412
413
Beri taraftan, bu Bükreş şehrini de gezip dolaşıp beyden Boğdan beyine, Bender kaymakamına, yalı ağası Akkirman ağalarına, Özü beyine, bizzat Kırım hâkimi olan Mehmed Giray Han efendime, oğlu Serdar Ahmed Giray Sultan'a, kalgay sultana ve nureddin sultana mektuplar ve hediyeleri aldık. Eflâk beyi hakire de l kese guruş, l samur lipâçesi kürk, 2 yorga at ve 2 beygir ihsan edip hizmetçilerime yirmişer altın, birer çuka, kumaşlar ve kılavuzlar verip,
Eflâk Vilâyeti'nde Bükreş şehrinden Kırım Vilâyeti'ne gittiğimiz menzilleri bildirir
Evvelâ Bükreş şehrinden kalkıp kuzeye doğru ovalar, bayırlar ve çayırlar içinde bakımlı ve şenlikli 70 pare İrem Bağı gibi kırları 9 saatte geçip,
ikinci taht merkezi Tirkoviş şehrinin özellikleri
Ulah dilinde (—) demektir. Bunun da yapıcısı Cebel-i El-heme oğlu Ebu Kureyş'tir. Sonra Erdel kralı, Leh kralı ve nice krallara geçmiş bir vakıf şehridir. Bir kere Timur Han, bir kere Tohtamış Han ve nice kere Tatar hanlar bu şehri yakmış, yine imar etmişlerdir. Daha sonra (—) tarihinde Yıldırım Bayezid Han Ulah kâfiri elinden almış, kâfir yine istilâ etmiş, sonunda (—) tarihinde Süleyman Han fethetmiştir. Eflâk beylerinin bir tahtı da budur.
Daha önce büyük bir şehir imiş. Bu güzel diyarda çok do-laşmışlığımız vardır, ama bu şehri görmemiş idim. Hâlâ şimdi viran buldum, henüz imar etmededirler. Meğer 1071 [1661] tarihinde Eflâk beyi olan Mihne Cüvan Bey isyan edince bütün Müslüman bezirganları kırıp mallarını alıp Yergöğü Kalesi'nde Serdar Fazlı Paşa'yı ve üç veziri kapatmıştı. Bu hakir Boğdan Vilâyeti'nde Yaş şehrinde Tatar askeriyle Burunsuz Kostan-tin adlı kefereyi Yaş altında bozup kırdığımızdan sonra Eflâk diyarında akın ve çapul bırakıp Eflâk diyarını yakıp ganimet malları ile nice bin esirler almıştık. Bu sırada bu Tirkoviş şehrini de Konakçı Kara Ali Paşa ile Dobruca ve Deliorman askerleri ansızın basıp sayısız mallar alıp şehrini yakmışlar. Hâlâ 500 kadar şindire tahta ve saz örtülü evleri henüz imar olmadadır. Ancak 9 adet kale gibi kârgir manastırları kalmış, bağ ve bahçeleri de viran idi.
50 kadar dükkânları ve 2 adet hanları var. Şehrin zemi-i yüksek bir yerde bulunmuş. Suyu ve havası gayet güzeldir, ira Erdel Vilâyeti yaylaklarına gayet yakındır. Allah'ın hikmeti biz burada bir gün bey, boyar bey büyük vornikte konuk olup safâlar sürerken Âsitâne-i Saadet tarafından bir kefere ulak gelip "Bey mazüldür, Espir Debecioğlu (—) Bey'e Eflâk Eyaleti sadaka olundu" deyince hemen kâfirler, kaymakam, boyarlar ve vornikler şaşırıp hemen ulağı Bükreş'te mazül olan (—) Bey'e haber gönderdiler.
Hemen ertesi gün büyük alay ile yeni bey olan Espir Debecioğlu (—) Bey iskemle ağası ve sancak ağasıyla gelip bu ikinci taht merkezi Tirkoviş'de [103b] iskemle ağasının padişah tarafından gelen iskemle üzerine oturup önüne padişahın ihsan ettiği tuğları, sancak ve bayrakları koyup eline topuzunu alıp büyük divan kurunca bütün mertebe sahibi boyarlar beye biat edip herkes mertebesinde durup, mal toplamaya başlayıp hakir kılavuzlarımla hayırlı olsuna vardığımda,
"Hay canım Evliya Efendi, bre safa geldin. Yâ biz seni Beç kralından Alman vilâyetlerine gitti işittik. Bre sen hoş geldin" diye başımdan geçenleri ve 7 krallık yeri iki buçuk yılda seyahat ettiğimi bir miktar anlattığımda çok hoşlanıp hakire bir konak döşetip ulufe ve tayinatlar verip tam bir hafta onunla da zevk ü safâlar ettik. Daha sonra oradan da Boğdan beyine, Tatar hana ve hanzâdelere mektuplar ve 2 yorga, 3 beygir, 2 çuka, 2 kumaş, 300 guruş ve kılavuzlar alıp,
Boğdan Vilâyeti üzerinden Kırım Vilâyeti'ne gittiğimiz konakları bildirir
Evvelâ Tirkoviş'den çıkıp doğu tarafa 7 saatte gidip,
Çarpa Köyü menzili: Eflâk beyi hassı olup 500 haneli bir bakımlı, şenlikli, bağlı ve bahçeli köydür.
Tanrı eseri acayip seyirlik: Bu köyde bir acayip ve garip şekilli, korkunç görünüşlü, çirkin çehreli bir kefere gördüm. Bütün uzuvları yerinde, ama başı tahta gibi yassı, ama burnundan ensesine doğru yassı. Ve bir kulağı, bir gözü ve bir kaşı tahtanın bir tarafında ve öbür kulağı, bir kaşı ve bir gözü tahtanın sağ tarafında. Sanki alnı olacak yeri, ağzı, burnu ve çenesi tahtanın kenarında. Tahtanın iki tarafında ikişer tane deve
414
415
dişi gibi dişleri dışarı çıkmış, ama boynu yeri biraz tahta gibi yassı başından kalınca yaratılmış ve kulakları iki tarafta fil kulakları gibi olup daima kulakları tek parça gibi oynar. Kulakları içinden neft yağı gibi bir sarı su akıp sinekler üşüştüğünden kulakları oynar. Gözleri ügü kuşu gözleri gibi yuvarlak, ama o kadar hoş ve sürmeli kirpikli nergis gözleri var ki gören hayran kalır. Ve kaşları ağzındaki bıyıklarına karışmış, sanki kaşı bir bıyık gibi yaratılmış. Ancak sakalı yeri, yani çenesi tahta gibi yassının bir kenarında olmakla sakalında 40-50 kadar kıl vardır. Ve her ne bulursa yer. Bir manastır önünde oturup tüm gelip giden kefereler buna yiyecek ve içecek getirirler. Genellikle buğday, arpa ve samanı çok yer. Fil ve camız kadar su içip kalkıp çarşı pazarda gezip arı gibi vızlayıp konuşur. Hatta yattığı zaman arkası üzerine yatar, başka şekilde ya-tamaz, acayip hikmettir. "Allah her şeye kadirdir." [Kıır'ân, Bakara 20, 106].
Bunu da seyredip oradan Prahova Nehri'ni geçip,
Sirinba Köyü menzili: Boyarlı bir mamur köydür ve bir yüksek manastırı var.
Oradan 5 saat yine doğuya gidip Yaloniçse Nehri'ni atlar ile geçip 6 saat daha doğu tarafına gidip,
Gergiçse kasabasının özellikleri
Daha önce gayet mamur iken görmüştük, ama 1071 [1661] tarihinde Boğdan ve Eflâk isyan ettiklerinde hakir Boğdan'm Yaş şehrinden Tatarlar ile çapul civerip bu mahalle geldiğimizde bu Gergiçse Kasabası'nin ganimet malını alıp yakmıştık. Hâlâ henüz mamur olmadadır. Bir ovada bulunup bağlı bahçeli, 2 manastırlı ve 50 adet dükkanlı Eflâk şehridir. Boyar hâkimi Eflâk beyinin kâğıdına uyup bütün yiyeceklerimizi, içeceklerimizi ve günlük birer guruş harcırahımızı verip izzet ikram etti.
Oradan kalkıp Prahova Nehri'ni tekrar geçip ve bir sahrayı (—) saatte doğu tarafa geçip,
Buzav Kasabası
Bu da başka boyarlıktır. Burada da çok çok izzet ikramlar edip bir gece rahat olduk. Bu şehir bir düz, geniş ovada 500 haneli, biri yeni yapı ve biri eski yapı 2 manastırlı, 100 dükkanlı,
416
bağ ve bahçeli şirin kasabadır ama mahbûb ve mahbûbeleri daha fazla şirindir.
Oradan kalkıp yine doğu tarafa giderken hemen şehir kenarında Buzav Nehri'ni atlarla ayaktan geçip (—) saat mamur ovalarda,
Güzel Rimlik şehrinin özellikleri
Bu da başka boyarlıktır. Hakiri boyar bir mükellef saraya kondurup izzet ikramlar etti. Bu güzel şehir, Rimlik Nehri kenarında ve bir yayla yüksek dağın eteğinde, bağlı ve bahçeli şehirdir. 6 adet manastırı var ve 500 kadar dükkânlarında kızlar oturup kâr ederler. Burada hâkim olan boyardan ulufe, kılavuzlar ve 2 talika araba alıp seyishanelerimizin yüklerini arabalara yükledik. Oradan yine doğu tarafa (—) saat giderken bir yağmur ve sıkıntı ile büyük bir ova içinde giderken, Güherçile madeni menzili
Bizler de gelip konunca yağmur dinip bir açık hava olup çevrede gezinip dinlendik. Daha önce bu uçsuz bucaksız ovada Eflâk ve Boğdan kralları 40 gün 40 gece savaşıp hepsi birbirlerini kılıçtan geçirmişlerdi. Leşleri büyük bir dağ gibi yığıp üzerine toprak örterler, henüz yüksek bir dağdır. Bu dağ eteğinde bir maksure çit içinde başka bir emin oturup bütün o köy reayaları vergilerden muaf olup o dağdan [104a] reaya güherçile çıkarıp barut ederler.
Ama bunda bir hikmet var. Eski zamanda bu dağa gömülen kâfir kemikleri çıkıp o da güherçile olmuş bulunup kazanlarda kaynatıp beyaz güherçile olur. Hatta bu hakir İsveç kralı vilâyetini gezerken kâfirler insan kemiklerini yakıp külünden beyaz barut yaparlardı. Bu barutla kurşun attıklarında asla barutundan kara duman çıkmayıp tüfengi ses vermeden kurşun menzili vururdu. Bu Eflâk Vilâyeti'nde bu adamların kemiklerinden güherçile olduğunu görüp şaşırdım. Bu güherçile madeni üzere başka emin oturup hayli gelir elde eder. Bunu da seyredip yine doğu tarafa 4 saatte,
Büyük Fohşan şehrinin özellikleri
Karşı karşıya iki büyük şehirdir ki ortalarından Kovel Nehri akar. Beri Eflâk tarafındakinin hâkimi Eflâk beyi tarafından-dır. Köprünün karşı tarafındaki şehrin hâkimi Boğdan beyi bo-
417
yarıdır. İki tarafında yeni yeni yapılmış süslü şehirlerdir ki daha önce 1071 [1661] tarihinde Tatar ile bu iki şehrini de harap edip bu hakir hayli av almıştım. Bu mahal ta kuzey tarafında Erdel diyarının Praşo dağlarına kadar bu Fohsan Suyu sınırdır. Öte tarafı Boğdan Vilâyeti'dir ki suyun doğu tarafıdır. Beri tarafı batı yönüdür ki Eflâk diyarı bu mahalde tamam olur.
Bu Fohşaıı Nehri yine Eflâk vilâyetlerinde Seykel Vilâyeti dağlarından gelip bu Fohsan şehri içinde çit köprüler altından geçip kıbleye doğru akıp Tuna Nehri'ne karışıncaya kadar yine doğu tarafı Boğdan ve batı tarafı Eflâkân Vilâyeti'dir. Bu iki vilâyet arasına bu nehir sınır olmuştur. Bu Fohsan Köprüsü'nün beri başında Eflâk beyi tarafından bir gümrük emini oturup gelen geçenlerden pazar bacı alır. Köprünün karşı tarafında Boğdan beyi emini gümrük alır, gayet büyük emiııliklerdir. Bütün geçen keferelerden de haraç alırlar ki 200 bin guruş hasıl olur.
İki taraf şehri gayet mamur benderler olmuş. Hâlâ daha fazla imar olmada. Daha önce yakmıştık, hamd olsun şimdi yine imar olmuş gördük. İki tarafı beşer bin adet şindire tahta örtülü, sazdan ve saz örtülü tek katlı ve iki katlı mamur hanelerdir, ama çoğu tek katlıdır. İki tarafın yedişer adet kârgir yapı manastırları vardır. Tatar ile bu şehri bastığımızda nice bin kâfir bu kiliselere kapanıp hayli cenk etmişlerdi. Sonunda kiliseleri fethedip içindeki keşişleri ve diğer keferelerin kimini kırıp kimini zincirli esir etmiştik. Kiliseler öncekinden fazla mamur olmuş. Özellikle Eflâk sınırı tarafında Eflâk beyi olan Lağorveşli (?) adlı zimmî bey bir manastır yapmış. Gayet süslü, evkafı çok ve içinde bir abıhayat su kazmış ve bir imaret yapmış. Her gün buğday çorbası pişip Meryem Ana ruhu için zavallı miskin keferelere, yolcuların mümin ve gayrimüslimlerine birer ekmek ile adam başına birer çanak çorbası dağıtılır.
Bu hakir Alman diyarından sonra bu şehre kadar 7 krallık yeri geçip dolaştım, aşevi imareti burada da gördüm. Alman Vilâyeti'nde, Donkarkız ve Danimarka Vilâyeti'nde aşevi çoktur. Bu Fohsan şehrinin Eflâk tarafı köyleri mamur ve bolluk olup bu Fohşan'a pek yakın köyler olduğundan bu Fohsan şehri gayet mamur ve süslü olmadadır.
418
Fohsan şehri panayırının anlatılması
Bu şehrin Eflâk tarafında yılda bir kere yaz panayırı vardır Ve yılda bir kere Boğdan tarafında güz pazarıdır. Bu hakir şimdi Eflâk tarafındaki Temmuz pazarına rast gelip acayip ve garip seyirler ettim ki yedi iklim dört köşeden yüz binden fazla kara şapkalı ve renkli çuka kalpaklı ta Kılbarak'tan, Korale Vilâyeti'nden, Çin Maçin Fağfur ve Mâhan Vilâyeti'nden insanlar metalarıyla gelip nice bin çalaştan, çadırdan ve kilimden dükkânlar yaparlar. Şehir kenarındaki kârgir yapı dükkânlarda zengin kefere tüccarları dîbâ, şîb, zerbâf, atlas, kamhâ, hara ve dârâyîlerini satıp yük çözüp yine yük bağlayıp kırk gün kırk gece çok canlı İsevî pazarı durup herkes nadir mallarını satarlar.
Ama Eflâk tarafında 500 adet dükkân ve Boğdan tarafında yine 500 eski dükkân olup onlarda da yine alış satışlar olur. Onlarda da zer-ender-zer zerdûz mallar sayısız ve kıyassız bulunup kırk günün üç gün üç gecesi nice yüz bin kandil, çerağ, fener, meşale, balmumu ve yel mumu ile çarşı pazarı ışıl ışıl edip her diyarın sazcıları ve çalıcıları köşe köşe erganun, na-kus, zümmer ve luturyan boruları çalıp nice bin fahişelere de sazlı ve telli fasıllar çalıp can sohbetleri edip zevk ü safâlar ederler ki bir diyara mahsus değildir. Hakir bunları üç gün üç gece seyredip Eflâk Vilâyeti'nden karşı tarafa geçerek Boğdan şehri boyarından kılavuzlar alıp,
Boğdan Vilâyeti sınırı
[104b] Evvelâ Fohsan şehrinden doğu tarafına 3 saatte gidip,
Pokna Nehri'ni atlar ile geçtik. Bu nehir Seçova dağlarından gelip Tuna'ya karışır. Oradan (—) saat daha gidip,
Siret Nehri: Eflâk Vilâyeti ile Leh Vilâyeti arasından doğup güney tarafa Boğdan Vilâyeti içinden akarak Tuna Nehri kenarında Kalas Kalesi'ne yakın Tuna'ya karışır. Hakir bu Siret Nehri'ni gemiyle sıkıntı çekerek geçip (—) saat daha gidip,
Teküç şehri: Bunda Boğdan boyarı oturur. Bağlı ve bahçelidir, ama dükkânsız ve manastırsız Birlad Nehri kenarında bir küçük kasabacıktır, ama köyleri gayet mamurdur. Birlad Nehri yine Boğdan dağlarından gelip Siret Nehri'ne karışır.
Oradan yine doğu tarafa (—) saat Birlad Nehri kenarınca
419
geniş bir öz içinde tamamen bağlı ve bahçeli yüz pare mamur köyleri geçip,
Birlad Kasabası: Bunun da hâkimi Boğdan boyarıdır. Şehri bir sarp bayır üzre 200 tahta şindire ve saz örtülü evlerdir. 200 dükkânı ve bir bayır eteğinde kale gibi manastırı var, ama bağları ve bahçeleri yoktur. Bundan da kılavuzlar ile arabalar alıp 6 saat yine anılan Birlad Deresi özü içinde gidip o dere içinde Birlad Nehri sol tarafta dağlar içinde kalıp yine ol öz içinde 4 saat gidip,
Vasiluy Nehri: Bu nehir de Boğdan dağlarından gelip Tuna Nehri'ne karışır. Atlar ile geçilir bir küçük sudur, ama abıhayattır. Yine bu Vasiluy Suyu kenarınca gidip, Vasiluy Kasabası
Boğdan toprağında boyar hükmündedir. Şehri bir bayır üzerinde olup bağsız, bahçesiz, çarşı pazarsız, 300 tahta ve saz örtülü evli ve bir mamur kiliseli şehirdir. Bu mahalle gelinceye kadar Birlad Deresi tamam olmadı.
Yine bu şehir boyarından arabalar ve kılavuzlar alıp gece yarısı mehtapta kalkıp yine Birlad Deresi'yle 6 saat gittik. Sa-bahısı yine Birlad Deresi sol tarafımızda kaldı. Doğu tarafında karşımıza Iskıntı Deresi gelip Birlad Deresi'ne karışır. O Iskmtı Deresi'yle 2 saat gidip,
Iskıntı Kasabası
Bunda da Boğdan boyarı hükmeder. Yapıları yüksek ve topraklı bir bayır üzerinde 300 adet tahta ve saz örtülü evleri, dükkânları ve manastırları var, ama şehrinde bütün adamları vebadan dağlara kaçtıklarından hayli yol zahmeti çekmişken orada konuk olamayıp yine doğu tarafına dağlar ve ağaçlı ormanları geçip (—) saatte mecalsiz gidip,
Galata Kasabası menzili: Boğdan tahtı olan Yaş şehri gölü kenarında başka boyaıiık, mamur haneli, çarşı pazarlı, bağ, bahçe ve mamur manastırlı güzel kasabadır. Gölü dolaşıp l saatte,
Kalleş Boğdan keferesi taht merkezi, yani eski mamur belde,
Yaş şehri
Daha önce (—) tarihinde Lipul Bey oğlu İstifan Bey'i Enderun'dan Boğdan beyi edip Burunsuz Kostantin ile bu Yaş
420
şehri altında Tatar ile Burunsuz Kostantin'e bir kılıç vurup Yaş şehrine İstifan Bey hâkim olduğu, Boğdan diyarı ve Eflâk Vilâyeti'ni yağmalayıp yerle bir ettiğimiz senede Yaş şehri özellikleri ayrıntılı olarak yazılmıştır. Ama şimdi bu gelişimizde (—) (—) Bey'le buluşup Eflâk beyinin ve Niğbolu müselli-minin mektuplarıyla Beç Kalesi'nde Nemse kralının bu hakire verdiği aman kâğıdı ve tayinat defterlerini verdiğimde Boğdan beyi Nemse çasarmın hattını yüzüne gözüne sürüp ayağa kalkıp hakire hayli saygı gösterip ikramlarda bulundu. Divan Efendisi Mehmed Efendi'nin konağına muttasıl hakire bir menzil döşetip ulufe ve tayinatlarımızı bol bol verip üç gün istirahat ettik. Dördüncü gün yol mektuplarını boyarlarına, Ben-der beyine, yalı ağasına ve bizzat Tatar Han efendimize kulluk mektupları ile hediyeler verip ve 50 adet pür-silâh kefere kılavuzlar ve arabalar verip bir kese harcırah ve 100 altın hizmetçilerime verip,
Boğdan diyarından Kırım Vilâyeti'ne gittiğimiz menzilleri
bildirir
Evvelâ Yaş'tan 3 saat gündoğusu tarafına gidip,
Jota Nehri: Leh Vilâyeti'nden gelir, bu mahalde Pijen Nehri'nden ayrılıp yine Pijen Nehri'ne karışır bir büyük sudur. Bu iki nehri bir gemi ile geçip 2 saat daha gidip,
Büyük Brüt [Prut] Nehri: Leh Vilâyeti'nde (—) (—) dağlarından gelip (—) adlı mahalde Tuna Nehri'ne karışır, berrak sulu büyük nehirdir. Kenarında,
Sosora Köyü: Bir mamur köydür ki yüksek yapılı bir manastırı var, tüm Kazak Vilâyeti'nden gelen kefereler bunda konarlar. İnsanların geçit yeri, şenlikli bir köydür. Bu köy porka-labı bizi kondurmadı. Vamoş derhâl gemiler getirip büyük Prut Nehri'ni gemiler ile karşı tarafa geçtik, porkalab, vamoş ve boyar kefereleri bize karşılamaya çıkıp,
Harap Çuçora şehri menzili
Yaş şehrinden kalkan kervan, Yaş'a girecek tüccar, gelen geçen yolcular bu Çuçora Kasabası'na konar. Prut Nehri kenarında olmakla bütün gümrük bunda alınır, eski âdet budur. 70 yük akçe büyük iltizamdır.
Bu Çuçora Kasabası eski zamanlarda büyük liman şehir
421
imiş. Hâlâ sarayları, manastırları, çarşı pazarları ve tüm [105a] sokaklarının alâmetleri açıkta bellidir. Ancak Revan ve Bağdad fatihi Sultan IV. Murad Han zamanında Kazak ile Boğdan, bu iki cünüp askerler bu mahalde savaşırlarken Boğdan beyi olan Lipul Bey Kazak'a galip geleceği sırada, sabah vakti düşman kıran saba süratli Tatar yetişip bu mahalde Kazak'a ve Boğdan'a bir Cengiz satırı çeker ki hâlâ bütün kâfirlerin kemikleri dağı öbek öbek yığılıdır. Bu mahalde Kazak bir tabur çevirmiştir ki bir günde güçlükle dolaşılır. Bu büyük taburun fethinden sonra Tatar askeri bu Cuçora şehrini yakıp ganimet malıyla Kırım'a giderler. O zamandan beri hâlâ Cuçora şehri harap olup kasaba gibi bir yerdir. 100 hanesi, 2 kilisesi, 50 kadar dükkânları ve Prut Nehri kenarında gümrükhanesi olan kasabadır.
Hakir yine buradan da kalkıp doğu tarafına bayırlar ve dağlar ile Dilsevar Dağı'nı aşıp 8 saatte iki tarafı bayırlı bir öz içinde gidip,
Nestorol Nehri: Küçük sudur ki Leh dağlarından gelip Si-ret Nehri'ne karışır, ancak küçük sudur. O dere kenarınca giderek sol tarafımızda bir öz içinde Porkalab Köyü'nü geçip oradan yine (—) saat doğuya gidip,
Kişinev kasabasının şekli: Bu da bir mükellef boyarlık-tır. Nestorol Nehri kenarında gayet mamur kasabadır ki sanki süslü bir şehirdir. 17 kilisesi var, manastırları yoktur, ancak dükkânçeleri çoktur. Bütün evleri saz örtülüdür. Bu vilâyet kırları genellikle saz ile örtülüdür. Hatta bağ ve bahçelerinde ağaçtan yapılma birer köşkleri olup fahişeleri gelip insanın dizine otururlar.
Bunu da geçip 5 saat doğu tarafa gidip,
Boboj Köyü, oradan Sihara Köyü: Yişinoç Nehri kenarında mamur köylerdir. Bu nehir de Leh Vilâyeti'nden beri gelip büyük Siret Nehri'ne karışır. Bu Sihara Köyü'nde bir gece konuk olup acayip zevk ü safa ettik.
Oradan kalkıp yine doğu tarafa giderken,
Loçen Köyü, oradan Bonareş Köyü: Bir mamur köydür. Bunda akşamlayıp sabaha dek can sohbetleri ettik, zira bu köy Boğdan Vilâyeti'nin sınırı sonu olup Bender Sancağı toprağıyla komşu olduğundan reayası gayet itaatkârlardır.
422
Oradan doğu tarafa 3 saat gidip, DâruT-İslâm Vilâyeti Render-âbâd Kalesi'ne ayak bastık.
Paşa Köyü: 300 haneli ve 2 mamur kiliseli Osmanlı köyüdür. Bender beyinin hassıdır ve voyvodası hâkimdir. Bütün reayaları itaatli Boğdan kefereleridir. Turla Nehri'ne yakın mamur Icöydür. Oradan yine (—) saat mahsullü ovalar içinde doğu tarafa meyillice gidip,
Süleyman Han yapısı kale, yani sığınak yeri Bender-âbâd Hisarı menzili
Bu kale daha önce 1067 [1657] tarihinde yapılış sebebi, tarzı tavrı ve şekliyle Leh memleketine Rakofçioğlu çengine giderken yukarıda (---) ciltte ayrıntılı olarak yazılmıştır. Burada tüm hayatta olan dostlar ile görüşüp kale ağasından kılavuzlar alıp doğu tarafa giderken Yeni Köyü, Kopan Köyü'nü, Levonta Köyü'nü ve Livaza Köyü'nü (—) saatte geçip,
Çöplüce Pazarı Köyü menzili, oradan Sultan Sıvat Köyü, oradan Korkmaz Köyü, oradan Hacı Hasan Kışlası: Bu mamur kasaba gibi köylerin tamamen Bender Kalesi toprağında yalı ağası hükmünde olduğu yukarıda 1061'de ve 1067 [1651 ve 1657] tarihlerinde tekrar tekrar yazılmıştır, ama şimdi,
Han Kışlası menzili adlı yere geldik. Burada yalı ağası oturur. Mehmed Giray hazretleri ki Kırım Vilâyeti hanıdır, meğer sefere gelip bu Han Kışlası'ııda konmuş. Hemen bu kemter kulun canı yerine gelip vasıtasız efendim padişahım Mehmed Giray Han hazretlerinin huzurlarına varıp baş vurup Tatarca tuvatlar aytup tavalar edip basımdan çalmamı taslayıp huzuruna baş koyup savu sağlayup gözümden sicim gibi yaşlar akarak mübarek ellerini öptüğümde Han,
"Bre kazaktaş yoldaş kardaşım Evliyam, sen hoş geldin. Kaydan cüğürüp gelesin. Sen benim olum Ahmed Giray Sultan'ımla Uyvar seferinde ve Raba seferi bozkunluğunda bile olup sonra sen Alman kralına elçi paşa ile gitmişsin. Şimdi kay-dan gelirsen?" dedikte hakir,
"Vallahi padişahım benim bu seferlerde maceralarım kop-dur, ama Nemse kralında papiııtalar alıp Bahr-i Muhit kenarında Donkarkız Vilâyeti, Danimarka Vilâyeti, Lonçat Vilâyeti, Felemenk'de Amsterdam, İsveç Vilâyeti, Çek ülkesi, Tot Vilâyeti,
423
Macar ülkesi, Erdelistan ülkesi, oradan Osmanlı diyarı, oradan Eflâk Vilâyeti, oradan Boğdan Vilâyeti, kısacası padişahım Uyvar seferinden beri 7 krallık yeri ve nice ban ve herseklik vilâyetleri tam 3 yılda dolaşıp Allah'a hamd olsun padişahımın mübarek cemalini bu mahalde yine gördüm. Simden geri öldüğüme gam yemem" deyip yine Han'ın elini öpüp diz dize oturup nice sohbetten sonra,
"Evliyam, biz dahi bu Akkirman altında Kuban Bucak Ta-tarıyla Âdil Nogay Tatarlarını Kırım'a götür hatt-ı şerifi ferma-nıyla gelmişiz. Ama Allah bilir Tatar bizimle vuruş ede gibi" deyince hakir,
"İnşaallah padişahım Mekke Medine padişahının [105b] hatt-ı şerifiyle sizin Kırım askerine onlar karşı duramazlar. Eğer karşı çıkarlarsa hemen 40 kişi ile Ve'l-âdiyât suresini okuyup Nogay askeri üzere üfürelim, Allah'ın emriyle Kur'ân-ı azim havassı ile onlar bozulur, bizler muzaffer oluruz" dediğimden Han çok çok hoşlanıp hakire 2 at, l samur kafası don ve 100 altın ihsan edip Yalı Ağası Ahmed Ağa yanında hakire konak verip konakçımız Ahmed Ağa oldu.
Sözün kısası, Han hazretleri 3 gün 3 gece Nogay Tatarı ve Bucak Tatarıyla görüşüp tartıştı. Tatarlar yurdlarını bırakıp Kırım Vilâyeti'ne gitmeye asla razı olmadıklarında Han,
"İmdi karaşıları biz sizi geçen günlerde gelen hatt-ı şerif mucebince sizi urup şapup elbette Kırımğa götürürem" dedikte Nogay ve Bucak Tatarı,
"Eğer Han'ım, kâdirsen bizi Kırımğa götür. Seninle uruş edip barımız da kırılup senin leşkerini ve seni sokamız. Bildiğinden kalma" deyip gittiler. Ertesi gün oldu, Nogay'dan bir Tatar seher vakti gelip Han'a,
"Padişahım, mina, yani işte Nogay ve Yalı Tatarlarının barı da atlanup sadaklı ve savatlanup hanımın üstüne cav düşmeğe hazır gittiler" diye Han'ı haberdar edip o an Tatar kayboldu. (—) tarihinde Akkirman yakınında Mehmed Giray Han'ın Âdil Nogay ve Bucak Tatarıyla cenk ettiği vuruşu bildirir
Bu ayın (—) günü hemen Han da Kırım askerinin Nara-ğı, Mansurlu, Şirinli, Sincivitli ve dahi Olanlı, Arkınlı, Dayiıii,
424
KersU Çikişke ve Arbatlı askerleriyle hemen 87 bin adet "Benim, diğeri değil1-" diyen sadaklı, savatlı ve koş kol atlı zor batır yiğitler ile atlanıp hazır tohtadılar (durdular).
Öte tarafta da Âdil Nogay ve Bucak Tatarı 40-50 bin asker ile han askerine karşı durup hemen ilk cenkte Nogay askeri at başı beraber olup "yov yov" sesleriyle han askerinin kapukulu üstüne düşüp iki baştan Müslüman askerler birbirlerine girip öyle ok yağdırdılar ki güneşin tesiri yere eser etmeyip er narası ve at kişnemesi göklere ulaşıp tam üç saat büyük vuruşma ve çarpışma oldu. Sonunda Han tarafı Ve'l-âdiyâtı dnbhnn suresi hürmetine Nogay Tatarları bozguna uğrayıp alacıkları ve birliklerine kaçınca Kırım askeri Nogay kavminin ardına düştüler. Nogay'ın çoluk çocuğu obalarına vardıklarında Nogay kavmi kadınlarından utanıp öyle bir bağırış, çağırış ve feryatlı savaş olmuştur ki Hûşeng Şah, Cengiz Han, Tohtamış Han, Timur Han ve Meng-li Giray Han'dan beri böyle bir şiddetli savaş olmamıştır. Zira bir yanında Âdil Giray askeri ve bir yarımda obalardaki avrat ve oğlan Kırım Badrağı kavmi başına üşüşüp evvelki ceııkten fazla bu obalar içinde Kırım askerinin çoğu şehitlik şerbetini içtiler.
Han da bunları engelleyemeyip öğle vaktinde Nogay askerinden el kaldırır kalmadı. Bütün Nogay'ın obalarını yağmalayıp nice bin temiz, el değmemiş, kızların bekâretini giderip zavallı gül-çehre kızların sinirinden kanları akarak nice bin adet evli kadınlara kocaları önünde tecavüz edip o kadar çok mal menal alıp o kadar çirkin ve utandırıcı işler olmuştur ki bu çirkinliği Hülâgu Tatarı Bağdad'a, Buhtunnasır Safet'e, Kudüs'e ve Mısır'a etmemiştir.
Dostları ilə paylaş: |