GöNÜlden esiNTİler bir hiKÂye biRÇok yorum (6) her şey merkezinde’mi?



Yüklə 1,83 Mb.
səhifə2/27
tarix15.01.2018
ölçüsü1,83 Mb.
#37947
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   27

(1) Yukarıdaki cevap bütün “ef’al âlemin için de her yönden geçerlidir” Zira insanlar, çevrelerinde gördüklerinin bir kısmını tamam, bir kısmını fazla, bazı şeyleri de ne olduğunu göstermekten aciz olarak eksik farz ederler. İşte bunlar, içinde bulundukları (Nefs-i Emmare) havuzunda kendinden bihaber yaşayanların halidir.

(2) Zelzele, toprak kayması, fırtına, yağmur, yıldırım çarpması, yangın, açlık, savaşlar, Irk ayrımcılığı, yoksulluk v.b. bütün bunlar, da “merkezindedir”. Zira bu sayılanların bir kısmı fiilen insanların ellerinden anında meydana gelmekte, bir kısmı ise ileriki zamanlarda tabiatın kendisini yenilemesi nedeniyle meydana gelmektedir. Bu nedenle de sonradan farkına varıldığı için yapılanlara pişman olunmakta ve tekrarına mani olmaya çalışılmaktadır.Bu durum aynı ( Nefs-i Levvame’dir)

(3) Yukarıdaki cevap gerçekten hiçbir şey ayırmaksızın bütün “Enfüsi beden âlemi içinde” de her yönden geçerlidir. Çünkü yukarıda yazılı işleri işleyen ve bu işlerin bedeninde nasıl etkiler meydana getirdiğini görenler, bütün mahlûkatın hareketi ve fiilleri kudreti İlâhiyenin bir eseri olduğunu müşahede eder ve hiçbir şeye itirazı olmaz her şeyi kendi hikmetine göre hareket ettirene hayranlığını göstermeye başlar. (Nefs-i Mülhime’dir)

(4) Karşımıza çıkan her türlü eksi ve artı diye ifade edilen hadiselerin hepsi için onlarda merkezindedir diyebiliriz. Buna delil ise Amentü’nün kendisidir. Bir Hz. Şöyle buyurmuş “Her ne gelse yahşidir. Çünkü dostun bahşidir” Dosttan gelen her şeyin kabul edildiği itirazın olmadığı bir hal ise (Nefs-i Mutmainne’dir)

(5) Karşımıza çıkan her türlü artı-iyi hadiseye ve karşımıza çıkan her türlü eksi-kötü hadise de merkezindedir, diyebiliriz. Artılar ve eksiler de bir merkezdedir bizler ancak hangisine mıknatıs tutarsak onları üstümüze çekeriz. Bazıları ise istemeden gelirler bu durumlar dünya imtihanlarıdır. Geldiğimiz yerlerin hakkını verip veremediğimizin ölçüleridir. Zira rızayı bariyi bulmuş Cenabı Hakk CC’nun (Dön) hitabı izzetine muhatap olmuş kişi artık merkezin ne olduğunu bilmektedir. (Nefs-i Raziyye’ddir)

(6) Merkez’i iki fasılda açıklamak isterim.

a) Levh-i Mahfuzdur. Her olacağın ve vakıanın merkezidir.

b) Cenabı Hakk CC’nun kendisine bahşettiklerini halk ile paylaşan, onlara merhamet gözü ile bakan, şefkatli, insanları içinde bulundukları karanlıklardan kurtarmak ve ruhlarını nurlara ulaştırmak için onlara muhabbet eden, iyi niyet sahibi, işlerini yalnızca rızayı Bari için yapanlardır. ( Raziyeten Marziyye’dir)

(7) “merkezinde bırakırdım!” sözü (Nefs-i Kâmil’e dir) işte bu nedenle, bir nizam ve intizam içinde olan bu Âlem’e bir şeyi ilâve etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez! Zira, buna aciz olan insanın gücü yetmez. Bunun için Hacı Bektaşi Veli Hz.

Niceler çalıştı bu Âlemi ettiler imar,

Bir yanı imar olurken bir yanı oldu harap. Diye buyurması da güzel bir delildir.

Baki Selam ve Hürmetlerimle

S…. Ze…… Ko….. ( 16-10-2013)

------------------------



(3) Ce…… De……..

2013/12/16 Necdet Ardıç <terzibaba13@hotmail.com>

Hayırlı günler Ce…… oğlum yazını aldım okudum güzel olmuş eline diline sağlık kitabın içindeki yerine aktarcağım.
Vakit bulduğunda Gustavoya yaş günü ve gülleri için teşekkür ettiğimi söylersin klibini de seyrettik çok güzel olmuş. Arayı fazla uzatmadan soruları olduğunda sorsun cevaplamaya çalışalım. Senin güllerine de teşekkür ederiz sağolasın.  Selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
 
Not= Gustavo Mustafanın klibini internetten bana da gönderirsen iyi olur sadece bir resim olarak gelse de yeter çünkü onu da mektuplar dosyasına aktaracağım.  Tabî güllerle beraber.  

------------------------

From: terzibaba13@hotmail.com
Subject: RE: 86-6-Bir hikâye bir çok yorum
Date: Tue, 31 Dec 2013 15:31:02 +0200

Hayırlı günler hayırlı seneler, Ce….. Oğlum. Gönderdiğin klibi indirdim sağ olasın yazında güzel olmuş eline diline sağlık. Gustavonun sorularını çevirip gönderdiğin iyi olmuş seni epey meşgul etmiştir. Bende ancak onları cevaplayabildim. Gönderdiğin çeviriden Gustavo da memnun olmuştur, Cenâb-ı Hakk faydalandırsın. Herkese selâmlar hoşça kal Efendi Baban.



Date: Mon, 30 Dec 2013 11:24:52 +0200


Subject: Re: 86-6-Bir hikâye bir çok yorum
To: terzibaba13@hotmail.com

Efendi Babam hayırlı günler. Bu yılki tefekkür çalışmamız için hazırladığım yazıyı aşağıda gönderiyorum. Ellerinizden öperim.

------------------------

Sümbül Efendi’nin dervişlerine sorduğu, “Âlemi siz yaratmış olsaydınız nasıl yaratırdınız?” sorusunda iki defa “yaratma” kelimesi geçiyor. Bu kelime (normal şartlarda) hakikat ehli tarafından kullanılmaz, çünkü hakikat ehli bilir ki, bu yaşadığımız âlemde zuhûra gelen her şey aslen zât-ı ilâhi’nin esmâ ve sıfatlarının akislerinden ya da gölgelerinden ibârettir; hiçbir şey sonradan icâd edilmemiş, yaratılmamıştır.

Sümbül Efendi zannederim “yaratma” ifâdesini dervişlerini imtihan etmek, yukarıda bahsedilen hususun farkında olup olmadıklarını tespit etmek için kullanmıştır. Hikâyeden anlaşıldığı kadarıyla da Musa Efendi’den önce yanıt veren dervişler durumun farkına varamamış, sorulan soruya her biri kendi beşerî anlayışına uygun bir cevap vermiş.

Musa Efendi, kendisine sıra geldiğinde söze, “bu mümkün değil!” diyerek başlıyor. Böylece zarif bir şeklilde soruda geçen “yaratma” ibâresinin (ve fiilinin) geçersiz olduğunu ifâde etmiş oluyor. Ardından “Âlem öyle tatlı bir nizâm içinde ki; buna bir şey ilâve etmek veya bir şeyi eksiltmek düşünülemez!” diyerek Rabbi’ni övüyor. Musa Efendi’nin bu sözü söylediğinde hangi mertebede olduğunu bilememekle beraber, kullandığı ifâdelerin hakikat mertebesine ait olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar “tatlıbir nizam” sözü tarikat mertebesi duygusallığını ve anlayışını çağrıştırsa da...

Ancak, “herşeyin merkezinde olması,” anlayışı her mertebede geçerli bir anlayış değildir. Henüz beşeriyetinden sıyrılamamış bir insan namzeti, âleme baktığında muhakkak onda şahsî tabiatına uymayan bazı varlıklar ve hâdiseler görecektir. Sözle ifâde etmese bile, kişinin hâli ve idrak seviyesi budur.

Peki onun bu hâli “merkezinde” midir? Beşerî bir bakışla bu hâl“ merkezinde” değilmiş gibi görünür. Halbuki ilâhi sistem içerisinde “merkezindedir,” çünkü âlemde mertebeler vardır ve mutlaka birileri bu mertebeleri temsil edecektir...

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ya da prensip:

“mertebelere riâyet etmek şarttır”. Kişi her ne kadar fikrî müşahede olarak daha ilerilere gittiyse de, içinde yaşadığı ef’âl âleminin düzenine ve kâidelerine uygun hareket etmelidir.

Cenâb-ı Hakk Fussilet Suresi 41/53’te meâlen şöyle buyuruyor: “Âyetlerimizi âfakta ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz...” Yine Cenâb-ı Hakk Bakara Suresi 2/82’de meâlen şöyle buyuruyor: “Yoksa siz kitâbın bir kısmına imân edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?”

Anlaşılan o ki, içinde yaşadığımız bu âlem ve içimizdeki nefis âlemi Kur’an-ı Kerim’in aynasıdır ve bunlarda zuhûra gelen her varlık ve her hâdise Cenâb’ı Hakk’ın âyetleridir ve bizlere düşen herkesi ve her hâdiseyi, beşeriyetimize uysun uymasın, olduğu gibi kabullenmektir.

Peki bazı kişiler ya da olan biten bazı hâdiseler bize ters geliyorsa ne yapacağız? Allah’ın âyetleri değişmeyeceğine göre, değişmesi gereken bizim fikrî yapımız, bakış açımızdır. Bir diğer deyişle kişileri ve hâdiseleri akl-ı cüz ile değil akl-ı kül ile değerlendirmeyi öğrenmektir. Bu da ancak sağlam bir hakikat eğitimi ile mümkündür. Kişi uzun yıllar süren güzel bir eğitimin ardından ne zaman ki baktığı her yerde Hakk’ı görür, Hakk’ın bazen “Celâl” bazen de “Cemâl”, bazen “Rahman” bazen “Kahhar”, bazen “Hâdi” bazen de “Mudil” esmasıyla heryerde ve herşeyde (ve kendinde) zuhûrda olduğunu âlemde Allah'tan başka bir varlığın olmadığını müşahede eder,o zaman âlemde bir kusur göremez. İşte ancak o gün geldiğinde hakkıyla “herşey merkezinde,” der.

Son olarak, kendi hâlime gelince... Bilgi olarak “herşey merkezinde” desem de hâl olarak henüz herşeyi merkezinde göremiyorum, çünkü henüz müşâhede olarak efâl ve esmâ âlemlerinin ötesine yükselip de akl-ıkül’e ulaşabilmiş değilim. Büyüklerimiz “kâl (söz) ehli değil hâl ehli ol,” demişler. Bizler de inşeallah bir gün kâl’den hâl’e geçeriz.

Bugün için... Belki nefsimdeki herşeyi merkezinde görsem, nefsimle mücadele edip beşeriyetimden kurtulmaya çalışamaz, Rabbim’e “beni Mudil ve benzeri esmâların zuhûr mahâli yapma!” diye hâlimi değiştirmesi için dua edemezdim... Şu an için Efendi Babam’ın telkinleriyle, başıma gelen artı ya da eksi her hâdisenin Rabbim’den olduğunu (müşahedesiz de olsa) hatırımda tutmaya, yaşantımı o şekilde düzenlemeye gayret ediyorum...

Cenâb-ı Hakk herbirimize beşeriyetimizden kurtulmayı,kendimizi ve âlemi akl-ı kül ile seyretmeyi nasip eylesin. Amin!

------------------------

(4) Ha…… Ne……

To: terzibaba13@hotmail.com


Subject: bu seneki hikaye
Date: Fri, 3 Jan 2014 03:23:16 -0500

Sevgili Babacım,

Annemin ameliyatı dün olmuş. Fazıl'dan aldık haberi. Nasıldır? Bizim buradan yardımcı olabileceğimiz bir şey var mı?

Bu seneki hikayeyi aşağıdaki gibi yorumladım.

Her şeyi merkezinde bırakırdım!” sözlerini “Eğer siz olsa idiniz o soru hakkında kendi hayat anlayışınız içinde bu cümleyi nasıl düzenlerdiniz.?”

Ben müdahil olsam da olmasam da, her şey birşekilde merkezinde kalıyor. Müdahil olsam da çok ciddi bir değişiklik olmuyor gibi.



Sizde aynı şekilde mi cevaplardınız yoksa kendi geliştireceğiniz bazı yeni kelimelerle mi! ifade etmeye çalışırdınız ? Bende size biraz yön gösterici olarak bu hususta birkaç soru oluşturayım.

(1) Yukarıdaki cevap gerçekten hiçbir şey ayırmaksızın bütün “ef’âl âlemi içinde” her yönden geçerlimi’dir?

Geçerli olması gerekir. Bütün hayvan, nebat, madeniyat zaten Hakk’ın emrinde olduğundan dolayısıyla Merkez’den gerçekleşmektedir. Diğer insanların nefs-i emaresi ile gerçekleşenler birey, birey değerlendirildiğinde bireyin kendisi için merkezden değildir. Ancak bireylerin dışından bakıldığı zaman yine olaylar ve kişiler merkeze sürüklenmektedir. Bunu en güzel ifade eden söz “bilen ayn bilinen gayr’”dır. Bunun dışında kâmil nefs-i sâfiye olan zat zâten Hakk ile beraber olduğundan oradan gelen müdahale zâten Merkez’den olur. Nefs-i sâfiye olan zat için illâ merkezden olacak diye bir kaide var mıdır? diye kendime sorduğumda, illâ diyemiyorum. Çünkü özellikle saf temiz bir arifin ferdiyet özelliği kendisinde tahakkuk ettiği için her fiili mutlak merkezden gelecektir diyemiyorum. Ancak merkezden gelmese merkezle uyumlu ve en nihayetinde bütün fiillerin merkezde sönümlenmesi gerekmektedir.



(2) Zelzele, toprak kayması, fırtına, yağmur, yıldırım çarpması, yangın, açlık, savaşlar, ırk ayrımcılığı, yoksulluk v.b. bütün bunlar, “merkezindemi” dir?

Merkezindedir. Bu tip doğal afetlerde kulun dahli olmadığından zaten direk Hak’tan gelmektedir. Dolayısıyla Merkezin emriyle gerçekleşmektedir.



(3) Gene, Yukarıdaki cevap gerçekten hiçbir şey ayırmaksızın bütün “enfüsi beden âlemi içinde” de her yönden geçerlimi’dir?

Burada eğer sükun hali oluşmadıysa merkezden ziyade karmaşadan söz etmek daha isabetlidir. Kişi şeriat ehli ise zâten herşey merkezin dışındadır. Örneğin insanların geneli (özellikle yaşları ilerledikçe orta yaş ve yaşlılıkları boyunca) her şeyden şikâyet ederler. Dolayısıyla onlara göre herşey yanlış işlediği için her şey merkez dışından olmakta ve kendi enfüslerinde her şey karmaşıktır. Tarikat ehli için ise enfüs’te her şeyi merkeze çevirmeye çalışma vardır. Ancak bir türlü olmaz gene yarı şikayet yarı şükür yarı çaba hali vardır. Biz dervişlerin genel hali budur. Hakikat ehlinde merkezde sönümlenme veya sükuna erme olacağından onların enfüslerinde her yönden merkezi bir hal geçerlidir diyebiliriz. Marifet ehli için şöyle bir tahminde bulunmak istiyorum. Kendiside bir merkez olduğundan bazen ana merkeze yönelmekte veya ana merkeze vekâlet etmekte bazen kendi ferdiyetlerinden merkezi olarak davranabileceğini düşünmekteyim. Ayet-i kerimenin yerini ve lâfzını tam hatırlamıyorum. Ancak şuna yakın bir ifade edilmektedir. “Sizin ne işler (hayırda ve şerde) yapacağınızı görelim.”Kader bahsinde çokça geçmiş bir ayettir. Buradaki görelim iki varlığı ifade etmektedir. Bir ana merkez bir de ferdiyette olan marifet merkezi diyebiliriz.



(4) Karşımıza çıkan her türlü eksi ve artı diye ifadeedilen hadiselerin hepsi için onlarda merkezinde’dir diyebilirmiyiz?

Yine burada onlarda merkezindedir diyebiliriz.



(5) Karşımıza çıkan her türlü artı-iyi hadiseye merkezinde’dir, diyebilirmiyiz?

Evet merkezindedir diyebiliriz. Artı’yı Hakkın Latif ve Hadi esmaları diyelim. Oradan merkezden geliyordur. Eğer artı da bir aşırılık varsa yakında eksi ile dengelenecektir. Eğer gelen bu artı lütufsa kulun gayretinin karşılığıdır. Yok bu artı kulu yoldan çıkarmaksa o da yine içinde olan donanımın veya dışında olan say’ın devamıdır diyebiliriz.



Karşımıza çıkan her türlü eksi-kötü hadiseye merkezinde’dir, diyebilirmiyiz.?

Evet merkezindedir diyebiliriz. Eksi’yi Hakkın Kesif ve Mudil esmaları diyelim. O da merkezden geliyordur. O da aşırıya kaçarsa artı ile dengelenir. Eksi kulun iyiliği için geliyorsa Celal’dir terbiye etmek için. Yok azgınlığının karşılığı ise yine onun say’ının bir sonucudur.



(6) Merkez ne demektir.

Merkez bir sistemin veya geometrik bir şeklin orta noktasıdır. Örneğin, bir dairenin (yani hu harfinin) orta noktasıdır. Bir yönüyle her şeyin en mutedil kıvamda, kararda olduğu yerdir diyebiliriz. Diğer bir yönüyle karar alınan ve bütün muharriklerin sevk ve idare edildiği tepe mercii veya noktadır da diyebiliriz. Bir başka yönden de aşıkların karşısında raks ettiği ve en sonunda onda kavrulup yandığı “Maşuk” makamı da diyebiliriz. Bir yönden de Zat’ın görünen yüzü diyebiliriz. En nihayetinde Zat’ın gizlendiği bir kemal halidir de denilebilir.



(7) merkezinde bırakırdım!” sözü sizce hangi mertebenin sözü olabilir.

Hakikat mertebesinin sözü olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Burada bir gayret olmaması müdahale olmaması İseviyet mertebesi olarak düşündürmektedir. Hz. İsa’nın sözü “Size biri bir tokat atarsa diğer yanağınızı dönünüz” düşünülebilir. Gerçi diğer yanağı dönmede de bir eylem var. Şeriat ve Tarikat olmayacağı kesindir. Çünkü orada ikilik vardır. Dolayısıyla enfüsi olarak merkeziyet yoktur. Marifet’de ise kimlik ve ferdiyet vardır. Dolayısıyla marifet mertebesinde bütün evrenin içerisindeki noktalardan bir nokta olduğunu ve kendi noktasınında tasarrufu olduğu bilinciyle harekete edeceğini düşünmekteyim. Ondan ötürü benim cevabım bu soru için başta arz ettiğim gibi hakikat makamı olacaktır. Bir de son olarak ilginç bir anekdot olarak Terzibabam sorulara başlamadan “canlıtutup ehli olanlara aktarmaya, yeni Muslihiddin’lerin yetişmelerini sağlamaya çalışmaktır” diye bir cümle kurmuştur. Merkez efendi’nin ismi Musa idi. Muslihiddin Musa’nın babası yani aklı kül’lüdür. Yani Musa tam olarak nefsi küllünü idrak etmiş "fena" olmuş ancak biraz daha gayret edip Aklı kül’lü olan babası Muslihiddin’e ulaşması temenni edilmektedir diyebiliriz.

Darısı bizlerin başına hakiki nefsi kül ve aklı küllümüze ulaşma temennisi ile…

En derin sevgi ve saygılarımla

------------------------

(5) Ma…… De……

From: terzibaba13@hotmail.com


Subject: RE: 86-6 Bir Hikaye Bir Çok Yorum
Date: Thu, 16 Jan 2014 23:40:15 +0200

Hayırlı akşamlar macide sacide hanım kızım. Yolculuğunuz mübarek mübarek olsun izin sizin çok memnun olduk. Tavsiyelerimizi zaten biliyorsunuz gene yanınıza Umre dosyasını alırsınız orada her şey var gene beraber gittiğimizde yaptıklarımızı tekrar edersiniz gene notlarınızı alır sonra düzenlersiniz daha sonra bizlerde yararlanırız. Hamdolsun bizlerde iyi sayılırız.


Merkez hakkındaki yazılarınızda güzel olmuş elinize sağlık dosyasına aktaracağım. Nimet beye size ve evlâtlarınıza çok selâmlar güle güle gidip gelirsiniz İnşeallah. Şimdiden hayırlı yolculuklar dilerim. Nüket Anneninde selâmları vardır hoşça kalın Efendi Babanız.

-------------------

To: terzibaba13@hotmail.com
Subject: 86-6 Bir Hikaye Bir Çok Yorum
Date: Wed, 15 Jan 2014 18:59:40 +0000

Efendi Babacığım,

Siz ve Nüket annem inşallah afiyettesinizdir. Size bir haberim olacak.Allah izin verirse,20 Ocak ta Ce….. beni Umre ye götürecek. Sizinle gitmemiş olmak beni çok hüzünlendiriyor. Sizin tavsiyelerinize ihtiyacım var. Eğer vaktiniz olur da önerilerinizi ve isteklerinizi bildirebilirseniz minnettar olurum Aşağıda bu yılki hikâye yorumunu aklım erdiği kadarıyla yazdım. Hatalarım için şimdiden özür dilerim. Sizin ve Nü…. Annemizin ellerinizden öper, saygılar sunarım. Allah a emanet olunuz.

Kızınız


Ma….. Sa…….

Bir Hikâye Bir Çok Yorum

Yüce rabbim herşeyi öyle yerli yerinde yaratmış ki;Benim naçizane görüp farkedebildiklerim veya aklımın erebildiği kadarı ile "Her şeyi merkezinde bırakırdım" sözü gerçekten son sözdür.

Doğaya baktığımızda;İnsanı, hayvanı ,madeni, bitkisi kısaca var olan herşey birbirine muhtaçtır ve denge içindedir.

Biri yoksa diğeride yoktur. Her birinin varlığını sürdürebilmesi,Diğerlerinin varlığına bağlıdır.Her birinin yapısında diğerinden vardır. Çoğumuz Kan tahlillerimizde bunun farkına varmışızdır. Kanda doğadaki her varlıktan belli miktar var. Eksikliği hastalık.

Doğal afetler, Dünyanın dengesi için gereklidir. Yüce rabbim, dengenin bozulmasına izin vermez. Ölüm ve doğum meselâ. Her yönden müthiş planlanmıştır.Ayrıca nefis terbiyesi, vicdan ,merhamet, insanlık ilişkileri gibi manevi olan dengeler içinde gereklidir. Her şey daima yolunda olsa, insan oğlu başka şekilde yoldan çıkar. Rabbim kullarına acıdığı için bu olaylarla onları ikaz eder.

Merkez, var olan herşeyin çıkış noktasıdır bence. Dönüşte oraya olacaktır. Bu nedenle merkeze dönmemek üzere savrulmak imkansızdır. Çıkış- dönüş, idare, herşey merkeze bağlıdır. Bağımsız hareket olamaz. Yaratılanlardan ufak bir örnek olan insan dahi, Kendi merkezi beynine uyumlu hareket eder. Her varlığın bağlı olduğu kendi merkezi vardır bence. O merkezler de, yüce rabbimin merkezine bağlıdır. Ben öyle düşünüyorum.

Bu nedenle "Her şey merkezindedir" sözü bana çok doğru göründü. Yüce rabbim, inşeallah! Bizlere de yapacağımız ilimler sayesinde bu tarz doğruları idrak etmeyi nasip eylesin. Sayenizde İrfan Mektebini hakkıyla tamamlamayı diliyorum. Tüm yol arkadaşlarımında tabi. Ellerinizden öperim. Saygılarımla..

------------------------

(6) Me…….. Ma……

From: terzibaba13@hotmail.com


Subject: RE: Hikâye
Date: Mon, 3 Feb 2014 16:26:29 +0200

Hayırlı günler Me…… hanım kızım. Maillere bakmaya ancak vakit bulabildim, dosyanızı da indirdim güzel olmuş elinize dilinize sağlık dosyasına  aktaracağım. Cenâb-ı Hakk dünya ahret bütün işlerinizde kolaylıklar nasib etsin.  Pazar sohbetinden inşeallah faydalanmışsınızdır. Selâmlar hoşça kalın Terzi Babanız.  


Date: Fri, 31 Jan 2014 20:22:24 +0100


Subject: Hikâye
To: terzibaba13@hotmail.com

Cok değerli Terzi Babam,

Ekte bu seneki hikâye yorumunu yolluyorum. Geç kaldığım için çok özür dilerim, Inşallah işleriniz aksatmaz. Sorularınıza cevap vermeye çalıştım, çok uzun bir cevap yazamadım, umarım yine de yeterli olur, hatalar veya yanlışlar olabilir kusura bakmazsınız Inşallah.     

Size, anneme ve yakınlarınıza huzur, sağlık ve güzellikler dilerim. 

Saygı ve sevgi ile

Hayırlı cumalar

Me…… hanım kızınız.

--------------------

Şimdi gelelim bu hikâyede ki, soruya. her şeyi merkezinde bırakırdım!” sözlerini “Eğer siz olsa idiniz o soru hakkında kendi hayat anlayışınız içinde bu cümleyi nasıl düzenlerdiniz.?” Sizde aynı şekilde mi cevaplardınız yoksa kendi geliştireceğiniz bazı yeni kelimelerle mi! ifade etmeye çalışırdınız.? Bende size biraz yön gösterici olarak bu hususta birkaç soru oluşturayım.


  1. Yukarıdaki cevap gerçekten hiçbir şey ayırmaksızın bütün “ef’âl âlemi içinde” her yönden geçerlimi’dir?

Evet öyle olması gerekir, ideal olarak öyle bakmamız lazım ama hayatın akışıyla meşgul olduğumuzda veya duygulandığımızda unutup bir şeyleri değiştirmek isteriz.

  1. Zelzele, toprak kayması, fırtına, yağmur, yıldırım çarpması, yangın, açlık, savaşlar, ırk ayrımcılığı, yoksulluk v.b. bütün bunlar, “merkezindemi” dir?

Evet, merkezindedir. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve ayrıca o kadar çok az şey anlayabiliriz ki asıl sebeplerini irfan ehli olmazsak anlayamayız, bu yüzden en iyisi susmaktır. Her şey detayına kadar dengeli bir şekilde düşünüldüğünden bu « felaket »ler veya « olumlu» olaylardan (Hava guzelliği, bolluk, bereket, gökkusağı, evlilik, doğum vs.) yakınmamız biraz anlamsız.

Ancak bazı durumlarda insan olarak tepki verebiliriz. Bu durumlarda bu tepki « merkezinde » oluyor ama aslında Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssası’nda anlatilanlar gibi olur : ister istemez gerçek sebepleri bilmeyince/ kavrayamayınca verdiğimiz tepki yerinde olamıyor.



(3) Gene, Yukarıdaki cevap gerçekten hiçbir şey ayırmaksızın bütün “enfüsi beden âlemi içinde” de her yönden geçerlimi’dir?

(4) Karşımıza çıkan her türlü eksi ve artı diye ifade edilen hadiselerin hepsi için onlarda merkezinde’dir diyebilirmiyiz?

(5) karşımıza çıkan her türlü artı-iyi hadiseye merkezinde’dir, diyebilirmiyiz.?

Karşımıza çıkan her türlü eksi-kötü hadiseye merkezinde’dir, diyebilirmiyiz.?

Diyebilmemiz lazım, diyemezsek, sebebini araştırmamız lazım fakat bunu her zaman yapmakta zorlanıyoruz. Ufukta bu amaç var denilebilir. Neden ? Elimizdeki kısıtlı bilgi her şey, zerreye kadar çok iyi planlandığını gösterir. Detayına kadar düşünülmüş bir dünyada eksi/artı olamaz ya da görünen eksi/artı’nın bir işlevi vardır. Hz Mevlana’nın fil hikayesine benzer : herkes ancak görebildiğini kavrayabilir ve bu yönden haklı. Yalnız resminin tamamını kavrayabilmek için üstten bakmak gerekir.

Teorik olarak aslında « her şey merkezinde » dir fakat kişinin bulunduğu mertebeye göre anlam değişir : her şey merkezinde olmadığını zannedebilir ama gerçeği değiştirmez. Bakış açısı değişir ancak.



(6) Merkez ne demektir.

Merkez bu hikâyede, kaynak anlamındadır.



(7) merkezinde bırakırdım!” sözü sizce hangi mertebenin sözü olabilir.

(« Onun ») merkezindedir, kaynağını bulmuş, kendini bulmuş, yani yok olmuş olan, sadece Allah’tır. Musa bin Muslihuddin Museviyyet’ten bir üst mertebesine çıkmış olabilir. Ayrıca Allah içinde yok olmuş olan, « Fenafillâh » olur, bu yüzden Iseviyyet mertebesinin sözü olabilir.

Ek olarak bu aralar yanımda taşıdığım ve sizden duyduğum: « Kulun yapabileceği sadece sebepleri yerine getirmektir » cümleyi ekliyorum.

------------------------------------------------------------------------------



(7) Rü…… Ka……

From: terzibaba13@hotmail.com


Subject: RE:
Date: Tue, 11 Feb 2014 13:22:39 +0200

Hayırlı günler Rü….. hanım kızım. Hamdolsun iyi sayılırız inşeallah sizlerde ailece iyisinizdir. Cenâb-ı Hakk bu okul döneminizde da muvaffakiyyetler nasib etsin.  Merkez yazınız güzel olmuş ellerinize sağlık onu da diğerlerinin yanına dosyasına aktaracağım. Herkese selâmlar Nü…. Annenin de selâmları vardır hoşça kalın Efendi Babanız. 



To: terzibaba13@hotmail.com


Subject:
Date: Sun, 9 Feb 2014 22:42:05 +0200

Hayırlı geceler Babacığım, nasılsınız? İnşeallah annem de siz de iyisinizdir. Yarın okul açılıyor, her zamanki gibi biraz heyecan var. İnşeallah faydalı güzel bir ders dönemi olması için dua ediyorum, dualarınızı bekliyorum… Her şey merkezinde ödeviyle ilgili biraz yazmaya çalıştım, daha doğrusu Allah ne kadarına izin verdiyse diyeyim Babacığım. Ellerinizden öpüyorum Nü…. annemin de ellerinden öpüyorum De…….li’den sevgilerim ve selâmlarımı gönderiyorum Babacığım… kızınız Rü…... 09/02/2014

 HER ŞEY MERKEZİNDE

    Her şey merkezinde diye düşündüm az önce, merkezinden kayanlar da daha sonra merkeze alınıyor. Herhalde işlerimiz ahrete kalıyor, bir merkez etrafında dönüşümüz yanlış ise orada düzeltiliyor. Dönüş veye doğru merkez bulunuyor... Bulduruluyor. İnsan dünyaya gelişinden itibaren bir merkez etrafında dönmeye başlıyor. Bebek iken annesine muhtaçlığı hasebiyle onu merkezine alıyor, etrafında dönüyor onsuz olamıyor. Büyüdükçe aklı geliştikçe veya sosyalleştikçe merkezine aldığı varlıklar çeşitleniyor, çoğalıyor. Arkadaşları, sevdiği insanlar hem onları merkezinde döndürüyor hem de kendisi onların merkezi etrafında dönüyor.

     Her varlık yaratılışı icabı dönme hareketi yapıyor; başladığı noktaya dönüyor,fasit bir daire içinde dönüyor. Veya Allah Tealayı merkeze alanların dönüşü en güzel dönüş olsa gerek... Peki bu dönüş tamamlanabilir mi?Sonsuz bir dönüş gerekir ki; çünkü Allah: ''bilinmekliğimi istedim'' diyor... O'nu bilmek tek merkez etrafında dönmekle mümkün olmayacakmış gibi geliyor...

Sonu olmayan döngü yukarıya doğru fakat bu dönüş yapılırken gördüklerin, gösterilenler farkındalığı ortaya çıkarıyor. Sanki Allah teâlâ ''gör ama yorum yapma'' diyor. Yorum yapmak, eleştirmek dönmeyi değil belki yükselişi engelliyor. Herkes bir merkez etrafında, dönüşünü tamamlayacak, problem bu dönme hareketini yapanların merkezini beğenmiyor olmamız ve hareketi engellemeye çalışmamız. Hemen eleştirimiz hazır; ''Hey! Sen yanlış yerde dönüyorsun, merkezini değiştir, değiştirmezsen sonun kötü, helak olursun veya bundan bir fayda elde edemezsin...'' gibi lâflarımızla onu merkezinden-yörüngesinden uzaklaştırmaya çalışıyoruz.

Halbuki bu dönüş onun için, hayatın döngüsü için vazgeçilmez olmuş bile... Onun bu davranışı bir sonraki harekete bir basamak bir başlangıç... O merkeze ait bu dönüş olmasaydı bir başka harekete başlangıç olamayacaktı. Fiiller ve failler yerli yerinde denilebilir mi? Hz. Ali'nin sözüydü (yanlış hatırlamıyorsam): ''Olanda (yapılan-yaratılan fiilde) hayır vardır'' Allah Teâlâ bir hayır murad ediyor ilk anda gözümüze görünmüyor. .Bir sonraki hamle için basamak oluşturuyor. Bir fayda zuhur edebiliyor.

   Olaylara bakışımızı değiştirmek,değiştirebilmek her şeyi yerli yerinde görebilmek,acele etmeden (yavaşlık Rahmandandır) kişiler ve fiilleri hakkında karar verebilmek kendi merkezimize olan dönüş sürecimizde tamamlanması gereken birinci vazife gibi göründü gözüme....

      Kişileri merkezinden alıp başka bir merkeze koyarak  dönmelerini istemek veya zorlamak hem bize azap veriyor, hem karşımızdakine.. Kendi istemedikçe, merkezinden uzaklaştırmak, müdahale etmek abes.

    Etrafımı gözlemledikçe, hayat tarzı olsun, yapılan işler olsun bunlardan Rabbleri öylesine memnun ki, böyle yaşamaya devam ediyorlar.. Zaten düşündükçe eleştirmek, kusur bulmak ne haddime diyorum.



(Fakat Babacığım bu düşünce ilk seferde aklıma hemen gelivermiyor onu da belirteyim galiba arada cazibe merkezi değişiveriyor, eleştirmek hoş geliyor)

   Sık sık öğrencilerim birbirlerini şikayet ettiklerinde, arkadaşlarının yanlışlarını söylemek istediklerinde, Nasrettin Hoca'nın fıkrasını anlatıyorum onlara:

   _ Hocam bir tepsi baklava gidiyor gördün mü?

     _ Bana ne, diye cevaplıyor Hoca.

     _ Ama sizin eve doğru gidiyordu...  Bu kez de;

    _ Sana ne ? diyor Hoca... 

     Babacığım herhalde sükut ehli oluncaya kadar ,her şeyi herkesi merkezinde görünceye kadar bu merkez etrafında döneceğiz. Cazibe merkezimi buldum diye seviniyorum sıklıkla... Bu yol bu merkez asıl merkezine Zat-ı Ala'ya götürür inşeallah.. Yörüngeden sapmadan dönebilmek uzay boşluğuna düşmeden merkezden ayrılmadan hep öğrenerek, her gün biraz daha ileriye gidebilmek tek ümidim. Bütün işler Allah'a dönücü ben de bu yol üzereyken Allah'ım kendine döndürsün ve sizden merkezinizden ayırmasın inşeallah...

------------------------



Yüklə 1,83 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin