manaya geçiş) ; (Mürşid –Mürid ilişkisi ); (Remizle anlatım) ile dikkatimize yön verdiğinden şimdi yapacağımız bu çalışmada takip edeceğimiz yolu da bize göstermiş oldu.
Altıncı hikâyenin internetten indirilmesinin, indirildiği site ile ilgisine baktığımda www (aynalı VAV) olarak bana Kimim ben –Ben kimim diyen MUHAMMEDİ hitabı duyurdu.
İsimlopedi.com bir isim bulma sitesi; özellikleri ile isteyenler ilgilenebilirler, benim ilgim konumuzla ilgili kısmı yani Esma mertebesi tatbikatıyla sırdaki ismin açılması işareti idi.
Aynı Musa bin Muslihuddin isminin MERKEZ Efendi olması gibi.
Hikâyede güzel İstanbul un manevi sultanlarından Merkez Efendi Hazretlerinin oluş serüveni anlatılıyor.
Baba adı Muslihuddin olan Musa efendi; medrese ilmiyle tahsil gördükten ve ulema sınıfına dahil olduktan sonra yerleştiği İstanbul da ona Allahın ilmini öğretecek Allah sevgilisi Mürşidi Sümbül Efendi Hazretleri ile karşılaştı.
Başlarda ona karşı olmasına rağmen gördüğü rüya üzerine gaflet içinde olduğunu anlayarak, büyük bir heyecanla sabah namazı için derğaha koştu. Bir direği siper ederek başı eğik beklemeye başladı. Bir müddet sonra gelen Sümbül Efendi Hazretleri sohbete başladı. Yapılan sohbet Musa efendiyi çok etkiledi bir zaman sonra Sümbül Efendi dinleyenlere “söylediklerimi anlıyor musunuz?” diye sorduğunda cevabı gene kendisi vererek “anlayanın Musa efendi olduğuna” işaret etti.
O zaman Musa efendi hayretler içinde, yaptığı ilmin Allah ilmi yanında hiçbir şey olduğunu anladı. Gönül toprağına düşen ilahi aşk ile Sümbül Efendinin eteğine öyle bir yapıştı ki;
Allah ilmiyle, daldığı tasavvuf denizinin manevi nimetlerinden nasiplerini aldı. O bir zerre aşk, dünyalar dolusu cevherden daha kıymetli daha iyiydi.
Bir gün Sümbül Efendi, dervişlerini imtihan etmek için onlara dedi ki: -Ey bir avuç topraktan ibaret canlar! Alemi siz yaratmış olsaydınız nasıl yaratırdınız ?
Her derviş kendi gönlünce cevapladı, aldığı cevaplar Sümbül efendinin arzu ettiği cevaplar değildi.
Sıra Musa efendiye geldiğinde – Sen nasıl bir dünya isterdin ? Alemi sen yaratsaydın nasıl yaratırdın ? sorusuna verdiği cevap Sümbül Efendinin beklediği cevaptı.
Musa efendi başını kaldırmadan
- Bu mümkün değil! Ama olsaydı ***her şeyi merkezinde bırakırdım***
Âlem öyle tatlı bir nizam içindeki; buna bir şey ilâve etmek veya eksiltmek mümkün değil demişti .
Aslında bu cevap ile Musa efendi kendini ifade ederken, şöyle demişti:
Kendisi mahluk olan, onu yaratan, onu Halk edenden daha mı iyi bilecekti.
(Nitekim ALLAH Kuranı Kerimin Mülk suresi 3. ayette : Rahmanın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Rahman suresinde de her şeyi bir denge üzerine kurduğunu bildiriyor)
Kusur veya eksik gibi gördüklerimiz bizim eksik ve kusurlarımızdır. Rahman ölüden diriyi çıkarmaya muktedir olduğundan Bize neyin gerekli olduğunu bilmez mi ? O halde olayların tesbitini doğru yaparak tenkit değil onların arkasındaki hikmeti aramak ve ondan razı olmak gerekir. Alemde hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. Bize ters gibi gelen şeylerin ne kadar gerekli olduğu, yaşandıktan sonra ortaya çıkan sonuçları ile görülmektedir.
Biz hikâyemize dönelim: Aldığı cevaptan son derece memnun olan Sümbül Efendi:
-Aferin derviş Musa! Demek her şeyi merkezinde bırakırdın?
Öyleyse senin adın bundan böyle Merkez Muslihuddin olsun! dedi.
Böylece Sırdaki ismi açılan Musa efendi bundan sonra Merkez Efendi ismi ile gönüllerde taht kuracaktı.
Yine dervişlerin Sümbül Efendinin etrafında; ateşin etrafında dönen pervane misali yanmaya istekli oldukları bir gün, Sümbül Efendi dervişlerini imtihan etmek istedi.
- Ey dervişler, diye seslendi. Hakk rahmetinin tecellisi toprak*****n bağrından renk renk, türlü türlü, çeşitli çiçekler fışkırıyor. Her biriniz bana bir top çiçek getireceksiniz. O miskler saçan çiçeklerle gönlümüz, gözümüz aydınlanacak demişti.
Bunu duyan dervişler kırlara bahçelere koştular, kucak kucak topladıkları çiçekler ile dergah bahçesini çiçekler ile doldurdular. Dervişlerin yüzü gülüyordu, bir tek Merkez Efendi düşünceliydi . Elinde tek bir tane kurumuş solmuş papatya vardı. Sümbül Efendi nin önüne varıp boyun büktü:
- Ey tertemiz canların ışığı! Hangi çiçeğe el attım ise, onu zikri ilahi ile titrer buldum. Allah diye feryat eden o güzelleri koparamadım, yüksek huzurunuza şu kupkuru papatya ile geldim kusurum af ola! demişti.
Bu Sümbül Efendiyi memnun eden cevaptı:
-Hamdolsun Yüce Allah a ki senin iç gözlerine İlahi hikmet sürmesini çekmiş ! dedi. Sümbül Efendi dervişlere seslenirken onlardan istediği sadece kır çiçekleri değildi. Toprak ananın bağrından sözü ile onların bağrındaki Varidati ilahi çiçeklerine dikkat çekmişti.
Bunu gene onun ifadesinden anlıyoruz: “getirdiğiniz çiçekler ile gönlümüz, gözümüz aydınlanacak” demişti. Göz görselliğe yani zahire rumuz iken Gönül manaya işaretti.
Merkez Efendi : getirdiği Papatya ile temiz kalbe işaret ederken o temizliği Mürşidine vererek - Ey temiz canların ışığı diye ona seslenmiştir. Bu hitap Haza min fadli rabbi hitabıdır. Hayatiyeti bitmiş çiçek ile kendisinin Mürşidinin elinde ölü olduğuna, ona olan teslimiyetini anlattı.
Merkez Efendi Mürşidinden aldığı müjdeden bir zaman sonra Sümbül Efendinin kızı Rahime hanım ile evlenerek kendi derğahına çekildi. Sümbül Efendinin Rahminde Rüşte erişen derviş, kendi derğahında Allahın irşad zincirinin bir halkası olarak vazifeye devam etti. (Merkez Muslihuddin ismi gereği diynin salahı için vazifeye devam etti)
Hikayedeki sorulara cevaplarım : Her şeyi merkezinde bırakırdım
1- Bütün efal alemi için geçerli değildir, kişilerin bulunduğu mertebelere göre değişir.
2- Zelzele, toprak kayması……….vb merkezindedir. Doğa olayları olduğu için.
3- Geçerlidir.
4- Evet.
5- Allahta iyi kötü diye bir ayırım yoktur,
biz bunu hidayet ve delalet olarak kabuldeyiz. (evet)
6- Merkez : Hüve Muhammet resulullahdır.
7- Hak makamı, kabulde olduğundan Raziye mertebesi .
Dostları ilə paylaş: |