-
İkinci Dünya Savaşı ertesinde kurulan Birleşmiş Milletler, dünyadaki tüm devletlerin bir araya gelebildikleri ve insanlık adına ortak hedefler belirleyebildikleri tek platform olmaya devam ederken, aradan geçen dönemde küresel ölçekte yaşanan gelişmelere ve değişimlere uyum sağlamakta giderek artan biçimde zorlanmaktadır.
Dünyanın her yerinde sürdürülebilir barışın sağlanması, farklılıklara saygı gösterilerek bir arada yaşama kültürünün geliştirilmesi, refah düzeyinin adil ve tüm insanlığın yararına olacak şekilde güçlendirilmesi, insanlığın ortak hedefleridir. Bu doğrultuda terörizm, ayrımcılık, iklim değişikliği, salgın hastalıklar, açlık gibi küresel tehditlere karşı uluslararası toplumun dayanışma içinde hareket edebilmesi için, etkin bir Birleşmiş Milletler örgütüne ihtiyacı vardır. Birleşmiş Milletlerin bir süredir bu sorumluluğunu layıkıyla yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir.
Küresel barış ve güvenliğin korunması bağlamında benzersiz bir yetkiye ve güce sahip Güvenlik Konseyi ise özellikle on yıllar öncesindeki güç dengelerine dayanan yapısıyla, karar alma ve alınan kararları uygulamada yaşadığı tıkanıklıklar nedeniyle, bu hayati işlevini yerine getirememektedir.
Bunun altında yatan en büyük neden, Konsey’de veto hakkı bulunan beş daimi üyenin veto hakkından kaynaklanan ayrıcalıklarını, kendi dar ulusal çıkarlarını gözetmek için kullanmalarıdır. Bu işlevsizliğin bedelini, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan hayatlarıyla ödemekte ve bunun sonucunda uluslararası sistem, meşruiyetini ve istikrarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Son yıllarda özellikle Suriye ve Filistin’de yaşanan insanlık dramları karşısında Konsey’in gösterdiği atalet, uluslararası vicdanın kaldırabileceği boyutları aşmıştır.
Güvenlik Konseyi’nin demokratik, şeffaf, adil ve etkin bir yapıya dönüştürülmesi ve Birleşmiş Milletlerin krizlere hızla müdahale edebilecek kapasiteye kavuşturulması şarttır. Türkiye olarak, ikili ve çok taraflı her türlü platformda bu yöndeki beklentimizi “Dünya beşten büyüktür” deyişiyle ısrarla ifade etmeye ve bu yönde yürütülecek her türlü faaliyete katkı vermeye devam edeceğiz.
Türkiye, hem reform çalışmalarına aktif destek vermekte hem de BM Sekretaryasında daha fazla temsil noktasında girişimlerde bulunmaktadır. Ülkemiz ayrıca, İstanbul’un bir BM merkezi olması yolunda önemli adımlar atmıştır. İstanbul’da başka BM ajanslarının da ofis açmalarına yönelik gerekli hukuki altyapı çalışmalarına devam edeceğiz.
Dünyanın 5’ten büyük olduğunu hatırlatmak suretiyle, Ruanda’da, Bosna-Hersek’te, Suriye’de, Myanmar’da olduğu gibi barış ve güvenliği ilgilendiren konularda, BM Güvenlik Konseyi’nin gerekli adımları atmasını önleyen mevcut yapısı başta olmak üzere, BM Şartında ve BM Sekretaryasının bürokratik yapısında reforma gidilmesi ihtiyacının takipçisi olmaya devam edeceğiz. Amacımız küresel sistemin demokratikleştirilmesi ve BM’nin küresel barışın teminatı haline dönüştürülmesidir.
Küresel Ayrımcılık ve İslam Düşmanlığı ile Mücadele
Günümüzde ayrımcılığın ve ırkçılığın, din ekseni ve İslam düşmanlığı ile yeni bir boyut kazandığını görüyor ve önlem alınması için etkin bir politika izliyoruz.
Özellikle Avrupa ülkelerinde yeniden yükselişe geçen bu tehlikeli eğilimler, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızı doğrudan etkilemektedir.
İslamofobi ve hatta İslam düşmanlığının özellikle Avrupa toplumlarında bir kanser gibi yayıldığını görüyoruz. Bilhassa Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımıza, mülklerine ve camilere yönelik saldırılarda kaydedilen artış, göz ardı edilemeyecek boyuta ulaşmıştır.
Avrupa’da farklı olmak, farklı görünmek bir insani güvenlik meselesi haline gelmiştir. Sırf bu nedenle şiddete maruz kalma tehdidi Avrupa’da yaşayan milyonlar açısından kaygı verici bir hal almaktadır.
Esasen bu, çoğulculuk iddiasındaki Avrupa kültürünün/anlayışının vardığı noktanın ne kadar ibret verici olduğunu göstermektedir. Türkiye tüm çabasını öncelikle Avrupa’daki Müslümanların güvenliğinin ve haklarının korunması, sonra da Avrupa’daki söz konusu dar ve tehlikeli bakış açısının düzeltilmesi yönünde harcamaktadır. Bu çabasında sadece ikili temaslardan değil, muhtelif örgüt ve süreçlerden de faydalanmaktadır. İİT Avrupa Müslümanları Temas Grubu’nun kurulması bu istikamette atılmış bir adımdır. Bu çabalarımız yoğunlaştırılarak sürdürülecek ve Avrupa’daki Müslümanların koruyucusu, kollayıcısı ve sesi olunmaya devam edilecektir.
Dışişleri Bakanlığımız Konsolosluk Çağrı Merkezi 2012 yılından bu yana yurtdışında yabancı düşmanlığı saldırılarına maruz kalan vatandaşlarımızın kullanımına açılmıştır. Böyle bir saldırıya maruz kalan vatandaşlarımız 7/24 temelinde tarafımıza bilgi verme imkânına kavuşmuştur.
Vatandaşlarımız aşırıcı akımların propaganda çalışmalarına karşı müteyakkız olmaları konusunda uyarılmakta ve kendilerine gerekli hukuki yönlendirme ücretsiz olarak sağlanmaktadır.
İlgili ülke makamları nezdinde, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık içeren hususların ders kitaplarından çıkarılmasına yönelik girişimlerde de bulunulmaktadır.
Bu girişimlere ilaveten, Avrupa Konseyi, AGİT ve Birleşmiş Milletler gibi çok taraflı platformlarda yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı konuları gündeme taşınmakta ve bu konularda kararlar alınması sağlanmaktadır. Söz konusu platformlarda düzenlenen etkinliklere Türk STK’larının katılımı desteklenmekte, böylece yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın maruz kaldığı ırkçılık ve İslam düşmanlığı temelli saldırılar ile ayrımcı uygulamalar konusunda uluslararası farkındalık oluşturulması sağlanmaktadır.
2005 yılında ülkemiz ile İspanya’nın öncülüğünde başlatılan Medeniyetler İttifakı’nın amacı, önyargıları ve kutuplaşmaları gidermek, birlikte yaşama kültürünü güçlendirmektir. Medeniyetler İttifakı, bilahare dönemin BM Genel Sekreteri tarafından da kabul görerek bir BM girişimi niteliği kazanmıştır. Girişime üye ülke ve uluslararası örgüt sayısı 146’ya yükselmiştir. Aşırıcılık, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, ırkçılık ve ayrımcılığın yol açtığı küresel tehdidin, ancak küresel ölçekte bir işbirliğiyle alt edilebileceği düşüncesiyle bir araya gelen üyeler, bu alanlarda ulusal ve bölgesel eylem planları hazırlamakta, tecrübe ve kaynak paylaşımında bulunmaktadırlar.
Ayrımcılık ve İslam-karşıtlığı ile mücadelede öncü ülke olmaya, vatandaşlarımızın korunmasına destek sağlamaya, küresel barışın, ancak önyargıların aşılması ve birlikte yaşama kültürünün yerleşmesiyle hayat bulabileceği mesajının verilmesine devam edilecektir.
Dostları ilə paylaş: |