Bu akımlar Marks ve Engels’in temellerini attığı bilimsel sosyalizm adına ortaya çıkmışlardı. Gelgelelim küçük-burjuvazi, böyle bir dünya görüşünün ve o dünya görüşüne uygun düşen bir(309)programın yükünü taşıyabilecek bir sınıf değil. Bilimsel sosyalizm işçi hareketinin teorik ifadesidir; o toplumsal dayanağını işçi sınıfı hareketinde bulabildiği ölçüde pratik yaşamda gerçek anlamını bulabilir ve sonuçlarına ulaşabilir. Özellikle bazı küçük-burjuva devrimci-demokrat akımların kavramakta olağanüstü bir yeteneksizlik gösterdiği temel sorunlardan biridir bu. Bunu örneğin DHKP-C ile tartıştığınızda size yanıt olarak şunu söylüyebiliyor: Biz dogmatik değiliz; bu ülkenin gecekondusundaki emekçiler, bu ülkenin gençliği, sizin o küçük-burjuva katmanlar diye küçümsediğiniz kesimleri çok daha radikal, çok daha iyi mücadele veriyor, oysa işçi sınıfı genellikle reformist bir eğilim gösteriyor! Küçük-burjuva sınıfsal ideoloji ve kültür bu tür akımların bilincine ve ruhuna öylesine sinmiş ki, hem marksist geçinip hem de Marksizmin bütün bir sınıf özünü oluşturan temel önemde bir teorik düşüncenin karşısına böyle çıkabiliyorlar. Burada kuşkusuz bir açık sözlülük var, ama bu dürüstlükten çok sindirilmiş bir sınıfsal konum ve kültürden geliyor; deyim uygunsa küçük-burjuva kimlik içlerinden bazılarının adeta genlerine işlemiş, bundan gelen bir doğallıkla söylüyor bunu, kendi sınıfının devrimciliğini savunuyor kendine göre. “Hak”, “hukuk”, “ekmek”, “adalet”, “vatan” derken, iki yüzyıldır küçük-burjuva popülist akımların temel ideolojik önyargılarını yinelediğinin farkında bile değil. Farkında olması da gerekmiyor, zira benzer sosyal-kültürel zeminler benzer düşünce ve argümanların oluşumunu neredeyse kendiliğinden hazırlıyor.