Bu değerlendirmeler ‘94 yılında yapılıyor. ‘70’lı yıllarda daha çok CHP çizgisinde ifadesini bulan burjuva orta sınıf reformizmi o tarihte çoktan geride kalmıştır. Bu gelenekten gelen yeni partiler, 12 Eylül sonrasının sosyo-ekonomik ve politik değişikleri zemininde, artık eski reformcu söylemi bile bir yana bırakarak her açıdan emperyalizme boyun eğen ve işbirlikçi burjuvazinin programını olduğu gibi izleyen düzen partileri haline gelmişlerdir. Sosyal-reformist solun geleneksel temsilcileri olan revizyonist partiler (TKP-TİP-TSİP) ise ‘89 çöküşünün etkisi altında düzen içinde eriyip dağılmışlardır. Fakat Birlik Kongresi Belgeleri haklı(255)olarak, onlardan boşalan yerin “gerek küçük burjuvazinin reformcu yöneliminden gerekse de kendiliğinden (sendikal) işçi hareketinin saflarından” gelen güçlerle sürekli bir biçimde doldurulduğuna işaret etmektedir. ÖDP, EMEP, SİP gibi akımlar işte bu türden bir gelişmenin yeni ürünleri olarak siyaset sahnesinde yerlerini aldılar ve bizzat MLKP belgeleri tarafından isimleri tek tek anılarak, “devrimci stratejimizin bir gereği olarak ana darbenin doğrultusunun ateş menzili içinde” tanımlandılar (Partinin Sesi, sayı: 14, başyazı, Haziran-Temmuz 1998, vurgular orijinalinde).
Dostları ilə paylaş: |