İki tarafın savaşmasının sebebi
Daha önce bu Âdil Nogay kavmi, Şıdak Nogay, Urumbet Nogay ve Kör Yusuf Mirza Nogay elleri Kırım Adası vilâyeti dışında Ör Kalesi'nden dışarı Heyhat Ovası sonunda Kırım'a bitişik yerlerde konup göçüp zevk ü safa edip hanlara otlak hakkı verip Kırım diyarını ve Osmanlı vilâyetlerini yağ, bal, sığır, koyun ve kuzu ile ve Kazak, Moskov, Leh ve Krakov vilâyetlerinden aldıkları esir ve ganimet malıyla İslâm ülkesini zengin ederlerdi.
425
Allah'ın hikmeti (---) tarihinde Kalmık padişahlarından Taysı Şah ve oğlu Ormit Şah, Koba Kalmah Şah ve Moyinçak Şah Çin, Fağfur ve Mâhan vilâyetlerinde şiddetli kıştan ve etrafında olan İslâm kavmi kuraktan kaçıp "Moskov Vilâyeti'ne gelip yerleşelim" diye birkaç sene konarlar. Orada da kabarıp isyan edip Moskov diyarında reaya olan 12 kere 100 bin ümmet-i Muhammed Heşdek kavmi gece gündüz bu Kalmık padişahların çapa çapa Kalmık'ın malları kalmaz. Sonunda Edil Nehri'ni Saray şehri yakınında karşı Heyhat Ovası'na geçerler. Oradada kışın sertliğinden ve Ulu Nogay derdinden ve bir yanında Kuban Nehri kenarında yerleşik olan Çerkeş kavmi ve Dağıstan askeri derdinden Azak Kalesi altına gelirler. Orada da Osmanlı askeriyle cenk ederler. Sonunda Azak muhafazasında olan [106a] Gürcü Mustafa Paşa ile savaşıp kendilerinden 70 mirza ve Moyinçak Şah ölür. Cenâb-ı Bârî yârî kılmayıp Azak Veziri Mustafa Paşa da Kalmık elinde mızrak ile şehit olur. Sonra Kalmık küffarı Azak altında Diri Ten Nehri, Ölü Ten Nehri ve Moyin Sularını yaldadıp geçerler. Oradan Kırım dışında yerleşik Âdil Nogay, Urumbet Nogay ve Şı-dak Nogay ellerini vurup sayısız kıyassız mallar aldıktan sonra melun Kalmık yine Azak tarafına giderler. Bu kötü durumu Âdil Nogay ve diğer Nogay mirzaları Mehmed Giray Han'a bildirirler. Mehmed Giray Han,
"Ne çare biz dahi korkarım ki bir gün bu isyancı Benî As-fer, Kalmık Kırım Adası'na Ör ağzından içeri yahut Çikişke ve Arbat boğazlarından içeri girer. Bizi Köprülüoğlu Uyvar seferine davet etmiş. Biz Kalmık'a cevap nasıl verip sizin için intikam alayım" deyince hemen Nogay kavmi,
"Hikmet haberini Lokman'dan aldım" deyip Han'a otlak hakkını vermeden bir gün geçip menzilleri katederek Kıl-burun Kalesi'ne, oradan Özü Nehri'ni gemilerle geçip Özü Kalesi'ııe, oradan beşinci günde Turla Nehri'ni geçip Akkirman nahiyelerinde yerleşirler, Bender beyine, yalı ağasına ve Bucak Tatarı'nm ot ağalarına haklarını verip susup yatarlar. Ama birkaç ay geçince rahat durmayıp Boğdan ve Akkirman'ın reayalarından nice bin hayvan çalarlar. Yol kesmeye başlayıp yollar güvenli olmaz oldu.
426
Bütün reaya saadetlü padişaha şikâyet edip derhâl Tatar Han'a Kapucularbaşı Halil Ağa eliyle hatt-ı şerif gelip,
"Sen ki Mehmed Giray'sın. Nogay eşkıyalarını Akkirma-mrn toprağından kaldırıp Kırım Vilâyeti'ne koyasın" diye ferman gelince derhâl Mehmed Giray Han kalgay sultan ile Kırım'dan 40 bin asker gönderir. Nogay kavmi yerlerinden bir ayak ayrılmayıp kalgay sultana dahi deyip derler ki:
"Biz padişaha kul olup arabalarımızı kırıp her köye beş evli yazılıp Akkirman'da Sultan Bayezid Han reayası kaydolunduk" diye kalgay sultana emirler ve hatt-ı şerifleri gösterirler.
Kalgay Sultan Nogay Tatarı'nm kalkmadıklarını Han'a bildirir, ama "Ellerinde ferman vardır" diye söylemez.
Hemen Kırım'dan Han 87 bin asker ile o gelen hatt-ı şerife uyup Akkirman altında Nogay kavmiyle cenk edip Nogay'ı yağmaya vurup kırıp geçirip yağmaladığı ve savaş olmasının kaynağı, sebebi kısaca budur. Allah'ın hikmeti bu savaşta bulunduk, ama Allah'a ayandır bu Nogay kavminin hardal tanesinden bir şeylerine el sürmedim. Özellikle ganimet mallarının seçkin yerlerinde bulundum ve hizmetçilerimin aldığı eşyaları da taşıyıp onlara da asla bir tane, bir dank ve bir dinar aldır-mamışımdır. İleri görüşlü Mehmed Giray Akkirman askerinin köylerini yağmalattırmamıştır. Sonra bu hakir Han ile, Akkirman altından Kırım Vilâyeti'ne gittiğimiz konakları
bildirir
Evvelâ Han Kışlası'ndan,
Yanık Kalesi menzili: Daha önce (—) tarihinde anlatılmıştır. Bir Yanık Kalesi de Nemse çasarı elinde Tuna Nehri kenarında vardır, ama bu Yanık, Turla Nehri kenarında Osmanlı elindedir. Bu Yanık Kalesi'nin önünde Turla Nehri'nden bir ark akar. Onun ağaç köprüsünden bütün Tatar ve tüm yağmalanan Nogay kavmi çoluk çocukları ve yüz binlerce hayvanlarıyla köprüden geçip (—) saat kamışlık, sazlık ve bataklık içinde Turla kenarıyla gidip,
Mayak Geçidi menzili
Tatar kavmi bu mahalle Mayak Geşivi derler. Turla kenarında bir heybetli geçittir ki derya gibidir. Han bu mahalde gemiyle Tuıia'yı geçip karşı tarafta bir küçük çadır ile konakladı.
427
Sonra bütün Tatar askeri hemen Turla Suyu'na vurdular. Hakir de Allah'a sığınıp iki at ile dalıp esenlikle karşıya geçtim. Hamd olsun Kelâm-ı izzetim, nice kitaplarım, Eflâk ve Boğ-dan beylerinin Han'a verdikleri mektupları ve hediyeleri asla ıslanmadı. O mahalde hediyeleri ve mektupları Han'a teslim ettiğimden çok hoşlandı. Eflâk ve Boğdan beylerinin rahatlıklarını sorup güzel hâllerini ve doğru hareket ettiklerini arz eyledim.
Bu kadar kere yüz bin hayvan bu Turla Nehri'ne girdiklerinde Turla Nehri derya gibi göllenip sanki akmaz oldu. Hemen bütün salt atlı Tatarların kazaklanmış adamları göllenmiş suyun alt yanından geçtiklerinde Turla Nehri gibi büyük deniz atlarının karınlarına çıkıp çıkmayıp göz açıp kapayıncaya kadar zorluk çekmeden geçtiler. Ama zavallı koyun, sığır, diğer hayvanlar [106b] ve insanlar bağırıp çağrışarak bir hay huy ile geçmişlerdir ki Dirilme Günü'nden bir belirti idi.
Beri tarafa geçenler selâmetle alacıklarını ve derim obalarını kurup esvaplarını kurutmaya başladılar. Zira yağmalanan Nogay kavminin çoluk çocuğu çok idi. Nice at, koyun, sığır ve nice insan boğuldu. Bu mahalde,
Mayak Baba Sultan ziyareti
Tatar dilinde Yağlı Baba demektir, zira bir kere bu azizden vilâyet halkı bir keramet isterler. O da buyururlar:
"Bizde bir şey yoktur. Boş torba gibi bir kişiyim. Ve evliyalara keramet göstermek kadınların aybaşı göstermesi gibi bir şeydir ve âhirete intikal etmek görünür. Varın kuzular bende bir keramet yoktur" diye ricalar eder. Sonunda ellerinden kurtulmayıp hemen o sırada Turla Nehri'ne bakıp,
"Ey büyük nehir, Allah'ın emriyle saf yağ, sarı semin ak" deyince Allah'ın izniyle o an Turla Nehri sarı say yağı akmaya başlayıp üç gün üç gece yağ akıp Karadeniz'in yüzünü yağ burur. Akdeniz'e bile yağ akıp deniz kıyısında olan bütün şehirlerin halkı o kadar yağ toplarlar ki anlatılmaz. Böyle keramet gösterince ruhunu teslim edip orada defnederler. Sonra üzerlerine eskinin hanları bir kârgir yapıdan bir türbe yaparlar, hâlâ orada yatmaktadır. Yanında nice şehitler de gömülüdür.
Eski zamanlarda bu Mayak Baba Sultan yakınında bir sağ-
428
lam kale var imiş. Yapı kalıntıları hâlâ açıkça bellidir. Hâlâ burada otlayan hayvanların yağı öyle çok olur ki Mayak yağı diye yeryüzünde meşhur olup ham amber gibi güzel kokulu saf yağdır. Ve burada otlayan koyunların nice bininin dişleri altın gibi sarı olur derler, ama hakir görmedim. Nice gaziler bu vadilerde kimya otu vardır, derler. Hatta nice kere Leh ve Frenk kâfirlerinin bu mahalden ot ve bitkiler topladıklarını görmüşlerdir.
Buradan yine Han ile kalkıp kuzey tarafa Karadeniz kıyı-sıyla 15 saat gidip,
Büke Bulağı menzili
Hoca Bay'ın bükesinin koyunları bu yurtta otlarmış. Onun için Büke Bulağı derler. Tatarcada büke hatun kadıncıklara derler. Bozulmuş meşhuru kadıncıktır, ama aslı hatuncuktur. Daha sonra Büke Bulağı'ndan bütün Tatar askeri ile batı tarafına, Kazak Vilâyeti içine gittiler ki Perezen Nehri'ni başından ayakla geçeler, zira deniz kıyısında gemiyle geçmek çok zahmetlidir. Onun için Kazak içinde Perezen Nehri'nin başına gittiler. Ama bu hakir Han ile gemilere binip Perezen Nehri'ni geçip (—) saat daha gidip, Cankirman Kalesi, yani güvenli yer Özücan Hisarı menzili
Daha önce 1067 (1657) tarihinde geçtiğimiz yollar ve bu kaleler ayrıntılı olarak anlatılmıştır, tekrara hacet yoktur, zira o uğurlu senede bu Özü Kalesi'nde 440 bin Kazak ile 7 gün 7 gece savaştığımız da yukarıda (—) ciltte yazılıdır ki tekrar yazmaya gerek yoktur. Bu Özü Kalesi ağalan han için 100 parça gemi, kayık ve potlar hazırlayıp Han ve bütün asker gemilere bindiler. Askerin atları ve sığırları başına birer çeyrek ve koyun başına birer akçe alıp karşı tarafa geçtiler. Hakir de Allah'a sığınıp esenlikle geçtim. Karşı taraf ki Kırım toprağında Heyhat Sahrası'mn bir ucunda,
Kılburun Kalesi menzili
Bu da yukarıdaki cildin 1067 (1657) tarihinde ayrıntılı olarak yazılmıştır. Buradan kalkıp ılgar ile Heyhat Ovası ucudur ki bu Kılburun Kalesi'nde son bulur, bu ova içinde doğu tarafa gidip 15 saatte,
429
Kopkuyu Vadisi menzili
Özü Nehri ile Karadeniz arasında bir kumsal zeminde biraz tatlı kuyular olduğundan Tatar kavmi Kopkuyu derler, çok kuyulu yerler demektir. Yapı cinsinden bir şey yoktur. Ancak kâfirlerin yollar üzerinde pusu yerleri çoktur. Oradan kalkıp doğuya (—) saat gidip,
Sarıkamış menzili
Özü Nehri kenarında bir korkulu ve tehlikeli kamışlık yerdir ki Kazak kefereleri o kamışlık içinde saklanıp gelen geçenleri avlayıp esir ederler. Oradan yine doğu tarafa (—) saatte,
Çorga menzili
Özü Nehri ile Karadeniz arasında bir ince yoldur. Karadeniz tassa yoldan atlayıp Özü Nehri'ne deniz karışır, eğer Özü Nehri tassa Karadeniz'e karışır. Kılburun dedikleri bu ince yoldur, ama güvenlidir, zira Kazak saklanacak yerleri yoktur. Oradan yine doğu tarafına Heyhat yoluyla (—) saat otlu ve sulu yerlerde gidip,
Bahşeli menzili
Bunda da acı ve tatlı kuyular vardır. Nice asker burada yat-mayıp ileride Ken Kuyu'yu geçip, [107a]
Baydipi menzili
Bir şiddetli kışta bu mahalde dipi ve borandan nice zengin adamlar soğuktan helak oldukları için Tatar kavmi bu mahalle Baydipi derler. Oradan yine doğu tarafa 5 saatte,
Kayğaç Gölü
Tatar dilinde (—) (—) demektir. Özü Nehri'nden ayrılma büyük bir göldür. Bazı zaman içinde Kazaklar kayıklarını ar-kalarıyla getirip bu göle koyup av alırlar.
Bu gölü geçip 5 saat yine doğu tarafa gidip, bu çöllerde acı sular içip, Kazak ve Kalmık korkusunu çekip yol alırdık. Bu çölde Kılburun Kalesi'nden doğu tarafa Kırım Adası ağzında ta Ör Kalesi'ne kadar 30 saatlik Heyhat zeminidir ki şenlik ve şa-dumanlıktan asla eser yoktur. Hatta güneş çölde doğar ve çölde batar.
Bu Heyhat büyük bir çöldür ki doğudan batıya uzunluğu 97 konaktır. Doğu tarafı sınırı Hazar Denizi'nde tamam olur. Batı tarafı, bu Kılburun'da son bulur. Acem tarihçileri bu
430
fîeyhat'a Dest-i Kıpçak diye isim verirler. Ama bu Heyhat'a bitişik Moskov Vilâyeti içinden bir yıllık yol Çin, Maçin, Fağfur, Kozak ve Kızlar Vilâyeti'ne kadar büyük Heyhat'tır ki içinde gulyabani, yaban adamları ve diğer çeşit yaratıklar mevcuttur.
Bu Heyhat'ta da gulyabani, yaban atları, develeri ve nice bin haşerat yaratıkların çeşitleri mevcut olduğu inşaallah eğer seyahati nasip olursa mümkün olduğu kadarıyla yazarız.
Özü Nehri kenarında Heyhat Ovası ucunda Kılburun Kalesi'nden ta bu Ör Kalesi'ne kadar ve Ör dışından ta Azak Kalesi'ne on günlük yol Osmanlı hükmündedir, ama Ör Kalesi'nden içeri Kırım Adası ortası hanlarındır, ama Kırım Adası çevresindeki kaleler yine Osmanlı'nındır. Ancak bu Ör Kalesi, Gözlev Kalesi ve Bahçesaray yakınında Çufud Kalesi hanlarındır. Geri kalan kaleler Osmanlı'nındır.
Hele hamd olsun sağlıkla esenlikle Han hazretleriyle bütün İslâm askeri ve yağmalanan Nogay kavmi ile Ör Kalesi kapısından içeri girerken Han hazretlerine Ör Kalesi'nden yüzlerce sahi ve kolomburna top şenlikleri edip Ör Beyi Kıraş Bey Han'la buluştu.
Sol'ât Vilâyeti sınırı, Cengizliler taht merkezi, yani sağlam hisar Ör, yani Ferahkirman'ın özellikleri
Bütün Tatar tarihlerinde bu Ör Kalesi'ne Ferahkirman diye isim vermişlerdir. Bu Kırım Adası Ceneviz kâfirleri elinde iken ilk defa bu Kırım Adası'na sahip olan Cengiz Han oğlu Cuci Han (—) tarihinde bu Ör Kalesi yerindeki kaleyi Ceneviz Frengi elinden alıp Azak Denizi boğazından Ölüdeniz boğazına varınca bu Kırım Adası'nın karaya bitişik olan (---) adım yerine bir ör, yani bir hendek kazdığı için bu kaleye Ör Kalesi, yani hendek kalesi derler, ama Tatar tarihçileri Ferahkirman derler.
Sonra (—) tarihinde yine Cengiz soyundan Sahib Giray Han tedbirli, akıllı, güçlü, Cem haşmetli bir han olduğundan büyük atası Cuci Han'ın Ceneviz Frengi elinden fethettiği Ör Kalesi'ni temelinden yıkar. Bu Ör Kalesi'ni Kırım Adası'nın Heyhat Ovası'na bitişik olan iki tarafı deniz olanın ta ortasındaki ör mahalline yapıp sevinip ferahladığı için Ferahkirman diye isim verirler.
Arap tarihçileri ve Füsûs kitabı sahibi Hazret-i Muhyiddin
431
el-Arabî bu Kırım Adası'na ve Kazak-ı Ak Vilâyeti'ne bilâd-ı Sol'ât [Sol'ât ülkesi] derler. Cifr-i Câmî'de ve nice Kelam-ı A//'de Tataristan'a bilâd-ı Sol'ât derler. Hatta bir cifir kitabında "Yâ bilâde's-Sol'ât ahzir an sığnn'l-m/ûn mm nefsilı" buyurmuşlardır, yani "Ey Kırım halkı sizin nefsinizden olan küçük gözlü kavimden sakının, yani Kalmık kavminden pek korkun" diye Kırım halkına Sol'ât kavmi derler.
Tataristan'a bilâd-ı Sol'ât dedikten sonra Hint, Sind, Keşmir, Gûlkend-i Dekend, Çin ü Maçin, Hıtâ, Hoten, Fağfur, Özbek, Belh u Buhara, Acem Vilâyeti, Horasan, Kozak Vilâyeti, Türkistan Vilâyeti, Mâhan Vilâyeti, Moğol kavmi, Boğol kavmi, Kaytak kavmi, Dağıstan kavmi, Nogay kavmi, Kalmah kavmi, Heşdek kavmi, Moskov kavmi, Leh kavmi, Lipka kavmi müs-limi, Macar kavmi ve Kırım kavmi, toplam 77 adet çeşitli kavimlerin hepsi Tatardır ki kavm-i Sol'ât'tır. Hatta İsveç kralının yönetimi altında Moskov'un Heşdek Tatarı gibi İsveç'in de 12 kere 100 bin göçer evli Tatarı var. Hatta Osmanlılar ve tüm Türkmen kavmi Tatardır.
Tııhfe adında bir tarih kitabında, Rum Yanvan Tarihinde, Ermeni Mığdisi Tarihinde, Latin tarihinde ve Kıpti tarihlerinde öyle yazmışlar ki bu yeryüzü ki Bahr-i Muhit 87 bin mil bir adadır, bu adanın yarısını Sol'ât kavmi, yani Tatar kavmi tutmuştur. Bu yeryüzünde siyah Araplar ile Tatar kavminden çok kavim yoktur diye yazmışlar ve nice yüz Hıristiyan kavmi bu Tatar kavminden azmışlar diye yazmışlar. Hatta Tarih-i Tııhfe'de birkaç gönderilmiş peygamberlerin hılye-i şeriflerini [107b] "Cenâb-ı Kibriya önce Hazret-i Âdem'i kudreti eliyle çamurdan yarattığında Tatar görünüşünde yaratmıştır" diye ayrıntılı yazmış. Ve âlem tarihçisi, müfessir İshak, "Allah ı/anında İsa'nın durumu Âdem'in durumu gibidir" [Kur'ân, Âl-i İmrân 59] âyetinin yorumunda "Hazret-i İsa da Tatar genci şeklinde yaratılmıştır" diye yazmış.
Hatta Rum Yunan keferesi kavmi, Mesih milletinden olduklarından Hazret-i İsa aleı/hisselâmın bütün tavır, şekil, giysi ve görünüşünü doğru şekilde yazmışlar, hep birlikte Tatar şeklinde yazmışlardır. Ama bütün kefereler Tatar kavmini sevme-yip can düşmanı olduklarından,
432
"Hâşâ Hazret-i İsa Tatar sıfatında değil idi. Hemen Hazret-i Yahya gibi seyrek sakallı ve sürmeli sülün gözlü idi. Hatta Hazret-i Yahya Hazret-i İsa'yı kucağında gezdirirken görenler 'Bu İsa Hazret-i Yahya'ya benzer, geçen nebî de Sol'ât kavmine benzer'" derlermiş, ama Rum keferesi Sol'ât Yunaniyan kavmi bizim kavimdir, derler.
Sözün kısası Tatar Sol'ât kavmi bu yeryüzünü tutmuştur, ama Allah'a hamd olsun bu Kırım Adası Tatar'ı üzere Cenâb-ı Allah'ın nazarı taalluk edip her ne tarafa yönelseler her zaman muzaffer gelip tüm kâfiristana acımasızlıkları velvele salıp Tatar kavminin korkularından bütün kâfiristan kâfirlerinin aman-ları kesilip amansız kalmışlardır. Hamd olsun bu Tatar kavmi mümin, muvahhid ehl-i sünnet ve'1-cemaatten bir alay mücahit gazilerdir. Muhammed Mustafa'nın mucizesi duası bereke-tiyle Kırım Adasında ve başka yerlerde oturup dört tarafta olan cehennemlik kâfirlerin karargâhları olan memleketlerini yağmalayıp keferelerini küçük büyük, çoluk çocuk, kadın kızlarını ayakları bağlı esir ederler. Nice bin çeşit işkence edip at derisi, at işkembesi ve at bağırsaklarını esirlere yedirerek bütün keferelerin çoluk çocuklarını İslâm memleketine getirip İslâm ile şereflendirirler. Hatta bu düşman avcısı Tatar kavmi hakkında hadis vardır. Hadis: Resulullah sallallâhıı aleyhi ve sellem dedi ki: "Allah'ın doğuda Türk isminde bir takım askerleri vardır ki içinizden başıbozuk isyankârların intikamını onlarla alır; siz merhamet edersiniz ama onlar etmez. Bu zamana eriştiğiniz zaman knjameti bekleyiniz."
Gerçekten de merhametsiz kavimdir, ama Allah tarafından Osmanlı önüne set olup her an kâfirler ile savaşıp cenk ederler. Ve gayet salt ve yüksüz askerdir, zira Nogay kavmi Tatarlarının yanlarında helâl haramdan bir şey bilmezler bir alay her şeyi mubah (serbest) kavimdirler.
İhtiyaç duydukları zaman canlı türü olup onun canı ola ve kanı çıka, elbette onu yerler ve kanına darı lapası karıştırıp bütün hayvan kanını çorba gibi içerler. Daima yedikleri attır, etini yerler. Her hayvanın derisini giyerler, yani kürkünü giyerler. Ve ekmek yeseler yüreklerine yapışıp ölürler. Daima yedikleri darı, giydikleri deri, evleri saz, kendileri uymaz bir alay gazi kavimdir. Daima hekim gibi bir tür yemek yerler, başka şey yemezler
433
ve bilmezler. Suları ve havalarının hükmünden mideleri gayet hızlı sindirir. Hatta bir Tatar 3-4 günlük yemeği, bir fıçı bozayı yiyip içip yine 3-4 gün yemek yemese mümkündür. Bulursa demiri yer ve yağını içer.
Nice kere yüz bin Tatar vardır ki ömründe su içmemiştir. Kımız adında bir çeşit 6-7 günlük at sütü içerler. Talkan namında darıyı kavurup değirmenden çekip un gibi edip onu at sütü ve deve sütüyle karıştırıp içerler. Açlığı giderdikten başka biraz da sarhoşluk verir. Bir de kurut ayranı, yani ekşimiş ve beklemiş yoğurt fesini ıslatıp yerler. Bir de yazma adında ilik gibi kaymağı alınmamış bir yoğurdu at sütüyle ayran edip onu içerler. İlik gibi koyu ve lezzetli bozaları olur.
Sefer ve barışta bu gibi şeyleri yiyip içerler. Ekmeğe, suya onun için rağbet etmezler ve,
"Ekmek neçiktir kayda olur?" diye sorarlar. Sorusuna cevap verilir, derler ki,
"Ekmek çöpikte bitkendir, değirmeninde un yasadup hamur edip bişkendirüp ateşde göyündürürler, ekmek olur" dediklerinde,
"Allah ilâh ekmek şolay mı olur?" diye taaccüp edip,
"Âdem atayı cennetten çıkarmaya sepep sol çöpikte bitken ötmek midir. Behey atan anan çavlı bolayım. Özüm sokulursa da ben onu aşamamdır" der, yani ben ölsem de ekmeği yemem, der.
Garip ve acayip sefere yarar, bu tabiatta yaratılmış cesur kavimdirler.
Bu Nogay kavminden başka bizim Kırım Adası içinde insanlarla karışmayı alışkanlık edinip tabiat sahibi geçinir Badrak adlı bir alay insanlar vardır. Onların içlerinde nice bin Badrak kavminden ebedi ekmek yemez ve su içmez adamları vardır.
"Niçin su içmezsin, '... her canlı şeyi sudan [yarattık]...' [Kıır'ân, Enbiyâ 30] değil midir?" desen,
"Vallahi bizi Çalap Allah yaşattıkta toprağı su ile cıvık çamur edip yarattı. Çamura çok su katılsa elbette çamurun bir yanını coyar, yani bir tarafını koparır. İndi Âdem evlâdının da aslı çamurdur. Suyu kop içmemek gerek. İşte at sütü ve deve sütü dahi [108a] sudur" diye misal verip kıvırırlar.
434
Gerçi su içmezler, ama lahşa şorbası, deve, koyun, sığır ve miz sütleriyle darı ve pasta (darı) çorbasını çok yerler. Lahşa orbası, yani lâkşe çorbası yerler, zira Hazret-i Risâlet hadis-i ifinde "£n iyi yemek lâlıişedir" buyurmuşlardır ki ona un çorbası ve dutmaş çorbası derler. Bütün Tatar âlimleri, salihleri ve padişahları at eti yerler.
Dilleri birbirlerine benzemez. Zira bütün Tatar 12 dille konuşup birbirlerinin dillerini tilmaş ile, yani tercüman ile anlarlar. Ve çok düzgün, açık seçik kelimeleri var.
Evvelâ Çağatay dili, Kumuk dili, Moğol dili, Boğol dili, Türkmen dili, Nogay dili, Kaytak dili, Kozak dili, Heşdek ve Dağıstan dili. Acem, Hint, Özbek ve Bulgar, bunlar da Tatar olmakla başka dilleri ve başka çeşit yazıları var ki hiçbir dile benzemez. Her birinin başka başka özel lehçeleri vardır.
Bu Tatar kavminde hiçbir zaman dedikodu, fenalık, kötü zan, kin, gurur, düşmanlık, arabozuculuk ve çekiştirme yoktur. Birbirleri içinde gayet ayıptır. Bir kişiden dedikodu ve kötü söz işitseler ondan diğer kişiler nefret eder. Ancak kin ve düşmanlıkları diğer kavimleredir, düşman üzerine gidip yağmalayarak düşmanlıklarını gösterirler ki, Allah için düşmanlıktır.
Kırım halkının mezhepleri Hanefî'dir. Şafiî mezheplileri de vardır, ama Kırım'ın dışındaki ellerde vilâyetlerde olan Ulu Nogay, Şıdak Nogay, Urumbet Nogay, Kiçi Nogay, Man-surlu, Sincivitli, Şirinli, Mankıtlı, Çobanelli, Nevruzelli, Deve-yelli ve nice bunun gibi nice bin çeşit ellerin kişileri tamamen Şafiî mezheplilerdir. O kadar yüz bin bilginleri var ki anlatılmaz. Bütün elleriyle ovalarda obaları ve medreseleriyle konup göçerler.
Bu bilginlerin izinleriyle bütün Tatarlar at eti yerler. Hatta Ebu Hanife ki Numan bin Sâbit'tir, İmam-ı A'zam ve hümâm-ı akdemdir, onların mübarek görüşlerine göre at eti yemek mekruhtur. Zira at savaş aracıdır, at yemeye ruhsat verilse ihtimaldir atların soyu kesile. Ama İmam Malik katında mekruh-luk harama yakındır [tahrimen mekruh]. Ancak İmam Şafiî ve İmam Hanbel görüşlerine göre helâldir, zira onlar Hazret-i Peygamber'den gelen bu hadisi senet edinmişlerdir. Hadis: Ca-bir (R.A.) şöyle dedi: "Hayber günü Hazret-i Peygamber elılî eşek eti-
435
ni yasakladı, at etine izin verdi" [Ebu Davud, Kitnbü'l-Et'iıne, bâb 26]. Bu sahih hadisi Müslim ve Buharı birlikte naklederler.
Onun için Tatar kavmi at eti yerler, zira bir alay mücahit gazilerdir. Seferlerde zorluk mutlaka vardır.
Bir hadis-i şerifte de, "Yolculuk bir fersah da olsa cehennemden bir parçadır" buyurmuşlardır.
İmdi bu Tatar kavminin yükleri ve ağırlıkları olmayıp seferlere asla zahire cinsinden bir şey götürmezler. Ancak talkan, kurut ve at kaburgası kazısı götürürler. O da yetmeyüp hemen yollarda topal olan atları ve biraz hastalığa yüz tutup yorgun, argın ve durgun atlar kâfire kalmasın diye hemen o an o atı Hak yoluna kurban edip derisiyle paralayıp paylaşırlar. Kimi pişirir, kimi çirki adlı teğeltisi [eyer keçesi] altına koyup üstüne biner, at ile yorta yorta at etinin suyu çekilip pişti diye teğeltisi altındaki at etini yiyip açlığını giderir. Kâfiristana akınlar ve çapullar düzenleyip tüm düşmanlarına teskin kılıçlarını pervasızca sallayıp kılıç artığı olan kâfirleri çoluk çocuk aileleriyle çekerek sürükleyerek İslâm diyarına getirip İslâm ile şereflendirirler. Allah indinden bir alay yiğit ve gazi Cengizliler-dir. Allah korusun.
Bunların gaza etmekten başka bir işleri de ziraattir, yani ekinci ve çiftçilerdir ki genellikle darı ekerler. Zira darı bu diyarda l kilesi 100-110 kile verir. Daima yedikleri darıdır, ama hâl ehli olan şeyhler ve sofileri arpa ekip ekmeğini yerler, zira Hazret-i Peygamber daima arpa ekmeği yerdi, derler. Onun için buğday ekmeği yemezler.
Bir sınıfı da tüccardır. Vilâyet vilâyet esirleri götürüp satarlar. Başka mallar da götürüp alış veriş edip başka şeyler getirirler. Bir sınıfı ulemâ, sulehâ, şeyhler ve sofilerdir ki Halveti ve Celvetî tarikatında 40 bin kadar ehl-i tevhid sofileri olduğunu Sefer Gazi Ağa Vezir yazmıştır.
Bütün Kırım Adası içinde olan 21 bin cami, mescit ve ibadethanelerde gece gündüz bütün Tatar sofileri zikrederler, gayet tevhid ehli ve tarik ehli adamları vardır. Özellikle yukarıdaki sayfalarda özelliklerini yazdığımız Ör Kalesi'ııdeki Sahib Giray Han Camii'nde köşesine çekilmiş, yol ehli, mazınneden (—) Efendi aziz hazretleri vardır. Kırk yıldır çokluk ile ülfet
436
etmeyip canlı kısmından hayvan eti ve buğday ekmeği yemeyip el değirmeninde arpayı öğütüp kendi eliyle pişirip yer ve kendi eliyle arpa eker. Ektiği tarlayı hayrat sahibi Sahib Giray Han şeyhin babasına bağışlamıştı. Miras yoluyla kendisine kalan toprakta arpa ekip biçip kendi eliyle el değirmeninde [108b] çekip pişirip yer. On binden fazla, Hak kapısı fukarası, köşesinde oturan sofîleriyle Sahib Giray Camii'nde bütün âşıklar zik-rullah halkasına girip tevhid-i erre geldiklerinde bütün Ör halkı hayretler içinde kalırlar. Hatta bütün Ör Kalesi halkı bu azize inananlardır. Hatta her gece Ör Kalesi'nin duvarları üzerinde kale neferleri gibi muhterem şeyh fukaralarıyla nöbet bekleyip "Allah yektir yek" diye bâng-ı Muhammedi sesi verirler. Ör, yani Ferahkirman Kalesi'nin tarzı, şekli ve zeminini
bildirir
Dostları ilə paylaş: |