Burada bizi özellikle bu son vurgular, “seçimler ve buıjuva parlamentosunun gerçek işlevi ve içyüzüne ilişkin suskunluk” sorunu ilgilendirmektedir. “Güçbirliği”nin zaten “sosyal-demokrat” kimlik taşıyan ve dolayısıyla parlamentoculuğu kusur saymak bir(125)yana temel siyasal yaşam biçimi ve alanı olarak gören öteki bileşenlerini bir yana bırakıyoruz. Somut olarak hala da “sosyalist” geçinen EMEP ile SDP’ye bakıyoruz.
Yerel seçimlere ilişkin olarak ayları bulan propagandası boyunca EMEP yöneticileri ve yazarlarının ağzından burjuva düzen altında seçimlerin gerçek işlevine ilişkin ve dolayısıyla burjuva parlamentarizmine karşı tek kelime çıkmış değil. Buna liberal aşırılıkları kenardan dengelemeye çalışan akıl hocalarının köşe yazıları da dahil. Bunu elbette bir rastlantı sayamayız. Daha önce de vurgulamıştık; gerçekte bu adamlar, seçimler ve burjuva parlamentosu karşısında devrimci ilkesel tutumun ne olduğunu ve neleri gerektirdiğini iyi biliyorlar. Fakat bildiklerini bile bile bir yana bırakıyorlar ve bugünkü liberal oportünist tutumu izliyorlar. Çünkü onlar bugün geldikleri yerin anlamını ve dolayısıyla gereklerini de iyi biliyorlar ve tutarlılık göstererek buna uygun davranıyorlar. Tutarsızlıkları, ikiyüzlülükleri de denebilir, buna rağmen hala da sosyalist olduklarını iddia etmelerindedir.